
Esas No: 2021/7209
Karar No: 2022/3322
Karar Tarihi: 17.05.2022
Danıştay 8. Daire 2021/7209 Esas 2022/3322 Karar Sayılı İlamı
Danıştay 8. Daire Başkanlığı 2021/7209 E. , 2022/3322 K."İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
SEKİZİNCİ DAİRE
Esas No : 2021/7209
Karar No : 2022/3322
DAVACI : … Sendikası
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : … Bakanlığı
VEKİLİ : Av. …
DAVANIN KONUSU :
01/07/2015 gün ve 29403 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Millî Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik'in;
1) 2. maddesi ile değiştirilen, Millî Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği’nin 18. maddesinin eksik düzenleme nedeniyle,
2) 6. maddesi ile değiştirilen, Millî Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği’nin 36. maddesinin 4. fıkrası eksik düzenleme nedeni ile,
3) 16. maddesi ile değiştirilen, Millî Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği’nin 64. maddesinin 1. fıkrasının tümüyle,
4) 28. maddesi ile değiştirilen, Millî Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği’nin 164. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendinde yer alan “veya sosyal medya üzerinden” ibaresinin
5) 28. maddesi ile değiştirilen, Millî Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği’nin 164. maddesinin 2. fıkrasının (ç) bendinin tümüyle,
6) 28. maddesi ile değiştirilen, Millî Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği’nin 164. maddesinin 2. fıkrasının (ğ) bendinin tümüyle,
7) 28. maddesi ile eklenen, Miliî Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kuramları Yönetmeliği’nin 164. maddesinin 2. fıkrasının (1) bendinin tümüyle,
8) 28. maddesi ile değiştirilen, Millî Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği’nin 164. maddesinin 3. fıkrasının (m) bendinin tümüyle,
9) 28. maddesi ile eklenen, Millî Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği’nin 164. maddesinin 3. fıkrasının (p) bendinin tümüyle,
10) 28. maddesi ile değiştirilen, Millî Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumlan Yönetmeliği'nin 164. maddesinin 4. fıkrasının (1) bendinin tümüyle iptali istemidir.
DAVACININ İDDİALARI :
Dava konusu değişiklik ile öğrencilerin sosyal etkinlik olarak adlandırılabilecek ve okul dışında gerçekleştirilebilecek faaliyetler konusunda okul idaresine sınırsız bir irade özgürlüğü sağlandığı, öğrencilerin “sosyal etkinlik” adı altında “mekan” sınırlaması yapılmaksızın tamamıyla okul idaresinin iradesine dayalı etkinliklere yönlendirilmesine olanak sağlandığı ve Sosyal Etkinlikler Yönetmeliği’nin devre dışı bırakıldığını, okul idaresinin istemesi halinde, öğrencilere ilişkin olarak her türlü mekan ve ortamda istenilen kişi, grup, cemaat ile gezi, tören, sosyal faaliyet adı altında etkinliklerin düzenlenebileceği, düzenlemenin eski halinde Sosyal Etkinlikler Yönetmeliği’ne atıf yapılmaktayken; dava konusu düzenleme ile bu atfın kaldırıldığı, ancak Sosyal Etkinlikler Yönetmeliği’nin halen yürürlükte olduğu, atfın kaldırılmasının gerekçesinin idarece ortaya konulamadığı, değişiklikten önce öğrencinin her beş gündeki devamsızlığından velinin bilgilendirilmesinin öngörüldüğü, değişiklik ile sadece 5., 15., 25. günlerde velinin okul yönetimi tarafından bilgilendirileceğinin düzenlendiği, bu haliyle velinin öğrencinin devamsızlığı konusunda bilgi almasının sınırlandırıldığı velinin gerekli tedbirleri almasının güçleştiği, okul birincisinin belirlenmesi noktasında okul öğrenci ödül ve disiplin kuruluna sınırsız bir yetki tanındığı, okul birincilerinin tespitine ilişkin maddenin ilk haline karşı açılan davada verilen yürütmenin durdurulmasına ilişkin karara rağmen aynı düzenlemenin yeniden getirildiği, yaz tatilinde bir ay zorunlu stajı bulunan Sağlık Meslek Lisesi Hemşirelik Bölümü son sınıf öğrencilerinin bu düzenleme nedeniyle okul birincisi olamadığı, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının Anayasal bir hak olduğu ve ancak kanunla sınırlanabileceği, kişiden kişiye değişen ve sınırları hiç kimse tarafından çizilip belirlenemeyecek milli ve manevi değerlere, genel ahlak ve adaba uygun olmayan, yanlış algı oluşturabilecek tutum ve davranışların disiplin soruşturmasına konu edilemeyeceği, özel hayata ilişkin olan sosyal medyanın kamusal alana taşınarak disiplin cezasına konu edilmesinin temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanması anlamına geleceği dava konusu işlemlerin iptali gerektiği iddia edilmektedir.
