Abaküs Yazılım
10. Daire
Esas No: 2021/2046
Karar No: 2022/1152
Karar Tarihi: 07.03.2022

Danıştay 10. Daire 2021/2046 Esas 2022/1152 Karar Sayılı İlamı

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2021/2046 E.  ,  2022/1152 K.

    "İçtihat Metni"

    T.C.
    D A N I Ş T A Y
    ONUNCU DAİRE
    Esas No: 2021/2046
    Karar No: 2022/1152

    TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Bakanlığı / ANKARA
    VEKİLİ : I. Hukuk Müşaviri Yrd. V. …

    KARŞI TARAF (DAVACILAR) : 1- Kendi adlarına asaleten …'a velayeten …, …
    2- …
    VEKİLLERİ : Av. …

    İSTEMİN_KONUSU : ... İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının kabule ilişkin kısmının davalı idarece temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

    YARGILAMA SÜRECİ :
    Dava konusu istem: Davacılardan …'ın 20/09/2011 tarihinde Ankara ili, Çankaya ilçesi, … Semti, … Caddesi'nde meydana gelen patlama nedeniyle hayati tehlike oluşturacak şekilde ağır yaralandığı, birkaç kez ameliyat olmak zorunda kaldığı, anılan olayda davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğu, olay neticesinde 8-9 ay çalışamadığı ve iş göremez hale geldiği, diğer davacıların da manevi olarak zarara uğradığı belirtilerek … için 60.000,00 TL (miktar artırımı ile 298.099,00 TL) maddi, 100.000,00 TL manevi, diğer davacıların her biri için ayrı ayrı 15.000,00 TL olmak üzere toplam 45.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.
    İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: ... İdare Mahkemesi'nce; Danıştay (Kapatılan) Onbeşinci Dairesi'nin 04/02/2015 tarih ve E:2014/3411, K:2015/565 sayılı bozma kararına uyulmak suretiyle, olayın, oluş biçimi ve niteliğine göre terör eylemi olduğu noktasında duraksama bulunmadığı gibi, olayda davalı idareye yüklenilebilecek herhangi bir hizmet kusurunun da bulunmadığı, davacıların bireysel zararının kusursuz sorumluluk kapsamında sosyal risk ilkesi gereği davalı idarece tazmininin gerektiği, Mahkemelerince davacı …'ın söz konusu olayda iş gücü kaybının tespit edilmesi amacıyla Adli Tıp Kurumundan alınan rapor ile geçici ve sürekli iş göremezlik zararının hesaplanması için yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde hazırlanan raporun hükme esas alınabilir nitelikte olduğu sonucuna varıldığı gerekçesiyle, maddi tazminat isteminin kabulüne, 298.099,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davacılardan …'a ödenmesine, olay nedeniyle duyulan acı, üzüntü ve ruhsal sıkıntının giderilmesi için çekilen manevi üzüntü ve ızdıraba karşılık olarak … için 30.000,00 TL, … için 10.000,00 TL, … için 10.000,00 TL ve … için 10.000,00 TL olmak üzere toplam 60.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalı idarece davacılara ödenmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat isteminin reddine karar verilmiştir.

    TEMYİZ_EDENİN_İDDİALARI : Davalı idare tarafından, olay terör eyleminden kaynaklandığından idarenin sorumluluğunun bulunmadığı, hükmedilen manevi tazminat tutarlarının yüksek olduğu, manevi tazminata faiz işletilemeyeceği, harçtan muaf olduklarından kendileri aleyhine harca hükmedilemeyeceği ileri sürülmektedir.

    KARŞI_TARAFIN_SAVUNMASI : Davacılar tarafından, davalı idarenin temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.

    DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ : …
    DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kısmen kabulü ile İdare Mahkemesi kararının maddi tazminat yönünden bozulması, manevi tazminat yönünden onanması gerektiği düşünülmektedir.

    TÜRK MİLLETİ ADINA

    Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    İNCELEME VE GEREKÇE :
    MADDİ OLAY :
    Davacılardan …'ın 20/09/2011 tarihinde Ankara ili, Çankaya ilçesi, … Semti, … Caddesi'nde meydana gelen patlama nedeniyle hayati tehlike oluşturacak şekilde ağır yaralanması olayında davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğundan bahisle Çağrı Boydaş için 60.000,00 TL (miktar artırımı ile 298.099,00 TL) maddi, 100.000,00 TL manevi, diğer davacılar için toplam 45.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle bakılan dava açılmıştır.
    ... İdare Mahkemesi'nce verilen … tarih ve E:…; K:… sayılı karar ile; oluşan zararda idarenin kusur veya kusursuz sorumluluğunu gerektirecek herhangi bir işlem ya da eyleminin olmadığı, olayın 2577 sayılı Kanun'un 13. maddesi kapsamında değerlendirilmesinin mümkün olmadığı, 5233 sayılı Kanun'un manevi zararların tazminini kapsamadığı gözetildiğinde; davacıların maddi ve manevi tazminat istemlerinin yasal dayanağı bulunmadığı sonucuna varıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Temyiz aşamasında bu karar, Danıştay (Kapatılan) Onbeşinci Dairesince, 5233 sayılı Kanun'un, idarenin terör olaylarına dayalı kusursuz sorumluluk alanını genişleten, oluşan zararların yargı yoluna başvurmadan sulh yoluyla ödenmesini öngören, bu yönüyle uyuşmazlığın sadece maddi zararlara ilişkin kısmının yargı dışı alternatif bir yöntemle giderilmesini sağlayan, ancak manevi zararların karşılanmasını da engellemeyen nitelikte bir Kanun olduğu gerekçesiyle manevi tazminat yönünden, 5233 sayılı Kanun'a göre davacının uğradığını iddia ettiği zararlara ilişkin olarak gerekli araştırma ve inceleme yapılarak, gerçekleşmiş bir zararın olup olmadığı, zarar varsa hükmedilecek tazminatın miktarının tespiti gerektiği gerekçesiyle bozulmuştur.
    ... İdare Mahkemesince; … tarih ve E:…, K:… sayılı karar ile; Dairenin bozma kararı sonrası yeniden yapılan yargılamada, olayın, oluş biçimi ve niteliğine göre terör eylemi olduğu noktasında duraksama bulunmadığı gibi, olayda davalı idareye yüklenilebilecek herhangi bir hizmet kusuru bulunmamakla birlikte, davacıların bireysel zararının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 13. maddesi kapsamında kaldığı kabul edilerek kusursuz sorumluluk kapsamında sosyal risk ilkesi gereği davalı idarece tazmini gerektiği gerekçesiyle davacıların manevi tazminat istemlerinin kısmen kabulüne, genel hükümler kapsamında yapılan hesaba dayanan bilirkişi raporu uyarınca davacılardan Çağrı Boydaş'ın maddi tazminat isteminin kabulüne verilmiştir.

    İLGİLİ MEVZUAT:
    17/07/2004 tarihinde kabul edilip, 27/07/2004 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanunun 1. maddesinde, ''Bu Kanunun amacı, terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle maddî zarara uğrayan kişilerin, bu zararlarının karşılanmasına ilişkin esas ve usulleri belirlemektir.''; 2. maddesinin 1. fıkrasında, ''Bu Kanun, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 1 inci, 3 üncü ve 4 üncü maddeleri kapsamına giren eylemler veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle zarar gören gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel kişilerinin maddî zararlarının sulhen karşılanması hakkındaki esas ve usullere ilişkin hükümleri kapsar.''; 6. maddesinin 1. ve 2. fıkralarında, ''Zarar gören veya mirasçılarının veya yetkili temsilcilerinin zarar konusu olayın öğrenilmesinden itibaren altmış gün içinde, her hâlde olayın meydana gelmesinden itibaren bir yıl içinde zararın gerçekleştiği veya zarar konusu olayın meydana geldiği il valiliğine başvurmaları hâlinde gerekli işlemlere başlanır. Bu sürelerden sonra yapılacak başvurular kabul edilmez. Bu Kanun kapsamındaki yaralanma ve engelli hâle gelme durumlarında, yaralının hastaneye kabulünden hastaneden çıkışına kadar geçen süre, başvuru süresinin hesaplanmasında dikkate alınmaz. İlgili valilik dışında diğer valilikler, kaymakamlıklar, Türkiye Cumhuriyeti dış temsilcilikleri, diğer bakanlıklar ile kamu kurum ve kuruluşlarına yapılan başvurular ilgili valiliğe gönderilir.''; 7. maddesinde, ''Bu Kanun hükümlerine göre sulh yoluyla karşılanabilecek zararlar şunlardır: a) Hayvanlara, ağaçlara, ürünlere ve diğer taşınır ve taşınmazlara verilen her türlü zararlar, b) Yaralanma, engelli hâle gelme ve ölüm hâllerinde uğranılan zararlar ile tedavi ve cenaze giderleri, c) Terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle kişilerin mal varlıklarına ulaşamamalarından kaynaklanan maddî zararlar''; 8. maddesinin 1. fıkrasında, ''7 nci maddede belirtilen zararlar, zarar görenin beyanı, adlî, idarî ve askerî mercilerdeki bilgi ve belgeler göz önünde tutularak olayın oluş şekli ve zarar görenin aldığı tedbirlere göre, zarar görenin varsa kusur veya ihmalinin de göz önünde bulundurulması suretiyle, hakkaniyete ve günün ekonomik koşullarına uygun biçimde komisyon tarafından doğrudan doğruya veya bilirkişi aracılığı ile belirlenir.''; 9. maddesinde, ''Yaralanma, engelli hâle gelme ve ölüm hâllerinde (7000) gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucunda bulunan miktarın; a) Yaralananlara altı katı tutarını geçmemek üzere yaralanma derecesine göre, b) Çalışma gücü kaybı, yetkili sağlık kuruluşları tarafından üçüncü derece olarak tespit edilenlere dört katından yirmidört katı tutarına kadar, c) Çalışma gücü kaybı, yetkili sağlık kuruluşları tarafından ikinci derece olarak tespit edilenlere yirmibeş katından kırksekiz katı tutarına kadar, d) Çalışma gücü kaybı, yetkili sağlık kuruluşları tarafından birinci derece olarak tespit edilenlere kırkdokuz katından yetmişiki katı tutarına kadar, e) Ölenlerin mirasçılarına elli katı tutarında, nakdî ödeme yapılır. Nakdî ödemenin tespitine esas tutulacak miktar, ödeme yapılmasına ilişkin valinin veya Bakanın onayı tarihinde geçerli gösterge ve katsayı rakamları esas alınarak belirlenir. Birinci fıkranın (e) bendine göre belirlenen nakdî ödemenin mirasçılara intikalinde 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun mirasa ilişkin hükümleri uygulanır. Cumhurbaşkanı, nakdî ödemeye esas tutulan gösterge rakamını yüzde otuza kadar artırmaya veya kanunî sınıra kadar indirmeye yetkilidir. Bu Kanun kapsamındaki zararlardan dolayı, zarar gören kişilere gerçek veya özel hukuk tüzel kişileri tarafından yapılan ödemeler sebebiyle Devlete rücu edilemez. Nakdî ödemenin şekli, tutarı, yaralanma ve engellilik derecelerinin tespitine ilişkin esas ve usuller yönetmelikle belirlenir.''; 12. maddesinde, "Komisyon, doğrudan doğruya veya bilirkişi aracılığı ile yaptığı tespitten sonra 8 inci maddeye göre belirlenen zararı, 9 uncu maddeye göre hesaplanan yaralanma, engelli hâle gelme ve ölüm hâllerindeki nakdî ödeme tutarını, 10 uncu maddeye göre ifa tarzını ve 11 inci maddeye göre mahsup edilecek miktarları dikkate alarak, uğranılan zararı sulh yoluyla karşılayacak safi miktarı belirler. Komisyonca, bu esaslara göre hazırlanan sulhname tasarısının örneği davet yazısı ile birlikte hak sahibine tebliğ edilir. Davet yazısında hak sahibinin sulhname tasarısını imzalamak üzere otuz gün içinde gelmesi veya yetkili bir temsilcisini göndermesi gerektiği, aksi takdirde sulhname tasarısını kabul etmemiş sayılacağı ve yargı yoluna başvurarak zararının tazmin edilmesini talep etme hakkının saklı olduğu belirtilir. Davet üzerine gelen hak sahibi veya yetkili temsilcisi sulhname tasarısını kabul ettiği takdirde, bu tasarı kendisi veya yetkili temsilcisi ve komisyon başkanı tarafından imzalanır. Sulhname tasarısının kabul edilmemesi veya ikinci fıkraya göre kabul edilmemiş sayılması hâllerinde bir uyuşmazlık tutanağı düzenlenerek bir örneği ilgiliye gönderilir. Sulh yoluyla çözülemeyen uyuşmazlıklarda ilgililerin yargı yoluna başvurma hakları saklıdır.''; Geçici 1. maddesinde, ''Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde ilgili valilik ve kaymakamlıklara başvurmaları hâlinde, 19.7.1987 tarihi ile bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih arasında işlenen 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 1 inci, 3 üncü ve 4 üncü maddeleri kapsamına giren eylemler veya anılan tarihler arasında terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle zarar gören gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel kişilerinin maddî zararları hakkında da bu Kanun hükümleri uygulanır.'' hükümleri düzenlenmiştir.
    5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanunun genel gerekçesinde ise, ''Anayasanın dayandığı temel görüş ve ilkeleri belirten ve Anayasa metnine dahil olan Başlangıç Kısmında "Topluca Türk vatandaşlarının millî gurur ve iftiharlarda, millî sevinç ve kederlerde, millî varlığa karşı hak ve ödevlerde, nimet ve külfetlerde ve millet hayatının her türlü tecellisinde ortak olduğu..." belirtilmiş; Cumhuriyetin niteliklerini gösteren Anayasanın 2 nci maddesinde ise Türkiye Cumhuriyetinin "toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı... sosyal bir hukuk devleti" olduğu vurgulanmıştır.
    Kural olarak idarenin hukukî sorumluluğu kusur esasına dayanmaktadır. Sözü edilen kuralın istisnası olarak, idarenin önlemekle yükümlü olduğu halde önleyemediği bir takım zararların, nedensellik bağı ve kusur koşulu aranmadan karşılanması gerekmektedir. Objektif sorumluluk anlayışına dayalı sosyal risk adı verilen bu ilke, bilimsel ve yargısal içtihatlarla da kabul edilmiştir.
    Temelde Devletin anayasal düzenini yıkmayı amaçlayan terör eylemlerinin zarar gören kişilere karşı kişisel husumetten ileri gelmediği bilinmektedir. Terör eylemlerine hedef olan kişiler kendi kusur ve fiilleri sonucu değil, toplumun bir bireyi olarak zarar görmektedirler. Devleti ve toplumu hedef alan fiillerden doğan zararın mağdur kişinin üzerinde bırakılması, hak ve nasafet kurallarıyla bağdaşmaz. Ortaya çıkan zararın paylaştırılması, toplumun diğer kesimleri ile zarara uğramış kişiler arasında fedakarlığın denkleştirilmesi, hakkaniyet ve sosyal hukuk devleti ilkelerinin bir gereğidir. Kişilere verilen zararlar, ister terör örgütlerinin eylemlerinden, ister terörle mücadele sırasında Devletçe alınan tedbirlerden kaynaklanmış olsun; bu zararların belirtilen ilkeler uyarınca karşılanması, Devlete olan güveni pekiştirecek; vatandaş-Devlet kaynaşmasını artıracak, terörle mücadeleye ve toplumsal barışa önemli katkıda bulunacaktır. Terörle mücadelede Türk Silâhlı Kuvvetlerinin ve güvenlik güçlerinin kazandığı olağanüstü başarının sosyal ve ekonomik tedbirlerle desteklenmesi zorunluluğu toplumumuzun bütün kesimlerince kabul edilmektedir.
    Öte yandan, Bakanlar Kurulunun 23/06/2003 tarih ve 2003/5930 sayılı Kararıyla kabul edilip 24/07/2003 tarih ve 25178 mükerrer sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan "Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar"ın "Yargının işlevselliği ve kapasitesinin artırılması suretiyle etkin bir yargı sisteminin tesis edilmesi" başlığı altındaki (24.14.1.1.) numaralı tablodaki 18 inci sırada "Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun Tasarısı"nın beklenen yürürlük tarihi 2004 yılı olarak belirlenmiştir.
    Bu çerçevede yapılan çalışmalar sonunda, terör eylemlerinin ülkemizde yoğun olarak yaşandığı 19/07/1987 tarihi ile 30/11/2002 tarihi arasında, terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle zarar gören kişilerin maddi zararlarının yargı yoluna gitmelerine gerek kalmadan, idarece en kısa süre içinde ve sulh yoluyla karşılanması, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine ancak bu yolla sonuç alamayanların başvurmaları, verilen tazminat miktarlarının haksız zenginleşme aracı olarak kullanılmasının önlenmesi amacıyla bu Tasarı hazırlanmıştır." ifadelerine yer verilmiştir.
    Bununla birlikte; 5233 sayılı Kanun gereğince Zarar Tespit Komisyonu tarafından terör saldırısı sonucu ölenin yakınlarına yapılan sulhname teklifinin kabul edilmemesi nedeniyle açılan maddi ve manevi tazminat davasında, 5233 sayılı Kanun'un 1. maddesinde yer alan ''maddi'' sözcüğünün; 2. maddesinin 1. fıkrasında yer alan ''maddi'' sözcüğünün; 7. maddesinin c. bendinde yer alan ''maddi'' sözcüğünün; 9. maddesinin, a) Birinci fıkrasında yer alan 'Yaralanma, sakatlanma ve ölüm hallerinde (7000) gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucunda bulunan miktarın' biçimindeki ilk paragrafı ile (e) bendinin, b) ikinci fıkrasının ve Geçici 1. maddesinde yer alan ''maddi'' sözcüğünün, Anayasa'nın 2, 5, 11, 36, 90 ve 125. maddelerine aykırı olduğu kanısına varan Elazığ İdare Mahkemesi'nin yaptığı somut norm denetimi (itiraz) başvurusunda verilen Anayasa Mahkemesi’nin 25/06/2009 tarih ve E:2006/79, K:2009/97 sayılı kararında, “...5233 sayılı Yasa’nın 9. maddesi, terör ve terörle mücadele sırasında meydana gelen yaralanma, sakatlanma ve ölüm hâllerinde ödenecek maddi tazminat miktarı ile ödeme usulünün belirlenmesini düzenleyen bir kuraldır.
    Bu kuralda, ölüm halinde (7000) gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucunda bulunan miktarın elli katı tutarında, ölenlerin mirasçılarına nakdi ödeme yapılacağı belirtilmiştir. Nakdî ödemenin tespitine esas tutulacak miktarın ise ödeme yapılmasına ilişkin valinin veya bakanın onayı tarihinde geçerli gösterge ve katsayı rakamları esas alınarak belirleneceği kuralına yer verilmiştir. Gösterge ve katsayı rakamlarının her yıl artış göstermesi nedeniyle, son işlem tarihinde geçerli gösterge ve katsayı rakamlarının esas alınması, tazminat alacaklısının lehine bir uygulama olduğu açıktır.
    Toplumsal nitelikli bir riskin gerçekleşmesi sonucu meydana gelen özel ve olağandışı zararların karşılanmasında, devletin ödeme gücü, ekonomik durumu, zarar görenlerin sayısı, zarar doğuran olayların uzun süreli ve yaygın olması gibi nedenleri gözeterek idare, hizmet kusuru ve kusursuz sorumluluk hallerinde meydana gelen gerçek zarardan sorumlu olurken, sosyal risk ilkesinde sulh yoluyla ödenecek tazminat miktarının yasa koyucu tarafından yasayla belirlenmesi Anayasa’da güvence altına alınan sorumluluk hukukunun temel ilkelerine aykırılık oluşturmaz...” değerlendirmesinde bulunularak itirazın reddine karar verilmiştir.


    HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
    İdare Mahkemesi Kararının Manevi Tazminata İlişkin Kısım Yönünden İncelenmesi:
    İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
    Temyizen incelenen kararın manevi tazminat istemlerinin kısmen kabulüne ilişkin kısmı usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
    İdare Mahkemesi Kararının Maddi Tazminata İlişkin Kısım Yönünden İncelenmesi:
    Dava konusu olayda, idarenin hizmet kusuru ile kusursuz sorumluluğunun bulunmadığı ve olayın terör olayı olduğu görüldüğünden uğranılan maddi zararların 5233 sayılı kanun kapsamında karşılanması gerekmektedir.
    5233 sayılı Kanun'un genel gerekçesinde de açıklandığı üzere anılan Kanun'un yürürlüğünden sonra meydana gelen ve idarenin kusur ya da kusursuz sorumluluğunun bulunmadığı dava konusu terör olayı gibi terör olaylarında, bu olaylara bağlı maddi tazminat istemleri bakımından sosyal risk ilkesinin yasalaşmış hali olan 5233 sayılı Kanun'un uygulanacağı ve maddi zararların tazmininde Kanun'un 9. maddesi ile Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Yönetmeliğin ''Yaralanma, engelli hale gelme ve ölüm hallerinde yapılacak ödemeler'' başlıklı 21. maddesinde yer alan özel hesaplama yönteminin esas alınması gerektiği açıktır. Anayasa Mahkemesince de yukarıda gerekçesine yer verilen kararında; idare, hizmet kusuru ve kusursuz sorumluluk hallerinde meydana gelen gerçek zarardan sorumlu olurken, sosyal risk ilkesinde sulh yoluyla ödenecek tazminat miktarının kanun koyucu tarafından yasayla belirlenmesinin Anayasayla güvence altına alınan sorumluluk hukukunun temel ilkelerine aykırılık oluşturmayacağı değerlendirmesinde bulunulmuştur.
    Bakılan davada İdare Mahkemesince, dava konusu olayda idarenin hizmet kusuru ile kusursuz sorumluluğu bulunmadığı ve olayın terör olayı olduğu gözetilerek davacının uğradığı maddi zararların sosyal risk ilkesi gereğince ve hesap noktasında 5233 sayılı Kanun esas alınarak karşılanmasına karar verilmesi gerekirken, davacılardan …'ın maddi tazminat isteminin genel hükümlere göre hesaplanarak ödenmesine karar verilmesinde hukuki isabet bulunmamaktadır.
    Buna göre İdare Mahkemesince, davacı …'a 5233 sayılı Kanun kapsamında ödeme yapılıp yapılmadığının araştırılması gerekmektedir.
    1- Ödeme yapılmış ve taraflar sulh olmuş ise, dava maddi tazminata ilişkin kısım bakımından konusuz kalacağından, davacının maddi tazminat istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığında kuşku bulunmamaktadır.
    2- Ancak eğer ödeme yapılmamış ise; davacının genel hükümlere göre dava açması, 5233 sayılı Kanun kapsamındaki hakkından vazgeçtiği anlamına gelmediğinden, Mahkemece zarar miktarının 5233 sayılı Kanun'un 9. maddesi ile Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Yönetmeliğin 21. maddesine göre hesaplanması gerekmektedir.
    Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Yönetmeliğin 21. maddesinin (a) bendi, çalışma gücü kaybı olmaksızın yaralananların uğradığı zarar ile çalışma gücünü sürekli olacak şekilde kaybedenlerin sakatlıklarının kalıcı hale geldiğinin anlaşılmasından önce tedavi ve iyileşme süreci içerisinde iş ve güce engel olma (geçici iş göremezlik) nedeniyle oluşan zararlarının tazminini kapsamakta; aynı Yönetmeliğin (b) bendinde ise, çalışma gücünü sürekli olarak kaybeden, başka bir ifadeyle geçici iş göremezlik (tedavi ve iyileşme) süresinden sonra kalıcı olarak sakatlandığı anlaşılan kişilerin yaşamları boyunca bedensel güç kaybı (sürekli iş göremezlik) nedeniyle uğradıkları zararların tazmini düzenlenmektedir.
    5233 sayılı Kanun ve Uygulama Yönetmeliği'nin 21. maddesinde, (7000) gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucunda bulunan miktarın, geçici iş göremezlik halinde, onda birinin doktor veya sağlık kurulu raporu ile belirlenen iş ve güce engel olma süresi ile çarpımı sonucu hesaplanacak tutarda (6 katını geçmemek kaydıyla), sürekli iş göremezlik (çalışma gücü kaybı) halinde ise, yetkili sağlık kuruluşunca tespit edilen iş gücü kaybı derecesine göre Yönetmeliğe ekli Ek-D cetvelde karşılık gelen katı ile çarpımı sonucu hesaplanacak tutarda nakdi ödeme yapılacağı; söz konusu hesaplamalarda ödemeye ilişkin valinin veya bakanın onayı tarihinde geçerli gösterge ve katsayı rakamlarının esas alınacağı kurala bağlanmıştır.
    Buna göre; Mahkemece yapılacak hesapta, memur aylık kat sayısı ile (7000) gösterge rakamının çarpımı sonucunda bulunan miktarın; Yönetmeliğin 21. maddesinin (a) bendine göre (Adli Tıp Kurumu'nun 26/06/2020 tarihli raporunda davacının geçici iş göremezlik süresinin 18 aya kadar uzayabileceği belirtildiğinden) 6 ile çarpımı sonucunda belirlenecek tutar ve (b) bendine göre davacının % 20 iş gücü kaybı oranının Ek-D cetvelde karşılık gelen katı (8) ile çarpımı sonucu bulunacak tutar toplanmak suretiyle belirlenecek maddi tazminatın hak sahibine davalı idarece ödenmesine karar verilmesi gerekmektedir.

    KARAR SONUCU :
    Açıklanan nedenlerle;
    1. Davalı idarenin temyiz isteminin maddi tazminata ilişkin kısım yönünden kabulüne, manevi tazminata ilişkin kısım yönünden reddine,
    2. ... İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyize konu manevi tazminatın kısmen kabulüne ilişkin kısmı yönünden ONANMASINA, maddi tazminatın kabulüne ilişkin kısmı yönünden BOZULMASINA,
    3. Bozulan kısım hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
    4. 2577 sayılı Kanun'un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (on beş) gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 07/03/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi