
Esas No: 2018/453
Karar No: 2022/2416
Karar Tarihi: 05.04.2022
Danıştay 8. Daire 2018/453 Esas 2022/2416 Karar Sayılı İlamı
Danıştay 8. Daire Başkanlığı 2018/453 E. , 2022/2416 K."İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
SEKİZİNCİ DAİRE
Esas No : 2018/453
Karar No : 2022/2416
DAVACI : ... Bakanlığı
VEKİLİ : Av. ...
DAVALI : ... Birliği
VEKİLİ : Av. ...
DAVANIN KONUSU :
30/12/2017 tarih ve 30286 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan, 2018 Yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin;
"Genel Hükümler" Bölümünde yer alan,
11. maddesinin 6. fıkrasının,
12. maddesinin 1. fıkrasının,
13. maddesinin 1. fıkrasının,
14. maddesinin 3. ve 4. fıkralarının,
15. maddesinin 1. fıkrasının,
17. maddesinin 2. ve 3. fıkralarının,
22. maddesinin ve
"Avukatlık Ücret Tarifesi" Bölümünün,
Birinci Kısım, İkinci Bölümünde yer alan 2. maddesinin (b) bendi ve 6. maddesinin,
İkinci Kısım, İkinci Bölümde yer alan 7. maddesi, 8. maddesi, 16. maddesinin (a) ve (b) bentleri, 18. maddesinin (a) ve (b) bentleri, 20. maddesinin (a) ve (b) bentleri ve 23. maddesinin (b) bendinin,
Üçüncü Kısımda yer alan 8. maddesinin ve
Maktu ücretlerdeki artış oranının iptaline karar verilmesi istenilmektedir.
DAVACININ İDDİALARI :
Çocukla şahsi münasebetin, borçlunun kusuru nedeniyle icra müdürlüğü aracılığıyla tesis edilmediği durumlarda da borçlunun vekalet ücreti ile sorumlu tutulmasına sebebiyet verildiğinden, Tarifenin 11. maddesinin 6. fıkrasının; tüketici hakem heyetlerinin tüketici lehine verdiği kararlara karşı açılan itiraz davalarında, kararın iptali durumunda tüketici aleyhine hükmedilen vekalet ücretinin, Tarifenin 3. kısmına göre dolayısıyla Tarifenin 13. maddesi uyarınca belirlenmesi gerekirken "nisbi tarife üzerinden" hükmedileceğine dair yapılan düzenlemenin Tarife bütünlüğüne aykırılık teşkil ettiği, tarifenin 13. maddesinin 1. fıkrasında yer alan istisnalara "12. maddesinin birinci fıkrası hükümleri" ibaresinin eklenmesinin de kısmen iptal kararı verilen miktarın çok düşük olması durumunda tüketici aleyhine nisbi oranlara göre hükmedilecek vekalet ücretinin hesabında Tarifenin 13. maddesinin 2. fıkrasının uygulanıp uygulanmayacağı hususunda tereddüte yol açabileceğinden, Tarifenin 12. maddesinin 1. fıkrasının; "davanın görüldüğü mahkeme için Tarifenin ikinci kısmında belirtilen maktu ücretlerin altında kalmamak kaydıyla" ibaresi yönünden, maktu ücretin icra mahkemelerinde görülen davalar yerine davanın görüldüğü mahkemeye göre belirlenmesinin, ülkenin ekonomik ve sosyal durumu, avukatların davanın görülmesi sırasında harcadığı çaba, gayret ve emeğin karşılığı, uyuşmazlığa konu alacağın değeri, taraflara ölçüsüz yükümlülük getirilmemesi ve çeşitli sözleşmeler yoluyla avukatlık mesleğinin zarar görmesinin engellenmesi hususları dikkate alındığında uygun görülmediği, öte yandan 2013 yılı ve daha önceki Tarifelerde maktu ücretin davanın görüldüğü mahkeme yerine icra mahkemeleri esas alınarak belirlendiği nazara alındığında, maddede öngörülen istisnalar içinde sayılan 9. maddenin 1. fıkrasının son cümlesinin anlam kargaşasına sebebiyet verecek şekilde istisna olarak bırakılması yerinde olmadığından Tarifenin 13. maddesinin 1. fıkrasının; 5271 sayılı Kanunun 141. ve devamı maddeleri uyarınca yapılan başvurularda Ağır Ceza Mahkemelerince yapılacak araştırma ve incelemenin mezkur maddedeki şartların gerçekleşip gerçekleşmediği ile gerçekleşmiş ise tazminat hukukunun genel prensipleri uyarınca verilecek tazminat miktarının tayinine ilişkin olacağı, tazminat miktarının hesabında mahkemenin gerekli gördüğü her türlü araştırmayı yapmaya veya hakimlerden birine yaptırmaya yetkili olduğu nazara alındığında, avukatın bu başvurularda harcayacağı çaba, gayret ve emeğin özel hukuk kapsamında Asliye Mahkemelerinde görülen tazminat davalarında harcayacağı çaba, gayret ve emek ile aynı olup daha fazla olmaması karşısında, bu tür başvurular için Asliye Mahkemeleri yerine Ağır Ceza Mahkemeleri için öngörülen maktu ücretin esas alınması hakkaniyete aykırı olduğundan Tarifenin 14. maddesinin 3. fıkrasının; gerek hukuk gerekse ceza muhakemesinde davada taraf sıfatı bulunmayan aleyhine hüküm kurulmasının mümkün olmadığı, 5271 sayılı Kanunun 231/3., 232/6. ve 141. maddeleri gereği beraat eden veya haksız yere yakalanan sanığın daha sonra Hazine aleyhine açacağı ayrı bir dava ile tüm zararlarını, bu arada avukata ödemek zorunda kaldığı vekalet ücretini de Devletten talep etmesinin mümkün olduğu, sanığın zorunlu müdafilik haricinde vekille temsil zorunluluğunun bulunmadığı, kendi ihtiyarıyla avukat tayin eden bir sanığın vekiline ödeyeceği avukatlık ücretinin 5271 sayılı Kanunun 327/2. maddesi kapsamında belirtilen zorunlu giderler arasında değerlendirilmesi mümkün olmadığından Tarifenin 14. maddesinin 4. fıkrasının; zımni ret veya gerekçesi yetersiz idari işlemin iptali için açılan davalarda davacının davalı idarenin savunmasının görmeden ya da yeteri kadar inceleyemeden feragat hakkını kullanmaya zorlandığından, Tarifenin 15. maddesinin 1. fıkrasının; Sigorta Tahkim Komisyonlarına başvuranların taleplerinin kısmen veya tamamen reddi halinde reddedilen kısım yönünden karşı taraf lehine hükmedilecek vekalet ücretinde nispi olarak belirlenen ücretin asliye mahkemeleri için belirlenen maktu ücretin altında kalmaması ve beşte birlik orana uyulması koşullarının birlikte gerçekleşmesinin öngörülmesi karşısında nispi olarak belirlenen ücretin maktu ücrete eşit olması veya maktu ücretin altında kalması ya da nispi ücretin beşte birinin maktu ücretin altında kalması halinde nispi ücrete mi yoksa asliye mahkemeleri için belirlenen maktu ücretin beşte birine mi ya da beşte birlik oran dikkate alınmayıp maktu ücrete mi hükmedileceği hususundaki tereddüt giderilmediğinden Tarifenin 17. maddesinin 2. fıkrasının; Spor Genel Müdürlüğü Tahkim Kurulunun görev ve yetkileri ile çözümleyeceği uyuşmazlıkların niteliği göz önüne alındığında, bu Kuruldaki işler bakımından avukatın harcadığı çaba, gayret ve emek Danıştay'da ilk derecede görülen davalarda harcanan çaba, gayret ve emek ile denk kabul edilerek vekalet ücreti belirlendiğinden Tarifenin 17. maddesinin 3. fıkrasının; belirlenen kademelendirmenin adil olmadığı ve avukatlık ücretinin dava değerini aşmasına, davayı kaybeden taraf için de ağır yükümlülükler getirmesine neden olduğundan Tarifenin 22. maddesinin; "sürekli sözleşme ile çalışılan..." ifadesinin hizmet sözleşmesi niteliği bulunduğundan ücret konusunda yapılan sınırlandırmanın sözleşme serbestisine ve Borçlar Kanununa aykırılık oluşturduğu, ipotek tesisi veya fekki gibi işlemler Avukatlık Kanununun 35. maddesi kapsamında olmadığından bu işlemlerin vekaleten yürütülmesinde avukat ile temsil zorunluluğunun bulunmadığı, bankaların bu gibi işlemleri gayrimenkul finans kuruluşları ile bu kuruluşların da takip elemanı ve avukat aracılığı ile gerçekleştirdiği dikkate alındığında, tarifede öngörülen maktu ücretin bu işlemlerin tesisindeki maliyeti artıracağı ve finans kuruluşlarının avukat yerine takip elemanı ile çalışması sonucunu doğuracağı, bu durumun da tüketiciye yansıyan dosya masraflarını artıracağından "Ücret Tarifesi" Bölümünün Birinci Kısım, İkinci Bölümünde yer alan 2. maddesinin (b) bendinin; Tarifenin 3. kısmına göre hesaplanacak nispi ücretin maktu ücretin altında kalması halinde nispi ücretin mi yoksa maktu ücretin mi esas alınacağı konusunda açıklık bulunmadığından "Ücret Tarifesi" Bölümünün Birinci Kısım, İkinci Bölümünde yer alan 6. maddesinin; 2016 yılı Tarifesinde yapılan değişiklikle 700,00 TL olarak belirlenen maktu ücretin ekonomik verilerin üzerinde yaklaşık %41 oranında artırılması suretiyle 2017 yılı Tarifesinde 990,00 TL olarak belirlenmesi üzerine Danıştay Sekizinci Dairesinin 23.05.2017 tarih ve E:2017/1257 sayılı kararı ile yürütmenin durdurulmasına karar verilmesinden sonra ekonomik verilerin üzerinde %21,4 oranında artış yapılmak suretiyle 850,00 TL olarak belirlendiği, 2018 yılı Tarifesinde ise bu miktar üzerinden yaklaşık %9,4 oranında artış yapılmak suretiyle 930,00 TL vekalet ücreti belirlendiği, 2016 yılı Tarifesinde fahiş oran üzerinden artış yapılması nedeniyle 2018 yılı Tarifesi için de belirlenen oran yüksek olduğundan "Ücret Tarifesi" Bölümünün İkinci Kısım, İkinci Bölümünde yer alan 7. maddesinin; 2017 yılı Tarifesinde %10, 2018 yılı Tarifesinde ise %9,7 oranında artış yapılmak suretiyle 845,00 TL olarak belirlenen maktu ücret yüksek olduğundan "Ücret Tarifesi" Bölümünün İkinci Kısım, İkinci Bölümünde yer alan 8. maddesinin; duruşmalı ve duruşmasız davalar için öngörülen vekalet ücretleri arasında ciddi fark bulunduğu ve ülkenin ekonomik verileri üzerinde artış yapıldığından "Ücret Tarifesi" Bölümünün İkinci Kısım, İkinci Bölümünde yer alan 16. maddenin (a) ve (b) bentleri ile 20. maddenin (a) ve (b) bentlerinin; Sayıştay’da denetçilerin kamu zararına ilişkin raporu esas alınarak evrak üzerinde inceleme yapılmasının esas olduğu, duruşmalı incelemelerde daha fazla vekalet ücreti öngörülmesi yerinde ise de duruşmanın içerik ve şekli dikkate alındığında ücretin iki katına yakın belirlenmesi hukuka aykırı olduğundan "Ücret Tarifesi" Bölümünün İkinci Kısım, İkinci Bölümünde yer alan 18. maddesinin (a) ve (b) bentlerinin; yüksek mahkemelerde temyiz yolu ile görülen işlerin duruşması için 1.630,00 TL belirlenirken; bireysel başvurunun duruşmasız olarak incelenmesinde 1.980,00 TL ücret belirlenmesinin avukatın harcadığı çaba, gayret ve emeğin karşılığı ile orantılı olmadığından "Ücret Tarifesi" Bölümünün İkinci Kısım, İkinci Bölümünde yer alan 23. maddesinin (b) bendinin; maddede yer alan oranın 2013 yılı tarifesinde %0,01 olmasına rağmen 2014 yılı tarifesinde %1'e çıkarılması, 2016, 2017 ve 2018 yılı Tarifelerinde de aynı oranın muhafaza edilmesi ve bu orandaki artışın %900 olması karşısında, geçen yılların yıllık enflasyon oranları dikkate alındığında yüksek meblağlı alacaklarda enflasyon oranının çok üzerinde avukatlık ücretinde artış öngörüldüğünden "Ücret Tarifesi" Bölümünün Üçüncü Kısmında yer alan 8. maddesinin ve yıllar itibarıyla ekonomik verilerin oldukça üzerinde artış yapılması nedeniyle maktu ücretlerdeki artış oranının iptaline karar verilmesi gerektiği ileri sürülmüştür.
DAVALININ SAVUNMASI :
Ülkenin ekonomik ve sosyal durumu da dikkate alınarak düzenlenen dava konusu Tarifede avukatın hak edeceği belirtilen ücretler, ülkenin ekonomik koşullarına uygun olduğu gibi, genelde baroların tekliflerini, özelde kamu yararı ve avukatın bilgi ve tecrübesi yanı sıra, harcadığı emek ve mesaisi de dikkate alınarak, Danıştay içtihatları doğrultusunda hukuka uygun olarak hazırlandığı ileri sürülerek davanın reddi gerektiği savunulmuştur.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ : ...
DÜŞÜNCESİ : 30/12/2017 tarih ve 30286 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan, 2018 Yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin; "Genel Hükümler" Bölümünde yer alan; 12. maddesinin birinci fıkrasının, 13. maddesinin birinci fıkrasının, 14. maddesinin üçüncü fıkrasının, 17. maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarının, 22. maddesinin; "Ücret Tarifesi" Bölümünün; Birinci Kısım, İkinci Bölümünde yer alan 6. maddesinin ikinci cümlesinin iptaline; "Genel Hükümler" Bölümünde yer alan 11. maddesinin altıncı fıkrası, 14. maddesinin dördüncü fıkrası, 15. maddesinin birinci fıkrası ile "Ücret Tarifesi" Bölümünün; Birinci Kısım, İkinci Bölümünde yer alan 2. maddesinin (b) bendi, İkinci Kısım, İkinci Bölümde yer alan 7., 8., 16. maddesinin (a) ve (b) bentleri, 20. maddesinin (a) ve (b) bentleri, 18. maddesinin (a) ve (b) bentleri ve 23. maddesinin (b) bendi ile Üçüncü Kısımda yer alan 8. maddesi yönünden davanın reddine; maktu ücretlerdeki artış oranı yönünden, İkinci Kısım İkinci Bölümünde yer alan, "5. İcra Mahkemelerinde takip edilen ceza işleri için: 660,00 TL" ve "13. Çocuk Mahkemelerinde takip edilen davalar için: 2.180,00 TL" şeklindeki düzenlemelerin iptaline; diğer düzenlemelerdeki maktu ücretlerdeki artış oranı yönünden ise davanın reddine karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.
DANIŞTAY SAVCISI : ...
DÜŞÜNCESİ : Uyuşmazlık; 30/12/2017 gün ve 30286 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan, 2018 Yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin; "Genel Hükümler" bölümünde yer alan 11. maddesinin 6. fıkrası, 12. maddesinin 1. fıkrası, 13. maddesinin 1. fıkrası, 14. maddesinin 3. ve 4. fıkraları, 15. maddesinin 1. fıkrası, 17. maddesinin 2. ve 3. fıkraları ve 22. maddesi ile "Avukatlık Ücret Tarifesi" bölümünün Birinci Kısım, İkinci Bölümde yer alan 2. maddesinin (b) bendi ve 6. maddesi ile İkinci Kısım, İkinci Bölümde yer alan 7. maddesi, 8. maddesi, 16. maddesinin (a) ve (b) bentleri, 18. maddesinin (a) ve (b) bentleri, 20. maddesinin (a) ve (b) bentleri ve 23. maddesi ile Üçüncü Kısımda yer alan 8. maddesinin ve maktu ücretlerdeki artış oranının iptali istemine ilişkindir.
