15. Ceza Dairesi 2020/424 E. , 2020/8759 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Dolandırıcılık
HÜKÜM : 5237 sayılı TCK"nın 157/1, 62, 52, 51 ve 53. maddeleri gereğince mahkumiyet
Dolandırıcılık suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm sanık tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Hükümlerden önce 05/08/2017 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 7035 sayılı Kanun"un 21. maddesi ile 5271 sayılı CMK"nun 291. maddesinin 1. fıkrasında düzenlenen ve bölge adliye mahkemelerinin kararlarına karşı yedi gün olarak öngörülen temyiz süresinin on beş gün olarak değiştirildiği; ancak bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçtiği 20/07/2016 tarihinden önce verilen ve Yargıtaydan geçen dosyalar hakkında 5320 sayılı Yasa"nın 8. maddesi uyarınca hüküm kesinleşinceye kadar 1412 sayılı CMUK"nun 305 ila 326. maddelerinin uygulanması gerektiği ve 1412 sayılı CMUK"nun 310. maddesi uyarınca da temyiz süresinin bir hafta olduğu gözetilmeden, sanığa tefhim edilen kararda temyiz süresinin 15 gün olduğu belirtilmek suretiyle yanıltıcı ifade kullanılmış olması, kanun yoluna ilişkin süreler konusunda 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda farklı düzenlemelere yer verilmesi, 7035 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten sonra temyiz süresi konusunda tereddütler oluşması ve ilk derece mahkemelerince yanıltıcı ifadeler kullanılmasının, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 13/10/2015 tarihli, 2015/11-120 Esas ve 2015/313 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere, avukatlar da dahil olmak üzere başvurucuların kanun yolunda yanılmalarına sebep olduğu gibi, Anayasa Mahkemesinin 09/06/2016 tarihli (Başvuru Numarası: 2014/4987) ve 22/09/2016 tarihli (Başvuru Numarası: 2014/1382) kararlarına göre de bu durumun adil yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye erişim hakkının ihlali niteliğinde bulunması nedenleriyle, sanık ... "ın yedi günlük yasal süresi geçtikten sonra yaptığı temyiz isteminin süresinde olduğu kabul edilerek yapılan incelemede;
Sanığa atılı dolandırıcılık suçunun 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 253. ve 254. madde fıkraları gereğince uzlaşma kapsamında olması nedeniyle, dosyanın uzlaşma bürosuna tevdii edildiği ancak; uzlaşmanın sağlanamadığı belirlenerek yapılan incelemede;
Hükümde adli para cezasının ödenmemesi halinde hapse çevrileceği hususunun ihtar edilmesi hususunun Ceza Genel Kurulunun 23.01.2018 tarih ve 2015/962 esas, 2018/16 karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere, ihtara TCK’nın 52/9. maddesindeki düzenlemeye aykırı olmaması ve 5275 sayılı yasanın 106/3 maddesindeki 18.06.2014 tarihinde yapılan değişikliğin infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.
Somut olayda sanık ..."ın, katılanın kızkardeşi ile evli olduğu, katılanın avukat ...’e verileceğini söyleyerek 4.500 TL parayı, tanıklar ... ve ... huzurunda katılandan aldığı, davanın uzun zaman sonuçlanmaması nedeniyle katılan ..."ün avukat ile görüşerek kendisine gönderdiği paranın akıbetini sorduğunda, tanık Av. ..."in sanığın kendisine para vermediğini beyan etmesi suretiyle sanığın katılanı dolandırdığı iddia edilen olayda;
Sanık savunması, katılan ve tanıklar beyanı ile dosya kapsamına göre atılı suçun sanık tarafından işlendiği gerekçelerine dayanan mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılamayı, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonucuna göre oluşan karar ve takdirine incelenen dosya kapsamına göre sanığın yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine ancak;
Küçükçekmece 17. Asliye Ceza Mahkemesi 22/05/2015 tarihli ilamı ile sanık hakkında 5237 sayılı TCK"nun 155/1, 62, 52 ve 53 maddeleri gereğince 10 ay hapis ve 2000 TL adli para cezası verildiği ve bu hükmün sanık tarafından temyizi üzerine Yargıtay Dairemizin 22/05/2015 tarih, 2017/20502 Esas, 2017/20461 Karar sayılı ilâmı ile bozularak mahkemesine gönderildiği, temyizin sanık tarafından lehe yapılmış olması karşısında CMK 326/son maddesi uyarınca sanığın ceza süresi yönünden kazanılmış hakkı olduğu gözetilmeden hakkında Yargıtay bozma ilamına uyularak 04/09/2019 tarihinde kurulan son hükümde; sanığın 5237 sayılı TCK"nın 157/1, 62, 52/2-4 ve 53 maddeleri gereği 1 yıl 3 ay hapis ve 5000 TL adli para cezası verilerek bozmadan önceki cezadan daha fazla cezaya hükmolunması suretiyle CMUK"nun 326/son maddesine aykırı davranılması,
Kanuna aykırı olup, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu nedenle 5320 sayılı Kanun"un 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK"nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak, yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu hususta, aynı Kanunun 322. maddesi gereğince karar verilmesi mümkün bulunduğundan, aynı maddesinin verdiği yetkiye istinaden, hüküm fıkrasına "Ceza miktarı itibariyle kazanılmış hak gözetilerek, sanık hakkında hükmolunan hapis cezasının infazının 5320 sayılı Kanun"un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nın 326/son maddesi uyarınca “10 ay hapis ve 2000 TL adli para cezası üzerinden yapılmasına" cümlesinin eklenmesi suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 22/09/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.