Abaküs Yazılım
İdare Dava Daireleri Kurulu
Esas No: 2021/3768
Karar No: 2022/263
Karar Tarihi: 02.02.2022

Danıştay İdare Dava Daireleri Kurulu 2021/3768 Esas 2022/263 Karar Sayılı İlamı

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2021/3768 E.  ,  2022/263 K.

    "İçtihat Metni"

    T.C.
    D A N I Ş T A Y
    İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
    Esas No : 2021/3768
    Karar No : 2022/263

    TEMYİZ EDENLER : I- (DAVACI) : ... Odası
    VEKİLİ : Av. ...

    II- (DAVALI) : ...Bakanlığı
    VEKİLİ: Hukuk Müşaviri ...

    İSTEMİN KONUSU : Danıştay Onuncu Dairesinin 11/03/2021 tarih ve E:2018/3589, K:2021/1115 sayılı kararının, davacı tarafından esas yönünden, davalı idare tarafından yargılama giderleri ile vekalet ücreti yönünden karşılıklı olarak temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

    YARGILAMA SÜRECİ :
    Dava konusu istem: Tarım ve Orman Bakanlığı Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü'nün resmi WEB sitesinde 14/03/2018 tarihinde yayınlanan "Veteriner Hekim E-Reçete ve İlaç Takip Sistemi Talimatı & Uygulama Kılavuzu (Versiyon II)" Talimatı'nın tamamının iptali istenilmiştir.
    Daire kararının özeti: Danıştay Onuncu Dairesinin 11/03/2021 tarih ve E:2018/3589, K:2021/1115 sayılı kararıyla;
    Tarım ve Orman Bakanlığı Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğünün resmi WEB sitesinde 13/12/2018 tarihinde yayınlanan "Veteriner Hekim E-Reçete ve İlaç Takip Sistemi Talimatı & Uygulama Kılavuzu Güncelleme III" Talimat & Kılavuz'un "Geçiş ve Yürürlük" başlıklı 12. bölümünün 5. maddesi ile dava konusu ...tarih ve E-...sayılı Veteriner E-Reçete Talimatı ve İlaç Takip Sistemi & Uygulama Kılavuzu (Versiyon II)'nun yürürlükten kaldırıldığı,
    Bu durumda, dava konusu düzenlemenin tümüyle yürürlükten kaldırılması nedeniyle konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine hukuki olanak bulunmadığı,
    Öte yandan, davalı idare tarafından davaya cevap dilekçesinde duruşma yapılması talebinde bulunulmuş ise de; dava konusu Talimat'ın yeni yayınlanan Talimat & Kılavuz ile yürürlükten kaldırılması nedeniyle işin esasına geçilerek karar verilmesine olanak bulunmadığından, yargılamanın makul süre içinde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını kapsayan usul ekonomisi ilkesi göz önüne alınarak duruşma yapılmasına gerek görülmediği, (Nitekim Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'nun 23/11/2020 tarih ve E:2019/2658, K:2020/2485 sayılı kararının da bu yönde olduğu) gerekçesiyle, konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, 333,80-TL yargılama gideri ile Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirtilen 3.600,00-TL vekalet ücretinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.

    TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI : Davacı tarafından, Danıştay Savcısı düşüncesinin tebliğ edilmeden ve söz konusu düşünceye karşı beyanda bulunma fırsatı verilmeden karar verildiği; temyize konu kararla birlikte Danıştay Savcısı düşüncesinin tebliğ edildiği bu durumun silahların eşitliği ilkesine aykırı olduğu ve savunma hakkının kısıtlanması neticesini doğurduğu gibi adil yargılanma ilkesine de aykırı olduğu; genel düzenleyici işlemlerin belli bir süre uygulandıktan sonra değiştirilmesi veya yürürlükten kaldırılması durumunda konusuzluk kararı verilmeyip, esastan karara bağlanmasının gerektiği ileri sürülerek Daire kararının bozulması istenilmiştir.
    Davalı idare tarafından, davanın konusuz kalması sebebiyle uyuşmazlığın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hallerde, yargılama giderlerinin hangi taraf aleyhine hükmedileceğinin, davaya bakan hakim veya mahkeme tarafından takdir olunacağı, bu belirlemede davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumunun esas alınması gerektiği, dolayısıyla, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun "Esastan sonuçlanmayan davada yargılama gideri" başlıklı 331/1. maddesi çerçevesinde davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre idarelerinin haksız çıkan taraf olduğundan söz edilemeyeceği ileri sürülerek Daire kararının, yargılama giderleri ile vekalet ücretine ilişkin kısmının bozulması istenilmiştir.

