15. Hukuk Dairesi 2015/3333 E. , 2016/374 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Asliye Hukuk Mahkemesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
- K A R A R -
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili talebiyle yapılan icra takibine vâki itirazın iptâline ilişkin olup, mahkemece davanın reddine dair verilen karar davacı vekilince süresinde temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2-Davacı vekili, davacı şirketin sertifikalı tohum üreticisi olduğunu, davalılarla 2011-2012 üretim yılı için 25.11.2011 tarihli 117.000,00 TL bedelli sözleşme imzalandığını, sözleşmeye göre davalıların (yetiştiriciler) yetiştirdikleri tohumları sözleşmede belirlenen bedel üzerinden davacıya satmaları hususunda anlaştıklarını, davalıların bu tohumları sözleşmeye aykırı olarak davacı yerine 3. kişilere sattıklarını iddia etmiş, davalılar vekili ise davacının iddia ettiği şekilde taraflar arasında imzalanan sözleşme olmadığını savunmuş, mahkemece yapılan yargılama sonucunda davaya konu sözleşmenin dosyaya sunulamamış olması ve davanın ispat edilemediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı şirket temsilcisi yargılama aşamasında, 14.05.2014 tarihli oturumda yemin deliline dayandıklarını bildirmiş ise de, davalılar vekilinin, delil listesinde davacının açıkça yemin deliline dayanmamış olması sebebiyle bu davada yemin deliline dayanamayacağı itirazı üzerine, mahkemece davacı tarafça yasal süre içerisinde açıkça yemin deliline dayanılmadığından ve davalı tarafça yemin deliline dayanılmasına muvafakat edilmediğinden davacı temsilcisinin yemin teklifine ilişkin talebinin yerinde görülmeyerek davaya devam olunduğu ve yargılama sonucunda da davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır. Gerçekten de 6100 sayılı HMK"nın 119/1-f bendinde “somutlaştırma yükümlülüğü” kapsamında “iddia
edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceği” dava dilekçesinde bulunması zorunlu unsur olarak düzenlenmiş olup, davacı delillerini dava dilekçesinde bildirmek zorundadır. Ancak, HMK"nın 227/I. maddesi hükmü gereğince uyuşmazlık konusu vakıanın ispatı için yeminden başka delili olduğunu beyan etmiş olan taraf dahi yemin teklif edebilir. Bu hükme göre yemin son çare olduğundan, başka delille davasını ispat edemeyen taraf, yemin deliline dayanmayıp başka delili olduğunu ileri sürmüş olsa dahi yemin teklif edebilir. Bu açıklamalar ışığında davacı tarafın yemin teklifinin değerlendirilmesi gerekirken talebin reddine karar verilmesi doğru olmamış, hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının reddine, 2. bent uyarınca hükmün davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 25.01.2016 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
(Muhalif)
-KARŞI OY YAZISI-
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için yürütülen icra takibine vaki itirazın iptâli, takibin devamı ve icra inkâr tazminatının tahsili istemine ilişkin olup, mahkemenin; davanın reddine dair kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili 26.06.2013 tarihinde harçlandırdığı dava dilekçesinde; tarafların 117.000,00 TL bedelle tohumluk buğday üretimi sözleşmesi imzaladıklarını, davalının kendilerine teslim etmesi gereken tohumluk buğdayları başkasına sattığını, bu sebeple uğradığı zararın tahsili için yapmış olduğu icra takibine davalı tarafından itiraz edildiğini ileri sürerek itirazın iptâli ile takibin devamına karar verilmesini istemiştir. Davalı ise savunmasında, davacı ile tohumluk buğday satışı konusunda bir sözleşme imzalanmadığını,
aralarında akdî ilişki bulunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, davacının davalılar ile olan akdî ilişkiyi ispat edemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Türk Medeni Kanunu"nun 6. ve HMK"nın 190. maddeleri gereğince iddia eden, iddiasını ispat yükümlülüğü altındadır. Somut olayda da davalı, davacı ile aralarında akdî ilişkinin kurulmadığını iddia etmektedir. O halde, davacı öncelikle akdî ilişkinin varlığını ispat etmelidir. Akdî ilişkinin varlığı ise;
a- Senetle ispat zorunluluğunun bulunduğu hallerde yazılı sözleşmeyle,
b- Yemin ile,
c-Yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belge sunulmuşsa tanık anlatımlarıyla
d- Karşı tarafın muvafakatı halinde yine tanık anlatımlarıyla ispatlanabilir.
Dosya kapsamından, davacının yazılı bir sözleşme ya da yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belge sunamadığı anlaşılmıştır. Davalının muvafatı olmadan dinlenen tanıklarda akdî ilişkinin varlığını ispata yarar beyanda bulunmamışlardır. Şu halde, davacının akdî ilişkinin varlığını yemin delilinden başka bir delille ispat imkanı kalmamıştır.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK"nın 119/1-f maddesinde; iddia edilen her bir vakıanın dava dilekçesinde açıkça belirtilmesi gerektiği, yine aynı Kanun"un 227/1. maddesinde ise; uyuşmazlık konusu vakıanın ispatı için yeminden başka delili olduğunu beyan eden tarafın dahi yemin teklif edebileceği hükmüne yer verilmiştir. Şu halde, öncelikle davacı tarafından hangi vakıanın hangi delille ispat edileceği dava dilekçesinde belirtilmeli, ispatı gereken hususlar şayet kesin delille ispatı gerekmiyorsa (örneğin; yapılan işin kapsamı, teslim, ayıp ihbarı v.s) öncelikle bu delillere, bu delillerle ispat edilemiyorsa son çare olarak yemin deliline başvurularak ispat edilmelidir. Ancak, ispatı gereken bir husus kesin delille ispatı gerekiyorsa; az yukarıda sayılan yöntemlerle ispatı gerekmektedir. Ne var ki; gerek kesin delille ispatı gereken hususlar olsun, gerekse kesin delille ispatı gerekmeyen hususlar olsun, davacının yemin deliline başvurabilmesi için mutlak surette dava dilekçesinde yemin deliline dayanması gerekmektedir. Oysa, davacı dava dilekçesinde yemin deliline dayanmamış, yargılama sırasında 14.05.2014 tarihli duruşmada yemin deliline başvurmak istemiş, davalı vekilinin muvafakatının olmaması sebebiyle mahkemece, davacının bu talebi reddedilmiştir. Bu nedenle mahkemenin akdî ilişkinin varlığının ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar vermesinde bir isabetsizlik yoktur.
Ne var ki; mahkemece akdî ilişkinin varlığının ispat edilememesi nedeniyle, diğer bir anlatımla husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir. Bu durum karşısında, davada kendisini vekille temsil ettiren davalılar yararına maktu tarife üzerinden vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekirken nispi tarife üzerinden vekâlet ücretine hükmedilmesi doğru olmamıştır. Bu sebeple, sadece vekâlet ücreti yönünden kararın düzeltilerek onanması gerektiği gerekçesiyle sayın çoğunluğun kararın bozulması yönündeki görüşüne katılmıyorum.