4. Ceza Dairesi 2019/8232 E. , 2020/2122 K.
"İçtihat Metni"Sair tehdit suçundan sanık ..."nun, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 106/1-2. cümle ve 52/2. maddeleri uyarınca 600,00 Türk Lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına dair, Akhisar 3. Asliye Ceza Mahkemesi"nin 26/06/2018 tarihli ve 2018/380 esas, 2018/913 sayılı kararının, Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü"nün 10/10/2019 gün ve 94660652-105-45-6828-2019-Kyb sayılı istemleri ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 24/10/2019 gün ve 2019/99827 sayılı bozma düşüncesini içeren ihbarnamesiyle Daireye gönderilmiş olduğu görülmekle, dosya incelendi:
Kanun yararına bozma isteyen ihbarnamede;
Dosya kapsamına göre, sanığın üzerine atılı bulunan suç bakımından Mahkemenin gerekçeli kararında delillerin değerlendirilmesi ve gerekçe kısmında; "...Sanığın herhangi bir ikrarda bulunmadığı, bu şekilde pişman olmadığı kanaati mahkemede oluşmuş bu sebeple sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı uygulanmamıştır." denildikten sonra aynı gerekçeli kararın hüküm kısmında sanığın cezalandırılmasına karar verildikten sonra bu sefer sanığın katılanın zararını gidermeyerek pişmanlık göstermediğinden bahisle hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulanmasına yer olmadığına dair karar verildiği, bu hali ile kısa kararda ve gerekçe kısmında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin hükümlerin uygulanmamasına ilişkin farklı gerekçelerle çelişki oluşturulduğu gibi Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03/02/2009 tarihli ve 2008/11-250 esas, 2009/13 sayılı kararında da belirtildiği üzere, 5271 sayılı Kanun’un 231. maddesinin 6. fıkrasının (c) bendinde belirtilen zararın, maddî zarar olduğu, manevî zararı kapsamadığı, ancak söz konusu maddî zararın da hâkimin basit bir araştırma ile saptayabileceği zarardan ibaret bulunduğu, manevî zarar ile fazlaya ilişkin maddî zararlar için hukuk mahkemesinde dava açmanın mümkün bulunduğu, tehdit suçunda doğrudan tazmini gereken maddî bir zarar olmaması karşısında, 5271 sayılı Kanun’un 231. maddesinin 6. fıkrasının (c) bendinde belirtilen zararın tazmini şartının somut olayda aranmaması gerektiği nazara alındığında, sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına dair karar verilmesinde isabet görülmediğinden, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunduğu anlaşılmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
I-Olay:
Sair tehdit suçundan sanık ..."nun, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 106/1-2. cümle ve 52/2. maddeleri uyarınca 600,00 Türk Lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına dair, Akhisar 3. Asliye Ceza Mahkemesi"nin 26/06/2018 tarihli ve 2018/380 esas, 2018/913 sayılı kararının, sanığın üzerine atılı bulunan suç bakımından Mahkemenin gerekçeli kararında delillerin değerlendirilmesi ve gerekçe kısmında; "...Sanığın herhangi bir ikrarda bulunmadığı, bu şekilde pişman olmadığı kanaati mahkemede oluşmuş bu sebeple sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı uygulanmamıştır." denildikten sonra aynı gerekçeli kararın hüküm kısmında sanığın cezalandırılmasına karar verildikten sonra bu sefer sanığın katılanın zararını gidermeyerek pişmanlık göstermediğinden bahisle hükmün açıklanmasının geri bırakılması
kurumunun uygulanmasına yer olmadığına dair karar verildiği, bu hali ile kısa kararda ve gerekçe kısmında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin hükümlerin uygulanmamasına ilişkin farklı gerekçelerle çelişki oluşturulduğu gibi Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03/02/2009 tarihli ve 2008/11-250 esas, 2009/13 sayılı kararında da belirtildiği üzere, 5271 sayılı Kanun’un 231. maddesinin 6. fıkrasının (c) bendinde belirtilen zararın, maddî zarar olduğu, manevî zararı kapsamadığı, ancak söz konusu maddî zararın da hâkimin basit bir araştırma ile saptayabileceği zarardan ibaret bulunduğu, manevî zarar ile fazlaya ilişkin maddî zararlar için hukuk mahkemesinde dava açmanın mümkün bulunduğu, tehdit suçunda doğrudan tazmini gereken maddî bir zarar olmaması karşısında, 5271 sayılı Kanun’un 231. maddesinin 6. fıkrasının (c) bendinde belirtilen zararın tazmini şartının somut olayda aranmaması gerektiği nazara alındığında, sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına dair karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçeleriyle kanun yararına bozmaya konu edildiği anlaşılmıştır.
