12. Hukuk Dairesi 2014/8911 E. , 2014/10755 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Gaziantep 2. İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 07/01/2014
NUMARASI : 2013/688-2014/5
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Mahkeme kararının, İİK"nun 363. maddesi kapsamında temyizi kabil olduğu anlaşıldığından mahkemenin temyiz isteminin reddine dair 03.02.2014 tarih ve 2013/ 688 E. 2014/ 5 K. sayılı ek kararının oybirliğiyle kaldırılmasına karar verildi. Mahkemenin aynı sayılı 07.01.2014 tarihli asıl kararına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine geçildi.
Alacaklının borçlu aleyhine bir adet bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip başlattığı, takibin kesinleştiği, borçluların takibin kesinleşmesinden sonra Asliye Ticaret Mahkemesinde menfi tespit davası açtıkları, bu davada verilen tedbir kararı gereği ibraz edilen teminat mektubu karşılığında takibin durdurulduğu, bundan sonra borçluların Cumhuriyet Savcılığı’na yaptıkları şikayet üzerine alacaklı hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan Ağır Ceza Mahkemesine dava açıldığı, bunun üzerine borçlular vekilinin icra müdürlüğüne başvurarak Ağır Ceza Mahkemesinde açılan dava nedeniyle icra takibinin HMK.nun 209. maddesi uyarınca durması gerekeceği iddiasıyla daha önce Asliye Ticaret Mahkemesinin tedbir kararı doğrultusunda verdikleri teminat mektubunun kendilerine iadesi talebinde bulunduğu, bu talebin reddi üzerine icra mahkemesine şikayet yoluna başvurduğu, mahkemece şikayetin kabulü ile HMK.nun 209. maddesi uyarınca takibin durdurulmasına, teminat mektubunun da iadesine karar verildiği anlaşılmaktadır.
İcra ve iflas hukuku, icra ve iflas takiplerinin usul hukuku niteliğindedir. Bu hukuk dalının amacı, bir yandan takip alacaklısının alacağına kavuşması için borçlu veya üçüncü kişilerin çıkarabilecekleri zorlukları ortadan kaldırmak, diğer yandan kötüniyetli takiplere karşı takip borçlusunun kendisini korumasını sağlayacak hukuki çareler bulmak, bu arada takipten etkilenen üçüncü kişilerin menfaatlerini korumak, takip işlemlerinin yapılması sırasında insan hak ve hürriyetlerinin ihlal edilmesini önlemektir. İcra iflas hukukunun en önemli kaynağı İcra Ve İflas Kanunu olup, bu Kanun, icra ve iflas takibinden, tahsile kadar uygulanması gereken usul hükümlerini düzenlemektedir.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, İcra Ve İflas Kanunu"nda bir hüküm olmayan hallerde, ancak İcra Ve İflas Kanunu"nda açıkça gönderme olması (İİK 50, 68/a-4 gibi) veya bu kanunun özel veya genel hükümlerine aykırı olmaması (zorunlu dava arkadaşlığı) hallerinde uygulanabilir. Bu ilkeler ışığında HMK"nun 209/1. maddesinin ilamsız icra takiplerine etkisi değerlendirilmelidir. Bu maddeye göre “adi bir senetteki yazı veya imza inkar edildiğinde, bu konuda bir karar verilinceye kadar, o senet herhangi bir işleme esas alınamaz.” Bu maddenin icra takiplerinde uygulanması gerektiğine ilişkin olarak İcra Ve İflas Kanunu"nda bir hüküm bulunmamaktadır.
Kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile yapılan takipte, takibe konu kambiyo senedi altındaki imzaya itiraz, İİK"nun 170. maddesinde özel olarak düzenlendiğinden, imza inkarı nedenine dayalı sahtelik iddiası hakkında, sonraki genel kanun olan HUMK"nun 209. maddesi uygulanamaz. İmza itirazı, İİK"nun 170/1. maddesi uyarınca satıştan başka icra takip muamelelerini durdurmaz. Ancak icra mahkemesi itirazla ilgili kararına kadar takibin geçici olarak durdurulmasına karar verebilir (İİK 170/2).
Öte yandan sahtelik iddiasının imza itirazı dışındaki bir nedene (yazıda sahtelik) dayanması halinde Dairemiz, İcra Ve İflas Kanunu"nda bir düzenleme bulunmadığından HMK"nun 209. maddesinin uygulanması gerektiği görüşünde iken, daha sonra içtihat değişikliğine gidilerek, senet üzerinde bulunan yazıdaki sahtelik iddiasının borca itiraz niteliğinde olup, bu konunun da İİK"nun 169/a maddesinde düzenlenmiş olması nedeniyle, HMK"nun 209. maddesinin bu yönden de uygulama yerinin olmadığı görüşü benimsenmiştir.
İcra mahkemesi, önüne gelen itiraz ve şikayetleri, İcra Ve İflas Kanunu"nda düzenlenen özel usul kurallarını uygulayarak takip hukuku bakımından kesin hükme bağladığından, anılan mahkemenin kararları kural olarak maddi anlamda kesin hüküm niteliği taşımaz. Bu nedenle borca veya imzaya itirazın incelenmesi sırasında sahtelik iddiasına dayalı olarak genel mahkemelerde açılan davaları bekletici mesele yapamayacağı gibi takibin durdurulmasına da karar veremez. Sadece İİK.nun 169/a-2. maddesi uyarınca itirazın esası hakkındaki kararına kadar icra takibinin muvakkaten durdurulmasına karar verebilir. İcra mahkemesince takibe konu alacakla ilgili bir karar verilmiş olması, aynı alacak hakkında genel mahkemelerde dava açılmasına engel oluşturmaz.
Borçlunun sahtelik nedenine dayalı olarak açtığı menfi tespit davası, İİK"nun 72. maddesi kapsamında bir dava olup, anılan maddedeki usule göre mahkemeden alınacak ihtiyati tedbir kararı ile icra takibi durdurulabilir. Sahtelik nedeniyle açılan menfi tespit davası gibi, cumhuriyet savcılığına aynı nedenle yapılan şikayet ve ceza mahkemesinde açılan dava da kendiliğinden icra takibini durdurmaz ve bekletici mesele yapılamaz. Ancak cumhuriyet savcılığı veya ceza mahkemesince tedbir kararı verilirse icra takibi durdurulabilir.
Yukarıda açıklanan ilke ve kurallar ışığında, takibin kesinleşmesi öncesi veya sonrasında takibe konu senedin sahteliğinin iddia edilmesi, HMK"nun 209. maddesi uyarınca takibin durdurulması sonucunu doğurmaz. Anılan hüküm, genel mahkemelerde açılan davalarla ilgili olarak senedin hiçbir işleme esas alınamayacağını, başka bir anlatımla delil olarak kullanılamayacağını öngörmekte olup, icra takibine etkisi yoktur.
Somut olayda Asliye Ticaret Mahkemesince teminat karşılığı verilen tedbir kararının halen geçerliliğini koruduğu anlaşılmaktadır.
O halde mahkemece şikayetin reddi gerekirken Gaziantep 3. Ağır Ceza Mahkemesine açılan sahteciliğe ilişkin dava gerekçe gösterilerek HMK.nun 209. maddesi uyarınca anılan dava sonuçlanıncaya kadar icra takibinin durdurularak, daha önceden icra müdürlüğüne verilen teminat mektubunun iadesi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK"nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14/04/2014 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
Üye M.Uslu"nun Karşı Oy Yazısı:
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 08.12.1982 günlü 1982/4 Es. ve 1982/4Ka. sayılı kararına göre ""Türkiye Cumhuriyeti Anayasası"nın 142. maddesi hükmüne göre, mahkemelerin görevleri kanunla düzenlenir. Öte yandan, 5 Aralık 1977 tarihli, 4/4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da açıklandığı üzere,mahkemelerin görevi kamu düzeni ile ilgili olup kıyas veya yorum ile genişletilmesi yahut değiştirilmeleri mümkün bulunmamaktadır.Şayet kanunda açıklık yoksa,görev genel mahkemelere aittir.""
Hukuk Genel Kurulunun 16.04.2014 tarihli 2013/12-1310 Es. ve 2014/532 Ka. sayılı ilamına göre icra mahkemesinin yetkisi sınırlıdır.
TC.Anayasası"nın 6.maddesine göre ""Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz."", 36.maddesine göre ""Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."" , 37.maddesine göre ""Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.Bir kimseyi kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarma sonucunu doğuran yargı yetkisine sahip olağanüstü merciler kurulamaz."", 142.madesine göre ""Mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usulleri kanunla düzenlenir.""
Hükümlerinin mahiyeti itibariyle herkese veya her olaya uygulanması mümkün olan kanunlara genel kanun, belli kişilere veya belli olaylara uygulanan kanunlara ise özel kanun denilmektedir.İcra ve İflas Kanunu özel,Hukuk Muhakemeleri Kanunu ise genel kanundur.
Kambiyo senetlerinde İİK."nun 169/a maddesi gereğince dar yetkili icra mahkemesi imza inkarı dışındaki sahtecilik iddiasını inceleyemez.Çünkü bu maddede incelenebilecek itiraz sebepleri; a)İtfa, b)İmhal, c)Zamanaşımı ve d)İmzaya itiraz olmak üzere sınırlı olarak sayılmıştır. Senette sahtecilik iddiasını inceleme görevi genel yetkili mahkemelere aittir.İmza itirazı da borca iitrazdır.Yasa koyucu imza itirazının inceleme şeklini ayrıntılı olarak İİK."nun 170.maddesinde düzenlediği halde sahtecilik itirazının incelenme şeklini İİK."nda düzenlememiştir.Yasa koyucunun böyle bir iradesi olsa idi sahtecilik itirazının incelenme şeklini de belirlerdi.Takip hukukunda düzenlenmeyen bir konuda yorum yolu ile icra mahkemelerinin görevli olunduğunu söylemek Anayasa"ya,İİK."nuna ve İçtihadı birleştirme kararına açıkça aykırılık oluşturmaktadır.
İcra ve İflas Kanunu icra takip hukuku açısından Hukuk Muhakemeleri Kanunu"na göre özel kanun olup, takip hukukuna ilişkin uyuşmazlıklarda öncelikle İcra ve İflas Kanunu hükümlerinin, bu kanunda hüküm bulunmayan durumlarda ise anılan kanuna aykırılık teşkil etmemek koşuluyla genel nitelikte olan Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanması gerekir. Sahtelik iddiasının imza inkarı dışında bir nedene dayanması durumunda İcra ve İflas Kanunu"nda özel bir düzenleme bulunmadığından sorunun çözümü için 6100 Sayılı HMK. nun 209.maddesinin uygulanması gerekeceğinden bu maddenin amir hükmü gereğince icra takibi olduğu yerde durur. Bunun için sahtelik iddiasının ileri sürüldüğü mahkemece ayrıca tedbir kararı verilmesi gerekmez. Borçlu tarafından icra dairesine başvurulması halinde icra müdürlüğünce anılan madde uyarınca sahtelik davası sonuna kadar icra takibinin durdurulması gerekir. İcra müdürünün kararının taraflarca İİK. nun 16/2.maddesi uyarınca süresiz şikayet konusu yapılabileceği tabidir. Öte yandan borçlu tarafından doğrudan icra mahkemesine başvurulmasına da yasal engel olmadığından hakim, 6100 Sayılı HMK.nun 209/1.maddesini re’sen nazara almalıdır.
Pek tabidir ki mahkemece sahtelik iddiasının imza inkarı dışındaki bir nedene dayandığının belirlenmesi halinde takip hukukunun özelliği ve acele karar verilmesi gerekliliğinin bir sonucu olarak, sahtelik davası bekletici mesele yapılmadan, sahtelik davasında karar verilinceye kadar icra takibinin durdurulmasına karar verilmesi gerekir.
Yukarda belirttiğim gerekçelerle çoğunluğun görüşünün icra mahkemelerinin görev alanını yorum yolu ile genişletecek şekilde olduğu, bu görüşün Anayasaya, HMK."ya,İİK."na, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun kararına ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun kararına aykırı olduğunu düşündüğüm için takip hukukunda HMK."nun 209/1.maddesinin uygulanmayacağına ilişkin çoğunluk görüşüne katılmıyorum.
Somut olayda müşteki borçlu vekilinin dilekçesinde;resmi belgede sahtecilikten alacaklı aleyhine ceza davası açıldığını, ceza davası açılığı için takibin durması ve teminat mektubunun iadesinin gerktiğini, icra müdürünün taleplerini reddettiğini iddia ederek müdürlük işleminin kaldırılmasını talep ettiği, mahkemece;""takibe dayanak senede ilişkin Gaziantep 3. Ağır Ceza Mahkemesi"nin 2013/667 E sayılı dosyası üzerinden resmi evrakta sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçundan kamu davası görüldüğü bu haliyle HMK 209/1 md. Kapsamında icra takibinin olduğu yerde durması gerektiği bu haliyle İİK 16/2 md. Kapsamında süresiz şikayet ilişkin hükümlerin uygulanabileceği takibin yasal zorunluluktan durması gerekmiş karşısında teminat mektubunun iade edilebileceği bu amaçla icra müdürlüğünün 30.12.2013 günlü kararının yasaya ve hukuka uygun olmadığı anlaşılmakla şikayetin kabulüne"" denilerek talebin kabulüne karar verildiği, Gaziantep C.Baş savcılığı"nın 09.09.2013 tarihli 2013/1230 sayılı iddianamesinde, borçlunun şikayetçi alcaklının sanık olduğu, suçun ""Kamu kurum ve kuruluşlarını vb.kişiliklerin aracı olarak kullanması suretiyle dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik"" olduğu, Adli Tıp Kurumu Başkanlığından alınan 01.08.2011 tarihli rapora göre senedin keşidecisinin borçlu M. K."ün olduğunun tespit edilmiş olduğu görülmüştür.
Dairemizin isrikrar kazanmış uygulamalarına göre; Senedin takibe konulduğu tarih iribarı ile yürürlüktebulunan 6762 sayılı TTK. nun 690. maddesinin göndermesi ile bonolar hakkında da uygulanan aynı Kanun"un 592. maddesi uyarınca, tamamen doldurulmamış olan bononun tedavüle çıkarılırken doldurulması mümkün olup, bunun anlaşmalara aykırı olarak doldurulduğu iddiasının yazılı belge ile kanıtlanması halinde geçerlilik kazanması mümkündür. Somut olayda takip dayanağı bononun tanzim ve vade tarihlerinde her hangi bir tahrifat iddiası mevcut değildir. Bu kısımların anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu, İİK. nun 169/a-1.maddesinde belirtilen nitelikte yazılı bir belge ile ispatlanmalıdır. Bu durumda, borçlu, bononun boş kısımlarının anlaşmaya aykırı doldurulduğunu takip dayanağı bonoya açıkça atıf yapılan İİK. nun I69/a-1.maddesinde belirtilen nitelikte yazılı bir belge ile ispat edemediğinden, mahkemece, şikayetin reddi yerine olayda uygulama yeri bulunmayan yazılı gerekçe ile kabulü yönünde hüküm tesisi isabetsiz olup kararın bu gerekçe ile bozulması gerekir.