    KARŞI TARAFIN SAVUNMALARI :
    Davacı tarafından, savunma verilmemiştir.
    Davalı idare tarafından, davacının temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

    DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ ...DÜŞÜNCESİ : Temyiz istemlerinin reddi ile temyize konu Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

    TÜRK MİLLETİ ADINA

    Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
    Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan;
    "a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
    b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
    c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması" sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

    Uyuşmazlıkta, Danıştay Savcısının düşüncesi esas karardan önce taraflara tebliğ edilmeyip, temyize konu karar ile birlikte tebliğ edilmiştir. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "Tebligat ve cevap verme:
    " başlığını taşıyan 16. maddesinin 6. fıkrasında; "Danıştayda ilk derece mahkemesi sıfatıyla görülen davalarda savcının esas hakkındaki yazılı düşüncesi taraflara tebliğ edilir. Taraflar, tebliğden itibaren on gün içinde görüşlerini yazılı olarak bildirebilirler.
    " hükmü yer almaktadır.
    Temyizen bakılan davada, Daire tarafından esasa yönelik "iptal" veya "ret" hükmü kurulmadığı gözetildiğinde, Anayasa'nın 141. maddesinin 4. fıkrasında yer alan "Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir." yönündeki hükme dayanan usul ekonomisi ilkesi gereğince, usul kararı niteliğinde bulunan "karar verilmesine yer olmadığı" yönündeki karardan önce Danıştay Savcısının düşüncesinin taraflara tebliğ edilmeyip, temyize konu karar ile birlikte tebliğ edilmiş olunması bozma nedeni olarak görülmemiştir.
    Diğer taraftan, temyiz dilekçelerinde ileri sürülen iddiaların temyiz incelemesine konu kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte bulunmadığı anlaşılmış olup, Daire kararının esas ve yargılama giderleri ile vekalet ücreti yönünden onanması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
    KARAR SONUCU:
    Açıklanan nedenlerle;
    1. Tarafların temyiz istemlerinin reddine,
    2. Dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, ...-TL yargılama gideri ile Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirtilen ...TL vekalet ücretinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine yönelik temyize konu Danıştay Onuncu Dairesinin 11/03/2021 tarih ve E:2018/3589, K:2021/1115 sayılı kararının ONANMASINA,
    3. Kesin olarak, 02/02/2022 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