II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
Sair tehdit suçundan mahkumiyet hükmü kurulan sanık ... hakkında, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına dair gerekçede isabet bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
III- Hukuksal Değerlendirme:
Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının 5271 sayılı CMK"nın 223. maddesi uyarınca düşürülmesi sonucu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, hukukumuzda ilk kez çocuklar hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu"nun 23. maddesi ile kabul edilmiş, 19/12/2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun"un 23. maddesiyle 5271 sayılı Kanun"un 231. maddesine eklenen 5 ile 14. fıkrayla büyükler için de uygulamaya konulmuş, aynı kanunun 40. maddesi ile 5395 sayılı Kanun"un 23. maddesi değiştirilmek suretiyle, denetim süresindeki farklılıklar hariç tutulmak kaydıyla çocuk suçlular ile yetişkin suçlular, hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından aynı şartlara tâbi kılınmıştır.
Başlangıçta yalnızca yetişkin sanıklar yönünden ve şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak hükmolunan, bir yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezaları için kabul edilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması 5728 sayılı Kanun"un 562. maddesi ile 5271 sayılı Kanun"un 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklikle, Anayasa"nın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlar istisna olmak üzere, iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezalarına ilişkin tüm suçları kapsayacak şekilde düzenlenmiş, maddenin altıncı fıkrasına, 25/07/2010 tarihinde Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6008 sayılı Kanun"un 7. maddesiyle "sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez." cümlesi eklenmiş, yine maddenin sekizinci fıkrasına birinci cümlesinden sonra gelmek üzere, 28/06/2014 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanan 6545 sayılı Kanun"un 72. maddesiyle "Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez" cümlesi eklenmiştir.
5560, 5728, 5739, 6008 ve 6545 sayılı Kanunlarla 5271 sayılı CMK"nın 231. maddesinde yapılan değişiklikler göz önüne alındığında, hükmün açıklanmasının geri bırakılabilmesi için;
1) Suça ilişkin olarak;
a- Yargılama sonucu hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezası olması,
b- Suçun Anayasa"nın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlardan olmaması,
2) Sanığa ilişkin olarak;
a- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,
b-Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,
c-Mahkemece sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önüne alınarak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılması,
d-Sanığın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğine dair bir beyanının olmaması,
e-Sanık hakkında daha önce hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar verilmemiş olması,
Şartlarının gerçekleşmesi gerekmektedir.
Tüm bu şartların varlığı halinde, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecek ve onsekiz yaşından büyük olan sanıklar beş yıl, suça sürüklenen çocuklar ise üç yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine tâbi tutulacaktır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağına ilişkin bir değerlendirme yapılması için, yargılamanın herhangi bir sujesinin talepte bulunması şart değildir. Maddede öngörülen şartların oluşup oluşmadığı ve bu hükmün uygulanıp uygulanmayacağı hakim tarafından her olayda re"sen değerlendirilip takdir edilmeli ve denetime imkan verecek biçimde kararda gösterilmelidir.
5271 sayılı CMK"nın, "İfade ve Sorgınun Tarzı" başlıklı 147. maddesi;
" (1) Şüphelinin veya sanığın ifadesinin alınmasında veya sorguya çekilmesinde aşağıdaki hususlara uyulur:
a) Şüpheli veya sanığın kimliği saptanır. Şüpheli veya sanık, kimliğine ilişkin soruları doğru olarak cevaplandırmakla yükümlüdür.
b) Kendisine yüklenen suç anlatılır.
c) Müdafi seçme hakkının bulunduğu ve onun hukukî yardımından yararlanabileceği, müdafiin ifade veya sorgusunda hazır bulunabileceği, kendisine bildirilir. Müdafi seçecek durumda olmadığı ve bir müdafi yardımından faydalanmak istediği takdirde, kendisine baro tarafından bir müdafi görevlendirilir.
d) 95 inci Madde hükmü saklı kalmak üzere, yakalanan kişinin yakınlarından istediğine yakalandığı derhâl bildirilir.
e) Yüklenen suç hakkında açıklamada bulunmamasının kanunî hakkı olduğu söylenir.
f) Şüpheden kurtulması için somut delillerin toplanmasını isteyebileceği hatırlatılır ve kendisi aleyhine var olan şüphe nedenlerini ortadan kaldırmak ve lehine olan hususları ileri sürmek olanağı tanınır.
g) İfade verenin veya sorguya çekilenin kişisel ve ekonomik durumu hakkında bilgi alınır.
h) İfade ve sorgu işlemlerinin kaydında, teknik imkânlardan yararlanılır.
i) İfade veya sorgu bir tutanağa bağlanır. Bu tutanakta aşağıda belirtilen hususlar yer alır:
1. İfade alma veya sorguya çekme işleminin yapıldığı yer ve tarih.