DAVALININ SAVUNMASI :
Milli Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği’nin 18. maddesinde açıkça; “eğitim ve öğretim amaçlarına uygun mekanlar” ibaresine yer verildiği, bu ibarenin ise okul dışında gerçekleştirilecek sosyal etkinliklere açıkça sınırlama getirdiği, bu konuda okul müdürlüklerine tanınmış sınırsız bir takdir hakkının söz konusu olmadığı, 18. maddede yapılan dava konusu değişiklik ile Sosyal Etkinlikler Yönetmeliği’nin bertaraf edilmediğini, anılan Yönetmeliğin 8. maddesinde; sosyal etkinlikler kurulunun, müdürün görevlendireceği bir müdür yardımcısının başkanlığında danışman öğretmenlerin aralarından seçecekleri bir danışman öğretmen, kulüp temsilcilerinin aralarından seçecekleri üç öğrenci ile okul-aile birliğini temsilen iki veliden oluşacağı, kurulun, kulüp ve toplum hizmeti kapsamındaki etkinliklerin verimli bir şekilde yürütülmesi için danışman öğretmenler, öğrenciler, gönüllü veliler ve diğer öğretmenlerle iş birliği içinde çalışmaları koordine edeceği, okul dışı etkinliklerde ilgili birimlerle iş birliği yaparak bu çalışmaların yürütülmesi için gerekli tedbirleri alacağının düzenlendiği aynı Yönetmeliğin 7. maddesinde sosyal etkinliklere yönelik esasların belirlendiği ve bu esasların uygulandığı, velinin çocuğunun okula devam edip etmediğinin her an kontrol ve gözetimi altında tutabilmesi için düzenlenmiş sistemin mevcut olduğu ve işletildiği, “E-okul Yönetim Bilgi Siteminin” bulunduğu, velinin öğrencinin TC kimlik numarası ile sisteme giriş yapması halinde bütün devam devamsızlık kayıtlarına gün saat gözetmeksizin ulaşabildiği, bununla yetinilmeyerek e- posta ve diğer iletişim araçlarıyla da ile velinin bilgilendirildiği, iddiaların dayanaktan yoksun olduğu, velinin öğrencisinin devam devamsızlık durumundan haberdar olması ve gerekli tedbirleri almasının engellenmesinin söz konusu olmadığı, okul birincisinin belirlenmesinde sadece mezuniyet notunun değil sosyal, kültürel, sportif ve ahlaki başarının da dikkate alınması gerektiği, Sağlık Meslek Lisesi Hemşirelik Bölümünde öğrenim gören öğrencilerin programları gereği staj/yaz uygulamasını ders kesim tarihi itibariyle tamamlamaları mümkün olmadığından okul birinciliğinde değerlendirilmemeleri gerektiği, izinsiz gösteri, etkinlik ve toplantıya ilişkin disiplin hükmünün okul içindeki davranışlara ilişkin olduğu, iznin eğitim-öğretim faaliyetlerinin aksamaması için arandığı, milli ve manevi değerler ile genel ahlak ve adabın milli eğitim sisteminin genel amaçları arasında yer aldığı, son yıllarda sosyal medyanın yanlış kullanımından kaynaklı suçlarda ciddi artış gözlemlendiğinden, öğrenciler açısından farkındalık yaratılarak suç teşkil edecek paylaşım yapılmasının önüne geçilmeye çalışıldığı, dava konusu düzenlemelerin üst hukuk normlarına uygun olduğu savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Bozma kararına uyularak kısmen davanın reddi, kısmen dava konusu düzenlemelerin iptali gerektiği düşünülmektedir.
DANIŞTAY SAVCISI : …
DÜŞÜNCESİ : 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49’uncu maddesinin 1’inci fıkrasında, temyiz incelemesi sonunda Danıştay’ın; görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması, hukuka aykırı karar verilmesi ve usul hükümlerine uyulmamış olunması, sebeplerinden dolayı incelenen kararı bozacağı; 4’üncü fıkrasında, mahkemenin bozmaya uymayarak eski kararında ısrar edebileceği; 6’ncı (son) fıkrasında da, Danıştay’ın ilk derece mahkemesi olarak baktığı davaların temyizen incelenmesinde de bu maddenin 4’üncü fıkrası hariç diğer fıkralarının kıyasen uygulanacağı hükme bağlandığından; ilk derece mahkemesi sıfatıyla bakılan davaların temyiz incelemesi sonucu ilgili dava daireleri kurulunca; usul veya esas bakımından yeniden bir araştırma, inceleme yapılmasını veya maddi ve hukuki olayın yeninden yorumlanmasını gerektirmeyecek şekilde verilen bozma kararlarına karşı, ilk kararı veren Danıştay dava dairesine “ısrar” hak ve yetkisi tanınmamıştır. Dolayısıyla, kararı bozulan Danıştay dava dairesinin bu tür bozma kararlarına uyması, yasa gereğidir.
Buna göre, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun, tarafların temyiz istemlerinin kısmen kabulü ile temyize konu Danıştay İkinci Dairesince verilen 19/09/2019 tarih ve E:2015/10852, K:2019/7506 sayılı kararın; kısmen bozulması, kısmen onanması yönünde 02.06.2021 tarih ve E:2020/697, K:2021/1127 sayılı kararına uyularak karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Sekizinci ve İkinci Dairelerince verilen 19/09/2019 tarih ve E:2015/10852, K:2019/7506 sayılı kararın Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'nun 02/06/2021 tarih ve E:2020/697 K:2021/1127 sayılı kararıyla bozulması üzerine, bozma kararına uyularak bozulan kısım yönünden 2575 sayılı Yasaya 3619 sayılı Yasayla eklenen Ek 1 maddesi hükmü uyarınca birlikte yapılan toplantıda Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü.
İNCELEME VE GEREKÇE:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 'Temyiz' başlıklı 46. maddesinin 1. fıkrasında, Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının Danıştay'da temyiz edilebileceği; 2575 sayılı Danıştay Kanunu'nun 'İdari ve vergi dava daireleri kurullarının görevleri' başlıklı 38. maddesinde, İdari Dava Daireleri Kurulunca idari dava dairelerinden ilk derece mahkemesi olarak verilen kararların temyizen inceleneceği; 2577 sayılı Kanun'un 'Temyiz incelemesi üzerine verilecek kararlar' başlıklı 49. maddesinin 4. fıkrasında da, Danıştayın ilk derece mahkemesi olarak baktığı davaların temyizen incelenmesinde bu madde ile ısrar hariç 50. madde hükümlerinin kıyasen uygulanacağı kurala bağlanmıştır.
Yukarıda aktarılan mevzuat hükümleri uyarınca Danıştay Dava Dairelerinin ilk derece mahkemesi olarak verdiği kararların temyizen bozulması durumunda ısrar olanağı tanınmamıştır.
Bu nedenle, bozma kararı gözönünde bulundurularak, yeniden bir karar verilmesi gerekmektedir.
İlgili mevzuat:
Anayasa'nın 124. maddesinde; Cumhurbaşkanı, bakanlıklar ve kamu tüzelkişileri, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, yönetmelikler çıkarabilecekleri kuralı yer almıştır. Anayasanın aktarılan hükmü ve normlar hiyerarşisi bağlamında, bir yasa hükmüne dayalı olarak hazırlanan yönetmelikler ile yasa hükümlerine açıklık getirilmesi ve yasa hükümlerinin uygulamaya geçirilmesi amaçlanmaktadır.
10/07/2018 tarih ve 30474 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'nin "Milli Eğitim Bakanlığı" başlıklı onuncu bölümünde düzenlenen "Görevler" başlıklı 301. maddesinde; "Milli Eğitim Bakanlığının görev ve yetkileri şunlardır.
a) Okul öncesi, ilk ve orta öğretim çağındaki öğrencileri bedenî, zihnî, ahlakî, manevî, sosyal ve kültürel nitelikler yönünden geliştiren ve insan haklarına dayalı toplum yapısının ve küresel düzeyde rekabet gücüne sahip ekonomik sistemin gerektirdiği bilgi ve becerilerle donatarak geleceğe hazırlayan eğitim ve öğretim programlarını tasarlamak, uygulamak, güncellemek; öğretmen ve öğrencilerin eğitim ve öğretim hizmetlerini bu çerçevede yürütmek ve denetlemek,
b) Eğitim ve öğretimin her kademesi için ulusal politika ve stratejilerin belirlenmesi amacıyla gerekli çalışmaları yapmak, uygulamak, uygulanmasını izlemek ve denetlemek, ortaya çıkan yeni hizmet modellerine göre güncelleyerek geliştirmek,
c) Eğitim sistemini yeniliklere açık, dinamik, ekonomik ve toplumsal gelişimin gerekleriyle uyumlu biçimde güncel teknik ve modeller ışığında tasarlamak ve geliştirmek,
ç) Eğitime erişimi kolaylaştıran, her vatandaşın eğitim fırsat ve imkânlarından eşit derecede yararlanabilmesini teminat altına alan politika ve stratejilerin geliştirilmesi amacıyla çalışmalar yapmak, belirlenen politikaları uygulamak, uygulanmasını izlemek ve koordine etmek,
d) Kız öğrencilerin, engellilerin ve toplumun özel ilgi bekleyen diğer kesimlerinin eğitime katılımını yaygınlaştıracak politika ve stratejilerin geliştirilmesi amacıyla gerekli çalışmaları yapmak, belirlenen politikaları uygulamak ve uygulanmasını koordine etmek,
e) Özel yetenek sahibi kişilerin bu niteliklerini koruyucu ve geliştirici özel eğitim ve öğretim programlarını tasarlamak, uygulamak ve uygulanmasını koordine etmek,
f) Yükseköğretim kurumları dışındaki eğitim ve öğretim kurumlarını açmak, açılmasına izin vermek ve denetlemek,
g) Yurtdışında çalışan veya ikamet eden Türk vatandaşlarının eğitim ve öğretim alanındaki ihtiyaç ve sorunlarına yönelik çalışmaları ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği içinde yürütmek,
ğ) Yükseköğretim dışında kalan ve diğer kurum ve kuruluşlarca açılan örgün ve yaygın eğitim ve öğretim kurumlarının denklik derecelerini belirlemek, program ve düzenlemelerini hazırlamak,
h) Yükseköğretimin millî eğitim politikası bütünlüğü içinde yürütülmesini sağlamak için, 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu ile Bakanlığa verilmiş olan görev ve sorumlulukları yerine getirmek,
ı) Kanunlarla ve Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle verilen diğer görevleri yapmak." düzenlemesi yer almaktadır.
1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu'nun "Genel amaçlar" başlıklı 2. maddesinin 3. fıkrasında; "İlgi, istidat ve kabiliyetlerini geliştirerek gerekli bilgi, beceri, davranışlar ve birlikte iş görme alışkanlığı kazandırmak suretiyle hayata hazırlamak ve onların, kendilerini mutlu kılacak ve toplumun mutluluğuna katkıda bulunacak bir meslek sahibi olmalarını sağlamak" genel amaçlar arasında sayılmış olup; "Eğitim hakkı" başlıklı 7. maddesinde; "İlköğretim görmek her Türk vatandaşının hakkıdır. İlköğretim kurumlarından sonraki eğitim kurumlarından vatandaşlar ilgi, istidat ve kabiliyetleri ölçüsünde yararlanırlar." hükmüne yer verilmiştir.
Yine, 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu'nun "Orta öğretim" başlıklı bölümün altında yer alan "kapsam" başlıklı 26. maddesinde; " Ortaöğretim; ilköğretime dayalı dört yıllık zorunlu örgün veya yaygın öğrenim veren genel, mesleki ve teknik öğretim kurumları ile mesleki eğitim merkezlerinin tümünü kapsar. Bu okul ve kurumları bitirenlere, bitirdikleri programın özelliğine göre diploma verilir. Ancak mesleki eğitim merkezi öğrencilerinin diploma alabilmeleri için Millî Eğitim Bakanlığınca belirlenen fark derslerini tamamlaması zorunludur." hükmü, "Ortaöğretimden yararlanma hakkı" başlıklı 27. maddesinde; "İlköğretimini tamamlayan ve ortaöğretime girmeye hak kazanmış olan her öğrenci, ortaöğretime devam etmek ve ortaöğretim imkanlarından ilgi, istidat ve kabiliyetleri ölçüsünde yararlanmak hakkına sahiptir." "Amaç ve görevler" başlıklı 28. maddesinde ise; "Ortaöğretimin amaç ve görevleri, Milli Eğitimin genel amaçlarına ve temel ilkelerine uygun olarak;
1. Bütün öğrencilere ortaöğretim seviyesinde asgari ortak bir genel kültür vermek suretiyle onlara kişi ve toplum sorunlarını tanımak, çözüm yolları aramak ve yurdun iktisadi sosyal ve kültürel kalkınmasına katkıda bulunmak bilincini ve gücünü kazandırmak,
2. Öğrencileri, çeşitli program ve okullarla ilgi, istidat ve kabiliyetleri ölçüsünde ve doğrultusunda yüksek öğretime veya hem mesleğe hem de yüksek öğretime veya hayata ve iş alanlarına hazırlamaktır.
