
Esas No: 2021/3151
Karar No: 2022/678
Karar Tarihi: 28.02.2022
Danıştay İdare Dava Daireleri Kurulu 2021/3151 Esas 2022/678 Karar Sayılı İlamı
DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU 2021/3151 E. , 2022/678 K."İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2021/3151
Karar No : 2022/678
TEMYİZ EDENLER :1- (DAVACI):… Kurumu Genel
Müdürlüğü
VEKİLİ : Av. …
2- (DAVALI): …Bakanlığı
VEKİLLERİ : Huk. Müş. …,
Huk. Müş. Av. …
İSTEMİN KONUSU : Danıştay Onuncu Dairesinin 10/12/2020 tarih ve E:2015/2661, K:2020/6058 sayılı kararının, davacı tarafından davanın reddine ilişkin kısım yönünden, davalı idare tarafından karar verilmesine yer olmadığına ilişkin kısmının yargılama giderleri ve vekalet ücreti yönünden karşılıklı olarak temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: 19/09/2013 tarih ve 28770 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Maden İşyerlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliği'nin Ek-1 ve Ek-3. maddelerinin 10/03/2015 tarih ve 29291 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Maden İşyerlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliği'nde Değişiklik Yapılması Hakkında Yönetmeliğin 2., 12., 15., 16., 21. ve 23. maddeleriyle değiştirilen kısımlarının iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Onuncu Dairesinin 10/12/2020 tarih ve E:2015/2661, K:2020/6058 sayılı kararıyla;
Yönetmeliğin 3 numaralı ekinin 3.8. maddesinin incelenmesi :
Yönetmeliğin Yeraltı Maden İşlerinin Yapıldığı İşyerlerinde Uygulanacak Asgari Özel Hükümler" başlıklı 3 numaralı ekinin 3.8. maddesinde 10/03/2015 tarih ve 29291 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Yönetmelikle getirilen dava konusu düzenlemenin daha sonra 24/03/2016 tarih ve 29663 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Yönetmelikle değiştirildiği görüldüğünden bu kısım yönünden karar verilmesine hukuki olanak bulunmadığı,
Yönetmeliğin dava konusu diğer maddelerinin incelenmesi :
Yönetmeliğin "Sondajla Maden Çıkarılan İşlerin Yapıldığı İşyerleri İle Yeraltı ve Yerüstü Maden İşlerinin Yapıldığı İşyerlerinde Uygulanacak Asgari Genel Hükümler" başlıklı 1 numaralı ekinin, 1.1.6. maddesinde; yeraltı maden ocaklarında, yeraltında çalışacakların giriş-çıkışlarının ve bulundukları yerlerin her an doğru bir şekilde yerüstünde takip edilebileceği bir sistem kurulması ve sistemde kullanılan ekipmanlar, kablolar ve tamamlayıcı unsurların yeraltında yaşanan göçük, su baskını, patlama, yangın gibi acil hallere karşı korumalı olması ve bu hallerde de çalışabilir durumda olmasının sağlanmasına yönelik düzenleme getirildiği,
Düzenleme ile yeraltında çalışacakların bulundukları yerlerin her an doğru bir şekilde takip edilebileceği bir sistem kurulmasının istenmesinin 176 sayılı Maden İşyerlerinde Güvenlik ve Sağlık Sözleşmesinde de hüküm altına alınan bir husus olduğu görülmekle, bu sistemin madende yaşanabilecek göçük, su baskını, patlama, yangın gibi acil hallere karşı korumalı olmasının istenmesinin sistemle ulaşılmak istenen amacın gerçekleştirilmesini sağlamak bakımından gerekli olduğunun da kuşkusuz olduğu,
Yönetmeliğin "Yeraltı Maden İşlerinin Yapıldığı İşyerlerinde Uygulanacak Asgari Özel Hükümler" başlıklı 3 numaralı ekinin 8.3. maddesinde; ocaktaki hava miktarının hava ölçüm istasyonları kurularak, gerekli ölçümler yapılmak suretiyle takip edileceği, bu ölçümlerin sağlık ve güvenlik dokümanında belirtilen sıklıklara göre yapılacağı ve havalandırma defterine kaydedileceği, hava hızının her halde 0,5 m/s’den az olamayacağının düzenlendiği,
Yönetmeliğin aynı ekinin 8.1. maddesinde de yeraltı madenlerinde sağlığa uygun solunabilir hava sağlanması, ortamdaki patlama riskinin ve solunabilir toz konsantrasyonunun kontrol altında tutulması ve kullanılan çalışma yöntemi ve çalışanların fiziki faaliyetleri dikkate alınarak çalışma şartlarına uygun hava özelliklerinin sağlanması ve bu durumun sürdürülebilmesi için sürekli havalandırma yapılması zorunluluğuna yer verildiği,
Madenlerde çalışanların soluyacağı hava miktarının kontrol altında tutulması ve çeşitli nedenlerle yaşanabilecek patlama risklerinin önlenmesi gibi hususlar birlikte değerlendirildiğinde yeraltı madenlerinde havalandırma hususunun iş sağlığı ve güvenliği açısından en önemli konulardan biri olduğu açık olduğundan, getirilen düzenlemelerin madenlerde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanmasına yönelik olduğu sonucuna varıldığı,
Yönetmeliğin 3 numaralı ekinin 10.1. maddesinde yeraltı çalışmalarında yanıcı veya patlayıcı ortam oluşması riski meydana getirecek miktarda metan gazı çıkma ihtimalinin olduğu yerlerin grizulu kabul edileceğinin düzenlendiği, 10.3. maddesinde ise; merkezi izleme sistemine bağlı sensörlerin oksijen, metan, karbonmonoksit, hidrojensülfür, sıcaklık ve hava hızı değerlerini ölçecek şekilde, sayıları ve yerleri sağlık ve güvenlik dokümanında belirtilerek yerleştirileceği, ancak bu sensörlerin asgari olarak, ocağın ana hava giriş yolunda, üretim bölgelerinin her birinin temiz hava giriş ve hava dönüş yollarında, hazırlık çalışması yapılan bölgelerin hava dönüş yollarında ve ocağın kirli havasının ocak dışına çıktığı nefesliklerde bulunacağı, sensör ölçümlerinin farklı ölçüm metotlarıyla doğrulanacağı, bu ölçümlerin sağlık ve güvenlik dokümanında belirtilen sıklıklara göre yapılıp havalandırma defterine kaydedileceğinin düzenlendiği,
Dava konusu düzenleme ile merkezi izleme sistemine bağlı sensörler kullanılarak yapılacak ölçümlerle ocak güvenliği ve çalışanların sağlığının korunmasının amaçlandığı, sensörlerle tespit edilen ölçüm değerlerinin herhangi bir acil durum meydana gelmeden önce gerekli tedbirlerin alınmasını sağlayabileceğinin anlaşıldığı,
Yönetmeliğin 3 numaralı ekinin 10.22. maddesinde; havalandırma sisteminin acil hallerde ve ihtiyaç halinde kullanılmak üzere hava yönünü ters çevirebilecek özellikte olmasının istendiği görülmekle, hava yönünü ters çevirebilecek özellikte olmasının istenmesinin madenlerde yaşanabilecek kazalarda ocak içerisine temiz hava verilmesinin gerektiği acil hallere matuf ve ihtiyaç halinde kullanılacak bir ek tedbir olduğunun görüldüğü,
Yönetmeliğin 3 numaralı ekinin 12.5. maddesinde; çalışılmakta olan yerler yakınında, basınç altında birikmiş tehlikeli ve zararlı gazların veya yeraltı suyunun tehlikeye neden olabileceği durumlarda veya eski çalışma yerlerinde su veya gaz birikme ihtimalinde kontrol sondajı yapılacağı, 12.5.3. maddesinde; önceden çalışma yapılmış olan bölgelerde ve/veya bu bölgelere 50 metre yaklaşıldığında, arından dört tarafa aynı ölçülerde kontrol sondajları yapılacağı düzenlemelerine yer verildiği, dava konusu arından dört tarafa aynı ölçülerde kontrol sondajı yapılması uygulamasının madenlerde çalışılan alanın güvenli olmasının tespit edilmesi ve meydana gelebilecek risklerin önlenmesi bakımından getirildiği sonucuna varıldığı,
Bu itibarla, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ve 176 sayılı Maden İşyerlerinde Güvenlik ve Sağlık Sözleşmesi hükümlerinin ve amacı, sondajla maden çıkarılan işlerin yapıldığı işyerleri ile yeraltı ve yerüstü maden işlerinin yapıldığı işyerlerinde çalışanların sağlık ve güvenliğinin korunması için uyulması gerekli asgari şartları belirlemek olan Maden İşyerlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliği'nde yapılan değişikliklerin birlikte incelenmesinden, dava konusu düzenlemelerin, yüksek seviyede riske maruz kalan maden işyerlerinde çalışanların sağlığı ve güvenliğini daha iyi koruma hususunda getirildiğinin anlaşıldığı, düzenlemelerde kamu yararına, üst normlara ve hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle,
Dava konusu Maden İşyerlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliği'nin 3 numaralı ekinin 3.8. maddesi yönünden konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, anılan Yönetmeliğin dava konusu diğer maddeleri yönünden davanın reddine, toplam 420,60 TL yargılama giderinin takdiren 1/4'ü olan 105,15 TL'sinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, 3/4'ü olan 315,45 TL'sinin davacı üzerinde bırakılmasına, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen 3.600,00 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye, 3.600,00 TL vekâlet ücretinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI :
Davacı tarafından, sondaj yönünün dört yönlü olarak ifade edilmesinin karışıklığa sebep olduğu, hava yönünün terse çevrilmesinin, teknik olarak doğru olmadığı ve yeraltı açıklıkları onlarca kilometre olan büyük ocaklarda mümkün olmadığı, çalışma bölgelerine hesaplanan miktarda temiz hava yönlendirmek amacıyla direnç olarak kollar üzerine inşa edilen hava kapılarının, olası bir yangın durumunda terse döndürülen havayı istenilen ölçüde ve idarece yapılan savunmanın amacına uygun olarak terse çevirmeyeceği, bütün bu teknik hususlara ek olarak yanan bölgenin hem temiz hava tarafında hem de kirli hava tarafında çalışanların olacağı düşünüldüğünde havanın terse dönmesi kararı alındığında bir bölgedeki çalışan grubunun durumdan olumsuz etkileneceği, hava yönü ters çevrildiğinde havalandırma güzergâhlarında karışıklıkların oluşacağı, acil kaçış planlarının geçerliliğini yitireceği ve yaşam hattının tehlikeli bir hat haline geleceği, birbiriyle çelişen yaşam hattı ve hava yönünün terse döndürülmesi gibi iki hususun mevzuatta tutarsızlıklara sebebiyet vereceği, tali havalandırma yapılan baca, taban vs. gibi çalışma bölgelerinde ve ayak gibi dar hacimli bölgelerde 0,5 m/s hava hızının, esintili bir hava olacağından insan sağlığı üzerinde zararlarının olacağı, aynı zamanda yanmaya müsait damarlar için hava hızının yüksek olmasının tehlike kaynağı olduğu, yüksek hava hızı neticesinde, tozun taşınması ve tozun kalkması gibi iş sağlığı ve güvenliği açısından son derece riskli bir ortamın meydana gelebileceği ileri sürülmektedir.
Davalı idare tarafından, dava konusu Yönetmeliğin değiştirilen maddesinin, davanın açıldığı tarih itibarıyla hukuka ve mevzuata uygun olduğu, Daire kararının, bu madde yönünden konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına ilişkin kısmı nedeniyle aleyhlerine hükmedilen yargılama giderleri ve vekalet ücretinin bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMALARI :
Davacı tarafından, savunma verilmemiştir.
Davalı idare tarafından, Danıştay Onuncu Dairesince verilen kararın lehlerine olan kısımlarının usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bu kısımlarının bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'ÜN DÜŞÜNCESİ: Temyiz istemlerinin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan;
"a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması" sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçelerinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Tarafların temyiz istemlerinin reddine,
2.Yukarıda özetlenen gerekçeyle kısmen davanın reddine, kısmen dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, toplam ... TL yargılama giderinin takdiren 1/4'ü olan ... TL'sinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, 3/4'ü olan ... TL'sinin davacı üzerinde bırakılmasına, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen ... TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye, ...TL vekâlet ücretinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine ilişkin Danıştay Onuncu Dairesinin 10/12/2020 tarih ve E:2015/2661, K:2020/6058 sayılı kararının temyize konu davanın reddine ilişkin kısmı ve karar verilmesine yer olmadığına ilişkin kısmı nedeniyle davalı idare aleyhine hükmedilen yargılama giderleri ve vekalet ücretine ilişkin kısmının ONANMASINA,
3. Kesin olarak, 28/02/2022 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
X- 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 31. maddesinde, anılan Kanun'da hüküm bulunmayan hususlarda “yargılama giderleri”ne ilişkin olarak 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanacağı öngörülmüştür. 1086 sayılı Kanun, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 450. maddesiyle yürürlükten kaldırılmış olup, 6100 sayılı Kanun'un 447. maddesinde “Mevzuatta, yürürlükten kaldırılan 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa yapılan yollamalar, Hukuk Muhakemeleri Kanununun bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılır.” hükmü yer almıştır.
6100 sayılı Kanun'un “Esastan sonuçlanmayan davada yargılama gideri” başlıklı 331. maddesinin 1. fıkrasında da “Davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hâllerde, hâkim, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmeder.” kuralı yer almaktadır.
Temyiz başvurusuna konu kararda, dava konusu Yönetmeliğin 3 numaralı ekinin 3.8. maddesinin değiştirilerek yürürlükten kaldırıldığından söz edilerek anılan madde yönünden davanın konusunun kalmadığı gerekçesiyle, işin esasına girilerek haklılık/haksızlık değerlendirmesi yapılmaksızın karar verilmesine yer olmadığına hükmedilmesine rağmen, davalı idare aleyhine yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedildiği görülmektedir.
İdari işlemlerin -bu arada düzenleyici işlemlerin- hukuka uygun olduklarına dair bir yargı kararına gereksinim duymadan hukuka uygun kabul edilerek ilgililer üzerinde hukukî sonuç doğurması olarak tanımlanabilen “hukuka uygunluk karinesi”ne göre de dava konusu Yönetmeliğin 3 numaralı ekinin 3.8. maddesinin, 6100 sayılı Kanun'un 331. maddesinde zikredilen “davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumu” kapsamında, hukuka uygun sayılması gerektiği değerlendirilmektedir.
Bu durumda; davalı idarenin temyiz isteminin kabulü ile temyiz başvurusuna konu kararın, karar verilmesine yer olmadığına ilişkin kısmı nedeniyle davalı idare aleyhine hükmedilen yargılama giderleri ve vekalet ücreti yönünden bozulması gerektiği oyuyla çoğunluk kararının bu kısmına katılmıyorum.
KARŞI OY
XX- 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 31. maddesinde, bu Kanun'da hüküm bulunmayan ve madde metninde sayılan hallerde 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun uygulanacağı belirtilmiş, sözü edilen haller arasında “yargılama giderlerine” de yer verilmiş, 04/02/2011 tarih ve 27836 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak 01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 450. maddesiyle 1086 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu yürürlükten kaldırılmış, aynı Kanun’un 447. maddesinin 2. fıkrasında ise; “Mevzuatta, yürürlükten kaldırılan 18/6/1927 tarih ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa yapılan yollamalar, Hukuk Muhakemeleri Kanununun bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılır.” hükmüne yer verilmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun “Yargılama giderinin kapsamı” başlıklı 331. maddesinde yargılama giderlerini oluşturan unsurlar sayılmış, maddenin 1/ğ bendinde; vekille takip edilen davalarda kanun gereğince takdir olunacak vekâlet ücretinin yargılama giderleri arasında olduğu belirtilmiş, Kanun’un “Esastan sonuçlanmayan davada yargılama gideri” başlıklı 331. maddesinin 1. fıkrasında da; “Davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hâllerde, hâkim, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmeder.” kuralına yer verilmiştir.
Temyiz başvurusuna konu kararda, dava konusu Yönetmeliğin 3 numaralı ekinin 3.8. maddesinin değiştirilerek yürürlükten kaldırıldığından söz edilerek, davanın bu kısım yönünden konusunun kalmadığı gerekçesiyle, işin esasına girilerek haklılık/haksızlık değerlendirmesi yapılmaksızın karar verilmesine yer olmadığına hükmedilmesine rağmen yargılama giderleri ve bu giderler arasında yer alan vekalet ücretinin davalı idarece davacıya ödenmesine hükmedildiği görülmektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 31. maddesinde yer alan atıf hükmü uyarınca yargılama giderleri konusunda 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanması gerektiğinde kuşku bulunmamaktadır. 6100 sayılı Kanun’un 331. maddesinin 1. fıkrasında, davanın konusuz kalması nedeniyle esası hakkında karar verilmesine gerek bulunmayan hallerde yargılama giderlerinin ne şekilde takdir edileceği hususu düzenlenmiştir. Temyiz başvurusuna konu kararda, dava konusu Yönetmeliğin 3 numaralı ekinin 3.8. maddesinin değiştirilerek yürürlükten kaldırıldığından bahisle uyuşmazlığın bu kısmı hakkında “karar verilmesine yer olmadığına” karar verilmiş olması nedeniyle, davanın sözü edilen kısmı yönünden başvuruya konu kararın hüküm fıkrasında yer alan yargılama giderlerine 6100 sayılı Kanun’un metnine yer verilen 331. maddesinin 1. fıkrasındaki kural çerçevesinde hükmedilmesi gerekir.
Bu durumda; kısmen davanın reddi, kısmen konusu kalmadığından bahisle karar verilmesine yer olmadığı kararıyla neticelenen davada, dava konusu Yönetmeliğin 3 numaralı ekinin 3.8. maddesi yönünden, tarafların davanın açıldığı tarihteki haklılık durumları belirlenip buna göre yargılama giderleri konusunda hüküm kurulması gerekirken, böyle bir değerlendirme yapılmaksızın, 1/4 oranında paylaştırma yapılmak suretiyle, davanın sözü edilen kısmına ilişkin yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davalı idareye yükletilmesine hükmedilmiş olduğundan, davalı idarenin temyiz isteminin kabulü ile temyiz başvurusuna konu kararın bu yönlerden bozulması gerektiği oyuyla çoğunluk kararına katılmıyorum.
KARŞI OY
XXX- Dava; 19/09/2013 tarih ve 28770 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Maden İşyerlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliği'nin Ek-1'i ile Ek-3’ünün, 10/03/2015 tarih ve 29291 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Maden İşyerlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliği'nde Değişiklik Yapılması Hakkında Yönetmeliğin 2., 12., 15., 16., 21. ve 23. maddeleriyle değiştirilen kısımlarının iptaline karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 31. maddesinde, bu Kanun'da hüküm bulunmayan ve madde metninde sayılan hallerde 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun uygulanacağı belirtilmiş, sözü edilen haller arasında “bilirkişiye” de yer verilmiş, 04/02/2011 tarih ve 27836 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak 01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 450. maddesiyle 1086 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu yürürlükten kaldırılmış, aynı Kanun’un 447. maddesinin 2. fıkrasında ise; “Mevzuatta, yürürlükten kaldırılan 18/6/1927 tarih ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa yapılan yollamalar, Hukuk Muhakemeleri Kanununun bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılır.” hükmüne yer verilmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun "Bilirkişiye başvurulmasını gerektiren haller" başlıklı 266. maddesinin 1. fıkrasında; "Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir." hükmü yer almış, "Bilirkişi açıklamalarının tespiti ve rapor" başlıklı 279. maddesinde bilirkişiler tarafından düzenlenecek rapora ve bilirkişilerin sözlü açıklamalarının tespitine ilişkin kurallar düzenlenmiştir.
Uyuşmazlıkta, dava konusu Yönetmelik değişikliği ile getirilen maden işlerinin yapıldığı işyerlerinde uygulanacak kuralların davacının iddialarıyla birlikte değerlendirilmesinden, sözü edilen düzenlemelerin teknik ve özel hususları içerdiği, dolayısıyla bu mahiyetteki düzenlemeler hakkında yapılacak inceleme özel ve teknik bilgiyi gerektirdiğinden, yaptırılacak bilirkişi incelemesi sonrasında alınacak rapor değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekirken, böyle bir yöntem izlenmeyerek, hakimlik bilgisi dışında özel ve teknik bilgi gerektiren uyuşmazlıkta eksik inceleme sonucu verilen kararın davanın reddine ilişkin kısmında hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Bu itibarla, davacının temyiz isteminin kabulü ile temyize konu kararın davanın reddine ilişkin kısmının bozulması gerektiği oyuyla, karara bu kısım yönünden katılmıyoruz.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.