2. İfade alma veya sorguya çekme sırasında hazır bulunan kişilerin isim ve sıfatları ile ifade veren veya sorguya çekilen kişinin açık kimliği.
3. İfade almanın veya sorgunun yapılmasında yukarıdaki işlemlerin yerine getirilip getirilmediği, bu işlemler yerine getirilmemiş ise nedenleri.
4. Tutanak içeriğinin ifade veren veya sorguya çekilen ile hazır olan müdafi tarafından okunduğu ve imzalarının alındığı.
5. İmzadan çekinme hâlinde bunun nedenleri." biçimindedir.
İncelenen dosyada; sanık ... hakkında, katılan ..."a yönelik 28.01.2018 tarihli sair tehdit, mala zarar verme ve hırsızlık eylemleri nedeniyle, TCK"nın 106/1-2. cümle, 141/1, 151/1. maddeleri uyarınca yargılanıp cezalandırılması talebiyle 19.03.2018 tarihinde kamu davası açıldığı, yargılama sonunda sanığın hırsızlık suçundan beraatine, mala zarar verme ve sair tehdit suçlarından sırasıyla 2.400,00 ve 600,00 Tl adli para cezaları ile cezalandırılmasına hükmedildiği, hüküm fıkrasında "sanığın katılanın zararını gidermeyerek pişmanlık göstermediği..." şeklindeki ve kararın gerekçesinde "sanığın herhangi bir ikrarda bulunmadığı, bu şekilde pişman olmadığı kanaati oluştuğundan" biçimindeki gerekçelerle sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verildiği, adli para cezalarının miktar itibariyle kesin nitelikte oldukları, hırsızlık suçundan kurulan hükme yönelik savcılıkça istinaf kanun yoluna başvurulduğu, sair tehdit suçundan verilen mahkumiyet kararının ise kanun yararına bozma talebine konu edildiği anlaşılmıştır.
Dosya kapsamı, kanun yararına bozma istemi ve tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde;
5271 sayılı CMK"nın 147/1-e maddesine göre, yüklenen suç hakkında açıklamada bulunmamak, sanık haklarındandır. Sanığın işlediği kabul edilen tehdit suçu nedeniyle dosyaya yansıyan ve talep edilen somut maddi bir zarar bulunmamakta, manevi zarar ise hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanmasına engel oluşturmamaktadır. Sanığın işlediği kabul edilen suç, niteliği ve hükmolunan ceza süresi itibariyle hükmün açıklanmasının geri bırakılması kapsamında olup, sanığın adli sicil kaydında, geçmiş hükümlülüğü bulunmamaktadır. Mahkemece, "sanığın katılanın zararını gidermeyerek pişmanlık göstermediği..." şeklindeki ve "sanığın herhangi bir ikrarda bulunmadığı, bu şekilde pişman olmadığı kanaati oluştuğundan" biçimindeki gerekçelerle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına dair karar verilmiştir. Sanığın tehdit suçu nedeniyle dosyaya yansıyan ve talep edilen somut maddi bir zarar bulunmaması, manevi zararın ise hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanmasına engel oluşturmaması, yine sanığın susma ve doğruyu söylememe hakkı olup, bu nedenle savunmasında suçlamayı inkar etmesinin aleyhinde değerlendirilmesinin mümkün bulunmaması karşısında, CMK"nın 231/6. maddesi uyarınca, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları gözönünde bulundurularak, sanığın yeniden suç işleyip işlemeyeceği konusunda bir değerlendirme yapıldıktan sonra, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasıyla ilgili bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, "sanığın katılanın zararını gidermeyerek pişmanlık göstermediği..." şeklindeki ve "sanığın herhangi bir ikrarda bulunmadığı, bu şekilde pişman olmadığı kanaati oluştuğundan" biçimindeki kanuni olmayan gerekçelerle, CMK"nın 231/5. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi yasaya aykırıdır.
IV-Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle,
Kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden, Akhisar 3. Asliye Ceza Mahkemesi"nin 26/06/2018 tarihli ve 2018/380 esas, 2018/913 sayılı kesinleşen kararının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre sonraki işlemlerin, CMK"nın 309/4-b maddesi gereğince mahallinde mahkemesince yerine getirilmesine, 30/01/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.