Hukuk Genel Kurulu 2014/1234 E. , 2016/209 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
Taraflar arasındaki “ipoteğin kaldırılması ve haczin iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kayseri 1. Aile Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 09.04.2012 gün ve 2012/91 E. 2012/237 K. sayılı kararın incelenmesi davalılardan Şeker Bankası AŞ vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 18.09.2013 gün ve 2013/16119 E. 2013/21194 K. sayılı ilamıyla;
“...1-Mahkemece davacı kadının rızası alınmadan davalı koca adına tapuda kayıtlı olan ve aile konutu niteliğindeki taşınmaza davalı banka tarafından ipotek konulduğu belirtilerek davanın kabulü ile ipoteğin kaldırılmasına karar verilmiştir. Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür (TMK md. 6). İpotek tesisine ilişkin işlemden önce taşınmazın tapu kütüğünde "aile konutu" olduğuna ilişkin bir şerh bulunmamaktadır. Bu durumda davalı bankanın ipoteğe ilişkin kazanımı iyi niyetli ise korunur (TMK md. 1023). Toplanan delillerden davacı, davalı bankanın kötü niyetli olduğunu kanıtlayamamıştır. Bu durum nazara alınmadan, davanın reddi yerine yazılı gerekçe ile kabulüne karar verilmesi hatalıdır.
2- Davalı koca aleyhine, Kayseri 1. İcra Müdürlüğü"nün 2009/6896 sayılı dosyası ile ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi başlatılmıştır. Bu yolla yapılan takipte ödeme emrine borçlu veya ipoteği tesis etmiş olan üçüncü şahıs itiraz edebilir. ( İc. İf. K. md.150) Borçlu ile rehin maliki üçüncü kişi dışındakilerin ödeme emrine itiraz hakkı bulunmamaktadır. Borçlu tarafından açılmış bir menfi tespit davası bulunmadıkça da takibin iptaline karar verilemez. Davacı icra takibinin tarafı ve rehin maliki değildir. Bu yön gözetilmeden "yapılan haczin iptaline" karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır... ”
gerekçesiyle oyçokluğu ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda kısmen direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, aile konutu üzerindeki ipoteğin kaldırılması ve haczin iptali istemine ilişkindir.
Davacı ... vekili 07.07.2009 harç tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin rızası dışında aile konutu üzerine ipotek konulduğunu bu durumun TMK 194 maddesine aykırı olduğunu iddia ederek ipoteğin kaldırılması ve haczin iptaline karar verilmesini istemiştir.
Davalı ... vekili 12.08.2009 tarihli cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesinin haksız ve kanuna aykırı olduğunu, eksik harç ödenerek dava açıldığını, kredi sözleşmesi imzalanırken davalı ...’nın ikametgah adresi olarak bildirdiği yerin başka bir adres olduğunu, söz konusu taşınmazın aile konutu olmadığını, ipoteğin konulduğu tarihte şerhin de bulunmadığını, zaten tarafların mesken olarak kullandığı başkaca taşınmazlarının da bulunduğunu, aradan iki buçuk yıl geçtikten sonra itiraz edilmesinin kötüniyeti gösterdiğini, taşınmaz hakkında kıymet takdir raporu düzenledikten sonra davalı ...’nın 26.06.2009 tarihinde rapora itiraz ettiğini, bundan 4 gün sonra da eldeki davayı açtığını belirterek yersiz açılan davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, “davacı tarafça açılan davanın kabulü ile; Kayseri ili, Kocasinan ilçesi, Kavakyazısı Mahallesi, 853 ada, 1689 parsel sayılı taşınmazda 1. Kat 4 nolu bağımsız bölüm Aile Konutu olması nedeni ile bu taşınmaz üzerine davalılardan Şekerbank T.A.Ş. Lehine konulan 375.000 TL bedelli ipoteğin kaldırılmasına, bu ipoteğe bağlı olarak Kayseri 1. İcra Müdürlüğünün 2009/6896 takip sayılı dosyası ile yapılan haczin iptaline,” gerekçesi ile davanın kabulüne dava konusu aile konutu üzerindeki ipoteğin kaldırılmasına ve aile konutu şerhi konulmasına dair verilen karar, davalı şirket vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairece yukarıda açıklanan nedenlerle ve oyçokluğu ile bozulmuştur.
Mahkeme haczin iptaline yönelik bozma ilamına uymuş, diğer bozma nedenine ise direnmiştir.
Direnme kararı davalı banka tarafından temyiz edilmektedir.
Uyuşmazlık; tapu kaydında aile konut şerhi bulunmayan taşınmaz üzerine konulan ipoteğin TMK 194 ve 1023 maddeleri dikkate alındığında kaldırılıp kaldırılmayacağı noktasında toplanmaktadır.
İşin esasına geçilmeden önce kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki bulunup bulunmadığı ön sorun olarak tartışılmıştır.
Mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 297. maddesinde belirtilmiştir. Hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait her hangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir.
6100 sayılı HMK’nun 294. maddesinin 3 fıkrasında ise “Hükmün tefhimi herhalde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur” hükmüne yer verilmiştir.
Ayrıca, bozma kararı ile ilk hüküm hayatiyetini yitirdiğinden ona atıf suretiyle hüküm tesisinin yukarıda açıklanan kurallara uygun düşmeyeceği de aşikardır.
Nitekim Yargıtayın yerleşmiş görüşü de bu yöndedir (Hukuk Genel Kurulunun 19.6.1991 gün 323-391 sayılı; 10.09.1991 gün 281-415 sayılı; 25.9.1991 gün 355-440 sayılı; 05.12.2007 gün 981-936 sayılı; 23.01.2008 gün 29-4 sayılı; 05.10.2011 gün 607-604 kararları).
Somut olaya gelince; mahkemece aslolan kısa kararda yukarıda açıklanan mevzuata uygun hüküm fıkrası oluşturulmamış davanın esası hakkında karar verildikten sonra yargılama giderine dair herhangi bir hüküm oluşturulmamıştır. Gerekçeli kararda ise bozulmakla hükmü kalmayan ilk karar sanki ayaktaymış gibi kabul edilerek “Kendisini vekille temsil ettiren davacı lehine 1.850 TL daha ek ücreti vekaletin, davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacıya verilmesine, ” karar verilmiştir.
Bu nedenle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakkın sıra numarası altında belirtildiği açık, infazda şüphe ve tereddüt uyandırmayacak biçimde, usulün aradığı niteliklere haiz kısa karar kurulmamıştır. Mevcut bu durum dikkate alındığında usulün öngördüğü anlamda oluşturulmuş bir hüküm bulunmadığı gibi, direnme kararlarını denetleyen Hukuk Genel Kurulu tarafından incelenebilecek nitelikte teknik anlamda bir direnme hükmü de bulunmadığı her türlü duraksamadan uzaktır.
Şu durumda mahkemece yapılacak iş; dosya kapsamı dikkate alınarak taraflara yüklenen borç ve tanınan hakkın sıra numarası altında belirtildiği açık, infazda şüphe ve tereddüt uyandırmayacak biçimde, usulün aradığı niteliklere haiz kısa karar ve buna uygun gerekçeli karar oluşturulmasıdır.
Mahkemenin, yukarıda ayrıntılarıyla açıklanan biçimde usulün öngördüğü niteliklere haiz bulunmayan kısa kararı usul ve yasaya uygun değildir.
Direnme kararının bu nedenle bozulması gerekmiştir.
S O N U Ç : Direnme kararının yukarıda gösterilen nedenden dolayı BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalı şirket vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 02.03.2016 gününde, oyçokluğu ile karar verildi.