16. Ceza Dairesi 2018/4793 E. , 2019/1198 K.
"İçtihat Metni"I-TALEP:
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 24.10.2018 tarih ve 2018/85822 sayılı tebliğnamesi ile;
Cumhurbaşkanına hakaret ve kamu görevlisine hakaret suçlarından sanık ... hakkında yapılan yargılama neticesinde sanığın beraatine dair İzmir 30. Asliye Ceza Mahkemesinin 11.05.2016 tarihli ve 2016/63 esas, 2016/429 sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
Dosya kapsamına göre,
1-5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun mağdur ve şikayetçinin haklarını düzenleyen 234/1-b maddesinde yer alan "Mağdur ile şikâyetçinin hakları şunlardır:... Kovuşturma evresinde; 1.Duruşmadan haberdar edilme, 2. Kamu davasına katılma,..." ve anılan Kanun"un kanun yollarına başvurma başlıklı 260. maddesinde yer alan" Hâkim ve mahkeme kararlarına karşı Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık ve bu Kanuna göre katılan sıfatını almış olanlar ile katılma isteği karara bağlanmamış, reddedilmiş vey a katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunanlar için kanun yolları açıktır." şeklindeki düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde, sanığa yüklenen suçtan dolayı zarar gören ve davaya katılma hakkı bulunan Cumhurbaşkanı sayın ..."ın 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 234 ve 260. maddeleri gereğince kovuşturma evresinde duruşmadan haberdar edilerek, davaya katılma ve delil ibraz etme hakkını kullanma imkanı olduğu gözetilmeden, yargılamaya devam edilmek suretiyle sanığın beraatine karar verilmesinde,
2- Sanığa isnad edilen eylemin, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 299. maddesinde düzenlenen Cumhurbaşkanına hakaret suçunu oluşturduğu, bu suçun kovuşturulmasının ise anılan Kanunun 299/3. maddesinde yer alan " Bu suçtan dolayı kovuşturma yapılması, Adalet Bakanının iznine bağlıdır. " hükmü gereğince Adalet Bakanının iznine tabi olduğu, bahse konu suçla ilgili olarak şikayet veya başkaca bir soruşturma veya kovuşturma şartının aranmadığı, soruşturma aşamasında Adalet Bakanlığının 15/12/2015 tarihli “Olur”u ile de kovuşturma izni verildiği, sanık ..."in eski kız arkadaşı olan müştekiye attığı mesajlar incelendiğinde mesaj içeriklerinde, "..."ı da karısını da", "..."ı sinkaf edirim o kim lan", "Başbakan kim Cumhurbaşkanını sinkaf ederim" şeklindeki sözlerinin hakaret suçunu oluşturduğu gözetilmeden, sanığın mahkumiyeti yerine yazılı şekilde beraatine karar verilmesinde, isabet görülmediğinden;
5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü ifadeli 19.10.2018 gün ve 94660652-105-35-11321-2018-Kyb sayılı yazılı istemlerine müsteniden ihbar ile mevcut evrak Dairemize gönderilmiştir.
II-OLAY
Sanık hakkında şikayet başvurusunda bulunan ..."in, telefonunun incelenmesinde, 06.11.2015 ve 07.11.2015 tarihli" sen orospusun, kahpesin fahişe istediğim mahkeyeme git bir s... Yiyemezsin, kimseden korkum yok savcının hakimin de altındaki karıları sinkaf kızlarınıda" , "... da karısını da, ..."ı sinkaf ederim, o kim lan, başbakan kim cumhurbaşkanı kim sinkaf ederim onları da karılarını da" şeklindeki Cumhurbaşkanına hakaret içeren mesajların sanık tarafından gönderildiğinin tespit edilmesi üzerine 17.11.2015 tarihinde tanzim edilen fezleke kapsamında 15.12.2015 tarihinde verilen kovuşturma iznine istinaden İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 11.01.2016 tarih 2016/736 sayılı iddianamesi ile müşteki olarak ... gösterilerek 5237 sayılı TCK"nun 299/1, 125/2, 53, 43 maddelerinden cezalandırılması istemi İzmir 30. Asliye Ceza Mahkemesinde kamu davası açıldığı, İzmir 30. Asliye Ceza Mahkemesinin 2016/63 esasına kayden yürütülen davaya ilişkin olarak müşteki ..."e davetiye çıkartıldığı, 22.01.2016 tarihli tensiben verilen ara karar ile de Adalet Bakanlığı vasıtasıyla Cumhurbaşkanlığı Makamına bilgi verilmesi için İzmir Cumhuriyet Başsavcılığına müzekkere yazılmasına, karar verildiği ancak anılan makama duruşma gününün bildirilmeden yargılamanın tamamlandığı, gerekçeli kararın da Cumhurbaşkanlığı Makamına tebliğ edilmediği,
Yapılan yargılama sonunda ise temyiz edilmediğinden 06.06.2016 tarihinde kesinleştiği belirtilen 11.05.2016 tarih 2016/63 esas ve 2016/429 sayılı karar ile "sanığın üzerine atılı Cumhurbaşkanına ve kamu görevlisine hakaret suçlarının gıyapta işlendiği ve bu suçlar yönünden Yargıtay içtihatlarında da değinildiği gibi ihtilat unsurunun gerçekleşmediği" gerekçesi ile sanığın beraatine karar verildiği görülmektedir.
III-KANUN YARARINA BOZMA İSTEMİNE İLİŞKİN UYUŞMAZLIĞIN KAPSAMI:
Sübutu kabul edilen, Cumhurbaşkanına galiz ifadelerle gıyapta sövme eyleminin müsnet TCK 299. maddesinde düzenlenen Cumhurbaşkanına hakaret suçunu oluşturması için ayrıca ihtilat unsurunun gerekip gerekmeyeceğine ilişkin ise de, öncelikle Cumhurbaşkanlığına haber verilmeden yapılıp tamamlanan yargılama sonunda verilen ve gerekçesi de anılan makama tebliğ edilmeyen kararın kanun yararına bozma yasa yoluna konu olup olamayacağının tartışılması gerekmektedir.
IV-HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Kanun yararına bozma, kesinleşen hükümde verildiği zaman yürürlükte bulunan usul ve maddi hukuka ilişkin hukuka aykırılıkların giderilmesi ile sınırlı olduğundan, inceleme karar tarihindeki mevzuat hükümlerine göre yapılmıştır.
Ayrıntıları, 14.11.1977 tarih, 3-2 sayılı içtihadı birleştirme karan ile Yargıtay Ceza Genel Kurulunun Dairemizce de benimsenen istikrar kazanmış kararlarında (03.04.2012 tarih 2011/10-438 - 2012/141 sy. 10.05.2011 tarih 6-80-90 sy. 14.12.2010 tarih 4-210-259 sy. 15.06.2010 tarih 9-117-146 sy. 23.06.2009 tarih 9-30-177 sy. gibi) açıklandığı üzere: 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesinde, olağanüstü bir kanun yolu olarak düzenlenen kanun yararına bozma ile; hakim ya da mahkemelerce verilen ve temyiz veya istinaf incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar yahut hükümlerdeki gerek maddi gerekse usule ilişkin hukuka aykırılıkların hem ilgilisi hem de toplum açısından giderilmesi ile ülkede uygulama birliğinin sağlanması amaçlanmaktadır. Ancak kesin kararlara karşı kabul edilmesi nedeniyle bu amaçlara hizmet etmeyen, sadece yapılan uygulamanın hatalı olduğunun tespiti ile yetinilmesi sonucunu doğuran hukuka aykırılıkların bu yolla çözülmesinde kanun yararı olmadığı gibi bu uygulamanın kesin hükmün otoritesini sarsacağı da açıktır.
Aynı nedenlerle olağan yasa yollarına göre, kapsamının dar ve sınırlı olması, hukuka aykırılığın, davanın özüne ve cezaya esaslı bir şekilde etki etmesi, tüm hukuka aykırılıkların bir defada giderilmesi gerekmektedir.
Hakim ya da mahkeme tarafından değiştirilmesi, geri alınması her zaman mümkün olan kararlarda yasanın aradığı kesinlikten bahsedilemez.
Ciddi boyuta ulaşmayan, maddi meseleye ilişkin olan, hakimin kanaat ve takdir yetkisi kapsamında kalan hususlar ile infaz aşamasında, soruşturma ya da kovuşturma safhasında alınacak bir kararla giderilebilecek nitelikte olanlar gibi başka bir yol ve yöntemle giderilmesi mümkün olan hukuka aykırılıkların kanun yararına bozma konusu olamayacağı kabul edilmektedir.
Sübutu kabul edilen eylemin suç oluşturup oluşturmayacağı ya da hangi suçu oluşturacağı yönündeki hukuki tespit,kabul ve uygulamaların yukarıda sayılan, uygulama birliği ve hukuk güvenliği amaçları bağlamında kanun/kamu yararı taşıdığından kanun yararına bozma yasa yoluna konu olabileceğinde şüphe yoktur. Ancak münhasıran somut olay bakımından, toplanan delillerin eylemin sübutu için yeterli olup olmadığına dair takdirin hatalı olduğunun tespiti ile yetinilmesi sonucunu doğuran hukuka aykırılıkların bu yolla çözülmesine yasal imkan bulunmamaktadır.
Şu hale göre, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesinde, olağanüstü bir kanun yolu olarak düzenlenen kanun yararına bozma yasa yoluna konu olabilecek hakim ya da mahkemelerce verilen kararın, temyiz veya istinaf incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş olması gerekir.Usulüne göre ilgilisine tebliğ edilmeyen kararların kesinleşmesinden de bahsedilemeyeceği açıktır.
T.C. Anayasasının 104/1 maddesine göre, Cumhurbaşkanı Devletin başıdır ve bu sıfatla Türkiye Cumhuriyetini ve Türk Milletinin birliğini temsil eder. Bu nedenledir ki Cumhurbaşkanına hakaret suçu, kişilere ve şerefe karşı suçlar içerisinde değil Devlete karşı işlenmiş suçlar bölümünde düzenlenerek Devleti temsil eden Cumhurbaşkanlığı makamının saygınlığının korunması amaçlanmıştır. Suç doğrudan doğruya Cumhurbaşkanı olan kişiye karşı işlenmekte ise de, suçla korunan ve bu nedenle ihlal edilen hukuki değer devletin siyasal iktidar yapısıdır (Özek, Siyasi İktidar Düzeni ve Fonksiyonları Aleyhine Cürümler, İst. 1967 s. 10). Suçun mağduru Cumhurbaşkanı iken devlet, suçtan zarar gören konumundadır.
Bu nedenle Cumhurbaşkanının, 5271 sayılı CMK"nın 234/1-b/1 maddesi gereğince mağdur/müşteki sıfatıyla duruşmadan haberdar edilme hakkı bulunduğundan duruşma gününün anılan makama bildirilmesi yasal zorunluluktur. (CMK madde 175/2, 233/1 ) Duruşmaya gelip gelmemek, sözlü ya da yazılı beyanda bulunmak veya bulunmamak tamamen Cumhurbaşkanının takdirindedir. (CMK"nın 233/2.maddesi delaletiyle 43/4.maddesi)
Somut olayda mahkemenin 22.01.2016 tarihinde tensiben, Adalet Bakanlığı vasıtasıyla Cumhurbaşkanlığı Makamına bilgi verilmesi için İzmir Cumhuriyet Başsavcılığına müzekkere yazılmasına, karar verdiği görülmekle birlikte anılan makama duruşma gününün bildirildiğine dair evrakın dosya kapsamında bulunmadığı anlaşılmaktadır. Duruşma gününün Cumhurbaşkanlığı makamına tebliğ edilmesi zorunluluğuna uyulmadan yürütülüp tamamlanan yargılama sonunda verilen ve CMK"nın 35/2.maddesi gereğince usulüne uygun olarak ilgilisine tebliğ edilmeyen kararın kesinleşmesi mümkün olmadığından kanun yararına bozma yasa yoluna da konu olamayacağı gözetilerek tebliğ evrakının araştırılıp denetime imkan sağlayacak biçimde dosyaya dercinin temini bakımından evrakın tevdiine karar vermek gerekmiştir.
V-SONUÇ:
İncelemeye konu İzmir 30. Asliye Ceza Mahkemesinin 11.05.2016 tarihli ve 2016/63 esas, 2016/429 sayılı kararının istinaf ya da temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleştiğinin ve bu suretle kanun yararına bozma yasa yoluna tabi olduğunun belirlenmesi bakımından duruşma gününün Cumhurbaşkanlığı makamına tebliğine ilişkin tebligat evrakının eklenmesinin temini ile incelenmek üzere yeniden Dairemize gönderilmesi için dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 08.02.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.