Bu görevler yerine getirilirken öğrencilerin istekleri ve kabiliyetleri ile toplum ihtiyaçları arasında denge sağlanır." düzenlemeleri yer almaktadır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME
07/09/2013 Tarih Ve 28758 Sayılı Resmi Gazete'de Yayımlanarak Yürürlüğe Giren Millî Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği'nin "Okul birincilerinin tespiti" başlıklı 64. maddesinin birinci fıkrasında yer alan "...okul öğrenci ödül ve disiplin kurulunun da görüşü alınarak..." ve "...10 puandan fazla davranış puanı indirilmiş ve iade edilmemiş olanlar ile..." ibareleri yönünden yapılan inceleme:
1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu'nun 6. maddesinde; fertlerin, eğitimleri süresince, ilgi, istidat ve kabiliyetleri ölçüsünde ve doğrultusunda çeşitli programlara veya okullara yöneltilerek yetiştirilecekleri, milli eğitim sisteminin, her bakımdan, bu yöneltmeyi gerçekleştirecek biçimde düzenleneceği, yöneltmede ve başarının ölçülmesinde rehberlik hizmetlerinden ve objektif ölçme ve değerlendirme metotlarından yararlanılacağı hükme bağlanmıştır.
07/09/2013 gün ve 28758 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Millî Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği'nin "Okul birincilerinin tespiti" başlıklı 64. maddesinin 1. fıkrasının dava açıldığı tarihteki halinde; "Ders kesiminde, okul öğrenci ödül ve disiplin kurulunun da görüşü alınarak mezuniyet puanı en yüksek olan öğrenci öğretmenler kurulunca okul birincisi olarak tespit edilir. Bütün derslerden başarılı olmasına rağmen stajını tamamlamayan öğrencilerle davranış puanı indirilmiş ve iade edilmemiş öğrenciler okul birincisi olamaz." düzenlemesi yer almıştır.
Anılan Yönetmeliğin 164. maddesinde disiplin cezasını gerektiren davranış ve fiiller sayılmış olup, 170. maddesinde de, her ders yılı başında öğrencilerin davranış puanının 100 olacağı, ceza alan öğrencilerin davranış puanlarından, kınama cezası için 10, okuldan kısa süreli uzaklaştırma cezası için 20, okul değiştirme cezası için 40, örgün eğitim dışına çıkarma cezası için 80 puanın indirileceği hükmüne yer verilmiş; 171. maddesinde ise, ceza alan ve davranış puanı indirilmiş olan ancak davranışları olumlu yönde değişen, iyi hâlleri görülen ve olumsuz davranışları tekrarlamayan öğrencilerin durumlarının, okul öğrenci ödül ve disiplin kurulunca daha sonraki dönemde/dönemlerde değerlendirileceği, cezalarının kaldırılması ve davranış puanlarının iadesi öngörülen öğrencilerin öğretmenler kuruluna sunulacağı, öğretmenler kurulunca cezası kaldırılan ve davranış puanı iade edilen öğrencilerin yeni durumlarının e-Okul sistemine işleneceği düzenlenmiştir.
Yukarıda aktarılan yasal düzenlemeden de anlaşılacağı üzere, Milli eğitim sisteminin amaçlarından biri de, başarının tespitinde adil ve objektif bir değerlendirme yaparak öğrencilerin daha başarılı olma yolunda motivasyonunun artırılmasıdır.
Dava konusu Yönetmelikte ise, başarı ile disiplin ve ahlak arasında sıkı bir ilişki olduğuna vurgu yapılmıs ve okul öğrenci ödül ve disiplin kurulunun da görüşü alınarak mezuniyet puanı en yüksek olan öğrencinin öğretmenler kurulunca okul birincisi olarak tespit edileceği, ancak davranış puanı indirilmiş ve iade edilmemiş öğrencilerin okul birincisi olamayacağı düzenlenmişse de, disiplin ve ahlaktan daha ziyade başarıya endeksli olan okul birinciliği, yükseköğretime girişte ek kontenjan ayrılarak ödüllendirilen başarı ile ilgili bir durumdur.
Öte yandan, davranış puanının iade edilmesine doğrudan, okul birincisinin belirlenmesine ise dolaylı etkisi bulunan okul öğrenci ödül ve disiplin kuruluna dava konusu düzenleme ile okul birincisinin belirlenmesi noktasında geniş bir yetki verildiği görülmüş olup, bu durum başarının ölçülmesinde objektif ölçme ve değerlendirme metotlarının önüne geçerek subjektif ve keyfi uygulamalara sebebiyet verebilecektir.
Bununla birlikte, Yönetmeliğin 164. maddesi uyarınca okulu, çevresini ve eşyasını kirleten, yapması gereken görevleri yapmayan, kılık-kıyafete ilişkin mevzuat hükümlerine uymayan, özürsüz devamsızlık yapan ve kaba ve saygısız davrananların kınama cezası ile cezalandırılacağı dikkate alındığında, belirtilen fiilleri işlemesi nedeniyle davranış puanı düşürülen ve okul öğrenci disiplin kurulunca da puanı iade edilmeyen öğrencinin okul birincisi olamaması durumu, başarının objektif ölçme ve değerlendirme metotlarıyla ölçülmesini hükme bağlayan yasal düzenlemeye açık bir aykırılık oluşturacaktır.
Bu durumda, Yönetmeliğin 64. maddesinin 1. fıkrasında yer alan "...okul öğrenci ödül ve disiplin kurulunun da görüşü alınarak..." ibaresi ile "...öğrencilerle davranış puanı indirilmiş ve iade edilmemiş..." ibareleri milli eğitim sisteminin amacına, ilkelerine ve hukuka uygun olmadığından anılan ibarelerin iptali gerekmektedir.
07/09/2013 tarih ve 28758 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Millî Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği'nin "Disiplin cezasını gerektiren davranış ve fiiller" başlıklı 164. maddesinin ikinci fıkrasının (ç) bendi yönünden yapılan inceleme:
07/09/2013 günlü, 28758 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Milli Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği'nin, 01/07/2015 günlü, 29403 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Yönetmelikle değişik 164. maddesinin ikinci fıkrasının (ç) bendinde, "İzinsiz gösteri, etkinlik ve toplantı düzenlemek, bu tür gösteri, etkinlik ve toplantılara katılmak" fiili "okuldan 1-5 gün arasında kısa süreli uzaklaştırma" cezasını gerektiren fiil ve davranışlar arasında sayılmıştır.
Aynı Yönetmeliğin 164. maddesinin ikinci fıkrasının (i) bendinde, "Okul binası, eklenti ve donanımlarına, arkadaşlarının araç-gerecine siyasi, ideolojik veya müstehcen amaçlı yazılar yazmak, resim veya semboller çizmek" fiili, okuldan 1-5 gün arasında kısa süreli uzaklaştırma cezasını gerektiren fiil ve davranışlar arasında; aynı maddenin üçüncü fıkrasının (h) bendinde,
"Eğitim ve öğretim ortamına yaralayıcı, öldürücü silah ve patlayıcı madde ile her türlü aletleri getirmek veya bunları bulundurmak" ve (k) bendinde, "Eğitim ve öğretim ortamında; siyasi ve ideolojik amaçlı eylem düzenlemek, başkalarını bu gibi eylemler düzenlemeye kışkırtmak, düzenlenmiş eylemlere katılmak" fiilleri ise, okul değiştirme cezasını gerektiren fiil ve davranışlar arasında yer almaktadır.
Davacı tarafından, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının Anayasal bir hak olduğu ve ancak milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın, genel ahlakın ve başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve kanunla sınırlanabileceği iddia edilmiş; davalı idare tarafından ise, izinsiz gösteri, etkinlik ve toplantıya dair disiplin hükmünün okul sınırları içindeki davranışlara ilişkin olduğu, eğitim ve öğretim kurumlarında sadece eğitim, öğretim, araştırma ve inceleme ile ilgili faaliyetlerin yürütüleceği ve bu faaliyetlerin her ne suretle olursa olsun engellenemeyeceğine ilişkin Anayasal hükme rağmen okul sınırları içinde izinsiz olarak yapılacak gösteri ve toplantıların eğitim öğretim faaliyetlerini sekteye uğratacağı ve Anayasal hak olan eğitim ve öğrenim hakkının kullanımını engelleyeceği, iznin amacının okul içinde yapılacak toplantı ve gösteri nedeniyle eğitim-öğretim faaliyetlerinin aksamaması için idarenin gerekli tedbirleri almasına imkan sağlamak olduğu savunulmuştur.
Yönetmeliğin yukarıda belirtilen diğer disiplin hükümlerinden de görüleceği üzere, okul dışında gerçekleştirilen fiil ve davranışların disiplin cezasına konu edilemeyeceğinin, ilgili hükümlere "okul binası, eklenti ve donanımları" veya "eğitim ve öğretim ortamı" gibi ifadeler konulmak suretiyle güvence altına alındığı, ancak davaya konu kuralda, okul sınırları dışında izinsiz gösteri, etkinlik ve toplantı düzenlemenin ve bu tür gösteri, etkinlik ve toplantılara katılmanın disiplin yaptırımı ile karşılaşmayacağının düzenleme altına alınmadığı görülmektedir.
Hukuki güvenlik ile belirlilik ilkeleri, hukuk devletinin önkoşullarındandır. Kişilerin hukuki güvenliğini sağlamayı amaçlayan hukuki güvenlik ilkesi, hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde Devlete güven duyabilmesini, Devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar. Belirlilik ilkesi ise yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olmasını, ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesini ifade etmektedir.
Her ne kadar, davalı idarece, izinsiz gösteri, etkinlik ve toplantıya dair disiplin hükmünün okul sınırları içindeki davranışlara ilişkin olduğu belirtilmekte ise de, bu husus düzenlemede açık bir şekilde belirtilmediğinden, maddenin uygulayıcısı konumunda bulunan idareler tarafından okul dışında gerçekleştirilen fiil ve davranışların da soruşturulmasına ve disiplin cezası uygulanmasına sebebiyet verebilecektir.
Bu durumda, dava konusu bu hüküm yukarıda ifade edilen hukuki güvenlik ve belirlilik ilkelerine aykırılık teşkil etmektedir.
Nitekim; Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'nun 08/06/2016 tarih ve YD İtiraz No: 2016/320 sayılı kararı da bu yöndendir.
07/09/2013 tarih ve 28758 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Millî Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği'nin "Disiplin cezasını gerektiren davranış ve fiiller" başlıklı 164. maddesinin ikinci fıkrasının (l) bendi ile üçüncü fıkrasının (p) bendinde yer alan "...yanlış algı oluşturabilecek..." ibareleri yönünden;
Milli Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği'nin 164. maddesinde, disiplin cezalarını gerektiren davranış ve fiiller belirtilmiş olup, 01/07/2015 gün ve 29403 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Milli Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 28. maddesiyle, bahse konu maddenin ikinci fıkrasında sayılan ve "okuldan 1-5 gün arasında kısa süreli uzaklaştırma" cezasını gerektiren fiil ve davranışlar arasına "Millî ve manevi değerlere, genel ahlak ve adaba uygun olmayan, yanlış algı oluşturabilecek tutum ve davranışlarda bulunmak" şeklindeki (l) bendi; aynı maddenin üçüncü fıkrasında sayılan ve "okul değiştirme" cezasını gerektiren fiil ve davranışlar arasına ise "Millî ve manevi değerlere, genel ahlak ve adaba uygun olmayan, yanlış algı oluşturabilecek tutum ve davranışları alışkanlık haline getirmek" şeklindeki (p) bendi eklenmiştir.
Anayasa'nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, hukuk güvenliğini sağlayan, Anayasa'ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve yasalarla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlettir.
"Hukuki güvenlik" ile "belirlilik" ilkeleri, hukuk devletinin önkoşullarındandır. Kişilerin hukuki güvenliğini sağlamayı amaçlayan "hukuki güvenlik ilkesi", hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar. "Belirlilik ilkesi" ise, düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olmasını, ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesini ifade etmektedir. Bu bakımdan, düzenlemenin metni, bireylerin, gerektiğinde hukuki yardım almak suretiyle, hangi somut eylem ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını belli bir açıklık ve kesinlikte öngörebilmelerine imkân verecek düzeyde olmalıdır. Dolayısıyla, uygulanması öncesinde düzenlemenin, muhtemel etki ve sonuçlarının yeterli derecede öngörülebilir olması gereklidir.
Disiplin cezalarını düzenleyen söz konusu kuralda yer alan ve duyu organlarıyla bilginin alınması, yorumlanması, seçilmesi ve düzenlenmesi anlamına gelen "algı"nın kişiden kişiye farklı bir anlam ifade etmesi nedeniyle "yanlış algı oluşturabilecek tutum ve davranış" kavramının muğlak ve objektiflikten uzak olduğu açıktır. Bu nedenle, okuldan 1 ila 5 gün arasında kısa süreli uzaklaştırma ve okul değiştirme cezalarını gerektiren fiil ve davranışların tespiti noktasında idarelere sınırları belli olmayan geniş bir takdir yetkisi tanıyan davaya konu kural, öğrenciler için öngörülebilir olmadığı gibi idarelerin keyfi yorum ve uygulamalarına karşı da yeterince koruma sağlayacak nitelikte olmadığından hukuki güvenlik ve belirlilik ilkelerine de aykırı bulunmaktadır.
Bu durumda, Yönetmeliğin 164. maddesinin ikinci fıkrasının (l) bendi ile üçüncü fıkrasının (p) bendinde yer alan "...yanlış algı oluşturabilecek..." ibaresinde, hukuk devleti ile hukuki güvenlik ve belirlilik ilkelerine uyarlık bulunmamaktadır.
07/09/2013 tarih ve 28758 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Millî Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği'nin "Disiplin cezasını gerektiren davranış ve fiiller" başlıklı 164. maddesinin, ikinci fıkrasının (a) bendinde yer alan "...veya sosyal medya üzerinden..." ibaresi, ikinci fıkrasının (ğ), üçüncü fıkrasının (m) ve dördüncü fıkrasının (l) bentleri yönünden yapılan inceleme:
Davacı Sendika tarafından dava konusu Yönetmeliğin ilgili maddelerinde yer alan “sosyal medya yoluyla” ibareleri yönünden, sosyal medya kullanımının adeta cezalandırma aracı olarak kullanıldığı, medya okur yazarlığı gibi faydalı derslerin okullarda okutulması gerekirken yaptırım uygulanacak bir davranış olarak düzenlendiği, bu durumun milli eğitimin genel ve özel amaçlarıyla bağdaştırılamayacağı ileri sürülmektedir.
Anılan Yönetmeliğin "Disiplin cezasını gerektiren davranış ve fiiller" başlıklı 164. maddesinin 2. fıkrasında; kişilere, arkadaşlarına ve okul çalışanlarına sözle, davranışla veya sosyal medya üzerinden hakaret etmek, paylaşmak, yaymak veya başkalarını bu davranışa kışkırtmak; bilişim araçları veya sosyal medya yoluyla eğitim ve öğretim faaliyetlerine ve kişilere zarar vermek, okuldan kısa süreli uzaklaştırma cezasını; aynı maddenin 3. fıkrasında; bilişim araçları veya sosyal medya yoluyla eğitim ve öğretimi engellemek, kişilere ağır derecede maddi ve manevi zarar vermek, kişilere, arkadaşlarına ve okul çalışanlarına; söz ve davranışlarla sarkıntılık yapmak, iftira etmek, başkalarını bu davranışlara kışkırtmak veya zorlamak, yapılan bu fiilleri sosyal medya yoluyla paylaşmak, yaymak okul değiştirme cezasını gerektiren fiil ve davranışlar arasında; aynı maddenin 4. fıkrasında ise, bilişim araçları veya sosyal medya yoluyla; bölücü, yıkıcı, ahlak dışı ve şiddeti özendiren sesli, sözlü, yazılı ve görüntülü içerikler oluşturmak, bunları çoğaltmak, yaymak ve ticaretini yapmak örgün eğitim dışına çıkarma cezasını gerektiren fiil ve davranışlar arasında sayılmıştır.
Dava konusu düzenlemelerde yer alan ve disiplin suçu oluşturan fiillerin, "sosyal medya yoluyla" işlenmesi halinde; ilgililerin karşı karşıya kalacağı yaptırım ile yaptırımın hukukiliği ve sonuçlarını değerlendirirken; öncelikle; "sosyal medya yoluyla" işlenebilecek bir fiilin, ancak; dijital mecralarda işlenebileceği, dolayısıyla "okul içinde, okul binasında, ya da okul eklentileri içinde" gibi ifadelerle mekansal sınırların çizilmesinin mümkün olmadığı açıktır.
Dolayısıyla; dava konusu düzenlemelerde yer alan fiilerin niteliği itibariyle; "sosyal medya yoluyla" yapılan paylaşımların eğitim öğretim faaliyetine, bu faaliyetin sağlıklı ve huzurlu bir eğitim ortamında sağlanmasına ve sürdürülmesine, eğitim öğretim personeline, okul arkadaşlarına, okulun düzenine, okul bina ve eklentilerine vb. etkileri ve bu etkilerin sonuçları bağlamında, yapılacak değerlendirmeler, ancak; somut olayın niteliğine göre ortaya konulabilecektir.
Anayasa Mahkemesi'nin 24/11/2021 tarih ve 31669 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 14/09/2021 tarih ve 2018/20182 Numaralı Ahmet Batur Başvurusu kararında, eğitimin çok özel bir kamu hizmeti olarak sadece doğrudan faydaları olan bir hizmet değil geniş sosyal fonksiyonları da olan bir hizmet olduğu, demokratik bir toplumda insan haklarının sağlamlaşması ve devamı için eğitim hakkı vazgeçilmez olduğu, taşıdığı öneme karşın eğitim hakkının belirli bir zamanda mevcut bulunan eğitim kurumlarına erişiminin koruma altına alındığı, eğitim kurumunun azami verimlilikle çalışabilmesi için kurumun insicamının bozulmaması veya bozulma tehlikesinin doğmamasının elzem olduğu, bu amaçla eğitim ve öğretimin sunulduğu kurumlar olan okullarda düzenin sağlanması ve eğitimin en verimli şekilde aktarılması için eğitimin alıcısı durumunda olan öğrencilere yönelik öngörülen disiplin kurallarıyla öğrencilerin eğitim hakkı da dâhil olmak üzere birtakım temel hak ve özgürlüklerine karşı sınırlamalar getirilebileceği, öğrencilerin ifade özgürlüğüne yönelik olarak getirilen düzenlemeler yönünden eğitimin derecesi de büyük önem arz ettiği, bu bağlamda disiplinel kısıtlamaya maruz kalan bireyin hangi derecede eğitim aldığının ehemmiyet taşıdığı, eğitimin derecesinin arttıkça öğrencinin ifade özgürlüğüne yönelik müdahalelerin azalması gerektiği, somut olayda başvurucunun yükseköğretim öğrencisi olduğu, bu bağlamda ifade özgürlüğüyle bağlantılı eğitim hakkına yönelik müdahale alanının ilk ve orta öğretim seviyelerine göre daha dar olması gerektiği ifade edilmiştir.
Yine aynı kararda; öğrencilerin okul dışındaki ifade ve eylemlerine disiplin amacıyla müdahale imkânı oldukça dar olduğu, öğrencilerin eğitim kurumu dışındaki ifade ve eylemleri sebebi ile eğitim hakkına müdahale teşkil edecek nitelikte yaptırımlara maruz kalmalarının, ancak; kurum dışında gerçekleşen eylemin kurum düzenini ciddi şekilde etkilemesi halinde mümkün olacağı, ilgilinin cezalandırılmasına konu hareketin eğitim kurumunun düzenini hangi derecede etkilediğine, ne şekilde bozduğuna veya bozma tehlikesi meydana getirdiğine ilişkin değerlendirme yapılması gerektiği değerlendirmelerine yer verilmiştir.
Yukarıda yer alan açıklamalar ışığında; dava konusu düzenlemelerde yer alan "sosyal medya yoluyla" ibarelerinde hukuka ve mevzuata aykırılık görülmediğinden bu kısım yönünden davanın reddi gerekmektedir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
07/09/2013 Tarih Ve 28758 Sayılı Resmi Gazete'de Yayımlanarak Yürürlüğe Giren Millî Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği'nin;
1."Okul birincilerinin tespiti" başlıklı 64. maddesinin birinci fıkrasında yer alan "...okul öğrenci ödül ve disiplin kurulunun da görüşü alınarak..." ve "...10 puandan fazla davranış puanı indirilmiş ve iade edilmemiş olanlar ile..." ibareleri yönünden İPTALİNE oybirliği ile;
2."Disiplin cezasını gerektiren davranış ve fiiller" başlıklı 164. maddesinin 2. fıkrasının (ç) bendi yönünden İPTALİNE oybirliği ile;
3."Disiplin cezasını gerektiren davranış ve fiiller" başlıklı 164. maddesinin 2. fıkrasının (l) bendinde yer alan "yalnış algı oluşturabilecek" ibaresi yönünden İPTALİNE oybirliği ile;
4. "Disiplin cezasını gerektiren davranış ve fiiller" başlıklı 164. maddesinin üçüncü fıkrasının (p) bendinde yer alan "yanlış algı oluşturabilecek" ibaresi yönünden İPTALİNE oybirliği ile,
5. "Disiplin cezasını gerektiren davranış ve fiiller" başlıklı 164. maddesinin 4. fıkrasının (l) bendi yönünden oybirliği; 2. fıkrası, (a) bendinde yer alan "...veya sosyal medya üzerinden..." ibaresi ile aynı fıkranın (ğ) bendi ile 3. fıkrası, (m) bendi yönünden oyçokluğu ile REDDİNE, oyçokluğu ile
6. Ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam … TL yargılama giderinin haklılık oranına göre 1/2 tutarı olan … TL'nin davacı üzerinde bırakılmasına; kalan 1/2 tutarı olan … TL' nin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine,
7. İlk aşamada taraflar lehine vekalet ücretine hükmedildiğinden, bu aşamada avukatlık ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
8. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere,
17/05/2022 tarihinde karar verildi.
KARŞI OY :
(X)- 07/09/2013 tarih ve 28758 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Milli Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği'nin 164. maddesinin 2. fıkrası, (a) bendinde yer alan "...veya sosyal medya üzerinden..." ibaresi ile aynı fıkranın (ğ) bendi ile aynı maddenin 3. fıkrası, (m) bendinin iptali istenilmiştir.
07/09/2013 tarih ve 28758 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Millî Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği'nin "Disiplin cezasını gerektiren davranış ve fiiller" başlıklı 164. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinde yer alan "...veya sosyal medya üzerinden..." ibaresi yönünden yapılan inceleme:
Anılan Yönetmeliğin "Disiplin cezasını gerektiren davranış ve fiiller" başlıklı 164. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendinin dava konusu halinde kişilere, arkadaşlarına ve okul çalışanlarına sözle, davranışla veya sosyal medya üzerinden hakaret etmek, paylaşmak, yaymak veya başkalarını bu davranışa kışkırtmak okuldan kısa süreli uzaklaştırma cezasını gerektiren fiiller arasında sayılırken; 05/09/2019 tarih ve 30879 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Millî Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği'nde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 56. maddesiyle değişiklik yapılarak; okul yöneticilerine, öğretmenlerine, çalışanlarına ve arkadaşlarına karşı okul içinde ve dışında sözle, davranışla veya sosyal medya üzerinden hakaret etmek, hakareti paylaşmak, yaymak veya başkalarını bu davranışa kışkırtmak fiillerinin kısa süreli okuldan uzaklaştırma cezasını gerektiren durumlar olarak düzenlenmiştir.
Bu haliyle dava tarihi itibarıyla yürürlükte olan düzenlemeden farklı düzenleme öngörüldüğünden; bu ibareler açısından konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmektedir.
07/09/2013 tarih ve 28758 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Millî Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği'nin "Disiplin cezasını gerektiren davranış ve fiiller" başlıklı 164. maddesinin 2. fıkrası (ğ) bendi ve 3. fıkrası, (m) bendi yönünden yapılan inceleme:
Anayasa Mahkemesi kararlarında hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasaya aykırı tutumlardan kaçınan, hukuku devletin bütün organlarına hâkim kılan, Anayasa ve hukuk kuralları ile kendini bağlı sayan devlet olarak tanımlanmaktadır.
Hukuk devletinin temel ilkelerinden biri belirliliktir. Bu ilkeye göre yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır, uygulanabilir ve nesnel olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi gerekir. Belirlilik ilkesi hukuki güvenlikle bağlantılı olup birey, kanundan belirli bir kesinlik içinde hangi somut eylem ve olguya hangi hukuki yaptırımın veya sonucun bağlandığını bilmelidir. Birey ancak bu durumda kendisine düşen yükümlülükleri öngörebilir ve davranışlarını ayarlayabilir. Belirlilik ilkesi, yalnızca yasal belirliliği değil daha geniş anlamda hukuki belirliliği de ifade etmektedir. Yasal düzenlemeye dayanarak erişilebilir, bilinebilir ve öngörülebilir olma gibi gereklilikleri karşılaması koşuluyla mahkeme içtihatları ve yürütmenin düzenleyici işlemleriyle de hukuki belirlilik sağlanabilir. Hukuki belirlilik ilkesinde asıl olan, bir hukuk normunun uygulanmasıyla ortaya çıkacak sonuçların o hukuk düzeninde öngörülebilir olmasıdır.
Bir başka deyişle; hukuk devletinin temel ilkelerinden olan belirlilik ilkesi, idari düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olmasını, ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesini ifade etmektedir.
Anılan Yönetmeliğin "Disiplin cezasını gerektiren davranış ve fiiller" başlıklı 164. maddesinin 2. fıkrasının (m) bendinde bilişim araçları veya sosyal medya yoluyla eğitim ve öğretim faaliyetlerine ve kişilere zarar vermek, okuldan kısa süreli uzaklaştırma cezasını; aynı maddenin 3. fıkrasında; bilişim araçları veya sosyal medya yoluyla eğitim ve öğretimi engellemek, kişilere ağır derecede maddi ve manevi zarar vermek ise okul değiştirme cezasını gerektiren fiil ve davranışlar arasında sayılmıştır.
Dava konusu düzenlemelerde, disiplin suçunu oluşturan eylemlerin "kişilere" yöneltilmesi halinde, öğrencilerin anılan fiiller için öngörülen yaptırıma tabi tutulmaları sonucu doğuracaktır.
Yönetmelikte ifade edilen "kişilerin" okul ile eğitim öğretim faaliyetleri ve bu faaliyetlere etkisi bağlamında kimleri kapsadığı, "kişiler" olarak belirtilenlerin okul, okul yönetimi, okul arkadaşı veya eğitim öğretim faaliyeti ile doğrudan ya da dolaylı bir kişiyi mi tarif ettiğinin belirsiz olduğu, yukarıda ifade edilen, idarenin düzenleme amaçları ile bu kişilerin nasıl bir bağlantısının bulunduğu yolunda herhangi bir sınır çizilmeksizin, eğitim öğretim faaliyetleri ile doğrudan/ dolaylı ilgili olan ya da hiçbir şekilde ilgisi bulunmayan herkesi kapsayacak şekilde "kişilere" ibaresine yer verilmesinin belirlilik ve öngörülebilirlik ilkelerine" aykırı olduğu gibi eğitim ve öğretim faaliyeti kapsamı dışında kalan ve genel kolluğu ilgilendiren hususta düzenleme yapılması ve öğrenci sıfatlı kişilerin sosyal medya kullanmasının genel güvenlik uygulamalarına ilişkin yetkisi olmayan mercilerce denetlenmesiyle öğretim hayatına ilişkin sonuç doğuran düzenleme yapılmasının hukuka uygun bulunmadığı gerekçesiyle anılan düzenlemelerin iptal edilmesi gerektiği oyuyla bu düzenlemeler yönünden karara katılmıyorum.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.
