
Esas No: 2021/7207
Karar No: 2022/3317
Karar Tarihi: 17.05.2022
Danıştay 8. Daire 2021/7207 Esas 2022/3317 Karar Sayılı İlamı
Danıştay 8. Daire Başkanlığı 2021/7207 E. , 2022/3317 K."İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
SEKİZİNCİ DAİRE
Esas No : 2021/7207
Karar No : 2022/3317
DAVACI : ...Sendikası
VEKİLİ : Av. ...
DAVALI : ...Bakanlığı
VEKİLİ : Av. ...
DAVANIN KONUSU :
07/09/2013 tarih ve 28758 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Millî Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği'nin, 11. maddesinin 4. fıkrasında yer alan en az 12" ibaresi ile "Özel öğretim kurumlarında bu şartlar aranmaz." cümlesinin, 25. maddesinde ortaöğretime yerleştirmeye esas puan veya yetenek sınavı puanıyla öğrenci alan ortaöğretim kurumlarının kontenjanları dolana kadar öğrenci kayıt edebilmelerine olanak verecek bir düzenlemeye yer verilmemesine ilişkin eksik düzenlemenin, 64. maddesinin 1. fıkrasında yer alan "okul öğrenci ödül ve disiplin kurulunun da görüşü alınarak" ibaresi ile "öğrencilerle davranış puanı indirilmiş ve iade edilmemiş" ibarelerinin, 78. maddesinin 2. fıkrasında yer alan "görevin gerektirdiği durumlarda mesai saatleri dışında da çalışmalarını sürdürür" ibaresinin, aynı maddenin 4. fıkrasının (m) bendi ile 7. fıkrasında yer alan "okulun çevreyle ilişki kurmasını sağlamak amacıyla, dinî konularda halkın bilgilendirilmesine yönelik meslek dersleri öğretmenlerinin sorumluluğunda sosyal etkinlikler çerçevesinde hutbe, vaaz ve benzeri programlar düzenler ve bu konularda" ibaresinin, 79. maddesinin 3. fıkrasının, 80. maddesinin 3. fıkrasının, 81. maddesinin 3. fıkrasının, 82. maddesinin 3. fıkrasının, 85. maddesinin 5. fıkrasının, 86. maddesinin 4. fıkrasının (p) bendi ile 6. ve 7. fıkralarının, 88. maddesinin 2. fıkrasının (c) bendi ile (f) bendinde yer alan "Bu kapsamda aynı öğrenci gurubu için haftada bir defa ve yalnız bir öğretmene koordinatörlük görevi verilir." cümlesinin, 92. maddesinin 2. fıkrasında yer alan "okulda görevli öğretmenler arasından, okulda yeterli sayıda öğretmen bulunmaması ve ihtiyacın karşılanamadığı durumlarda sırayla aynı yerleşim yerindeki ilçedeki ildeki diğer eğitim kurumlarında görevli öğretmenlerden" ibaresinin, 94. maddesinin 3. fıkrasının, 99. maddesinin 2. fıkrasının, 164. maddesinin 1. fıkrasının (a) ve (l) bendi, 2. fıkrasının (ç) bendi ve 3. fıkrasının (k), (l), (n) bentleri ile aynı maddenin 5. fıkrasının iptali istenilmiştir.
DAVACININ İDDİALARI : Davalı idarece genel amaçlı liselerin kapatıldığı, bunların bir kısmının Anadolu Lisesi, bir kısmının da meslek lisesine dönüştürüldüğü, yeterli puan alamayan öğrencilerin bir çoğunun istemediği halde meslek lisesine gittiği, davalı idarece bu projenin sakıncaları öngörülerek sınavla öğrenci alan eğitim kurumlarının kontenjanı dolana kadar bu eğitim kurumlarına öğrenci alınacağının duyurulduğu, ancak dava konusu Yönetmeliğin yürürlüğe konulan halinde bu konuda bir düzenlemeye yer verilmediği; bu durumun öğrenciler, öğretmenler ve veliler nazarında belirsizlik ve tedirginlik kaynağı olduğu gerekçesiyle dava konusu Yönetmelik hükmünün eksik düzenlendiği, dava konusu düzenlemenin “angarya yasaktır” hükmünün ihlali niteliğinde olup; bu çalışmalar için bir ücret ödemesinin öngörülmediği iddia edilmekte ise de; davalı idarece, müdürün çalışmalarını Valilikçe belirlenen mesai saatleri içerisinde yapmasının esas olduğu, ancak mesleki ve teknik eğitim kurumlarında tam gün tam yıl eğitim uygulaması, döner sermaye çalışması, okulda yapılan merkezi sınavlar gibi görevin gerektirdiği durumlarda mesai dışı zamanlarda da gerektiğinde okulda bulunmasının söz konusu olduğu, müdüre yapılan bu ek çalışmalar karşılığında genellikle maddi katkı sağlandığını, imam hatip liselerinin görevleri arasında yer almayan dini ve diğer konularda halkı bilgilendirme görevinin okul müdürlerine ve öğretmenlerine verilmesinin normlar hiyerarşisine aykırı olduğu, dava konusu düzenlemelerde müdür başyardımcısı, müdür yardımcısı, teknik müdür yardımcısı, koordinatör müdür yardımcısı, laboratuvar şefi ve öğretmenlerin görev ve sorumlulukların ayrıntılı olarak düzenlendiği; ancak dava konusu edilen fıkralar ile görev ve sorumlulukların düzenlendiği diğer hükümlerin anlamsız hale geldiği, içeriğinin belirsiz olduğu, dava konusu düzenleme ile belletici öğretmenlik görevinin zorunlu hale getirildiği, bu görevin gönüllülük esasına göre yürütülmesinin eğitim öğretim hayatının işleyişi için daha uygun olacağı, zorunlu olarak verilen belletici öğretmenlik görevinin öğretmenlerin sıkıntıya düşmesine neden olduğu, pansiyonun bağlı bulunduğu okulun kadrolu öğretmenlerinin görevlendirilmesinde de istekliler arasından görevlendirme yapılması gerektiği, 94.maddenin 3.fıkrasının iş güvencesiz personel çalıştırılmasına yol açacağı, eğitim kurumlarında görülen hizmetin asli ve sürekli olduğu bu nedenle kanunla düzenleme yapılması gerektiği, Anayasa ve uluslararası sözleşme hükümleri ile güvence altına alınan ve demokratik bir hak olan izinsiz toplantı ve gösteri yürüyüşü yapmanın, öğrencilerin izin almaması halinde yaptırıma tabi tutulduğu, İnsan Hakları evrensel bildirgesinin 19. Maddesiyle Avrupa İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 10. Maddesi ve Anayasa’nın 25. Maddesi uyarınca herkesi özgüce düşüncesini açıklama hakkı olduğu, yine Anayasa’nın 34. Maddesine göre önceden izin alınmaksızın silahsız ve saldırısız gösteri yürüyüşünün ancak milli güvenlik, kamu düzeni suçun işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlakın korunması amacıyla ancak kanunla sınırlandırılabileceği, Yönetmelik ile yapılan düzenlemenin normlar hiyerarşisine aykırı olduğu iddia edilmektedir.
