13. Hukuk Dairesi 2018/4289 E. , 2018/12512 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ... Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesi"nce verilen 15/05/2017 tarih ve 2017/657-651 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresinde verildiği anlaşılmakla, dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
K A R A R
Davacılar, ... ili, ... ilçesi, 410 ada, 66 parsel sayılı 147,00 m2 miktarlı arsa vasıflı taşınmazın malikleri iken bu taşınmazı 03/02/2011 tarihinde 4.000.000 USD bedel üzerinden yine aynı tarihte imzalanan protokol uyarınca anlaşarak davalı tarafa sattıklarını, söz konusu satış bedelinin tam olarak ödenmediğini, bunun üzerine ... 34. Noterliğinden davalıya ihtarname gönderildiğini, buna rağmen davalı tarafın ödeme yapmadığını, satışı yapılan taşınmazın bedelinin tüm uyarılara ve ihtarnamelere rağmen ödenmemesi üzerine ... 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/309 Esas sayılı dosyasından fazlaya ilişkin hakları saklı tutulmak kaydı ile 50.000 USD"lik alacak davası açıldığını, davanın kabulüne karar verildiğini, kararın Yargıtay onaması ile kesinleştiğini, Yargıtay tarafından onanarak kesinleşen hüküm uyarınca 3.587.500 USD alacaklı olduklarının tespit edilmesi üzerine ... 6. Asliye Hukuk Mahkemesinde talep edilen 50.000 USD"nin mahsubu ile bakiye kalan miktar olan 3.537.500 USD"nin faizi ile birlikte ödenmesi için davanın açıldığını ileri sürerek; bakiye alacak miktar olan 3.537.500 USD"nin temerrüt tarihi olan 01.07.2011 tarihinden itibaren kamu bankalarınca bir yıl vadeli USD mevduatına uygulanan en yüksek mevduat faiz oranı üzerinden hesaplanacak faizi ile birlikte tahsilini istemiştir.
Davalı, bilirkişi raporunun başka bir davada kesin delil niteliğinde sayılmasının doğru olmayacağını, davaya konu alacağın sebebi olarak sunulan protokolde taşınmazın devrine yönelik bedelin ödenmesinin geciktirici koşula bağlandığını, geciktirici koşula bağlı sözleşmenin ancak koşulun gerçekleştiği andan başlayarak hüküm ifade edebileceğini, ... 6. Asliye Hukuk Mahkemesindeki yargılamada protokolde yazılı geciktirici koşulun hiç dikkate alınmadığını, ödeme konusundaki itirazlarının da yeterince araştırılmadığını savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kabulü ile; 3.537.500,00 USD"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hükme karşı, davalı taraf istinaf talebinde bulunmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, istinaf sebepleri ve dosya kapsamında yapılan incelemede verilen karar ve gerekçesi, ilk derece mahkemesinin kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davalının istinaf talepleri yerinde görülmediği gerekçesiyle istinaf kanun yolu başvurusunun esastan reddine karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, ... 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/309 Esas sayılı dosyasında verilen kararda 3.587.500 USD alacaklı olduklarının tespit edilmesi üzerine bakiye kalan miktarın davalıdan tahsili için eldeki davayı açmıştır. Davalı, davaya konu edilen protokolde bedelin ödenmesinin şarta bağlandığı ve bu şartın mahkemece değerlendirilmediğini savunarak davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, taraflar arasında ... 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/309 Esas 2012/413 Karar sayılı ilamı Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşmiş hüküm doğrultusunda davacının alacağının 4.000.000,00 USD olduğunun ve yapılan kısmı ödeme neticesinde 3.587.000,00 USD alacaklı olunduğunun ancak taleple bağlılık ilkesi gereği fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmak üzere 50.000,00 USD alacaklı olunduğunun hüküm altına alındığı, bu defa davacının saklı tuttuğu fazlaya ilişkin olarak mevcut davayı açtığı, aynı taraflar arasında aynı konuya ilişkin kesinleşmiş mahkeme ilamının kesin delil niteliğinde kabulü gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinde, davacılardan ... ile davalı arasında 03.02.2011 tarihli "Satış Bedeline ilişkin