    KARŞI OY

    X- 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanun'un "Tebligat ve cevap verme" başlıklı 16. maddesinde, dava dilekçelerinin ve eklerinin birer örneğinin davalıya, davalının vereceği savunmanın davacıya tebliğ olunacağı; davacının ikinci dilekçesinin davalıya, davalının vereceği ikinci savunmanın davacıya, tebliğ edileceği; Danıştayda ilk derece mahkemesi sıfatıyla görülen davalarda savcının esas hakkındaki yazılı düşüncesinin taraflara tebliğ edileceği, tarafların tebliğden itibaren on gün içinde görüşlerini yazılı olarak bildirebilecekleri kural altına alınmış; "Dosyaların incelenmesi" başlıklı 20. maddesinde de, dosyaların tekemmül ettikten sonra karara bağlanacağı vurgulanmıştır.
    Anılan Kanun'un 17. maddesine göre de, ilk derecede Danıştayda bakılan iptal davalarında, tarafların, dava dilekçesi ile cevap ve savunmalarda istemiş olmaları koşuluyla duruşma yapılması yasal zorunluluktur.
    Dosyanın incelenmesinden, Danıştay Savcısının düşüncesinin taraflara esas karardan önce tebliğ edilmediği, Dairenin esas hakkındaki temyize konu kararı ile birlikte taraflara tebliğ edildiği, böylelikle dosyanın eksik tekemmül ile karara bağlandığı; ayrıca, davalı idare tarafından savunma dilekçesinde usulüne uygun olarak duruşma yapılması isteminde bulunulduğu halde, Dairece usul ekonomisi ilkesi göz önüne alınarak duruşma yapılmasına gerek görülmeden karar verildiği anlaşılmakta olup, bu hususlar usul hükümlerine aykırılık teşkil etmektedir.
    Öte yandan, 2577 sayılı Kanun'un 2. maddesinin 1/a. fıkrasında; iptal davaları, idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan davalar olarak tanımlanmıştır.
    İptal davasının gerek anılan maddede, gerekse içtihat ve doktrinde belirlenen hukuki nitelikleri göz önüne alındığında; idare hukuku alanında tek taraflı irade açıklamasıyla kesin ve yürütülmesi zorunlu nitelikte tesis edilen idari işlemlerin, ancak bu idari işlemle meşru, kişisel ve güncel bir menfaat ilgisi kurabilenler tarafından iptal davasına konu edileceğinin kabulü zorunlu bulunmaktadır.
    İptal davasının amacı, hukuka aykırı idari işlemin uygulamadan kaldırılması, geçersiz kılınması ve işlemin hukuksal gerçerliliğine son verilmesidir. Burada sağlanmak istenen, hukuk düzeninde hukuka aykırı işlemlerin bulunmamasını sağlayarak, hukuk devletinin korunmasıdır. İdare Hukuku ilkelerine göre, iptal kararları, iptali istenilen işlemi, tesis edildiği tarih itibarıyla ortadan kaldırarak, işlemin tesisinden önceki hukuki durumun geri gelmesini sağlar.
    Bir idari işlemin hukuki irdelemesi yapıldığında, tespit edilen duruma göre dava konusu işlemin iptali ya da davanın reddi yolunda hüküm kurulması gerekmektedir. Hukuka uygunluk denetimi yapılan işlem yönünden "karar verilmesine yer olmadığına" hükmedilmesi, usulde yeri olmayan bir uygulama olup, işin esasının incelenmesinin sonucu olarak esas hakkında bir hüküm kurulması zorunlu bulunmaktadır.
    Bir düzenleyici işlem kuralına karşı hukuka aykırılık iddiası ile dava açıldıktan sonra, idarenin yeni düzenleyici işlem çıkarma konusunda yetkisi bulunduğu açık olmakla birlikte; bu durum, idari yargı yerinin yargısal incelemesinde bulunan düzenleyici işlem hakkında, hukuka uygun olup olmadığı yönünden bir değerlendirme yapılıp sonuca varılmasına hukuken engel değildir. Aksi halde, idare bu şekilde yeni düzenleyici işlem yürürlüğe koyarak, mevcut düzenleyici işlemin yargı denetimine tabi tutulmasından muaf kılınmasına neden olacaktır. Ayrıca, davacılar şeklen değiştirilen her düzenlemeye karşı dava açmak zorunda bırakılarak, hak arama özgürlüğünün kullanılması da zorlaştırılacaktır.
    Bu itibarla, Danıştay Savcısının düşüncesinin esas karardan önce taraflara tebliğ edilmemesi ve davalı idare tarafından savunma dilekçesinde usulüne uygun olarak duruşma yapılması isteminde bulunulduğu halde duruşma yapılmaksızın karar verilmesi usul hükümlerine uygun olmadığı gibi, Dairece işin esası hakkında, "ret" ya da "iptal" hükmü kurulması gerekirken, karar verilmesine yer olmadığına hükmedilmiş olunması nedeniyle de Daire kararında hukuki isabet bulunmadığından, temyize konu kararın bozulması gerektiği düşüncesiyle, karara katılmıyorum.


    KARŞI OY
    XX- Anayasa’nın 36. maddesinin 1. fıkrasında, herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu hükmüne yer verilmiştir.
    Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6. maddesinde, herkesin medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini istemek hakkına sahip olduğu düzenlenmiştir.
    Anılan hükümlerde ifadesini bulan adil yargılanma hakkı, yargılamanın sıhhatli ve hakkaniyete uygun bir biçimde tecelli etmesi için bünyesinde pek çok hakkı ve ilkeyi barındırmaktadır. Bu ilkelerden birini de çelişmeli yargılama ilkesi teşkil etmektedir.
    Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin muhtelif kararlarında da belirtildiği üzere, çelişmeli yargılama hakkı, taraflara dava esnasında mahkemenin kararını etkileme maksadıyla sunulan delil, mütalaa ve görüşlerin tamamı hakkında bilgi sahibi olma ve bunlar hakkında yorumda bulunma imkanı vermektedir. Kuşkusuz, tarafların ileri sürdükleri iddiaların aydınlatılması adına, usul kanunlarında öngörülen usuli süreçlerin işletilmemesi başlı başına çelişmeli yargılama hakkının ihlali anlamını taşımaktadır.
    2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "Tebligat ve cevap verme" başlıklı 16. maddesinde, dava dilekçelerinin ve eklerinin birer örneğinin davalıya, davalının vereceği savunmanın davacıya tebliğ olunacağı; davacının ikinci dilekçesinin davalıya, davalının vereceği ikinci savunmanın davacıya, tebliğ edileceği; Danıştayda ilk derece mahkemesi sıfatıyla görülen davalarda savcının esas hakkındaki yazılı düşüncesinin taraflara tebliğ edileceği, tarafların tebliğden itibaren on gün içinde görüşlerini yazılı olarak bildirebilecekleri kural altına alınmış; "Dosyaların incelenmesi" başlıklı 20. maddesinde de, dosyaların tekemmül ettikten sonra karar bağlanacağı vurgulanmıştır.
    Dosyanın incelenmesinden, Danıştay Savcısının düşüncesinin taraflara esas karardan önce tebliğ edilmediği, Dairenin esas hakkındaki temyize konu kararı ile birlikte taraflara tebliğ edildiği, böylelikle dosyanın eksik tekemmül ile karara bağlandığı, bu durumun ise usule aykırılık teşkil ettiği anlaşılmaktadır.
    Olayda, her ne kadar karar verilmesine yer olmadığına karar verilecek olması durumunda dava dosyasında savcı düşüncesi alınmadan karar verilmesi mümkün ise de, dava dosyasının tekemmülü sonrasında savcı düşüncesi alınmış ise savcı düşüncesinin de taraflara tebliğ edilmesi çelişmeli yargılama ilkesinin gereği olduğundan, dava dosyasında alınan savcı düşüncesinin taraflara tebliğ edilmeksizin verilen kararda usul hükümlerine uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
    Bu durumda, alınan Danıştay Savcısının düşüncesinin taraflara esas karardan önce tebliğ edilmeden dava dosyasında karar verilmesinde usul hükümlerine uyarlık bulunmadığından, temyize konu Daire kararının bozulması gerektiği oyuyla, karara katılmıyorum.


