
Esas No: 2018/4779
Karar No: 2022/1166
Karar Tarihi: 28.02.2022
Danıştay 4. Daire 2018/4779 Esas 2022/1166 Karar Sayılı İlamı
Danıştay 4. Daire Başkanlığı 2018/4779 E. , 2022/1166 K."İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2018/4779
Karar No : 2022/1166
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : ...Vergi Dairesi Başkanlığı
(...Vergi Dairesi Müdürlüğü)
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVACI) : …
İSTEMİN KONUSU : ...Bölge İdare Mahkemesi ...Vergi Dava Dairesinin ...tarih ve E:..., K:...sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı adına, gayrimenkul satışından kaynaklanan gelirini kayıt dışı bıraktığından bahisle takdir komisyonu kararına istinaden resen tarh edilen vergi ziyaı cezalı 2010 yılı gelir vergisi ve 2010/1-3, 7-9 dönemi geçici verginin kaldırılması istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: ...Vergi Mahkemesince verilen ...tarih ve E:..., K:...sayılı kararda; davacının herhangi bir ticari organizasyon dahilinde devamlılık arz eden faaliyet yürüttüğü yönünde bir tespit bulunmadığı, sadece iki adet gayrimenkul satışına dayanılarak davacının ticari faaliyet yürüttüğü değerlendirmesinde bulunulduğu anlaşılmakta olup, bu hususlar birlikte dikkate alındığında, davacının ihtilaf konusu dönemde yaptığı satışların ticari organizasyon dahilinde ve ticari kazanç elde edilmesi gayesiyle yapıldığı yönünde davalı idarece somut bir tespitte bulunulmadığı, dolayısıyla davacının ilgili dönemde gayrimenkul satışı nedeniyle devamlılık arz edecek ticari faaliyetinden söz edilemeyeceğinden vergi ziyaı cezalı tarhiyatlarda hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: Bölge İdare Mahkemesince; davacının aynı yılda birden fazla taşınmazın alınıp satıldığı, devamlılık arzeden bu satışların ticari faaliyet kapsamında bulunduğu sonucuna varılarak, dönem matrahının tespiti amacıyla takdir komisyonuna sevk işleminde hukuka aykırılık bulunmadığı fakat takdir komisyonu kararında takdir edilen matrahın belirlenmesinde satış bedeli olarak, bir taşınmaz için alıcı tarafından kullanılan banka kredisi miktarının, diğer taşınmaz için de tapu harcına esas olmak üzere satış sırasında tapu idaresinde beyan edilen tutarın veri olarak alındığı görülmüş olup tapu kayıtlarındaki satış tutarları ya da taşınmaz alımı için banka tarafından verilen kredi miktarlarının tek başına gerçek değer tespitinde kanıt olamayacağının açık olduğu, söz konusu taşınmazlar yönünden öncelikle alım ve satıma taraf kişiler nezdinde ve gerek görüldüğü takdirde üçüncü kişi ve banka, aracı kurumlar başta olmak üzere ilgili kurumlar nezdinde 213 sayılı Kanunun 134 ve 75. maddelerinin verdiği yetkiler kullanılarak inceleme ve araştırma yapılması gerekli olduğu halde, olayda taşınmazlar için hem satış bedeli hem de maliyet bedelinin tespiti yönünden böyle bir inceleme ve araştırma yapılmadığı, bunlar yapılmaksızın belirlenen matrah üzerinden cezalı tarhiyat yapılmasında hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davalı idarenin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, matrahın belirlenebilmesi için yeterli inceleme ve araştırma yapıldığı, takdir komisyonu kararlarının hukuka uygun olduğu belirtilerek Vergi Dava Dairesi kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Bölge İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 3/B maddesinde, vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu, vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin yemin hariç her türlü delille ispatlanabileceği, vergiyi doğuran olayla ilgisi tabii ve açık bulunmayan şahit ifadesinin ispatlama vasıtası olarak kullanılamayacağı, iktisadi, ticari ve teknik icaplara uymayan veya olayın özelliğine göre normal ve mutad olmayan bir durumun iddia olunması halinde ispat külfetinin bunu iddia eden tarafa ait olduğu, 30. maddesinde re'sen vergi tarhının, vergi matrahının tamamen veya kısmen defter, kayıt ve belgelere veya kanuni ölçülere dayanılarak tespitine imkan bulunmayan hallerde takdir komisyonları tarafından takdir edilen veya vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlarca düzenlenmiş vergi inceleme raporlarında belirtilen matrah veya matrah kısmı üzerinden vergi tarh olunması olduğu, maddenin 1. bendinde, vergi beyannamesi kanuni süresi geçtiği halde verilmemiş olması halinde verginin re'sen tarh edileceği hüküm altına alınmıştır.
193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun 1. maddesinde, gerçek kişilerin gelirlerinin gelir vergisine tabi olduğu, gelirin bir gerçek kişinin bir takvim yılında elde ettiği kazanç ve iratların safi tutarı üzerinden hesaplanacağı, aynı Kanunun 37/1. maddesinde, her türlü ticari ve sınai faaliyetlerden doğan kazançların gelir vergisi yönünden ticari kazanç olduğu hükmüne yer verildikten sonra, bu Kanunun uygulanması açısından ticari kazanç sayılacak faaliyetler yedi bent halinde sayılarak hangi tür faaliyetlerin ticari kazanç sayılacağındaki tereddütler bertaraf edilmiştir. Bu kapsamda 37/4.maddesinde de, gayrimenkullerin alım, satım ve inşa işleriyle devamlı olarak uğraşanların bu işlerinden elde ettikleri kazancın ticari kazanç hükümleri çerçevesinde değerlendirileceği hükmüne yer verilmiş olup, buna göre, işlem sayısındaki çokluk ve işlemdeki istikrar, yapılan faaliyetin ticari mahiyette sayılması için yeterli olmaktadır.
Dosyanın incelenmesinden, davacının Ankara İli, Çankaya İlçesi, ...Mahallesi, ...ada, ...parselde bulunan taşınmazı 03/12/2009 tarihinde 46.000,00 TL bedelle elde edip 06/01/2010 tarihinde 55.000,00 TL bedelle sattığı, ancak alıcı ...'ın 175.000,00 TL kredi kullandığının tespit edildiği; yine Ankara İli, Çankaya İlçesi, ...Mahallesi, ...ada, ...parselde bulunan taşınmazı 30/07/2010 tarihinde 51.000,00 TL bedelle elde edip, 24/08/2010 tarihinde 55.500,00 TL bedelle sattığının tespit edildiği, takdir komisyonunca Ankara İli, Çankaya İlçesi, ...Mahallesi, ...ada, ...parselde bulunan taşınmazın satış bedeli olarak alıcının kullandığı kredi bedelinin esas alındığı ve taşınmazların (175.000,00 TL+ 55.500,00 TL=) toplam 230.500,00 TL bedelle satıldığının kabulü suretiyle taşınmazların alış bedelleri de düşülerek matrah takdir edildiği görülmüş fakat takdir komisyonunca Ankara İli, Çankaya İlçesi, ...Mahallesi, ...ada, ...parselde bulunan taşınmazın satış bedelinin tespiti için yapılan araştırmada alıcının Ziraat Bankası'ndan kredi kullandığının tespit edilerek satış bedeli olarak kullanılan kredi tutarının esas alınmasına rağmen davacının söz konusu taşınmazın iktisabı için ödediği bedel konusunda satıcı ve alıcı(davacı) nezdinde beyanların alınmadığı dolayısıyla iktisap bedeli noktasında yeterli araştırma yapılmadan tapuda belirtilen değerin esas alındığı anlaşılmıştır.
Bu durumda, davalı idarece, dava konusu dönemde alım ve satımı yapılan gayrimenkullerin alım ve satım değerlerinin gerçek ya da gerçeğe en yakın biçimde tespit edilerek matrah takdir edilmesi gerekirken eksik incelemeyle belirlenen matrah üzerinden yapılan tarhiyatta yukarıda belirtilen gerekçeyle hukuka uyarlık görülmediğinden sonucu itibariyle temyize konu kararda isabetsizlik bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin reddine,
2. Temyize konu ...Bölge İdare Mahkemesi ...Vergi Dava Dairesinin ...tarih ve E:..., K:...sayılı kararının yukarıda belirtilen gerekçeyle ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
4. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 50. maddesi uyarınca, kararın taraflara tebliğini ve bir örneğinin de Vergi Dava Dairesine gönderilmesini teminen dosyanın Vergi Mahkemesine gönderilmesine, 28/02/2022 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
(X) KARŞI OY :
Uyuşmazlık, davacı adına, gayrimenkul satışından kaynaklanan gelirini kayıt dışı bıraktığından bahisle takdir komisyonu kararına istinaden resen tarh edilen vergi ziyaı cezalı 2010 yılı gelir vergisi ve 2010/1-3, 7-9 dönemi geçici verginin kaldırılması istemine ilişkindir.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 3/B maddesinde, vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu, vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin yemin hariç her türlü delille ispatlanabileceği, vergiyi doğuran olayla ilgisi tabii ve açık bulunmayan şahit ifadesinin ispatlama vasıtası olarak kullanılamayacağı, iktisadi, ticari ve teknik icaplara uymayan veya olayın özelliğine göre normal ve mutad olmayan bir durumun iddia olunması halinde ispat külfetinin bunu iddia eden tarafa ait olduğu, 30. maddesinde re'sen vergi tarhının, vergi matrahının tamamen veya kısmen defter, kayıt ve belgelere veya kanuni ölçülere dayanılarak tespitine imkan bulunmayan hallerde takdir komisyonları tarafından takdir edilen veya vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlarca düzenlenmiş vergi inceleme raporlarında belirtilen matrah veya matrah kısmı üzerinden vergi tarh olunması olduğu, maddenin 1. bendinde, vergi beyannamesi kanuni süresi geçtiği halde verilmemiş olması halinde verginin re'sen tarh edileceği, 72,73 ve 74. maddelerde takdir komisyonunun görev ve yetkilerine ilişkin hükümlere yer verilmiştir.
Olayda, davacının gayrimenkul alım, satım işleriyle devamlı surette uğraştığı, çok sayıda taşınmaz alım-satımı gerçekleştirdiği ve ticari kazanç elde ettiğinin ve bu faaliyetinin bir organizasyon çerçevesinde gerçekleştirdiğinin tartışmasız olduğu, elde ettiği geliri beyan etmediği, dolayısıyla re'sen takdir nedeninin mevcut olduğu, takdir komisyonunca Kanunun kendisine verdiği görev ve yetki çerçevesinde davacının beyanları ve banka kayıtları dikkate alınarak matrah belirlendiği ve belirlenen matrah üzerinden dava konusu tarhiyatların tesis edildiği, 213 sayılı Kanun'un 3. maddesi uyarınca yapılan tarhiyatın yerinde olmadığına ilişkin ispat külfeti davacıya ait iken dosyaya buna ilişkin ispat edici bilgi ve belgelerin sunulmadığı bu bakımdan yapılan tarhiyatta hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenle, davalı idarenin temyiz istemi kabul edilerek, davalı idarenin istinaf istemini reddeden Vergi Dava Dairesi kararının bozulması gerektiği görüşüyle karara katılmıyoruz.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.
