Hukuk Genel Kurulu 2015/979 E. , 2016/215 K.
"İçtihat Metni"##########
MAHKEMESİ :##########Aile Mahkemesi
##########
##########
##########
##########
Taraflar arasındaki “tapu iptali tescil, olmadığı takdirde alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; ......Aile Mahkemesince davanın reddine dair verilen 25.01.2013 gün ve 2012/868 E., 2013/109 K. sayılı kararın incelenmesi ...........tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay ........ Dairesinin 19.06.2014 gün ve 2013/13514 E. 2014/12808 K. sayılı ilamı ile;
(...Davacı vekili, evlilik birliği içinde edinilen 7404 ada 30 parselde 2 numaralı bağımsız bölüm, 140 ada 6 parselde F Blok 7 numaralı bağımsız bölüm, 06 DC 606 plakalı araç ve 06 T 0680 plakalı ticari taksinin bedellerinin vekil edeni tarafından ödenmesine rağmen, ticaretle uğraşması, olası riskler ve ticari hayatı nedeniyle aleyhine açılan ve açılacak davalar ile icra takipleri sonuçlanana kadar davalı üzerine tescil edildiğini, bilahare tarafların aynı amaca yönelik olarak anlaşmalı boşandıklarını, ancak evliliğin fiilen devam ettirildiğini, fakat bir süre sonra davalının tutumunun değiştiğini, davacıyı evden kovduğunu, davacının ... ... Aile Mahkemesine 2009/131 Esas sayılı dosyasıyla tapu iptali tescil ve katkı payı alacağı davası açtığını, bu süreçte vekil edeninin iradesinin hile ve kandırma ile fesada uğratılması ve yeniden evlilik kararı alınması üzerine sözkonusu davadan feragat edildiğini açıklayarak, feragatin feshi ile nizalı malvarlığının tapu ve trafik sicilinde davalı adına olan kayıtlarının iptali ve davacı adına tescilini, bu talepleri kabul edilmediği takdirde katılma ve değer artış payı alacağının tespiti ile şimdilik 1000 TL"nin yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, zamanaşımının dolduğunu, boşanmanın gerçek olduğunu ve malvarlığının paylaşıldığını, aynı yönde açılarak hükme bağlanan .......Aile Mahkemesi"nin 2009/131 Esas sayılı dosyasının kesin hüküm teşkil ettiğini, davacının elindeki malvarlığını çarçur ederek vekil edeni üzerindeki malvarlığına sahip olmak üzere kötüniyetli tavır ve davranışlar sergilediğini bildirerek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, aynı taleple daha önce açılan davanın feragat nedeniyle reddedildiği, feragatin tek taraflı beyanla hakkın özünden vazgeçme niteliğinde olduğu ve yapıldığı anda kesin hüküm sonuçlarını doğurduğu, yanılma sonucu olduğu bildirilir ise de boşanmanın kesinleşme tarihinden 3 yıl 7 ay sonra açılan davanın dinlenme olanağı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar 08.09.1991 tarihinde evlenmiş, 01.12.2008 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün 05.12.2008 tarihinde kesinleşmesiyle evlilik birliği son bulmuştur.
Dava konusu Çankaya 7404 ada 30 parselde 2 numaralı bağımsız bölüm 01.06.2006; Erdemli 140 ada 6 parselde 7 numaralı mesken 22.12.2006 tarihinde satın alma suretiyle davalı adına tescil edilmiştir. 06 DC 606 plakalı araç 30.07.2004 tarihinde davalı adına trafik siciline kayıtlıdır. 06 T 0680 plakalı ticari taksinin dosya arasında mevcut kaydında davalı adına edinim tarihi belirtilmemekte ise de, taraf beyanına göre 30.07.2007 tarihinde alındığı bildirilmiştir.
TMK"nun 179.maddesine göre mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı olduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır. Taraflar arasında başka bir mal rejimi seçildiği ileri sürülmediğine göre, evlenme tarihinden 01.01.2002 tarihine kadar 743 sayılı MK"nun 170. maddesi uyarınca “mal ayrılığı”, bu tarihten mal rejiminin sona erdiği boşanma davasının açıldığı tarihe kadar ise 4721 sayılı TMK"nun 202. maddesi hükmü uyarınca yasal “edinilmiş mallara katılma” rejimi geçerlidir. Eşler arasındaki mal rejimi TMK"nun 225/2. maddesi uyarınca boşanma davasının açıldığı tarih itibariyle sona ermiştir.
Dava, nizalı malvarlığına ilişkin tapu ve trafik sicilindeki kayıtların iptali ile davacı adına tescili, olmadığı takdirde TMK"nun 219, 231, 235 ve 236.maddelerine dayalı katılma alacağı isteğine ilişkindir.
