16. Ceza Dairesi 2018/4284 E. , 2019/1196 K.
"İçtihat Metni"
I-TALEP:
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 19.10.2018 tarih ve 2018/83792 sayılı tebliğnamesi ile,
Cumhurbaşkanına hakaret suçundan sanık ... hakkında yapılan yargılama neticesinde sanığın beraatine dair Bursa 12. Asliye Ceza Mahkemesinin 06.07.2018 tarihli ve 2016/955 Esas, 2018/622 sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
Dosya kapsamına göre, Bursa 12. Asliye Ceza Mahkemesince mahkûmiyetine yeterli, her türlü şüpheden uzak, kesin inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından bahisle sanığın beraatine karar verilmiş ise de, sanığa isnad edilen eylemin 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 299. maddesinde düzenlenen Cumhurbaşkanına hakaret suçunu oluşturduğu, bu suçun kovuşturulmasının ise aynı maddenin 3. fıkrası gereğince Adalet Bakanının iznine tâbi olduğu, bahse konu suçla ilgili olarak şikâyet veya başkaca bir soruşturma veya kovuşturma şartının aranmadığı, Adalet Bakanlığının 22/11/2016 tarihli “Olur”u ile de sanığın, Bursa ili ... mahallesi, ... caddesi üzerinde bulunan ... Kıraathanesinde oturduğu sırada "Cumhurbaşkanı ..."ı sinkaf edeyim, .... "ı sinkaf edeyim,..." şeklinde; 19.02.2016 tarihinden iki gün önce de, Veziri caddesinde bulunan bir lokalde kendisine, "Niye çocukları alıkoyuyorsun, sübyancı mısın sen" diyen şahsa "Bana kimse bir şey yapamaz, istersen polisi ara, Devleti sinkaf ederim, Cumhurbaşkanı gelsin, o ne yapabilir, bugüne kadar bana bir şey yapabildi mi, Devlet kim oluyor, Devleti sinkaf ederim, ..."ı sinkaf ederim, Devletin memuru gelsin hepsini sinkaf ederim" şeklinde sözler sarf etmesinin Cumhurbaşkanına hakaret eylemi olarak değerlendirilerek Türk Ceza Kanunu’nun 299/3. maddesi uyarınca kovuşturma izni verildiği, sanığın tanık ..."e hitaben diğer tanık ..."ın yanında, tanık ..."ün beyanına göre, “Bu güne kadar bana bir şey yapabildi mi, devlet kim oluyor, beni alabilir mi, alsa ne olacak, baksana ne zaman alsa bırakıyor, Devleti sinkaf ederim, ..."ı sinkaf ederim" şeklinde, tanık ..."ın beyanına göre, "bana kimse bir şey yapamaz, Devlet bana bir şey yapamaz, ... gelsin, Devletin memuru gelsin, hepsini sinkaf ederim", "Devlet gelsin, Devletin memuru gelsin, bana bir şey olmaz, ben yarım saate gider ifade verir gelirim" şeklinde ifadelerde bulunduğunun sabit olması karşısında, sanığın sayın Cumhurbaşkanına yönelik, bahse konu sözleri sarf ederek üzerine atılı bulunan suçu işlediği anlaşılmakla, mahkûmiyeti yerine yazılı şekilde beraatine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü"nün 09.10.2018 gün ve 94660652-105-16-11780-2018-Kyb sayılı yazılı istemlerine müsteniden ihbar ile mevcut evrak Dairemize gönderilmiştir.
II-OLAY
Bursa İl Emniyet Müdürlüğü 155 polis hattına 31.05.2016 tarihinde Cumhurbaşkanına hakaret edildiğine yönelik olarak yapılan ihbar üzerine başlatılan soruşturma kapsamında, ..., ..., ..."nın bilgi sahibi sıfatı ile ifadelerinin alındığı, ... ve ..."nın beyanlarında açıkça sanığın Cumhurbaşkanı ... ve ..."na hakaret ettiğini beyan ettikleri görülmektedir.
19.06.2016 tarihinde de işyerinde uyuşturucu madde kullanıldığına dair yapılan anons üzerine herhangi bir uyuşturucu madde emaresine de rastlanılmayan işyerinde, hırsızlık suçundan sabıka kaydı bulunan ..., hırsızlık ve konut dokunulmazlığını ihlal suçlarından sabıka kaydı bulunan ..., çocuk yurdundan kayıp olarak arandığı belirtilen ... ve arama kaydı bulunmayan ... isimli yaşları küçük çocuklar ile bulunması nedeni ile hakkında 2016/3358 soruşturma sayısı ile çocuğun kaçırılması ve alıkonulması suçundan işlem yapılan, süreçte mağdurlar ..., ..., ..."e yönelik evi terk eden çocuğu, ailesini veya yetkili makamları durumdan haberdar etmeksizin yanında tutmak suçundan, sanık hakkında Bursa Cumhuriyet Başsavcılığının 28.10.2016 tarih, 2016/47866 soruşturma, 2016/44816 karar sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği; ayrıca belirtilen karar içeriğinde ayrıca ... yönünden de UYAP kayıtlarında 25.07.2016 tarihli Bursa Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/51402 soruşturma ve 2016/31269 sayılı takipsizlik kararı verildiği, bu kapsamda bilgi sahibi olarak ifadelerine başvurulan ..., ... ve ..."ın beyanları ile 19.06.2016 tarihinden iki gün önce de sanığın Cumhurbaşkanına hakaret ettiğini söyledikleri, iki ayrı soruşturmanın 18.07.2016 tarihli Bursa Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/1455 sayılı birleştirme kararına istinaden aralarındaki bağlantı nedeni ile 2016/44629 sayılı soruşturması üzerinden yürütülmesine karar verilerek, 03.08.2016 tarihli fezleke kapsamında 22.11.2016 tarihinde Cumhurbaşkanına hakaret suçundan kovuşturma izni verildiği görülmektedir.
Bursa Cumhuriyet Başsavcılığının 14.12.2016 tarih 2016/44629 soruşturma ve 2016/20386 numaralı iddianamesi ile 31.05.2016 ve 19.06.2016 tarihinde Cumhurbaşkanına hakaret ettiği iddiası ile 5237 sayılı TCK"nın 299/1, 43/1, 53/1 maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle sanık hakkında kamu davası açılmıştır.
Gölbaşı Açık Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğünün 11.10.2017 tarih, 2017/19657 sayılı yazısı ve eki belgelerde 07.10.2017 tarihinde hükümlü iken izinden yasal süresi içerisinde dönmediğinden bahisle firar ettiği, 27.03.2018 tarihinde hakkında bulunan disiplin cezasının kesinleşmesi nedeni ile açık ceza infaz kurumuna ayrılma şartları taşımadığından Bilecik Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna nakledildiği anlaşılan sanık savunmasında özetle, Cumhurbaşkanına hakaret etmediğini, yapılan icraatlar konusunda konuştuğunu, ..."le tartışması nedeniyle kendisine iftira attığını, ..."ın sara hastası olduğunu, şahısların kahvehanede kumar oynadıklarını ve uyuşturucu kullandıklarını ve daha önceki tartışmaları nedeniyle kendisine iftira atıldığını, tartışma esnasında gerilim yaşandığını, eleştiride bulunduğunu ancak küfürlü ifadeler kullanmadığını beyan etmiştir.
31.05.2016 tarihli olay kapsamında bilgi sahibi olarak kollukta beyanları alınan ..., ..."ın mahkemece dinlendiği, ..."ın hazırlıkta verdiği ifadesini aynen tekrar ettiği, ..."ın ise hazırlık beyanının aksine sanığın sadece Cumhurbaşkanını kastederek hırsızlar kelimesini kullandığını beyan ettiği, 19.06.2016 tarihli olay kapsamında bilgi sahibi olarak kollukta beyanları alınan ..., ..., ..."dan; ... ve ..."ın mahkemece dinlendiği, tanıkların daha önce verdiği ifadelerini teyiden sanığın Cumhurbaşkanı ile ..."na küfür ettiğini söyledikleri görülmektedir.
Bursa 12. Asliye Ceza Mahkemesi, istinaf edilmediğinden 08.09.2018 tarihinde kesinleşen 06.07.2018 tarih 2016/955 Esas, 2018/622 Karar sayılı kararı ile; yapılan yargılama sonucunda mahkumiyet kararının verilebilmesi için suç oluşturan fiilin sanık tarafından işlendiğinin hiç bir kuşkuya yer bırakmayacak, herkesi inandıracak biçimde kanıtlanması ve şüphenin masumiyet karinesinin gereği olarak sanık lehine değerlendirilmesi gerektiği, (Anayasa m.38/4, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi m.6/2, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi m.11, Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi m.142/2), dosya kapsamı sanığın aşamalarda değişmeyen savunmaları karşısında sanığın atılı suçları işlediğine dair, mahkumiyetine yeterli, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından sanığın isnat edilen suçlardan CMK"nın 223/2-e maddesi gereğince beraatine karar vermiştir.
III-KANUN YARARINA BOZMA İSTEMİNE İLİŞKİN UYUŞMAZLIĞIN KAPSAMI:
TCK 299. maddesinde düzenlenen Cumhurbaşkanına hakaret suçunu oluşturduğunda kuşku bulunmayan eylemlerin sanık tarafından işlendiğine dair yeterli ve kesin delil elde edilemediğinden müsnet suçtan beraatine dair verilen kararda hukuki isabet bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkin ise de, öncelikle kesinleşmiş mahkeme kararlarına karşı delil takdirine ilişkin değerlendirme ve kanaatler yönünden kanun yararına bozma yasa yoluna gelinip gelinemeyeceğinin tartışılması gerekmektedir.
IV-HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Kanun yararına bozma, kesinleşen hükümde verildiği zaman yürürlükte bulunan usul ve maddi hukuka ilişkin hukuka aykırılıkların giderilmesi ile sınırlı olduğundan, inceleme karar tarihindeki mevzuat hükümlerine göre yapılmıştır.
Ayrıntıları, 14.11.1977 tarih, 3-2 sayılı içtihadı birleştirme karan ile Yargıtay Ceza Genel Kurulunun Dairemizce de benimsenen istikrar kazanmış kararlarında (03.04.2012 tarih 2011/10-438 - 2012/141 sy. 10.05.2011 tarih 6-80-90 sy. 14.12.2010 tarih 4-210-259 sy. 15.06.2010 tarih 9-117-146 sy. 23.06.2009 tarih 9-30-177 sy. gibi) açıklandığı üzere: 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesinde, olağanüstü bir kanun yolu olarak düzenlenen kanun yararına bozma ile; hakim ya da mahkemelerce verilen ve temyiz veya istinaf incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar yahut hükümlerdeki gerek maddi gerekse usule ilişkin hukuka aykırılıkların hem ilgilisi hem de toplum açısından giderilmesi ile ülkede uygulama birliğinin sağlanması amaçlanmaktadır. Ancak kesin kararlara karşı kabul edilmesi nedeniyle bu amaçlara hizmet etmeyen, sadece yapılan uygulamanın hatalı olduğunun tespiti ile yetinilmesi sonucunu doğuran hukuka aykırılıkların bu yolla çözülmesinde kanun yararı olmadığı gibi bu uygulamanın kesin hükmün otoritesini sarsacağı da açıktır.
Aynı nedenlerle olağan yasa yollarına göre, kapsamının dar ve sınırlı olması, hukuka aykırılığın, davanın özüne ve cezaya esaslı bir şekilde etki etmesi, tüm hukuka aykırılıkların bir defada giderilmesi gerekmektedir.
Hakim ya da mahkeme tarafından değiştirilmesi, geri alınması her zaman mümkün olan kararlarda yasanın aradığı kesinlikten bahsedilemez.
Ciddi boyuta ulaşmayan, maddi meseleye ilişkin olan, hakimin kanaat ve takdir yetkisi kapsamında kalan hususlar ile infaz aşamasında, soruşturma ya da kovuşturma safhasında alınacak bir kararla giderilebilecek nitelikte olanlar gibi başka bir yol ve yöntemle giderilmesi mümkün olan hukuka aykırılıkların kanun yararına bozma konusu olamayacağı kabul edilmektedir.
Sübutu kabul edilen eylemin suç oluşturup oluşturmayacağı ya da hangi suçu oluşturacağı yönündeki hukuki tespit, kabul ve uygulamaların yukarıda sayılan, uygulama birliği ve hukuk güvenliği amaçları bağlamında kanun/kamu yararı taşıdığından kanun yararına bozma yasa yoluna konu olabileceğinde şüphe yoktur. Ancak Dairemizce de benimsenen Yüksek Ceza Genel Kurulu"nun 25.10.1993 tarih, 260/281 sayılı kararında ve istikrar kazanmış Daire içtihadlarında da (Yargıtay 2.CD.06.4.2011 t. 9121-7140, 06.10.2010 t. 25731-27609, 03.03.2010 t. 5498-6483, 27.01.2010 t. 2009/53798-2010/1580 15.04.1996 t. 4141-4120, 05.05.2008 t. 2760-8061, 28.02.2008 t. 168-3664 4.CD 20.01.2009 t. 377-599, 27.05.2008 t. 1341-11361, 11.CD 04.04.2006 t. 4179-6321, 12.04.2006 t. 4100-5264 10.CD 13.10.2004 t. 11481-10312) açıklandığı üzere; olaya ilişkin tüm kanıtların toplanıp değerlendirmesi yapıldıktan sonra verilen kararlarla ilgili olarak, kanıtların takdir ve değerlendirilmesinde yanılgıya düşüldüğünden bahisle kanun yararına bozma yasa yoluna başvurma imkanı bulunmamaktadır.
Bu itibarla münhasıran somut olay bakımından, toplanan delillerin eylemin sübutu için yeterli olup olmadığına dair takdirin hatalı olduğunun tespiti ile yetinilmesi sonucunu doğuran hukuka aykırılıkların bu yolla çözülmesine yasal imkan yoktur.
Şu hale göre, her ne kadar sanığın aleni mahalde Cumhurbaşkanına galiz ifadelerle sövmek suretiyle müsnet suçu işlediği dinlenen tanık beyanları ile sabit görünmekte ise de yukarıda açıklanan nedenlerle, talebin reddine karar vermek gerekmektedir.
V-SONUÇ :
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 19.10.2018 tarih ve 2018/83792 sayılı Kanun Yararına Bozma talebinin 5271 sayılı CMK. 309 maddesi gereğince REDDİNE.
Dosyanın mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 08.02.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.