Anayasa'nın "Hak arama hürriyeti" başlıklı 36. maddesinde "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir." hükmü bulunmaktadır.
Öte yandan, Anayasanın 138. maddesinin son paragrafında, yasama ve yürütme organları ile idarenin mahkeme kararlarına uymak zorunda olduğu, bu organlar ve idarenin, mahkeme kararlarını hiçbir surette değiştiremeyeceği ve bunların yerine getirilmesini geciktiremeyeceği şeklinde yer alan hükme paralel olarak 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunun 28. maddesinin 1. fıkrasında; idarenin, Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının gereklerine göre gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecbur olduğu kuralına yer verilmiştir.
1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 168. maddesinde, baro yönetim kurullarının her yıl Eylül ayı içerisinde, yargı yerlerindeki işlemler ile diğer işlemlerden alınacak avukatlık ücretinin asgari hadlerini gösteren birer tarife hazırlayarak Türkiye Barolar Birliğine gönderecekleri, Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulunca, baro yönetim kurullarının teklifleri de göz önüne alınmak suretiyle uygulanacak tarifenin o yılın Ekim ayı sonuna dek hazırlanarak Adalet Bakanlığına gönderileceği, tarifenin Adalet Bakanlığına ulaştığı tarihten itibaren bir ay içinde Bakanlıkça karar verilmediği veya tarife onaylandığı takdirde kesinleşeceği; ancak Adalet Bakanlığının uygun bulmadığı tarifeyi bir daha görüşülmek üzere gösterdiği gerekçesiyle birlikte Türkiye Barolar Birliğine geri göndereceği, geri gönderilen bu tarifenin Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulunca üçte iki çoğunlukla aynen kabul edildiği takdirde onaylanmış, aksi halde onaylanmamış sayılacağı ve sonucun Türkiye Barolar Birliği tarafından Adalet Bakanlığına bildirileceği hükme bağlanmıştır.
Anılan Yasal düzenlemede avukatlık asgari ücret tarifesinin Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu tarafından tüm baroların teklifleri göz önüne alınarak hazırlanması ve yürürlüğe girmesi aşamasına ilişkin usul hükümleri belirlenmiş, tarifenin hazırlanması aşamasında dikkate alınacak esas ve ölçütler konusunda herhangi bir belirleme yapılmamıştır.
Avukatlık asgari ücret tarifesinin hazırlanması konusunda Türkiye Barolar Birliğine tanınan yetkinin kullanımında, yargının kurucu unsurlarından savunmayı temsil eden avukatın, Avukatlık Kanunu'nun 164. maddesinde öngörüldüğü üzere, emek ve mesaisinin dikkate alınmasının yanı sıra, kişilerin hak arama özgürlüğünü kısıtlayıcı nitelikte düzenlemelere de yer verilmemesi gerekmektedir.
Uyuşmazlığa konu edilen, 30/12/2017 gün ve 30286 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan, 2018 Yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin; "Genel Hükümler" bölümünde yer alan 11. maddesinin 6. fıkrasında; Çocukla şahsi münasebetlerin düzenlenmesine dair ilamın icra müdürlüğü aracılığıyla yerine getirilmesi halinde alacaklı lehine Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünün birinci sırasındaki maktu avukatlık ücretine hükmolunur hükmü , 12. maddesinin 1. fıkrasında; Tüketici hakem heyetlerinin tüketici lehine verdiği kararlara karşı açılan itiraz davalarında, kararın iptali durumunda tüketici aleyhine, avukatlık asgari ücret tarifesine göre nisbi tarife üzerinden vekâlet ücretine hükmedilir, hükmü, 14. Maddesinin 3. fıkrasında; 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 141 ve devamı maddelerine göre tazminat için Ağır Ceza Mahkemelerine yapılan başvurularda, bu Tarifenin üçüncü kısmı gereğince avukatlık ücretine hükmedilir. Şu kadar ki, hükmedilecek bu ücret ikinci kısmın ikinci bölümünün sekizinci sırasındaki ücretten az, onikinci sıra numarasındaki ücretten fazla olamaz. 4. fıkrasında; Beraat eden ve kendisini vekil ile temsil ettiren sanık yararına Hazine aleyhine maktu avukatlık ücretine hükmedilir hükmü, 15. Maddenin 1. fıkrasında; Danıştayda ilk derecede veya duruşmalı olarak temyiz yoluyla görülen dava ve işlerde, idari ve vergi dava daireleri genel kurulları ile dava dairelerinde, bölge idare, idare ve vergi mahkemelerinde birinci savunma dilekçesi süresinin bitimine kadar anlaşmazlığın feragat ya da kabul nedenleriyle ortadan kalkması veya bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesi durumunda bu Tarifede yazılı ücretin yarısına, diğer durumlarda tamamına hükmedilir hükmü, " Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi " bölümünün Birinci Kısım İkinci Bölümde yer alan 2. Maddesinin (b) bendinde; İpotek tesisi ve fekki gibi işlemler de dahil olmak üzere bir hakkın doğumu ve sona erdirilmesi olarak nitelenen işlemler nedeni ile sürekli sözleşme ile çalışılan bankalar, finans kuruluşları ve benzerlerine verilen her bir hukuki yardım için 175.00 tl olacağı hükmü, 6. maddesinde; İl ve ilçe tüketici hakem heyetleri, sebze ve meyve hal hakem heyetleri nezdinde sunulacak hizmetlerde, avukatlık ücreti Tarifenin üçüncü kısmına göre hesaplanır. Ancak üçüncü kısmına göre belirlenecek hizmete konu işin ücreti , maktu ücretin altında ise maktu ücret 395.00 tl olarak belirlenir hükmü, İkinci Kısım, 2. Bölümde yer alan 7. maddesinin Sulh Hukuk Mahkemelerinde takip edilen davalar için 930.00 TL, olacağı hükmü, 8. maddesinde; Sulh Ceza Hakimlikleri ve İnfaz Hakimliklerinde takip edilen davalar için 845,00 TL olacağı hükmü, 16. maddesinde; İdare ve Vergi Mahkemelerinde takip edilen davalar için a) duruşmasız ise 1.090,00 TL , b) duruşmalı ise 1.660.00,Tl olacağı hükmü, 18. maddesinde: Sayıştay'da görülen uyap yargılamaları için a) duruşmasız ise 1.980.00 TL , b) duruşmalı ise 3.300,00 TL olacağı hükmü, 20. Maddesinde; Danıştayda ilk derecede görülen davalar için a) Duruşmasız ise 1,980,00TL, b) Duruşmalı ise 3.300,00 TL olacağı hükmü, Tarifenin "Kötü niyetli veya haksız dava açılmasında ücret" başlıklı 23. Maddesinde (1) Kötü niyetli davalı veya hiçbir hakkı olmadığı hâlde dava açan taraf, yargılama giderlerinden başka, diğer tarafın vekiliyle aralarında kararlaştırılan vekâlet ücretinin tamamı veya bir kısmını ödemeye mahkûm edilebilir. Vekâlet ücretinin miktarı hakkında uyuşmazlık çıkması veya mahkemece miktarının fahiş bulunması hâlinde, bu miktar doğrudan mahkemece 1136 sayılı Kanun ve bu Tarife esas alınarak takdir olunur, hükmü öngörülmüş olup Tarifenin Üçüncü kısımda yer alan Yargı Yerleri İle İcra ve İflas Dairelerinde Yapılan ve Konusu Para Olan veya Para İle Değerlendirilebilen Hukuki Yardımlara Ödenecek Ücret Oranları yüzdelik olarak belirlenmiştir.
Uyuşmazlığa konu edilen ve yukarıda içerikleri açık olarak yazılan, 30.12.2017 gün ve 30286 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan " Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin belirtilen maddelerinin; avukatın çaba, gayret ve emekleri ile orantılı olarak düzenlendiği, hak arama özgürlüğünü kısıtlamadığı, enflasyon oranına uygun olarak belirlenen maktu ücret miktarlarının hukuka uygun olduğu sonucuna varılmıştır.
Davaya konu edilen diğer maddelerin incelenmesine gelince;
Tarifenin "Genel Hükümler" bölümünde yer alan "Tarifelerin Üçüncü Kısmına göre Ücret" başlıklı 13. maddesinin 1. fıkrasında; dava konusu düzenlemede, "Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde gösterilen hukuki yardımların konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor ise avukatlık ücreti, davanın görüldüğü mahkeme için Tarifenin ikinci kısmında belirtilen maktu ücretlerin altında kalmamak kaydıyla (7 nci maddenin ikinci fıkrası, 9 uncu maddenin birinci fıkrasının son cümlesi ile 10 uncu maddenin üçüncü fıkrası ile 12 nci maddenin birinci fıkrası, 16 ncı maddenin ikinci fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla) Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir." hükmüne yer verildiği; bir tam yargı davası sonucunda, davacı aleyhine hükmedilen vekalet ücretinin, Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile korunan hak arama hürriyeti ve mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiği iddiasıyla yapılan bireysel başvuru sonucunda verilen ... Mahkemesinin ... gün ve Başvuru No:... numaralı kararında konuya ilişkin temel ilkelerin ortaya konulduğu; buna göre, “Sözleşmenin adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. maddesinde, mahkemeye erişim hakkına açıkça yer verilmemişse de; söz konusu maddenin (1) numaralı fıkrasındaki “herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, … bir mahkeme tarafından davasının … görülmesini istemek hakkı...” ifadeleri çerçevesinde ve hakkın doğası gereği, mahkemeye erişim hakkını da kapsadığının kabulünün gerektiği; mahkemeye erişim hakkının, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına geldiği; kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hale getiren, bir başka ifadeyle mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamaların mahkemeye erişim hakkını ihlal edebileceği; istenen tazminatın reddedilmesi üzerine belirli bir oranının karşı tarafa vekâlet ücreti olarak ödenmesi yükümlülüğü öngörülmesinin tek başına mahkemeye erişim hakkını ihlal eden bir müdahale olarak nitelendirilemeyeceği, ancak her bir uyuşmazlığın kendine özgü niteliklerinin ve uyuşmazlığa konu olayın, davacıların mahkemeye erişim hakkı üzerinde farklı sonuçlar doğurabilmesinin de mümkün olduğu; söz konusu Tarifenin, manevi tazminat davalarında avukatlık ücretini düzenleyen 10. maddesinde ise, davanın kısmen reddi durumunda karşı taraf vekili yararına tarifenin üçüncü kısmına göre hükmedilecek ücretin, davacı vekili lehine belirlenen ücreti geçemeyeceği, bu davaların tamamının reddi durumunda ise, avukatlık ücretinin, Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümüne göre maktu hükmedileceğinin öngörüldüğü; bu durumda, tümden ret ya da kısmen kabul, kısmen ret ile sonuçlanan maddi tazminat davalarında, taraflar lehine hükmedilecek vekalet ücretinin, kişilerin hak arama özgürlüğü kapsamındaki mahkemeye erişim hakkını ihlal etmeden ne şekilde hesaplanacağı konusundaki eksik düzenleme nedeniyle, başka bir ifadeyle, dava konusu Tarifenin 10. maddesinin 2. ve 3. fıkralarına paralel bir düzenlemeye yer verilmemiş olması nedeniyle, dava konusu Tarifenin "Genel Hükümler" bölümünde yer alan 13. maddesinin 1. fıkrasında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Tarifenin "Tahkimde ve Sigorta Tahkim Komisyonunda ücret" başlıklı 17. maddesinin dava konusu 2. fıkrasında, “Sigorta Tahkim Komisyonları, vekalet ücretine hükmederken, Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde asliye mahkemeleri için öngörülen ücretin altında kalmamak kaydıyla Tarifenin üçüncü kısmına göre avukatlık ücretine hükmeder. Tarifenin üçüncü kısmına göre nisbi avukatlık ücretine hükmedilen durumlarda da talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler aleyhine tarifeye göre hesaplanan nisbi ücretin beşte birine hükmedilir. Ancak hesaplanan miktarın maktu ücretin altında kalması halinde maktu ücrete hükmedilir. Konusu para ile ölçülemeyen işlerde, Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde asliye mahkemeleri için öngörülen maktu ücrete hükmedilir. Sigorta Tahkim Komisyonlarınca hükmedilen vekalet ücreti, kabul veya reddedilen miktarı geçemez.” düzenlemesine yer verilmiştir.
5684 sayılı Sigortacılık Kanunu'nun 30. maddesinin 17. fıkrasında "Talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler aleyhine hükmolunacak vekalet ücreti, Avukatlık Asgarî Ücret Tarifesinde belirlenen vekalet ücretinin beşte biridir." hükmü yer almaktadır.
Anılan Kanun hükmü, vekâlet ücreti ile ilgili özel bir düzenleme getirmekte olup, Kanun'un madde gerekçesinde, Sigorta Tahkim Komisyonuna genellikle düşük meblağlar için başvurulmakta olduğu, bu durumda talebi kısmen veya tamamen reddedilen taraf için yargılama giderleri arasında yer alan avukatlık ücretinin uyuşmazlık konusu miktarla karşılaştırıldığında yüksek kalabildiği dikkate alınarak maddede gerekli düzenleme yapıldığı belirtilmiştir.
Öte yandan, "Tahkimde ve Sigorta Tahkim komisyonunda ücret" başlıklı Tarifenin "Genel Hükümler" bölümüne yer alan 17. Maddesinin 2. fıkrasında; 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu çerçevesinde sigorta ettiren veya sigorta sözleşmesinden menfaat sağlayan kişiler ile riski üstlenen taraf arasında sigorta sözleşmesinden doğan uyuşmazlıkların çözümü amacıyla getirilmiş alternatif bir çözüm yolu olan tahkim yoluna başvurulmasında, diğer bir ifade ile Sigorta Tahkim Komisyonunda takip edilen işlerde, talebi tamamen veya kısmen reddedilenlerin sigorta poliçesinden menfaat temin edenler, sigortalılar olduğu ve bu tür bir başvurunun sigorta şirketlerine karşı yapıldığı hususları ile 5684 sayılı Kanunun madde gerekçesi birlikte değerlendirildiğinde, Sigorta Tahkim Komisyonuna başvuran sigortalılar ve sigorta poliçesinden menfaat temin edenler lehine pozitif bir ayrımcılık yapılarak, talebin kısmen veya tamamen reddedilmesi halinde sigorta şirketleri lehine hükmedilecek vekâlet ücretinin Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde belirlenen vekâlet ücretinin beşte biri olacağının düzenlendiği; dava konusu düzenlemeye bakıldığında ise, 5684 sayılı Kanunun 30. maddesinin 17. fıkrasındaki amir hükümden farklı bir düzenleme getirilerek, talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler aleyhine tarifeye göre hesaplanan nisbi ücretin beşte birinin, maktu ücretin altında kalması halinde maktu ücrete hükmedileceği öngörülmüş, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunundaki beşte birlik orana uyulmadığı; diğer yandan, konusu para ile ölçülemeyen işlerde, Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde asliye mahkemeleri için öngörülen maktu ücrete hükmedileceği öngörülerek, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunundaki beşte birlik oran hiç dikkate alınmadığı bu durumda, 5684 sayılı Kanunun amacına aykırı bir düzenleme getiren, 2. fıkrasında hukuka uyarlık görülmediği;
3. fıkrasında da; Tarifenin bu kuralında, Spor Genel Müdürlüğü Tahkim Kurulunda görülen işler ile ilgili olarak Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde Danıştay'da ilk derecede görülen davalar için öngörülen vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiği düzenlendiği; Spor Genel Müdürlüğü Tahkim Kurulunun görev ve yetkileri ile çözümleyeceği uyuşmazlıkların niteliği ile bu Kurula yapılan başvuruların bir dava niteliğinde olmadığı göz önüne alındığında, bu Kuruldaki işler bakımından avukatın harcadığı çaba, gayret ve emeğin Danıştayda ilk derecede görülen davalarda harcayacağı çaba, gayret ve emek ile eşdeğer kabul edilerek yapılan düzenlemede hukuka uyarlık görülmemiştir.
Diğer tarafdan dava konusu Tarifenin "Seri davalarda ücret" başlıklı 22. Maddesinin irndelenmesine gelince ; "(1) İhtiyari dava arkadaşlığının bir türü olan seri davalar ister ayrı dava konusu yapılsın ister bir davada birleştirilsin toplamda onbeş dosyaya kadar açılan seri davalarda her bir dosya için ayrı ayrı tam avukatlık ücretine, toplamda altmış dosyaya kadar açılan seri davalarda her bir dosya için ayrı ayrı tam ücretin %60’ı oranında avukatlık ücretine, toplamda yüzelli dosyaya kadar açılan seri davalarda her bir dosya için ayrı ayrı tam ücretin %50’si oranında avukatlık ücretine, toplamda yüzelliden fazla açılan seri davalarda her bir dosya için ayrı ayrı tam ücretin %30’u oranında avukatlık ücretine hükmedilir. Duruşmalı işlerde bu şekilde avukatlık ücretine hükmedilmesi için dosyaya ilişkin tüm duruşmaların aynı gün aynı mahkemede yapılması gerekir." hükmü kurala bağlanmıştır.
02/01/2017 tarihli 2017 Yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin "Seri davalarda ücret" başlıklı 22. maddesinde; "(1) İhtiyari dava arkadaşlığının bir türü olan seri davalar ister ayrı dava konusu yapılsın ister bir davada birleştirilsin toplamda yirmi dosyaya kadar açılan seri davalarda her bir dosya için ayrı ayrı tam avukatlık ücretine, toplamda altmışbeş dosyaya kadar açılan seri davalarda her bir dosya için ayrı ayrı tam ücretin %70’i oranında avukatlık ücretine, toplamda yüzdoksan dosyaya kadar açılan seri davalarda her bir dosya için ayrı ayrı tam ücretin %60’ı oranında avukatlık ücretine, toplamda yüzdoksandan fazla açılan seri davalarda her bir dosya için ayrı ayrı tam ücretin %40’ı oranında avukatlık ücretine hükmedilir. Duruşmalı işlerde bu şekilde avukatlık ücretine hükmedilmesi için dosyaya ilişkin tüm duruşmaların aynı gün aynı mahkemede yapılması gerekir." hükmü düzenlenmiştir.
2017 Yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin söz konusu maddesinin iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle açılan davada, Danıştay Sekizinci Dairesinin 23/05/2017 günlü, E:2017/1257 sayılı kararı ile; davalı idare tarafından uyuşmazlık konusu Tarife maddesinin, tarafların adalet, hakkaniyet ilke ve ölçüleri içerisinde yer almayacak şekilde avukatlık ücreti ile sorumluluklarının benimsenmesi, seri davalarda harcanan emek ve çabanın oldukça üstünde avukatlık ücretine hükmedilerek taraflara ölçüsüz bir yükümlülük getirilmemesine, bu nedenle adil ve kademeli bir düzenleme yapılması gerektiğine ilişkin Danıştay Sekizinci Dairesinin 20/04/2016 günlü, E:2015/15049 sayılı kararına istinaden yürürlüğe konulmuş ise de, yapılan kademelendirmenin beklenen bu ölçüsüzlüğü ortadan kaldırmayacağının açık olduğu; daha açık bir ifade ile, yirmi olarak belirlenen ilk kademeye kadar pratikte seri olarak özellikle idari yargıda çok az dava bulunduğu göz önüne alındığında, getirilen bu düzenlemenin esasen uygulanabilirliğinin pek az olacağı; diğer taraftan, toplamda altmışbeş dosyaya kadar açılan seri davalarda her bir dosya için ayrı ayrı tam ücretin %70’i oranında avukatlık ücretine hükmedileceği yolundaki düzenleme ile seri davalarda harcanan emek ve çabanın oldukça üstünde avukatlık ücretine hükmedilerek taraflara ölçüsüz bir yükümlülük getirilmesine yol açılacağı; dolayısıyla bu değişiklikle, avukatın hukuki yardımı ile aldığı avukatlık ücreti arasındaki nispetsizliğin giderilemeyeceği, bu nedenle kademelendirmenin gerek dosya sayısı açısından gerekse hükmedilecek ücretin oranı açısından başta usul ekonomisi olmak üzere, pratikteki uygulamalara ilişkin istatistiksel verilerin de hesaba katılmasıyla, belirtilen ilkeler ve gerçekte avukatın hukuki yardımının karşılığı oranı göz önüne alınarak makul bir şekilde yapılması gerekirken, seri davalarda ilk olarak 20'den başlar şekilde ve tam ücretin %70'i oranında avukatlık ücretine hükmedileceği şeklindeki düzenlemenin hukuka ve hak arama özgürlüğüne aykırı olduğu gerekçesiyle, söz konusu maddenin yürütmenin durdurulmasına karar verilmiş, bu karara ilişkin davalı idare itirazı ise, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'nun 05/10/2017 günlü, YD İtiraz No:2017/940 sayılı kararı ile reddedilmiştir.
Dava konusu madde hükmünün incelenmesinden; 2017 Yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde yer alan düzenlemeye göre bir miktar düşürülmekle birlikte, madde metninde yer alan kademelendirmenin, gerek dosya sayısı açısından, gerekse hükmedilecek ücretin oranı açısından başta usul ekonomisi olmak üzere, pratikteki uygulamalara ilişkin istatistiksel verilerin de hesaba katılmasıyla, Danıştay Sekizinci Dairesinin 23/05/2017 günlü, E:2017/1257 sayılı kararında belirtilen ilkeler ve gerçekte avukatın hukuki yardımının karşılığı oranı göz önüne alınarak, makul bir şekilde yapılması gerekirken, söz konusu hususlara riayet edilmeden, seri davalarda ilk olarak 15'ten başlar şekilde ve tam ücretin %60'ı oranında avukatlık ücretine hükmedileceği şeklindeki düzenlemede, hukuka ve hak arama özgürlüğüne aykırılığın devam ettiği açıktır.
Açıklanan nedenlerle, davaya konu edilen Tarifenin 11. maddesinin 6. fıkrasının, 12. maddesinin 1. fıkrasının, 14. maddesinin 3. Ve 4. fıkrasının, 15. maddesinin 1, fıkrasının "Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi " bölümünün Birinci Kısım İkinci Bölümünde yer alan 2. maddesinin (b) bendinin , 6. maddenin, ikinci Kısım, İkinci Bölümde yer alan 7. maddenin, 8. maddenin, 16. maddenin (a) ve (b) bentlerinin, 18. maddenin (a) ve (b) bentlerinin, 20. maddenin (a) ve (b) bentlerinin, 23. maddenin ve üçüncü kısımda yer alan ücret tespitlerinin iptaline yönelik davanın reddine, aynı Tarifenin 13. maddesinin 1. fıkrasının, 17. maddesinin 2. ve 3. fıkraları ile 22. maddenin iptaline karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Sekizinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
HUKUKİ SÜREÇ :
Dava konusu 2018 Yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi, 1136 sayılı Avukatlık Kanununun "Avukatlık ücret tarifesinin hazırlanması" başlıklı 168. maddesi uyarınca Türkiye Barolar Birliği tarafından hazırlanmış ve 30/12/2017 tarih ve 30286 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
İLGİLİ MEVZUAT:
1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun "Avukatlık ücreti" başlıklı 164. maddesinde; "(Değişik : 2/5/2001 - 4667/77 md.) Avukatlık ücreti, avukatın hukukî yardımının karşılığı olan meblâğı veya değeri ifade eder.
Yüzde yirmibeşi aşmamak üzere, dava veya hükmolunacak şeyin değeri yahut paranın belli bir yüzdesi avukatlık ücreti olarak kararlaştırılabilir.
İkinci fıkraya göre yapılacak sözleşmeler, dava konusu para dışındaki mal ve haklardan bir kısmının aynen avukata ait olacağı hükmünü taşıyamaz.
Avukatlık asgarî ücret tarifesi altında vekâlet ücreti kararlaştırılamaz. Ücretsiz dava alınması halinde, durum baro yönetim kuruluna bildirilir.(Değişik üçüncü ve dördüncü cümle:13/1/2004 – 5043/5 md.) Avukatlık ücretinin kararlaştırılmamış olduğu veya taraflar arasında yazılı ücret sözleşmesinin bulunmadığı yahut ücret sözleşmesinin belirgin olmadığı veya tartışmalı olduğu veya ücret sözleşmesinin ücrete ilişkin hükmünün geçersiz sayıldığı hallerde; değeri para ile ölçülebilen dava ve işlerde asgari ücret tarifelerinin altında olmamak koşuluyla ücret itirazlarını incelemeye yetkili merci tarafından davanın kazanılan bölümü için avukatın emeğine göre ilâmın kesinleştiği tarihteki müddeabihin değerinin yüzde onu ile yüzde yirmisi arasındaki bir miktar avukatlık ücreti olarak belirlenir. Değeri para ile ölçülemeyen dava ve işlerde ise avukatlık asgari ücret tarifesi uygulanır.
Dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekâlet ücreti avukata aittir. Bu ücret, iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemez, haczedilemez." hükmü ile 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun "Avukatlık ücret tarifesinin hazırlanması" başlıklı 168. maddesinin 1. fıkrasında, "Baronun yönetim kurulları, her yıl Eylül ayı içerisinde, yargı yerlerindeki işlemler ile diğer işlemlerden alınacak avukatlık ücretinin asgari hadlerini gösteren birer tarife hazırlayarak Türkiye Barolar Birliğine gönderirler."; 2. fıkrasında, "Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulunca, baro yönetim kurullarının teklifleri de göz önüne alınmak suretiyle uygulanacak tarife o yılın Ekim ayı sonuna kadar hazırlanarak Adalet Bakanlığına gönderilir. Şu kadar ki hazırlanan tarifede; genel bütçeye, il özel idareleri, belediye ve köylere ait vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler ve bunların zam ve cezaları ile tarifelere ilişkin davalar ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun uygulanmasından doğan her türlü davalar için avukatlık ücreti tutarı maktu olarak belirlenir. Bu tarife Adalet Bakanlığına ulaştığı tarihten itibaren bir ay içinde Bakanlıkça karar verilmediği veya tarife onaylandığı takdirde kesinleşir. Ancak Adalet Bakanlığı uygun bulmadığı tarifeyi bir daha görüşülmek üzere, gösterdiği gerekçesiyle birlikte Türkiye Barolar Birliğine geri gönderir. Geri gönderilen bu tarife, Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulunca üçte iki çoğunlukla aynen kabul edildiği takdirde onaylanmış, aksi halde onaylanmamış sayılır; sonuç Türkiye Barolar Birliği tarafından Adalet Bakanlığına bildirilir. (...) " hükmüne yer verilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME
Avukatlık asgari ücret tarifesinin Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu tarafından tüm baroların teklifleri göz önüne alınarak hazırlanması ve yürürlüğe girmesi aşamasına ilişkin usul hükümleri belirlenmiş, tarifenin hazırlanması aşamasında dikkate alınacak esas ve ölçütler konusunda herhangi bir belirleme yapılmamıştır.
Avukatlık asgari ücret tarifesinin hazırlanması konusunda Türkiye Barolar Birliğine tanınan yetkinin kullanımında, yargının kurucu unsurlarından savunmayı temsil eden avukatın, Avukatlık Kanunu'nun 164. maddesinde öngörüldüğü üzere, emek ve mesaisinin dikkate alınmasının yanısıra, kişilerin hak arama özgürlüğünü kısıtlayıcı nitelikte düzenlemelere de yer verilmemesi gerekmektedir.
Uyuşmazlığın çözümü için dava konusu Tarife maddelerinin ayrı ayrı incelenmesi gerekmektedir.
1- Tarifenin "Genel Hükümler" Bölümünde yer alan 11. maddesinin altıncı fıkrasının incelenmesi;
2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun çocuk teslimi ve çocukla şahsi münasebetlere ilişkin düzenlemelerin yer aldığı 25., 25/a., 25/b. 133. ve 341. maddeleri 30.11.2021 tarih ve 31675 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 7343 sayılı İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 32. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış; aynı Kanunun 39-48. maddeleri gereğince 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununa 41. maddesinden sonra gelmek üzere "Çocuk Teslimi ve Çocukla Kişisel İlişki Kurulması" başlıklı dördüncü kısım eklenerek bu kısım altında çocuk teslimi ve çocukla kişisel ilişki kurulması ile ilgili usul ve esaslar 41/A-41/İ maddelerinde düzenlenmiştir.
Önceden çocuk teslimi ve çocukla kişisel ilişki kurulmasına dair ilamların icrası, icra müdürlükleri aracılığıyla yerine getirilmekte iken; Çocuk Koruma Kanununun 41/A maddesinin birinci fıkrasında yer alan düzenleme gereği artık bu husustaki ilam veya tedbir kararlarının, çocuğun üstün yararı esas alınarak, Adalet Bakanlığınca kurulan adli destek ve mağdur hizmetleri müdürlüklerince yerine getirileceği kurala bağlanmış bulunmaktadır.
7343 sayılı Kanunun 48. maddesiyle 5395 sayılı Kanuna eklenen Geçici 2. maddesinde, " (...) (2) Bu Kanunun Dördüncü Kısmının uygulanmasına, Adalet Bakanlığınca belirlenen il veya ilçelerde başlanır ve birinci fıkra uyarınca çıkarılan yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç bir yılın sonunda ülke genelinde uygulamaya geçilir. Dördüncü Kısmın hangi il veya ilçede ne zaman uygulanacağı Adalet Bakanlığının resmî internet sitesinde duyurulur.
(3) İkinci fıkra uyarınca Dördüncü Kısmın henüz uygulanmadığı yerlerde, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun, bu maddeyi ihdas eden Kanunla yürürlükten kaldırılan 25, 25/a ve 25/b maddelerinin uygulanmasına devam olunur. (...)
(6) İkinci fıkra uyarınca Dördüncü Kısmın uygulanmaya başlandığı il ve ilçelerde, çocuk teslimi veya çocukla kişisel ilişki kurulmasına dair ilamların icrasına ilişkin derdest takip dosyaları, icra dairesince teslim veya kişisel ilişki kurulması işlemleriyle sınırlı olmak üzere resen işlemden kaldırılır. Şu kadar ki, çocuğun, bu tarih itibarıyla kişisel ilişki kurulması kapsamında hak sahibinde bulunduğu hâller bakımından dosya, çocuğun yükümlüye teslim edilmesinden sonra işlemden kaldırılır.
(7) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren çocuk teslimi veya çocukla kişisel ilişki kurulmasına dair ilamların icrası için icra daireleri nezdinde yapılacak takip işlemleri, 492 sayılı Kanun ile diğer kanunlar uyarınca alınması gereken tüm harçlardan istisnadır. İşlemleri yerine getiren icra müdürlerine 8/5/1991 tarihli ve 3717 sayılı Adli Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492 Sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanunun 2 nci maddesinde, uzman ve öğretmenlere ise 41/H maddesinde belirtilen esaslara göre ücret ödenir. Bu iş ve işlemler için yapılacak tüm masraflar, avukatlık ücreti hariç, Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanır. Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Adalet Bakanlığınca belirlenir." hükmü yer almaktadır.
Yukarıda yer verilen yasal değişiklik uyarınca 04.04.2022 tarihi itibarıyla Adıyaman, Elazığ, Erzurum, Gümüşhane, Kırıkkale, Kırşehir, Mardin, Muğla, Sivas, Tekirdağ, Uşak İllerinde çocuk teslimi ve çocukla kişisel ilişki kurulmasına dair işlemlerin Adalet Bakanlığı Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri Müdürlükleri tarafından yerine getirilmesi kararlaştırılmıştır.
Buna göre, İcra ve İflas Kanununda çocukla şahsi münasebet kurulmasına ilişkin düzenlemeler yürürlükten kaldırılmış ise de; 5395 sayılı Kanunun Geçici 2. maddesinin ikinci fıkrası gereği henüz yurt genelinde yeni uygulamaya geçilmediği, yukarıda belirtilen 11 il haricinde kalan diğer illerde yürürlükten kaldırılan düzenlemeler esas alınarak çocuk teslimi ve şahsi münasebete dair ilamların icrasının icra müdürlüklerince yerine getirildiği, ayrıca Tarife kuralının 2018 yılına ait olduğu da dikkate alındığında, dava konusu düzenleme bakımından hukuka uygunluk denetiminin yapılması gerekmektedir.
Dava konusu Tarife maddesinde, "Çocukla şahsi münasebetlerin düzenlenmesine dair ilamın icra müdürlüğü aracılığıyla yerine getirilmesi halinde alacaklı lehine Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünün birinci sırasındaki maktu avukatlık ücretine hükmolunur." kuralına yer verilmiştir.
Çocukla şahsi münasebetlere dair ilamların sadece tarafların ilama dayalı yükümlülüklerine uygun davranmadığı hallerde icraya konu edildiği, tarafların rızaen bu yükümlülüğünü yerine getirdiği durumlarda ise icra takibi yapılmayacağı ve avukatlık ücreti borcu doğmayacağı dikkate alındığında, davalı Türkiye Barolar Birliği tarafından, takdir yetkisi çerçevesinde, avukatın emeği gözetilmek suretiyle ve maktu olarak belirlenen ücrette orantısızlık ve hukuka aykırılık görülmemiştir.
2- Tarifenin "Genel Hükümler" Bölümünde yer alan 12. maddesinin birinci fıkrasının incelenmesi;
Dava konusu Tarife maddesinde, "Tüketici hakem heyetlerinin tüketici lehine verdiği kararlara karşı açılan itiraz davalarında, kararın iptali durumunda tüketici aleyhine, avukatlık asgari ücret tarifesine göre nisbi tarife üzerinden vekalet ücretine hükmedilir." kuralı yer almaktadır.
Dava konusu düzenlemeye ilk kez 2018 yılı Tarifesinde yer verilmiş olup 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 70. maddesinin altıncı fıkrasında yer alan aynı düzenleme Tarife kuralı haline getirilmiştir.
Davacı, Tarife'nin 13. maddesinin 1. fıkrasında yer alan istisnalara "12 inci maddenin birinci fıkrası hükümleri" ibaresinin eklenmesinin, kısmen iptal kararı verilen miktarın çok düşük olması durumunda tüketici aleyhine nispi oranlara göre hükmedilecek vekalet ücretinin hesabında Tarife'nin 13 üncü maddesinin ikinci fıkrasının uygulanıp uygulanmayacağı hususunda tereddüte yol açtığını ileri sürmektedir.
2018 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin "Tarifenin üçüncü kısmına göre ücret" başlıklı 13. maddesinin 1. fıkrasında, "Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde gösterilen hukuki yardımların konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor ise avukatlık ücreti, davanın görüldüğü mahkeme için Tarifenin ikinci kısmında belirtilen maktu ücretlerin altında kalmamak kaydıyla (7 nci maddenin ikinci fıkrası, 9 uncu maddenin birinci fıkrasının son cümlesi ile 10 uncu maddenin üçüncü fıkrası ile 12 nci maddenin birinci fıkrası, 16 ncı maddenin ikinci fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla) Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir. "; 2. fıkrasında ise, "Ancak, hükmedilen ücret kabul veya reddedilen miktarı geçemez." düzenlemesi yer almaktadır.
Düzenlemeyle, Tarife'nin 13. maddesine göre hükmedilecek vekalet ücretlerinde, maktu ücretlerin altında kalmamak kaydıyla nispi vekalet ücretine hükmedileceği kuralının getirildiği, ancak bu kuraldan, Tarife'nin 12. maddesinin 1. fıkrasının istisna edildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda, Tarife'nin 12. maddesinin 1. fıkrası uyarınca, tüketici hakem heyetlerinin tüketici lehine verdiği kararlara karşı yapılan itiraz başvurularında, Tüketici Mahkemeleri'nce kararın tamamının iptali durumunda, tüketici aleyhine nispi olarak hesaplanan vekalet ücretinin, 2018 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin İkinci Kısım İkinci Bölümü'nde, Tüketici Mahkemelerinde takip edilen davalar için öngörülen maktu ücret (1.090,00 TL) sınırının altında kalması halinde, Tarife'nin 13. maddesinin 1. fıkrasında yer alan istisna hükmü gereği, maktu ücret sınırına yükseltilmeden hükmedileceği ve bu durumun tüketici lehine düzenleme getirdiği açık ise de; Tüketici Mahkemeleri tarafından kısmen iptal kararı verilen miktarın kısmen ret kararı verilen miktardan önemli ölçüde yüksek kaldığı durumlarda, kısmen iptal kararı verilen miktar üzerinden tüketici aleyhine hükmedilecek nispi vekalet ücretinin, itirazın reddedilen kısmına oranla yüksek kalabileceği sonucuna varıldığından, Tarife'nin 13. maddesinin 2. fıkrasında yer alan "Ancak, hükmedilen ücret kabul veya reddedilen miktarı geçemez." şeklindeki kuralı ihtiva etmeyen dava konusu Tarife maddesinde eksik düzenleme sebebiyle hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Öte yandan 01.04.2022 tarih ve 31796 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 7392 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ile Kat Mülkiyeti Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 14. maddesi ile 6502 sayılı Kanunun 70. maddesinin altıncı fıkrasına "Ancak, mevcut olduğu halde tüketici hakem heyetine sunulmayan bir bilgi veya belgenin tüketici mahkemesine sunulması nedeniyle kararın iptali halinde tüketici aleyhine yargılama giderine ve vekalet ücretine hükmedilemez." hükmü eklenmiş, bu hükmün Kanunun yürürlük tarihinden altı ay sonra (01.10.2022) yürürlüğe gireceği kararlaştırılmıştır.
Buna göre, tüketicilerin vekalet ücreti sorumluluğu bakımından yeni bir düzenleme getiren söz konusu yasa kuralının, iptal kararı üzerine yürürlüğe girecek yeni Tarifede ve sonraki yıllara ilişkin Tarifelerde dikkate alınması gerekmektedir.
3- Tarifenin "Genel Hükümler" bölümünde yer alan 13. maddesinin birinci fıkrasının incelenmesi;
Tarifenin "Tarifelerin üçüncü kısmına göre ücret" başlıklı 13. maddesinin dava konusu 1. fıkrasında, "Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde gösterilen hukuki yardımların konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor ise avukatlık ücreti, davanın görüldüğü mahkeme için Tarifenin ikinci kısmında belirtilen maktu ücretlerin altında kalmamak kaydıyla (7 nci maddenin ikinci fıkrası, 9 uncu maddenin birinci fıkrasının son cümlesi ile 10 uncu maddenin üçüncü fıkrası ile 12 nci maddenin birinci fıkrası, 16 ncı maddenin ikinci fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla) Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir." düzenlemesine yer verilmiştir.
Aynı Tarifenin "Manevi tazminat davalarında ücret" başlıklı 10. maddesinde ise, "(1) Manevi tazminat davalarında avukatlık ücreti, hüküm altına alınan miktar üzerinden Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir.
(2) Davanın kısmen reddi durumunda, karşı taraf vekili yararına Tarifenin üçüncü kısmına göre hükmedilecek ücret, davacı vekili lehine belirlenen ücreti geçemez.
(3) Bu davaların tamamının reddi durumunda avukatlık ücreti, Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümüne göre hükmolunur.
(4) Manevi tazminat davasının, maddi tazminat veya parayla değerlendirilmesi mümkün diğer taleplerle birlikte açılması durumunda; manevi tazminat açısından avukatlık ücreti ayrı bir kalem olarak hükmedilir." düzenlemesi yer almaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 90. maddesinin son fıkrasında “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. (Ek cümle: 7/5/2004-5170/7 md.) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.” hükmüne yer verilmiştir.
Yine, Anayasa'nın 148. maddesinin 3. fıkrasında ise, “Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesi'ne başvurabilir.” hükmü yer almıştır.
Benzer başka bir tam yargı davası sonucunda, davacı aleyhine hükmedilen vekalet ücretinin, Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile korunan hak arama hürriyeti ve mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiği iddiasıyla yapılan bireysel başvuru sonucunda verilen ... Mahkemesinin ... gün ve Başvuru No:... numaralı kararında konuya ilişkin temel ilkeler ortaya konulmuştur.
Buna göre, “Sözleşmenin adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. maddesinde, mahkemeye erişim hakkına açıkça yer verilmemişse de maddenin, (1) numaralı fıkrasındaki “herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, … bir mahkeme tarafından davasının … görülmesini istemek hakkı...” ifadeleri çerçevesinde ve hakkın doğası gereği mahkemeye erişim hakkını da kapsadığının kabulü gerekir.
Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelmektedir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hale getiren, bir başka ifadeyle mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir.
Dava sonucundaki başarıya dayalı olarak taraflara vekâlet ücreti ödeme yükümlülüğü öngörülmesi de bu kapsamda mahkemeye erişim hakkına yönelik bir sınırlama oluşturur. Böyle bir sınırlamanın meşru görülebilmesi için kamu yararı ile birey hakkı arasında makul bir dengenin gözetilmiş olması gerekir. Bu yükümlülüklerin kapsamını belirlemek kamu otoritelerinin takdir yetkisi içindedir. Öngörülen yükümlülükler dava açmayı imkânsız hale getirmedikçe ya da aşırı derece zorlaştırmadıkça mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği söylenemez. Dolayısıyla davayı kaybetmesi halinde başvurucuya yüklenecek olan vekâlet ücreti bu çerçevede değerlendirilmelidir. (B. No: 2013/1613, 2/10/2013, § 38 - 39)
Buna karşılık bir hukuki uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyan başvurucuların, reddedilen dava konusu miktar üzerinden hesaplanan vekâlet ücretini karşı tarafa ödemeye mahkûm edilmeleri ihtimali veya olgusu, belirli dava koşulları çerçevesinde mahkemeye başvurmalarını engelleme ya da mahkemeye başvurmalarını anlamsız kılma riski taşımaktadır. Bu çerçevede, davanın özel koşulları çerçevesinde masrafların makullüğü ve orantılılığı, mahkemeye erişim hakkının asgari sınırını teşkil etmektedir.
(...) Taraflardan birinin yargılamadaki başarı oranına göre kazanılan veya kaybedilen değer oranında lehine veya aleyhine mahkeme masraflarının hükmedilmesine yönelik düzenlemeler mahkemeye erişim hakkına müdahale oluşturmakta ise de abartılı, zorlama veya ciddiyetten yoksun talepleri disipline etmeye yönelik orantılı müdahaleler meşru görülebilir.
Ancak, yukarıda da ifade edildiği üzere, bu sınırlamaların hakkın özüne zarar vermeyecek nitelikte, meşru bir amaca dayalı ve kullanılan aracın sınırlama amacı ile orantılı olması, kamu yararının gerekleri ile bireyin hakları arasında kurulmaya çalışılan adil dengeyi bozacak şekilde birey aleyhine katlanılması zor külfetler yüklenmemiş olması gereklidir.” denilmektedir.
Anayasa Mahkemesi tarafından yapılan değerlendirmelere göre, istenen tazminatın reddedilmesi üzerine belirli bir oranının karşı tarafa vekâlet ücreti olarak ödenmesi yükümlülüğü öngörülmesi tek başına mahkemeye erişim hakkını ihlal eden bir müdahale olarak nitelendirilemeyecektir. Ancak her bir uyuşmazlığın kendine özgü niteliklerinin ve uyuşmazlığa konu olayın, davacıların mahkemeye erişim hakkı üzerinde farklı sonuçlar doğurabilmesi de mümkündür.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 36533/04 başvuru numaralı Mesutoğlu - Türkiye kararında özetle; mahkemeye erişim hakkının mutlak olmadığı, bazı sınırlamalara tabi olabildiği,
bununla birlikte, getirilen kısıtlamaların, hakkın özünü ortadan kaldıracak ölçüde, kişinin mahkemeye erişimini engellememesi gerektiği, mahkemeye erişim hakkına getirilen bu tür sınırlamaların ancak meşru bir amaç güdüldüğü takdirde ve hedeflenen amaç ile başvurulan araçlar arasında makul bir orantı olması halinde Sözleşmenin 6/1. maddesi ile bağdaşabileceği, bu ilkelerden hareketle, dava açma hakkının doğal olarak yasayla belirlenen şartları olmakla birlikte, mahkemelerin yargılama usullerini uygularken bir yandan davanın hakkaniyetine halel getirecek kadar abartılı şekilcilikten, öte yandan, kanunla öngörülmüş olan usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak kadar aşırı bir gevşeklikten kaçınılması gerektiği belirtilmektedir.
Dava konusu tarife maddesinde, Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde gösterilen hukuki yardımların konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor ise; avukatlık ücretinin, tarifenin üçüncü kısmına göre hesaplanacağı, hesaplanan ücretin davanın görüldüğü mahkeme için öngörülen maktu ücretin altında kalması halinde ise, maktu ücrete hükmedileceği düzenlemesi yer almaktadır.
Mevcut durum, maddi tazminat talebiyle açılan davalarda, kabul edilen tazminat miktarının önemli kısmının vekalet ücreti olarak davalı idareye ödenmesi sonucunu doğurarak açılan tazminat davasını davacı açısından anlamsız hale getirmekte, bazı olaylarda ise, davacıyı dava açılmadan önceki durumundan daha kötü bir duruma girmesine neden olmaktadır.
Söz konusu Tarifenin, manevi tazminat davalarında avukatlık ücretini düzenleyen 10. maddesinde ise, davanın kısmen reddi durumunda karşı taraf vekili yararına tarifenin üçüncü kısmına göre hükmedilecek ücretin, davacı vekili lehine belirlenen ücreti geçemeyeceği, bu davaların tamamının reddi durumunda ise, avukatlık ücretinin, Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümüne göre maktu hükmedileceği öngörülmüştür.
Bu durumda, tümden ret ya da kısmen kabul, kısmen ret ile sonuçlanan maddi tazminat davalarında, taraflar lehine hükmedilecek vekalet ücretinin, kişilerin hak arama özgürlüğü kapsamındaki mahkemeye erişim hakkını ihlal etmeden ne şekilde hesaplanacağı konusundaki eksik düzenleme nedeniyle, başka bir ifadeyle, dava konusu Tarifenin 10. maddesinin 2. ve 3. fıkralarına paralel bir düzenlemeye yer verilmemiş olması nedeniyle, dava konusu Tarifenin "Genel Hükümler" Bölümünde yer alan 13. maddesinin 1. fıkrasında hukuka uyarlık görülmemektedir.
4- Tarifenin "Genel Hükümler" bölümünde yer alan 14. maddesinin üçüncü fıkrasının incelenmesi;
Dava konusu Tarife maddesinde, "4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 141 ve devamı maddelerine göre tazminat için Ağır Ceza Mahkemelerine yapılan başvurularda, Tarifenin üçüncü kısmı gereğince avukatlık ücretine hükmedilir. Şu kadar ki, hükmedilecek bu ücret ikinci kısmın ikinci bölümünün onikinci sıra numarasındaki ücretten az olamaz." kuralı yer almaktadır.
Dava konusu Tarifenin "Yargı Yerleri ile İcra ve İflas Dairelerinde Yapılan ve Konusu Para Olmayan veya Para ile Değerlendirilemeyen Hukuki Yardımlara Ödenecek Ücret" başlıklı İkinci Kısım İkinci Bölümünün onikinci sıra numarasında ise; Ağır Ceza Mahkemelerinde takip edilen davalar için 4.360,00 TL maktu vekalet ücreti öngörülmektedir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 142. maddesine, 25/08/2017 gün ve 30165 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan, 694 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 114. maddesi ile eklenen 9. fıkrasında, "Tazminat davaları nedeniyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan nisbî avukatlık ücreti ödenir. Ancak, ödenecek miktar Tarifede sulh ceza hâkimliklerinde takip edilen işler için belirlenen maktu ücretten az, ağır ceza mahkemelerinde takip edilen davalar için belirlenen maktu ücretten fazla olamaz." hükmüne yer verilmiştir. Bahsi geçen Kanun Hükmünde Kararname, 7078 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun ile yasalaşmış ve 08.03.2018 tarih ve 30354 (Mükerrer) sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmıştır.
Yukarıda yer alan yasal düzenlemeden, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 141 ve devamı maddelerine göre tazminat için Ağır Ceza Mahkemelerine yapılan başvurularda, Tarifenin üçüncü kısmı gereğince avukatlık ücretine hükmedileceği, ancak, hükmedilecek tutarın sulh ceza hâkimliklerinde takip edilen işler için belirlenen maktu ücretten az, ağır ceza mahkemelerinde takip edilen davalar için belirlenen maktu ücretten fazla olamayacağı anlaşılmaktadır.
Bu durumda, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 141 ve devamı maddelerine göre tazminat için Ağır Ceza Mahkemelerine yapılan başvurularda, hükmedilecek ücretin ağır ceza mahkemelerinde takip edilen davalar için belirlenen maktu ücretten az olamayacağı yolundaki dava konusu düzenlemede üst hukuk normuna uyarlık bulunmamaktadır.
5- Tarifenin "Genel Hükümler" bölümünde yer alan 14. maddesinin dördüncü fıkrasının incelenmesi;
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin dava konusu edilen 14. maddesinin 4. fıkrasında, "Beraat eden ve kendisini vekil ile temsil ettiren sanık yararına Hazine aleyhine maktu avukatlık ücretine hükmedilir." hükmü yer almaktadır.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun "Yargılama Giderleri" başlıklı 324. maddesinde, harçların ve tarifesine göre ödenmesi gereken avukatlık ücretleri ile soruşturma ve kovuşturma evrelerinde yargılamanın yürütülmesi amacıyla Devlet Hazinesinden yapılan her türlü harcamaların ve taraflarca yapılan ödemelerin yargılama giderleri olduğu belirtilmiştir.
Anılan Kanunun "Beraat veya Ceza Verilmesine Yer Olmadığına Karar Verilmesi Halinde Gider" başlıklı 327. maddesinde ise; hakkında beraat veya ceza verilmesine yer olmadığına karar verilen kişinin sadece kendi kusurundan ileri gelen giderleri ödemeye mahkum edileceği, bu kişinin önceden ödemek zorunda kaldığı giderlerin Devlet Hazinesince üstlenileceği kurallarına yer verilmiştir.
Yukarıda yer alan yasal düzenleme uyarınca, beraat eden kişinin sadece kendi kusurundan oluşan giderleri ödeyeceği, bu kişinin önceden ödemek zorunda kaldığı giderlerin Hazinece üstlenileceği düzenlendiğinden, ücret ödeyerek avukat tutan ve beraat eden kişinin ödediği avukatlık ücreti de kişinin önceden ödemek zorunda olduğu giderler kapsamında yer aldığından, Devlet Hazinesince karşılanması esastır.
Bu durumda, beraat eden ve kendisini vekil ile temsil ettiren sanık yararına hazine aleyhine maktu avukatlık ücretine hükmedilmesine ilişkin dava konusu düzenlemede üst hukuk normlarına aykırılık bulunmamaktadır.
6- Tarifenin "Genel Hükümler" bölümünde yer alan 15. maddesinin birinci fıkrasının incelenmesi;
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin dava konusu edilen 15. maddesinin 1. fıkrasında, "Danıştayda ilk derecede veya duruşmalı olarak temyiz yoluyla görülen dava ve işlerde, idari ve vergi dava daireleri genel kurulları ile dava dairelerinde, bölge idare, idare ve vergi mahkemelerinde birinci savunma dilekçesi süresinin bitimine kadar anlaşmazlığın feragat ya da kabul nedenleriyle ortadan kalkması veya bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesi durumunda Tarifede yazılı ücretin yarısına, diğer durumlarda tamamına hükmedilir.” hükmü yer almaktadır.
Dava konusu düzenlemede; Danıştay’da ilk derecede veya duruşmalı olarak temyiz yoluyla görülen dava ve işlerde, idari ve vergi dava daireleri genel kurulları ile dava dairelerinde, bölge idare, idare ve vergi mahkemelerinde görülen bir davanın feragat ya da kabul nedenleriyle ortadan kalkması veya bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesi durumunda hükmedilecek avukatlık ücretinin nasıl belirleneceği hususu kurala bağlanmıştır. Buna göre, birinci savunma dilekçesi süresinin bitimine kadar anlaşmazlığın feragat ya da kabul nedenleriyle ortadan kalkması veya bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesi durumunda Tarifede yazılı ücretin yarısına, diğer durumlarda tamamına hükmedilecektir.
Avukatlık Kanunu'nun 164. maddesinde, avukatlık ücretinin, avukatın hukuki yardımının karşılığı olan meblağı veya değeri ifade ettiği kuralı yer aldığından, avukatlık ücretinin belirlenmesinde, avukatın harcadığı emek ve mesai dikkate alınarak düzenlenen dava konusu Tarife maddesinde hukuka ve hakkaniyete aykırılık görülmemiştir.
Öte yandan, yukarıda alıntısı yapılan yasal düzenlemeler ile Tarifenin 15. maddesi birlikte dikkate alındığında, vekalet ücretinin yargılama giderleri arasında yer aldığı ve avukatlık ücretine hak kazanabilmek için avukatın hukuki yardımda bulunmuş olması gerektiği kuşkusuzdur.
Bu nedenle, anlaşmazlığın feragat ya da kabul nedenleriyle ortadan kalkması veya bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesi durumunda, Tarifede yazılı ücretin yarısına veya tamamına hükmedilebilmesi için, süresi içinde ve kararın verildiği tarihte savunmanın verilmiş olması gerektiği açıktır. Başka bir ifadeyle, süresi içinde ve kararın verildiği tarihte savunma verilmemiş ise, anlaşmazlık feragat ya da kabul nedenleriyle ortadan kalkmış olsa veya bu nedenlerle davanın reddine karar verilmiş olsa bile avukatlık ücretine hükmedilmeyeceği tabiidir.
7- Tarifenin "Genel Hükümler" bölümünde yer alan 17. maddesinin 2. fıkrasının incelenmesi;
Tarifenin "Tahkimde ve Sigorta Tahkim Komisyonunda ücret" başlıklı 17. maddesinin dava konusu 2. fıkrasında, “Sigorta Tahkim Komisyonları, vekalet ücretine hükmederken, Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde asliye mahkemeleri için öngörülen ücretin altında kalmamak kaydıyla Tarifenin üçüncü kısmına göre avukatlık ücretine hükmeder. Tarifenin üçüncü kısmına göre nisbi avukatlık ücretine hükmedilen durumlarda da talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler aleyhine tarifeye göre hesaplanan nisbi ücretin beşte birine hükmedilir. Ancak hesaplanan miktarın maktu ücretin altında kalması halinde maktu ücrete hükmedilir. Konusu para ile ölçülemeyen işlerde, Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde asliye mahkemeleri için öngörülen maktu ücrete hükmedilir. Sigorta Tahkim Komisyonlarınca hükmedilen vekalet ücreti, kabul veya reddedilen miktarı geçemez.” düzenlemesine yer verilmiştir.
5684 sayılı Sigortacılık Kanunu'nun 30. maddesinin 17. fıkrasında "Talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler aleyhine hükmolunacak vekalet ücreti, Avukatlık Asgarî Ücret Tarifesinde belirlenen vekalet ücretinin beşte biridir." hükmü yer almaktadır.
Anılan Kanun hükmü, vekâlet ücreti ile ilgili özel bir düzenleme getirmekte olup, Kanun'un madde gerekçesinde, Sigorta Tahkim Komisyonuna genellikle düşük meblağlar için başvurulmakta olduğu, bu durumda talebi kısmen veya tamamen reddedilen taraf için yargılama giderleri arasında yer alan avukatlık ücretinin uyuşmazlık konusu miktarla karşılaştırıldığında yüksek kalabildiği dikkate alınarak maddede gerekli düzenleme yapıldığı belirtilmiştir.
5684 sayılı Sigortacılık Kanunu çerçevesinde sigorta ettiren veya sigorta sözleşmesinden menfaat sağlayan kişiler ile riski üstlenen taraf arasında sigorta sözleşmesinden doğan uyuşmazlıkların çözümü amacıyla getirilmiş alternatif bir çözüm yolu olan tahkim yoluna başvurulmasında, diğer bir ifade ile Sigorta Tahkim Komisyonunda takip edilen işlerde, talebi tamamen veya kısmen reddedilenlerin sigorta poliçesinden menfaat temin edenler, sigortalılar olduğu ve bu tür bir başvurunun sigorta şirketlerine karşı yapıldığı hususları ile 5684 sayılı Kanunun madde gerekçesi birlikte değerlendirildiğinde, Sigorta Tahkim Komisyonuna başvuran sigortalılar ve sigorta poliçesinden menfaat temin edenler lehine pozitif bir ayrımcılık yapılarak, talebin kısmen veya tamamen reddedilmesi halinde sigorta şirketleri lehine hükmedilecek vekâlet ücretinin Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde belirlenen vekâlet ücretinin beşte biri olacağı düzenlenmiştir.
Dava konusu düzenlemeye bakıldığında ise, 5684 sayılı Kanunun 30. maddesinin 17. fıkrasındaki amir hükümden farklı bir düzenleme getirilerek, talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler aleyhine tarifeye göre hesaplanan nisbi ücretin beşte birinin, maktu ücretin altında kalması halinde maktu ücrete hükmedileceği öngörülmüş, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunundaki beşte birlik orana uyulmamıştır.
Öte yandan, konusu para ile ölçülemeyen işlerde, Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde asliye mahkemeleri için öngörülen maktu ücrete hükmedileceği öngörülerek, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunundaki beşte birlik oran hiç dikkate alınmamıştır.
Bu durumda, 5684 sayılı Kanunun amacına aykırı bir düzenleme getiren, dava konusu Tarifenin "Genel Hükümler" Bölümünde yer alan 17. maddesinin 2. fıkrasında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
8- Tarifenin "Genel Hükümler" bölümünde yer alan 17. maddesinin 3. fıkrasının incelenmesi;
Tarifenin 17. maddesinin dava konusu 3. fıkrasında, "28/1/2012 tarihli ve 28187 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Spor Genel Müdürlüğü Tahkim Kurulu Yönetmeliğinin 14 üncü maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca, Tahkim Kurulu, Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde Danıştay ilk derecede görülen davalar için öngörülen avukatlık ücretine hükmeder." düzenlemesine yer verilmiştir.
Tarifenin bu kuralında, Spor Genel Müdürlüğü Tahkim Kurulunda görülen işler ile ilgili olarak Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde Danıştay'da ilk derecede görülen davalar için öngörülen vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiği düzenlenmiştir.
Spor Genel Müdürlüğü Tahkim Kurulunun görev ve yetkileri ile çözümleyeceği uyuşmazlıkların niteliği ile bu Kurula yapılan başvuruların bir dava niteliğinde olmadığı göz önüne alındığında, bu Kuruldaki işler bakımından avukatın harcadığı çaba, gayret ve emeğin Danıştayda ilk derecede görülen davalarda harcayacağı çaba, gayret ve emek ile eşdeğer kabul edilerek yapılan düzenlemede hukuka uyarlık görülmemektedir.
9- 2018 Yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin; "Genel Hükümler" bölümünde yer alan 22. maddesinin incelenmesi:
02/01/2017 tarihli 2017 Yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin "Seri davalarda ücret" başlıklı 22. maddesinde; "(1) İhtiyari dava arkadaşlığının bir türü olan seri davalar ister ayrı dava konusu yapılsın ister bir davada birleştirilsin toplamda yirmi dosyaya kadar açılan seri davalarda her bir dosya için ayrı ayrı tam avukatlık ücretine, toplamda altmışbeş dosyaya kadar açılan seri davalarda her bir dosya için ayrı ayrı tam ücretin %70’i oranında avukatlık ücretine, toplamda yüzdoksan dosyaya kadar açılan seri davalarda her bir dosya için ayrı ayrı tam ücretin %60’ı oranında avukatlık ücretine, toplamda yüzdoksandan fazla açılan seri davalarda her bir dosya için ayrı ayrı tam ücretin %40’ı oranında avukatlık ücretine hükmedilir. Duruşmalı işlerde bu şekilde avukatlık ücretine hükmedilmesi için dosyaya ilişkin tüm duruşmaların aynı gün aynı mahkemede yapılması gerekir." hükmü düzenlenmişti.
2017 Yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin söz konusu maddesinin iptali istemiyle açılan davada, Dairemizin 23/05/2017 tarih ve E:2017/1257 sayılı kararı ile; davalı idare tarafından uyuşmazlık konusu Tarife maddesinin, tarafların adalet, hakkaniyet ilke ve ölçüleri içerisinde yer almayacak şekilde avukatlık ücreti ile sorumluluklarının benimsenmesi, seri davalarda harcanan emek ve çabanın oldukça üstünde avukatlık ücretine hükmedilerek taraflara ölçüsüz bir yükümlülük getirilmemesine, bu nedenle adil ve kademeli bir düzenleme yapılması gerektiğine ilişkin Dairemizin 20/04/2016 günlü, E:2015/15049 sayılı kararına istinaden yürürlüğe konulmuş ise de, yapılan kademelendirmenin beklenen bu ölçüsüzlüğü ortadan kaldırmayacağının açık olduğu; daha açık bir ifade ile, yirmi olarak belirlenen ilk kademeye kadar pratikte seri olarak özellikle idari yargıda çok az dava bulunduğu göz önüne alındığında, getirilen bu düzenlemenin esasen uygulanabilirliğinin pek az olacağı; diğer taraftan, toplamda altmışbeş dosyaya kadar açılan seri davalarda her bir dosya için ayrı ayrı tam ücretin %70’i oranında avukatlık ücretine hükmedileceği yolundaki düzenleme ile seri davalarda harcanan emek ve çabanın oldukça üstünde avukatlık ücretine hükmedilerek taraflara ölçüsüz bir yükümlülük getirilmesine yol açılacağı; dolayısıyla bu değişiklikle, avukatın hukuki yardımı ile aldığı avukatlık ücreti arasındaki nispetsizliğin giderilemeyeceği, bu nedenle kademelendirmenin gerek dosya sayısı açısından gerekse hükmedilecek ücretin oranı açısından başta usul ekonomisi olmak üzere, pratikteki uygulamalara ilişkin istatistiksel verilerin de hesaba katılmasıyla, belirtilen ilkeler ve gerçekte avukatın hukuki yardımının karşılığı oranı göz önüne alınarak makul bir şekilde yapılması gerekirken, seri davalarda ilk olarak 20'den başlar şekilde ve tam ücretin %70'i oranında avukatlık ücretine hükmedileceği şeklindeki düzenlemenin hukuka ve hak arama özgürlüğüne aykırı olduğu gerekçesiyle, söz konusu maddenin yürütmenin durdurulmasına karar verilmiş, bu karara ilişkin davalı idare itirazı ise, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'nun 05/10/2017 tarih ve YD İtiraz No:2017/940 sayılı kararı ile reddedilmiştir.
Dava konusu Tarifenin "Seri davalarda ücret" başlıklı 22. maddesinde ise; "(1) İhtiyari dava arkadaşlığının bir türü olan seri davalar ister ayrı dava konusu yapılsın ister bir davada birleştirilsin toplamda onbeş dosyaya kadar açılan seri davalarda her bir dosya için ayrı ayrı tam avukatlık ücretine, toplamda altmış dosyaya kadar açılan seri davalarda her bir dosya için ayrı ayrı tam ücretin %60’ı oranında avukatlık ücretine, toplamda yüzelli dosyaya kadar açılan seri davalarda her bir dosya için ayrı ayrı tam ücretin %50’si oranında avukatlık ücretine, toplamda yüzelliden fazla açılan seri davalarda her bir dosya için ayrı ayrı tam ücretin %30’u oranında avukatlık ücretine hükmedilir. Duruşmalı işlerde bu şekilde avukatlık ücretine hükmedilmesi için dosyaya ilişkin tüm duruşmaların aynı gün aynı mahkemede yapılması gerekir." hükmü kurala bağlanmıştır.
Dava konusu madde hükmünün incelenmesinden; 2017 Yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde yer alan düzenlemeye göre bir miktar düşürülmekle birlikte, madde metninde yer alan kademelendirmenin, gerek dosya sayısı açısından, gerekse hükmedilecek ücretin oranı açısından başta usul ekonomisi olmak üzere, pratikteki uygulamalara ilişkin istatistiksel verilerin de hesaba katılmasıyla, gerçekte avukatın hukuki yardımının karşılığı oranı göz önüne alınarak, makul bir şekilde yapılması gerekirken, söz konusu hususlara riayet edilmeden, seri davalarda ilk olarak 15'ten başlar şekilde ve tam ücretin %60'ı oranında avukatlık ücretine hükmedileceği şeklindeki düzenlemede, hukuka ve hak arama özgürlüğüne uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
10- "Avukatlık Ücret Tarifesi" Bölümünün, Birinci Kısım, İkinci Bölümünde yer alan 2. maddesinin (b) bendinin incelenmesi;
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin dava konusu edilen "Avukatlık Ücret Tarifesi" bölümünün "İş Takibi Konusundaki Hukuki Yardımlarda Ödenecek Ücret" başlıklı Birinci Kısım, İkinci Bölümde yer alan 2. maddesinin (b) bendinde, "İpotek tesisi ve fekki gibi işlemler de dahil olmak üzere bir hakkın doğumu ve sona erdirilmesi olarak nitelenen işlemler nedeni ile sürekli sözleşme ile çalışılan bankalar, finans kuruluşları ve benzerlerine verilen her bir hukuki yardım için 175,00 TL” hükmü yer almaktadır.
Davacı tarafından, fahiş miktarda belirlenen maktu ücretin, finans kuruluşlarının avukat yerine takip elemanı ile çalışması sonucunu doğuracağı gibi tüketiciye yansıyan dosya masrafını da arttıracağı iddia edilerek bu düzenlemenin iptaline karar verilmesi istenilmiş ise de; davalı Türkiye Barolar Birliği tarafından, takdir yetkisi çerçevesinde, avukatın emeği gözetilmek suretiyle ve maktu olarak belirlenen ücrette orantısızlık ve hukuka aykırılık görülmemektedir.
11- Tarifenin "Avukatlık Ücret Tarifesi" Bölümünün Birinci Kısım, İkinci Bölümünde yer alan 6. maddesinin İncelenmesi;
Dava konusu Tarife maddesinde, "İl ve ilçe tüketici hakem heyetleri, sebze ve meyve hal hakem heyetleri nezdinde sunulacak hizmetlerde, avukatlık ücreti Tarifenin üçüncü kısmına göre hesaplanır. Ancak üçüncü kısmına göre belirlenecek hizmete konu işin ücreti, maktu ücretin altında ise maktu ücret: 395,00 TL" hükmü yer almaktadır.
Tarife'nin "Avukatlık Ücret Tarifesi" bölümünün Birinci Kısım, İkinci Bölümü'nde "İş takibi konusundaki hukuki yardımlarda ödenecek ücret" başlığı altında yapılan düzenlemelerin, vekil ile müvekkil arasındaki akdi ilişkiye dayanan akdi vekalet ücretini içerdiği anlaşılmakta olup, 2017 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nde 360,00 TL olarak düzenlenen vekalet ücretinin, 2017 yılı enflasyon oranının %11.92 olduğu da dikkate alındığında, %9,72 oranında artış yapılmak suretiyle 395,00 TL'ye yükseltilmesinde hukuka aykırılık görülmemiştir.
Öte yandan, dava konusu Tarifenin "Avukatlık Ücret Tarifesi" bölümünün Birinci Kısım, İkinci Bölümü'nde yer alan 6. maddesinin ikinci cümlesinde "Ancak üçüncü kısmına göre belirlenecek hizmete konu işin ücreti, maktu ücretin altında ise, 395,00 TL" düzenlemesine yer verilmek suretiyle hizmete konu işin ücretinin maktu ücretin altında kalması halinde hükmedilecek akdi vekalet ücretinin maktu ücrete yükseltildiği anlaşılmaktadır.
Dairemizin 05.04.2022 tarih ve E:2018/229 K:2022/2405 sayılı; 05.04.2022 tarih ve E:2019/10 K:2022/2406 sayılı kararlarında da belirtildiği üzere, dava konusu kural hizmete konu işin değerinin üzerinde vekalet ücreti ödenmesine yol açacağı ve hakem heyetine başvuran taraf aleyhine ölçüsüz yükümlülüğe sebebiyet verebileceğinden, dava konusu düzenlemede "hizmete konu işin değeri maktu ücretin altında ise hizmete konu işin değeri kadar" ibaresine yer verilmemesi, başka bir ifadeyle eksik düzenleme bulunması nedeniyle dava konusu düzenlemede hukuka uyarlık görülmemiştir.
12- Tarifenin "Avukatlık Ücret Tarifesi" Bölümünün İkinci Kısım, İkinci Bölümde yer alan 7. ve 8. maddelerinin incelenmesi;
21/12/2015 gün ve 29569 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan, 2016 Yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin "Avukatlık Ücret Tarifesi" bölümünün İkinci Kısım İkinci Bölümünde yer alan 7. maddesinde, Sulh Hukuk Mahkemeleri, Sulh Ceza Hakimlikleri ve İnfaz Hakimliklerinde takip edilen davalar için 900,00 TL maktu ücret öngörüldüğü, söz konusu düzenlemenin iptali ve yürütülmesinin durdurulması istemiyle açılan davada, Dairemizin 20/04/2016 gün ve E:2015/15049 sayılı kararıyla, Sulh Hukuk Mahkemeleri, Sulh Ceza Hakimlikleri ve İnfaz Hakimliklerinde takip edilen davalar için, daha önce aynı kısma yönelik 09/11/2015 tarihli değişiklikte belirlenen 600,00 TL vekâlet ücretinin çok geçmeden 21/12/2015 tarihinde yayımlanan tarife ile %50 artırılarak 900,00 TL'ye yükseltildiği, belirtilen zaman dilimlerinde ekonomik verilerin çok üzerinde yapılan bu artışların haklı bir nedeni bulunmadığı gerekçesiyle bu düzenlemenin yürütülmesi durdurulmuş ve söz konusu yargı kararının uygulanması amacıyla 30/11/2016 gün ve 29904 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Tarife değişikliği yapılarak, Sulh Hukuk Mahkemeleri, Sulh Ceza Hakimlikleri ve İnfaz Hakimliklerinde takip edilen davalar için 700,00 TL maktu ücret öngörülmüş, daha sonra 02/01/2017 gün ve 29936 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan dava konusu 2017 yılı Tarifesinin 7. maddesinde, Sulh Hukuk Mahkemelerinde takip edilen davalar için 990,00 TL, 8. maddesinde de, Sulh Ceza Hakimlikleri ve İnfaz Hakimliklerinde takip edilen davalar için 770,00 TL maktu ücret öngörülmüş ise de; Dairemizin 20/04/2016 gün ve E:2015/15049 sayılı kararına yapılan itiraz üzerine, İdari Dava Daireleri Kurulunun 10/11/2016 gün ve YD İtiraz No:2016/1018 sayılı kararıyla, davalı Türkiye Barolar Birliği tarafından, takdir yetkisi çerçevesinde, avukatın emeği gözetilmek suretiyle ve maktu olarak belirlenen ücrette orantısızlık ve hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle Dairemizin 20/04/2016 gün ve E:2015/15049 sayılı kararının kaldırılmasına ve bu kısım yönünden yürütmenin durdurulması isteminin reddine karar verildiği, daha sonra Dairemizin 02/10/2018 gün ve E:2015/15049, K:2018/5104 sayılı kararıyla bu kısım yönünden davanın reddine karar verildiği ve kararın temyiz edilmesi üzerine ise Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 02.12.2020 tarih ve E:2019/1027 K:2020/2808 sayılı kararı ile onanarak kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Öte yandan 02/01/2017 gün ve 29936 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan, 2017 Yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin "Avukatlık Ücret Tarifesi" bölümünün İkinci Kısım, İkinci Bölümde yer alan 7. maddesinde, "Sulh Hukuk Mahkemelerinde takip edilen davalar için 990,00 TL", 8. maddesinde, "Sulh Ceza Hakimlikleri ve İnfaz Hakimliklerinde takip edilen davalar için 770,00 TL” maktu ücret düzenlemesine karşı açılan davada ise; Dairemizin 09.10.2018 tarih ve E:2017/1257 K:2018/5478 sayılı kararı ile dava konusu düzenlemelerde hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş olup Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 02.12.2020 tarih ve E:2019/824 K:2020/2813 sayılı kararı ile onanarak kesinleşmiştir.
2018 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin dava konusu edilen "Ücret Tarifesi" bölümünün İkinci Kısım, İkinci Bölümde yer alan 7. maddesinde, "Sulh Hukuk Mahkemelerinde takip edilen davalar için 930,00 TL" hükmü, 8. maddesinde ise, "Sulh Ceza Hakimlikleri ve İnfaz Hakimliklerinde takip edilen davalar için 845,00 TL” hükmü yer almaktadır.
Yukarıda yer verilen yargısal süreç dikkate alındığında, 2017 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde yer alan düzenlemeler hukuka uygun bulunduğundan, 2018 yılı Tarifesinde %6 oranında indirime gidilmek suretiyle belirlenen dava konusu 7. madde ile %9,74 oranında ve makul düzeyde artış yapılmak suretiyle belirlenen dava konusu 8. maddede hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmaktadır.
13- Tarifenin "Avukatlık Ücret Tarifesi" Bölümünün İkinci Kısım, İkinci Bölümde yer alan 16. maddesinin (a) ve (b) bentlerinin incelenmesi;
21.12.2015 gün ve 29569 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan, 2016 Yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin "Avukatlık Ücret Tarifesi" bölümünün İkinci Kısım İkinci Bölümünde yer alan 16. maddesinde, İdare ve Vergi Mahkemelerinde takip edilen davalar için duruşmasız ise 1.000,00 TL, duruşmalı ise 1.500,00 TL; maktu ücret öngörüldüğü, söz konusu düzenlemenin iptali ve yürütülmesinin durdurulması istemiyle açılan davada, Dairemizin 20/04/2016 gün ve E:2015/15049 sayılı kararıyla, 09/11/2015 tarihli değişiklik ile bu davalar "duruşmalı" ise vekalet ücreti 1.250,00 TL olarak belirlendiği, dava konusu tarife ile de bu tutarın kısa zaman içinde %20 oranında artırılarak 1.500,00 TL'ye yükseltildiği, öte yandan bu davalar "duruşmasız" ise bu miktarın dava konusu tarifeye göre 1.000,00 TL olarak öngörüldüğü, ancak 2015 yılına ilişkin tarifede bu miktarın 750,00 TL olarak belirlendiği, her ne kadar 2014 yılı Asgari Ücret Tarifesinde belirtilen miktarlar 2015 yılında değiştirilmemiş ise de yaklaşık %33'lük bir artış yapıldığı, ekonomik verilerin çok üzerinde yapılan bu artışların haklı bir nedeni bulunmadığı gerekçesiyle bu düzenlemenin yürütülmesi durdurulmuş ve söz konusu yargı kararının uygulanması amacıyla 30/11/2016 gün ve 29904 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Tarife değişikliği yapılarak, İdare ve Vergi Mahkemelerinde takip edilen davalar için duruşmasız ise 900,00 TL, duruşmalı ise 1.375,00 TL maktu ücret öngörülmüş, daha sonra 02/01/2017 gün ve 29936 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 2017 yılı Tarifesinde, İdare ve Vergi Mahkemelerinde takip edilen davalar için duruşmasız ise 990,00 TL, duruşmalı ise 1.510,00 TL maktu ücret öngörülmüş ise de; Dairemizin 20/04/2016 gün ve E:2015/15049 sayılı kararına yapılan itiraz üzerine, İdari Dava Daireleri Kurulunun 10/11/2016 gün ve YD İtiraz No:2016/1018 sayılı kararıyla, avukatlık ücretinin saptanmasında duruşma yapılması kıstas alınarak, uyuşmazlığın duruşma yapılarak çözümlendiği davalar için, duruşma yapılmaksızın uyuşmazlığın çözümlendiği davalara nazaran daha fazla avukatlık ücreti öngörülmesi suretiyle düzenleme yapılmasında hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle Dairemizin 20/04/2016 gün ve E:2015/15049 sayılı kararının kaldırılmasına ve bu kısım yönünden yürütmenin durdurulması isteminin reddine ve daha sonra Dairemizin 02/10/2018 gün ve E:2015/15049, K:2018/5104 sayılı kararıyla da bu kısım yönünden davanın reddine karar verildiği, kararın temyiz edilmesi üzerine ise Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 02.12.2020 tarih ve E:2019/1027 K:2020/2808 sayılı kararı ile onanarak kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Öte yandan 02/01/2017 gün ve 29936 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 2017 yılı Tarifesinin "Avukatlık Ücret Tarifesi" bölümünün İkinci Kısım, İkinci Bölümde yer alan 17. maddesinde yer alan, "İdare ve Vergi Mahkemelerinde takip edilen davalar için a) Duruşmasız ise 990,00 TL, b) Duruşmalı ise 1.510,00 TL” düzenlemesine karşı açılan davada ise, Dairemizin 09.10.2018 tarih ve E:2017/1257 K:2018/5478 sayılı kararı ile dava konusu düzenlemede hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş olup Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 02.12.2020 tarih ve E:2019/824 K:2020/2813 sayılı kararı ile onanarak kesinleşmiştir.
Dava konusu 2018 yılı Tarifesinin "Ücret Tarifesi" Bölümünün İkinci Kısım İkinci Bölümünün 16. maddesinde ise; "İdare ve Vergi Mahkemelerinde takip edilen davalar için;
a) Duruşmasız ise: 1.090,00 TL,
b) Duruşmalı ise: 1.660,00 TL" düzenlemesi yer almaktadır.
Davacı tarafından, duruşmalı ve duruşmasız davalar için öngörülen vekalet ücretleri arasında ciddi fark bulunduğu ve ülkenin ekonomik verileri üzerinde artış yapıldığı ileri sürülmüştür.
Yukarıda yer verilen yargısal süreç ile Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu kararları dikkate alındığında, idare ve vergi mahkemelerinde takip edilen davalar için duruşma kriteri esas alınarak duruşmasız olarak takip edilen davalara göre duruşmalı uyuşmazlıklar için daha fazla asgari vekalet ücreti belirlenmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmaktadır.
14- Tarifenin "Avukatlık Ücret Tarifesi" Bölümünün İkinci Kısım, İkinci Bölümde yer alan 20. maddesinin (a) ve (b) bentlerinin incelenmesi;
21/12/2015 gün ve 29569 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan, 2016 Yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin "Avukatlık Ücret Tarifesi" bölümünün İkinci Kısım İkinci Bölümünde yer alan 21. maddesinde, Danıştay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde ilk derecede görülen davalar için duruşmasız ise 1.800,00 TL, duruşmalı ise 3.000,00 TL maktu ücret öngörüldüğü, söz konusu düzenlemenin iptali ve yürütülmesinin durdurulması istemiyle açılan davada, Dairemizin 20/04/2016 gün ve E:2015/15049 sayılı kararıyla, 2015 yılı için öngörülen tarifede bu davalar duruşmasız ise 1.500,00 TL maktu ücret belirlendiği, her ne kadar 2014 yılı tarifesinde belirlenen bu miktar 2015 yılında değiştirilmemiş ise de, dava konusu tarife ile bir önceki yıla oranla yaklaşık %20'lik bir artış yapıldığı, bununla birlikte 09/11/2015 tarihinde yapılan değişikliklerde anılan bu davalar duruşmalı ise 2.500,00 TL maktu ücret öngörüldüğü, fakat çok kısa bir süre sonra bu miktarın da, dava konusu tarife ile %20'lik bir artışla 3.000,00 TL'ye yükseltildiği, ekonomik verilerin çok üzerinde yapılan bu artışların haklı bir nedeni bulunmadığı gerekçesiyle bu düzenlemenin yürütülmesi durdurulmuş ve söz konusu yargı kararının uygulanması amacıyla 30/11/2016 gün ve 29904 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Tarife değişikliği yapılarak, Danıştay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde ilk derecede görülen davalar için duruşmasız ise 1.650,00 TL, duruşmalı ise 2.750,00 TL maktu ücret öngörülmüş, daha sonra 02/01/2017 gün ve 29936 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 2017 yılı Tarifesinde, Danıştay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde ilk derecede görülen davalar için duruşmasız ise 1.800,00 TL, duruşmalı ise 3.000,00 TL maktu ücret öngörülmüş ise de; Dairemizin 20/04/2016 gün ve E:2015/15049 sayılı kararına yapılan itiraz üzerine, İdari Dava Daireleri Kurulunun 10/11/2016 gün ve YD İtiraz No:2016/1018 sayılı kararıyla, avukatlık ücretinin saptanmasında duruşma yapılması kıstas alınarak, uyuşmazlığın duruşma yapılarak çözümlendiği davalar için, duruşma yapılmaksızın uyuşmazlığın çözümlendiği davalara nazaran daha fazla avukatlık ücreti öngörülmesi suretiyle düzenleme yapılmasında hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle Dairemizin 20/04/2016 gün ve E:2015/15049 sayılı kararının kaldırılmasına ve bu kısım yönünden yürütmenin durdurulması isteminin reddine, daha sonra Dairemizin 02/10/2018 gün ve E:2015/15049, K:2018/5104 sayılı kararıyla bu kısım yönünden davanın reddine karar verildiği, kararın temyiz edilmesi üzerine ise Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 02.12.2020 tarih ve E:2019/1027 K:2020/2808 sayılı kararı ile onanarak kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Öte yandan 02/01/2017 gün ve 29936 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 2017 yılı Tarifesinin "Avukatlık Ücret Tarifesi" bölümünün İkinci Kısım, İkinci Bölümünün 21. maddesinin (a) ve (b) bentlerinde yer alan "Danıştay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde ilk derecede görülen davalar için a) Duruşmasız ise 1.800,00 TL, b) Duruşmalı ise 3.000,00 TL” düzenlemesine karşı açılan davada ise, Dairemizin 09.10.2018 tarih ve E:2017/1257 K:2018/5478 sayılı kararı ile dava konusu düzenlemede hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş olup Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 02.12.2020 tarih ve E:2019/824 K:2020/2813 sayılı kararı ile onanarak kesinleşmiştir.
Dava konusu Tarifenin "Ücret Tarifesi" Bölümünün İkinci Kısım İkinci Bölümünün 20. maddesinde, "Danıştay’da ilk derecede görülen davalar için;
a) Duruşmasız ise: 1.980,00 TL
b) Duruşmalı ise: 3.300,00 TL" düzenlemesi yer almaktadır.
Davacı tarafından, duruşmalı ve duruşmasız davalar için öngörülen vekalet ücretleri arasında ciddi fark bulunduğu ve ülkenin ekonomik verileri üzerinde artış yapıldığı ileri sürülmüştür.
Yukarıda yer verilen yargısal süreç ile Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu kararları dikkate alındığında, Danıştay'da ilk derecede takip edilen davalar için duruşma kriteri esas alınarak duruşmasız olarak takip edilen davalara göre duruşmalı uyuşmazlıklar için daha fazla asgari vekalet ücreti belirlenmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmaktadır.
15- Tarifenin "Avukatlık Ücret Tarifesi" Bölümünün İkinci Kısım, İkinci Bölümde yer alan 18. maddesinin (a) ve (b) bentleri ile 23. maddesinin (b) bendinin incelenmesi;
2016 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin "Avukatlık Ücret Tarifesi" Bölümünün Tarifenin İkinci Kısım İkinci Bölümünde yer alan 19. bendinde, "Sayıştayda görülen hesap yargılamaları için" 3.500,00 TL vekalet ücreti; "Anayasa Mahkemesinde görülen dava ve işler için" başlıklı 24. maddesinin "Bireysel Başvuru" başlıklı (b) bendinde; duruşmalı ise 3.600,00TL, duruşmasız ise 1.800,00 TL vekalet ücreti öngörülmüştü.
Belirtilen düzenlemeye karşı açılan davada ise, Dairemizin 20.04.2016 tarih ve E:2015/15049 sayılı yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararında ise, 2016 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin İkinci Kısım İkinci Bölümünde yer alan 19. bendi ile 24. bendinin (b) alt bendi bir arada incelenerek; Anayasa Mahkemesinin 13.11.2014 tarih ve E:2014/172, K:2014/170 sayılı kararında Sayıştay'ın "Mahkeme" sıfatına haiz bulunduğu ve yaptığı hesap yargılamasının "dava" niteliğinde olduğunun vurgulandığı belirtilerek Anayasa'da yüksek mahkemeler arasında sayılmasa da Anayasa Mahkemesinin tespitlerinden hareketle niteliği itibarıyla Sayıştay'ı bir mahkeme, gördüğü hesap yargılamasını da dava olarak değerlendirmenin doğru olacağı, 2016 yılı Tarifesinde, Sayıştay dahil olmak üzere Anayasa'nın "Yargı" başlıklı üçüncü bölümünde yüksek mahkemeler arasında zikredilen Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi ve Uyuşmazlık Mahkemesinde görülen dava ve işlere ilişkin ayrı ayrı avukatlık ücreti belirlenmiş ise de esasen nitelikleri itibariyle vekalet ücretini farklı kılacak bir nedenin bulunmadığı, belirtilen yargı mercilerinin gördüğü davaların, yargısal niteliği itibari ile farksız olduğu, dolayısıyla vekalet ücreti belirlenirken bir önceki yıla ilişkin enflasyon oranı da dikkate alınarak bu merciler arasında bir denge kurulmasının zorunlu olduğu gerekçelerine yer verildiği görülmektedir.
Dairemizin mezkur kararı doğrultusunda 30.11.2016 tarih ve 29904 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tarife'nin 10. maddesi ile 2016 yılı Tarifesinin 19. satırı “19. Sayıştay’da görülen hesap yargılamaları için 3.000,00 TL” şeklinde; 12. maddesiyle de 2016 yılı Tarifesinin 24. maddesinin (b) alt bendi, " b) Bireysel başvuru Duruşmalı işlerde 3.500,00 TL; Duruşmasız işlerde 1.750,00 TL” şeklinde değiştirilmiştir.
Adalet Bakanlığı tarafından, 30.11.2016 tarih ve 29904 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tarife'nin muhtelif maddelerine karşı açılan davada, Dairemizin 02.10.2018 tarih ve E:2016/15202 K:2018/5105 sayılı kararı ile "Avukatlık Ücret Tarifesi" Bölümünün İkinci Kısım, İkinci Bölümünde yer alan 19. maddesi ile 24. maddesinin (b) bendinde yapılan değişiklik yönünden, davalı Türkiye Barolar Birliği tarafından, yüksek mahkemeler arasında denge kurulması amacıyla, avukatın emeği gözetilmek suretiyle ve maktu olarak belirlenen ücrette orantısızlık ve hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, kararın temyiz edilmesi üzerine de Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 02.12.2020 tarih ve E:2019/463 K:2020/2812 sayılı kararı ile onanarak kesinleşmiştir.
Dava konusu 2018 yılı Tarifesinin "Avukatlık Ücret Tarifesi" Bölümünün İkinci Kısım, İkinci Bölümde yer alan 18. maddesinin (a) ve (b) bentlerinde; Sayıştay’da görülen hesap yargılamaları için a) Duruşmasız ise: 1.980,00 TL, b) Duruşmalı ise: 3.300,00 TL"; "Anayasa Mahkemesinde görülen dava ve işler için" başlıklı 23. maddesinin (b) bendinde; "b) Bireysel başvuru, Duruşmalı işlerde 3.300,00 TL, Duruşmasız işlerde: 1.980,00 TL" düzenlemesi yer almıştır.
Bu durumda, Dairemizin yukarıda belirtilen kararı doğrultusunda Sayıştay da dahil olmak üzere yüksek mahkemelere ilişkin ayrı vekalet ücreti belirlenmesinden vazgeçilerek Tarifede yer alan tüm yüksek mahkemelerin duruşmalı işleri için aynı ücretin tespit edildiği görüldüğünden düzenlemelerde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
16- Tarifenin "Avukatlık Ücret Tarifesi" Bölümünün Üçüncü Kısmında yer alan 8. maddesinin incelenmesi;
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin dava konusu edilen "Avukatlık Ücret Tarifesi" bölümünün üçüncü kısmında yer alan 8. maddesinde, "3.000.000,00 TL’dan yukarısı için %1,00” hükmü yer almaktadır.
Dava konusu Tarife'nin Üçüncü Kısmında yargı yerleri ile icra ve iflas dairelerinde yapılan ve konusu para olan veya para ile değerlendirilebilen hukuki yardımlara ödenecek avukatlık ücreti düzenlenmiş olup, söz konusu düzenlemede; hukuki yardımın kapsadığı parasal değerlerin tutarları kademelendirilerek, ilk 35.000,00 TL için %12, sonra gelen 45.000,00 TL için %11, sonra gelen 80.000,00 TL için %8, sonra gelen 240.000,00 TL için %6, sonra gelen 600.000,00 TL için %4, sonra gelen 750.000,00 TL için %3, sonra gelen 1.250.000,00 TL için %1,50, 3.000.000,00 TL'den yukarısı için %1,00 şeklindeki usul izlenerek avukatlık ücretinin hesaplanacağı öngörülmüştür.
Davacı tarafından; 2013 yılı Tarifesinin 8. maddesinin, 3.000.000,00 TL'den yukarısı için %0,1 şeklinde düzenlenmiş olmasına karşın, 2014 yılı Tarifesinde bu oranın %1,00 olarak belirlendiği ve dava konusu Tarifede de bu oranın aynen muhafaza edildiği, %900 oranında yapılan söz konusu artışın, yıllık enflasyon oranı, kalkınma hızı ve refah payı göz önüne alındığında çok yüksek olduğu ileri sürülmekte ise de, bu sıradaki oranın binde bir olarak kabul edilmesi halinde iptali istenilen 8. sırada belirtilen hukuki yardımın kapsadığı meblağ yüksek olmasına karşın ödenecek ücret tutarı, bir önceki 7. sırada belirtilen daha düşük meblağ için öngörülen orana göre hesaplanacak ücret tutarından daha düşük olmasına neden olacağından, yapılan düzenlemede hukuka ve hakkaniyete aykırılık görülmemektedir.
17- Maktu ücretlerdeki artış oranı yönünden yapılan inceleme;
Dava konusu 2018 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin "Ücret Tarifesi" Bölümünde yer alan maktu ücretler incelendiğinde, "Yargı Yerleri ile İcra ve İflas Dairelerinde Yapılan ve Konusu Para Olmayan veya Para ile Değerlendirilemeyen Hukuki Yardımlara Ödenecek Ücret" başlıklı İkinci Kısım İkinci Bölümün 7. maddesinde yer alan "Sulh Hukuk Mahkemelerinde takip edilen davalar için" belirlenen maktu ücrette bir önceki yıl Tarifesine göre %6 oranında indirime gidilmesi dışında yapılan artışların genel olarak %10 oranında olduğu anlaşılmaktadır.
21/12/2015 gün ve 29569 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 2016 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine karşı açılan davada, Dairemizin 02.10.2018 tarih ve E:2015/15049 K:2018/5104 sayılı kısmen iptal kısmen ret kararı, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'nun 02.12.2020 tarih ve E:2019/1027 K:2020/2808 sayılı kararı ile maktu ücretlerdeki artış oranına ilişkin verilen iptal kararı yönünden bozulmuş diğer kısımlar yönünden ise onanarak kesinleşmiştir. Bozma kararında yer verilen gerekçeler doğrultusunda yeniden yapılan incelemede ise, Dairemizin 05.04.2022 tarih ve E:2021/2151 K:2022/2403 sayılı kararı ile 2016 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin; "Yargı Yerleri ile İcra ve İflas Dairelerinde Yapılan ve Konusu Para Olmayan veya Para ile Değerlendirilemeyen Hukuki Yardımlara Ödenecek Ücret" başlıklı İkinci Kısım İkinci Bölümünde yer alan; a) "5. İcra Mahkemelerinde takip edilen ceza işleri için 600,00 TL" düzenlemesi yönünden, bir önceki tarife olan 2015 yılı Tarifesine kıyasla %100 oranında; b) "11. Çocuk Mahkemelerinde takip edilen davalar için: 1.800,00 TL" ve c) "13. Askeri Mahkemelerde takip edilen davalar için:1.800,00 TL" şeklindeki düzenlemeler yönünden ise bir önceki 2015 yılı Tarifesine kıyasla %63,63 oranında artış gerçekleştirildiği anlaşıldığından, belirtilen maktu ücretlerdeki artış oranının ülkenin ekonomik ve sosyal durumu, avukatların davanın görümü sırasında harcadığı çaba, gayret ve emek ile Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca hukuka uygun bulunan oranın (%33,33) oldukça üzerinde gerçekleştirildiği ve bu artış oranlarının hak arama özgürlüğünü kısıtlayıcı nitelikte olduğu sonucuna varılarak iptaline karar verilmiştir.
2017 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin İkinci Kısım İkinci Bölümünde ise 2016 yılı Tarifesi için iptal edilen söz konusu düzenlemeler; "5. İcra Mahkemelerinde takip edilen ceza işleri için: 600,00 TL" , "13. Çocuk Mahkemelerinde takip edilen davalar için: 1.980,00 TL" ve 15. Askeri Mahkemelerde takip edilen davalar için:1.980,00 TL" şeklinde düzenlendiği anlaşılmış ve Dairemizin 05.04.2022 tarih ve E:2021/2152 K:2022/2404 sayılı kararı ile İcra Mahkemelerinde takip edilen ceza işleri için öngörülen maktu ücrette bir önceki Tarifeye göre hiç artış yapılmadığı, Çocuk Mahkemelerinde takip edilen davalar ve Askeri Mahkemelerde takip edilen davalar için öngörülen maktu ücrette ise bir önceki Tarifeye göre %10 oranında artış yapıldığı anlaşılmakta ise de; 2016 yılı Tarifesine geçişte bahsi geçen düzenlemelerdeki artış oranı, Dairemizin 05.04.2022 tarih ve E:2021/2151 K:2022/2403 sayılı kararı ile hukuka aykırı bulunarak iptal edildiğinden ve dava konusu 2017 yılı Tarifesinde belirtilen maktu ücretlerin yeniden belirlenmesi gerekeceğinden, söz konusu düzenlemelerde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle belirtilen düzenlemelerin iptaline karar verilmiştir.
2018 yılı Tarifesine gelindiğinde ise, Asgari Ücret Tarifesinin İkinci Kısım İkinci Bölümünde anılan düzenlemeler bir önceki yıl tarifesine kıyasla %10 oranında artış yapılarak "... İcra Mahkemelerinde takip edilen ceza işleri için: 660,00 TL" ve %10,10 oranında artış yapılarak "13. Çocuk Mahkemelerinde takip edilen davalar için: 2.180,00 TL" şeklinde düzenlendiği görülmüştür.
11.02.2017 tarih ve 29976 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair 6771 sayılı Kanun'un 17. maddesiyle 2709 sayılı Kanuna (T.C. Anayasası) eklenen Geçici 21. maddenin E bendi ile askeri mahkemeler kapatılmış olup 16 Nisan 2017 tarihinde yapılan Anayasa Değişikliği Referandumunun kabul edilmesiyle birlikte Anayasa değişikliğini içeren kanun yürürlüğe girdiğinden askeri mahkemelerde takip edilen davalar için öngörülen maktu ücret düzenlemesine 2018 yılı Tarifesinde yer verilmemiştir.
Bu durumda, 2016 ve 2017 yılı Tarifelerinde yer verilen İcra Mahkemelerinde takip edilen ceza işleri için ve Çocuk Mahkemelerinde takip edilen davalar için öngörülen maktu ücret düzenlemeleri Dairemizin yukarıda belirtilen kararları ile iptal edildiğinden ve iptal kararının gereği olarak bu maktu ücretlerin yeniden belirlenmesi gerekeceğinden dava konusu 2018 yılı Tarifesinde yer alan düzenlemelerde de hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna ulaşılmaktadır.
Diğer taraftan dava konusu Tarifenin "Avukatlık Ücret Tarifesi" bölümünde yer alan diğer maktu ücretlerde yapılan artış oranları incelendiğinde ise, hiç artış yapılmayan kısım haricinde artış oranlarının %7,69 ila %11,11 aralığında değişkenlik gösterdiği, 2017 yılı enflasyon oranının yıllık %11,92 olarak açıklandığı da dikkate alındığında hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1- 30/12/2017 tarih ve 30286 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan, 2018 Yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin; "Genel Hükümler" Bölümünde yer alan;
a)- 12. maddesinin birinci fıkrasının İPTALİNE, oybirliği ile,
b)- 13. maddesinin birinci fıkrasının İPTALİNE, oybirliği ile,
c) 14. maddesinin üçüncü fıkrasının İPTALİNE, oybirliği ile,
d) 17. maddesinin ikinci fıkrasının İPTALİNE, oybirliği ile,
e) 17. maddesinin üçüncü fıkrasının İPTALİNE, oybirliği ile,
f) 22. maddesinin İPTALİNE, esasta oybirliği; gerekçede oyçokluğu ile,
g) 11. maddesinin altıncı fıkrası yönünden DAVANIN REDDİNE, oybirliği ile,
h) 14. maddesinin dördüncü fıkrası yönünden DAVANIN REDDİNE, oybirliği ile,
ı) 15. maddesinin birinci fıkrası yönünden DAVANIN REDDİNE, oybirliği ile,
2- 30/12/2017 tarih ve 30286 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan, 2018 Yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin; "Ücret Tarifesi" Bölümünde yer alan;
a) Birinci Kısım, İkinci Bölümünde yer alan 6. maddesinin ikinci cümlesinin İPTALİNE, oybirliği ile,
b) Birinci Kısım, İkinci Bölümünde yer alan 2. maddesinin (b) bendi yönünden DAVANIN REDDİNE, oybirliği ile,
c) İkinci Kısım, İkinci Bölümde yer alan 7. ve 8. maddeleri yönünden DAVANIN REDDİNE, oybirliği ile,
d) İkinci Kısım, İkinci Bölümde yer alan 16. maddesinin (a) ve (b) bendleri yönünden DAVANIN REDDİNE, oybirliği ile,
e) İkinci Kısım, İkinci Bölümde yer alan 20. maddesinin (a) ve (b) bendleri yönünden DAVANIN REDDİNE, oybirliği ile,
f) İkinci Kısım, İkinci Bölümde yer alan 18. maddesinin (a) ve (b) bentleri ile 23. maddesinin (b) bendi yönünden DAVANIN REDDİNE, oybirliği ile,
g) Üçüncü Kısımda yer alan 8. maddesi yönünden DAVANIN REDDİNE, oybirliği ile,
3- 30/12/2017 tarih ve 30286 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan, 2018 Yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin; "Ücret Tarifesi" Bölümünün İkinci Kısım İkinci Bölümünde yer alan,
a) "... İcra Mahkemelerinde takip edilen ceza işleri için: 660,00 TL" ve "13. Çocuk Mahkemelerinde takip edilen davalar için: 2.180,00 TL" şeklindeki düzenlemelerin maktu ücretlerdeki artış oranı yönünden İPTALİNE, oybirliği ile,
b) Diğer maktu ücretlerdeki artış oranı yönünden ise DAVANIN REDDİNE, oybirliği ile,
4- Dava kısmen iptal kısmen ret ile sonuçlandığından ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam ... TL yargılama giderinin yarısı olan ... TL'nin davacı üzerinde bırakılmasına; diğer yarısı olan ... TL'nin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine,
5- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ... TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine; ... TL vekalet ücretinin de davalı idareden alınarak davacıya verilmesine,
6- Posta giderleri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra istemi halinde davacıya iadesine,
7- Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere,
05/04/2022 tarihinde karar verildi.
KARŞI OY
(X)- Dava konusu Tarifenin "Seri davalarda ücret" başlıklı 22. maddesinde, "İhtiyari dava arkadaşlığının bir türü olan seri davalar ister ayrı dava konusu yapılsın ister bir davada birleştirilsin toplamda onbeş dosyaya kadar açılan seri davalarda her bir dosya için ayrı ayrı tam avukatlık ücretine, toplamda altmış dosyaya kadar açılan seri davalarda her bir dosya için ayrı ayrı tam ücretin %60’ı oranında avukatlık ücretine, toplamda yüzelli dosyaya kadar açılan seri davalarda her bir dosya için ayrı ayrı tam ücretin %50’si oranında avukatlık ücretine, toplamda yüzelliden fazla açılan seri davalarda her bir dosya için ayrı ayrı tam ücretin %30’u oranında avukatlık ücretine hükmedilir. Duruşmalı işlerde bu şekilde avukatlık ücretine hükmedilmesi için dosyaya ilişkin tüm duruşmaların aynı gün aynı mahkemede yapılması gerekir." kuralına yer verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi kararlarında hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasaya aykırı tutumlardan kaçınan, hukuku devletin bütün organlarına hâkim kılan, Anayasa ve hukuk kuralları ile kendini bağlı sayan devlet olarak tanımlanmaktadır.
Hukuk devletinin temel ilkelerinden biri belirliliktir. Bu ilkeye göre yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır, uygulanabilir ve nesnel olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi gerekir. Belirlilik ilkesi hukuki güvenlikle bağlantılı olup birey, kanundan belirli bir kesinlik içinde hangi somut eylem ve olguya hangi hukuki yaptırımın veya sonucun bağlandığını bilmelidir. Birey ancak bu durumda kendisine düşen yükümlülükleri öngörebilir ve davranışlarını ayarlayabilir. Belirlilik ilkesi, yalnızca yasal belirliliği değil daha geniş anlamda hukuki belirliliği de ifade etmektedir. Yasal düzenlemeye dayanarak erişilebilir, bilinebilir ve öngörülebilir olma gibi gereklilikleri karşılaması koşuluyla mahkeme içtihatları ve yürütmenin düzenleyici işlemleriyle de hukuki belirlilik sağlanabilir. Hukuki belirlilik ilkesinde asıl olan, bir hukuk normunun uygulanmasıyla ortaya çıkacak sonuçların o hukuk düzeninde öngörülebilir olmasıdır.
Dava konusu Tarife maddesinde "seri dava" kavramı, ihtiyari dava arkadaşlığının bir türü olarak belirtilmiş ve hükmedilecek vekalet ücreti yönünden dosya sayısı itibarıyla belirli oranlarda kademelendirme yapılmıştır.
İhtiyari dava arkadaşlığı, Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 43. maddesinin (b) bendinin 2 numaralı alt bendinde “Davanın, her biri hakkında aynı sebepten neşet etmesi” halinde birden çok kimsenin birlikte dava açabileceği veya aleyhlerine dava açılabileceği şeklinde düzenlenmiş iken; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 57. maddesinin (c) bendinde, davaların temelini oluşturan vakıaların ve hukuki sebeplerin aynı veya birbirine benzer olması durumunda birden çok kişinin birlikte dava açabileceği veya aleyhlerine birlikte dava açılabileceği şeklinde belirtilerek kapsamı genişletilmiştir. İhtiyari dava arkadaşlığı kurumu, bir taraftan yargılamanın usul ekonomisine uygun şekilde yürütülmesine, diğer taraftan da çelişkili kararlar verilmesinin önlenmesine hizmet etmektedir.
Doktrinde, ihtiyari dava arkadaşlığı kurumundan beklenen faydanın elde edilmesinin esas itibariyle davaların temelini oluşturan vakıaların aynı veya benzer olmasına bağlı olduğu, birbirinden tamamen bağımsız vakıalara dayanan davaların birlikte görülmesinde hiçbir hukuki ve usuli menfaatin bulunmadığı, buna karşılık, davaların dayandıkları hukuki sebeplerin aynı (veya benzer) olup olmamasının ihtiyari dava arkadaşlığının mevcudiyeti bakımından tek başına belirleyici olamayacağı, farklı hukuki sebeplere dayansalar da birlikte açılan davaların dayandıkları aynı veya benzer vakıalar arasındaki irtibatın mahkemenin tahkikatı müşterek dava malzemesi üzerinden yürütmesini sağlama amacına daha elverişli olacağı ifade edilmektedir.
Hukukumuzda "seri dava" şeklinde herhangi bir dava türü veya tanımı bulunmamakta olup bu kavram uygulamada ortaya çıkmıştır. Yargıtay, seri davalara ilişkin birçok kararında bu davalar için "birlikte açılan", "grup halinde açılan", "topluca açılan" veya "toplu şekilde açılan" vb. ifadeler kullanmaktadır. Keza Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 17/05/2012 tarih ve E:2012/9247 K:2012/9006 sayılı kararında, "... aynı işyerinde gerçekleşen çalışmalar için 38 adet sigortalı yönünden, aynı istemi içeren, aynı davalı işveren ve Kuruma karşı bir anlamda toplu (seri) dava açılmış olması..." şeklinde nitelendirilmiştir.
Yukarıda yer verilen yasal düzenleme ile Yargıtay kararlarından yola çıkılarak seri davaları farklı hukuki sebeplere dayansalar da aynı veya benzer vakıalardan doğan aynı davalı kişi ya da kişilere karşı açılan davalar olarak tanımlamak mümkündür. Ancak Yargıtayın bazı kararlarında bu tanımlamaya uyan özellikle aynı iş yerinde aynı fesih sebebine dolayısıyla aynı maddi vakıaya dayanan davalarda, aksi yönde kararlar verildiği de vakidir.
Örneğin Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 01/03/2017 tarih ve E:2015/3380 K:2017/378 sayılı kararında, iş sözleşmesinin taraflar için bağlayıcı olduğu, her bir işçi yönünden çalışma şekil ve esasların farklılık arz ettiği, bu hali ile işçilerin aynı sebeple işten çıkarılmalarının davaların aynı hukuki sebebe dayandığını göstermeyeceği, bu nedenle işçiler arasında zorunlu dava arkadaşlığının bulunmadığı, ihtiyari dava arkadaşlığının varlığı kabul edilse dahi delillerin toplanıp ayrıntılı olarak değerlendirilmesi için davaların ayrılması gerektiği, ayrı ayrı iş sözleşmesi ile iş görme edimini üstlenen, farklı çalışma süreleri ve ücret seviyesi ile çalışan işçilerin, feshe bağlı alacaklar ile diğer işçilik alacaklarını birlikte dava konusu etmelerini haklı kılacak yasal düzenlemenin ve hukuksal nedenin varlığından söz edilemeyeceği gerekçeleriyle davaların ayrılması gerektiğine hükmedilmiştir.
Anılan Yargıtay kararında, tahkikat aşamasının ve temyiz incelemesinin kolaylaştırılması için davaların ayrı görülmesi gerektiğine hükmedilmiş ise de davacı işçiler yönünden ihtiyari dava arkadaşlığının mevcut olup olmadığı yönünde herhangi bir belirleme yapılmamıştır. Hal böyle olunca işbu davaya konu Tarife maddesinde "ihtiyari dava arkadaşlığının bir türü" olarak tanımlanan seri dava kavramının, incelenen Yargıtay kararına konu olayda uygulanıp uygulanamayacağı sorunu gündeme gelecektir. Her ne kadar inceleme konusu olayda iki davacı bulunmakta ise de; aynı nedenlerle çok sayıda işçinin birlikte işten çıkarıldığı durumlarda bahsi geçen Yargıtay kararındaki ilkeler doğrultusunda davaların ayrılması halinde davacıların hukuki statüsünün ne olacağı ve vekalet ücretinin oranı konusunda uygulamada duraksamalar yaşanabilecektir. Şöyle ki; fesih sebebi aynı olsa da her bir iş sözleşmesi birbirinden bağımsız olarak düşünüldüğünde sözleşme feshinden kaynaklanan işçilik alacaklarına ilişkin davalarda ayrı tahkikat aşamaları yürütüleceğinden, her bir dava yönünden avukatın emeği ve çabası da gözetilerek tam vekalet ücretine hükmedilmesi hakkaniyete daha uygun bir yaklaşım olacak; aksi yönde düşünüldüğünde ise davacı işçiler arasında ihtiyari dava arkadaşlığının varlığı kabul edilerek bu defa seri dava kavramı gündeme gelecek ve dava sayısına bağlı olarak kademeli vekalet ücretine hükmedilecektir. Bu durum ise her bir dava yönünden dava dilekçesi, bilirkişi raporuna itiraz dilekçesi hazırlama, delil sunma, tanık dinletme gibi faaliyetleri yürüten avukatın emeği ve çabasının karşılanmamış olması ile sonuçlanacaktır.
Sonuç olarak, dava konusu Tarife maddesinde seri dava kavramı, ihtiyari dava arkadaşlığının bir türü olarak tanımlanmakta ise de; ihtiyari dava arkadaşlığının düzenlendiği 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda söz konusu kavrama yer verilmediği görülmekte olup kavramın henüz yasal bir dayanağa kavuşturulmadığı açıktır. Öte yandan yukarıda örneğine yer verilen Yargıtay Kararında olduğu gibi ihtiyari dava arkadaşlığının bulunduğu bir davada bu davanın seri dava olarak görülüp görülmeyeceği dolayısıyla vekalet ücretine ilişkin dava konusu Tarife kuralının uygulanıp uygulanmayacağı hususunda uygulamada duraksamalara sebebiyet verebilecektir. Diğer taraftan, davanın sonunda yargılama giderlerinin haksız çıkan tarafa yükletilmesiyle hukuka aykırı iş ya da işlemler nedeniyle maddi külfete katlanan kişinin zararının giderilmesi amaçlandığından, seri davalarla ilgili uygulamada yaşanan farklılıklar nedeniyle özellikle karşı taraf vekalet ücretinin avukatlık ücretine dahil edilmediği durumlarda tarafların hak arama özgürlüklerine müdahale de söz konusu olabilecektir.
Açıklanan nedenlerle, yasal dayanağı bulunmayan ve hukuki belirlilik ilkesine aykırı olarak düzenlenen dava konusu Tarife maddesinin belirtilen gerekçe ile iptaline karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle çoğunluk kararına gerekçe yönünden katılmıyorum.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.