    KARŞI OY
    XXX- 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 31. maddesinde, bu Kanun'da hüküm bulunmayan ve madde metninde sayılan hallerde 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun uygulanacağı belirtilmiş, sözü edilen haller arasında “yargılama giderlerine” de yer verilmiş, 04/02/2011 tarih ve 27836 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak 01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 450. maddesiyle 1086 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu yürürlükten kaldırılmış, aynı Kanun’un 447. maddesinin 2. fıkrasında ise; “Mevzuatta, yürürlükten kaldırılan 18/6/1927 tarih ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa yapılan yollamalar, Hukuk Muhakemeleri Kanununun bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılır.” hükmüne yer verilmiştir.
    6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun “Yargılama giderinin kapsamı” başlıklı 331. maddesinde yargılama giderlerini oluşturan unsurlar sayılmış, maddenin 1/ğ bendinde; vekille takip edilen davalarda kanun gereğince takdir olunacak vekâlet ücretinin yargılama giderleri arasında olduğu belirtilmiş, Kanun’un “Esastan sonuçlanmayan davada yargılama gideri” başlıklı 331. maddesinin 1. fıkrasında da; “Davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hâllerde, hâkim, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmeder.” kuralına yer verilmiştir.
    Temyiz başvurusuna konu kararda, dava konusu Talimatın bilahare yürürlükten kaldırıldığından söz edilerek davanın konusunun kalmadığı gerekçesiyle, işin esasına girilerek haklılık/haksızlık değerlendirmesi yapılmaksızın karar verilmesine yer olmadığına hükmedilmesine rağmen yargılama giderlerinin ve bu giderler arasında yer alan vekalet ücretinin davalı idarece davacıya ödenmesine hükmedildiği görülmektedir.
    2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 31. maddesinde yer alan atıf hükmü uyarınca yargılama giderleri konusunda 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanması gerektiğinde kuşku bulunmamaktadır. 6100 sayılı Kanun’un 331. maddesinin 1. fıkrasında, davanın konusuz kalması nedeniyle esası hakkında karar verilmesine gerek bulunmayan hallerde yargılama giderlerinin ne şekilde takdir edileceği hususu düzenlenmiştir. Temyiz başvurusuna konu kararda, dava konusu Talimatın daha sonra yürürlükten kaldırıldığından bahisle uyuşmazlığın esası hakkında “karar verilmesine yer olmadığına” karar verilmiş olması nedeniyle, başvuruya konu kararın hüküm fıkrasında yer alan yargılama giderlerine 6100 sayılı Kanun’un metnine yer verilen 331. maddesinin 1. fıkrasındaki kural çerçevesinde hükmedilmesi gerekir.
    Bu durumda; konusu kalmadığından bahisle karar verilmesine yer olmadığı kararıyla neticelenen davada, tarafların davanın açıldığı tarihteki haklılık durumları belirlenip buna göre yargılama giderleri konusunda hüküm kurulması gerekirken, böyle bir değerlendirme yapılmaksızın, davanın açılmasına davalı idarenin sebebiyet verdiği gerekçesine dayalı olarak yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalı idareye yükletilmesine hükmedilmiş olduğundan, davalı idarenin temyiz isteminin kabulü ile temyiz başvurusuna konu kararın bu yönlerden bozulması gerektiği oyuyla çoğunluk kararına katılmıyorum.


    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi