
Esas No: 2018/3204
Karar No: 2022/710
Karar Tarihi: 01.03.2022
Danıştay 5. Daire 2018/3204 Esas 2022/710 Karar Sayılı İlamı
Danıştay 5. Daire Başkanlığı 2018/3204 E. , 2022/710 K."İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
BEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2018/3204
Karar No : 2022/710
DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : … Kurulu
VEKİLİ : Av. …
DAVANIN KONUSU : Davacının, 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin 3/1. maddesi uyarınca FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu gerekçesiyle meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun … tarih ve … sayılı kararına karşı yaptığı yeniden inceleme talebinin reddine dair aynı Kurulun … tarih ve … sayılı kararının iptaline karar verilmesi istenilmektedir.
DAVACININ İDDİALARI : Dava konusu kararın sebep unsurunun bulunmadığı, ByLock ve benzeri başka bir uygulama kullanmadığı, Bankasya'da hesabının bulunmadığı, sohbetlere, yurtdışı faaliyetlere ve benzeri nitelikteki etkinliklere katılmadığı, 2011 yılında girdiği Hakim-Savcı Adaylığı Sözlü Sınavında başarısız olduğu, babasına ait Bankasya hesabının suç ve cezaların şahsiliği ilkesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği ileri sürülerek meslekten çıkarma kararının hukuka aykırı olduğu iddia edilmiştir.
DAVALININ SAVUNMASI : Dava dilekçesinin usule aykırılıklar yönünden incelenerek tespit edilmesi halinde davanın öncelikle usul yönünden reddi gerektiği, öte yandan dava konusu kararın amacının Türk yargı sistemini tamamen ele geçirmeyi hedefleyen ve bu amaç doğrultusunda hareket eden illegal bir yapının bu amaca ulaşmasının önlenmesi ile Türk yargısının bağımsızlığının ve tarafsızlığının korunması olduğu ve yargı mensuplarına olağan dönemde uygulanan 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu ve 6087 sayılı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanununun ilgili hükümlerine değil Anayasa'nın 120. ve 121. maddeleri ile 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu çerçevesinde yürürlüğe konulan 667 sayılı Olağanüstü Hal Kanun Hükmünde Kararnamesine dayanılarak tesis edildiği, disiplin cezası niteliğinde olmayıp "göreve son" müessesesinin bir örneği olduğu, bu şekilde göreve son verme halinde zorunlu olmamasına rağmen ilgililere savunma haklarını kullanabilmeleri için 6087 sayılı Yasa'nın 33.maddesi uyarınca yeniden inceleme başvurusunda bulunma imkanı tanındığı, davacı hakkında tesis edilen karar ile ilgili olarak kişiselleştirmenin yapıldığı, dava konusu kararın hukuka ve mevzuata uygun olduğu ileri sürülerek davanın reddi gerektiği savunulmuştur.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'IN DÜŞÜNCESİ: Davacının, 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin 3/1. maddesi uyarınca FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu gerekçesiyle meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun … tarih ve … sayılı kararına karşı yaptığı yeniden inceleme talebinin reddine dair aynı Kurulun … tarih ve … sayılı kararının iptaline karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.
DANIŞTAY SAVCISI …'IN DÜŞÜNCESİ: Dava, davacının 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin 3/1. maddesi uyarınca meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Genel Kurulu'nun … tarih ve … sayılı kararının iptali istemiyle açılmıştır.
T.C. Anayasasının 138. maddesinde, "Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz." hükmüne yer verilmiş, 139. maddesinde, "Hakimler ve savcılar azlolunamaz. Meslekten çıkarılmayı gerektiren bir suçtan dolayı hüküm giymiş olanlar, görevini sağlık bakımından yerine getiremeyeceği kesin olarak anlaşılanlar veya meslekte kalmalarının uygun olmadığına karar verilenler hakkında kanundaki istisnalar saklıdır." kuralı yer almıştır. "Hakimler ve Savcılar Kurulu" başlıklı 159. maddesinin 8. fıkrasında da, "Kurul, meslekte kalmaları uygun görülmeyenler hakkında karar verme, disiplin cezası verme, görevden uzaklaştırma işlemlerini yapar; Adalet Bakanlığının, bir mahkemenin kaldırılması veya yargı çevresinin değiştirilmesi konusundaki tekliflerini karara bağlar; ayrıca, Anayasa ve kanunlarla verilen diğer görevleri yerine getirir." hükmü getirilmiş, bu maddenin 10. fıkrasında ise, "Kurulun meslekten çıkarma cezasına ilişkin olanlar dışındaki kararlarına karşı yargı mercilerine başvurulamaz." hükmüne yer verilmiştir.
2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu'nun "Hakimlik ve savcılık görevlerinin sona ermesi" başlıklı 53. maddesinde, "Hakim ve savcıların: a) fıkrasında, bu Kanun hükümlerine göre meslekten çıkarılmaları veya meslekte kalmalarının uygun olmadığına karar verilmesi, b) fıkrasında, Haklarında soruşturma ve kovuşturma bulunması halleri hariç olmak üzere, mesleğe alınma koşullarından herhangi birini taşımadıklarının sonradan anlaşılması hallerinde görevleri sona erer." şeklinde düzenleme yapılmıştır.
6087 sayılı Hakimler ve Savcılar Kurulu Kanunu'nun "Kurulun görevleri" başlıklı 4. maddesinin; hakim ve savcılarla ilgili olarak (b) fıkrasının 6. bendinde meslekte kalmaları uygun görülmeyenler hakkında karar verme, 7. bendinde, disiplin cezası verme, 8. bendinde de görevden uzaklaştırma işlemlerini yapmak Kurulun görevleri arasında sayılmıştır. "Genel Kurulun Oluşumu ve Görevleri" başlıklı 7. maddesinin 2. fıkranın (ı) bendinde de, Adli ve İdari yargı hâkim ve savcıları hakkında meslekte kalmaları uygun görülmeyenler hakkında karar verme, disiplin cezası verme, görevden uzaklaştırma Genel Kurulun görevleri arasında sayılmış, "Yeniden inceleme, itiraz ve yargı yolu" başlıklı 33. maddesinde ise, Genel Kurulun veya dairelerin, meslekten çıkarma cezasına ilişkin kesinleşmiş kararlarına karşı yargı mercilerine başvurulabileceği, diğer kararlarının yargı denetimi dışında olduğu, meslekten çıkarma kararlarına karşı açılan iptal davalarının ilk derece mahkemesi olarak Danıştay'da görüleceği hükme bağlanmıştır.
Öte yandan, kamu düzeni ve güvenliği açısından, Anayasa’nın 120. maddesi ve 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu çerçevesinde, Milli Güvenlik Kurulunun, Hükûmete olağanüstü hâl ilan edilmesi yönündeki 20.7.2016 tarih ve 498 sayılı tavsiye kararı üzerine toplanan Bakanlar Kurulu'nca 15.7.2016 tarihinde başlatılan darbe girişimi üzerine ülke genelinde olağanüstü hâl ilan edilmesine karar verilmiş, bu karar Türkiye Büyük Millet Meclisinde onaylanarak 21.7.2016 tarihli ve 29777 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanununun 4. maddesi uyarınca Bakanlar Kurulunca 22.7.2016 tarihinde kararlaştırılan 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname 23.07.2016 tarihli ve 29779 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe konulmuş, "Yargı mensupları ile bu meslekten sayılanlara ilişkin tedbirler" başlıklı 3. maddesinin 1. fıkrasında, "Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen hâkim ve savcılar hakkında Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Genel Kurulunca meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına karar verilir." şeklinde düzenleme yapılmış ve bu Kanun Hükmünde Kararname, 29.10.2016 tarih ve 29872 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6749 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun ile kanunlaşmıştır.
08.03.2018 tarihinde yürürlüğe giren 7075 sayılı Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun'un 11. maddesinin 2. fıkrasında, "22.7.2016 tarih ve 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin 3'üncü maddesinin birinci fıkrası ile 18.10.2016 tarih ve 6749 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun'un 3 üncü maddesinin birinci fıkrası kapsamında meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına karar verilenler, kararın kesinleşmesinden itibaren altmış gün içinde ilk derece mahkemesi olarak Danıştaya dava açabilir." hükmü getirilmiştir.
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Genel Kurulu'nun … tarih ve … sayılı kararıyla, ilgililer hakkında Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna intikal eden şikâyet, ihbar, inceleme ve soruşturma dosyaları ile bu dosyalar hakkında verilen kararlar, mahallinde yapılan araştırmalar, FETÖ/PDY terör örgütü ile ilintili dosyalarda görev alan hâkim ve Cumhuriyet savcılarının bu dosyalarda yapmış oldukları işlemler ve verdikleri kararlar, örgüt mensuplarının haberleşme için kullandıkları şifreli programlarda yer alan kayıtlar, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun FETÖ/PDY mensubu oldukları Emniyet Genel Müdürlüğü terörle mücadele birimlerince düzenlenen raporlarla sabit olan örgüt üyeleri hakkında tayin ettiği disiplin cezaları ve muhalefet şerhleri, sosyal çevre bilgileri ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığından temin edilen bilgi ile belgeler, ilgililer hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca başlatılan soruşturmanın niteliği ve isnat edilen suçlamalar ile gözaltı ve tutuklama kararları, soruşturma kapsamında ifadelerine başvurulan hâkim ve Cumhuriyet savcılarının ifade ve sorgu tutanakları, itirafçıların beyanları birlikte dikkate alınarak ekli listede yer alan hâkim ve Cumhuriyet savcılarının 667 sayılı KHK’nın 3'üncü maddesinin (1) numaralı fıkrası kapsamında FETÖ/PDY örgütü ile iltisak ve irtibatlarının olduğu sabit görüldüğünden, adı geçenler hakkında 23/07/2016 tarih ve 29779 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 667 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin 3'üncü maddesi uyarınca meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve ayrı ayrı olmak üzere meslekten çıkarılmalarına karar verilmiş, davacının yeniden inceleme talebi de Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Genel Kurulu'nun … tarih ve … sayılı Kararı ile reddedilmiştir.
Öte yandan, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 26.9.2017 tarih ve 2017/16-956 Esas, 2017/370 sayılı kararı ile onanarak kesinleşen Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 24.4.2017 tarih ve 2015/3 esas, 2017/3 sayılı kararında, FETÖ/PDY'nin silahlı bir terör örgütü olduğu belirlenmiştir. Ayrıca … Ağır Ceza Mahkemesinin … gün ve E:…, K:… sayılı kararında da, FETÖ’nün yargı yapılanmasına ilişkin somut tespitlere yer verilmiştir.
Dosyadaki mevcut belge ve bilgilerden; davacı hakkında Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs ve FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olma suçuyla … Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan soruşturma sonucunda; Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçunu işlemedikleri, FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olma suçu açısından da örgütün hiyerarşik yapısına dahil olduklarına, örgüt yöneticilerinden örgütün amacını gerçekleştirmek adına talimat aldıklarına, düzenlenen toplantılara katıldıklarına, himmet adı altında örgüte mali destek sağladıklarına dair dosya kapsamında somut delil bulunmadığı, bu haliyle şüphelinin üzerine atılı suçu işlediğine dair dava açmaya yeter şüphe oluşturacak delil elde edilemediği gerekçesiyle … tarihli ve soruşturma no: …, karar: …sayılı kovuşturmaya yer olmadığı kararının verildiği anlaşılmaktadır.
Olayda, davacının üzerine atılı FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediğine dair dava açmaya yeter şüphe oluşturacak delil elde edilemediği gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş olup, ceza kovuşturmasında ve yargılamasında esas alınacak kanıtların kesin ve şüpheye yer bırakmayacak nitelikte olması gerektiği gibi adli ve idari soruşturmanın usulleri ve sonuçları da birbirinden farklıdır.
Üstün bir kamu gücü yetkisi niteliğindeki yargı yetkisini kullanan hakim ve savcıların da, Anayasa gereği tarafsız ve bağımsız olarak görev yapmaları, Anayasa’ya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre karar vermeleri ve Anayasal düzene sadakat göstermeleri, hukuk devletinde demokratik toplum düzeninin korunması açısından büyük önem arz etmektedir. Terör örgütleri ile milli güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen yapılara yönelik üyelik ve mensubiyetin yanı sıra iltisak veya bunlarla irtibat, anayasal düzene sadakat yükümlülüğünün yitirildiğini ortaya koyan ve hakim ve savcılar hakkında olağanüstü tedbirin uygulanmasını gerektiren hallerdendir.
Dosyanın incelendiği tarihteki mevcut belge ve bilgiler ile tanık/şüpheli ifadeleri ve davacıya ilişkin tespitler birlikte değerlendirildiğinde, FETÖ ile iltisak ve irtibatının bulunduğu sonucuna varıldığından, davacının meslekten çıkarılmasına ilişkin dava konusu kararda hukuka aykırılık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Beşinci Dairesince Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki bilgi ve belgeler incelendikten sonra davalı idarenin usule ilişkin itirazları yerinde görülmeyerek işin esasına geçildi ve gereği görüşüldü:
A) MADDİ OLAY VE HUKUKİ SÜREÇ
1) Genel Olarak
Türkiye’de 15 Temmuz 2016 gecesi, kendilerini “Yurtta Sulh Konseyi” olarak isimlendiren bir grup Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) mensubu tarafından, demokratik biçimde halk tarafından göreve getirilen Türkiye Büyük Millet Meclisini (TBMM), Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ve Cumhurbaşkanı'nı devirmek ve anayasal düzeni ortadan kaldırmak amacıyla darbe teşebbüsünde bulunulmuş, bu teşebbüs Türk Milleti tarafından akamete uğratılmıştır.
Anayasa'nın olay tarihinde yürürlükte bulunan 118. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca Milli Güvenlik Kurulu (MGK) tarafından 20/07/2016 tarihli toplantıda yapılan değerlendirmede, darbe teşebbüsünün TSK içindeki Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) mensupları tarafından başlatıldığı, bu örgütün kuruluş aşamasından itibaren etkisi altına aldığı eğitim kuruluşları, sivil toplum kuruluşları, medya kuruluşları, ticari kuruluşlar ve kamu görevlileri aracılığıyla Milleti ve Devleti kontrol altında tutmayı amaçladığı belirtilmiştir.
MGK'nın anılan toplantısında "demokrasinin, hukuk devleti ilkesinin, vatandaşların hak ve özgürlüklerinin korunmasına yönelik tedbirlerin etkin bir şekilde uygulanabilmesi amacıyla" Hükûmete olağanüstü hâl ilan edilmesi tavsiyesinde bulunulması hususu kararlaştırılmıştır. Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu 20/07/2016 tarihinde, ülke genelinde 21/07/2016 Perşembe günü saat 01.00'den itibaren geçerli olmak üzere doksan gün süreyle olağanüstü hâl ilan edilmesine karar vermiştir. Anılan karar 21/07/2016 tarih ve 29777 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiş ve aynı gün TBMM tarafından onaylanmıştır. Olağanüstü hâl, daha sonrasında üçer aylık dönemler hâlinde Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu tarafından uzatılmış ve 18/07/2018 tarihinde kaldırılmıştır.
23/07/2016 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti tarafından Avrupa Konseyi Genel Sekreterliği ve Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliğine, Türkiye’de 21/07/2016 tarihinde olağanüstü hâlin yürürlüğe girmesiyle birlikte başlayan süreçte, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS)’nin 15. maddesinde görüldüğü şekliyle Sözleşme’den doğan yükümlülükler bağlamında daha az güvence sağlanabileceği belirtilerek derogasyon bildiriminde bulunulmuştur.
23/07/2016 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin (667 sayılı KHK) 3/1. maddesi ile yargı mensupları ve bu meslekten sayılanlardan terör örgütlerine veya Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna MGK tarafından karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilenlerin meslekten veya kamu görevinden çıkarılmalarına karar verileceği düzenlenmiştir. Anılan KHK, 18/10/2016 tarihli ve 6749 sayılı Kanun'la değiştirilerek kabul edilmiş, bu Kanun ise 29/10/2016 tarih ve 29872 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
23/01/2017 tarih ve 29957 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 685 sayılı Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (685 sayılı KHK) ile 667 sayılı KHK'nın ilgili maddesi uyarınca meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına karar verilen hâkim ve savcıların, kararın kesinleşmesinden itibaren altmış gün içinde ilk derece mahkemesi olarak Danıştayda dava açabilecekleri düzenlenmiştir. 685 sayılı KHK, 01/02/2018 tarihli ve 7075 sayılı Kanun'la değiştirilerek kabul edilmiş, anılan Kanun 08/03/2018 tarih ve 30354 sayılı (mükerrer) Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Nitekim, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Kadriye Çatal/Türkiye (B. No: 2873/17, 07/03/2017) kararında, haklarında meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına karar verilen yargı mensupları için doğrudan Danıştayda iptal davası açma imkânının tanındığını belirterek Kadriye Çatal tarafından yapılan başvuruyu iç hukuk yollarının tüketilmemiş olduğu gerekçesiyle kabul edilemez bulmuştur.
2) Davacıya İlişkin Süreç
…tarih ve .. sayılı Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu kararıyla, yargı mensubu olarak görev yapmakta olan davacının meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına karar verilmiştir. Bu karara karşı yapılan yeniden inceleme talebi anılan Kurul tarafından … tarih ve … sayılı kararla reddedilmiştir.
Davacı tarafından, meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin karara karşı yaptığı yeniden inceleme talebinin reddine dair kararın iptaline karar verilmesi talebiyle bakılmakta olan dava açılmıştır.
Diğer yandan, davacı hakkında silahlı terör örgütüne üyelik suçundan açılan adli soruşturma sonucunda …Cumhuriyet Başsavcılığının … tarih ve Sor. No:…, K:… sayılı kararıyla kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilmiş ve anılan karar 30/05/2019 tarihinde kesinleşmiştir.
B) İLGİLİ MEVZUAT
1) Anayasa
Anayasa’nın Başlangıç kısmında, Millet iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız şartsız Türk Milletine ait olduğu ve bunu Millet adına kullanmaya yetkili kılınan hiçbir kişi ve kuruluşun, bu Anayasa'da gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı belirtilmiş ve 176. maddesinde de Anayasa'nın dayandığı temel görüş ve ilkeleri belirten başlangıç kısmının, Anayasa metnine dâhil olduğu kuralı getirilmiştir.
Anayasa'nın 5. maddesi: "Devletin temel amaç ve görevleri, Türk Milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır."
Anayasa’nın 6. maddesi: “Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir.
Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır.
Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.”
Anayasa’nın 9. maddesi: "Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılır."
Anayasa’nın 13. maddesi: “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
Anayasa’nın 14. maddesi: “Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve lâik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz.
Anayasa hükümlerinden hiçbiri, Devlete veya kişilere, Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz...”
Anayasa’nın dava konusu kararların tesis edildiği tarihte yürürlükte olan hâliyle 15. maddesi: "Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.
Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz."
Anayasa’nın 20. maddesinin birinci fıkrası: “Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.”
Anayasa’nın 36. maddesi: "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.
Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz."
Anayasa’nın 138. maddesinin birinci fıkrası: “Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler.”
Anayasa’nın 139. maddesi: “Hâkimler ve savcılar azlolunamaz, kendileri istemedikçe Anayasada gösterilen yaştan önce emekliye ayrılamaz; bir mahkemenin veya kadronun kaldırılması sebebiyle de olsa, aylık, ödenek ve diğer özlük haklarından yoksun kılınamaz.
Meslekten çıkarılmayı gerektiren bir suçtan dolayı hüküm giymiş olanlar, görevini sağlık bakımından yerine getiremeyeceği kesin olarak anlaşılanlar veya meslekte kalmalarının uygun olmadığına karar verilenler hakkında kanundaki istisnalar saklıdır.”
Anayasa’nın 140. maddesinin ikinci fıkrası: “Hâkimler, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre görev ifa ederler.”
Anayasa’nın 159. maddesinin birinci fıkrası: “Hâkimler ve Savcılar Kurulu, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kurulur ve görev yapar.”
Aynı maddenin sekizinci fıkrası: “Kurul, adlî ve idarî yargı hâkim ve savcılarını mesleğe kabul etme, atama ve nakletme, geçici yetki verme, yükselme ve birinci sınıfa ayırma, kadro dağıtma, meslekte kalmaları uygun görülmeyenler hakkında karar verme, disiplin cezası verme, görevden uzaklaştırma işlemlerini yapar...”
2) AİHS
AİHS'in 6. maddesinin birinci fıkrası: "Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir. Karar alenî olarak verilir. Ancak, demokratik bir toplum içinde ahlak, kamu düzeni veya ulusal güvenlik yararına, küçüklerin çıkarları veya bir davaya taraf olanların özel hayatlarının gizliliği gerektirdiğinde veyahut, aleniyetin adil yargılamaya zarar verebileceği kimi özel durumlarda ve mahkemece bunun kaçınılmaz olarak değerlendirildiği ölçüde, duruşma salonu tüm dava süresince veya kısmen basına ve dinleyicilere kapatılabilir."
AİHS'in 8. maddesi: “Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.
Bu hakkın kullanılmasına bir kamu makamının müdahalesi, ancak müdahalenin yasayla öngörülmüş ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir tedbir olması durumunda söz konusu olabilir.”
AİHS'in 15. maddesi: "Savaş veya ulusun varlığını tehdit eden başka bir genel tehlike halinde her Yüksek Sözleşmeci Taraf, durumun kesinlikle gerektirdiği ölçüde ve uluslararası hukuktan doğan başka yükümlülüklere ters düşmemek koşuluyla, bu Sözleşme’de öngörülen yükümlülüklere aykırı tedbirler alabilir.
Yukarıdaki hüküm, meşru savaş fiilleri sonucunda meydana gelen ölüm hali dışında 2. maddeye, 3. ve 4. maddeler (fıkra 1) ile 7. maddeye aykırı tedbirlere cevaz vermez.
Aykırı tedbirler alma hakkını kullanan her Yüksek Sözleşmeci Taraf, alınan tedbirler ve bunları gerektiren nedenler hakkında Avrupa Konseyi Genel Sekreteri’ne tam bilgi verir. Bu Yüksek Sözleşmeci Taraf, sözü geçen tedbirlerin yürürlükten kalktığı ve Sözleşme hükümlerinin tekrar tamamen geçerli olduğu tarihi de Avrupa Konseyi Genel Sekreteri’ne bildirir."
3) Kanun
667 sayılı KHK'nın değiştirilerek kabul edilmesine dair 6749 sayılı Kanun’un 3. maddesinin birinci fıkrası: “Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen …hâkim ve savcılar hakkında hâkimler ve savcılar yüksek kurulu genel kurulunca meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına karar verilir. Bu kararlar, Resmî Gazete’de yayımlanır ve yayımı tarihinde ilgililere tebliğ edilmiş sayılır. Meslekten çıkarma kararlarına karşı ilgili kanunlarda yer alan hükümler uyarınca itiraz edilmesi veya yeniden inceleme talebinde bulunulması üzerine verilen kararlar da Resmî Gazete’de yayımlanır ve yayımı tarihinde ilgililere tebliğ edilmiş sayılır. Görevden uzaklaştırılanlar veya görevlerine son verilenlerin silah ruhsatları ve pasaportları iptal edilir ve bu kişiler oturdukları kamu konutlarından veya vakıf lojmanlarından on beş gün içinde tahliye edilir.”
Üçüncü fıkrası: “Birinci fıkra uyarınca görevine son verilenler hakkında da 4 üncü maddenin ikinci fıkrası hükümleri uygulanır.”
Aynı Kanun’un 4. maddesinin ikinci fıkrası: “Birinci fıkra uyarınca görevine son verilenler bir daha kamu hizmetinde istihdam edilemez, doğrudan veya dolaylı olarak görevlendirilemezler; görevinden çıkarılanların uhdelerinde bulunan her türlü mütevelli heyet, kurul, komisyon, yönetim kurulu, denetim kurulu, tasfiye kurulu üyeliği ve sair görevleri de sona ermiş sayılır. Bu fıkrada sayılan görevleri yürütmekle birlikte kamu görevlisi sıfatını taşımayanlar hakkında da bu fıkra hükümleri uygulanır...”
4) Etik İlkeler
Hâkimler ve savcılar Anayasa ve kanunlarla kendilerine verilen görev ve yetkileri, yazılı olsun ya da olmasın evrensel anlamda hâkim ve savcıları bağladığı hususunda kuşku bulunmayan etik kurallara tabi olarak yerine getirmelidirler.
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 27/06/2006 tarih ve 315 sayılı kararı ile benimsenmesine karar verilmiş ve Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğünce tüm hâkim ve savcılara genelge olarak duyurulmuş olan "Bangalor Yargı Etiği İlkeleri"nde bağımsızlık, tarafsızlık, doğruluk, dürüstlük, eşitlik, ehliyet ve liyakat korunan değerler olarak sayılmıştır. Yine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 10/10/2006 tarih ve 424 sayılı kararı ile benimsenmesine karar verilerek Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü tarafından tüm hâkim ve savcılara duyurulan Savcılar İçin Etik ve Davranış Biçimlerine İlişkin Avrupa Esasları “Budapeşte İlkeleri” de Bangalor İlkeleri ile benzer ilkeleri içermektedir.
Bangalor Yargı Etiği İlkelerinde hâkimin; herhangi bir yerden herhangi bir sebeple doğrudan ya da dolaylı olarak gelebilecek her türlü dış etki, rüşvet, baskı, tehdit ve müdahaleden uzak şekilde, olaylara ilişkin kendi değerlendirmesine dayanarak ve hukuka dair kendi vicdani anlayışı ile uygun biçimde yargı işlevini bağımsız olarak yerine getirmesi; mahkeme içerisinde ve dışında, halkın, hukukçuların ve dava taraflarının yargı ve hâkim tarafsızlığına duyduğu güveni koruyacak ve artıracak davranışlar içerisinde olması; sürekli kamu gözetiminin öznesi durumunda olan hâkimin, sıradan bir vatandaşın ağır olarak nitelendirebileceği kişisel sınırlamaları kabul etmek durumunda olduğu ve bunu özgürce ve kendi iradesiyle yapması, özellikle yargı vazifesinin onuruyla uyumlu bir tarzda davranması; diğer vatandaşlar gibi ifade, inanç, dernek kurma ve toplanma özgürlüğüne sahip olduğu ancak bu hakların kullanılmasında, yargı mesleğinin onurunu, yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını koruyacak şekilde davranması gerektiği hususları belirtilmiştir.
C) İNCELEME VE GEREKÇE
1) Yargılamada İzlenen Usul ve Süreç
AİHS'in 15. maddesinde; savaş veya ulusun varlığını tehdit eden bir genel tehlike hâlinde devletlerin, durumun gerektirdiği ölçüde ve uluslararası hukuktan doğan başka yükümlülüklere ters düşmemek koşuluyla AİHS'te öngörülen yükümlülüklere aykırı tedbirler alabileceği belirtilmiştir.
Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu tarafından yargı mensuplarının meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin kararlar tesis edilirken ilgililere haklarındaki tespitler bildirilmek suretiyle karşı beyanda bulunma imkânı tanınmamış ise de AİHS'in 15. maddesi hükmü uyarınca ulusun varlığını tehdit eden genel bir tehlikeye karşı ivedi şekilde tedbir almak zorunluluğu çerçevesinde durumun gerektirdiği ölçüde kabul edilebilecek nitelikte olan bu hususun, yargılama aşamasında, hakkındaki tespitler bildirilerek ilgililerin bu tespitlere karşı beyanlarının alınması suretiyle giderilmesinin mümkün olduğu değerlendirilmiştir.
Nitekim AİHM'e göre karar alma veya yargılama sürecinde daha alt aşamalarda yaşanan bazı usule ilişkin eksikliklerin sonraki aşamalarda telafi edilebilmesi mümkündür (Helle/Finlandiya, B. No: 20772/92, 19/12/1997, § 45; Monnell ve Morris/Birleşik Krallık, B. No: 9562/81, 9818/82, 2/3/1987, §§ 55-70).
Bu kapsamda, davalı idare tarafından dava konusu kararların gerekçesi olarak yargılama safahatında dava dosyasına sunulan tüm bilgi ve belgeler davacıya tebliğ edilmiş ve bu bilgi ve belgelere karşı etkin bir şekilde beyanda bulunma imkânı tanınmıştır.
Öte yandan hakkaniyete uygun yargılama hakkına ilişkin güvencelerin (silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin) sağlanması amacıyla Dairemizce görülmekte olan bu davalarda usul kuralları oldukça geniş yorumlanmıştır.
Dava konusu kararlara karşı dava açma süresi, yargı yolunun açıldığı 23/01/2017 tarih ve 29957 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 685 sayılı KHK'nın yayımı tarihinden itibaren değil anılan KHK’nın TBMM tarafından değiştirilerek kabul edilmesine dair 7075 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 08/03/2018 tarihinden itibaren başlatılmıştır.
Davacıların adli yardım talepleri, "yargılama veya takip giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olan kimselerin taleplerinin açıkça dayanaktan yoksun olmaması" şartının herhangi bir bilgi veya belgeyle (örneğin fakirlik ilmuhaberi) desteklenmesi beklenmeksizin kabul edilmiştir.
Duruşmalı dosyalarda, tedavi kurumlarında veya ceza infaz kurumlarında bulunan ve mazeretleri nedeniyle duruşmalara katılamayacak olan davacıların duruşmalara kolaylıkla katılabilmeleri, yargılamanın en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması için Ses ve Görüntü Bilişim Sisteminden (SEGBİS) yararlanma imkânı sağlanmıştır.
06/01/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "Tebligat ve cevap verme" kenar başlıklı 16. maddesinde; dava dilekçelerinin ve eklerinin birer örneği davalıya, davalının vereceği savunmanın davacıya, davacının ikinci dilekçesinin davalıya, davalının vereceği ikinci savunmanın da davacıya tebliğ edileceği düzenlenmiştir. Davalının ikinci savunmasında davacının cevaplandırmasını gerektiren hususların bulunması hâli dışında, davalının ikinci savunmasına karşı davacının cevap veremeyeceği, tarafların otuz günlük cevap verme süresinin geçmesinden sonra verecekleri savunmalara veya ikinci dilekçelere dayanarak hak iddia edemeyecekleri kurala bağlanmıştır. Bununla birlikte davalı idarenin ek beyan dilekçelerinde veyahut Danıştay savcı düşüncesine cevap dilekçelerinde dosyaya sunulan bilgi ve belgeler, davacıya tebliğ edilmiş ve dava dosyasına sunulan yeni bilgi ve belgelere karşı beyanlarını sunma imkânı sağlanmıştır.
Bu kapsamda 21/05/2020 tarihli ara kararımızla, davacı hakkında ilave bilgi ve belgeler içeren ve 19/07/2019 tarihinde davacıya tebliğ edilmiş olan davalı idarenin 28/05/2019 tarihli ikinci savunma dilekçesi ve ekinde yer alan bilgi ve belgelere ilişkin beyanlarını sunabilmesi için davacıya on gün süre verilmesine karar verilmiştir.
Bununla birlikte, AİHS’in ‘’Adil Yargılanma Hakkı’’ başlıklı 6. maddesinin 1. fıkrasında herkesin medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili davasını makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahip olduğu düzenlemesi yer almıştır. Bu kapsamda Anayasa Mahkemesi de makul sürede yargılanma hakkını Anayasanın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının bir parçası olarak görmüştür (Gülseren Gürdal ve Diğerleri, B. No: 2013/1115, 05/12/2013, § 43). Anayasanın 141. maddesinin son fıkrasında da davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması yargının görevleri arasında sayılmıştır.
AİHM kararları incelendiğinde; mahkemenin bir yargılamanın süresinin makul olup olmadığını incelerken her davanın kendi somut durumunu gözettiği ve davanın karmaşıklığı, başvuranların ve yetkili makamların yargılama sürecindeki davranışları ile ilgililer için davanın konusunun arz ettiği önem gibi kriterleri dikkate aldığı görülmüştür (Frydlender / Fransa, B. No: 30979/96, 27/6/2000, § 43, Yılmaz / Türkiye, B. No: 36607/06, 04/06/2019, §§ 32). Aynı şekilde Anayasa Mahkemesi de makul süre yönünden yaptığı incelemelerde, davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususları, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterler olarak belirlemiştir (Güher Ergun ve Diğerleri, B. No: 2012/13, 02/07/2013, § 41-45, Gülseren Gürdal ve Diğerleri, B. No: 2013/1115, 05/12/2013, § 46).
Bu kapsamda; yargı mensuplarının meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılması kararlarına karşı ilgililer tarafından genellikle işlem tesisinden sonra bu işlemlere karşı yargı yolu açık olmadığı halde altmış günlük dava açma süresi içinde Ankara İdare Mahkemelerinde ya da doğrudan Danıştay'da davalar açılmış ise de anılan işlemlere karşı ancak 23/01/2017 tarih ve 29957 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 685 sayılı KHK'nın yayımı tarihinden itibaren Danıştay'da yargı yolunun açılmış olduğu anılan KHK ile kabul edildiğinden, bu davaların esastan incelenmesine Dairemiz tarafından bu tarihten itibaren başlanmıştır.
Bununla birlikte yukarıda aktarıldığı üzere gerek ulusun varlığını tehdit eden genel bir tehlikeye karşı ivedi şekilde tedbir almak zorunluluğu çerçevesinde olağanüstü şartlar altında tesis olunan işlemler nedeniyle açılan bu davaların karmaşık yapısına, gerekse hakkaniyete uygun yargılanma hakkına ilişkin güvencelerin (silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin) sağlanması amacıyla davalı idare tarafından dava konusu kararın gerekçesi olarak yargılamanın her safahatında dava dosyasına sunulan tüm bilgi ve belgelerin davacıya tebliğ edilmesi ya da davalı idarenin ikinci cevap dilekçesine karşı davacı tarafa ek süre verilerek cevap hakkı tanınması gibi geniş usuli uygulamalara rağmen bakılmakta olan bu dava mümkün olan en kısa süre içinde Dairemiz tarafından sonuçlandırılmıştır.
2) FETÖ'ye İlişkin Tespit ve Değerlendirmeler
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun … tarih ve E:…, K:… sayılı kararında; FETÖ’nün, paravan olarak kullandığı dini, din dışı dünyevi emellerine ulaşma hâline getiren; siyasi, ekonomik ve toplumsal yeni bir düzen kurma tasavvuruna sahip örgüt liderinden aldığı talimatlar doğrultusunda hareket eden; bu amaçla öncelikle güç kaynaklarına sahip olmayı hedefleyip güçlü olmak ve yeni bir düzen kurmak için şeffaflık ve açıklık yerine büyük bir gizlilik içerisinde olmayı şiar edinen; bir istihbarat örgütü gibi kod isimler, özel haberleşme kanalları, kaynağı bilinmeyen paralar kullanıp böyle bir örgütlenmenin olmadığına herkesi inandırmaya çalışarak ve bunda başarılı olduğu ölçüde büyüyüp güçlenen, bir yandan da kendi mensubu olmayanları düşman olarak görüp mensuplarını motive eden; “Altın Nesil” adını verdiği kadrolarla sistemle çatışmak yerine sisteme sahip olma ilkesiyle Devlete tabandan tavana sızan; bu kadroların sağladığı avantajlarla Devlet içerisinde belli bir güce ulaştıktan sonra hasımlarını çeşitli hukuki görünümlü hukuk dışı yöntemlerle tasfiye eden; böylece devlet aygıtının bütün alt bileşenlerini ünite ünite kontrol altına almayı ve sisteme sahip olmayı planlayıp ele geçirdiği kamu gücünü de kullanarak toplumsal dönüşümü sağlamayı amaçlayan; casusluk faaliyetlerini de bünyesinde barındıran atipik/suigeneris bir terör örgütü olduğu belirtilmiştir.
1970’li yıllardan itibaren özellikle, mülkiye, adliye, emniyet, millî eğitim ve TSK içerisinde kadrolaşmaya giden FETÖ liderinin vaaz, röportaj ve kitaplarında bulunan ve Yargıtay Ceza Genel Kurulunun anılan kararında da yer alan “Esnek olun, sivrilmeden can damarları içinde dolanın!”, "Bütün güç merkezlerine ulaşıncaya kadar hiç kimse varlığınızı fark etmeden sistemin ana damarlarında ilerleyin!", “Türkiye’deki devlet yapısı ölçüsüne göre bütün anayasal müesseselerdeki güç ve kuvveti cephemize çekeceğimiz ana kadar her adım erken sayılır. …bunca kalabalık içinde ben bu dünyayı ve düşüncemi sözde mahremiyet içinde anlattım. …sırrınız sizin sırrınızdır. Söylerseniz siz esir olursunuz.”, “Bir gün bana Ankara’da bin evimiz olduğunu söyleyin, devletin paçasından şöyle bir tutacağım, devlet uyandığında yapacağı hiçbir şey kalmayacak” şeklindeki sözleri bu suigeneris örgütün, Devleti ele geçirme gayretlerinin somut talimatları olarak ortaya çıkmıştır.
… Ağır Ceza Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararında ise FETÖ'nün yargı yapılanmasına ilişkin şu tespitlere yer verilmiştir:
"Örgütün hakim, savcı yapılanması bölgelere ayrılmış olup ...bölgelerden sorumlu kişilere bölge abisi veya bölge ablası denilmektedir. Her bölgenin 8-10 evi kapsadığı, örgüt mensupları arasında farklı sohbet grupları ve bu gruplardan sorumlu örgüt imamı bulunmaktadır. ...Örgüt üyesi hakim, savcıların sicil numaralarına veya mesleğe başlama aşamasında, adalet akademisindeki dönemlerine göre ayrı ayrı devre ve sicil numarası içerisinde gruplandırmaların yapıldığı, T1, T2, T3, T4, T5 şeklinde belirli sicil aralıklarını kapsayan hakim, savcıların gruplandırılarak taşra ve devre yapılanması oluşturulmuştur. Her grupta kendi içerisinde hakim, savcı sayılarına göre 3-5 kişilik sohbet gruplarına ayrılmıştır. ...Örgüt tarafından örgüt üyesi ile yapılan görüşme sonrasında hakim, savcı olması kararlaştırılan örgüt üyeleri sınavlara hazırlanmak üzere örgüte ait Ankara’daki örgüt evlerinde sınava çalıştırılır. Bu örgüt evinin masraflarının örgüt tarafından karşılandığı ve sınava çalıştırılacak kişiler dışında başka kimsenin bu evlere giremediği anlaşılmıştır. Bu örgüt evlerinde hakimlik, savcılık sınavına girecek örgüt üyeleri sınavlara hazırlanmakta olup deneme sınavlarının yapıldığı ayrıca sınav sorularının örgüt tarafından yasal olmayan yollardan ele geçirilip bu evlerde sınavdan bir kaç gün önce örgüt mensubu abi veya ablalar tarafından örgüt üyelerine verilmiştir. Örgüt üyelerine cevapları işaretlenmiş soru kitapçıkları verilerek bunları ezberlemelerinin sağlandığı, bu şekilde örgüt üyelerinin sınavları kazanmalarının sağlandığı anlaşılmıştır. Yazılı sınavı kazanan örgüt üyeleri murakıplarca tekrar eve çağrılarak mülakat için hazırlanmakta mülakatta nasıl davranacaklarının öğretilmektedir. Ayrıca örgüt tarafından kendilerine referans bulunacağı veya kendilerinin referans bulmaları söylenmektedir. Mülakat sınavını kazanan ve hakim, savcı adayı olan örgüt üyeleri mülakattan sonra tekrar murakıplar tarafından örgüt evlerine çağrılarak staj aşamasında hangi evde kalacakları, ev sorumlularının kim olacağı anlatılarak, bu şekilde staja başlayan örgüt üyesinin staj döneminde de örgüt tarafından takibi yapılmaktadır. Staj aşamasında örgüt üyelerinin deşifre olmamaları için beşer kişilik gruplar halinde, masrafı örgüt tarafından karşılanan ev tutmaları sağlanmaktadır. Her ev için bir sorumlu tayin edilmektedir. Adaylık sürecini tamamlayıp ataması yapılan örgüt üyesi hakim, savcıların örgüt tarafından takibine devam edildiği, sürekli irtibat kurularak bunların örgüte bağlılıkları sağlanmaktadır. Ataması yapılan örgüt mensubu hakim, savcının ilk maaşlarının tamamı örgüt tarafından alınmaktadır. Daha sonraki aylarda ise bekarlardan %15, evlilerden %10, en az 3 çocuğu olanlardan ise %5 oranında himmet toplanmaktadır. Bekar olan örgüt mensubu hakim, savcıların örgüt için önemli stratejik kurumlarda görevli örgüt üyeleri ile veya aynı meslekteki örgüt üyeleri ile evlenmelerinin teşvik edildiği ve katalog evlilikler yaptırıldığı anlaşılmıştır...
Örgüt tarafından hakim, savcılara yönelik adaylık dahil tüm süreçlerde yabancı dil, yüksek lisans, doktora eğitimi, yurt dışı gezileri, mesleki ve kişisel programlar düzenlenmek suretiyle örgüt üyesi hakim, savcılar emsallerine göre daha donanımlı hale getirilmektedir. Örgüt mensupları hak etmedikleri halde yurt içi ve yurt dışı yüksek lisans ve doktora programlarına yerleştirilmişlerdir...
HSYK ve Ad[a]let Bakanlığı Teftiş Kurulunda görev yapan örgüt mensubu müfettişlerce yapılan teftişlerde örgüt üyesi olan hakim, savcılarla örgüt üyesi olmayan hakim, savcılar farklı muameleye tabi tutulmakta, örgüt üyesi hakim, savcılara hak etmedikleri halde yüksek notlar ve olumlu siciller verilmekte, örgüt üyesi olmayan hakim, savcılara ise vasat veya düşük notlar verilmekte, sicilleri bozulmaktadır.
Örgüt üyesi hakim ve savcılar görev yaptıkları yerlerde görevleri nedeniyle öğrendikleri önemli bilgiler ile soruşturma ve dava dosyalarında gördükleri örgüt için önem taşayabilecek konuları gerek adliye gerekse il veya ilçede önemli görevlerde bulunan kişiler ile ilgili topladıkları bilgileri toplantılarda örgüt sorumlusu abiye iletmektedirler. Menfi takip heyeti denilen bir grup tarafından örgüt üyelerinden toplanan bu bilgiler değerlendirilmekte, neticesine göre yapılacak işlemler kararlaştırılmaktadır...
Örgüt mensubu hakim, savcıların deşifre olmasının önüne geçmek amacıyla örgüt üyesi hakim, savcıların çocuklarını örgüte ait olan okullara göndermemelerine karar verilmesi halinde örgüt üyesi hakim, savcı çocuklarının eğitimleri ile ilgilenilmesi, ayrıca ideolojik eğitim verilmesi için eğitim birim adıyla ayrıca bir birim kurulmuştur. Bu birim sorumlusu Yargıtay Üyesi olarak görev yapan örgüt üyelerinden seçilmektedir...
Örgüt faaliyetlerinin bir çoğunda gizlilik esas alınmasına karşın örgüt tarafından HSYK seçimlerine verilen önemden dolayı bu dönemde örgüt mensuplarının deşifre olmayı göze alarak seçimlerde tüm il ve ilçeleri kapsayan adliye ziyaretleri, ev ziyaretleri ve yemek organizasyonları düzenlemişlerdir. Sözde bağımsız örgüt üyesi adaylarının seçim gezilerine birlikte katılmışlardır. Örgütün 2014 yılı HSYK üye seçimlerinde gerek YARSAV listesi, gerekse bağımsız aday adı altında aday göstererek yargı içerisinde alternatif bir yargı gücü kuracak şekilde örgütlü olduğu anlaşılmıştır..."
Öte yandan Dairemizde derdest olan dava dosyalarında yukarıda belirtilen tespitleri destekler mahiyette, FETÖ'nün niteliğine ilişkin aşağıdaki beyanların yer aldığı görülmüştür:
Yargı mensubu olarak görev yapmış olan ve ifadesine başvurulan …ye ait … Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 21/10/2016 tarihli ek sorgulama tutanağı: “…Şunu söylemem gerekiyor ki cemaat farklı sınav evlerinde kalan şahısları birbiriyle tanıştırmaz. …Bu yapı sizi asla boşta bırakmaz, yani üniversiteden mezun olduğunuzda sınav çalışma eviniz hazırdır, sınavı kazanınca mülakat referans listeniz hazırdır, bunların her aşamasından sorumlu olan kişiler vardır. …Kural olarak bu yapı gizlilik üzerine kurulu olduğundan bir evde kalan diğer evde kalan kişileri tanımazdı. Ama biz bazen tanıştığımızda kimin bizden olduğunu hissediyor ve anlıyorduk. Biz staja başladıktan sonra bize yavaş yavaş tedbire riayet etmemiz hususu anlatılmaya başlandı. …bu yapıda ciddi bir hiyerarşi söz konusuydu. Ben maaşımın bekarken %15’ini, evlendikten sonra ise %10’unu cemaate himmet olarak verdim. …Evde kalan kişi sadece ev abisini tanır. Kıdemsiz birinin üst abileri tanıma şansı yoktur. Staj esnasında bize namazınızı gizli kılın gerekirse zorunlu hallerde namazlarınızı cem edin diyorlardı. Ramazan orucunuzu tutun ancak gerekirse oruç tutmuyormuş gibi davranın diyorlardı. Bunun haricinde önemli bir husus da bize evliliğin faziletleri anlatılıyordu. …Evlilikten sorumlu abi, evlendirmeyi düşündüğü erkeğe gelerek erkekten bir vesikalık fotoğraf ve bir CV ister, devamında bu CV’yi ve fotoğrafı bir havuza atardı. Aynı işlemi bayanlar için de yapıyorlardı. Devamında evlilikten sorumlu abi kendince uygun gördüğü eş adaylarını birbirleriyle tanıştırıyordu.”
Yargı mensubu olarak görev yapmış olan ve ifadesine başvurulan …ya ait Kilis Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünce düzenlenen 23/06/2017 tarihli şüpheli ifade tutanağı: “17-25 Aralık süreci sonrası örgütün sivil imamı … kod adlı şahsın katıldığı …bir toplantıda sivil imam adlicilere hitaben ‘elinizde ...siyasal iktidara ilişkin yolsuzluk ihale usulsüzlüğü vs. gibi ses getirecek dosya varsa, bu tarz ses getirecek dosyaları bekletmeyin, hemen davasını açın.’ dedi. …Örgüt mensuplarının deşifre olmasını önlemek için tedbir ya da ruhsat diye tabir edilen yöntemler uygulanmaktaydı. Bu kapsamda örneğin; cuma namazına gitmememiz, adliyede namazları ima ile (göz ile) kılmamız, eğer mümkünse namaz vakti yetişiyorsa namazları cem ederek (birleştirerek) evde kılmamız, ramazan ayında eğer belli olacaksa oruç tutmamamız ve gerektiğinde alkol almamız talimatlandırılmıştı. …Bizim mezuniyet balomuzda, o dönemki yargı bürokrasisinin hassasiyeti de gözetilerek protokol masalarından görülecek açıdaki ön sıra masalara hep örgüt üyeleri oturtulmuş ve bunlara alkol almaları talimatlandırılmıştı diye biliyorum. …Seçim [2014 HSYK seçimi] süreciyle ilgili son olarak belirtmek istediğim, örgütün ByLock üzerinden birbirleriyle haberleşerek Facebook’taki hâkim-savcı gruplarında ya da adalet.org’da organize bir şekilde hareket ederek bağımsız aday tanıtımlarının altına adayı övücü, parlatıcı, adayı ön plana çıkartıcı yorumlar yapılmasının sağlanmasıydı. Buna örnek olarak bir olay anlatayım; … mahkemede yanıma gelip bana tefonundaki ByLock mesajını okuttu. Yazının içeriğinde; --Tüm arkadaşların dikkatine, şu gün şu saatte Facebook’taki hâkim savcı gruplarında ve adalet.org’da ‘[...] …’ isimli bir paylaşım yapılacaktır. Paylaşımın altına bağımsız aday [...]yi övücü yorumlar yapıp destekleyelim.-- …Görüldüğü üzere örgüt sosyal medyada organize bir şekilde hareket ederek seçimde başarılı olmayı amaçlamıştır. ...FETÖ yargı mensuplarını T1, T2, T3, T4, T5 üst başlığı/ tasnifi adı altında grup grup, hücre tipi yapılandırılmıştır. T3’teki bir kişinin ekstra bir tanışıklık yoksa diğerlerini bilmesi mümkün olmadığı gibi, yine T3 altında yer alan grupların da birbirini tanımaması genel kuraldır. Tedbir denilen gizlilik kurallarına riayet edilerek bu gizliliğin sağlanması amaçlanmıştır. Ama özellikle Ankara’da staj döneminde bu gizliliği sağlayamadılar. Bir çok farklı gruba mensup kişi birbirlerini bir şekilde tanıdı veya başkasından duymak suretiyle öğrendi. Ancak tedbire son derece riayet edenler kendilerini gizleyebilmiştir.”
Yargı mensubu olarak görev yapmış olan ve ifadesine başvurulan ….ye ait … Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 18/10/2016 tarihli sorgulama tutanağı: “Taşra yapılanmasında o dönemki adı ile cemaatin bu yapılanması profesyonel olarak yürütülüyordu. 2002 yılından itibaren taşra yapılanması kendi içerisinde T1, T2, T3, T4, T5 şeklinde bölümlere ayrılmıştı. ("T" taşra anlamına gelen yapılanmayı simgelerdi). T1 grubu 39 bin sicilden daha önce gelenlerdi. T2 grubu 39 bin, 42 bin sicillileri, T3 grubu 92 bin 109 bin arası sicillileri, T4 grubu daha sonraki sicillileri,T5 grubu 125 bin ve sonraki sicillileri ifade ederdi.”
Sonuç olarak FETÖ'nün, yıllar itibarıyla takiye (olduğundan farklı görünme) esasına dayanan uzun vadeli bir projenin aşamalarını izleyerek kurduğu strateji doğrultusunda, kamu kurumlarında ve yargı organlarında demokratik devlet düzeninden ayrıksı ve ona paralel şekilde teşkilatlanmak suretiyle ülkenin bağımsızlığını, bütünlüğünü ve demokratik hukuk devletini tehdit edici, anayasal düzene sadakat yükümlülüğüne aykırı davranışlar gösteren bir yapılanma hâline geldiği anlaşılmaktadır. Nitekim bu yapılanma tarafından 15 Temmuz 2016 gecesi anayasal düzene, demokratik kurumlara ve bizatihi Türk Milletine karşı darbe teşebbüsünde bulunulmuştur.
Darbe teşebbüsünün bertaraf edilmesini takip eden günlerde, söz konusu kalkışmaya dâhil olan kişilerin telefon konuşmaları ve mesajları ortaya çıkmıştır. Anayasa Mahkemesinin Aydın Yavuz ve diğerleri (B. No: 2016/22169, 20/06/2017) kararında da yer alan, darbe teşebbüsünün şüphelilerinden olan Komiser Yardımcısı ...nin telefonunda bulunan mesajlar bunlara örnek teşkil etmektedir. ...nin telefonunda, "önemli, durum kötü, çok acil duyuru. tüm il ve ilçe imamlarını, abilere, ablalara, kurum imamlarına iletin, tüm hizmet mensupları darbeyi şiddetle kınayan açıklama yapsın, meydanlara inip kendisini kamufle etsin, resim çekilip sosyal medyada yayınlasın, demokrasi, seçilmiş irade falan desinler, ama fazla da asla muhterem hoca efendinin adı geçmesin açıklamalarda, hepimizi alabilirler, herkes -darbeden haberim yok TV'de gördüm ilk kez- desin, asla hükümete ve Tayyibe karşı olumsuz bir paylaşım yapmayın, bu gurubu kapatıyorum şimdi" şeklinde mesajların bulunduğu tespit edilmiştir.
3) Demokratik Anayasal Düzene Sadakat Yükümlülüğü
AİHM "demokratik bir devletin, memurlarından anayasal prensiplere sadakat göstermesini isteme hakkı bulunduğunu" belirtmektedir (Sidabras ve Džiautas/Litvanya, B. No: 55480/00 ve 59330/00, 27/07/2004, § 52; Volkmer/Almanya (k.k.), B. No: 39799/98, 22/11/2001; Petersen/Almanya, B. No: 39793/98, 22/11/2001). AİHM'e göre "kamu çalışanlarının devlete sadık kalmaları genel yararı korumakla ve güvence altına almakla yükümlü devlet otoriteleri ile çalışmalarının doğasında bulunan bir şarttır." (Sidabras ve Džiautas/Litvanya, B. No: 55480/00 ve 59330/00, 27/07/2004, § 57; Žičkus/Litvanya, B. No: 26652/02, 07/04/2009, § 28).
AİHM kararlarında yer alan sadakat yükümlülüğüne ilişkin yukarıda belirtilen ilkelerin hâkimlik ve savcılık mesleği açısından yorumlanması gerekmektedir.
Anayasa'nın "Hâkimlik ve savcılık mesleği" kenar başlıklı 140. maddesine Danışma Meclisi tarafından yazılan gerekçede "... Adalet tevzii herşeyden önce güvenilir nitelikte olmalıdır. Bu hizmeti görenlerin tarafsızlıklarından şüphe edilmesi, hizmetin tam olarak yerine getirilmiş olduğunun kabulüne engeldir. Bu itibarla görevlerinde özel hayatlarında tarafsızlıklarına dair bir davranışta bulundukları sanısını verecek hareketlerden sakınmak zorundadırlar." denilmektedir.
Bu bağlamda, yargı mensuplarının sadakat yükümlülüğü memurlardan farklı olarak "bağımsızlık" ve "tarafsızlık" ilkeleri çerçevesinde hukuk devletine ve demokratik anayasal düzene sadakat yükümlülüğü olarak ortaya çıkar.
Üstün bir kamu gücü yetkisi niteliğindeki yargı yetkisini kullanan hâkim ve savcıların, Anayasa gereği tarafsız ve bağımsız olarak görev yapmaları, Anayasa'ya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm vermeleri ve anayasal düzene sadakat göstermeleri, hukuk devletinde demokratik toplum düzeninin korunması açısından büyük önem arz etmektedir.
4) Dava Konusu Edilen Kararın Hukuki Niteliği
Anayasa’nın 139. maddesinde hâkim ve savcıların görevlerinin sona ermesi sonucunu doğuran işlemler, disiplin cezaları ve meslekte kalmalarının uygun olmadığı yönünde verilen kararlar olarak ikiye ayrılmıştır. 24/02/1983 tarihli ve 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu'nun "Hâkimlik ve savcılık görevlerinin sona ermesi" kenar başlıklı 53. maddesinde de disiplin cezası niteliğindeki meslekten çıkarma işlemi ile hâkimlik ve savcılık görevinin sona ermesi sonucunu doğuran diğer işlemler ayrı ayrı belirtilmiştir.
Dolayısıyla 667 sayılı KHK'nın 3. maddesi uyarınca hâkim ve savcıların meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin kararların, bu kişilere disiplin cezası verilmesine ilişkin kararlardan ayrı nitelikte olduğu konusunda duraksama bulunmamaktadır.
Dairemizin, Danıştay Başkanlığının internet sitesinde güncel kararlar başlığı altında yayımlanmış olan, 04/10/2016 tarih ve E:2016/8196, K:2016/4066 sayılı kararında da belirtilmiş olduğu üzere 667 sayılı KHK'nın 3. maddesi uyarınca terör örgütlerine veya MGK'ca Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen yargı mensuplarının, “meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına" ilişkin kararlar, adli suç veya disiplin suçu işlenmesi karşılığında uygulanan yaptırımlardan farklı olarak terör örgütleri ile millî güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen yapıların kamu kurum ve kuruluşlarındaki varlığını ortadan kaldırmayı amaçlayan “olağanüstü tedbir" niteliğindedir.
Bu kapsamda, ülkenin içinde bulunduğu tehdidin ortadan kaldırılması ve bozulan kamu düzeninin ivedi şekilde yeniden tesis edilmesi amacıyla 667 sayılı KHK'nın 3. maddesi ile “terör örgütleri ile millî güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen yapılara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen” üstün kamu gücü yetkisi kullanma ayrıcalığına sahip bu kişiler hakkında uygulanmak üzere olağan dönemdeki yaptırımlardan farklı olarak olağanüstü nitelikte yeni bir tedbir getirilmiştir.
Terör örgütleri ile millî güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen yapılara üyelik, mensubiyet, iltisak veya bunlarla irtibat, anayasal düzene sadakat yükümlülüğünün yitirildiğini ortaya koyan ve hâkim ve savcılar hakkında bahse konu olağanüstü tedbirin uygulanmasını gerektiren hâllerdir. Yukarıda yer verilen yapılara üyelik ve mensubiyet olmasa da bu yapılara iltisaklı veya bunlarla irtibatlı bulunulması hâli de anılan tedbirin uygulanabilmesi için yeterlidir. Nitekim davalı idare, yargı mensupları hakkında aldığı meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin kararları, anılan yargı mensuplarının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve iltisaklarının sabit olduğu gerekçesiyle tesis etmiştir.
Anayasa Mahkemesi 14/11/2019 tarih ve E:2018/89, K:2019/84 sayılı kararında iltisaklı kavramını ''kavuşan, bitişen, birleşen'', irtibatlı kavramını ise ''bağlantılı'' olarak tanımlamıştır. Bu kavramlar ile kişilerin cezai sorumluluğunu gerektiren örgüte üyelik ve mensubiyet kavramlarına nazaran terör örgütleri ile daha az yoğun ve atipik bir bağlantının vurgulandığı açıktır. Bu kapsamda kişilerin terör örgütleri ile irtibat ve iltisaklarının ortaya konulabilmesi için, örgütün amaçlarının gerçekleştirilmesi ya da örgütten yarar sağlamak maksadıyla gerek örgütten gelen talimatlar doğrultusunda gerekse inisiyatif alarak bulundukları hal ve hareketler neticesinde örgüte veya kendilerine yarar sağladıkları ya da örgüt ile amaç birliği veya sosyal birliktelik görünümü içinde oldukları yönünde kanaat oluşması yeterli olacaktır.
Bu bağlamda, üstün bir kamu gücü yetkisi niteliğindeki yargı yetkisini kullanan yargı mensupları yönünden örgüt ile irtibat ve iltisak hususu değerlendirildiğinde, yetki ve nüfuzlarını kullanarak örgütün amaçlarını gerçekleştirmesi için ya da örgütün talimatları doğrultusunda kendilerine veya başkalarına yarar sağlamak için bir takım hal ve hareketlerde bulunmak suretiyle demokratik anayasal düzene sadakat yükümlülüklerini ihlal ettikleri yönünde bir kanaat oluşması halinde örgüt ile irtibat ve iltisaklarının bulunduğunu söylemek mümkün olacaktır.
5) Kişiselleştirme ve Delillerin Değerlendirilmesi
İptal davaları idarî işlemlerin yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan davalardır. İdari işlem ise idarenin kamu gücü kullanarak tek taraflı olarak tesis ettiği hukuki sonuç doğuran işlemdir. İdareyi işlem yapmaya sevk eden maddi ve hukuki etkenler ise idari işlemin sebep unsurunu oluşturmaktadır.
Görülmekte olan davada davalı idareyi dava konusu işlemi yapmaya sevk eden maddi sebep ülkenin içinde bulunduğu tehdidin ortadan kaldırılması ve bozulan kamu düzeninin ivedi şekilde yeniden tesis edilmesini temin etmektir. Hukuki sebep ise bunu gerçekleştirmek için Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu tarafından 20/07/2016 tarihinde, ülke genelinde 21/07/2016 Perşembe günü saat 01.00'den itibaren geçerli olmak üzere doksan gün süreyle olağanüstü hâl ilan edilmiş olması ve yine Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin çıkartılan ve 23/07/2016 tarihli ve 29779 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe konulan 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamedir.
667 sayılı KHK'nın 3.maddesinin 1.fıkrasının öngördüğü üzere Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen hakim ve savcılar hakkında meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunca karar verilir hükmü gereğince davacı hakkında dava konusu işlem tesis edilmiştir.
Davacı hakkındaki Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu yönünde davalı idarece yapılan değerlendirmenin de kuşkusuz keyfiyetten uzak olması gerekir.
Diğer yandan, 23/01/2017 tarih ve 29957 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 685 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 11 inci maddesinin ikinci fıkrasıyla; "22/7/2016 tarihli ve 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin 3 üncü maddesinin birinci fıkrası ile 18/10/2016 tarihli ve 6749 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrası kapsamında meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına karar verilenler, kararın kesinleşmesinden itibaren altmış gün içinde ilk derece mahkemesi olarak Danıştaya dava açabilir." Hükmü getirilerek söz konusu işlemler yargı denetimine açılmış ve ilgililere davalı idarece haklarında bu çerçevede tesis edilen işlemlere karşı yargı yoluna başvurabilme imkanı tanınmıştır.
Bu kapsamda, dava konusu işlemin sebep unsuru yönünden hukuki denetiminin yapılabilmesi; bu değerlendirmeyi doğrulayan maddi sebeplerin yargılama esnasında davalı idarece somut şekilde ortaya konulmasına ve izah edilmesine bağlıdır. Bu konudaki yükümlülük şüphesiz dava konusu işlemi tesis eden davalı idareye aittir ve etkili bir yargı denetimi yapılabilmesi için gereklidir. Bu husus, "adil yargılanma ilkesi" ile bu ilkenin tamamlayıcısı olan "çelişmeli yargı ilkesi" ve "silahların eşitliği" ilkesi kapsamında Anayasa Mahkemesi kararlarında ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında da vurgulanmıştır. Anılan tüm unsurlar bir arada sağlandığı takdirde hakkaniyete uygun adil bir yargılamadan söz edilebilecektir.
Her ne kadar dava konusu işlemin, ülkenin içinde bulunduğu tehdidin ortadan kaldırılması ve bozulan kamu düzeninin ivedi şekilde yeniden tesis edilmesi amacıyla tesis edilen “olağanüstü tedbir" niteliğinde olması nedeniyle anılan işlemin dayanağı olan deliller, davalı idare tarafından dava konusu işlemin tesisinden sonra tespit edilerek dosyaya sunulmuş ise de bu delillerin terör örgütleri ile millî güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen yapılara üyelik, mensubiyet, iltisak veya bunlarla irtibatı ve anayasal düzene sadakat yükümlülüğünün yitirildiğini ortaya koyan geçmişe ilişkin olay ve olgular olduğu görüldüğünden dava konusu işlemin hukuka uygunluğunun yargısal denetiminde dikkate alınabileceği tabiidir. Bu bağlamda davalı idare, tesis ettiği işlemin sebep unsurunu ortaya koyabilmek için bütün imkanlarını kullanarak (teftiş birimini harekete geçirmek, tanık dinlemek, sosyal çevre araştırması yaptırmak, Emniyet Genel Müdürlüğü birimlerince yapılan tespitleri değerlendirmek, tanık ifadelerinde yer verilen hususları değerlendirmek vb.) elde ettiği lehe ya da aleyhe delilleri sunması gerekir.
Davalı idare tarafından dosyaya sunulan davacıya ilişkin deliller aşağıda irdelenmiştir.
a)Davacının Kendi Beyanı ve Davacı Hakkındaki Tanık Beyanı:
a-1)Davacının şüpheli sıfatı ile verdiği beyanı yönünden;
Davacı hakkında … Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 05/04/2017 tarihli şüpheli ifade tutanağında şu ifadelere yer verilmiştir: " SORULDU: Öz geçmişinizi ve eğitim hayatınızı anlatınız ve üniversiteye hazırlık sırasında dershaneye gittiyseniz, hangi dershaneye gittiniz?1989 Erzurum doğumluyum. İlkokulu 4. Sınıfa kadar … İlköğretim okulunda okudum. 1999 depreminde anne ve babamın vefat etmesi sebebi ile Bursa'ya dayım …'nin yanına gittim. Onlar beni evlat edindiler. Kalan eğitimimi … İlköğretim okulunda tamamladım. … Fen Lisesini kazanmama rağmen dershane hocalarımın yönlendirmesi ile Kütahya Tavşanlı'da bulunan … Kolejini burslu kazandım. Üniversiteyi 2006 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini kazandım. Lise 2 ve lise 3 yıllarında Tavşanlı'da tek dershane olan … Dershanesine gittim. Eğitim hayatımda gittiğim … ilköğretim okulu, … Koleji ve gittiğim … Dershanesi FETÖ / PDY bağlantılıdır. SORULDU: Geçmişte FETÖ/PDY örgütüne ait evlerde veya yurtlarda kaldınız mı? İlköğretim döneminde ailemin yanında kaldım. Daha sonra Tavşanlı'da özel okulu kazanınca bu okula yurtta kaldım. Üniversiteyi kazandığımda kayıt için Ankara'ya gittiğimde Ankara Üniversitesinin Tandoğan kampüsünde kayıtların yapıldığı açık alanda beklerken … isimli biri benim yanıma geldi. Bu kişi benim ismimi biliyordu. Daha önceden bu kişiye ismimin verildiğini düşünüyorum. … isimli şahıs beni bir cemaat evine götürdü. Yanımda bulunan üvey babam … cemaat evinde kalmamı teşvik ettikten sonra cemaat evine yerleştim. Daha sonra beni bu eve yerleştiren şahsa bana namaz kılmak yada ibadet hususunda dayatma yapmaları halinde Ankara'da iki amcam olduğunu onların yanında kalacağımı söyledim. Üniversite eğitiminde de ilk üç yıl Ankara'da Bahçelievler'de bulunan üçüncü caddede … Müdürlüğünün hemen karşısında bulunan apartmandaki ikinci katta kaldım. Aradan uzunca bir süre geçtiği için tam adresini hatırlamıyorum. Normalde cemaat evlerinde kalanların yeri belirli periyodlarla değişmesine rağmen üç yıl boyunca aynı evde kaldım. Bunun sebebi de onların görüşlerine ve kurallarına çok bağlı olmamam sebebi ile beni evlerinde tutabilmek maksadıyla bunları yaptılar. Cemaat evinde birlikte kaldığım hukuk fakültesinden …., …. ve …. isimli arkadaşlarım ile birlikte bahsettiğim evde birlikte kaldım. Bu kişiler hakim ve savcılık yaparken haklarında FETÖ PDY Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma suçundan ihraç edildiler. Ara ara evde kalan kişilerden Hukuk Fakültesi okuyan soyismini bilmediğim … isimli kıvırcık saçlı bir çocuk vardı. Onun ismini de pek rastlanmayan bir isim olması sebebi ile hatırlıyorum. Bunun dışında başka hukuk fakültesi öğrencisi kimse benim kaldığım evde kalmadı. Şuan hakim yada savcı olduğu konusunda bilgi sahibi değilim. Birlikte kaldığım ..., …. ve ….'nin 2009 yılında mezun olmasından sonra cemaat evinde namaz kılmak , sohbetlere katılmak ve bunun gibi bir takım zorunluluklardan dolayı rahatımın kaçacağını düşünerek Bursa ilinde şuan avukatlık yapan ve FETÖ / PDY ile bağlantısı olmayan … isimli arkadaşım ile birlikte ayrı bir ev tutarak üniversitenin son senesinde birlikte kaldık. Cemaat evinde kaldığım süre içerisinde eve çok bağlı değildim. Sadece eşyalarım orada bulunuyordu haftalık yemek yada bulaşık nöbeti için eve gidiyordum. Bunun dışında çoğu zaman amcalarıma gidiyordum yada sadece geç saatlerde yatmaya gidiyordum.SORULDU: FETÖ/PDY'ye ait evlerde veya yurtlarda sohbet adı altında yapılan görüşmelere katıldınız mı? Katıldıysanız nelere şahit oldunuz? İlkokulda herhangi bir cemaat sohbeti uygulaması yoktu. Lisedeyken kaldığım pansiyonda okul sonrası verilen dinleme molasından sonra kendi sınıfımızdaki arkadaşlarımızla birlikte bizden sorumlu belletici abisinin odasına giderek risalei nur okuma ve Fetullah Gülen kitaplarından bölümler okuma şeklinde faaliyetler olurdu. Başımızdaki kişi okur bizde bunu dinlerdik. Zaten bu okulda rutin bir uygulamaydı. Okulda hatırladığım kadarıyla tarih öğretmeni …., Fizik öğretmeni … hoca ve belletmen abi olan … isimli kişilerin olduğunu hatırlıyorum. Okullar kapatılana kadar bu kişiler bahsedilen okullarda çalışmaya devam ettiler. SGK kayıtlarından başka kimlerin olduğu tespit edilebilir. 2006 -2007-2008 yıllarında toplamda üç defa kaldığımız evde sohbete katıldım. Oda evde bir yıl kaldıktan sonra birlikte kaldığım arkadaşlarımla … yada … bize gelerek evin bir yıldır dağıtılmadığını, bu evin dağıtılacağı yönünde bilgi geldiğini söyledi. Bir müddet sonra bölge abisi olan soyismini bilmediğim gözlüklü kıvırcık siyah saçlı kilolu … isimli bir şahıs gelerek evi dağıtacaklarını söyledi. Bu durumda bizde evden ayrılacağımızı söylememiz üzerine bundan vazgeçtiler. Yine üçüncü sınıfın başında da benzer bir şekilde evi dağıtma yönünde girişimde bulunuldu. Daha sonra bu uygulamadan yine vazgeçtiler. Tahmin ettiğim kadarıyla evden ayrılmamız halinde bizim cemaatten kopmamızdan endişe ettiklerinden böyle bir uygulamaya gittiler. Toplamda yukarıda anlattığım şekilde kaldığım evde yapılan üç sohbete katıldım. Bu sohbetlerde hatırladığım kadarıyla risalei nur'dan bölümler okundu. ... ve …. ise bana göre daha dindarlardı beş vakit namazlarını kılar sohbetlere farklı evlere giderlerdi. SORULDU: Mesleğe giriş sürecinde yaşadıklarınızı anlatınız. Hangi tarihte hangi sınav ile girdiniz? Bu süreçte FETÖ/PDY 'ye ait herhangi bir çalışma evine yahut dershaneye gittiniz mi? Gittiyseniz burada kimlerle birlikte bulundunuz? 2009 yılında cemaat evinden ayrılarak üniversitenin son yılında yukarıda ismini verdiğim arkadaşımla ayrı bir evde kalarak 2010 yılında mezun oldum. Arkadaşımın Amerika'ya dil kursuna gitmesi sebebi ile ev kirasını tek başıma karşılayamayacağımdan ötürü evi kapatarak Ankara'da amcam ...'nin evinde sınavlara hazırlandım. 2010 yılı aralık ayında yapılan hakimlik savcılık sınavını kazandım. Ancak 2011 yılı Şubat ayında yapılan mülakatta elendim. Bu mülakatta benim sıralamamdan sonra bulunan 23 kişi daha sınavı kazanmıştı. Muhtemelen cemaatle irtibatımı devam ettirmiş olsaydım o mülakatımı bende kazanırdım. Daha sonra elendiğim mülakattan kısa bir süre sonra yapılan 2011 yılı nisan ayındaki sınavı kazandım. Sınavın mayıs ayında yapılan mülakatını alınacak 300 kişi arasında 237. Sırada olmam ve sıralamamın da iyi olması sebebi ile referans talebinde bulundum. Bana referans olan kişiler şuan Cumhur Başkanlığı Devlet Denetleme kurulunda görev yapan müfettiş … bana referans oldu. Bunun dışında ..., …. ve … Valisi olan ismini hatırlamadığım kişiler referans oldu. Benim cemaat evinden ayrıldığım dönemde herkes sınav evlerinde hazırlık yaparak cemaat referansı ile mesleğe girmek için çabalarken ben aksi yönde bunlardan uzak durdum. Referanslarımdan hiçbirisi cemaat ile bağlantısı olan kişiler değildi. Yukarıda da belirttiğim gibi herhangi bir çalışma evine yada dershaneye gitmedim.SORULDU: Meslek sırasında hangi yerlerde, hangi tarihlerde, hangi ünvanlarla görev yaptınız? Görevlere atanırken talebiniz var mıydı? 2013 yılı mayıs ayında İzmir'in Kınık ilçesine savcı olarak atandım. Arada askerlik görevimi yerine getirdikten sonra 2015 yılı Temmuz ayına kadar burada görev yaptım. Daha sonra Hakkari Şemdinli'ye kendi tercihimle kararname kapsamında olmamama rağmen gittim. Darbe girişim sırasında Şemdinli'de çalışıyordum. 2016 yılı Eylül ayındaki kararname ile de Sakarya 'ya atandım. O tarihten itibaren de orada çalışıyorum. SORULDU: Meslek sırasında FETÖ/PDY terör örgütü ile iltisaklı herhangi bir kişi ile çalıştınız mı? Sohbet toplantılarına katıldınız mı? Kınık ilçesinde herhangi bir FETÖ PDY Terör Örgütü ile iltisaklı bir kişiyle çalışmadım ancak Şemdinli'de görev yaparken … isimli kişi bu yapıya mensuptu. Zaten herkes tarafından da biliniyordu. Nitekim FETÖ PDY silahlı terör örgütü kapsamında hakkında işlem yapıldı. Bu kişi zaten açık bir şekilde 2014 yılı HSYK seçimlerinde … ile yaka yakaya gelerek gelerek tartıştığını, o yüzden kendisini sürdüklerini söylüyordu. Konuşmalarından hal ve hareketlerinden bu kişinin yapıya mensup olduğunu anladım. Zaten 2015 temmuz 2016 sonrasına yapılan soruşturma sonrasında bu kişinin evinde yapılan aramaya katıldığımda Fetullah Gülen'e ait kitapları da buldum. Bunun dışında başkaca bildiğim kimse yoktur. Bu tespitimde bu yapının içinde olduğum için değil, kişinin kendisini her hali ile FETÖ PDY mensubu olduğunu belli etmesinden kaynaklamasıdır. SORULDU: FETÖ/PDY tarafından organize edilen yurt içi veya yurt dışı gezilere katıldınız mı? Hangi tarihlerde yurt dışında bulundunuz? Lise eğitimimde … Koleji'nin düzenlemiş olduğu Ankara ve İstanbul gezilerine katıldım. Buda her okulun yapmış olduğu okul gezisi anlamında düzenlenmiş bir geziydi. Yurtdışına hiç çıkmadım. Pasaportum dahi yoktur. SORULDU: Geçmişte veya hala herhangi bir gazete, dergi ve benzeri yayın aboneliğiniz oldu mu? Olduysa hangi yayınlar? Hayır yok. SORULDU: Hangi banka geçmişte işlem yaptığınız banka ve finans kurumları hangileridir? …, … bankası ve … bankasında hesaplarım vardır. Araba alacağım zaman da 2015 Ocak ayında …'tan kredi çekmiştim. Kredi sebebi ile hesap açılmıştı.SORULDU: FETÖ/PDY ile iltisaklı olduğu düşünülen yurt içi veya yurt dışı banka ve finansal kuruluşa herhangi bir para transferi yaptınız mı? Hesabınız var mı? Kesinlikle herhangi bir para transferi yapmadım. SORULDU: Meslek sırasında yurtdışana eğitim, dil öğrenimi veya mesleki ziyaret kapsamında gönderildiniz mi? Gönderildiyseniz hangi tarihlerde ve ne süre ile gönderildiniz? Hayır gitmedim. SORULDU: Fetö PDY'ye ait dernek yurt içi veya yurt dışı evlere dini duygularla da olsa kurban veya bağış adı altında herhangi bir yardımda bulundunuz mu? Hayır. SORULDU: FETÖ/PDY yapılanmasının illegal bir yapılanma olduğunu fark ettiniz mi? Fark ettiyseniz ne zaman fark ettiniz? 17/25 Aralık olaylarından sonra bu yapının illegal bir yapılanma olduğu hususunu farkettim. Zaten bu süreçten daha önce 2009 yılında bu yapıya ait evden ayrıldıktan sonra bu kişilerle herhangi bir irtibatım olmadı. Sadece ..., …. ve …. ile okuldan arkadaşlarım olması sebebi ile arada görüşmüşlüğüm olmuştur. Bu kişilerinde yapı ile bağlantılarını kestiklerini biliyorum. SORULDU: Bu yapılanmanın sizin ile bir teması oldu mu? Herhangi bir talepleri oldu mu? Oldu ise bu talepleri size kim iletti? Bu doğrultuda bir çalışma yapıp talebi yerine getirdiniz mi? Hayır. SORULDU: 2014 HSYK seçimlerinde sandık başında müşayitlik yaptınız mı? Oy sayımını kameraya aldınız mı?Hayır yapmadım.SORULDU: 15 Temmuz 2016 akşamı yapılan darbe girişiminden ne zaman haberdar oldunuz. Bu hususta önceden size herhangi bir bilgi verildi mi? İmada bulunuldu mu? Bilgi verildi veya bilgi verildiyse veya imada bulunulduysa hangi şahıslar tarafından bulunuldu? 15 Temmuz 2016 günü darbe teşebbüsünü haberlerden öğrendim. 14 Temmuz'da yaz kararnamesi ile Şemdinli'ye atanan hakim … ile birlikteydim. Bu hususta o akşam nerede olduğum ve neler yaptığım …'ya sorulabilir. SORULDU: FETÖ/PDY terör örgütü mensupları tarafından kullanılan şifreli ByLock, Eagle, Kakao gibi uygulamaları kullandınız mı? Kullandıysanız kim tarafından yüklendi? Kullanıcı kimliğiniz nedir? Kimlerle ne şekilde mesajlaştınız? Hayır kullanmadım. SORULDU: Menfi takip heyeti (havuzu) dava takip havuzu, istişare heyeti kavramlarını duydunuz mu? Bu heyetlerin kimlerden oluştuğunu iş ve işlemlerin neler olduğunu biliyor musunuz? Hayır duymadım. SORULDU: Göreviniz süresince söz konusu örgütün talimatı telkini veya tavsiyesi ile herhangi bir işlem yaptınız mı? Hayır yapmadım. SORULDU: FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyesi olduğunu düşündüğünüz yada bildiğiniz kimse var mı?Yukarıda da belirttiğim gibi üniversitede kaldığım cemaat evinde bir ara kalan … isimli şahsın bu yapıya mensup olduğunu düşünüyorum. Ancak hakim savcı olduğu hususunda bir bilgim yok. Bunun dışında hukuk fakültesinde benden bir alt sınıftan okuyan … isimli şahıs da bir ara bizim eve gelmişti. Ancak farklı bir cemaat evinde kaldığını hatırlıyorum. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesine 2007 girişlidir. Bu kişiyle de halı sahada maç yaptığımız sırada tanıştım. Ve hukuk fakültesinde de okuduğunu da o zaman öğrendim. Şuan ne iş yaptığı hususunda bilgi sahibi değilim. FETÖ / PDY ile bağının devam edip etmediğini bilmiyorum. ... SORULDU: TCK 221/3 Maddesindeki ''Örgütün faliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmeden yakalanan örgüt üyesinin pişmanlık duyarak örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya el verişli bilgi verilmesi halinde hakkında cezai hükmü bulunmaz'' hükmü dikkate alınarak, bu maddeden yararlanmak ister misiniz, bu çerçevede verecek bilgileriniz var mı?Yukarıda da belirttiğim gibi FETÖ PDY bağlantılı evlerde 2009 yılına kadar kaldım. Daha sonra evden ayrılarak bağımı kopardım . Kazandığım hakimlik savcılık sınavının mülakatında elendim. Bu yapı ile bağlantım. Devam etmiş olsaydı bu mülakatta elenmezdim. TCK 221. Maddesi kapsamında pişmanlığa konu olacak herhangi bir eylemde bulunmadım. FETÖ PDY Terör Örgütüne ilişkin bildiklerimi yukarıda anlattım. Daha sonra aklıma gelen bir husus olursa dilekçe ile müracaat ederek bilgi vermek isterim. Eğer yukarıda bahsettiğim cemaat okullarında okumam ve evlerinde kalmam suç olarak kabul edilirse etkin pişmanlık hususundan yararlanmak isterim. SON OLARAK AÇIKLAMAK VEYA BEYAN ETMEK İSTEDİĞİNİZ BİR HUSUS VAR MI? 1999 yılında meydana gelen depremden sonra annem ve babamın vefat etmesi üzerine Bursa'da yaşayan dayım … beni yanına aldı. Çocukları olmaması sebebi ile beni evlat edindi. Eğitimime devam ettiği … İlköğretim okulu o dönem Bursa'da bulunan en iyi okuldu ve üvey babam …'nin orada okuyacağımı söylemesi sebebi ile bu okulda eğitim gördüm. Lise eğitimimi de … Fen Lisesini kazanmama rağmen okulun fiziki koşullarının kötü olması Tavşanlı'da bulunan … Koleji'nin de fiziki şartlarının daha iyi olması ve halı sahası bulunması sebebi ile yüzdeyüz burslu okumam sebebi ile tercih ettik. Üniversite eğitimimde de kaldığım cemaat evinin abisi olan … isimli şahısla bir nevi pazarlık ederek bu evde kaldım. Pazarlık hususu da dini sohbetler ve ibadetler hususunda zorlanmayacağımız teminatı almamız sebebiyleydi. Nitekim üçüncü sınıfın sonunda da rahatımın bozulacağını görmem üzerine bu evden ayrıldım. Kaldığım üç sene boyunca cemaat evindeki kalanlardan en zayıf halka ve bu yapı ile bağlantısı en az olan kişi bendim. Evin masraflarını evde kalan arkadaşlarımız arasından toplanacak para ile karşılıyorduk. Bölge talebe sorumlusu olan F. isimli şahsın kendi aramızda toplayacağımız paraları bölge abisi olan isimini hatırlamadığım bir kişiye vermemizi daha sonra ihtiyacımız olduğunda bu kişiden para almamızı söylediğinde bunu kabul etmedik. Evin var olan 1500 TL tutarındaki aidat ücretini üstlenerek maddi konularda bize karışmamalarını söyleyince bunu kabul ettiler. Evin finansmanını kendimiz sağladık sadece bu evde bulunan eşyalar cemaat tarafından karşılanmıştı. 2009 yılında ayrıldıktan sonra hakim savcılık sınavının mülakatında cemaat mensubu olmadığım gerekçesi ile elendim. Şimdi de FETÖ PDY bağlantım olduğu gerekçesi ile ihraç edildim. Sekiz yıl önceki böyle bir bağın ihraç sebebi olacağını bilseydim daha önceden gelir müracaatta bulunurdum.Bursa Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında üvey annem olan … Bursa Yenişehir'de bulunan cezaevinde FETÖ PDY soruşturması kapsamında tutukludur. Cezaevi kayıtları incelendiğinde bir kere bile ziyaretine gitmediğim görülecektir. … bildiğim kadarıyla sadece sohbetlere katılırdı herhangi bir başkaca husus varmıdır bilmiyorum. Ancak üvey babam olan …'nin hakkında da benzer bir soruşturma olduğunu biliyorum. Bu kişiler ile cemaat bağlantıları sebebiyle kendilerine tavır koydum. Hatta Şemdinli'ye de ailevi sorunlar sebebi ile aramızın kötü olmasından dolayı kendi tercihimle gittim. Kınık'ta birlikte çalıştığım şuan İzmir Bayındır Hakimi ..., İstanbul Anadolu Hakimi …., Ürgüp Cumhuriyet Savcısı ..., Şemdinli Cumhuriyet Savcısı …. ve vekilim olan … ailem ile aramın iyi olmadığı hususlarına şahittirler. Kınık'ta çalıştığım son sene içerisinde üvey babam … ile irtibatım çok azdı. ….'nin Bankasya'da çalışmışlığı vardır. Bu banka ile de gerek kredi çekmek gerekse de başla işlemler ile çalıştığını biliyorum. Fetullah Gülen'in çağrısı ile bu bankaya para yatırdığını düşünmüyorum. Hatta o dönem maddi sıkıntıları vardı. Üvey annem olan …'ye gönderdiğim para ile geçimlerini sağlıyorlardı. İhraç edildiğim gün olan 03/04/2017 günü üvey babam …. beni kullandığım numaradan aradığında telefonlarına yanıt vermedim. Daha sonra whatsap programından kendisi yazdı. Cevaben de beni kesinlikle aramamasını cenazemden gayrısını gelmemesini söyledim. Kayıtları getirildiğinde ayrıntısı görülecektir. "
Davalı … Kurulu tarafından, davacının, "lise 2 ve 3. sınıfta Tavşanlı'da tek dershane olan … dershanesine gittiğini, eğitim hayatında gittiği … İlköğretim Okulu, … Koleji ve … Dershanesi FETÖ/PDY bağlantılı olduğunu, üvey babası olan …'nin cemaat evinde kalmasını teşvik ettiğini ve sonrasında cemaat evine yerleştiğini, 3 yıl boyunca aynı evde kaldığını, 2006-2007-2008 yıllarında kaldığı evde 3 defa sohbete katıldığını, 2009 yılında cemaat evinden ayrılarak arkadaşları ile özel evde kaldığını, üvey annesi olan …'nin Bursa Yenişehir de bulunan cezaevinde FETÖ/PDY kapsamında tutuklanıp tutuklu olduğunu, üvey babası olan … hakkında da benzer bir soruşturma olduğunu bildiği şeklindeki beyanı, yine davacının kendi ifadesinde geçen '… babam olur.Babam hakkında Bursa C.Başsavcılığınca başlatılan soruşturma kapsamında açılan kamu davasında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildi' şeklindeki beyanlarının davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve/veya iltisaklı olduğunu gösterir delil niteliğinde olduğu ileri sürülmüştür.
Davacı tarafından, 1999 Sakarya depreminde anne ve babasını kaybettiği, akabinde dayısı tarafından evlatlık olarak alındığı, kendi kararlarını verebildiği döneme kadar okul hayatı ve barınma ihtiyacının üvey babası tarafından verilen kararlara istinaden gerçekleştiği, lise yıllarında eğitim gördüğü süreçte söz konusu eğitim kurumlarının Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı özel eğitim kurumları olduğu, bu gerekçelerle eğitim gördüğü kurumlar nedeniyle terör örgütü ile irtibatı ya da iltisakı bulunduğunun kabulünün olanaksız olduğu, üvey annesi ve babasının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibatlı olduklarına dair haklarında soruşturma yapılıyor olmasının kendisini örgütle irtibatlı saymaya imkan vermeyeceği ileri sürülmektedir.
Yukarıda yer verilen davacının ifade tutanağı incelendiğinde, davacının ortaokul, lise ve üniversiteye hazırlık döneminde eğitim amacıyla FETÖ/PDY yapılanmasına ait okullara ve dershaneye gittiği, barınma amacıyla üç yıl süreyle kalmış olduğu FETÖ/PDY yapılanmasına ait evden sonraki aşamada ayrıldığı ve bu süreçten sonra herhangi bir irtibatının bulunmadığına dair beyanlarının, bir başka ifadeyle "barınma ya da eğitim saikiyle hareket ettiğinin" aksini ortaya koyabilecek bir tanık beyanı ya da bilgi ve belgenin davalı idarece dosyaya sunulamadığı görüldüğünden davacının anılan beyanları örgütle irtibat ve iltisaklı sayılması için yeterli bir delil olarak değerlendirilmemiştir.
a-2) Davacı hakkında tanık sıfatıyla ifade veren … isimli şahsın beyanı yönünden;
Yargı mensubu olarak görev yapmış olan ve ifadesine başvurulan …'ya ait,… Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 24/03/2017 tarihli sorgulama tutanağında şu ifadelere yer verilmiştir: "...Ben okulda iken tanıdığım … (meslekte iken ihraç edildi), yine … (halen Zongulda evrek'te meslekte) ve … isimli meslekten iken ihraç edilen arkadaşlarımın cemaat evinde kaldıklarını öğrenmiştim. Bunların hepsi hukukçu oldukları için dersleri iyiydi ve bütünlemeye kalmamışlardı. Kendileri ile birlikte kalmak istediğimi söyledim. Onlarda cemaatten ayrılmayı düşünüyorlardı. Çünkü cemaatin görev verme gibi baskılarından sıkılmışlardı. Bu nedenle hep birlikte ev tutmaya karar verdik. Babamın da emekli olması nedeniyle maddi durumunda düzelme oldu. Ben ilk senede cemaat evinde kalmama rağmen eve kira parası ve yemek bedeli olarak yaklaşık 250 TL veriyordum. Yazın ben memlekete gidince …'nın babası … ve diğer üç arkadaşım Ankara'ya gelip yaklaşık iki hafta boyunca ev aradılar. Bende telefonda sürekli görüşüyordum. Ancak bulunan evleri …'nın babası "buraya köpek bağlasan durmaz” diyerek kabul etmemesi nedeniyle ev tutma hayalimiz gerçekleşmedi. Yine cemaat sorumlusu olan ve ismini … olarak bildiğim ve Trakyalı olduğunu bildiğim ancak kimlik bilgilerini ve bölümünü bilmediğim şahıs "size başka bir ev ayarlayalım, size görev vermeyelim” diyerek arkadaşlarımı ikna etmiş. Arkadaşlarımda "biz birlikte kalalım” diyerek beni çağırdılar. Bu ev … Mahallesinde … binasının karşısındaki üçüncü katta bulunan bir evdi. Bu evde de bizden başka … ve … isimli ikisi de Bursa'lı olan ve Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde okuyan arkadaşlarımda vardı. Diğer üç arkadaşım ise Kütahya'daydı. … ve … bizim bir alt sınıfımızdı. …'in şu an Şemdinli savcısı olarak görev yaptığını hatırlıyorum. …'in ise Bursa ilinde avukatlık yaptığını biliyorum. Bu evde ben iki yıl kaldım. Bu evin abisi yoktu. Bekar evi gibiydi. Evde denetim de yoktu. Bir serbestlik vardı. Cemaatte yasak olmasına rağmen … ve … gizli saklıda olsa sigarada içerlerdi. Bu evde kalırken yine kira ve giderler için para veriyorduk. Evin bütün sorumluluğu evde kalan kişilere aitti. Masrafları bölüşüyorduk. Bu evde cemaaten gelip sohbet veren ya da bizi denetleyen kimse yoktu. İkinci sınıfın sonunda … bizim kalmakta olduğumuz bu evden ayrılarak cemaat içerisinde görev aldı. Bir dönem esnaflarla ilgilendiğini biliyorum. Ancak kod adı kullanıp kullanmadığını bilmiyorum.Arada sırada bizim kaldığımız eve ismini … olarak bildiğim cemaat mensubu şahıs "napıyorsunuz gençler” diyerek gelirdi. Ancak bunun haricinde bu evde cemaat sohbeti ya da başkaca bir örgütsel faaliyet olmadı. Hatta cemaat yapısı içerisinde bizim bu durumumuzdan rahatsız olunup "bunları adam edelim, evi dağıtalım” şeklinde konuşmalar geçtiğini duyduk. Ben ve diğer arkadaşlarım üçüncü sınıfın sonuna kadar bu şekilde kaldık. Ben üçüncü sınıfın sonuna geldiğimde bu evden ayrıldım. … ve … de kendileri üçüncü sınıfı bitirdiklerinde bu evden ayrıldılar ve üniversitenin son sınıflarında iken bu evden ayrılarak kendileri ev tuttular. Bunların tuttukları ev cemaat evi değildir.İkisinin tuttugu ev bekar evidir. ..."
Davalı Hakimler ve Savcılar Kurulu tarafından dava dosyasına sunulan savunma dilekçesi eki bilgi ve belgelerde, yargı mensubu olarak görev yapan … isimli şahsın yukarıda yer verilen beyanının davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve/veya iltisaklı olduğunu gösterir delil niteliğinde olduğu ileri sürülmüştür.
Davacı tarafından, … isimli tanığın beyanlarında, kaldıkları evin örgüt kriterlerine uyan bir ev olmadığı, evde serbestlik olduğu, yasak olmasına rağmen sigara içtiği, evde denetim, sohbet, toplantı olmadığı, kendisinin bu evden ayrılarak bekar evine geçtiği belirtilerek kendi beyanlarının tekrarlandığı ileri sürülmektedir.
Yukarıda yer verilen tanık ifade tutanağı incelendiğinde, yargı mensubu olarak görev yapmış olan … isimli şahsın …Cumhuriyet Başsavcılığınca alınan ifadesinde; davacının üniversite döneminde kaldığı evin örgüt evlerinden farklı olarak denetim, sohbet, toplantı gibi örgütsel faaliyet yapılan bir ev olmadığı ve davacının üçüncü sınıfın sonunda bu evden ayrılarak bekar evine taşındığını beyan ettiği görülmüş olup, davacının anılan evde örgütsel saikle kalmadığı şeklinde ifadesini doğrular nitelikte olduğu sonucuna varılmıştır.
Netice itibarıyla, tanık …'nun ifadesi davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve iltisakına yönelik bir delil olarak değerlendirilmemiştir.
b)Davacı Hakkında Düzenlenen Dijital İnceleme Raporu
Davalı idare tarafından, "davacının ele geçirilen dijital verilerin incelenmesi sonucu hazırlanan raporda, FETÖ/PDY terör örgütü mensuplarının kaldığı evlerde ve örgüt üyelerinin bulunduğu toplantılarda yapılan örgüt ile özdeşleştiği değerlendirilen bir arap yemeği olan maklube isimli yemeği gösteren fotoğrafın tespit edilmesi" hususu davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve/veya iltisaklı olduğunu gösterir delil niteliğinde olduğu ileri sürülmüştür.
Davacı hakkında silahlı terör örgütüne üyelik suçundan açılan adli soruşturma sonucunda … Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen … tarih ve Sor. No:…, K:… sayılı kovuşturma yapılmasına yer olmadığına ilişkin kararda; "...Şüpheliden (davacıdan) elde edilen … modeş cep telefonu üzerinde yapılan inceleme sonucu düzenlenen bilirkişi raporlarında, … isimli imaj dosyasında “media/O/Android/data/…” adlı klasörde ve … isimli imaj dosyasında …adı verilen yemeğin yenildiği biranı gösterir fotoğrafların olduğunun tespit edildiğinin belirtildiği, Dijital İnceleme Raporlarındaki tespit üzerine şüphelinin (davacının) talimat yoluyla 29/03/2019 tarihinde tekrar alınan savunmasında; "....Yukarıda bana fotoğrafını gösterdiğiniz şahıs benim teyzemin oğlu olan …'dır...Ancak İstanbul Ümraniye ilçesinde ikamet ettiğini ve İstanbul ilinde market işlettiğini biliyorum. Söz konusu fotoğraf 2011 yılında Yenişehir ilçesinde … köyünde bulunan yazlığımızda çekilmiş. …'nin elinde bulunan tepside maklube isimli yemek vardı. … eskiden 120 kg idi ancak bir yıl içerisinde 80 kiloya düşmüştü. Söz konusu fotoğrafta diyetini bozduğu şeklinde espri yapmak amacı ile çekilerek bana göndermiş olduğu fotoğraftır. Söz konusu maklube yemeğini babam aile ortamında yaptığı bir yemektir. Ayrıca … benim yakınımdır. Dolayısı ile çok sayıda fotoğrafım vardır. …’nin FETÖ/PDY ile ilişki irtibatı yoktur. Kamu görevinde de çalışmadı. İhtiyaç duyulması halinde …’nin FETÖ/PDY üyesi olmadığı ile ilgili olarak bir çok fotoğraf sunabilirim. Söz konusu fotoğraf aile ortamında çekilmiş bir fotoğraftır. FETÖ/PDY ile ilişkisi yoktur. Maklube isimli, düğün pilavı olarak da bilinen sevdiğimiz bir yemektir. Söz konusu yemek örgütsel amaçla niyet ile yapılıp yenmemiştir...Bana gösterilen 1 ve 2 nolu fotoğraflarda bulunan soldan birinci siyah tişörtlü şahıs babam olan ...'dir. Soldan ikinci siyah tişörtlü şahıs çocukluk ve üniversiteden arkadaşım olan … isimli arkadaşımdır. Soldan Dördüncü şahıs üniversiteden arkadaşım olan …'dir. Soldan üçüncü şahısta ….'nin kardeşi … isimli şahıstır. Yine bana gösterdiğiniz 3 nolu fotoğrafta soldaki şahıs ...’nin kardeşi … isimli şahıstır. Ortada oturan elinde kitap bulunan şahıs babam olan … dir. Sağ tarafta oturan üniversiteden arkadaşım olan …'dir. Bana göstermiş olduğunuz 3 adet fotoğraf hatırladığım kadarı ile 2008 yılının aralık veya 2009 yılının ocak ayı içerisinde Afyonkarahisar ilinde babama ait evde çekilmiştir. Babam o zaman Afyonkahisar ilinde faaliyet gösteren … Bankasının merkez şubesine müdür olarak atanmıştı. Annem ile kardeşim Bursa ilinde kalıyordu. Babam da Afyonkarahisar ilinde tekbaşına kalıyordu. Ben o dönem Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde okuyordum. Vizelerim bitmişti. … ile … de aynı üniversitede okuyordu. Vizelerim bittiği için Bursa iline gidecektim hafta sonu olması nedeni ile babamın da Bursa iline gideceğini biliyordum. Babam ile Afyokarahisar ilinden Bursa iline gitmeyi düşündüm. …'de Bursa da idi. Önce babamın yanına Afyonkarahisar iline gitmeyi oradan da babamın aracı ile Bursa iline gitmeyi planladık. Üniversite arkadaşım olan ...'de Afyonkarahisar ilinden memleketi olan Manisa iline gidebileceğini söyledi. Bu kapsamda ben, ..., …. ve ….’nın kardeşi olan … ile birlikte Afyonkarahisar iline babamın yanına gittik. Geceyi babamın ikametinde geçirdik. Babam bize yine düğün yemeği olarak bilinen maklube yaptı. Daha sonra birlikte kaplıcalara gittik. Bir gün sonra ben babam ve … ile birlikte Bursa iline geçtik....Söz konusu bana gösterilen 3 adet fotoğraf babama ait Afyonkarahisar ilinde bulunan ev arkadaşlarım ile birlikte çekilmiş fotoğraflardır. Bu fotoğrafların FETÖ/PDY ile herhangi bir irtibatı yoktur. Babamın elinde bulunan kitap da Cemal SAFİ’nin vurgun veya sende kalmış isimli şiir kitabıdır. Ben söz konusu kitap bende bulunuyordu. Babam gelirken getirmemi söylemişti. … babam olur. Babam hakkında Bursa C.Başsavcılığınca başlatılan soruşturma kapsamında açılan kamu davasında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan hükmün açıklanmasını geri bırakılmasına karar verildi. Babam kamuda çalışmadı. 2010 yılında bankada emekli oldu. …’nin FETÖ içerisinde görevi olup olmadığını bilmiyorum. Ben babam ile iki yıldır görüşmüyorum. Dolayısı ile açık adres bilgilerini bilmiyorum... ... ile 2006-2009 yılları arası Ankara ilinde FETÖ öğrence evinde kalmıştım. Bu konu ile ilgili olarak daha önceki ifademde de beyanda bulunmuştum. ...’nin FETÖ içerisinde her hangi bir görevi yoktur..." tespitine yer verildiği görülmüştür.
Davacı tarafından, söz konusu dijital verilerde elde edilen fotoğrafın aile içi bir yemekte çekildiği, üvey babasının evinde ve üvey babası ile çekilmiş bir fotoğraf olduğu, üvey babası dışında fotoğrafta yer alan kimse hakkında FETÖ/PDY suçlaması ile açılmış bir soruşturma bulunmadığı, fotoğrafta var olan yemekten yola çıkarak bu yemeğin örgüt ile özdeşleştiği değerlendirilerek yapılan çıkarımın hukuki delil niteliği bulunmadığı ileri sürülmektedir.
Davalı idare tarafından dava dosyasına sunulan 20/08/2018 tarihli teknik bilirkişi raporu incelendiğinde; davacının da yer aldığı söz konusu fotoğraflarda ev ortamında, birden fazla kişinin katıldığı yemeğe ait görüntüler olduğu görülmüştür.
Netice itibarıyla, davacının incelenen dijital materyallerinde, FETÖ/PDY terör örgütünü öven/destekleyen herhangi bir bulguya rastlanmadığı gibi, davacının anılan örgüt ile iltisak ve irtibatının göstergesi olan başkaca bir ifade, bilgi ya da görüntü de yer almadığından, söz konusu fotoğrafların davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve iltisakını ortaya koyan delil olarak değerlendirilmesi mümkün değildir.
c) Davacıyla İlgili Soruşturma Bilgisi
Dairemizce, davacı hakkında FETÖ/PDY terör örgütü ile bağlantılı olarak yürütülen başkaca soruşturma bulunup bulunmadığı yönünde yapılan 12/10/2021 tarihli ara kararına davalı idare tarafından verilen 23/12/2021 tarihli cevapta davacı hakkında Hâkimler ve Savcılar Kurulu İkinci Dairesinin … esas sayılı (Hâkimler ve Savcılar Kurulu Birinci Dairesinin … sayılı) disiplin dosyasının dışında FETÖ/PDY örgütü ile bağlantılı olarak yürütülen veya sonuçlandırılan başka idari soruşturma bulunmadığı belirtilmiş ise de, bu disiplin soruşturması kapsamında davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile iltisakı ve irtibatına ilişkin varsa elde edilen bilgi ve belgelerin neler olduğu ortaya konulmadığından, söz konusu soruşturma davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile iltisakı ve irtibatı bulunup bulunmadığının değerlendirilmesinde dikkate alınmamıştır.
d) Davacı Hakkında Şikayet Bilgileri
Davalı idare tarafından, davacı hakkındaki "şikayet bilgileri" davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve/veya iltisaklı olduğunu gösterir delil niteliğinde olduğu ileri sürülmüştür.
Dairemizin karar verdiği tarih itibarıyla Hakimler ve Savcılar Kurulu tarafından davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve/veya iltisaklı olduğunu gösterir delil niteliğinde olduğu belirtilen şikayet dilekçeleri üzerine davacı hakkında herhangi bir işlem yapıldığına ilişkin olarak dava dosyasına bilgi ve belge sunulmadığı görülmüştür.
Netice itibarıyla, davacı hakkındaki şikayetlerin davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve iltisakını ortaya koyan bir delil olarak değerlendirilmesinin mümkün bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
e) Diğer Hususlar
Davalı idare tarafından, davacı hakkındaki "davacının sosyal çevresini oluşturan aile bireylerinden üvey babasının Bank Asya mudisi olması ve FETÖ/PDY'nin çağrısından sonrası dönemde hesabında hareketlilik bulunması" hususlarının davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve/veya iltisaklı olduğunu gösterir delil niteliğinde olduğu ileri sürülmüştür.
Davacı tarafından, aile bireylerinin yönelimi ve eylemleri nedeniyle kendisinin örgütle irtibatlı sayılamayacağı ileri sürülmektedir.
Davalı idarece davacının babası hakkındaki tespitlerde, davacının bizzat kendisini FETÖ/PDY terör örgütü ile ilişkilendirecek herhangi bir hususa yer verilmediği görülmüştür.
Netice itibarıyla, davacının babasına ait tespitlerin, davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve iltisakını ortaya koyan delil olarak değerlendirilmesinin mümkün bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Davalı idare tarafından, davacı hakkındaki "sosyal çevre bilgilerinin" davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve/veya iltisaklı olduğunu gösterir delil niteliğinde olduğu ileri sürülmüştür.
Davacı tarafından, sosyal çevresi ile ilgili olarak, üvey anne ve babasının FETÖ/PDY üyesi oldukları gerekçesiyle soruşturma geçiriyor olmalarının suç ve cezanın şahsiliği ilkesi gereğince örgütle irtibatı ve iltisakı anlamına gelmeyeceği ileri sürülmüştür.
Davalı idarece dava konusu işlemlerin dayanaklarından birisi olarak olarak davacı hakkındaki sosyal çevre bilgilerinin gösterildiği anlaşıldığından, Dairemizin 12/10/2021 tarihli ara kararı ile davalı idareye davacı hakkında sosyal çevre araştırmaları sonucunda elde edilen bilgi ve belgelerin neler olduğu sorulmuş, davalı idarece söz konusu ara kararına verilen 23/12/2021 tarihli cevapta davacı hakkında sosyal çevre araştırmaları sonucunda elde edilen bilgi ve belgelerin, gerek davacının görev yaptığı mahalden gerekse diğer kurumlardan intikal eden ve işlem tesisinde Kurul kanaatinin oluşmasına destek olan her türlü veri ve bilgiler olduğu belirtildiği görülmekle birlikte, anılan veri ve bilgilerin davalı idarece dava dosyasına somut bir şekilde sunulmadığı anlaşılmıştır.
Netice itibarıyla, davacı hakkında somut bir tespiti içermeyen sosyal çevre bilgilerinin, davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve iltisakını ortaya koyan delil olarak değerlendirilmesinin mümkün bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Davalı idare tarafından, davacı hakkında silahlı terör örgütüne üyelik suçundan açılan adli soruşturma sonucunda … Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen … tarih ve Sor. No:…, K:… sayılı kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair kararda; "..667 sayılı KHK ile FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile irtibatlı olduğu gerekçesiyle kapatılan … Özel Eğit. Öğr. A.Ş.'de 2008 yılı Nisan ve Mayıs aylarında SGK kaydına rastlanıldığının belirtildiği" hususu davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve/veya iltisaklı olduğunu gösterir delil niteliğinde olduğu ileri sürülmüştür.
Davacı tarafından, bu tespite ilişkin herhangi bir beyanda bulunulmamıştır.
Davalı idarece, 667 sayılı KHK ile FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile irtibatlı olduğu gerekçesiyle kapatılan bir şirkette davacının 2008 yılında iki ay süreyle çalışmış olduğu bilgisi dosyaya sunulmuş, davacının anılan şirkette yoğunluk ve süreklilik içermeyecek biçimde iki ay gibi kısa bir süre çalışması, davacıyı FETÖ/PDY terör örgütü ile ilişkilendirebilecek somut tespitler ile desteklenmediğinden davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve iltisakını ortaya koyan bir delil olarak değerlendirilmemiştir.
Netice itibarıyla, davacının KHK ile kapatılan şirkette iki ay süreyle çalışmasının, davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve iltisakını ortaya koyan delil olarak değerlendirilmesinin mümkün bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
6) Sonuç olarak
Dosyada bulunan bilgi ve belgeler ile yukarıda yer verilen açıklamalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davalı idarece bakılmakta olan dosyada davacının terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplarla iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğuna ilişkin yeterli delil sunulmadığı, sunulan diğer delillerin ise davacının iltisakı veya irtibatını ortaya koyacak nitelikte olmadığı, ayrıca ilgili kamu kurumları ve özel kuruluşlarca Dairemizin 12/10/2021 tarihli ara kararına verilen cevaplarda da davacının iltisakı veya irtibatını ortaya koyan herhangi bir bilgi ve belgenin bulunmadığı anlaşılmıştır.
Bu nedenle, davacının FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu gerekçesiyle tesis edilen dava konusu kararda hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Öte yandan, davalı idarece, davacının FETÖ ile iltisak ve irtibatını ortaya koyacak nitelikte delillerin tespit edilmesi halinde yeniden işlem tesis edilebileceği de açıktır.
D) KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1.Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun … tarih ve … sayılı kararının İPTALİNE,
2. Ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam … TL yargılama giderinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine
3. Posta gideri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine,
4. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen … TL vekâlet ücretinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine,
5. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere 01/03/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.
