
Esas No: 2020/5374
Karar No: 2022/1464
Karar Tarihi: 21.03.2022
Danıştay 10. Daire 2020/5374 Esas 2022/1464 Karar Sayılı İlamı
Danıştay 10. Daire Başkanlığı 2020/5374 E. , 2022/1464 K."İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2020/5374
Karar No : 2022/1464
KARARIN DÜZELTİLMESİNİ
İSTEYEN (DAVACILAR) : 1- ...
2- ...
3- ...
VEKİLİ : Av. ...
KARŞI TARAF (DAVALI) : ...Bakanlığı / ...
VEKİLİ : 1. Huk. Müş. Yrd. V. ...
İSTEMİN_KONUSU : .... İdare Mahkemesinin ...tarih ve E:..., K:...sayılı kararının kısmen bozulması, kısmen gerekçeli onanması yolunda verilen Danıştay Onuncu Dairesi'nin 11/02/2020 tarih ve E:2019/9492, K:2020/437 sayılı kararının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen 3622 sayılı Kanun ile değişik 54. maddesi uyarınca düzeltilmesi istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacılar murisi ...'ın, Bingöl ilinde öldürülen ve cenazeleri Diyarbakır iline getirilen 4 terör örgütü mensubunun defin işlemleri sırasında meydana gelen ve yaklaşık 5 gün süren protesto olaylarında yaşamını yitirmesinde davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğundan bahisle oluştuğu ileri sürülen zararlara karşılık eş ... için 50.000,00 TL maddi, 40.000,00 TL manevi, anne ... ve baba ... için ayrı ayrı 25.000,00 TL maddi, 40.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 100.000,00 TL maddi, 120.000,00 TL manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmektedir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Danıştay Onuncu Dairesinin bozma kararına uyulmak suretiyle verilen .... İdare Mahkemesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararıyla; davacılar murisinin güvenlik güçleri ile göstericiler arasında yaşanan çatışma sırasında yaralandığı, söz konusu olayların gerçekleşmesi sırasında ise davalı idarenin asayişin tesisi ve bölgede yaşayan kişilerin can güvenliğinin sağlanması konusunda tam ve etkin şekilde görevini yerine getirme hususundaki kamu hizmetinde kusurlu bulunduğu, davalı idarenin anılan kamu hizmetinin eksik bir şekilde yerine getirilmesi sonucu vefat eden ...'ın mirasçıları olan davacıların uğradıkları maddi ve manevi zararlarının davalı idarece tazmini gerektiği gerekçesiyle davacıların maddi tazminat istemlerinin kısmen kabulü ile bilirkişi raporu doğrultusunda ...'a 15.231,04 TL, ...'a 19.113,55 TL, ...'e ise 15.811,64 TL maddi tazminatın, dava tarihi olan 11/09/2006 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine, manevi tazminat istemlerinin kısmen kabulü ile ...'a 25.000,00 TL, ...'a 25.000,00 TL, ...'e ise 20.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihi olan 11/09/2006 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine, davacıların fazlaya ilişkin maddi ve manevi tazminat istemlerinin reddine karar verilmiştir.
Daire kararının özeti: Tarafların temyiz başvuruları üzerine Danıştay Onuncu Dairesince, davacılar yakınının ölümüne neden olan olayda davalı idareye izafe edilebilecek bir hizmet kusuru bulunmadığı gerekçesiyle kararın, davanın kısmen reddine ilişkin kısmının sonucu itibarıyla hukuka aykırı bulunmaması nedeniyle onanmasına, davanın kısmen kabulüne ilişkin kısmının bozulmasına karar verilmiştir.
KARAR DÜZELTME
TALEP_EDENİN_İDDİALARI : Davacılar tarafından, söz konusu olaylarla ilgili yürütülen soruşturmaların bilinçli olarak sonuçsuz bırakıldığı, aynı olayda yaşamını yitirenlerin yakınlarının AİHM'e yaptıkları başvurularda etkili bir soruşturma yürütülmemesi ve güvenlik görevlilerinin cezalandırılmaması nedeni ile yaşam hakkının ihlal edildiğine karar verildiği, müteveffanın olaylar ile hiçbir ilgisi olmadığı, idarenin de bu yönde bir iddiasının olmadığı, gerçekleşen ölüm olayında gerekli güvenlik önlemlerini almayan davalı idarenin hizmet kusurunun bulunduğu ileri sürülmektedir.
KARŞI_TARAFIN_SAVUNMASI : Savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ : ...
DÜŞÜNCESİ : Davacıların karar düzeltme istemlerinin kabulü ile İdare Mahkemesi kararının gerekçesi değiştirilerek onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
Kararın düzeltilmesi dilekçesinde ileri sürülen nedenler, 2577 sayılı Kanun'un Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen 3622 sayılı Kanun ile değişik 54. maddesi hükmüne uygun bulunduğundan, davacıların karar düzeltme istemlerinin kabulü ile Danıştay Onuncu Dairesinin 11/02/2020 tarih ve E:2019/9492, K:2020/437 sayılı kararı kaldırılarak, uyuşmazlık yeniden incelendi:
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
1) Bingöl ili, Solhan ilçesi, ...köyü kırsalında güvenlik güçleri ile çatışmaya girerek ölü ele geçirilen on dört terör örgütü mensubunun dördünün cenazelerinin, Diyarbakır ilinde defnedilmesi sonrasında 28/03/2006-01/04/2006 tarihleri arasında toplumsal olaylar meydana gelmiştir.
2) Devam eden olaylar sırasında 29/03/2006 tarihinde davacıların murisi ..., ateşli silahla yaralanması üzerine kaldırıldığı Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde yapılan tüm müdahalelere rağmen 31/03/2006 tarihinde hayatını kaybetmiştir.
3) ...Cumhuriyet Başsavcılığı'nca tanzim edilen 31/03/2006 tarihli ölü muayene ve otopsi tutanağında; ölümün ateşli silah mermi yaralanmasına bağlı beyin harabiyeti ve kanaması sonucu meydana gelmiş olduğu, kafaya isabet eden merminin muhtemelen 7,65 mm çapında olduğu, giriş deliğinin özelliğine göre atışın yakın mesafe dışından yapılmış olduğu belirtilmiştir.
4) Meydana gelen ölüm olayı ile ilgili açılan ceza soruşturmasının, ...Cumhuriyet Başsavcılığı'nın ...soruşturma numaralı dosyasında devam ettiği anlaşılmış, ancak bugüne kadar herhangi bir faile ulaşılamadığı için 29/03/2031 tarihine kadar daimi arama kararı verilmiştir.
5) Diyarbakır Emniyet Müdürlüğünce ...Cumhuriyet Başsavcılığı'na yazılan ...tarih ve ...sayılı yazıda ise, ...'ın 7,65 mm çaplı silah mermisi neticesinde öldüğünün yaptırılan otopsi neticesinde anlaşıldığının, fakat Emniyet Müdürlüğü kuvvesine kayıtlı ve personele verilen 7,65 mm çaplı zati (görev) demirbaş tabanca bulunmadığının belirtildiği, Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü'nün ...tarih ve ...sayılı yazısında, ''... isimli şahsın ölümü ile ilgili herhangi bir görüntü kaydının bulunmadığı, ayrıca şahıstan çıkan mermi çekirdeği üzerinde yapılan incelemenin ardından tanzim edilen Ekspertiz Raporunda, namlusu yiv-set ihtiva eden çap ve tipine uygun ateşli bir silah ile atılmış olduğu, ancak üzerindeki karakteristik izlerin çarpma/sürtünme nedeniyle eksildiği ve zarar gördüğü belirtilmiş olup, şahsın ölümünün meydana gelen toplumsal olaylardan mı, eylemci grupların planlamış olduğu provakatif eylemlerden mi, yoksa şahsa karşı husumet besleyen kişi ya da kişiler tarafından yaşanan toplumsal olaylar bahanesiyle yapılmış bir eylem sonucunda mı olduğunun tespit edilmesinin mümkün olmadığı'' değerlendirmelerine yer verildiği görülmüştür.
Davacılar tarafından, yakınları ...'ın Diyarbakır ilinde 29/03/2006-01/04/2006 tarihleri arasında devam eden toplumsal olaylarda ateşli silahla yaralanması sonucu hayatını kaybetmesinde idarenin hizmet kusuru bulunduğundan bahisle uğranıldığı ileri sürülen zararlara karşılık maddi ve manevi tazminat ödenmesi istemiyle 29/05/2006 tarihinde idareye başvuruda bulunulduğu, başvurunun ...tarih ve ...sayılı işlemle reddedilmesi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti'nin, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk Milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu; 5. maddesinde, Devletin temel amaç ve görevlerinin, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak olduğu; 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, aynı maddenin son fıkrasında, idarenin eylem ve işlemlerinden doğan (maddi ve manevi) zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
İdare, Anayasanın 125. maddesinde de belirtildiği üzere, kural olarak yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
Bunun yanında, idarenin faaliyet alanıyla ilgili, önlemekle yükümlü olduğu halde önleyemediği bir takım zararları da nedensellik bağı aramadan sosyal risk ilkesi gereği tazmin etmesi gerekmektedir. İdarenin kusura dayalı ya da kusursuz sorumluluğu yanında, Anayasanın öngördüğü sosyal hukuk devleti anlayışına uygun olarak ve bu temel üzerinden, kolektif sorumluluk anlayışı çerçevesinde bilimsel ve yargısal içtihatlar ile geliştirilen sosyal risk ilkesi, Anayasa'nın yukarıda öngördüğü amaçların gerçekleştirilmesine yöneliktir.
Sosyal risk ilkesi ile toplumun içinde bulunduğu koşullardan kaynaklanan, idarenin faaliyet alanında meydana gelmekle birlikte, yürütülen kamu hizmetinin doğrudan sonucu olmayan, toplumsal nitelikli riskin gerçekleşmesi sonucu oluşan, salt toplumun bireyi olunması nedeniyle uğranılan özel ve olağan dışı zararların da topluma pay edilerek giderilmesi amaçlanmıştır.
Bu bağlamda, yargısal ve bilimsel içtihatlarla geliştirilen sosyal risk ilkesinin uygulama alanına; "terör olayları"nın yanı sıra, ani bir şekilde gelişmesi nedeniyle idarece öngörülemeyen ve engellenemeyen, müdahale edilmesi halinde daha ağır sonuçların doğması kaçınılmaz olan geniş çaplı "toplumsal olaylar" ile sınırlarımıza komşu bir ülkede yaşanan “iç savaş” veya “toplumsal kargaşa” nedeniyle ülkemiz sınırlarında oluşan özel ve olağan dışı zararların da dahil olduğunun kabulü gerekmektedir.
Zira, bahse konu olaylar sonucu oluşan zararlar; idarenin faaliyet alanıyla ilgili olmakla birlikte yürütülen kamu hizmetinin doğrudan sonucu olmayan, dolayısıyla idari faaliyet ile illiyet bağı kurulamayan, toplumsal nitelikli riskin gerçekleşmesi sonucu oluşan ve salt toplumun bireyi olunması nedeniyle uğranılan özel ve olağan dışı zararlardır. Bu itibarla, söz konusu zararların, belirtilen nitelikleri itibarıyla, zarara uğrayan kişilerin üzerinde bırakılmayarak topluma pay edilmek suretiyle tazmin edilmesi hakkaniyet gereği olup, sosyal hukuk devleti ilkesine de uygun düşecektir.
Bilindiği üzere, 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun, "terör olayları sonucu uğranılan maddi zararlar" bakımından sosyal risk ilkesinin yasalaşmış hali olup, anılan Kanun'un yürürlüğünden sonra meydana gelen terör olayları nedeniyle uğranılan maddi zararların, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 13. maddesi hükümleri (genel hükümler) çerçevesinde sosyal risk ilkesi uyarınca tazminine hukuki olanak bulunmamaktadır.
Bununla birlikte, 5233 sayılı Kanun'un yürürlüğünden önce meydana gelen terör olayları nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararlar ile 5233 sayılı Kanun'un yürürlüğünden sonra meydana gelen terör olayları nedeniyle uğranılan manevi zararların yanı sıra, -zaman sınırlaması olmaksızın- yukarıda özellikleri genel olarak aktarılan "toplumsal olaylar" ve "sınır ülkelerde yaşanan iç savaş ya da toplumsal kargaşa" sonucu ülkemiz sınırlarında oluşan özel ve olağan dışı zararların genel hükümler çerçevesinde sosyal risk ilkesi uyarınca tazminine herhangi bir engel bulunmamaktadır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dosyada yer alan bilgi ve belgelerden; müteveffanın, kolluk güçleri tarafından açılan ateş sonucu vurularak hayatını kaybettiğine dair somut bir tespit bulunmadığı gibi, olaylara katılan grup içinde yer aldığına, dolayısıyla uğradığı zararda kişisel kusuru bulunduğuna dair bir saptama da olmadığı, davalı idare tarafından da bu yönde bir savunma ileri sürülmediği, bununla birlikte davacılar yakınının Diyarbakır ilinde meydana gelen olaylar sırasında nereden ve kim tarafından ateş edildiği belli olmayan bir silahla vurularak hayatını kaybettiği anlaşılmaktadır.
