8. Hukuk Dairesi 2015/13214 E. , 2016/614 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali ve Tescil, Mal Rejiminin Tasfiyesi
... ile ... aralarındaki dava hakkında... Asliye Hukuk Mahkemesi"nden verilen 15.02.2013 tarih ve 70/144 sayılı hükmün Daire"nin 20.03.2015 gün ve 2013/21606-2015/6538 sayılı ilamıyla bozulmasına karar verilmişti. Davacı vekilleri tarafından süresinde kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Dosya muhtevasına, dava evrakı ile tutanaklar münderecatına ve Yargıtay ilâmında açıklanan gerektirici sebeplere göre yerinde olmayan ve HUMK"nun 440. maddesinde yazılı hallerden hiçbirisine uymayan karar düzeltme isteminin REDDİNE, anılan Kanunun 442. maddesi uyarınca (6100 sayılı HMK"nun Geçici 3. maddesi gereğince 1086 sayılı HUMK"nun 427 ila 454. maddeleri yürürlükte bulunduğundan) takdiren 261,00 TL para cezasının karar düzeltme isteyenden alınarak Hazine"ye irad kaydına ve aşağıda dökümü yazılı 57,60 TL peşin harcın red harcına mahsubu ile kalan 3,20 TL’nin karar düzeltme isteyen davacıdan alınmasına, 20.01.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
(Muhalif)
KARŞI OY YAZISI
Dava, mal rejiminin tasfiyesi ile tapu iptal ve tesciline ilişkin olup, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun, üçüncü kısmı hariç, ikinci kitabından kaynaklanmaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Görevin Belirlenmesi ve Niteliği” başlıklı 1. maddesine göre “Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir”. Bir davaya hangi mahkeme tarafından bakılacağına ilişkin düzenlemelere görev denir. Mal rejiminin tasfiyesine ilişkin davaların hangi mahkemede bakılacağına dair Hukuk Muhakemeleri Kanununun da özel bir düzenleme yoktur. Hukuk Muhakemeleri Kanununun 2. maddesine göre malvarlığı haklarına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir. Mal rejiminin tasfiyesi davaları da malvarlığı haklarına ilişkin olduğundan kural olarak bu davalara bakmakla asliye hukuk mahkemeleri görevlidir. Ancak 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun, 5133 sayılı Kanunla değişik 4. maddesi; 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun ikinci kitabından üçüncü kısım hariç olmak üzere (md.118-395) kaynaklanan bütün davaların, aile mahkemesi kurulan yerlerde bu mahkemelerce bakılacağını; aynı yasanın 2. maddesi de, aile mahkemesi kurulmayan yerlerde bu kanun kapsamına giren dava ve işlerin asliye hukuk mahkemelerinde bakılacağını hükme bağlamıştır. Dolayısı ile mal rejiminin tasfiyesine ilişkin davalara aile mahkemesi kurulan yerlerde bu özel düzenleme sebebiyle aile mahkemesi, aile mahkemesi kurulmayan yerlerde ise asliye hukuk mahkemelerinde bakılacaktır.
Davanın görüldüğü yerde aile mahkemesi kurulmamıştır. Bu sebeple dava 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 2. maddesine uygun olarak bu Kanun hükümleri de uygulanarak görevli asliye hukuk mahkemesinde görülerek karara bağlanmıştır. Kanunda aile mahkemesi kurulmayan yerlerde bu mahkemenin görev alanına giren davalara“aile mahkemesi sıfatıyla” bakılacağına dair bir düzenleme yoktur. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297. maddesinin 2/a fıkrasına göre gerekçeli kararda “hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğinin” gösterilmesi gerekmektedir. Dava 4787 sayılı Kanunun 2. maddesine göre görevli mahkemede görülüp sonuçlandırılmış, ancak Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297. maddesinin 2/a fıkrasına aykırı olarak davaya hangi sıfatla bakıldığı hükümde gösterilmemiştir. Hükümdeki bu eksiklik mahallinde düzeltilebilecek bir usul hatası olup yeniden yargılama yapılmasını da gerektirecek nitelikte değildir. Karar görev yönünden bozulsa bile davanın görevli başka bir mahkemeye gönderilmesine karar verilemeyecek, dava aynı mahkemede bakılıp sonuçlandırılacak, gerekçeli kararın başlığına davaya “aile mahkemesi sıfatıyla” bakıldığı yazılacak, yani Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297/2 maddesindeki usul eksikliği giderilmiş olacaktır. Bu sebeplerle görevli asliye hukuk mahkemesinin bu davaya “aile mahkemesi sıfatıyla” baktığının karar başlığında gösterilmemiş olması usulü bir eksiklikten ibaret olup görevle bir ilgisi bulunmamaktadır.
Öte yandan 07.11.1982 Tarihli ve 2709 Numaralı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 141/3. maddesinde “Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğu”, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde “Herkesin, gerek medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili nizalar, gerek cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde sonuçlandırılmasını isteyebileceği,” 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 30. maddesinde “Hâkimin, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlü olduğu” hüküm altına alınmıştır. Yakarıda belirtilen kurallar ilk derecede mahkemeleri olduğu gibi Yargıtayı" da bağlayıcı niteliktedir. Bu açıklamalar karşısında kararın görev yönünden bozulması eldeki dava için gereksiz gider yapılmasına ve davanın makul sürede sonuçlandırılmasına da engel olacak niteliktedir.
Sonuç olarak dava aile mahkemesi kurulmayan yerde, 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 2. Maddesine uygun olarak görevli Asliye Hukuk Mahkemesinde görülerek hükme bağlanmıştır. Hükümde görev yönünden kanuna aykırı, bozmayı gerektirecek bir usulsüzlük yoktur. Bu sebeple davacının karar düzeltme talebinin kabulü ile bozma kararının kaldırılıp, temyiz itirazlarının incelenmesi gerektiğini düşündüğüm için sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum. 20.01.2016