
Esas No: 2011/6-386
Karar No: 2012/99
Karar Tarihi: 13.03.2012
Temyiz Süresi - Kararın Tefhiminde Yasa Yolu Bildiriminde Yanıltıcı İfade Kullanılması - Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının İtiraz Yolu - Hırsızlık ve İş Yeri Dokunulmazlığını İhlal Etme Suçları - Eski Hale Getirme Nedeni - Sanığın Gıyabında Verilen Karar - Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2011/6-386 Esas 2012/99 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2011/6-386 E. , 2012/99 K.
- TEMYİZ SÜRESİ
- KARARIN TEFHİMİNDE YASA YOLU BİLDİRİMİNDE YANILTICI İFADE KULLANILMASI
- YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCIĞININ İTİRAZ YOLU
- HIRSIZLIK, İŞ YERİ DOKUNULMAZLIĞINI İHLAL ETME SUÇLARI
- ESKİ HALE GETİRME NEDENİ
- SANIĞIN GIYABINDA VERİLEN KARAR
- CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 34
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 151
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 143
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 142
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 116
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 62
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 53
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 51
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 50
- CEZA MUHAKEMELERİ USULÜ KANUNU (MÜLGA) (1412) Madde 317
- CEZA MUHAKEMELERİ USULÜ KANUNU (MÜLGA) (1412) Madde 310
- CEZA MUHAKEMESİ KANUNUNUN YÜRÜRLÜK VE UYGULAMA ŞEKLİ HAKKINDA KANUN (5320) Madde 8
- CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 264
- CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 232
- CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 231
"İçtihat Metni"
Hırsızlık suçundan TCY’nın 142/1-b, 143/1, 62/1 ve 53. maddeleri uyarınca 1 yıl 11 ay 10 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve aynı Yasanın 51/1. maddesi uyarınca cezasının ertelenmesine,
Mala zarar verme suçundan anılan Yasanın 151/1, 62 ve 52. maddeleri uyarınca 2000 YTL adli para cezası ile cezalandırılmasına,
İşyeri dokunulmazlığını ihlal etme suçundan TCY’nın 116/4, 62, 50/1-a ve 52 maddeleri uyarınca 6000 YTL adli para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, Afyonkarahisar 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 08.05.2008 gün ve 50-213 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 26.09.2011 gün ve 782-40048 sayı ile;
“…Sanık Yaşar"ın yokluğunda kurulan 08.05.2008 günlü kararda, yasa yolu başvuru süresinin gerekçeli kararın tebliğinden itibaren başlayacağının belirtilmesi gerekirken, ‘tefhimden ve tebliğden itibaren’ başlayacağının belirtilmesi suretiyle yanıltıcı ifadenin kullanıldığı ve bu haliyle tefhimin T.C. Anayasası’nın 40/2, 5271 sayılı CMK’nın 34/2, 231/2 ve 232/6. maddelerinde öngörülen yöntemlere uygun olarak yapılmadığı anlaşıldığından, adı geçen sanığın temyiz isteminin süresinde ileri sürüldüğü kabul edilerek yapılan incelemede:
A- Mala zarar vermek suçu için kurulan hükmün incelenmesinde:
5237 sayılı TCK’nın 50/5. maddesinde öngörülen düzenlemeye göre, hükmolunan cezaların tür ve miktarına göre, 1412 sayılı CMUK’nın 5219 sayılı Yasa ile değişik 305/1. maddesi gereğince hükmün temyizi olanaklı bulunmadığından, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK’nın 317. maddesi uyarınca sanıklar Yaşar ve Selami"nin temyiz istemlerinin tebliğnameye kısmen aykırı olarak reddine,
…C- Sanık Yaşar için işyeri dokunulmazlığını bozmak ve hırsızlık suçları yönünden kurulan hükmün incelenmesinde:
Dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimin takdirine göre, suçların sanık tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak;
1- İşyeri dokunulmazlığını bozmak suçunun birden fazla kişi tarafından birlikte işlendiği anlaşılıp kabul edildiğine göre, 5237 sayılı TCK"nın 119/1-c. maddesi ile cezada arttırma yapılması gerektiğinin gözetilmemesi,
2- Kayden 02.01.1990 doğumlu olan ve suçların işlendiği 09.12.2007 günü 15 yaşını bitirmiş 18 yaşını tamamlamamış olan sanık hakkında, her iki suç için yapılan uygulamada 5237 sayılı TCK"nın 31/3. maddesinin uygulanması gerektiğinin düşünülmemesi,
3- Hırsızlık suçu için kurulan hükümde 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin 1. fıkrasında öngörülen belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma tedbirlerinin, aynı Yasa maddesinin 4. fıkrası gereğince, fiili işlediği sırada 18 yaşını tamamlamamış olan sanık hakkında uygulanamayacağının gözetilmemesi,
4- Diğer sanıkla birlikte suçları birlikte işleyen sanık Yaşar"ın neden olduğu yargılama giderinden ‘ayrı’ yerine, ‘müteselsilen’ sorumlu tutulmasına hükmedilmesi suretiyle 5271 sayılı CMK’nın 326/2. maddesine aykırı davranılması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık Yaşar Aslan"ın temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle tebliğnameye aykırı olarak bozulmasına, işyeri dokunulmazlığını bozmak suçu için 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK’nın 326/son maddesinin gözetilmesine” karar verilmiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise 25.10.2011 gün ve 240156 sayı ile;
“Yargıtay 6. Ceza Dairesi ile Cumhuriyet Başsavcılığımız arasındaki uyuşmazlık sanık Yaşar"ın, hakkında verilen hükmü süresinde temyiz edip etmediği ve davanın esasının incelenip incelenmeyeceğine ilişkindir.
Tebliğnamemizde açıkladığımız üzere Cumhuriyet Başsavcılığı olarak sanığın yokluğunda verilen hükmü, kendisine tebliğ edilmesinden itibaren 7 günlük yasal süreden sonra temyiz etmesi nedeniyle temyiz isteğinin reddine karar verilmesi gerektiği düşüncesindeyiz.
Şöyle ki; hüküm fıkrasında kararın tefhim ve tebliğinden itibaren 7 gün içinde mahkemeye verilecek dilekçe veya tutanağa geçirilmek üzere zabıt kâtibine beyanda bulunmak suretiyle Yargıtay yoluna başvurabileceği açıkça belirtildiğinden, yanıltıcı bir ifadenin kullanılmadığı kanaatindeyiz.
Bilindiği üzere kararlar son oturumda hazır bulunanlar yönünden tefhim tarihinden, yokluğunda karar verilenler yönünden ise, tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içerisinde temyiz edilebilmektedir. Karar sanığın yokluğunda ve kendisine usulüne uygun olarak 17.05.2008 tarihinde tebliğ edilmiştir. Hüküm ise sanık tarafından 7 günlük yasal süresinden sonra 05.06.2008 tarihinde temyiz edilmiştir.
Sanığın lehine olan durum hükmün tebliğ edilmesidir. Hak ihlali söz konusu değildir. Bu hale göre temyiz isteminin süresinde olmaması nedeniyle CMUK’nun 317. maddesi uyarınca reddi gerekmektedir.
Bu itibarla sanığın temyizinin süresinde olduğu kabul edilerek esasa girilmesinin ve mala zarar verme suçundan red, hırsızlık ve işyeri dokunulmazlığını ihlal suçlarından dolayı hükmün bozulmasına karar verilmesinin isabetli olmadığı” düşüncesiyle itiraz yasa yoluna başvurarak, Özel Daire kararının her üç suç yönünden de kaldırılmasına ve sanığın temyiz isteminin 1412 sayılı CYUY’nın 317. maddesi uyarınca reddine karar verilmesi isteminde bulunmuştur.
Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kapsamına göre inceleme, sanık Yaşar hakkında kurulan hükümlerle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; yerel mahkeme kararındaki yasa yolu bildiriminin yasal ve yeterli olup olmadığı ile buna bağlı olarak sanığın temyizinin süresinde yapılıp yapılmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğinden:
Yerel mahkemece sanığın yokluğunda tefhim edilen kararın yasa yolu bildiriminin; “sanıkların ve müştekilerin yokluğunda, kararın tefhiminden ve tebliğinden 7 gün içinde mahkememize verilecek dilekçe veya tutanağa geçirilmek üzere zabıt katibine beyanda bulunulmak suretiyle Yargıtay yoluna başvurabileceği, 5320 sayılı CMK’nun yürürlük ve uygulama şekli hakkındaki Kanunun 8. maddesi gereğince Yargıtay yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı” şeklinde olduğu, gerekçeli kararın 17.05.2008 tarihinde usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, sanığın da 05.06.2008 tarihli dilekçe ile yasal süresinden sonra hükmü temyiz ettiği, temyiz dilekçesinde yasa yolu bildiriminde yanıltıldığına ilişkin herhangi bir anlatımda bulunmadığı anlaşılmaktadır.
5320 sayılı Yasanın 8. maddesi gereğince halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYUY’nın 310. maddesinde, temyiz isteminin yüze karşı verilen kararlarda hükmün tefhiminden itibaren bir hafta içinde hükmü veren mahkemeye verilecek bir dilekçe ile veya zabıt kâtibine yapılacak beyanla olacağı, bu takdirde, beyanın tutanağa geçirilerek hâkime tasdik ettirileceği, yoklukta verilen kararlarda ise temyiz süresinin tebliğle başlayacağı belirtilmiştir.
5271 sayılı CYY’nın 34/2, 231/2 ve 232/6. maddelerinde de hüküm ve kararlarda, başvurulacak yasa yolu, başvurunun yapılacağı merci, başvuru yöntemi ve süresinin hiçbir duraksamaya yer vermeksizin açıkça belirtileceği hükümlerine yer verilmiş olup, bu hükümlere aykırılık, anılan Yasanın 40. maddesi uyarınca eski hale getirme nedeni oluşturacaktır. Bu bildirimlerdeki temel amaç sujelerin başvuru haklarını etkin bir biçimde kullanmalarının sağlanması ve bu eksiklik nedeniyle hak kayıplarına yol açılmamasıdır. Ancak burada dikkat edilecek veya eski hale getirme nedeni oluşturacak husus, eksik veya yanılgılı bildirim nedeniyle bir hakkın kullanılmasının engellenip engellenmediğinin belirlenmesidir. Bildirimdeki eksikliğin yol açtığı bir hak kaybı bulunmamakta ise, bu durum eski hale getirme nedeni oluşturmayacaktır.
5271 sayılı CYY’nın 264. maddesinde ise, kabul edilebilir bir yasa yolu başvurusunda yasa yolunun veya mercide yanılgının, başvuranın haklarını ortadan kaldırmayacağı, bu hâlde başvurunun yapıldığı merciince, başvurunun derhâl görevli ve yetkili mercie gönderilmesi gerektiği hükmüne yer verilmiştir.
Bu hükümler birlikte değerlendirildiğinde, kural olarak temyiz istemi süresinde verilen bir dilekçe veya zabıt kâtibine yapılacak bir beyanla hükmü veren mahkemeye yapılacaktır. Ancak süresinde olması koşuluyla, dilekçenin hükmü veren mahkeme dışındaki bir mahkemeye verilmesi veya istemde bulunulması ya da haklı nedenlerin varlığı halinde C.Savcılığına ya da bir başka mercie istemde bulunulması temyiz istemini geçersiz kılmayacak, bu durum mercide yanılgı kapsamında değerlendirilebilecek, dilekçenin verildiği veya istemin yapıldığı merci tarafından, istem veya dilekçe mahkemesine gönderilecektir. Yine aynı şekilde istemin temyiz yerine itiraz olarak belirtilmiş olması da bu kapsamda değerlendirilerek, başvuru sahibinin hakları korunacak, sürenin bildirilmemesi veya yanılgılı bildirilmesi halinde bunun ilgili taraf açısından bir yanılgı oluşturarak bir hakkın kullanılmasını engellemesi durumunda açıklamalı davetiye ile bu hususun tebliğinden sonra süreler işlemeye başlayacak, böylece olası hak kayıpları önlenecektir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanığın yokluğunda verilen hükümde başvurulacak yasa yoluna ilişkin bildirimde temyiz süresinin “tefhiminden ve tebliğinden 7 gün içinde” biçiminde yazıldığı, usulüne uygun olarak tebliğ edilen bu hükmü sanığın süresinden sonra temyiz ettiği, temyiz dilekçesinde bildirimde yer alan bu ifade nedeniyle temyiz süresinin ne zaman başlayacağı hususunda bir duraksama yaşadığına ilişkin herhangi bir anlatımın yer almadığı gibi, temyiz süresinden sonra dilekçenin verilmesine ilişkin de herhangi bilginin bulunmadığı anlaşılmaktadır.
5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan CYUY’nın 310. maddesi uyarınca, yokluğunda verilmiş olan karara yönelik temyiz isteminin tebliğden itibaren bir hafta içerisinde yapılması gerekmekte olup, sanık 17.05.2008 tarihinde tebliğ edilen hükme karşı bir haftalık süreden sonra 05.06.2008 günü temyiz başvurusunda bulunmuştur. Her ne kadar kararda başvurulacak yasa yollarına ilişkin bildirimde, sürenin başlangıcının “tefhim ve tebliğ” şeklinde gösterilmesi nedeniyle bildirimin eksik ve yanıltıcı olduğu, bu durumun eski hale getirme nedeni olarak kabulü ile temyiz başvurusunun süresinde yapıldığı ileri sürülebilirse de, yoklukta verilen hükme ilişkin olarak temyiz süresinin, sanığın bu hükmü usulüne uygun olarak öğrenmesi yani tebliğle işlemeye başlayacağı açık olduğundan, bildirimde ayrıca “tefhim” kelimesine de yer verilmesinin, sanık açısından yasa yolu süresinin tebliğ ile işlemeye başlayacağı gerçeğini değiştirmeyeceği, kaldı ki sanık süresinden sonra verdiği temyiz dilekçesinde, bu ifadenin kendisini temyiz süresinin başlangıcı konusunda yanılgıya düşürdüğüne ilişkin bir iddiada da bulunmamıştır.
Diğer taraftan, belirtilen sürede yanlış mercie, yanlış şekilde bir başvuruda bulunulması halinde yanılmanın CYY’nın 264. maddesi kapsamında değerlendirileceği hususu da göz önüne alındığında, başvuranın hakları ortadan kalkmayacaktır
Bu itibarla, Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının kabulü ile Özel Daire bozma kararının sanık Yaşar’ın her üç suçu yönünden de kaldırılmasına, sanığın temyiz isteminin 1412 sayılı CYUY’nın, 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi gereğince halen yürürlükte bulunan 310. maddesinde belirtilen bir haftalık süre içinde yapılmaması nedeniyle, aynı Yasanın 317. maddesi uyarınca reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan altı Kurul Üyesi; “yasa yolu bildirimindeki yanıltıcı ifade nedeniyle temyiz süresinin sanığa açıklamalı tebligat yapılıncaya kadar işlemeye başlamayacağı ve sanığın temyizinin süresinde olduğundan itirazın reddine karar verilmesi gerektiği” düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 26.09.2011 gün ve 782-40048 sayılı bozma kararının sanık Yaşar’ın mala zarar verme, hırsızlık ve işyeri dokunulmazlığını ihlal suçları yönünden KALDIRILMASINA,
3- Sanık Yaşar Aslan’ın yasal süreden sonra gerçekleşen temyiz isteminin 1412 sayılı CYUY’nın 5320 sayılı Yasanının 8/1. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 310 ve 317. maddeleri uyarınca REDDİNE,
4- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 06.03.2012 günü yapılan birinci müzakerede yasal çoğunluk sağlanamadığından, 13.03.2012 günü yapılan ikinci müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.
