
Esas No: 2018/2393
Karar No: 2022/962
Karar Tarihi: 17.02.2022
Danıştay 8. Daire 2018/2393 Esas 2022/962 Karar Sayılı İlamı
Danıştay 8. Daire Başkanlığı 2018/2393 E. , 2022/962 K."İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
SEKİZİNCİ DAİRE
Esas No : 2018/2393
Karar No : 2022/962
DAVACI : ...Birliği Sendikası (...Sen)
VEKİLİ : Av. ...
DAVALI : ...Kurulu Başkanlığı
VEKİLİ : Av. ...
DAVANIN KONUSU :
15/04/2018 tarih ve 30392 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Doçentlik Yönetmeliğinin; 4. maddesinin 2. fıkrasının (c) bendinde yer alan "özgün" ibaresinin, 5. maddesinin 2. fıkrasının son cümlesinin, 6.maddesinin 5. fıkrasının son cümlesinin, 7. maddesinin 3. fıkrasının son cümlesinde yer alan; "ve bir karar verilinceye kadar doçentlik başvurusuyla ilgili herhangi bir işlem yapmaz." ibaresinin, 7. maddesinin 5. fıkrasının, 7. maddesinin 8. fıkrasının birinci cümlesinin, 7.maddesinin 9. fıkrasında yer alan; “Yapılan ön değerlendirmede, başvurunun inandırıcı mahiyette bilgi ve belgeye dayalı olduğunun tespit edilerek iddianın incelenmesine karar verilmesi halinde Üniversitelerarası Kurul doçentlik başvurusuyla ilgili herhangi bir işlem yapmaz.'’ cümlesinin, 8. maddesinin 2. fıkrasının ilk cümlesinin iptali istenilmektedir.
DAVACININ İDDİALARI :
Dava konusu düzenlemelerin 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun 65. maddesinin (b) fıkrası uyarınca ancak Üniversitelerarası Kurul tarafından yapılabileceği, anılan düzenleme yetkilerinin Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı tarafından çıkartılan bir yönetmelikle belirlenmesinin yetki yönünden hukuka ve kanuna aykırı olduğu ileri sürülmektedir.
DAVALININ SAVUNMASI :
Dava konusu Yönetmeliğin 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun 11. ve 24. maddelerine uygun şekilde çıkartıldığı, bu nedenle yetki yönünden hukuka aykırılık bulunmadığı savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ : ...
DÜŞÜNCESİ : Davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.
DANIŞTAY SAVCISI : ...
DÜŞÜNCESİ : Dava; 15/04/2018 tarih ve 30392 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Doçentlik Yönetmeliğinin; 4. maddesinin 2. fıkrasının (c) bendinde yer alan "özgün" ibaresinin, 5. maddesinin 2. fıkrasının son cümlesinin, 6.maddesinin 5. fıkrasının son cümlesinin, 7. maddesinin 3. fıkrasının son cümlesinde yer alan; "ve bir karar verilinceye kadar doçentlik başvurusuyla ilgili herhangi bir işlem yapmaz." ibaresinin, 7. maddesinin 5. fıkrasının, 7. maddesinin 8. fıkrasının birinci cümlesinin, 7.maddesinin 9. fıkrasında yer alan; “Yapılan ön değerlendirmede, başvurunun inandırıcı mahiyette bilgi ve belgeye dayalı olduğunun tespit edilerek iddianın incelenmesine karar verilmesi halinde Üniversitelerarası Kurul doçentlik başvurusuyla ilgili herhangi bir işlem yapmaz.'’ cümlesinin, 8. maddesinin 2. fıkrasının ilk cümlesinin iptali istemine ilişkindir.
Davacının ve davalı idarenin usule yönelik iddiaları yerinde görülmeyerek işin esasına geçildi.
Anayasanın 124. maddesinde, Başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzelkişilerinin, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, yönetmelikler çıkarabilecekleri hükme bağlanmıştır.
Dava konusu Yönetmeliğin dayanağı olarak gösterilen 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanunu’nun "Üniversitelerarası Kurul" başlıklı 11. maddesinin (b) bendinin 6. alt bendinde "Doçentlik sınavlarını düzenlemek ve ilgili yönetmelik gereğince doçent adaylarının yayın ve araştırmalarının değerlendirilmesi ve doçentlik sınavı ile ilgili esasları tespit etmek ve jürileri seçmek" Üniversitelerarası Kurulun görevleri arasında sayılmıştır.
Yine aynı Kanun’un "Doçentlik Sınavı" başlıklı 24. maddesinin (a) bendinde "Doçentlik sınavı, Üniversitelerarası Kurulca yılda iki kere yapılır. Aşağıdaki şartları haiz adaylar, Üniversitelerarası Kurulun tespit edeceği tarihe kadar, Üniversitelerarası Kurula gerekli belge ve yayınlar ile birlikte başlıca bilim dalı ile uzmanlık ve araştırma konularını da bildirerek başvururlar" hükmü yer almaktadır.
İdareler, normlar hiyerarşisine aykırı olmayacak şekilde, hizmet etkinliğinin sağlanması için gerekli önlemleri alma, bu kapsamda mevzuat değişikliği yapma hususunda takdir yetkisine sahiptirler. Kamu hizmetlerinin hangi koşullar altında ve nasıl yürütüleceğini önceden saptamak her zaman mümkün olmadığı için, gelişen durumlara ayak uydurmak ve ortaya çıkan ihtiyaçları karşılayabilmek amacıyla düzenleyici işlemler üzerinde değişiklikleri yapma hususunda idarelerin takdir yetkisi bulunduğu hususunda kuşku bulunmamaktadır.
Davaya konu edilen Doçentlik Yönetmeliği'nin 4. maddesinin 2/c fıkrasında; Üniversitelerarası Kurulun görüşü üzerine Yükseköğretim Kurulu tarafından her bir bilim ya da sanat disiplinin özellikleri dikkate alınarak belirlenecek asgari sayı ve nitelikte özgün bilimsel yayın ve çalışmalar yapmak şarttır. hükmü, 5. maddesinin 2. fıkrasının son cümlesinde;...... Doçentlik değerlendirme jürisindeki asıl ve yedek üyelikler, bu listede ilgili bilim alanlarında yer alan öğretim üyeleri arasından objektif ölçütlere göre belirlenir. hükmü, 6. maddesinin 5. fıkrasının son cümlesinde;...Başarısız bulunan aday, jüri tarafından eksik bulunan eser ve faaliyetleri tamamlamak kaydıyla müracaat dönemi esas alınmak suretiyle en erken izleyen üçüncü dönemde yeniden başvurabilir, hükmü, 7. maddesinin 3. fıkrasının son cümlesinde; Üniversitelerarası Kurul, bilimsel araştırma ve yayın etiğine aykırılık iddiası hakkında gerekli işlemlerin yapılması için durumu belgeleriyle birlikte ilgili bilimsel araştırma ve yayın etiği komisyonuna gönderir ve bir karar verilinceye kadar doçentlik başvurusuyla ilgili herhangi bir işlem yapmaz. hükmü, 7. maddesinin 5. fıkrasında; İlgili bilimsel araştırma ve yayın etiği komisyonu tarafından incelen bilimsel araştırma ve yayın etiğine aykırılık iddiasının doğru olmadığının tespiti halinde, doçentlik değerlendirme süreci kaldığı yerden devam eder. hükmü, aynı maddenin 8. fıkrasının 1. cümlesinde; jüri üyelerince doçentlik değerlendirme başvurusuyla ilgili olarak adayın yanıltıcı bilgi veya belge sunduğunun ileri sürülmesi veya resen tespit edilmesi halinde, bu konuda bir karar verilinceye kadar Üniversitelerarası Kurul, doçentlik başvurusuyla ilgili herhangi bir işlem yapmaz. hükmü, 9. fıkrasında; Yapılan ön değerlendirmede, başvurunun inandırıcı mahiyette bilgi ve belgeye dayalı olduğunun tespit edilerek iddianın incelenmesine karar verilmesi halinde Üniversitelerarası Kurul doçentlik başvurusuyla ilgili herhangi bir işlem yapmaz. hükmü, 8. maddesinin 2. fıkrasının ilk cümlesinde; Doçentlik Komisyonu, Üniversitelerarası Kurul tarafından belirlenecek objektif ve denetlenebilir yönteme göre her bir aday için ilgili sınav jürisinin asıl ve yedek üyelerini belirleyerek Üniversitelerarası Kurula sunar. Komisyon jürilerde ortaya çıkan maddi hataları düzeltir, hükmü yer almıştır.
Olayda, davaya konu edilen Yönetmeliğin ilgili maddelerinin tarafların iddia ve savunmaları ile değerlendirilmesinde; eserin özgün olmasının sahibinin özelini taşıması gerektiği, jürinin oluşumunun yerinde olduğu, 7. maddenin 3.,5.,8., ve 9. fıkralarında öngörülen başvuru ile ilgili düzenlemenin hak kaybını önlemeyi ve etik ihlale yönelik ihbarları değerlendirmeye yönelik olduğu, Doçentlik Komisyonu ifadesinin 2547 Sayılı Kanunda yer alan "Doçentlik Sınav" jürisini amaçladığı görüldüğünden bu maddelerin düzenlenmesinde mevzuata ve hukuka aykırı bir durumun bulunmadığı sonucuna varılmış, yine, 8. maddenin 2. fıkrasında öngörülen hükmün, 2547 sayılı kanunun 24/b-2 maddesinde öngörülen "Doçentlik sınav jürisinde yer alan asıl ve yedek üyeler, adayın yayın ve çalışmalarını değerlendirerek hazırladıkları ayrıntılı ve gerekçeli kişisel raporlarını Üniversitelerarası Kurula gönderirler. Asıl üyelerin hukuken geçerli bir mazerete dayalı olarak raporunu verememesi halinde, yedek üyelerin raporları, sırasına göre değerlendirmeye esas alınır. Değerlendirmeye esas alınan bu raporların birer örneği, yayın ve çalışmaların inceleme sonucuna ilişkin bildirim yazısı ile birlikte adaya gönderilir. hükmü karşısında davacı iddiaları yerinde görülmemiştir.
Öte yandan. davaya konu Yönetmeliği'n 6. maddesinin 5. fıkrasının son cümlesinin değerlendirilmesine gelince;
2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun 24. maddesinin (a) fıkrasında, doçentlik başvuruları için aranacak şartlar belirtilmiş; aynı fıkranın 3. bendinde ise, yeterli sayı ve nitelikte özgün bilimsel yayın ve çalışmalar yapmak bu şartlar arasında sayılmıştır.
Aynı Kanunun (b) fıkrasında, doçentlik sınav jürisinde yer alan asıl ve yedek üyelerin, adayın yayın ve çalışmalarını değerlendirerek hazırladıkları ayrıntılı ve gerekçeli kişisel raporlarını Üniversitelerarası Kurula gönderecekleri, (c) fıkrasında, Üniversitelerarası Kurulca yeterli yayın ve çalışmaya sahip olduğuna karar verilen adaya doçentlik unvanı verileceği hükmü yer almaktadır.
Anılan, Yönetmeliğin dayanağı olan ve yukarıda yer verilen 2547 sayılı Kanunun 24. maddesinde, yeterli yayın ve çalışmaya sahip olmayan adaylara ilişkin bir düzenlemeye yer verilmeyerek doçentlik adaylarının yayın ve çalışmalarına ilişkin esas ve usullerin Yönetmelik ile belirleneceği hüküm altına alındığından, dava konusu Yönetmelik maddesi ile, başarısız bulunan adayın, jüri tarafından eksik bulunan eser ve faaliyetleri tamamlamak kaydıyla müracaat dönemi esas alınmak suretiyle en erken izleyen üçüncü dönemde yeniden başvurabileceği düzenlenmiştir.
Olayda, davaya konu Yönetmelik ile yürürlükten kaldırılan 07/02/2015 tarih ve 29260 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Doçentlik Sınav Yönetmeliği'nin 6. maddesinin 6. fıkrasının son cümlesinde, başarısız bulunan adayların eksiklikleri tamamladıktan sonra en erken izleyen ikinci dönem yeniden başvuruda bulunabilmesine olanak sağlanmış iken, yeniden düzenlenen Yönetmelik maddesiyle anılan sürenin yeni bir neden ve gerekçe bulunmaksızın bir dönem uzatılarak üç döneme çıkarılmasının adayların hak kaybına yol açacağı, bu nedenle 6. maddenin 5. fıkrasının son cümlesinde hukuka uyarlık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davaya konu yönetmeliğin 6. maddesinin 5. fıkrasının son cümlesinin iptaline, diğer maddelerin iptaline yönelik davanın ise reddine karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Sekizinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
İlgili Mevzuat:
2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun 11. maddesinin (b) fıkrasının 6 numaralı bendinde, Doçentlik başvurularında ilgili bilim veya sanat alanında jüriler oluşturarak adayların yayın ve çalışmalarını Yükseköğretim Kurulu tarafından belirlenen esas ve usuller kapsamında değerlendirip, yeterli yayın ve çalışmaya sahip olan adaylara doçentlik unvanı vermek, Üniversitelerarası Kurul'un görevleri arasında sayılmıştır.
Aynı Kanunun 24. maddesinde "a) Doçentlik başvuruları, Üniversitelerarası Kurulca belirlenen takvime göre yılda en az iki kez yapılır. Doçentlik başvuruları için aşağıdaki şartlar aranır:
(1) Bir lisans diploması aldıktan sonra, doktora ile tıpta, diş hekimliğinde, eczacılıkta ve veteriner hekimlikte uzmanlık unvanını veya Üniversitelerarası Kurulun önerisi üzerine Yükseköğretim Kurulunca tespit edilen belli sanat dallarının birinde yeterlik kazanmış olmak.
(2) Yükseköğretim Kurulu tarafından belirlenen merkezî bir yabancı dil sınavından en az elli beş puan veya uluslararası geçerliliği Yükseköğretim Kurulu tarafından kabul edilen bir yabancı dil sınavından buna denk bir puan almış olmak; doçentlik bilim alanının belli bir yabancı dille ilgili olması halinde ise bu sınavı başka bir yabancı dilde vermek.
(3) Üniversitelerarası Kurulun görüşü üzerine Yükseköğretim Kurulu tarafından her bir bilim veya sanat disiplininin özellikleri dikkate alınarak belirlenecek yeterli sayı ve nitelikte özgün bilimsel yayın ve çalışmalar yapmak.
b) Üniversitelerarası Kurul, adayın başvurduğu bilim veya sanat dalından beş kişilik bir jüri ve bu jüri için iki yedek üye tespit eder. İlgili bilim veya sanat dalında yeterli öğretim üyesinin bulunmaması halinde, jüri üç üye ile teşkil edilebilir.
Doçentlik sınav jürisinde yer alan asıl ve yedek üyeler, adayın yayın ve çalışmalarını değerlendirerek hazırladıkları ayrıntılı ve gerekçeli kişisel raporlarını Üniversitelerarası Kurula gönderirler. Asıl üyelerin hukuken geçerli bir mazerete dayalı olarak raporunu verememesi halinde, yedek üyelerin raporları, sırasına göre değerlendirmeye esas alınır. Değerlendirmeye esas alınan bu raporların birer örneği, yayın ve çalışmaların inceleme sonucuna ilişkin bildirim yazısı ile birlikte adaya gönderilir.
c) Üniversitelerarası Kurulca yeterli yayın ve çalışmaya sahip olduğuna karar verilen adaya doçentlik unvanı verilir.
ç) Doçentlik başvurularında adayların yayın ve çalışmalarına ilişkin esas ve usuller Yükseköğretim Kurulu tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.
d) Yükseköğretim kurumları, doçent kadrosuna atama için, doçentlik unvanına sahip olmanın yanında Yükseköğretim Kurulunun onayını almak suretiyle, münhasıran bilimsel kaliteyi artırmak amacına yönelik olarak, bilim veya sanat disiplinleri arasındaki farklılıkları da göz önünde bulundurarak, objektif ve denetlenebilir nitelikte ek koşullar belirleyebilirler. Yükseköğretim kurumlarının belirlediği ek koşullar arasında sözlü sınavın yer alması halinde bu sınav Üniversitelerarası Kurul tarafından oluşturulacak jürilerce yapılır.
e) Doçentlik unvanına sahip olanlar yükseköğretim kurumları tarafından ilan edilen doçent kadrolarına başvurur. Doçent kadrosuna başvuran adayların durumlarını incelemek üzere rektör tarafından, varsa biri ilgili birim yöneticisi, en az biri de o üniversite dışından olmak üzere üç profesör tespit edilir. Bu profesörler her aday için ayrı ayrı olmak üzere birer rapor yazarlar ve kadroya atanacak birden fazla aday varsa tercihlerini bildirirler. Üniversite veya yüksek teknoloji enstitüsü yönetim kurulunun bu raporları göz önünde tutarak alacağı karar üzerine, rektör atamayı yapar." düzenlemesi yer almaktadır.
Dava Konusu Yönetmeliğin İncelenmesi:
Yönetmeliğin 4. maddesinin 2. fıkrasının (c) bendinde yer alan "özgün" ibaresi yönünden;
Yönetmeliğin dava konusu edilen maddesinde "c) Üniversitelerarası Kurulun görüşü üzerine Yükseköğretim Kurulu tarafından her bir bilim veya sanat disiplininin özellikleri dikkate alınarak belirlenecek asgari sayı ve nitelikte özgün bilimsel yayın ve çalışmalar yapmak," doçentlik başvuru şartları arasında gösterilmiştir.
Davacı tarafından, özgün kavramının tanımının yapılmadığı, bu durumun hukuki güvenlik ve belirlilik ilkesine aykırı olduğu, tanım olmamasının farklı yorumlamalara yol açarak aynı konu veya eser hakkında farklı kararlar verilmesine neden olabileceği ileri sürülmektedir.
Davalı idarece, 2547 sayılı Kanunun 24. maddesinde Yönetmelikte düzenlenen aynı hükmün yer aldığı, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu uyarınca bir çalışmanın "eser" olabilmesi için sahibinin hususiyetini taşıması/özgün olması gerektiği, 1.500'den fazla bilim alanını kapsayacak şekilde tanımlama yapılmasının mümkün ve doğru olmayacağı savunulmaktadır.
2547 sayılı Kanunun 24. maddesinin (a) fıkrasının (3) numaralı bendinde, yeterli sayı ve nitelikte özgün bilimsel yayın ve çalışmalar yapmak, doçentlik başvuru şartları arasında sayılmıştır.
Bu durumda, dava konusu düzenlemenin, doğrudan Kanunla belirlenen ve Yönetmeliğin dayanağı olan kuralların tekrarından ibaret olduğu anlaşılmakta olup, düzenlemede dayanağı üst hukuk normlarına aykırılık görülmemiştir.
Ayrıca, doçentlik başvurularının çok sayıda ve farklı bilim/sanat dalında yapıldığı gözetilmekle, özgünlük kriterinin her bir bilim/sanat dalı için ayrı ayrı değerlendirilmesinin daha uygun olacağı, davacının iddia ettiği üzere aynı konu veya eser hakkında farklı kararlar verilmesi halinde, bu durumun dava konusu edilebileceği de tabiidir.
Yönetmeliğin 5. maddesinin 2. fıkrasının son cümlesi yönünden;
Yönetmeliğin dava konusu edilen maddesinde "Doçentlik jürilerinde görev alabilecek profesör unvanlı öğretim üyelerinin listesi, Yükseköğretim Kurulu personel veri tabanındaki bilgiler esas alınarak belirlenir. Doçentlik değerlendirme jürisindeki asıl ve yedek üyelikler, bu listede ilgili bilim alanlarında yer alan öğretim üyeleri arasından objektif ölçütlere göre belirlenir." kuralı bulunmaktadır.
Davacı tarafından, değerlendirme jürisinin oluşumu konusunda objektif ve ölçülebilir kriterlere yer verilmeyerek Üniversitelerarası Kurul'a mutlak yetki tanındığı, aynı profesörlerin 8-10 defa jüri üyesi olduğu ileri sürülmektedir.
Davalı idarece, Yükseköğretim Kurulu personel veri tabanında ilgili alana ilişkin bilgi bulunan tüm öğretim üyelerine görev verildiği, yeterli sayıda profesör bulunmaması haricinde aynı kişilere üçten fazla görev verilemeyeceği savunulmaktadır.
2547 sayılı Kanunun 11. maddesinin (b) fıkrasının 6 numaralı bendinde, doçentlik başvurularında ilgili bilim veya sanat alanında jüriler oluşturmak Üniversitelerarası Kurul'un görevleri arasında sayılmış; yine aynı Kanunun 24. maddesinin (b) fıkrasında Üniversitelerarası Kurul'un, adayın başvurduğu bilim veya sanat dalından beş kişilik bir jüri ve bu jüri için iki yedek üye tespit edeceği düzenlenmiştir.
Davacı, jürinin oluşumunda Üniversitelerarası Kurul'a mutlak yetki tanındığını belirtmekte ise de, 2547 sayılı Kanunun yukarıda yer verilen hükümlerinde jürinin oluşumu hakkında Üniversitelerarası Kurul'un yetkili ve görevli olduğuna ilişkin açık düzenlemelerin bulunduğu görülmektedir. Söz konusu düzenlemelerin ötesinde, dava konusu Yönetmelikte jürinin objektif ölçütlere göre oluşturulması gerektiği de belirtilerek, jürinin tarafsızlığının güçlendirilmeye çalışıldığı sonucuna varılmıştır.
Öte yandan, Yönetmeliğin dava konusu edilmeyen 5. maddesinin 5. fıkrasında, başvuru alanında yeterli sayıda profesör bulunmaması durumu hariç, jüri üyelerine bir başvuru döneminde üçten fazla görev verilemeyeceği düzenlenerek, aynı jüri üyelerinin sürekli olarak görev almasının önüne geçilmiş; bu sayede dava konusu edilen düzenlemede yer alan "objektiflik" ölçütü de güçlendirilmiştir.
Bu nedenle, yukarıda yer verilen gerekçeler doğrultunda dava konusu düzenlemede hukuka aykırılık görülmemiştir.
Yönetmeliğin 6. maddesinin 5. fıkrasının son cümlesi yönünden;
Yönetmeliğin dava konusu edilen maddesinde "Değerlendirmeye esas alınan jüri raporları tamamlandığında, raporların birer örneği, eser incelemesi sonucuna ilişkin bildirim yazısıyla birlikte Doçentlik Bilgi Sistemi (DBS) üzerinden adaya gönderilir. Bununla birlikte asgari başvuru şartlarını sağlamayan adaya sadece başvuru şartlarını sağlamadığına dair bildirim yapılır. Beş üyeden oluşan jürilerde en az üç üyenin, üç üyeden oluşan jürilerde ise en az iki üyenin, eser ve diğer faaliyetlerden adayı başarılı bulması halinde aday başarılı sayılır. Başarısız bulunan aday, jüri tarafından eksik bulunan eser ve faaliyetleri tamamlamak kaydıyla müracaat dönemi esas alınmak suretiyle en erken izleyen üçüncü dönemde yeniden başvurabilir." düzenlemesine yer verilmiştir.
12/06/2020 tarih ve 31153 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Doçentlik Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik'in 3. maddesiyle, dava konusu Yönetmeliğin 6. maddesi tamamen değiştirilmiş ise de, bakılmakta olan davanın konusunu oluşturan kısım Yönetmeliğin 6. maddesinin 8. fıkrasında aynı şekilde düzenlendiğinden, dava konusu edilen Yönetmelik maddesinin hukuka uygunluğu incelenmiştir.
Davacı tarafından, eser ve faaliyetlerin eksik bulunması konusunda bir tanımlama bulunmadığı, bu durumun jürinin eksiklik konusunda keyfiyete varan geniş bir takdir yetkisine sahip olmasına neden olacağı, Kanunda süreyle ilgili herhangi bir düzenleme bulunmamasına rağmen eksikliğin tamamlanması için en erken üç dönem sonra yeniden başvuru şartı getirildiği, bu durumun sürecin uzamasına neden olduğu ileri sürülmektedir.
Davalı idarece, doçentlik için adayların sağlaması gereken asgari kriterlerin Üniversitelerarası Kurul'un görüşü üzerine Yükseköğretim Kurulu tarafından belirlenerek adaylara duyurulduğu, jüri üyeleri tarafından anılan kriterler uyarınca değerlendirme yapılacağından keyfiliğin söz konusu olmadığı, adayların eksiklikleri gerektiği gibi giderebilmesi için belirli sürelere ihtiyaç duydukları, örneğin makale ya da kitabın revize edilerek yayımlanması, lisansüstü tez danışmanlığı vb. durumların zaman alacak şartlar olduğu, getirilen süre ile adayların hazır olmadan jüri önüne çıkmasının ve jürinin dosyaları tekrar tekrar incelemesinin önüne geçildiği savunulmaktadır.
Yönetmeliğin dava konusu kısmında, başarısız bulunan doçentlik adaylarının, jüri tarafından eksik bulunan eser ve faaliyetleri tamamladıktan sonra en erken üçüncü dönemde yeniden başvuruda bulunabileceği öngörülmüştür.
Söz konusu düzenlemede yer alan süreden (ya da dönemden) daha önce, daha erken bir zaman diliminde eksikliği tamamlanabilecek eser, akademik çalışma veya bilimsel faaliyetlerin bulunduğu tabiidir. Bununla birlikte, doçentliğin haiz olduğu öneme binaen bu çalışmaların belirli nitelikleri ve asgari yeterlilikleri taşıması gerektiği de açıktır. Zira, jüri tarafından esasen bu nitelik, yeterlilik ve ilgili bilim/sanat alanına katkı yönünden değerlendirme yapılmaktadır.
Bu nedenle eksikliğin uygun şekilde tamamlanabilmesi için ve doçent adayının eksikliği mümkün olan en erken zamanda tamamlanmasından ziyade işin niteliğine odaklanabilmesi açısından öngörülen sürenin makul ve yeterli olduğu sonucuna varıldığından, düzenlemede hukuka aykırılık bulunmamıştır.
Yönetmeliğin 7.maddesinin 3. fıkrasının son cümlesinde yer alan "ve bir karar verilinceye kadar doçentlik başvurusuyla ilgili herhangi bir işlem yapmaz." ibaresi, 7. maddesinin 5. fıkrası, 7. maddesinin 8. fıkrasının birinci cümlesi ve 7.maddenin 9. fıkrasında yer alan; “Yapılan ön değerlendirmede, başvurunun inandırıcı mahiyette bilgi ve belgeye dayalı olduğunun tespit edilerek iddianın incelenmesine karar verilmesi halinde Üniversitelerarası Kurul doçentlik başvurusuyla ilgili herhangi bir işlem yapmaz.'’ cümlesi yönünden;
Yönetmeliğin dava konusu edilen maddelerinde "(3) Bilimsel araştırma ve yayın etiğine aykırılık iddiası hakkında gerekli işlemler, Üniversitelerarası Kurul tarafından belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde yapılır. Üniversitelerarası Kurul, bilimsel araştırma ve yayın etiğine aykırılık iddiası hakkında gerekli işlemlerin yapılması için durumu belgeleriyle birlikte ilgili bilimsel araştırma ve yayın etiği komisyonuna gönderir ve bir karar verilinceye kadar doçentlik başvurusuyla ilgili herhangi bir işlem yapmaz.
(5) İlgili bilimsel araştırma ve yayın etiği komisyonu tarafından incelenen bilimsel araştırma ve yayın etiğine aykırılık iddiasının doğru olmadığının tespiti halinde, doçentlik değerlendirme süreci kaldığı yerden devam eder.
(8) Jüri üyelerince doçentlik değerlendirme başvurusuyla ilgili olarak adayın yanıltıcı bilgi veya belge sunduğunun ileri sürülmesi veya re'sen tespit edilmesi halinde, bu konuda bir karar verilinceye kadar Üniversitelerarası Kurul, doçentlik başvurusuyla ilgili herhangi bir işlem yapmaz. İlgili bilimsel araştırma ve yayın etiği komisyonu tarafından yapılacak inceleme neticesinde iddianın doğru olduğunun tespiti halinde aday başarısız sayılır. İddianın doğru olmadığına karar verilmesi halinde doçentlik değerlendirme süreci kaldığı yerden devam eder.
(9) Adayın doçentlik başvuru süreci devam ederken aday hakkında doçentlik başvuru dosyasında sunmuş olduğu herhangi bir eserinde bilimsel araştırma ve yayın etiğine aykırılık bulunduğu iddiasını içeren şikâyet veya ihbar yapılması halinde, Üniversitelerarası Kurul bu başvuruyu değerlendirilmesi amacıyla derhal ilgili Bilimsel Araştırma ve Yayın Etiği Komisyonuna gönderir. İlgili Bilimsel Araştırma ve Yayın Etiği Komisyonu bu başvuru hakkında ön değerlendirme yapar. Yapılan ön değerlendirmede, başvurunun inandırıcı mahiyette bilgi ve belgeye dayalı olduğunun tespit edilerek iddianın incelenmesine karar verilmesi halinde Üniversitelerarası Kurul doçentlik başvurusuyla ilgili herhangi bir işlem yapmaz. Bunlar hakkında sekizinci fıkra hükümleri uygulanır." düzenlemeleri bulunmaktadır.
Davacı tarafından, bilimsel araştırma ve yayın etiğine aykırılık iddiası / yanıltıcı bilgi veya belge sunulduğu iddiası üzerine doçentlik başvurusuyla ilgili sürecin durmasının, iki ayrı tüzel kişilik olmasına rağmen, Yükseköğretim Kurulu'nun Üniversitelerarası Kurul üzerinde vesayet makamı gibi hareket etmesine neden olduğu, iddianın araştırılmasının sürecin yürümesine engel teşkil etmeyeceği, iddianın ispatlanması halinde doçentlik sürecinin geriye dönük olarak olumsuz sonuçlandırılabileceği, aksi yaklaşımın kötü niyetli isnatlara kapı açtığı ileri sürülmektedir.
Davalı idarece, doçentlik unvanının elde edilmesine ilişkin usul ve esasların Yükseköğretim Kurulunca düzenlendiği ve Üniversitelerarası Kurulca işlemlerin gerçekleştirildiği, vesayet makamı gibi hareket edilmediği, bilimsel araştırma ve yayın etiğine aykırılığın doçentlik başvuru sürecinin asli unsuru olduğu, bu nedenle hak edilmemiş bir unvanın önce verilip sonra geri alınmasının hukuken ve bilimsel olarak kabul edilemez olduğu, etik ihlallere yönelik bireysel ihbarların öncelikle Bilimsel Araştırma ve Yayın Etiği
Komisyonunca incelendiği ve inandırıcı mahiyette bilgi ve belge olması halinde sürecin durduğu savunulmaktadır.
Yönetmeliğin dava konusu maddelerinde, doçentlik değerlendirmesinin esas unsurlarından biri olan bilimsel araştırma ve yayın etiğine aykırılık durumlarının tespitine, bu hallerin ne şekilde değerlendirileceğine ve başvuruya etkisine ilişkin düzenlemeler bulunmaktadır.
Doçentlik adaylarının hem doçentlik başvurusunda bulunabilmek hem de jüri tarafından yapılan değerlendirmeden olumlu sonuç alabilmek için özgün nitelik taşıyan bilimsel yayın ve çalışmalar yapması gerektiği açıktır. Bu bakımdan, Yönetmelikte özgün ibaresinin bir tanımı yer almamakta ise de, özgünlüğün en azından bilimsel araştırma ve yayın etiği ilkelerine aykırılık teşkil etmeyen çalışmaları kapsadığında herhangi bir şüphe bulunmamaktadır.
Bilimsel araştırma ve yayın etiğine aykırılık incelemesi doçentlik başvurularının değerlendirilmesinde esaslı bir unsur olarak yer aldığından, başka bir ifadeyle, bir adayın doçentlik unvanını kazanabilmesi için akademik çalışmalarının anılan ilkelere aykırılık taşımaması gerektiğinden, söz konusu usul tamamlanmaksızın doçentlik başvurusunun değerlendirilerek bir karar verilmemesinin isabetli olacağı anlaşılmaktadır.
Aksi yaklaşım, doçentlik unvanının, bu unvanı kazanma şartlarını en başta taşımayan kimselere verilmesi sonucunu doğuracaktır. Söz konusu kişilerin bu unvan ile doçentlik kadrolarına başvurmalarının önü açılacağından, hem bu kadrolara başvuracak diğer doçent unvanlı kimseler açısından hem de üniversitelerin ihtiyaç duyduğu öğretim üyelerinin temini yönünden mağduriyet oluşmasına neden olacaktır.
Öte yandan, Yönetmeliğin 7. maddesinin 9. fıkrasında, aynı maddenin diğer fıkralarında yer alan düzenlemelerden farklı bir usulün benimsendiği görülmektedir. Maddenin 9. fıkrası dışında kalan fıkralarda, jüri üyelerinin tespit ettiği bilimsel araştırma ve yayın etiği ihlalleri ile yanıltıcı bilgi ve belge sunulması halleri düzenlenmiş, bu hallerde yapılacak olan inceleme süresince doçentlik başvurusuyla ilgili herhangi bir işlem yapılmaması öngörülmüşken; 9. fıkrada, doçent adayı hakkında başka kimselerin şikâyet veya ihbarda bulunmasına dair hükümlere yer verilmiş ve bu hallerde ön değerlendirme yapılması ve bunun sonucuna göre hareket edilmesi öngörülmüştür.
Başka bir ifadeyle, üçüncü kişilerin şikayet ve ihbarının sonuçları, jüri üyelerinin tespitinden daha farklı bir değerlendirme şekline tabi kılınmış ve doçentlik başvurusunun her türlü şikayet ve ihbar sonucunda durması engellenerek aday korunmuştur.
Bu durumda, dava konusu düzenlemelerde hukuka aykırılık görülmemiştir.
Yönetmeliğin 8.maddesinin 2. fıkrasının ilk cümlesi yönünden;
Yönetmeliğin dava konusu edilen maddesinde "Doçentlik Komisyonu, Üniversitelerarası Kurul tarafından belirlenecek objektif ve denetlenebilir yönteme göre her bir aday için ilgili sınav jürisinin asıl ve yedek üyelerini belirleyerek Üniversitelerarası Kurula sunar. Komisyon jürilerde ortaya çıkan maddî hataları düzeltir." düzenlemesi bulunmaktadır.
Davacı tarafından, Doçentlik Komisyonu tarafından belirlenecek sınav jürisinin oluşumuna ilişkin kriter bulunmadığı, mutlak bir takdir yetkisi bulunduğu, üstelik jürinin hangi konuda sınav yapacağının açık olmadığı gibi Kanunda herhangi bir sınav da öngörülmediği, kastedilenin sözlü sınav olup olmadığının belli olmadığı ileri sürülmektedir.
Davalı idarece, Yönetmelikteki "sınav jürisi" ifadesiyle kastedilenin 2547 sayılı Kanunun 24/b-2 maddesinde yer alan doçentlik sınav jürisi olduğu, Kanundaki ifadenin Yönetmeliğe aktarıldığı, söz konusu jürinin adayın yayın ve çalışmalarını değerlendireceği, Kanunda yer almayan bir sınavın Yönetmelikle ihdas edilemeyeceği savunulmaktadır.
2547 sayılı Kanunun 24. maddesinin (b) fıkrasında, "Üniversitelerarası Kurul, adayın başvurduğu bilim veya sanat dalından beş kişilik bir jüri ve bu jüri için iki yedek üye tespit eder. İlgili bilim veya sanat dalında yeterli öğretim üyesinin bulunmaması halinde, jüri üç üye ile teşkil edilebilir.
Doçentlik sınav jürisinde yer alan asıl ve yedek üyeler, adayın yayın ve çalışmalarını değerlendirerek hazırladıkları ayrıntılı ve gerekçeli kişisel raporlarını Üniversitelerarası Kurula gönderirler. (...)" düzenlemesine yer verilmiştir.
Yönetmeliğin dava konusu maddesinde geçen gerek sınav jürisi ibaresinin gerekse de düzenlemenin diğer kısımlarının dayanak Kanunda yer aldığı şekilde ve üst hukuk normuna uygun olarak düzenlendiği görülmektedir.
Bu nedenle, dava konusu kuralda hukuka aykırılık bulunmamıştır.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Doçentlik Yönetmeliğinin dava konusu 6. maddesinin 5. fıkrasının son cümlesi yönünden oyçokluğu ile diğer maddeler yönünden oybirliği ile DAVANIN REDDİNE,
2. Ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam ...TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
3. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ...TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine,
4. Posta gideri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra istemi halinde davacıya iadesine,
5. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 17/02/2022 tarihinde karar verildi.
KARŞI OY :
X- 15/04/2018 tarih ve 30392 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Doçentlik Yönetmeliği'nin 6. maddesinin 5. fıkrasının son cümlesi yönünden;
2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun 24. maddesinin (a) fıkrasında, doçentlik başvuruları için aranacak şartlar belirtilmiş; aynı fıkranın 3. bendinde ise, yeterli sayı ve nitelikte özgün bilimsel yayın ve çalışmalar yapmak bu şartlar arasında sayılmıştır. Aynı Kanunun (b) fıkrasında, doçentlik sınav jürisinde yer alan asıl ve yedek üyelerin, adayın yayın ve çalışmalarını değerlendirerek hazırladıkları ayrıntılı ve gerekçeli kişisel raporlarını Üniversitelerarası Kurula gönderecekleri, (c) fıkrasında, Üniversitelerarası Kurulca yeterli yayın ve çalışmaya sahip olduğuna karar verilen adaya doçentlik unvanı verileceği hükmü yer almaktadır.
Dava konusu Yönetmeliğin dayanağı olan ve yukarıda yer verilen 2547 sayılı Kanunun 24. maddesinde, yeterli yayın ve çalışmaya sahip olmayan adaylara ilişkin bir düzenlemeye yer verilmeyerek doçentlik adaylarının yayın ve çalışmalarına ilişkin esas ve usullerin Yönetmelik ile belirleneceği hüküm altına alındığından, dava konusu Yönetmelik maddesi ile, başarısız bulunan adayın, jüri tarafından eksik bulunan eser ve faaliyetleri tamamlamak kaydıyla müracaat dönemi esas alınmak suretiyle en erken izleyen üçüncü dönemde yeniden başvurabileceği düzenlenmiştir.
Öte yandan, dava konusu Yönetmelik ile yürürlükten kaldırılan 07/02/2015 tarih ve 29260 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Doçentlik Sınav Yönetmeliği'nin (Değişik:RG- 6/10/2016-29849) 6. maddesinin 6. fıkrasının son cümlesinde, başarısız bulunan adayların eksiklikleri tamamladıktan sonra en erken izleyen ikinci dönem yeniden başvuruda bulunabilmesine olanak sağlanmış iken, dava konusu Yönetmelik maddesiyle anılan sürenin yeni bir neden ve gerekçe bulunmaksızın bir dönem uzatılarak üç döneme çıkarıldığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda, davalı idarece her ne kadar jüri tarafından başarısız bulunan adayların eksiklikleri gerektiği gibi giderebilmesi için belirli sürelere ihtiyaç duydukları, bazı şartların zaman alacak eksiklikler olduğu, getirilen süre ile adayların hazır olmadan jüri önüne çıkmasının ve jürinin dosyaları tekrar tekrar incelemesinin önüne geçildiği ileri sürülmüş ise de, eksiklikler yönünden herhangi bir ayrıma gidilmeksizin hepsi için aynı sürenin öngörülmesinin bu süreden daha kısa bir zamanda eksikliklerini tamamlayan doçent adaylarının daha erken başvuruda bulunma haklarını ellerinden alacağı, söz konusu eksikliklerden, tamamlanması üç dönem sürecek uzunlukta olmayan, örneğin, bir dönem lisans dersi verilmesi gibi daha kısa sürede tamamlanabilecek eksiklikler için de bu sürenin beklenilmesi gerektiği ve bu durumun da doçentlik sürecinin uzamasına ve hak kayıplarına neden olacağı sonucuna varılmakla, Yönetmeliğin 6. maddesinin 5. fıkrasının son cümlesinin iptali gerektiği oyu ile aksi yönde oluşan çoğunluk kararına katılmıyorum.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.