Protokoldür" başlıklı belgede "..., tapu kayıtları mucibinde ... ili, ... İlçesi, ... Mah. 410 Ada 66 parselde bulunan arsa niteldiğindeki taşınmazı ALICI"ya satacak, bu manada tapu sicil müdürlüğü huzurunda resmi senette mülkiyeti hiçbir kısıtlama olmaksızın tamamıyla ALICI adına tescil ettirecektir. ALICI 410 ada 66 parselin satış bedeli olarak Satıcı ..."e toplam 4.000.000 USD (dörtmilyon amerikandoları) bedel ödeyecektir. Bu toplam bedelin 300.000,00 USD"si (üçyüzbinamerikandoları) tapu müdürlüğündeki satıştan önce elden, bakiye kalan kısım ise ... İli, ... İlçesi ... Mahkemesi 410 ada 55,56,57,58,59,60,61,62,63,64,65,66, ve 1438 ada 1,2,3,4,5,6,7 parsellerdeki diğer tüm maliklerin, tapularını ... Pazarlama Turizm ve İşletmecilik Tic. A.Ş. adına devir, ferağ ve tescil ettirmelerinin hemen ardından diğer maliklerin satış bedelleri ile birlikte kendisine ödenecektir. Ancak 410 ada 55 parselde bulunan ..., Hisselerinin ve 410 ada 64 parselde bulunan ... hisselerinin tapuda ALICI ... adına tescil edilmesine ilişkin süreç buna dahil olmayıp, ..."in toplam satış bedelinin ödenmesi için bu parsellerdeki hukuki sorunların çözülmesi beklenilmeyecektir." şeklinde düzenleme yer almaktadır. Hukukumuzda sözleşmeye bağlılık ...) ve sözleşme serbestliği ilkeleri kabul edilmiştir. Buna göre taraflar, sözleşme koşullarını istedikleri gibi düzenleyebilirler. Bu ilkelere göre, sözleşme yapıldığı andaki gibi aynen uygulanmalıdır. Başka bir ifade ile, sözleşme koşulları borçlu için sonradan ağırlaşmış, edimler dengesi sonradan çıkan olaylar nedeni ile değişmiş olsa bile, borçlu sözleşmedeki edimini aynen ifa etmelidir. Taraflar arasında geçerli bir sözleşme olup bu sözleşmeye göre de 410 ada 66 parsel sayılı taşınmaz 03.02.2011 tarihinde ..., Serap Erdem, Zeynep Erdem, ... adlarına kayıtlı iken davalı şirkete satılarak tapuda tescil edilmiştir. Sözleşmeye göre ödenmesi gereken satış bedeli olarak kararlaştırılan 4.000.000 USD ın bir kısmı ödenmiş ancak kalan kısmın ödenmemesi nedeniyle fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak açılan kısmı davanın kabulüne karar verilmiş, karar Yargıtay onaması ile kesinleşmiştir. Kural olarak, kısmi davada alınan bilirkişi raporlarının açılan ek dava yönünden kesin delil olmayacağı gerek öğretide gerek yargısal uygulamada kabul edilmiştir. Ne var ki, kısmi davada kesinleşen hükme esas alınan rapor, tümüyle inceleme ve itiraz konusu yapılıp, tüm yargısal denetim yollarından geçerek toplam alacak miktarını ortaya koyacak şekilde kesinleşmiş ve taraflar yönünden yargısal denetim yolları tüketilerek usulü kazanılmış haklar gerçekleşmişse kesin delil olarak değerlendirilmesi gerekeceği de ortadadır. Bu nedenledir ki, bilirkişi raporlarının takdiri delil oldukları kural ise de somut olay ve şarta bağlı protokol hükümleri dikkate alındığında kesin delil niteliğini alamıyaçakları da göz ardı edilmemelidir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No:2013/1728, Karar (No:2015/1036) Somut uyuşmazlıkta, kısmı davada alınan bilirkişi raporunda davalı tarafın sadece ticari defterlerinin incelendiği, taraflar arasında düzenlenen protokol hükümlerinin taraflara yüklediği hak borç ve yükümlülüklere ilişkin hiç bir değerlendirme tespit yapılmadığı anlaşılmaktadır. Yine mahkemece de, davacılardan ..."in, protokol hükümler gereğince ... ili, ... ilçesi, ... Mahallesi, 410 ada, 55, 56, 57, 58, 59, 60, 61, 62, 63, 64, 65, 66 nolu parseller ile 1438 ada, 1, 2, 3, 4 ,5, 6 ve 7 parsellerin davalı şirkete satışları konusunda bir taahhütte bulunduğu ve bu taahhüdünü kısmen yerine getiremediği anlaşılıyor ise de; davacılara ait taşınmazın satış parasının 4.000.000,00 USD olduğu ve yukarıda açıkladığımız bölümünün ödenmediği, taşınmazın halen davalı şirket üzerine kayıtlı olduğu ve davacıların ödenmeyen satış bedelini talep etme hakları bulunduğu şeklinde değerlendirme yapılmış, böylece protokoldeki düzenleme taahhüt olarak kabul edilerek taahhütün yerine getirilmediği kabul edilmiştir. Temyize konu davada ise, taraflar arasında düzenlenmiş bulunan sözleşme (protokol) hükümleri değerlendirilmeden kesinleşmiş hüküm doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmiştir. Hal böyle olunca, az yukarıda belirtildiği gibi taraflar arasında yapılan sözleşmenin (protokol) 2. maddesindeki "... Bu toplam bedelin 300.000,00 USD"si (üçyüzbinamerikandoları) tapu müdürlüğündeki satıştan önce elden bakiye kalan kısım ise ... İli, ... İlçesi, ... Mah. 410 ada 55,56,57,58,59,60,61,62,63,64,65,66,ve 1438 ada 1,2,3,4,5,6,7 parsellerdeki diğer tüm maliklerin, tapularını ... Pazarlama Turizm ve İşletmecilik Tic. A.Ş. adına devir, ferağ ve tescil ettirmelerinin hemen ardından diğer maliklerin satış bedelleri ile birlikte kendisine ödenecektir." şeklindeki düzenleme, alınan bilirkişi raporları gerek içerik gerekse miktar yönünden eksik incelemeye dayalı olduğundan açılan iş bu fazlaya ilişkin ek dava yönünden kesin delil niteliği taşımamaktadır. Akit serbestisi ilkesi gereğince geçerli olduğundan ve hak ve yükümlülükler incelenmediğinden bu durumda; mahkemece, belirtilen hususlarda değerlendirme ve inceleme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açılanan nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, HMK"nun 373/1 maddesi gereğince dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesi"ne gönderilmesine, peşin alınan harcın istek halinde davalıya iadesine, 20/12/2018 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
(Muhalif) (Muhalif)
171.485,90 TL P.H.İade
MUHALEFET ŞERHİ
Dava bakiye satış bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
Davacılar, 10/08/2011 tarihili dava dilekçesi ile, davaya konu 410 ada 66 parsel sayılı taşınmazı 03/02/2011 tarihinde 4.000,000 USD tutarı bedel ile davalı şirkete sattıklarını, satış bedelinin 112,500 TL tutarındaki kısmını tahsil ettiklerini; bakiye bedelin ödenmesi için karşı tarafa ihtarname tebliğ edilmesine rağmen ödeme yapılmadığını açıklayarak, bakiye 3.887,500 USD tutarındaki bedelden fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 50,000 USD"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile tahsilini talep etmiştir.
Davalı taraf, satış bedelinin ödendiğini savunarak davanın reddini talep etmiş; mahkemece, satış tarihi olan 03/02/2011 tarihli protokole göre satış bedelinin 3.887.000 USD tutarındaki kısmının işlem sırasında ödenmediği sonucuna varılarak, davacıların fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere davanın kabulü ile 50.000 USD"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmiş; temyiz istemi ve karar düzeltme istemlerinin dairemizce reddedilmesi sonucu hüküm 25.11.2015 tarihinde kesinleşmiştir.
Davacılar, 25.04.2016 tarihli dava dilekçesi ile Ek dava açarak 3.537.500 USD"nin 01.07.2011 tarihinden itibaren kamu bankalarınca bir yıl vadeli USD mevduatına uygulanan en yüksek mevduat faiz oranı üzerinden hesaplanacak faizi ile tahsilini talep etmiştir.
Bilindiği gibi kısmi davanın tamamen kabulüne karar veren mahkeme, bununla aynı zamanda davacı ile davalı arasında bir borç ilişkisinin varlığını da tespit etmiştir. Bu nedenle, mahkeme kararının tespite ilişkin bu bölümü sonradan açılan ek davada kesin delil teşkil eder. (HMK."nın 204/1) yani, ikinci (ek) davaya bakan mahkeme, kısmi davada verilen kararın tespite ilişkin bu bölümü ile bağlıdır. Davalının borçlu olup olmadığını tartışamaz.
Somut olayda, ilk (kısmi) davada verilen karar ile davanın kabulüne karar verilmiş ve ödenmeyen bakiye satış bedeli tutarının 3.587.000 USD olduğu tespit edilmiş; hüküm, derecattan geçerek kesinleşmiştir. Mahkemenin, bu tespit hükmü HMK"nın 204/1 maddesi gereğince ek dava da kesin delil niteliğinde olduğundan bu davaya bakan mahkeme davalının daha az borçlu olup olmadığını tartışamaz. Davalının borçtan dolayı sorumlu olmadığı sonucuna da varamaz.
Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin reddi ile BAM kararının onanması gerektiği kanaatinde olduğumuzdan sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyoruz.