Abaküs Yazılım
İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi
Esas No: 2019/639
Karar No: 2021/569
Karar Tarihi: 23.06.2021

BAM Hukuk Mahkemeleri İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/639 Esas 2021/569 Karar Sayılı İlamı

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO:2019/639 Esas
KARAR NO :2021/569

DAVA:Destekten Yoksun Kalma Tazminatı & Manevi Tazminat
DAVA TARİHİ:07/03/2016
KARAR TARİHİ:23/06/2021

Mahkememizde görülen maddi manevi tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ/
İDDİA:
Davacı vekili, davalılardan ... sevk ve idaresindeki ... plakalı araç ile 15/02/2016 tarihinde akşam 18:30 sıralarında ..., ... Caddesi ... istikametinde dikkatsiz, kontrolsüz ve azami hız limitinin çok üzerinde bir süratle seyir halinde iken müvekkillerin eşi, annesi, kızı ve kardeşi olan yaya ...'a çarptığını ve kaza mahalinde vefat ettiğini, davalı ...'ın sürücü ...'ın ise işleten olduğunu, diğer davalının da trafik sigortacısı olduğunu beyanla HMK'nın 107. maddesi gereğince belirsiz olarak şimdilik 3.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatı ile davacılar yönünden toplam 215.000,00 TL manevi tazminatın sigorta şirketi açısından poliçe ile sınırlı olacak şekilde, kaza tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı ... ve ... vekili, trafik kazasında müteveffanın asli kusurlu olduğunu, sürücünün hızının çok yüksek olmadığını, kontrolsüzce yola fırlayarak geçiş üstünlüğü olan motorlu vasıtaya rağmen kazaya sebebiyet veren müteveffanın kusurlu olduğunu, ayrıca talep edilen manevi tazminatların çok yüksek olduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır. Davalı sigortacı ise davaya yanıt vermemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava hukuksal niteliği itibariyle, ölümlü trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
Dosyaya sunulan ceza dosyası, olay yeri tespit tutanağı ve ifade tutanakları bir arada değerlendirildiğinde 15/02/2016 tarihinde saat 18:40 sıralarında davalı ...'ın idaresindeki işleteni diğer davalı ... olan ... plakalı otomobil ile ...'de ortadan refujle bölünmüş tek yönlü araç trafiğine sahip ... Cad. Üzerinde sol şeritte ... istikametinden ... istikametine giderken ... numaralı trafik ışıklarına girerek aracın sol ön kısımları ile yolun gidişine göre soldan sağa karşıya geçmekte olan yaya ...'a çarpması neticesinde ölümlü kazanın meydana geldiği, 48 metre mesafe sonrası aracın durduğu anlaşılmaktadır. Taraf vekillerinin itirazlarının aksine dosyada mübrez ceza dosyası evrakları değerlendirilerek yapılan kusur incelemesi neticesinde müteveffanın kendisine yeşil ışık yanmasını bekleyerek güvenli bir şekilde karşıya geçmesi gerekirken orta refüj üzerinden karşıya kontrolsüz bir şekilde geçtiği sabit olmakla kazanın oluşumunda %60 oranında asli kusurlu olduğu kabulü gerekir. Davalı sürücü ...'ın ise kendisine yeşil ışık yanıyor olmakla birlikte anılan cadde de yoğun yaya sirkülasyonu karşısında yavaş ve dikkatli seyretmesi gerekirken tedbirli davranmadığından kazanın oluşumunda %40 oranında kusurlu bulunmuştur. Bilirkişi heyetimizin kusura ilişkin tespitleri özellikle ceza dosyası içeriğindeki aksi sabit olana kadar geçerli resmi evrak niteliğindeki kaza tespit tutanakları ile tanık beyanlarına nazaran oluşa uygun ve denetime elverişli görülmüştür. Sair itirazların bu nedenlerle reddi gerekmiştir.
I-ANAYASA MAHKEMESİ’NİN İPTAL KARARININ ELDEKİ DAVAYA ETKİSİ
Anayasa Mahkemesi Başkanlığı'nın 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli 2019/40 esas 2020/40 karar sayılı iptal kararı ile 14/04/2016 tarihli ve 6704 sayılı kanunun 3. maddesi ile değiştirilen 2918 sayılı KTK'nın 90. maddesinin 1. cümlesinde yer alan "..ve bu kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda.." ibaresi anayasaya aykırı olduğundan bahisle iptal edilmiştir. Buna göre anılan kanun maddesinin son hali ile; “Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun (…) öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun (…) düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” şeklinde yürürlüktedir.
Anayasa Mahkemesi’nin iptale ilişkin gerekçeli kararının 42. paragrafında çok açık ve belirgin bir şekilde, “6098 sayılı Kanun’a göre zarar olarak nitelendirilen hususların genel şartlarda zarar olarak nitelendirilmemiş olması hâlinde işletenin tazminat borcunun kapsamı ile sigorta şirketinin bu borcu teminat altına alması gereken tazminat sorumluluğunun kapsamı farklı olacaktır. Bu durumun ise gerçek zararın karşılanmamasına yol açacağı, dolayısıyla işleten ile zarar gören kişi aleyhine sonuç doğuracağı açıktır. İşleten sorumluluk sigortası yaptırmış olmasına rağmen sigorta şirketi tarafından ödenen tazminat ile gerçek zarara karşılık gelen tazminat arasındaki farktan zarar görene karşı sorumlu olmaya devam edecektir. Zarar görenin sigorta şirketi tarafından tazmin edilmeyen zararı ise ancak işletenin ekonomik durumunun bu zararın karşılanması için yeterli olması hâlinde tazmin edilebilecektir.” şeklinde belirtilerek, ZMMS Poliçe Genel Şartlarının kanun gücüne kavuşturulmasının sakıncalarına işaret edilmiştir.
Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı, görülmekte olan veya istinaf ya da temyiz aşamasında olan henüz sonuçlanmamış ve kesin hüküm halini almamış tüm davalarda dikkate alınmak zorundadır. Anayasa Mahkemesi tarafından bir kanunun veya kanun hükmünde kararnamenin tümünün veya belirli hükümlerinin Anayasaya aykırı bulunarak iptal edilmesi durumunda, görülmekte olan davaların, Anayasaya aykırılığı saptanmış olan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesi, Anayasanın üstünlüğü ve Hukuk Devleti ilkesine aykırıdır.
HMK'nın 33. ve 281/2 maddesi ile Yargıtay ... Hukuk Dairesi'nin 2016/... Esas 2020/... Karar sayılı 01/07/2020 tarihli emsal nitelikli içtihadı uyarınca iptal kararının kesinleşmemiş tüm davaları da etkileyeceği, Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararlarının usulü kazanılmış hakların istisnasını teşkil edeceği, Anayasanın 153/5. fıkrasında iptal kararlarının geriye yürümeyeceği düzenlenmişse de bu hüküm müktesep haklarla sınırlı olup, anayasaya aykırılığı sübut kesbetmiş yasa kuralının derdest davalarda himaye görmesinin hukuk devleti ilkesinin ruhuna aykırı olacağı aşikardır. Dolayısıyla, iptal kararı mevcut derdest davalarda re’sen uygulanmalıdır. Buna göre de mevcut bilirkişi raporlarının iptal kararının doğuracağı sonuçlar kapsamında re’sen güncellenmesi sağlanmıştır. Davacının zararının ve zararın kapsamının 2918 sayılı KTK’nın ve 6098 sayılı TBK’nın haksız fiile ilişkin hükümlerine ve genel şartların kanuni bağlayıcılığından evvelki uzun yıllardan beridir kökleşmiş Yargıtay uygulamalarına göre belirlenmesi gerekir.
II-UYGULANMASI GEREKEN BAKİYE YAŞAM TABLOSU
SGK tarafından ve hali hazırda Sigorta Şirketleri tarafından genel şartlar uyarınca kullanılmakta olan TRH-2010 bakiye yaşam tablosunun hazırlanmasına ilişkin raporda, 1927-2000 yılları arasındaki nüfus sayımı sonuçlarından, SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı kayıtlarından ve hayat sigortalarından yararlanıldığı belirtilmektedir. Ancak, nüfusun bugüne nazaran az olduğu, kırsal kesimdeki popülasyonun %75, kentlerde ise %25 oranında olduğu yıllardan bugüne değin esaslı bir nüfus kayması olduğu, kırsal nüfusun %20’lere kadar düştüğü, kent nüfusunda yıldan yıla artışların olduğu bir gerçektir. Diğer yandan Cumhuriyetimizin ilk yıllarından 1960’lı yıllara değin önü alınamayan sıtma, verem tifo, tifüs, frengi, cüzzam vb. salgın hastalıklar nedeniyle ortalama yaşam süresi düşmüştür. Bu olgu ise bugünkü yaşam gerçekleri ile bağdaşmamaktadır.
Yine, TRH-2010 tablosunda kullanılan parametrelerden bir tanesinin de hayat sigortası poliçeleri olduğu belirtilmiş olup, ülkemizdeki varlıklı kişilerin pek azı dışında halkımızın büyük kısmının hayat sigortası yaptırmadığı gerçeği karşısında bu argüman da sağlıklı değildir.
Adı geçen TRH 2010 tablosunun, Amerikan Tablosu olan CSO-1980 ve CSO 2001 bakiye yaşam tabloları ile mukayese edildiğinde, çok büyük benzerlikler içerdiği görülmektedir. (Detaylı karşılaştırma tabloları için bkz: Çelik Ahmet Çelik; Tazminat ve Alacak Davalarında Güncel Sorunlar, C: II, Yaşam Tabloları, Aristo Yayınevi, İstanbul 2020, 1. Baskı s. 123) Ancak, bu tabloyu incelediğimizde ülkemize emsal olabilecek herhangi bir Akdeniz Ülkesi ya da Avrupa Ülkesi verilerine rastlanmamaktadır. Bu nedenle mahkememizce, TRH 2010 bakiye tablosu ülkemiz verilerini gerçek anlamda yansıtmadığı kanaatine varılmış olup, tazminat hesaplamalarında kıstas alınması doğru görülmemiştir.
Hali hazırda Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve Merkezi Nüfus İdaresi (MERNİS) kayıtlarından yararlanılarak hazırlanmış rasyonel ve güncel bir tablo bulunmadığına göre, Yargıtay’ın (özellikle haksız fiile bakan 4. Hukuk Dairesi’nin) yıllardır istikrarlı olarak uyguladığı, tıpkı ülkemiz gibi bir Akdeniz Ülkesi olan Fransa tarafından hazırlanmış PMF-1931 bakiye yaşam tablosundan yararlanılarak tazminatın hesaplanması uygundur.
Her ne kadar Yargıtay 17. HD 2020/2598 E. 2021/34 K. Sayılı 14/01/2021 tarihli kararında TRH 2010 tablosunun "Ulusal Mortalite Tablosu" olduğundan bahisle artık uygulanması gerektiği belirtilmişse de, hangi bilimsel verilere göre yıllardır uygulanagelmiş PMF-1931 tablosundan daha rasyonel olduğu ortaya net bir şekilde konulmamıştır. Bu nedenlerle sayın yüksek dairenin yeni görüşüne iştirak etmek mümkün olmamıştır. Yukarıda açıklanan nedenlerle TRH 2010 tablosunun Türk Ulusal Mortalite tablosu olarak kabulü mümkün değildir. Kaldı ki, aynı dairenin 2019/4063 E. 2020/339 K. , 15/06/2020 tarihli, 30/09/2019 tarihli 2016/19875 E. 2019/8689 K. Sayılı yeni kararlarında ve önceki yerleşmiş bir çok kararlarında PMF-1931 bakiye yaşam tablosunun uygulanması gerektiği belirtilmektedir.
Açıklanan nedenlerle somut olayda son alınan 19/02/2021 havale tarihli ek bilirkişi raporunda PMF-1931 bakiye yaşam tablosunun uygulanmasında herhangi bir isabetsizlik görülmemiştir.
III-GENEL ŞARTLARDAKİ TEKNİK FAİZ UYGULAMASININ SAKINCALARI
Poliçe genel şartlarındaki % 1.8 teknik faiz uygulamasında sadece iskonto söz konusudur. Diğer yandan genel şartlar ekindeki son maddeye göre Hazine Müsteşarlığı İdaresi’ne takdir hakkı tanınmış olup, idare tek taraflı olarak hesaplama metodunu dilediği şekilde değiştirebileceği gibi teknik faiz oranlarını da arttırmaya yetkili kılınmıştır. Nitekim Anayasa Mahkemesi de iptal gerekçesinde bu sakıncalı duruma işaret etmiştir. Gerekçenin 34. paragrafında açık bir şekilde belirtildiği üzere; sigorta şirketinin zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinden doğacak borcu, idare tarafından her zaman değiştirilebilir nitelikteki kurallar olan genel şartlara göre belirlenecektir. Borcun kapsamının tespiti hususunda temel çerçeve ve ilkelerin kanunda belirlenmediği, idareye geniş bir takdir yetkisinin tanındığı anlaşılmaktadır. Bu itibarla sözleşmenin içeriğine yönelik sınırlama öngören kurallar kanunilik ölçütü yönünden Anayasa’nın 13. ve 48. maddelerine aykırıdır.
Poliçe Genel Şartları'nı kanun gücüne kavuşturan KTK'nın 90. maddesinin ilgili kısımları iptal edildiğine göre TBK'nın 55/1 maddesi ışığında genel şartların yürürlüğünden evvel yıllardır uygulanan tazminat hukukunun genel prensiplerine gerçek zarar ilkesine geri dönülmelidir.
Açıklanan ilkelere göre somut olayda alınan ek raporda %10 arttırım ve iskonto metoduna göre hesaplama yapılmasında herhangi bir isabetsizlik görülmemiştir.
IV-TAZMİNATIN PARASAL ÖLÇÜTÜ
Destek, çalışan ve gelir elde eden birisiyse, ücret bordroları veya vergi kayıtları çoğu zaman gerçek kazançları yansıtmayacağından gerçek kazançlar araştırılmalıdır. ZMMS Poliçe Genel Şartları’nın Ek-2 ve Ek-3 kısmında “Hesaplamalarda ölen kişinin vergilendirilmiş geliri dikkate alınır. Vergilendirilmiş gelir tutarı için herhangi bir belge sunulamaması durumunda hesaplama, asgari ücret kullanılarak yapılır.” şeklindeki mevcut düzenleme TBK’nın 55/1. maddesi anlamında gerçek zarar ilkesine aykırıdır.
Çalışma hayatında daha az vergi ya da sigorta primi ödenmesi amacıyla, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı, işveren tarafından asgari ücretin banka havalesi ile üstünün ise elden işçiye ödendiği sıklıkla görülmektedir. Dava dışı işverenin yükümlülüğünde olan bir husus ve yasayı dolanmak için işverenin yapmış olduğu hamle nedeniyle davacı zarar görenlerin cezalandırılması, ispat külfetinin ağır bir şekilde yüklenmesi hakkaniyete aykırıdır.
Zira yerleşmiş Yargıtay Kararlarına göre de vergi kamu düzeniyle ilgili olup, kişinin gelirini düşük göstermesi ve gerçeğe aykırı bildirimde bulunması vergi mevzuatını ilgilendirir, tazminat hesaplamalarında ölçü alınamaz. Dolayısıyla, iptal kararı karşısında genel şartların bu hükmü de artık sigorta şirketleri lehine mahkemeleri bağlayıcı değildir.
Somut uyuşmazlıkta ise müteveffanın SGK'dan gelen yazı cevabı gereğince aylık bürüt maaşının ölüm tarihi 15/02/2016 itibariyle 2.051,40-TL olduğu görülmüştür. Bu ücret netleştirildiğinde desteğin ölümü tarihi itibariyle 1.627,15-TL net maaş aldığı anlaşılmaktadır. O tarihte yasal asgari ücret evli ve iki çocuklular için 1.362,75-TL olup, ölen desteğin son ücreti 1.627,15-TL'dir. Son rapor tanzim tarihine kadar asgari ücret artış oranına kat sayısı yoluyla kıstas ücretin tespitinde herhangi bir isabetsizlik görülmemiştir. Ölenin kazancının asgari ücretin üzerinde olduğu açık olmakla tazminat ölçüsünde gerçek kazancın baz alınması gerekir.
V-GENEL ŞARTLARIN NORMLAR HİYERARŞİSİNDEKİ YERİ
Normlar hiyerarşisi, hukuk normlarının derece ve kuvvetini belirlemekte ve bir hukuk düzeninde var olan normların çokluğu anlamına gelmektedir. Hukuk düzeni bir piramide benzetilecek olursa bu piramit anayasa, kanun, tüzük, yönetmelik ve “adsız düzenleyici” işlemlerden oluşan birden çok normun varlığını ifade etmektedir.
Genel Şartlar hukuksal niteliği itibariyle “idarenin adsız düzenleyici işlemleri” olarak adlandırdığımız, Hazine Müsteşarlığı idaresince çıkarılmış, normlar hiyerarşisine göre “tebliğ” niteliğini haiz genel düzenleyici işlemlerdendir. Sigorta genel şartları yasa hükümleri ile çeliştiği takdirde, tatbikatta yargısal makamlarca hiç şüphesiz yasa üstün tutulacaktır. Bir başka söyleyişle Sigorta Genel Şartları hukuki niteliği itibariyle esasen ticari amaçla faaliyet gösteren ve anonim şirket olarak kurulmuş hususi sigorta şirketlerine yönelik “tebliğ” niteliğinde bir mevzuat olup, normlar hiyerarşisine göre emredici kanun hükümlerinden üstün değildir.
TBK’nın ölüm ve bedensel zararlarda tazminatın belirlenmesine ilişkin 55/1. maddesinde, “Destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır.” biçiminde düzenleme yapılmıştır. Dolayısıyla, “tebliğ” niteliğindeki idarenin adsız düzenleyici işlemi olan ve normlar hiyerarşisine göre alt tabakada (ve hatta yönetmeliklerin dahi altında) yer alan 01/06/2015 tarihli genel şartlar yukarıda bahsedilen gerekçeler nedeniyle özellikle bedeni zararlar ve ölüm nedeniyle destekten yoksunluk taleplerinde TBK’nın 55/1. maddesinde düzenlenen “tazminat hukukunun genel prensipleri” ilkesine taban tabana aykırılık teşkil etmektedir. Tebliğler, kanunun emredici düzenlemelerine aykırı olamayacağından yargısal tatbikatta genel şartların bağlayıcılığından söz edilemez.
Genel şartlar halen yürürlükte olmakla birlikte, yukarıda belirtilen yasa hükümleri ve tazminat hukuku bilimsel prensipleri ile kökleşmiş Yargıtay içtihatlarıyla çelişmediği ölçüde mahkemeler nezdinde uygulanma kabiliyetine sahiptir.
Diğer yandan yargılama esnasında 19/06/2021 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 7327 sayılı İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Torba Kanun Hükümleri ile yukarıdaki I. paragrafta ifade ettiğimiz Anayasa Mahkemesi'nin iptal gerekçesine büyük oranda aykırılık teşkil edecek şekilde genel şartlardaki düzenlemeler 2918 sayılı Kanun'a eklenmişse de bu kanun hükmünün eldeki davalara derhal uygulanacağına dair herhangi bir amir yasa hükmü olmadığından, aksi ön görülmedikçe kanunlar geçmişe yürütülemeyeceğinden eldeki davada yeni mevcut düzenlemenin uygulanması mümkün değildir.
VI-SONUÇ
Sonuç olarak, hüküm tarihine en yakın (16/02/2021) ücret artışlarının re'sen belirlendiği, destek paylarının da Yargıtay içtihatlarına uygun olarak denetime elverişli şekilde tespit edildiği, desteğin dava dışı el-bi isimli elektrik firmasında asgari ücretin üzerinde olacak şekilde kazanç elde ederek çalıştığı, bilinen dönem kazançlarının asgari ücret oranlaması metoduyla artışlarının hesaplandığı, sağ kalan eşin yeniden evlenme olasılığının yerleşmiş uygulamaya göre AYİM tablosuna göre bulunmadığı, müteveffanın %60 kusurlu olduğu kanaatine varılarak HMK'nın 107/2 maddesi gereğince sunulan talep arttırım dilekçesi doğrultusunda maddi tazminat isteminin kabulü gerekmiştir.
Manevi tazminat istemleri yönünden ise kazanın oluş biçim desteğin kusuru, davacıların ve davalıların sosyal ekonomik vaziyetleri nazara alınarak aşağıdaki şekilde her bir davacı yönünden uygun bir miktarda manevi tazminata karar verilmiştir. Davalı sigortacı yönünden ise manevi tazminat kalemi teminat kapsamı dışında kaldığından, şartlı olarak poliçede hüküm olması kaydıyla manevi tazminat edimi istenemeyeceğinden bu yönden davanın reddi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
Davanın KISMEN KABULÜ ile,
1-Maddi tazminat kalemi olarak; ... için 118.100,88-TL, ... için 23.797,18-TL, ... için 10.004,91-TL Destekten yoksun kalma tazminatının davalılardan ... ve ... açısından kaza tarihi 15/02/2016, davalı sigortacı ... yönünden ise dava tarihi 07/03/2016 tarihinden itibaren işleyecek ve hesaplanacak yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara ödenmesine,
2-Manevi tazminat istemlerinin kısmen kabulü ile; ... için 50.000,00TL, ... için 20.000,00-TL, ... için 20.000,00-TL, anne ... için 20.000,00-TL, kardeşlerden ... için 15.000,00-TL, ... için 15.000,00-TL ve ... için 15.000,00-TL olmak üzere toplam 155.000,00-TL manevi tazminatın olay tarihi 15/02/2016 tarihinden itibaren işleyecek ve hesaplanacak yasal faizi ile beraber davalılar ... ve ...'tan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara ödenmesine, fazlaya dair istemler ile davalı sigortacı Doğa Kooperatifi yönünden manevi tazminat davasının reddine,
3-Alınması gereken 20.964,54-TL harçtan peşin alınan ve tamamlama harcıyla ikmal olunan toplam 1.254,58-TL harcın mahsubu ile, bakiye 19.709,96-TL'nin (davalılardan ... Kooperatifi'nin 10.376,49-TL'lik kısmından sorumlu tutulmasına) davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafından sarfedilen, 744,58-TL peşin harç, 29,20-TL başvuru harcı, 4,30-TL vekalet harcı, 510,00-TL tamamlama harcı olmak üzere cem'an 1.288,08-TL'den ibaret harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine,
5-Maddi tazminat kalemleri yönünden davacılar kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden HMK'nın 57. maddesi gereğince ihtiyari dava arkadaşı oldukları da gözetilerek ... için 15.169,58-TL, ... için 4.080,00-TL, ... için 4.080,00-TL nispi vekalet ücretlerinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara ödenmesine,
6-Manevi tazminat kalemleri yönünden davacılar kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden HMK'nın 57. maddesi gereğince ihtiyari dava arkadaşı oldukları da gözetilerek ... için 7.300,00-TL, ... için 4.080,00-TL, ... için 4.080,00-TL, anne ... için 4.080,00-TL, kardeşlerden ... için 4.080,00-TL, ... için 4.080,00-TL ve ... için 4.080,00-TL nispi vekalet ücretlerinin davalılardan ... ile ...'tan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara ödenmesine,
7-Reddedilen manevi tazminat kısımları yönünden davalılar ... ve ... kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden ... yönünden 4.080,00-TL, ... için 4.080,00-TL vekalet ücretlerinin adı geçen davacılardan alınarak davalılar ... ile ...'a ödenmesine,
8-Davalı ... açısından manevi tazminat davasının tümden reddedildiği nazara alınarak AAÜT'nin 7/2 maddesi gereğince 4.080,00x7=28.560,00-TL'nin her bir maktu vekalet ücreti kalemi yönünden davacılardan ayrı ayrı alınarak bu davalıya ödenmesine,
9-Bu dava kapsamında davacılar tarafından sarfedilen, 861,20-TL posta ve tebligat masrafı, 1.400,00-TL bilirkişi masrafı olmak üzere cem'an 2.261,20-TL'den ibaret yargılama giderinin kabul ve ret oranları nazara alınarak 1.891,40-TL'sinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara ödenmesine, bakiye miktarın davacılar üzerinde bırakılmasına,
10-HMK'nın 333. maddesi gereğince, mahkeme veznesine depo edilen gider avansından kullanılmayan kısmının kararın kesinleşmesi ile birlikte yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı HMK'nın 345. maddesi gereğince gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkca okunup usulen anlatıldı. 23/06/2021

Katip ...
e-imzalıdır


Hakim ...
e-imzalıdır



Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi