“Yargıtay Ceza Genel Kurulunun Dairemizce de benimsenen 11.03.2008 tarih, 2008/7-14 esas, 2008/50 sayılı kararı ile; 5271 sayılı CMK.nun 231. maddesinde değişiklik yapan 5728 sayılı Kanunun 562. maddesinin amaç, kapsam ve gerekçesi de nazara alınarak yapılan inceleme sonunda gereği düşünüldü:
Hükümden sonra yürürlüğe giren 5728 sayılı Kanunun 562. maddesiyle değişik CMK.nun 231. maddesindeki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin düzenleme karşısında suçun niteliği, hükmolunan cezanın tür ve miktarı gözetilip dosyada bulunan adli sicil kaydı da değerlendirilerek sanığın hukuki durumunun yeniden tayin ve takdirinde zorunluluk bulunması” isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 30.12.2008 gün ve 336-905 sayı ile;
“…Bozmaya esas alınan CMK’ nın 231. maddesine 5560 sayılı Yasanın 23. maddesi ile eklenen 5. fıkrasında; ‘sanığa yüklenilen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza’ denildiğine göre her aşamada işin esasına girilip sübut konusu çözüldükten sonra bu madde hükmünün değerlendirilmesine geçilmesi gerekir. Bu zorunluluğun Yargıtay aşamasında da dikkate alınması icap eder.
Kaldı ki; yine CMK’nın 231. maddesine 5560 sayılı Yasanın 23. maddesi ile eklenen 6. fıkrada; hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için üç koşul gerekli kılınmıştır. Bu koşullardan birisi de suçun işlenmesi ile mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin sureti ile tamamen giderilmesidir.
Her üç koşulun bir arada bulunması elbette ki zorunludur. Bu koşullardan birinin eksik olması halinde yasa hükmünün uygulanmayacağı açıktır.
Eğer yüksek Yargıtay 9. Ceza Dairesince işin esasına girilip dosya incelenseydi sanığın katılan tarafın zararını gidermediği, katılan tarafla uzlaşmak istemediği açıkça belli olacaktı ve dolayısı ile dosyanın bu gerekçe ile gönderilmesi söz konusu olmayacaktı” gerekçesiyle direnerek, ilk hükümdeki gibi karar vermiştir.
Bu hükmün de, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay C.Başsavcılığının “bozma” istekli 16.04.2010 gün ve 107681 sayılı tebliğnamesi ile eylemli uyma bulunduğu görüşüyle Yargıtay 12. Ceza Dairesine, Özel Dairece de 28.09.2011 gün ve 2591-1943 sayılı tevdi kararıyla Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, yerel mahkeme hükmünün sonradan yürürlüğe giren 5728 sayılı Yasa ile değişik CYY’nın 231. maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun değerlendirilmesi amacıyla, Özel Dairece sair yönleri incelenmeksizin bozulmasının olanaklı olup olmadığına ilişkin ise de, yerel mahkemenin son uygulamasının yeni hüküm niteliğinde bulunup bulunmadığı ile zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediği öncelikle değerlendirilmelidir.
İncelenen dosya içeriğinden;
Sanık hakkında, 06.08.2004 tarihinde işlediği iddia edilen taksirle yaralama suçundan 765 sayılı TCY’nın 459/2-son maddesi uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı, zamanaşımını kesen son işlemin 30.12.2008 tarihli direnme hükmü olduğu, zamanaşımını durduran bir neden de bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan ve lehe hükümler içeren 765 sayılı Türk Ceza Yasası’nın 459. maddesinde; “Her kim tedbirsizlik veya dikkatsizlik yahut meslek ve sanatta acemilik veya nizam, talimat ve emirlere riayetsizlik neticesi olarak bir şahsa cismen eza verecek veya sıhhatini ihlal edecek bir zarar iras eder yahut akli melekelerinde teşevvüş husulüne sebebiyet verirse:
1 - 456 ncı maddenin birinci ve dördüncü fıkralarındaki hallerde takibat icrası şikayete bağlı olmak şartıyla üç aya kadar hapis veya elli liraya kadar ağır para cezası,
2 - 456 ncı maddenin ikinci ve üçüncü fıkralarındaki hallerde üç aydan yirmi aya kadar hapis ve 100 liradan 500 liraya kadar ağır para cezası hükmolunur.
3 - Bir kaç kişi cürümden mutazarrır olmuş ise bir numaralı bendde hapis cezası altı ay ve ağır para cezası iki yüz liraya kadar, iki numaralı bendde hapis altı aydan otuz aya kadar ve ağır para cezası 150 liradan aşağı olmamak üzere hükmolunur.
Yukarıdaki fıkralarda beyan olunan cezalar, kusurun derecesine göre sekizde birine kadar indirilebilir” hükmü yer almaktadır.
Aynı Yasanın 102. maddesinde, yasalarda aksine bir hüküm bulunmadıkça kamu davasının maddede yazılı sürelerin geçmesiyle ortadan kalkacağı düzenlenmiş, maddenin dördüncü fıkrasında da beş seneden fazla olmamak üzere hapis ya da para cezasını gerektiren suçlarda bu sürenin beş sene olacağı hüküm altına alınmıştır.
Zamanaşımını kesen bir nedenin bulunması halinde zamanaşımı, kesilme gününden itibaren yeniden işlemeye başlayacak ve zamanaşımı süresi, ilgili suça ilişkin olarak Yasada belirlenen sürenin en fazla yarısına kadar uzayacaktır.
Ceza Genel Kurulunun 23.01.2007 gün ve 254-5 sayılı kararı başta olmak üzere birçok kararında da açıkça vurgulandığı üzere, yargılama yapılmasına engel olup davayı düşüren hallerden biri olan dava zamanaşımının yargılama sırasında gerçekleşmesi durumunda, yerel mahkeme ya da Yargıtay, re’sen zamanaşımı kuralını uygulayarak kamu davasının düşmesine karar verecektir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanığa atılı taksirle yaralama suçunun yaptırımı suç tarihinde yürürlükte bulunan ve lehe olan 765 sayılı TCY’nın 459/2. maddesinde 3 aydan 20 aya kadar hapis ve adli para cezası olarak öngörülmüş olup, eylemin daha ağır yaptırımı gerektiren başka bir suça dönüşme olasılığı da bulunmamaktadır. Anılan Yasanın 102/4. maddesi uyarınca bu suçun asli dava zamanaşımı 5 yıl, aynı Yasanın 104/2. maddesine göre de kesintili dava zamanaşımı 7 yıl 6 aydır. Suç tarihi olan 06.08.2004 tarihinden itibaren 7 yıl 6 aylık kesintili dava zamanaşımı direnme hükmünden sonra 06.02.2012 tarihinde dolmuş bulunmaktadır.
Dava zamanaşımının gerçekleşmiş olması nedeniyle yerel mahkeme hükmünün yeni hüküm olup olmadığı hususunun değerlendirilmesine gerek görülmemiştir.
Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün kesintili dava zamanaşımının gerçekleşmesi nedeniyle bozulmasına, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, sanık hakkında taksirle yaralama suçundan açılan kamu davasının zamanaşımı nedeniyle düşmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Bakırköy 10. Asliye Ceza Mahkemesinin 30.12.2008 gün ve 336-905 sayılı direnme hükmünün gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle BOZULMASINA,
Yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu konuda, 1412 sayılı CYUY’nın 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, sanık hakkında taksirle yaralama suçundan açılan kamu davasının gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle, 765 sayılı TCY’nın 102/4, 104/2 ve 5271 sayılı CYY’nın 223/8. maddeleri uyarınca DÜŞMESİNE,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 20.03.2012 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.