
Esas No: 2018/4406
Karar No: 2022/1248
Karar Tarihi: 17.03.2022
Danıştay 12. Daire 2018/4406 Esas 2022/1248 Karar Sayılı İlamı
Danıştay 12. Daire Başkanlığı 2018/4406 E. , 2022/1248 K."İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONİKİNCİ DAİRE
Esas No : 2018/4406
Karar No : 2022/1248
DAVACI : … Derneği
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : …
VEKİLİ : Hukuk Müşaviri …
DAVANIN KONUSU : 08/01/2016 tarih ve 29587 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan "Cuma İzni" konulu 2016/1 sayılı Başbakanlık Genelgesi'nin iptali istenilmektedir.
DAVACININ İDDİALARI : Dava konusu Genelge'nin, Anayasa'nın "Başlangıç" kısmında yer alan laiklik ilkesine aykırı olduğu, Genelge ile Devletin dini kurallara uygun hale getirilmeye çalışıldığı, inanç özgürlüğü ve laiklikle bağdaşmadığı, düzenlemenin hukuka aykırı olduğu ileri sürülmektedir.
DAVALININ SAVUNMASI : İdari işlemlere karşı menfaati ihlal edilenler tarafından dava açılabileceği, davacının ehliyet şartını taşımadığından İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 15. maddesi uyarınca davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmesi gerektiği, dava konusu Genelge'nin hukuk Devlet ilkesi ve laiklik ilkelerine aykırı olmadığı savunulmuştur.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : 2577 sayılı İdari yargılama Usulü Kanunu'nun 15. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca davanın ehliyet yönünden reddi gerektiği düşünülmektedir.
DANIŞTAY SAVCISI : …
DÜŞÜNCESİ : Davacı dernek vekilince, 08/01/2016 tarih ve 29587 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Başbakanlığın ''Cuma İzni'' konulu 2016/1 sayılı Genelgesinin iptali istenilmiştir. Hukuk devletinde idarenin eylem ve işlemlerinin hukuka uygunluğunun ve sonuçta idarenin hukuka bağlılığının yargısal denetimi iptal davaları yoluyla sağlanmaktadır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde, iptal davaları idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan davalar olarak tanımlanmıştır.
Davaya konu Başbakanlık Genelgesinde, "Anayasa ve ilgili mevzuatla güvence altına alınan dini inanç hürriyetinin bir gereği olarak; Cuma Namazı saatinin mesai saatine denk gelmesi halinde, kamu kurum ve kuruluşlarında çalışanlardan isteyenlere mesai kaybına neden olmaksızın izin verilir." şeklinde düzenleme yapılmıştır.
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun "Günlük çalışma saatlerinin tesbiti" başlıklı 100. maddesinin 1. fıkrasında, "Günlük çalışmanın başlama ve bitme saatleri ile öğle dinlenme süresi, bölgelerin ve hizmetin özelliklerine göre merkezde Başbakanlık Devlet Personel Başkanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca, illerde valiler tarafından tesbit olunur." aynı maddeye 13/2/2011 tarih ve 6111 sayılı Yasanın 104. maddesiyle eklenen ek fıkralarda da, "Ancak engelliler için; engel durumu, hizmet gerekleri, iklim ve ulaşım şartları göz önünde bulundurulmak suretiyle günlük çalışmanın başlama ve bitiş saatleri ile öğle dinlenme süreleri merkezde üst yönetici, taşrada mülki amirlerce farklı belirlenebilir." "Memurların yürüttükleri hizmetin özelliklerine göre, bu madde uyarınca tespit edilen çalışma saat ve süreleri ile görev yerlerine bağlı olmaksızın çalışabilmeleri mümkündür. Bu hususa ilişkin usûl ve esaslar, Devlet Personel Başkanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca belirlenir." hükmüne yer verilmiş, 102-109. maddelerinde, memurlara verilecek izinler; yıllık izin, mazeret izni, hastalık ve refakat izni ve aylıksız izin olarak belirtilmiş, sayılan izin halleri arasında ve Kanunun diğer maddelerinde "cuma namazı" izin türüne yer verilmemiştir.
Davaya konu Genelge her nekadar doğrudan çalışma saatlerine ilişkin değil ise de, Ülkemiz nüfusunun %99'unun müslüman olduğu dikkate alındığında, cuma namazı saatinin mesai saatleri ile çakıştığı sürelerde bu namazı kılmaları için izin verilmesini öngören düzenlemeyi içeren Genelgenin, bütün kamu kurum ve kuruluşlarında çalışanları kapsaması nedeniyle çalışma (mesai) saatlerinin ayarlanması niteliğinde bir düzenleme olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.
Bu durumda 657 sayılı Yasanın anılan maddesinde, çalışma saatlerinin düzenlenmesi konusunda yetkili olan makam ve mevkilerde bulunanların sayılmak suretiyle belirtilmesi ve bunlar arasında Başbakanlığın olmaması karşısında bu konuda düzenleme yapma yetkisi bulunmayan Başbakanlıkça yayımlanan dava konusu Genelgede yetki yönünden hukuka uyarlık görülmemiştir.
Belirtilen nedenle davaya konu Genelgenin iptali gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onikinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, 09/07/2018 tarih ve 30743 sayılı (3. Mükerrer) Resmi Gazetede yayımlanan 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 218. ve 219. maddeleri uyarınca, mülga Başbakanlık yerine Cumhurbaşkanlığı hasım mevkiine alınmak suretiyle gereği görüşüldü:
MADDİ OLAY VE HUKUKİ SÜREÇ :
08/01/2016 tarihli ve 29587 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan "Cuma İzni" konulu 2016/1 sayılı Başbakanlık Genelgesi'nin iptali istemiyle bakılan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT VE HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde, iptal davaları, idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarından açılan davalar olarak tanımlanmış; 14. maddesinin üçüncü fıkrasında, dava açıldıktan sonra dilekçelerin ilk incelemeye tabi tutulacağı; dördüncü fıkrasında, dilekçeler ilk inceleme konuları yönünden kanuna aykırı görülürse, 15. madde hükümlerinin uygulanacağı; altıncı fıkrasında, bu hususların ilk incelemeden sonra tespit edilmesi halinde de, davanın her safhasında 15. maddesindeki kuralın uygulanacağı; 15. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde ise dava dilekçesinde ehliyet yönünden kanuna aykırılık görülmesi halinde davanın reddine karar verileceği, hükme bağlanmıştır.
İptal davalarındaki subjektif ehliyet koşulunun, doğrudan doğruya hukuk devletinin yapılandırılması ve sürdürülmesine ilişkin bir konu olması dolayısıyla, idari işlemlerin hukuka uygunluğunun iptal davası yoluyla denetlenmesini engellemeyecek bir biçimde anlaşılması gerekmektedir. Nitekim çevre, tarihi ve kültürel değerlerin korunması, imar uygulamaları gibi kamu yararını yakından ilgilendiren konularda subjektif ehliyet koşulunun, bu durum dikkate alınarak yorumlanması gerektiğine ilişkin Danıştay kararları yerleşik içtihat niteliği kazanmıştır. İptal davasının içtihat ve doktrinde belirlenen hukuki nitelikleri göz önüne alındığında, idare hukuku alanında tek yanlı irade açıklamasıyla kesin ve yürütülmesi zorunlu nitelikte tesis edilen işlemlerin, ancak bu idari işlemle doğrudan meşru, kişisel ve güncel bir menfaat ilgisi kurulabilenler tarafından iptal davasına konu edilebileceğinin kabulü zorunludur. Aksi halde, her idari işlemle dolaylı da olsa bir menfaat ilgisi kurulmak suretiyle dava açılmasını kabul etmek, dava konusu edilecek işlem ile dava açacak kişi arasında belli ölçüler içinde menfaat ilişkisi bulunması şartının ihlali sonucunu doğurur.
Bu bağlamda, davacı tarafından, 08/01/2016 tarih ve 29587 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan "Cuma İzni" konulu 2016/1 sayılı Başbakanlık Genelgesi'nin, Anayasaya aykırı olduğu ileri sürelerek iptali istemiyle açılan davada; iptali istenen işlem ile davacı arasında yukarıda tanımlanan ve açıklanan şekli ile kişisel, meşru ve güncel bir menfaat ilişkisi olmadığından, dava açma ehliyeti bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 15. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca davanın EHLİYET YÖNÜNDEN REDDİNE,
2. Ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam …-TL yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
3. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen …-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine,
4. Posta giderleri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine,
5. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 17/03/2022 tarihinde, oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.
