
Esas No: 2021/2513
Karar No: 2022/186
Karar Tarihi: 26.01.2022
Danıştay İdare Dava Daireleri Kurulu 2021/2513 Esas 2022/186 Karar Sayılı İlamı
DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU 2021/2513 E. , 2022/186 K."İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2021/2513
Karar No : 2022/186
TEMYİZ EDENLER :I-(DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
II-(DAVALI) : … Birliği
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : Danıştay Sekizinci Dairesinin 08/07/2020 tarih ve E:2017/3799, K:2020/3212 sayılı kararının, taraflarca temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: "3 ay süreyle meslekten geçici alıkonma" cezasının değiştirilerek "oda bölgesinden sürekli olarak meslekten alıkonma" cezası şeklinde onaylanmasına ilişkin Türk Diş Hekimleri Birliği Yüksek Disiplin Kurulunun … tarih ve … sayılı kararı ile dayanağı olan Türk Diş Hekimleri Birliği Disiplin Yönetmeliği'nin 12/A maddesinin iptali istemiyle açılan davada, Danıştay Sekizinci Dairesinin 12/09/2013 tarih ve E:2010/5209, K:2013/6166 sayılı "disiplin cezasının iptali" yönünde verilen kararının Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 10/11/2016 tarih ve E:2014/140, K:2016/2905 sayılı kararıyla onanması üzerine, uğranıldığı ileri sürülen 352.000,00-TL maddi ve 50.000,00-TL manevi tazminata dava tarihinden itibaren işletilecek ticari faiziyle birlikte hükmedilmesi istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Sekizinci Dairesinin 08/07/2020 tarih ve E:2017/3799, K:2020/3212 sayılı kararıyla;
Anayasa'nın 125. maddesi, 2577 sayılı Kanun'un "İptal ve Tam Yargı Davaları" başlığını taşıyan 12. maddesi ve Türk Dişhekimleri Birliği ve Dişhekimleri Odaları Disiplin Yönetmeliği'nin “Kararların Uygulanması” başlıklı 26. maddesi hükümlerine yer verilerek,
İdare Hukukunun genel kabul gören temel ilkeleri uyarınca idarenin mali sorumluluğuna hükmedilebilmesi için; idari davranış ve zarar arasında neden-sonuç ilişkisi bulunması gerektiği, ayrıca idarenin mali sorumluluğuna yol açan işlem ya da eylemden kaynaklı hizmet kusurunun; idarenin yürüttüğü bir hizmetin kurulmasında, düzenlenmesinde ya da işleyişindeki bozukluk ve aksaklığı ifade ettiği, anılan zarar maddi olabileceği gibi manevi de olabileceği, başka bir anlatımla, Anayasa ve Kanun hükmü uyarınca kamu idarelerinin, yapmakla yükümlü bulundukları kamu hizmetlerini gereği gibi yerine getirmek ve hizmetin yürütülmesi sırasında gerekli önlemleri almakla yükümlü olduğu, aksi durumda, yani söz konusu yükümlülüklerin yerine getirilmemesi suretiyle hizmetin kötü veya gereği gibi işlememesi nedeniyle sebebiyet verilen zararların idarece tazmininin zorunlu olduğu,
Genel anlamı ile tam yargı davalarının, idarenin faaliyetlerinden ötürü, hakları zarara uğrayanlar tarafından idare aleyhine açılan tazminat davaları olduğu, bu tür davalarda hem olayın maddi yönünün, yani zararı doğuran işlem veya eylemlerin, hem de bundan çıkabilecek hukuki sonuçların tespit edileceği, idarenin kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olduğu, idari eylem veya işlemlerden doğan zararların, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmekte olduğu,
Tam yargı davalarında, öncelikle zarara yol açtığı öne sürülen idari işlem veya eylemin hukuka uygunluğunun denetlenmesi esas alındığından, olayın oluşumu ve zararın niteliği irdelenip, idarenin hizmet kusuru olup olmadığının araştırılması, hizmet kusuru yoksa kusursuz sorumluluk ilkelerinin uygulanıp uygulanmayacağının incelenmesi, tazminata hükmedilirken de her halde sorumluluk sebebinin açıkça belirtilmesi gerektiği, hizmet kusuru ilkesine dayalı olarak tazminata hükmedilebilmesi için ortada idarenin kusurlu bir eylem veya işleminin mevcut olması, ilgilinin zarara uğramış olması ve bu zarar ile idarenin kusurlu eylemi veya işlemi arasında uygun illiyet bağı olması gerektiği, sayılan bu üç şarttan birinin eksik olması durumunda tazminata hükmedilmesine olanak bulunmadığı,
Dava konusu olayda davalı Birlikçe tesis edilen ve Dairelerince 12/09/2013 tarihinde iptaline karar verilen 13/01/2010 tarihli “oda bölgesinden sürekli olarak meslekten alıkonma” disiplin cezasının fiilen uygulanması için, Disiplin Yönetmeliği'nin 26. maddesi gereğince, Oda Yönetim Kurulu tarafından görevlendirilen üç diş hekimince 31/03/2010 tarihinde davacının görev yaptığı sağlık kuruluşuna gidildiği ve davacı vekilince noter tasdikli hisse devri sözleşmesi ibrazı ile davacının … Diş Polikliniği’ndeki hisselerinin tamamının devrediliğinin bildirildiği ve bu durumun tutanak altına alındığı, 08/04/2010 tarih ve 7539 sayılı Ticaret Sicili Gazetesi ilanından davacının, Alanya 2. Noterliği’nin … tarih ve … sayılı tasdikine havi hisse devir sözleşmesi ile şirkette sahibi bulunduğu hissesinin tamamını diğer iki şirket ortağına devrettiği, şirket müdürlüğünden istifa ettiği ve istifasının kabulüne karar verildiği ve böylece disiplin cezası uygulanmadan önce davacının şirket ortaklığının sona erdiği, bununla birlikte 01/10/2010 tarih ve 7660 sayılı Ticaret Sicili Gazetesi ilanından, Alanya 2. Noterliğinin … tarih ve … sayılı tasdikine havi hisse devir sözleşmesi ile davacının hisse devralarak yeniden şirket ortağı olduğu ve 15/07/2011 tarihine kadar şirket ortaklığının devam ettiğinin (15/07/2011 tarihli hisse devir sözleşmesi ile davacının hissesinin tamamını diğer iki şirket ortağına devrettiğine dair ilan-28/07/2011 tarih ve 7868 sayılı Ticaret Sicili Gazetesi ilanı) anlaşıldığı,
Öte yandan, davacının 14/06/2011 tarihli kendi başvurusu ile Alanya’daki muayenehanesini kapattığı ve mesleğini Aydın’da icra edeceğini belirterek, Antalya Dişhekimleri Odasından ilişiğinin kesilmesi talebinde bulunduğu ve talebinin kabul edilmesiyle birlikte 15/06/2011 tarihi itibarıyla anılan Oda'dan ilişiğinin kesildiği, 05/07/2011 tarihinde Aydın Diş Hekimleri Odasına kayıt olduğu ve 21/06/2012 tarihine kadar bu Oda bünyesinde çalıştığı, yine davacının 05/06/2012 tarihli Mersin Dişhekimleri Odası’na yapmış olduğu başvurusu ile naklinin Aydın Dişhekimleri Odasından istenmesi talebinde bulunduğu, 02/04/2014 tarihli başvurusu ile de Mersin ilinde bulunan muayenehanesini kapatarak odadan kaydının silinip belgelerinin Antalya Diş Hekimleri Odasına gönderilmesini talep ettiğinin tespit edildiğinin görüldüğü,
05/02/2020 tarihli ara kararı ile Sosyal Güvenlik Kurumu, Alanya, Didim ve Anamur Vergi Dairesi Müdürlüklerinden verilen cevaplardan, 2010/1. ay ile 2011/5. ay arasında davacıya ait mükellefiyet kaydı olmadığı, belirtilen dönem dışında ise davacının mesleğini icra ettiği ilçelerde mükellefiyet kayıtlarının olduğu, ayrıca 2010 yılına ilişkin … Diş Polikliniği Sağlık Hizmetleri Ltd. Şti. nin kurumlar vergi beyannamesinde davacının %40 hisse oranı ile şirket ortakları arasında gösterildiğinin anlaşıldığı,
Davacının disiplin cezasına karşı açtığı davada Dairelerince verilen kararı temyizen inceleyen Dava Daireleri Kurulu kararına göre, davacının cezaya konu fiilinin sabit olduğu, ancak tekerrürün söz konusu olmadığının, bu nedenle, iddiaya konu fiil nedeniyle verilen 3 ay süreyle meslekten men cezasının ağırlaştırılarak "oda bölgesinden sürekli olarak meslekten alıkonma" cezası ile cezalandırılmasının hukuka aykırı olduğuna hükmedildiği,
Hukuka aykırı olarak tesis edildiği yargı kararıyla belirlenen bireysel işlemlerden dolayı ilgililerin uğradığı zararların karşılanmasının hukuksal bir zorunluluk olduğu, ancak somut olayda; davacının, cezanın fiilen uygulanacağı tarihten bir gün önce (30/03/2010) diş polikliniğindeki hisselerinin tamamını kendi iradesi ile devrettiği dolayısıyla cezanın fiilen uygulanamadığı, daha sonra yine davacının kendi iradesi ile 20/09/2010 tarihinde hisselerini devralarak sağlık kuruluşunun ortağı ve ticari mümessili olarak faaliyetini 15/07/2011 tarihine kadar sürdürdüğü, bu süreçte davalı idarece ilgili Disiplin Yönetmeliği'nin 26. maddesi gereği disiplin cezası kararının uygulanması için herhangi bir işlem ve denetim yapılmadığı ve davacının 14/06/2011 tarihli kendi başvurusu ile Aydın’da mesleğini icra edeceğini bildirerek 15/06/2011 tarihinde Oda ile ilişiğini kestiği anlaşıldığından, davalı idarece tesis edilen disiplin cezasının fiilen uygulanmadığı ve disiplin cezası nedeniyle 44 ay diş hekimliği yapamadığı iddiasının maddi temelden yoksun olduğu sonucuna varıldığı gerekçesiyle,
Maddi ve manevi tazminatın koşulları oluşmadığından davanın reddine, ayrıca dava değeri (maddi tazminat) üzerinden hesaplanan 24.045,12-TL nispi karar harcının davacıya tamamlattırılmasına ve böylece kararda ayrıntısı gösterilen başvuru harcı, karar harcı, vekalet harcı ve posta gideri ile birlikte ortaya çıkan 24.347,62-TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına ve karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 3.000,00-TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI : Davacı tarafından,oda bölgesi olan Antalya ili içinde meslekten sürekli olarak alıkonulduğu 13/01/2010 tarihli davalı Birlik kararından, Danıştay Sekizinci Dairesinin 12/09/2013 tarihli iptal kararına kadar mesleğini icra edemediği, polikliniğinin kapalı kaldığı, uzun yıllar bu bölgede mesleğini icra ettiği, geçen 44 ayda müşteri çevresinin kaybolduğu ve ciddi itibar kaybına uğradığı, temyize konu Daire kararında başka şehirlerde çalışması bilgilerine yer verildiği ancak söz konusu işlem tesis edilmemiş olsaydı zaten başka şehirlerde çalışmak zorunda kalmayacağı, ayrıca Antalya ilindeki hisselerinin de bu sebeple devretmek zorunda kaldığı, kaldı ki hisselerinin sonradan devralmasının fiilen diş hekimliği yaptığı anlamına gelmediği, idarece böyle bir tespitte bulunulmadığı, yatırım amacıyla hareket etmesine hukuken bir engel bulunmadığı, geçindirmek zorunda olduğu bir ailesi olduğu Daire kararının hukuka aykırı olduğu belirtilerek bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
Davalı idare tarafından; dava konusu olayda davacının iki isteminin bulunduğu, davanın retle ile sonuçlanması nedeniyle iki ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi gerekmekte iken tek vekalet ücretine hükmedildiği, anılan Daire kararının bu yönü ile bozulması/düzeltilmesi gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMALARI : Davacı tarafından, savunma verilmemiştir.
Davalı idare tarafından, dava konusu olayda ağır hizmet kusuru olmadığı, disiplin cezasına konu eylemin sabit olduğu, her aykırılığın tazminat sorumluluğuna yol açmayacağı, Disiplin Yönetmeliği'nin 26. maddesi uyarınca bir işlem tesis edilmediği, yani fiilen oda bölgesinden alıkoyma cezasının uygulanmadığı, Danıştay Sekizinci Dairesi kararının sonucunun beklendiği, davacının kendi isteği ile başka şehirlerde çalışmak için oda bölgesinden ayrıldığı; dolayısıyla 44 ay diş hekimliği yapamadığı iddiasının maddi temelden yoksun olduğu savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'IN DÜŞÜNCESİ : Maddi tazminat yönünden, olayda diş hekimi olan davacının "3 ay süreyle meslekten geçici alıkonma" cezasının değiştirilerek "oda bölgesinden sürekli olarak meslekten alıkonma" cezası şeklinde onaylanmasına ilişkin Türk Diş Hekimleri Birliği Yüksek Disiplin Kurulu kararı sonrasında, farklı tarihlerde farklı odalar bünyesinde görevini yapmak zorunda bırakıldığı, söz konusu işlemin yargı yerince iptal edilmesine ilişkin gerekçe dikkate alındığında, idarenin işlem tesis ederken ilgili mevzuatı hatalı yorumladığı ve bunun da davacı açısından maddi kaybına yol açtığının açık olduğu, bu nedenle davacının maddi kayıplarının çalıştığı döneme ilişkin tutar mahsup edilmek suretiyle ve iptal davasının açıldığı tarihten itibaren uygulanacak yasal faiziyle birlikte ödenmesi gerektiği,
Manevi tazminat yönünden ise, davalı idarece anılan mevzuatın hatalı yorumu sonucu davacıya daha ağır bir ceza verildiği, bu nedenle davacının faklı illerde çalışmak zorunda bırakıldığı, uzun süredir aynı oda bölgesinde mesleğini ifa eden davacının hasta portföyünü terk etmek zorunda kaldığı, ayrıca yeni bölgelerde yeniden çevre oluşturmaya mecbur bırakıldığı göz önüne alındığında, mesleki itibar kaybına ve ızdıraba, sıkıntıya düştüğü açık olup, zenginleşmeye de yol açmayacak şekilde belirlenecek manevi tazminata yine iptal davasının açılma tarihinden başlatılmak üzere yasal faizi ile birlikte hükmedilmesi gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan;
"a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması" sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçesi yukarıda açıklanan Danıştay Sekizinci Dairesinin davanın reddine yönelik kararı, aynı gerekçe ile Kurulumuzca da uygun bulunmuş olup davacının temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, kararın esası yönünden bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
Daire kararının vekalet ücretine ilişkin kısmı yönünden;
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde; temyiz incelemesi sonunda Danıştayın, kararda yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmayan maddi hatalar ile düzeltilmesi mümkün eksiklik veya yanlışlıklar varsa kararı düzelterek onayacağı hükmüne yer verilmiştir.
2020 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin "Manevi tazminat davalarında ücret" başlıklı 10. maddesinin 3. fıkrasında, "Bu davaların tamamının reddi durumunda avukatlık ücreti, Tarife'nin ikinci kısmının ikinci bölümüne göre hükmolunur." hükmüne; 4. fıkrasında, "Manevi tazminat davasının, maddi tazminat veya parayla değerlendirilmesi mümkün diğer taleplerle birlikte açılması durumunda; manevi tazminat açısından avukatlık ücreti ayrı bir kalem olarak hükmedilir." hükmüne yer verilmiştir.
Temyize konu kararda, davacı aleyhine, 2020 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 3.000,00-TL vekalet ücretine hükmedildiği anlaşılmaktadır.
Dosyanın incelenmesinden; 352.000,00-TL maddi ve 50.000,00-TL manevi tazminata dava tarihinden itibaren işletilecek ticari faiziyle birlikte hükmedilmesi istemiyle açılan davada, Dairenin yukarıda belirtilen kararıyla maddi-manevi tazminat istemleri yönünden davanın reddine karar verildiği, davalı idare lehine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca tek bir vekalet ücretine hükmedildiği, manevi tazminat istemi açısından ayrı bir kalem olarak vekalet ücretine hükmedilmediği görülmektedir.
Bu durumda, davalı idare lehine reddedilen manevi tazminat istemi açısından vekalet ücretine hükmedilmemesine yönelik söz konusu eksikliğin yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediği anlaşıldığından, temyize konu kararın hüküm fıkrasındaki, "Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen 3.000,00-TL vekalet ücretinin" ifadesinin, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi ve 2020 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 10. maddesinin 3. ve 4. fıkraları ile İkinci Kısmının İkinci Bölümü uyarınca; "Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen 3.000,00-TL vekalet ücreti ile reddedilen manevi tazminat istemi yönünden belirlenen 3.000,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine " şeklinde düzeltilmesi gerekmektedir.
Daire kararının yargılama giderlerine ilişkin kısmı yönünden;
492 sayılı Harçlar Kanunu'nun "Mevzuu" başlıklı 2.maddesinde; "Yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanları, yargı harçlarına tabidir." kuralına, "Mükellef" başlıklı 11.maddesinde; "Genel olarak yargı harçlarını davayı açan veya harca mevzu olan işlemin yapılmasını istiyen kişiler ödemekle mükelleftir." kuralına, "Harç alma ölçüleri" başlıklı 15.maddesinde; " Yargı harçları (1) sayılı tarifede yazılı işlemlerden değer ölçüsüne göre nispi esas üzerinden, işlemin nev'i ve mahiyetine göre maktü esas üzerinden alınır." düzenlemesine, "Değer esası" başlıklı 16.maddesinde; "Değer ölçüsüne göre harca tabi işlemlerde (1) sayılı tarifede yazılı değerler esastır." düzenlemesine, "Harcın nispeti" başlıklı 21.maddesinde de; "Yargı harçları (1) sayılı tarifede yazılı nispetler üzerinden alınır." düzenlemesine yer verilmiştir.
Anılan Kanun'un, yargı harçlarının gösterildiği (1) sayılı tarifesinin "karar ve ilam harcı" üst başlığının altında düzenlenen "nispi harç" başlıklı 1'inci fıkrasında, "konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden" nispi karar harcı alınacağı; "maktu harç" başlıklı 2'inci fıkrasında, "1'inci fıkra dışında kalan davalarla, taraf teşkiline imkan bulunmayan davalarda verilen esas hakkındaki kararla, davanın reddi kararı ve icra tetkik mercilerinin 1'inci fıkra dışında kalan kararlarında" maktu karar harcı alınacağı belirtilmiştir.
Uyuşmazlıkta maddi ve manevi tazminat istemlerinin tümüyle reddine karar verildiği dikkate alındığında, 492 sayılı Harçlar Kanunu ve (1) sayılı tarife metni gereği davacıdan maktu karar harcı alınması gerekirken, karar harcının nispi esas üzerinden hesaplanıp davacı üzerinde bırakılmasında da hukuki isabet görülmemiştir.
Bu durumda, söz konusu maddi hatanın yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediği anlaşıldığından, 2577 sayılı Kanun'un 49.maddesinin 1/b bendi hükmü uyarınca, temyize konu Daire kararının hüküm fıkrasındaki, "dava değeri (maddi tazminat) üzerinden hesaplanan 24.045,12-TL nispi karar harcının davacıya tamamlattırılmasına ve böylece ayrıntısı aşağıda gösterilen başvuru harcı, karar harcı, vekalet harcı ve posta gideri ile birlikte ortaya çıkan 24.347,62-TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına," ifadesinin; "başvuru harcı, karar harcı, vekalet harcı ve posta giderinden oluşan toplam 313,50-TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına" şeklinde düzeltilerek onanması gerekmektedir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1.Tarafların temyiz istemlerinin reddine,
2. Davanın reddine yönelik Danıştay Sekizinci Dairesinin temyize konu 08/07/2020 tarih ve E:2017/3799, K:2020/3212 sayılı kararının hüküm fıkrasının 2.bendinin "başvuru harcı, karar harcı, vekalet harcı ve posta giderinden oluşan toplam 313,50-TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına" şeklinde, 3.bendinin ise, "Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen 3.000,00-TL vekalet ücreti ile reddedilen manevi tazminat istemi yönünden belirlenen 3.000,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine" şeklinde DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
3. Kesin olarak, 26/01/2022 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
X- Anayasa'nın 125. maddesinin son fıkrasında, “İdare kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür.” hükmüne yer verilmiş; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinin 1/b bendinde de, idari eylem ve işlemlerden dolayı hakları muhtel olanların idareye karşı tam yargı davası açabilecekleri hükme bağlanmıştır.
Uyuşmazlıkta, davacının, "oda bölgesinden sürekli olarak meslekten alıkonma" cezasının fiilen uygulanacağı tarihten bir gün önce (30/03/2010) diş polikliniğindeki hisselerinin tamamını kendi iradesi ile devrettiği, dolayısıyla söz konusu disiplin cezası nedeniyle hisselerini devrettiği anlaşılmaktadır.
Bununla birlikte 20/09/2010 tarihinde hisselerini yeniden devralarak sağlık kuruluşunun ortağı ve ticari mümessili olarak faaliyetini 15/07/2011 tarihine kadar sürdürdüğü ve 14/06/2011 tarihli kendi başvurusu ile Aydın’da mesleğini icra edeceğini bildirerek 15/06/2011’de Oda ile ilişiğini kestiği anlaşıldığından disiplin cezası nedeniyle hisselerini devrettiği 30/03/2010 tarihinden kendi iradesi ile hisselerini devralarak sağlık kuruluşunun ortağı ve ticari mümessili olarak faaliyetine devam etmeye başladığı 20/09/2010 tarihine kadar geçen süreçte mesleğini icra edemediğinden, bu süreyle sınırlı olmak üzere davacı lehine maddi tazminata hükmedilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.Manevi tazminat istemi yönünden ise, manevi tazminatın malvarlığında meydana gelen bir eksilmeyi karşılamaya yönelik bir tazmin değil, manevi tatmin aracı olduğu, başka türlü giderim yollarının bulunmayışı veya yetersiz kalışının, manevi tazminatın parasal olarak belirlenmesini zorunlu hale getirdiği, manevi tazminata hükmedilebilmesi için kişinin fiziki yapısını zedeleyen, yaşama ve kazanma gücünün azalması sonucunu doğuran olayların meydana gelmesi veya idarenin hukuka aykırı bir işlem veya eylemi sonucunda ağır bir elem ve üzüntünün duyulmuş olması ya da şeref ve haysiyetin rencide edilmiş olmasının gerektiği; uyuşmazlıkta ise davalı idarenin ağır hizmet kusuru olmadığı, idare işlemi tesis ederken ilgili mevzuatı yorumlamada hataya düştüğü, dolayısıyla manevi tazminat için aranılan şartlar oluşmadığından, davacının manevi tazminat isteminin reddi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, davacının maddi tazminat isteminin 30/03/2010 ile 20/09/2010 tarihleri arasındaki süreye yönelik inceleme ve araştırma yapılmak suretiyle bir karar verilmesi gerektiği görüşüyle davacının temyiz isteminin kısmen kabulü ile temyize konu kararın bu kısmı yönünden bozulması gerektiği oyuyla, karara katılmıyoruz.
KARŞI OY
XX- Danıştay Sekizinci Dairesinin temyize konu kararı ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm fıkrasında davalı idare lehine reddedilen manevi tazminat istemi yönünden ayrıca vekalet ücretine hükmedilmemiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 31. maddesinin yargılama giderleri konusunda yollamada bulunduğu 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 323. maddesinde, avukatlık ücretinin yargılama giderlerine dahil olduğu, 326. maddesinde ise, avukatlık ücretinin de aralarında bulunduğu yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verileceği hükümleri yer almaktadır.
659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 14. maddesinde ise, "Tahkim usulüne tabi olanlar dahil adli ve idari davalar ile icra dairelerinde idarelerin vekili sıfatıyla hukuk birimi amirleri, muhakemat müdürleri, hukuk müşavirleri ve avukatlar tarafından yapılan takip ve duruşmalar için, bu davaların idareler lehine neticelenmesi halinde, bunlar tarafından temsil ve takip edilen dava ve işlerde ilgili mevzuata göre hükmedilmesi gereken tutar üzerinden idareler lehine vekâlet ücreti takdir edilir. " hükmüne yer verilmiştir.
2020 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin "Manevi tazminat davalarında ücret" başlıklı 10. maddesinin 3. fıkrasında "Bu davaların tamamının reddi durumunda avukatlık ücreti, Tarife'nin ikinci kısmının ikinci bölümüne göre hükmolunur" hükmüne, 4. fıkrasında "Manevi tazminat davasının, maddi tazminat veya parayla değerlendirilmesi mümkün diğer taleplerle birlikte açılması durumunda; manevi tazminat açısından avukatlık ücreti ayrı bir kalem olarak hükmedilir." hükmüne yer verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, davanın, 352.000,00-TL maddi ve 50.000,00-TL manevi tazminata dava tarihinden itibaren işletilecek ticari faiziyle birlikte hükmedilmesi istemiyle açıldığı, Dairenin yukarıda belirtilen kararıyla maddi-manevi tazminat istemleri yönünden davanın reddine karar verildiği, davalı idare lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan 2020 Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca tek bir vekalet ücretine hükmedildiği, manevi tazminat istemi açısından ayrı bir kalem olarak vekalet ücretine hükmedilmediği görülmektedir.
Ayrıca, yargılama giderlerinden olan vekalet ücreti hakkında esas hükümle birlikte karar verilmesi, bu haliyle vekalet ücretine de esas hakkında kararı veren Dairece hükmedilmesi gerekmektedir.
Her ne kadar 2577 sayılı Kanun'un 49. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde temyiz incelemesinde Danıştayın, kararda yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmayan maddi hatalar ile düzeltilmesi mümkün eksiklik veya yanlışlıklar varsa kararı düzelterek onayacağı hükmüne yer verilmiş ise de, reddedilen manevi tazminat istemi yönünden davalı idare lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken bu konuda hüküm kurulmamış olmasının ve yine reddedilen maddi tazminat tutarı üzerinden davacıdan maktu karar harcı alınması gerekirken, karar harcının nispi esas üzerinden hesaplanıp davacı üzerinde bırakılmasının da maddi hata kapsamında değerlendirilebilecek bir husus olmadığı, Daire kararının reddedilen manevi tazminat istemi yönünden davalı idare lehine vekalet ücretine hükmedilmemesine ve karar harcının nispi esas üzerinden hesaplanıp davacı üzerinde bırakılmasına ilişkin kısmı yönünden bozulması gerektiği oyuyla, karara katılmıyoruz.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.