Dosya arasında mevcut Ankara 1.Aile Mahkemesi"nin 2009/ 131 Esas ve 2009/331 Karar sayılı dosyasında; davacının yine davalı aleyhine 30.01.2009 tarihinde temyiz incelemesine konu dosyada davaya konu malvarlığı hakkında evlilik birliği içinde edinildikleri, bedellerinin tarafından ödendiği iddiasıyla tapu ve trafik sicilindeki kayıtlarının iptali ile adına tescili, bu talebi kabul edilmediği takdirde katılma alacağının tahsili isteğiyle dava açtığı, 18.03.2009 tarihli dilekçe ile davadan feragat edildiği ve davanın feragat nedeniyle reddine karar verildiği, hükmün temyiz edilmeksizin 07.01.2011 tarihinde kesinleştiği görülmüştür.
Davadan feragat, davacının açmış olduğu davada talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesidir( 6100 sayılı HMK.307.m). Feragat, davacının mahkemeye hitaben tek taraflı, açık bir irade açıklaması ile gerçekleşir. Feragat, kesin hüküm gibi sonuç doğurur (HMK. 311). 6100 sayılı HMK"nun 303. maddesinde yer alan düzenlemeye göre ise, bir davanın diğer bir davada kesin hüküm teşkil etmesi için taraflarının aynı olması, dava sebeplerinin ve dava konusunun aynı olması gerekir. Maddi anlamda kesin hükümden sonra ikinci kez açılan davanın kesin hüküm nedeniyle reddi gerekir. Kesin hüküm itirazı olumsuz dava şartlarındandır (HMK.114/1-i). İlk davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmesi durumunda, aynı taraflar arasında aynı hukuki sebeple ve aynı konuda ikinci açılan davanın kesin hüküm nedeniyle reddi gerekeceği şüphesizdir. Bu itibarla mahkemenin bu yöndeki gerekçesi kural olarak doğrudur. Ne var ki, somut olayda davacı taraf feragati nedeniyle reddine karar verilmiş bulunan ilk açtığı davada, hile ve kandırma nedeniyle iradesinin fesada uğratılarak feragat beyanında bulunmasının sağlandığını öne sürmüştür. Başka bir anlatımla, feragat beyanının irade fesadı nedeniyle geçersiz olduğu iddiasıyla feshi ile iptal tescil ve alacak talebi hakkında karar verilmesini talep etmiştir. İncelemeye konu davada, Türk Borçlar Kanununun 30. vd.maddelerinde belirtilen irade fesadı hallerine dayanıldığına göre, mahkemece öncelikle yapılacak iş bu husustaki iddianın ilgili hükümler çerçevesinde ve gerektiğinde taraf delilleri toplanarak incelenmesi, feragat beyanının dayanılan sebeplerle geçersizliğinin belirlenmesi halinde davacının mal rejimine dayalı isteğinin değerlendirilerek esası bakımından bir karar verilmesi, aksi halde davanın reddine karar verilmesidir.)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
##########
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, feragatin feshi ile nizalı malvarlığına ilişkin tapu ve trafik sicilindeki kayıtların iptali ile davacı adına tescili, olmadığı takdirde TMK"nun 219, 231, 235 ve 236.maddelerine dayalı katılma alacağı istemine ilişkindir.
Davacı vekili, evlilik birliği içinde edinilen iki adet taşınmaz ile biri ticari taksi olmak üzere iki aracın bedellerinin vekil edeni tarafından ödenmesine rağmen, ticaretle uğraşması, olası riskler ve ticari hayatı nedeniyle aleyhine açılan ve açılacak davalar ile icra takipleri sonuçlanıncaya kadar davalı üzerine tescil edildiğini, bilahare tarafların aynı amaca yönelik olarak anlaşmalı boşandıklarını, ancak evliliğin fiilen devam ettirildiğini, fakat bir süre sonra davalının tutumunun değiştiğini, davacıyı evden kovduğunu, davacının Ankara 1.Aile Mahkemesinin 2009/131 Esas sayılı dosyasıyla tapu iptali tescil ve katkı payı alacağı davası açtığını, bu süreçte vekil edeninin iradesinin hile ve kandırma ile fesada uğratılması ve yeniden evlilik kararı alınması üzerine sözkonusu davadan feragat edildiğini açıklayarak, feragatin feshi ile nizalı malvarlığının tapu ve trafik sicilinde davalı adına olan kayıtlarının iptali ve davacı adına tescilini, bu talepleri kabul edilmediği takdirde katılma ve değer artış payı alacağının tespiti ile şimdilik 1000 TL"nin yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, zamanaşımının dolduğunu, boşanmanın gerçek olduğunu ve malvarlığının paylaşıldığını, aynı yönde açılarak hükme bağlanan Ankara 1.Aile Mahkemesinin 2009/131 Esas sayılı dosyasının kesin hüküm teşkil ettiğini, davacının vekil edeni üzerindeki malvarlığına sahip olmak üzere kötüniyetli tavır ve davranışlar sergilediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; aynı taleple daha önce açılan davanın feragat nedeniyle reddedildiği, feragatin tek taraflı beyanla hakkın özünden vazgeçme niteliğinde olduğu ve yapıldığı anda kesin hüküm sonuçlarını doğurduğu, yanılma sonucu olduğu bildirilir ise de boşanmanın kesinleşme tarihinden 3 yıl 7 ay sonra açılan davanın dinlenme olanağı bulunmadığı gerekçeleri ile davanın reddine dair verilen karar, davacı vekilinin temyizi üzerine Özel Daire tarafından yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuş, mahkemece, önceki gerekçeler tekrar edilerek direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda davacının feragat beyanının irade fesadı nedeniyle geçersiz olduğu hususundaki iddiasının dinlenme olanağının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümlenmesinde öncelikle ilke olarak, feragat beyanının niteliği üzerinde durulmalıdır.
Davaya son veren taraf işlemlerinden biri olan feragat, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 307. ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olup, anılan yasa hükmüne göre feragat; davacının, talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesidir.
Bilindiği gibi, feragat yalnız mevcut davadan değil, o dava ile istenen haktan da vazgeçme anlamına gelmektedir. Davadan feragat neticesinde feragate konu teşkil eden hak tamamen düşer ve artık bir daha dava konusu yapılamaz.
Hiçbir kimse kendi lehine olan bir davayı açmaya zorlanamayacağı gibi, davacı da açmış olduğu bir davayı sonuna kadar takip etmeye zorlanamaz. Usul hukukumuzda kural olarak hüküm kesinleşinceye kadar her davadan feragat edilebilir (HMK. m.310).
Bir usul hukuku kavramı olarak davadan feragatin açık, kesin ve koşulsuz olması yasa gereğidir.
6100 sayılı HMK’nın 309. maddesi aynen;
“(1)Feragat ve kabul, dilekçeyle veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılır.
(2)Feragat ve kabulün hüküm ifade etmesi, karşı tarafın ve mahkemenin muvafakatine bağlı değildir.
(3)Kısmen feragat veya kabulde, feragat edilen veya kabul edilen kısmın, dilekçede yahut tutanakta açıkça gösterilmesi gerekir.
(4)Feragat ve kabul, kayıtsız ve şartsız olmalıdır” şeklindedir.
Davadan feragatin, kesin hükmün sonuçlarını doğurucu nitelikte olması nedeniyle bütün bu özellikleri içermesi zorunludur.
Bilindiği gibi, feragat yalnız mevcut davadan değil, o dava ile istenen haktan da vazgeçme anlamına gelmektedir. Davadan feragat neticesinde, feragate konu hak tamamen düşer ve artık bir daha dava konusu yapılamaz (Postacıoğlu,İ.E.:Medeni Usul Hukuku Dersleri, 6.Bası,İstanbul 1975, sahife:479).
Aynı yasanın 311.maddesi hükmü uyarınca feragat ve kabul; kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur ve irade bozukluğu hâllerinde, feragat ve kabulün iptali istenebilir.
Feragat, davayı sona erdiren kesin bir usul işlemidir. Feragatten dönülmesi ve mülga HUMK.nun 83.maddesi ve HMK. nun 176 maddesine göre, ıslah yolu ile feragatin hükümsüz kılınması olanaksız ise de, irade bozukluğu hallerinde feragat ve kabulün iptali istenebilir (HMK. 311/1-2. cümle; Kuru, B.:Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6.Baskı, Cilt:IV, İstanbul 2001, sahife:3646 vd.)
Bu gibi durumlarda yapılması gereken, feragatin geçersizliği iddiasının hadise olarak aynı mahkemede görülüp, sonuçlandırılmasıdır. Feragatin iptali davasının başka bir mahkemede açıldığı durumda ise, asıl davayla birleştirilerek görülmesi gerekmektedir.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı taraf, feragat nedeniyle reddine karar verilmiş bulunan ilk davada, hile ve kandırma nedeniyle iradesinin fesada uğratılarak feragat beyanında bulunmasının sağlandığını öne sürmüş,eldeki davasında, feragat beyanının irade fesadı nedeniyle geçersiz olduğu iddiasıyla feshi ile iptal tescil ve alacak talebi hakkında karar verilmesini istemiştir.
İncelenen davada, Türk Borçlar Kanununun 30. ve devamı maddelerinde belirtilen irade fesadı hallerine dayanıldığına göre, mahkemece Türk Borçlar Kanununun 30. ve devamı maddelerinin irdelenmesinin de gerekeceği Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmiştir.
Öyle ise; yerel mahkemenin aynı taleple daha önce açılan davanın feragat nedeniyle reddedildiği, feragatin tek taraflı beyanla hakkın özünden vazgeçme niteliğinde olduğu ve yapıldığı anda kesin hüküm sonuçlarını doğurduğu yönündeki direnmesi yerinde değildir.
Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında, aynı taleple daha önce açılan davanın feragat nedeniyle reddedildiği, feragatin tek taraflı beyanla hakkın özünden vazgeçme niteliğinde olduğu ve yapıldığı anda kesin hüküm sonuçlarını doğurduğu,mahkeme kararının onanması gerekeceği görüşü dile getirilmiş ise de çoğunluk tarafından bu görüşe iştirak edilmemiştir.
Hal böyle olunca; aynı hususa işaret eden ve Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Açıklanan nedenlerle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının bozma ilamında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 02.03.2016 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
..............
##########