Öncelikle, davacıların yakını ...'ın hayatını kaybetmesine neden olan olayda davalı idarenin hizmet kusurunun bulunup bulunmadığının incelenmesi gerekmektedir.
Uyuşmazlık konusu olayda, terör örgütü mensuplarına ait cenazelerin defin işlemleri sonucu başlayan toplumsal olayların bastırılması, asayişin ve kamu düzeninin tekrar tesis edilmesi amacıyla güvenlik güçlerince olaylara müdahale edildiği ve söz konusu olayların yaklaşık beş gün boyunca devam ettiği tartışmasızdır.
Bu itibarla, davalı idarece bozulan kamu düzeninin, kanunlarla verilmiş yetkiler dahilinde tekrar eski haline getirilmesi amacıyla gerekli faaliyetlere girişildiği, ancak bu faaliyetlerin terör örgütü sempatizanlarının yoğun bir şekilde yaklaşık beş gün süren müdahaleleri neticesinde akamete uğradığı anlaşıldığından, asayişin temin edilememesi veya genel güvenliğin sağlanamamasında davalı idareye yüklenebilecek bir hizmet kusurunun bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Bu durumda, kolluk güçleri tarafından açılan ateş sonucu vurulduğuna dair bir tespit olmadığı da dikkate alındığında, ...'ın vefatı ile idari faaliyet arasında illiyet bağının, dolayısıyla davalı idarenin hizmet kusurunun bulunduğuna hükmedilmesinin hukuken mümkün olmadığı, ancak davacılar yakınının herhangi bir dahlinin bulunmadığı toplumsal olaylar esnasında yaralanarak hayatını kaybettiğinin sabit olduğu, bir başka anlatımla toplumsal bir riskin gerçekleşmesi sonucu zararın doğduğu ve bu zararın kamu külfeti olmaktan çıkıp özel ve olağan dışı bir hal aldığı anlaşılmakta olup, yakınlarının söz konusu olaylar sırasında nereden ve kim tarafından ateş edildiği belli olmayan bir silahla vurularak hayatını kaybetmesi nedeniyle davacıların uğradığı zararların, üzerlerinde bırakılmayarak tüm topluma pay edilmesi suretiyle sosyal risk ilkesi uyarınca tazmin edilmesi hak ve nesafet ilkelerine uygun olacaktır.
Bu itibarla, ilk derece mahkemesi tarafından hükmedilen tazminatın, sosyal risk ilkesi uyarınca davacılara ödenmesine karar verilmesi gerekirken, hizmet kusuru ilkesi uyarınca ödenmesi yolunda verilen kararda, sonucu itibarıyla hukuki isabetsizlik bulunmamıştır.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Tarafların temyiz istemlerinin REDDİNE,
2. Davanın kısmen kabulü, kısmen reddi yolundaki .... İdare Mahkemesinin ...tarih ve E:..., K:...sayılı kararının, yukarıda belirtilen gerekçe ile ONANMASINA, 21/03/2022 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.
(X) - KARŞI OY :
Düzeltilmesi istenilen Dairemiz kararı hukuk ve usule uygun bulunduğundan, karar düzeltme isteminin reddi gerektiği düşüncesiyle, davacıların karar düzeltme taleplerinin kabulü yolundaki Daire kararına katılmıyorum. 21/03/2022
(XX) - KARŞI OY :
Davacıların karar düzeltme isteminin kabulü ile usul ve hukuka uygun olan Mahkeme kararına karşı davalı idarece temyiz dilekçesinde ileri sürülen temyiz nedenlerinin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmediği ve mezkur Mahkeme kararının aynen onanması gerektiği oyuyla Daire kararına katılmıyorum.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.