DAVALININ SAVUNMASI :
Mülga Milli Eğitim Bakanlığı Ders Geçme ve Sınav Yönetmeliği’nin 10. maddesi ile 13/09/2012 tarihli 515 sayılı Müsteşarlık emri karar eki çizelgesinde de görüldüğü üzere; alan uygulamasının kademeli olarak kaldırıldığı 2010-2011 eğitim öğretim yılından itibaren seçmeli ders uygulamasına geçildiği; seçmeli ders uygulamasına geçilmesiyle genel ortaöğretim kurumlarında alan uygulaması kaldırılarak, öğrencilere ilgi ve istekleri ile hedefledikleri yükseköğretim programları doğrultusunda istedikleri dersleri seçebilme imkanı verildiği, 13/09/2014 tarihli değişiklik uyarınca 10 öğrencinin talebinin yeterli olduğu, seçmeli derslerin sayı sınırlandırmasına tabii tutulmasının kamu kaynaklarını etkili kullanmaya yönelik bir politika olduğu, öğrenci yeter sayısı aranmadan her seçmeli ders için oluşan öğrenci grubunun yeni bir sınıf olduğu dikkate alındığında, okulların fiziki ortamlarının yetersiz kalacağı gibi öğretmen ihtiyacının da katlanarak artacağı; kaldı ki, zorunlu hallerde 12 kişilik öğrenci yeter sayısı bulunamadığı için kendi okulunda açılamayan seçmeli derslerin ...tarih ve ...sayılı Müsteşarlık emri doğrultusunda birden fazla okul öğrencileri için merkezi bir okulda açılabilme imkanı da bulunduğu; Yönetmeliğin 25. maddesine 13/09/2014 tarihinde yapılan değişiklikle, ortaöğretim kurumlarında; 9 uncu sınıflara ve hazırlık sınıfı bulunan okulların hazırlık sınıflarına alınacak öğrenci kontenjanlarını belirlemek üzere, okul müdürünün başkanlığında bir müdür yardımcısı, bir rehberlik öğretmeni, öğretmenler kurulunca seçilen bir öğretmen, varsa alan/bölüm şefi, okul-aile birliğini temsilen bir velinin katılımıyla kontenjan belirleme komisyonu oluşturulacağı yönünde hüküm getirildiği, düzenlemeden anlaşıldığı üzere eksik düzenleme iddiasının yerinde olmadığı; müdürün çalışmalarını Valilikçe belirlenen mesai saatleri içerisinde yapmasının esas olduğu, ancak mesleki ve teknik eğitim kurumlarında tam gün tam yıl eğitim uygulaması, döner sermaye çalışması, okulda yapılan merkezi sınavlar gibi görevin gerektirdiği durumlarda mesai dışı zamanlarda da gerektiğinde okulda bulunmasının söz konusu olduğu; müdüre, yapılan bu ek çalışmalar karşılığında genellikle maddi katkı sağlandığı, müdürün eğitim ve öğretim ile yönetimde verimliliğin artırılması, kalitenin yükseltilmesi ve sürekli gelişimin sağlanması için araştırma yapılmasının, bu konularda iyileştirmeye yönelik projeler hazırlanmasının ve uygulanmasına katkıda bulunmasının yenilikçi anlayışın ve yönetim becerilerinin gereği olduğu ve eğitim ve öğretimde niteliğin artırılmasını sadece toplam kalite yönetimi anlayışı ile sınırlandırmanın doğru bir yaklaşım olmadığı, her mesleğin bir bilgi, bir de uygulama yönünün olduğu, din görevliliğinin bilgi yönünü İmam Hatip Lisesinin öğretim programında bulunan meslek dersleri, genel kültür dersleri ve seçmeli derslerin oluşturduğu; uygulama yönünü ise, yine programlarda yer alan dersleri temel alarak din hizmetleri becerisini pekiştirmeyi amaçlayan hitabet ve mesleki uygulama dersinin kazandıracağı, ayrıca din görevliliğinin alan bilgileri yanında bu bilgileri başkaları ile paylaşmaya yardımcı olacak özel çabayı gerektiren bir faaliyet olduğu; "Müdür başyardımcısı, görev, yetki ve sorumlulukları" başlıklı 79. maddesinin 3. fıkrasının, "Müdür yardımcısı, görev yetki ve sorumlulukları" başlıklı 80. maddesinin 3. fıkrası, "Teknik müdür yardımcısı, görev, yetki ve sorumlulukları" başlıklı 81. maddesinin 3. fıkrası, "Koordinatör müdür yardımcısının görev ve sorumlulukları" başlıklı 82. maddesinin 3. fıkrasında yer alan "Müdür tarafından verilen görevin gerektirdiği diğer görev ve sorumlulukları yerine getirir " hükmü yönünden ise; Yönetmelikte her personelin görevlerinin tek tek sayılmasının mümkün olmadığı, tahdidi belirtilen kuralın her zaman yeterli olamayabileceği, koordinatörlük görevinin, öğrencinin işletmedeki mesleki eğitiminin programlara uygun yapılıp yapılmadığı, öğrencinin işletme ile bir sorununun bulunup bulunmadığı, devam- devamsızlık, disiplin durumu, işletmede programda öngörülen bir uygulamanın yapılamaması halinde bunun belirlenmesi ve bu konuda eksikliklerinin giderilmesi amacıyla telafi programına alınmasının sağlanması, işletmenin okuldan istek ve beklentilerinin tespiti gibi hususları kapsadığı dikkate alındığında, koordinatörün işletmedeki mesleki eğitim sırasında ders anlatamayacağı, sadece öğrencilerin eğitiminden sorumlu usta öğreticinden bilgi alacağı ve bunu bilgi formuna yazacağı; öte yandan, öğretmenin koordine edeceği öğrenci sayısı üst sınırının, sadece aynı işletme için geçerli olup, küçük işletmelerde az sayıda öğrencilerin koordinatörlüğü görevinin de yerine getirildiği, aynı işletmede aynı alanda mesleki eğitim gören öğrenci grubunun küçültülmesi halinde daha çok sayıda öğretmene koordinatörlük görevi verilmek suretiyle devlete mali bir külfet yükleneceği; Yönetmeliğin 99. maddesinin 2. fıkrasına yönelik olarak; bu düzenlemenin din ve inanç özgürlüğünün doğal bir sonucu olduğu, laiklik ilkesine uygun olarak, laik devlet olma ilkesinin sonucu olarak, talep edilmesi halinde kişilerin ibadet hürriyetini yaşayabilmeleri için gerekli ve uygun ortamın sağlanmasına çalışıldığı, düzenlemenin Anayasa’ya ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 9. maddesine uygun olduğu; "Disiplin cezasını gerektiren davranış ve fiiller başlıklı 164. maddesinin 1. fıkrasının (a) ve (l) bendi, 2. fıkrasının (ç) bendi ve 3. fıkrasının (k), (l), (n) bentleri ile aynı maddenin 5. fıkrasına yönelik olarak; ödül ve ceza sisteminin temel amacının öğrenciye kendi davranışlarını yönetmek için gerekli olan duygusal ve düşünsel yeterliliği kazandırmak olduğu, bu ödül ve cezaların eğitim psikolojisine uygun kullanılması gerektiği, dava konusu edilen düzenlemelerin hukuka uygun olduğu ve davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ : ...
DÜŞÜNCESİ : Bozma kararına uyularak davanın kısmen reddi ile kısmen dava konusu işlemin iptali gerektiği düşünülmektedir.
DANIŞTAY SAVCISI : ...
DÜŞÜNCESİ : Dava; 07/09/2013 gün ve 28758 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Millî Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği'nin, 11. maddesinin 4. fıkrasında yer alan "...en az 12..." ibaresi ile "Özel öğretim kurumlarında bu şartlar aranmaz." cümlesinin, 25. maddesinde ortaöğretime yerleştirmeye esas puan veya yetenek sınavı puanıyla öğrenci alan ortaöğretim kurumlarının kontenjanları dolana kadar öğrenci kayıt edebilmelerine olanak verecek bir düzenlemeye yer verilmemesine ilişkin eksik düzenlemenin, 64. maddesinin 1. fıkrasında yer alan "...okul öğrenci ödül ve disiplin kurulunun da görüşü alınarak..." ibaresi ile "...öğrencilerle davranış puanı indirilmiş ve iade edilmemiş..." ibarelerinin, 78. maddesinin 2. fıkrasında yer alan "...görevin gerektirdiği durumlarda mesai saatleri dışında da çalışmalarını sürdürür" ibaresinin, aynı maddenin 4. fıkrasının (m) bendi ile 7. fıkrasında yer alan "...okulun çevreyle ilişki kurmasını sağlamak amacıyla, dinî konularda halkın bilgilendirilmesine yönelik meslek dersleri öğretmenlerinin sorumluluğunda sosyal etkinlikler çerçevesinde hutbe, vaaz ve benzeri programlar düzenler ve bu konularda..." ibaresinin, 79. maddesinin 3. fıkrasının, 80. maddesinin 3. fıkrasının, 81. maddesinin 3. fıkrasının, 82. maddesinin 3. fıkrasının, 85. maddesinin 5. fıkrasının, 86. maddesinin 4. fıkrasının (p) bendi ile 6. ve 7. fıkralarının, 88. maddesinin 2. fıkrasının (c) bendi ile (f) bendinde yer alan "Bu kapsamda aynı öğrenci gurubu için haftada bir defa ve yalnız bir öğretmene koordinatörlük görevi verilir." cümlesinin, 92. maddesinin 2. fıkrasında yer alan "...okulda görevli öğretmenler arasından, okulda yeterli sayıda öğretmen bulunmaması ve ihtiyacın karşılanamadığı durumlarda sırayla aynı yerleşim yerindeki ilçedeki ildeki diğer eğitim kurumlarında görevli öğretmenlerden..." ibaresinin, 94. maddesinin 3. fıkrasının, 99. maddesinin 2. fıkrasının, 164. maddesinin 1. fıkrasının (a) ve (l) bendi, 2. fıkrasının (ç) bendi ve 3. fıkrasının (k), (l), (n) bentleri ile aynı maddenin 5. fıkrasının iptali istemiyle açılmıştır.
Dava dosyasının incelenmesinden, Danıştay Sekizinci ve İkinci Daireleri Müşterek Kurulunun verdiği 12/11/2018 tarih ve E:2014/6589, K:2018/6778 sayılı kararla dava konusu Yönetmeliğin 11. maddesinin 4. fıkrası, 25. maddesi, 78. maddesinin 2. fıkrası, aynı maddenin 4. fıkrasının (m) bendi, 7. fıkrası, 79. maddesinin 3. fıkrası, 80. maddesinin 3. fıkrası, 81. maddesinin 3. fıkrası, 82. maddesinin 3. fıkrası, 85. maddesinin 5. fıkrası, 86. maddesinin 4. fıkrasının (p) bendi ile 6. ve 7. fıkraları, 88. maddesinin (f) bendi, 92. maddesinin 2. fıkrası, 99. maddesinin 2. fıkrası yönünden davanın reddine; 11. maddesinin 4. fıkrası, 64. maddesinin 1. fıkrası, 88. maddesinin 2. fıkrasının (c) bendi yönünden karar verilmesine yer olmadığına; 94. maddesinin 3. fıkrası, 164. maddesinin 1. fıkrasının (a) ve (l) bendi, 2. fıkrasının (ç) bendi ve 3. fıkrasının (k), (l), (n) bentleri ile aynı maddenin 5. fıkrası hakkında davanın ehliyet yönünden reddine karar verildiği; davacı tarafın söz konusu müşterek Kurul kararının davanın esastan ve ehliyet yönünden reddine ilişkin kısımlarının bozulması için yaptığı başvuru üzerine Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca verilen 02/06/2021 gün ve E:2019/1295; K:2021/1125 sayılı kararla, temyize konu Kurul kararının davanın reddine ilişkin kısmının Yönetmeliğin 78. maddesinin 2. fıkrası yönünden değişik gerekçeyle diğer kısımları yönünden ise aynen onanmasına, anılan kararın davanın ehliyet yönünden reddine ilişkin kısmının ise bozulmasına ve bozulan kısım yönünden yeniden karar verilmek üzere dosyanın Danıştay Sekizinci Dairesine gönderilmesine karar verildiği anlaşılmıştır.
Bu durumda bakılan davada, Danıştay Sekizinci ve İkinci Daireleri Müşterek Kurulunun verdiği 12/11/2018 tarih ve E:2014/6589, K:2018/6778 sayılı kararın, davanın ehliyet yönünden reddine ilişkin kısmı dışındaki bölümü kesinleşmiş olduğundan, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca verilen karar gerekçesi de gözetilerek, dava konusu Yönetmeliğin daha önce Müşterek Kurulca iptal istemi ehliyet yönünden reddolunan 94. maddesinin 3. fıkrası, 164. maddesinin 1. fıkrasının (a) ve (l) bendi, 2. fıkrasının (ç) bendi ve 3. fıkrasının (k), (l), (n) bentleri ile aynı maddenin 5. fıkrası yönünden uyuşmazlığın incelemesine geçildi.
Anılan Yönetmeliğin 94. maddesinin 3. fıkrası, 164. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendi, 2. fıkrasının (ç) bendi ve 3. fıkrasının (k) bentleri -ilk kez 30/10/2013 tarihinde açılan- iş bu dava devam ederken 01.07.2015 tarih ve 29403 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Yönetmelikle değiştirilmiş olduğundan, belirtilen Yönetmelik hükümleri yönünden bakılan davanın konusuz kaldığı anlaşılmaktadır.
Söz konusu Yönetmeliğin okul öğrencilerine verilecek disiplin cezalarının düzenlendiği 164. maddesinin 1. fıkrasının (l) bendinde “Bilişim araçlarını amacı dışında kullanmak” kınama cezasını gerektiren fiil olarak; anılan maddenin 3. fıkrasının (l) bendinde “Siyasi partilere, bu partilere bağlı yan kuruluşlara, derneklere, sendikalara ve benzeri kuruluşlara üye olmak, üye kaydetmek, para toplamak ve bağışta bulunmaya zorlamak” ve aynı fıkranın (n) bendinde “İzin almadan okulla ilgili; bilgi vermek, basın toplantısı yapmak, bildiri yayınlamak ve dağıtmak, faaliyet tertip etmek veya bu kapsamdaki faaliyetlerde etkin rol almak” okul değiştirme cezasını gerektiren fiiller olarak sayılmıştır. Bahse konu davranış ve fiillerin okul ortamında ve öğrenciler tarafından işlendiği gözetilerek disiplin cezasına konu edilmesinde ve bu fiiller için öngörülmüş olan disiplin cezalarında hukuka ve üst normlara aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
İncelenen Yönetmeliğin 164. maddesinin 5. fıkrasında ise, “Yukarıda belirtilenlerin dışında ve disiplin cezası verilmesini gerektiren fiil ve hâllere nitelik ve ağırlıkları itibarıyla benzer eylemlerde bulunanlara suça uygun cezalar verilir.” kuralı yer almakta olup, söz konusu fıkra hükmünde de idari işleyişe, disiplin hukukuna ve üst normlara aykırılık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu Yönetmeliğin 94. maddesinin 3. fıkrası, 164. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendi, 2. fıkrasının (ç) bendi ve 3. fıkrasının (k) bentleri yönünden konusu kalmayan dava hakkında kısmen karar verilmesine yer olmadığı; 164. maddesinin 1. fıkrasının (l) bendi, 3. fıkrasının (l) ve (n) bendi ile 5. fıkrası yönünden ise davanın kısmen reddi gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Sekizinci ve İkinci Dairelerince verilen 12/11/2018 tarih ve E:2014/6589, K:2018/6778 sayılı kararın, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'nun 02/06/2021 tarih ve E:2019/1295, K:2021/1125 sayılı kararıyla; dava konusu Yönetmeliğin 94. maddesinin 3. fıkrası ile 164. maddesinin 1. fıkrasının (a) ve (l) bendi, 2. fıkrasının (ç) bendi ve 3. fıkrasının (k), (l), (n) bentleri ile aynı maddenin 5. fıkrası hakkında davanın ehliyet yönünden reddi yolunda verilen kısmının bozulmasına, diğer kısımlar yönünden onanmasına karar verildiği görüldüğünden, bozulan kısımlar yönünden, bozma kararına uyularak 2575 sayılı Yasaya 3619 sayılı Yasayla eklenen Ek 1 maddesi hükmü uyarınca birlikte yapılan toplantıda Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü.
İNCELEME VE GEREKÇE:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 'Temyiz' başlıklı 46. maddesinin 1. fıkrasında, Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının Danıştay'da temyiz edilebileceği; 2575 sayılı Danıştay Kanunu'nun 'İdari ve vergi dava daireleri kurullarının görevleri' başlıklı 38. maddesinde, İdari Dava Daireleri Kurulunca idari dava dairelerinden ilk derece mahkemesi olarak verilen kararların temyizen inceleneceği; 2577 sayılı Kanun'un 'Temyiz incelemesi üzerine verilecek kararlar' başlıklı 49. maddesinin 4. fıkrasında da, Danıştayın ilk derece mahkemesi olarak baktığı davaların temyizen incelenmesinde bu madde ile ısrar hariç 50. madde hükümlerinin kıyasen uygulanacağı kurala bağlanmıştır.
Yukarıda aktarılan mevzuat hükümleri uyarınca Danıştay Dava Dairelerinin ilk derece mahkemesi olarak verdiği kararların temyizen bozulması durumunda ısrar olanağı tanınmamıştır.
Bu nedenle, bozma kararı gözönünde bulundurularak, yeniden bir karar verilmesi gerekmektedir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
ESAS YÖNÜNDEN:
İlgili mevzuat:
Anayasa'nın 124. maddesinde; Cumhurbaşkanı, bakanlıklar ve kamu tüzelkişileri, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, yönetmelikler çıkarabilecekleri kuralı yer almıştır. Anayasanın aktarılan hükmü ve normlar hiyerarşisi bağlamında, bir yasa hükmüne dayalı olarak hazırlanan yönetmelikler ile yasa hükümlerine açıklık getirilmesi ve yasa hükümlerinin uygulamaya geçirilmesi amaçlanmaktadır.
10/07/2018 tarih ve 30474 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'nin "Milli Eğitim Bakanlığı" başlıklı onuncu bölümünde düzenlenen "Görevler" başlıklı 301. maddesinde; "Milli Eğitim Bakanlığının görev ve yetkileri şunlardır.
a) Okul öncesi, ilk ve orta öğretim çağındaki öğrencileri bedenî, zihnî, ahlakî, manevî, sosyal ve kültürel nitelikler yönünden geliştiren ve insan haklarına dayalı toplum yapısının ve küresel düzeyde rekabet gücüne sahip ekonomik sistemin gerektirdiği bilgi ve becerilerle donatarak geleceğe hazırlayan eğitim ve öğretim programlarını tasarlamak, uygulamak, güncellemek; öğretmen ve öğrencilerin eğitim ve öğretim hizmetlerini bu çerçevede yürütmek ve denetlemek,
b) Eğitim ve öğretimin her kademesi için ulusal politika ve stratejilerin belirlenmesi amacıyla gerekli çalışmaları yapmak, uygulamak, uygulanmasını izlemek ve denetlemek, ortaya çıkan yeni hizmet modellerine göre güncelleyerek geliştirmek,
c) Eğitim sistemini yeniliklere açık, dinamik, ekonomik ve toplumsal gelişimin gerekleriyle uyumlu biçimde güncel teknik ve modeller ışığında tasarlamak ve geliştirmek,
ç) Eğitime erişimi kolaylaştıran, her vatandaşın eğitim fırsat ve imkânlarından eşit derecede yararlanabilmesini teminat altına alan politika ve stratejilerin geliştirilmesi amacıyla çalışmalar yapmak, belirlenen politikaları uygulamak, uygulanmasını izlemek ve koordine etmek,
d) Kız öğrencilerin, engellilerin ve toplumun özel ilgi bekleyen diğer kesimlerinin eğitime katılımını yaygınlaştıracak politika ve stratejilerin geliştirilmesi amacıyla gerekli çalışmaları yapmak, belirlenen politikaları uygulamak ve uygulanmasını koordine etmek,
e) Özel yetenek sahibi kişilerin bu niteliklerini koruyucu ve geliştirici özel eğitim ve öğretim programlarını tasarlamak, uygulamak ve uygulanmasını koordine etmek,
f) Yükseköğretim kurumları dışındaki eğitim ve öğretim kurumlarını açmak, açılmasına izin vermek ve denetlemek,
g) Yurtdışında çalışan veya ikamet eden Türk vatandaşlarının eğitim ve öğretim alanındaki ihtiyaç ve sorunlarına yönelik çalışmaları ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği içinde yürütmek,
ğ) Yükseköğretim dışında kalan ve diğer kurum ve kuruluşlarca açılan örgün ve yaygın eğitim ve öğretim kurumlarının denklik derecelerini belirlemek, program ve düzenlemelerini hazırlamak,
h) Yükseköğretimin millî eğitim politikası bütünlüğü içinde yürütülmesini sağlamak için, 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu ile Bakanlığa verilmiş olan görev ve sorumlulukları yerine getirmek,
ı) Kanunlarla ve Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle verilen diğer görevleri yapmak." düzenlemesi yer almaktadır.
1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu'nun "Genel amaçlar" başlıklı 2. maddesinin 3. fıkrasında; "İlgi, istidat ve kabiliyetlerini geliştirerek gerekli bilgi, beceri, davranışlar ve birlikte iş görme alışkanlığı kazandırmak suretiyle hayata hazırlamak ve onların, kendilerini mutlu kılacak ve toplumun mutluluğuna katkıda bulunacak bir meslek sahibi olmalarını sağlamak" genel amaçlar arasında sayılmış olup; "Eğitim hakkı" başlıklı 7. maddesinde; "İlköğretim görmek her Türk vatandaşının hakkıdır. İlköğretim kurumlarından sonraki eğitim kurumlarından vatandaşlar ilgi, istidat ve kabiliyetleri ölçüsünde yararlanırlar." hükmüne yer verilmiştir.
Yine, 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu'nun "Orta öğretim" başlıklı bölümün altında yer alan "kapsam" başlıklı 26. maddesinde; " Ortaöğretim; ilköğretime dayalı dört yıllık zorunlu örgün veya yaygın öğrenim veren genel, mesleki ve teknik öğretim kurumları ile mesleki eğitim merkezlerinin tümünü kapsar. Bu okul ve kurumları bitirenlere, bitirdikleri programın özelliğine göre diploma verilir. Ancak mesleki eğitim merkezi öğrencilerinin diploma alabilmeleri için Millî Eğitim Bakanlığınca belirlenen fark derslerini tamamlaması zorunludur." hükmü, "Ortaöğretimden yararlanma hakkı" başlıklı 27. maddesinde; "İlköğretimini tamamlayan ve ortaöğretime girmeye hak kazanmış olan her öğrenci, ortaöğretime devam etmek ve ortaöğretim imkanlarından ilgi, istidat ve kabiliyetleri ölçüsünde yararlanmak hakkına sahiptir." "Amaç ve görevler" başlıklı 28. maddesinde ise; "Ortaöğretimin amaç ve görevleri, Milli Eğitimin genel amaçlarına ve temel ilkelerine uygun olarak;
1. Bütün öğrencilere ortaöğretim seviyesinde asgari ortak bir genel kültür vermek suretiyle onlara kişi ve toplum sorunlarını tanımak, çözüm yolları aramak ve yurdun iktisadi sosyal ve kültürel kalkınmasına katkıda bulunmak bilincini ve gücünü kazandırmak,
2. Öğrencileri, çeşitli program ve okullarla ilgi, istidat ve kabiliyetleri ölçüsünde ve doğrultusunda yüksek öğretime veya hem mesleğe hem de yüksek öğretime veya hayata ve iş alanlarına hazırlamaktır.
Bu görevler yerine getirilirken öğrencilerin istekleri ve kabiliyetleri ile toplum ihtiyaçları arasında denge sağlanır." düzenlemeleri yer almaktadır.
07/09/2013 tarih ve 28758 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Milli Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği'nin "Diğer personel" başlıklı 94. maddesinde; " (1) Okullarda;
a) Bakım, onarım ve uygulama sınıfları dahil alanlarıyla ilgili hizmetleri yürütmek, eğitim ve öğretim etkinliklerinde öğretmenlere yardımcı olmak üzere teknisyen,
b) Kütüphaneyle ilgili işleri yürütmek üzere kütüphane memuru,
c) Aracı bulunan okullarda şoför,
ç) Temizlik hizmetlerini yürütmek üzere hizmetli,
d) Bahçeyle ilgili görevleri yürütmek üzere bahçıvan,
e) Okulun ısınma işlerini yürütmek üzere kaloriferci,
f) Bina ve tesisler ile araç ve gerecin güvenliğini sağlamak üzere gece bekçisi, koruma memuru veya güvenlik görevlisi,
g) Ambar ve depoyla ilgili görevleri yürütmek üzere ambar memuru,
ğ) (Değişik bend: 05.09.2019 - 30879 s. R.G. Yön./39. md.) Okul sağlığı hizmetleri ve okul revirinin iş ve işlemlerini yürütmek üzere okul sağlığı hemşiresi,
h) Yemekhanesi bulunan okullarda yemek çıkarılmasına yönelik iş ve işlemleri yürütmek üzere aşçı,
ı) İhtiyaç duyulan diğer alanlarda personel çalıştırılabilir.
(2) Personelin görevleri, ilgili mevzuatı çerçevesinde okul müdürünce belirlenerek ilgililere yazılı olarak tebliğ edilir.
(3) Kadrolu personel dışında, ücretleri genel bütçe veya bütçe dışı kaynaklarca karşılanarak hizmet satın alma yoluyla çalıştırılacak personelin görevlerine ilişkin esas ve usuller sözleşmeyle belirlenir. " hükmü yer almaktadır.
Yine, anılan Yönetmeliğin "Disiplin cezasını gerektiren davranış ve fiiller" başlıklı 164. maddesinin 1. fıkrasında; okulu, okul eşyasını ve çevresini kirletmek ve bilişim araçlarını öğretmenler kurulunca belirlenen usul ve esaslara aykırı şekilde kullanmak kınama cezasını; aynı maddenin 2. fıkrasında; izinsiz gösteri, etkinlik ve toplantı düzenlemek, bu tür gösteri, etkinlik ve toplantılara katılmak okuldan kısa süreli uzaklaştırma cezasını; aynı maddenin 3. fıkrasında; Eğitim ve öğretim ortamında; siyasi ve ideolojik amaçlı eylem düzenlemek, başkalarını bu gibi eylemler düzenlemeye kışkırtmak, düzenlenmiş eylemlere katılmak, siyasi partilere, bu partilere bağlı yan kuruluşlara, derneklere, sendikalara ve benzeri kuruluşlara üye olmak, üye kaydetmek, para toplamak ve bağışta bulunmaya zorlamak, izin almadan okulla ilgili; bilgi vermek, basın toplantısı yapmak, bildiri yayınlamak ve dağıtmak, faaliyet tertip etmek veya bu kapsamdaki faaliyetlerde etkin rol almak okul değiştirme cezasını gerektiren fiil ve davranışlar arasında sayılmış olup; 5. fıkrada ise; belirtilenlerin dışında ve disiplin cezası verilmesini gerektiren fiil ve hallere nitelik ve ağırlıkları itibarıyla benzer eylemlerde bulunanlara suça uygun cezalar verileceği ifade edilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME
07/09/2013 tarih ve 28758 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Millî Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği'nin "Diğer personel" başlıklı 94. maddesinin 3. fıkrası yönünden yapılan inceleme:
Anayasanın "Eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevi" başlıklı 42. maddesinde yer alan "İlköğretim kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve Devlet okullarında parasızdır." hükmü gereği sekiz yıllık zorunlu eğitim sistemi uygulanmakta iken 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu'nun 26. maddesinde 30.03.2012 gün ve 6287 sayılı Kanun’un 10. maddesiyle bir değişiklik yapılmış ve "Ortaöğretim, ilköğretime dayalı, dört yıllık zorunlu, örgün veya yaygın öğrenim veren genel, mesleki ve teknik öğretim kurumlarının tümünü kapsar. Bu okulları bitirenlere ortaöğretim diploması verilir." hükmü getirilmiştir.
Anayasanın "Kamu hizmeti görevlileriyle ilgili hükümler" başlıklı 128. maddesinde ise, devletin, kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevlerin, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görüleceği, memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işlerinin kanunla düzenleneceği hükme bağlanmıştır.
5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu'nun 12. maddesinde; genel bütçe, Devlet tüzel kişiliğine dahil olan ve bu Kanuna ekli (I) sayılı cetvelde yer alan kamu idarelerinin bütçesi olarak tanımlanmış, genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri sayılan söz konusu cetvelin 14. sırasında Millî Eğitim Bakanlığı yer almıştır. Aynı Kanunun 40. maddesinde ise; herhangi bir gerçek veya tüzel kişi tarafından, kamu hizmetinin karşılığı olarak veya kamu hizmetleriyle ilişkilendirilerek bağış veya yardım toplanamayacağı, benzeri adlar altında tahsilat yapılamayacağı kuralı getirilmiştir.
07/09/2013 gün ve 28758 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Millî Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği'nin "Diğer personel" başlıklı 94. maddesi uyarınca, okullarda; bakım, onarım ve uygulama sınıfları dâhil alanlarıyla ilgili hizmetleri yürütmek, eğitim ve öğretim etkinliklerinde öğretmenlere yardımcı olmak üzere teknisyen, kütüphaneyle ilgili işleri yürütmek üzere kütüphane memuru, aracı bulunan okullarda şoför, temizlik hizmetlerini yürütmek üzere hizmetli, bahçeyle ilgili görevleri yürütmek üzere bahçıvan, okulun ısınma işlerini yürütmek üzere kaloriferci, bina ve tesisler ile araç ve gerecin güvenliğini sağlamak üzere gece bekçisi, koruma memuru veya güvenlik görevlisi, ambar ve depoyla ilgili görevleri yürütmek üzere ambar memuru, sağlık hizmetleri ve okul revirinin iş ve işlemlerini yürütmek üzere hemşire, yemekhanesi bulunan okullarda yemek çıkarılmasına yönelik iş ve işlemleri yürütmek üzere aşçı, ihtiyaç duyulan diğer alanlarda personel çalıştırılabileceği düzenlenmiştir.
Anılan Yönetmeliğin "Diğer personel" başlıklı 94. maddesinin 3. fıkrasında; "Kadrolu personel dışında, ücretleri genel bütçe veya bütçe dışı kaynaklarca karşılanarak hizmet satın alma yoluyla çalıştırılacak personelin görevlerine ilişkin esas ve usuller sözleşmeyle belirlenir." düzenlemesine yer verilmiş olup; 01/07/2015 tarih ve sayılı 29403 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Milli Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliğinden Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 21. maddesiyle değişiklik yapılarak hizmet satın alma yoluyla çalıştırılacak personelin görevlerine ilişkin esas ve usullerin sözleşmeyle belirleneceği hüküm altına alınmıştır.
Yukarıda aktarılan yasal ve Anayasal düzenlemelerin birlikte değerlendirilmesinden, genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri arasında bulunan Milli Eğitim Bakanlığınca yürütülen ortaöğretim hizmetinin zorunlu ve parasız olduğu, herhangi bir gerçek veya tüzel kişi tarafından, kamu hizmeti olduğu konusunda tereddüt bulunmayan bu hizmetin karşılığı olarak veya kamu hizmetleriyle ilişkilendirilerek bağış veya yardım toplanamayacağı, benzeri adlar altında tahsilat yapılamayacağı sonucuna ulaşılmaktadır.
Dava konusu Yönetmeliğin 94. maddesinin 3. fıkrası ise, kamu hizmetinin bir kısmının hizmet satın alma yoluyla sözleşme ile çalıştırılacak personel eliyle gördürülebileceğini ve bunların ücretlerinin genel bütçe veya bütçe dışı kaynaklarca karşılanabileceğini düzenlemiş olup, bu durum okullarda kadrolu personelin yetersiz kaldığı ve genel bütçe ile sözleşmeli personel için yeterli ödenek ayrılmadığı hallerde velilerden eğitim hizmetinin karşılığı olarak veya bu hizmetlerle ilişkilendirilerek bağış veya yardım toplanmasına neden olabilecektir.
Bu itibarla, Milli Eğitim Bakanlığına bağlı olarak faaliyette bulunan ve kamu hizmeti gören ortaöğretim kurumlarında kadrolu personel dışında, hizmet satın alma yoluyla sözleşme ile çalıştırılacak personelin ücretlerinin, "genel bütçe" dışında, içeriği, kapsamı, dayanağı ve elde edilme yöntemi belli olmayan "bütçe dışı kaynaklarca" karşılanmasının öngörülmesinde, hukuki isabet görülmemiştir.
07/09/2013 tarih ve 28758 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Millî Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği'nin "Disiplin cezasını gerektiren davranış ve fiiller" başlıklı 164. maddesinin 2. fıkrasının (ç) bendi yönünden yapılan inceleme:
07/09/2013 günlü, 28758 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Milli Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği'nin, 01/07/2015 günlü, 29403 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Yönetmelikle değişik 164. maddesinin ikinci fıkrasının (ç) bendinde, "İzinsiz gösteri, etkinlik ve toplantı düzenlemek, bu tür gösteri, etkinlik ve toplantılara katılmak" fiili "okuldan 1-5 gün arasında kısa süreli uzaklaştırma" cezasını gerektiren fiil ve davranışlar arasında sayılmıştır.
Aynı Yönetmeliğin 164. maddesinin ikinci fıkrasının (i) bendinde, "Okul binası, eklenti ve donanımlarına, arkadaşlarının araç-gerecine siyasi, ideolojik veya müstehcen amaçlı yazılar yazmak, resim veya semboller çizmek" fiili, okuldan 1-5 gün arasında kısa süreli uzaklaştırma cezasını gerektiren fiil ve davranışlar arasında; aynı maddenin üçüncü fıkrasının (h) bendinde, "Eğitim ve öğretim ortamına yaralayıcı, öldürücü silah ve patlayıcı madde ile her türlü aletleri getirmek veya bunları bulundurmak" ve (k) bendinde, "Eğitim ve öğretim ortamında; siyasi ve ideolojik amaçlı eylem düzenlemek, başkalarını bu gibi eylemler düzenlemeye kışkırtmak, düzenlenmiş eylemlere katılmak" fiilleri ise, okul değiştirme cezasını gerektiren fiil ve davranışlar arasında yer almaktadır.
Davacı tarafından, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının Anayasal bir hak olduğu ve ancak milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın, genel ahlakın ve başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve kanunla sınırlanabileceği iddia edilmiş; davalı idare tarafından ise, izinsiz gösteri, etkinlik ve toplantıya dair disiplin hükmünün okul sınırları içindeki davranışlara ilişkin olduğu, eğitim ve öğretim kurumlarında sadece eğitim, öğretim, araştırma ve inceleme ile ilgili faaliyetlerin yürütüleceği ve bu faaliyetlerin her ne suretle olursa olsun engellenemeyeceğine ilişkin Anayasal hükme rağmen okul sınırları içinde izinsiz olarak yapılacak gösteri ve toplantıların eğitim öğretim faaliyetlerini sekteye uğratacağı ve Anayasal hak olan eğitim ve öğrenim hakkının kullanımını engelleyeceği, iznin amacının okul içinde yapılacak toplantı ve gösteri nedeniyle eğitim-öğretim faaliyetlerinin aksamaması için idarenin gerekli tedbirleri almasına imkan sağlamak olduğu savunulmuştur.
Yönetmeliğin yukarıda belirtilen diğer disiplin hükümlerinden de görüleceği üzere, okul dışında gerçekleştirilen fiil ve davranışların disiplin cezasına konu edilemeyeceğinin, ilgili hükümlere "okul binası, eklenti ve donanımları" veya "eğitim ve öğretim ortamı" gibi ifadeler konulmak suretiyle güvence altına alındığı, ancak davaya konu kuralda, okul sınırları dışında izinsiz gösteri, etkinlik ve toplantı düzenlemenin ve bu tür gösteri, etkinlik ve toplantılara katılmanın disiplin yaptırımı ile karşılaşmayacağının düzenleme altına alınmadığı görülmektedir.
Hukuki güvenlik ile belirlilik ilkeleri, hukuk devletinin önkoşullarındandır. Kişilerin hukuki güvenliğini sağlamayı amaçlayan hukuki güvenlik ilkesi, hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde Devlete güven duyabilmesini, Devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar. Belirlilik ilkesi ise yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olmasını, ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesini ifade etmektedir.
Her ne kadar, davalı idarece, izinsiz gösteri, etkinlik ve toplantıya dair disiplin hükmünün okul sınırları içindeki davranışlara ilişkin olduğu belirtilmekte ise de, bu husus düzenlemede açık bir şekilde belirtilmediğinden, maddenin uygulayıcısı konumunda bulunan idareler tarafından okul dışında gerçekleştirilen fiil ve davranışların da soruşturulmasına ve disiplin cezası uygulanmasına sebebiyet verebilecektir.
Bu durumda, dava konusu bu hüküm yukarıda ifade edilen hukuki güvenlik ve belirlilik ilkelerine aykırılık teşkil etmektedir.
Nitekim; Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'nun 08/06/2016 tarih ve YD İtiraz No: 2016/320 sayılı kararı da bu yöndendir.
07/09/2013 tarih ve 28758 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Millî Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği'nin "Disiplin cezasını gerektiren davranış ve fiiller" başlıklı 164. maddesinin 1. fıkrasının (a) ve (l) bendi, 2. fıkrasının (ç) bendi ve 3. fıkrasının (k), (l), (n) bentleri ile aynı maddenin 5. fıkrası yönünden yapılan inceleme:
Yönetmeliğin "Disiplin cezasını gerektiren davranış ve fiiller" başlıklı 164. maddesinin 1. fıkrasında; okulu, okul eşyasını ve çevresini kirletmek ve bilişim araçlarını öğretmenler kurulunca belirlenen usul ve esaslara aykırı şekilde kullanmak kınama cezasını; aynı maddenin 3. fıkrasında; eğitim ve öğretim ortamında; siyasi ve ideolojik amaçlı eylem düzenlemek, başkalarını bu gibi eylemler düzenlemeye kışkırtmak, düzenlenmiş eylemlere katılmak, siyasi partilere, bu partilere bağlı yan kuruluşlara, derneklere, sendikalara ve benzeri kuruluşlara üye olmak, üye kaydetmek, para toplamak ve bağışta bulunmaya zorlamak, izin almadan okulla ilgili; bilgi vermek, basın toplantısı yapmak, bildiri yayınlamak ve dağıtmak, faaliyet tertip etmek veya bu kapsamdaki faaliyetlerde etkin rol almak okul değiştirme cezasını gerektiren fiil ve davranışlar arasında sayılmış olup; 5. fıkrada ise; belirtilenlerin dışında ve disiplin cezası verilmesini gerektiren fiil ve hallere nitelik ve ağırlıkları itibarıyla benzer eylemlerde bulunanlara suça uygun cezalar verileceği ifade edilmiştir.
Anayasa'nın, dava konusu Yönetmeliğin yayımlandığı tarih itibariyle yürürlükte bulunan 124. maddesinde; Başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzelkişileri, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, yönetmelikler çıkarabilecekleri kuralı yer almıştır. Anayasanın aktarılan hükmü ve normlar hiyerarşisi bağlamında, bir yasa hükmüne dayalı olarak hazırlanan yönetmelikler ile yasa hükümlerine açıklık getirilmesi ve yasa hükümlerinin uygulamaya geçirilmesi amaçlanır.
Kanun koyucu tarafından idareye tanınan düzenleme yetkisinin başta kamu yararı olmak üzere hizmet gereklerine, hukuk devleti, hukuk güvenliği ve kazanılmış haklara riayet ilkelerine uygun olarak kullanılması gerekmektedir.
Kamu yararı kavramı, tüm devlet organlarının işlem ve eylemlerinin genel nitelikteki amacını ve aynı zamanda nedenini oluşturmakta, çeşitli hak ve özgürlükler açısından bir sınırlama nedeni niteliği de taşımakta olup, bu kavram genel bir ifadeyle bireysel, özel çıkarlardan ayrı ve bunlara üstün olan toplumsal yararı ifade etmektedir.
Anayasa Mahkemesi'nin 24/11/2021 tarih ve 31669 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 14/09/2021 tarih ve 2018/20182 Numaralı Ahmet Batur Başvurusu kararında, öğrenci disiplin hükümlerine ilişkin olarak; "Eğitim çok özel bir kamu hizmeti olarak sadece doğrudan faydaları olan bir hizmet değil geniş sosyal fonksiyonları da olan bir hizmettir. Demokratik bir toplumda insan haklarının sağlamlaşması ve devamı için eğitim hakkı vazgeçilmezdir.(Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri, § 66) Taşıdığı öneme karşın eğitim hakkı belirli bir zamanda mevcut bulunan eğitim kurumlarına erişimi koruma altına almaktadır. Bu sebeple bireylere belirli tipte veya seviyede eğitimin kurulmasını yahut desteklenmesini talep etme hakkı bahşetmez. Bununla birlikte mevcut veya hâlihazırda desteklenen eğitim kurumlarına etkili bir şekilde erişimi sağlama eğitim hakkının koruması altındadır. Eğitim kurumunun azami verimlilikle çalışabilmesi için kurumun insicamının bozulmaması veya bozulma tehlikesinin doğmaması elzemdir. Bu amaçla eğitim ve öğretimin sunulduğu kurumlar olan okullarda düzenin sağlanması ve eğitimin en verimli şekilde aktarılması için eğitimin alıcısı durumunda olan öğrencilere yönelik öngörülen disiplin kurallarıyla öğrencilerin eğitim hakkı da dâhil olmak üzere birtakım temel hak ve özgürlüklerine karşı sınırlamalar getirilebilir. Bununla beraber öğrencilerin temel hak ve özgürlüklerine yönelik bu sınırlamaların demokratik toplum düzeni için gerekli nitelikte ve ölçülü olması beklenmektedir. Anayasa Mahkemesi demokratik toplum düzeninin gerekleri ifadesinden ne anlaşılması gerektiğini daha önce pek çok kez açıklamıştır (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, § 51; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, § 68; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 51). Buna göre temel hak ve özgürlükleri sınırlayan tedbir, toplumsal bir ihtiyacı karşılamalı ve başvurulabilecek en son çare niteliğinde olmalıdır. Bu koşulları taşımayan bir tedbir, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun bir tedbir olarak değerlendirilemez." değerlendirmelerine yer verildiği görülmektedir.
Yukarıda da ifade edildiği üzere; eğitim kurumunun azami verimlilikle çalışabilmesi, kurumun insicamının bozulmaması veya bozulma tehlikesinin doğmaması, öğrencilerin ve eğitim kurumunda görev yapan personelin can ve mal güvenliğinin sağlanması, devletin görev ve yetki alanında bulunan ve temel kamu hizmetleri arasında sayılan eğitim hakkının sunumu, sağlanması ve korunması, eğitim ve öğretimin sunulduğu kurumlar olan okullarda düzenin sağlanması ve eğitimin en verimli şekilde aktarılması için öğrencilere yönelik disiplin kuralları öngörülmesi hukuk devleti ilkesinin bir yansıması niteliğindedir.
Zira, hukuk devleti ve belirlilik ilkelerinin bir gereği de; ilgilisine, önceden, sınırları, kapsamı ve içeriği belirlenmiş kuralların bildirilmesi, kuralların ihlali neticesinde uygulanacak yaptırımların neler olduğu ve kural ihlali neticesinde nasıl hukuki sonuçlar oluşabileceğine ilişkin olarak açık, anlaşılır ve şeffaf bilgilendirmenin paylaşılmasıdır.
Dolayısıyla; idareye tanınan düzenleme yetkisinin başta kamu yararı olmak üzere hizmet gereklerine, hukuk devleti, hukuk güvenliği, ölçülülük ve orantılılık ilkeleri dikkate alınarak, bireysel yarar ile kamu yararı arasında dengenin gözetilmesi amaçlanmalıdır.
Bu bağlamda; yukarıda yer alan dava konusu düzenlemelere yönelik davacı Sendikaca, düzenlemelerin bilimsellikten ve nesnellikten uzak ve abartılı olduğu iddia edilmekte ise de; düzenlemeler ile eğitim öğretim faaliyetleri çerçevesinde öğrenci güvenliğinin sağlanması ve sağlıklı bir çevrede eğitim öğretim faaliyetlerinin sunulması, eğitim öğretim hizmetinden etkili ve verimli bir şekilde yararlanmanın sağlanmasının amaçlandığı anlaşılmakta olup; düzenlemelerde kamu yararı ve hizmet gereklerine aykırılık bulunmamaktadır.
Öte yandan; dava konusu Yönetmeliğin 164. maddesinin 5. fıkrasının, Yönetmelikte belirtilenlerin dışında ve disiplin cezası verilmesini gerektiren fiil ve hallere nitelik ve ağırlıkları itibarıyla benzer eylemlerde bulunanlara suça uygun cezalar verileceği kuralı benimsenmiş olup; hayatın olağan akışı içerisinde gelişen ve değişen koşullar, teknolojide yaşanan hızlı gelişmeler ve çeşitlenen toplum ihtiyaçları dikkate alındığında Yönetmelikte disiplin cezası gerektiren fiil ve davranışlar bağlamında öngörülemeyen durumlarla karşılaşılması halinde uygulanacak kuralın belirlenmesi niteliği haiz olup; bu haliyle düzenlemede hukuka ve mevzuata aykırılık bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
07/09/2013 tarih ve 28758 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Millî Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği'nin;
1. "Diğer personel" başlıklı 94. maddesinin 3. Fıkrası yönünden oybirliği ile İPTALİNE,
2. 164. Maddesinin 2. fıkrasının (ç) bendi yönünden oybirliği ile İPTALİNE,
3. 164. maddesinin 1. fıkrasının (a) ve (l) bendi, 2. fıkrasının (ç) bendi ve 3. fıkrasının (k), (l) bentleri ile aynı maddenin 5. fıkrası yönünden oybirliği; 3. fıkranın (n) bendi yönünden oyçokluğu ile REDDİNE,
4. Dava sonuç itibariyle kısmen ret kısmen iptal kısmen karar verilmesine yer olmadığı şeklinde sonuçlandığından ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam ...TL yargılama giderinin haklılık oranına göre 1/2 tutarı olan ...T'Lnin davacı üzerinde bırakılmasına; kalan 1/2 tutarı olan ...TLnin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine,
5. Taraflara ilk aşamada karşılıklı olarak vekalet ücretinin hükmedildiği anlaşıldığından bu aşamada vekalet ücreti verilmemesine,
6. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 17/05/2022 tarihinde karar verildi.
KARŞI OY :
(X)- 07/09/2013 gün ve 28758 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Millî Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği'nin "Disiplin cezasını gerektiren davranış ve fiiller" başlıklı 164. maddesinin 3. fıkrasının (n) bendinde; izin almadan okulla ilgili; bilgi vermek, basın toplantısı yapmak, bildiri yayınlamak ve dağıtmak, faaliyet tertip etmek veya bu kapsamdaki faaliyetlerde etkin rol almak fiili, öğrencinin yerleşim yeri öncelikli olmak üzere, aynı tür veya derecedeki başka bir okula naklinin yapılması olarak ifade edilen "okul değiştirme cezasını" gerektiren fiil ve davranışlar kapsamında sayılmıştır.
Anayasa'nın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyetinin bir hukuk devleti olduğunun belirtildiği, Anayasa Mahkemesi kararlarında hukuk devletinin, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, hukuk güvenliğini gerçekleştiren, Anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve kanunlarla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlet olarak tanımlanmıştır.
Hukuk devleti ilkesinin, yürütme organının faaliyetlerinin yönetilenlerce belli ölçüde öngörülebilir olmasını, herkesin bağlı olacağı hukuk kurallarını önceden bilmesini, ekonomik ve sosyal yaşamlarındaki tutum ve davranışlarını buna göre düzene sokabilmesini gerektirir. Zira hukuk devletinin gereği olan belirlilik ve hukukî güvenlik ilkesinin, idarenin keyfi hareket etmesini engellediği gibi bunu gerçekleştirmenin başlıca yolunun ise kural konulmasını gerektiren durumlarda bunların genel, soyut, anlaşılabilir ve sınırlarının belirli olmasını sağlamaktır.
Kanun koyucunun, düzenleyeceği konularda genel prensipleri belirler ve bunun uygulamasını yürütmeye, başka bir ifadeyle idareye bırakır. Bu durum, aslî düzenleme yetkisinin yasama organına ait olmasının doğal bir sonucudur. Ayrıntıların düzenlenmesinin idareye bırakılması, temel esaslarının ve çerçevesinin yasayla belirlenmesi koşuluyla, hukukî güvenlik ve belirlilik ilkelerine ters düşmez, ancak; bu gibi durumlarda da, idarenin yasayla belirlenen takdir yetkisi doğrultusunda ve yasalara aykırı olmamak suretiyle yapacağı düzenlemelerin kapsam ve sınırlarını açık bir şekilde ortaya koymak suretiyle yasanın uygulanmasını sağlaması gerekir. Aksi takdirde, yönetmelik çıkarılması ile gözetilen faydanın yerine getirildiğinden söz etmek mümkün olmayıp; ayrıca hukukî güvenlik ve düzenli idare ilkelerinin ihlâlinin söz konusu olabileceği açıktır.
Dava konusu düzenleme uyarınca, Yönetmeliğe tabi okullarda eğitim gören öğrencilerin, izin almadan okulla ilgili bilgi vermek, basın toplantısı yapmak, bildiri yayınlamak ve dağıtmak, faaliyet tertip etmek veya bu kapsamdaki faaliyetlerde etkin rol almak şeklinde ifade edilen ve disiplin suçu oluşturan fiil ve davranışlarda bulunmaları halinde; öğrencilere okul değiştirme cezası uygulanacak olup; düzenlemede yer alan "bilgi vermek" ibaresinin açık ve öngörülebilir olmadığı, düzenlemede, verilen bilginin niteliği, içeriği, önemi, kapsadığı alanın sınırı vb. ilgili herhangi bir çerçeve sınır çizilmeksizin çok genel bir ifadeye yer verildiği, düzenlemenin bu haliyle, açık ve ölçülü olmadığı, "belirlilik ve öngörülebilirlik ilkelerine" aykırı olduğu ve iptali gerektiği oyuyla aksi yöndeki çoğunluk kararına katılmıyorum.
KARŞI OY :
(XX)- Dava, 07/09/2013 gün ve 28758 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Millî Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği'nin "Disiplin cezasını gerektiren davranış ve fiiller" başlıklı 164. maddesinin (n) bendinin iptali istemiyle açılmıştır.
2709 sayılı Türkiye Cuhuriyeti Anayasası'nın 125. maddesinin 4. fıkrasında, "Yargı yetkisi, idarî eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlı olup, hiçbir surette yerindelik denetimi şeklinde kullanılamaz. Yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak, idari eylem ve işlem niteliğinde veya takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı verilemez." ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinin 2. fıkrasında, "İdari yargı yetkisi, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır. İdari mahkemeler; yerindelik denetimi yapamazlar, yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak, idari eylem ve işlem niteliğinde veya idarenin takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı veremezler." kuralı yer almıştır.
Anayasa'nın 125. maddesinin 4. fıkrasının ilk cümlesinde yer aldığı ve 2577 sayılı Kanun'un 2. maddesinde de açıkça ifade edildiği gibi idari işlemler üzerindeki yargısal denetim bu işlemlerin hukuka uygunluğunun saptanmasıyla sınırlıdır. İdarenin takdir yetkisinin denetimine yargı organları yönünden getirilen ve idari işlemlerin yalnızca hukuka uygunluk açısından denetlenebilecekleri biçiminde ifade edilen kural aynı zamanda idarenin takdir yetkisinin kullanılmasında uyması gereken sınırları da koymuş olmaktadır.
Başka bir anlatımla, idarelerin belirli bir kamu hizmetinin etkili ve verimli bir biçimde yürütülmesi, kamu yararının daha somut bir biçimde ortaya konulması için birden çok seçenekten birisini tercihte takdir yetkisiyle donatıldıkları durumda idari yargı organlarının bu yetkisini hukuka uygun olarak kullandığının saptanması koşuluyla idareyi bu seçeneklerden birisini tercihe zorlayacak ya da belli bir yönde işlem veya eylem tesisine zorunlu kılacak biçimde yargı kararı vermeleri Anayasa ve Kanun'un yukarıda belirtilen ilkeleriyle bağdaştırılamaz.
Ancak; idarelere, yaptıkları düzenlemelerde takdir yetkisi tanınmakla birlikte, bu yetkinin sınırsız kullanımı da söz konusu değildir. İdareler; eşitlik, kamu yararı, hizmet gerekleri, hak ve nesafet ilkelerine göre takdir yetkisini kullanmakla yükümlüdürler.
Kamu yararı kavramı, tüm devlet organlarının işlem ve eylemlerinin genel nitelikteki amacını ve aynı zamanda nedenini oluşturmakta, çeşitli hak ve özgürlükler açısından bir sınırlama nedeni niteliği de taşımakta olup bu kavram genel bir ifadeyle bireysel, özel çıkarlardan ayrı ve bunlara üstün olan toplumsal yararı ifade etmektedir.
Dava konusu düzenlemede, izin almadan okulla ilgili; bilgi vermek, basın toplantısı yapmak, bildiri yayınlamak ve dağıtmak, faaliyet tertip etmek veya bu kapsamdaki faaliyetlerde etkin rol almak, yerleşim yeri öncelikli olmak üzere, aynı tür veya derecedeki başka bir okula naklinin yapılması olarak ifade edilen "okul değiştirme cezası" gerektiren fiil ve davranış olarak ifade edilmiştir.
Burada; idarenin, eğitim öğretim faaliyetlerinin asliliği ve sürekliliği çerçevesinde, gerekli gördüğü alanlarda -temel hak ve hürriyetlerin özüne dokunacak şekilde orantısız olmamak kaydıyla- düzenleme yapmak konusunda takdir yetkisinin bulunduğu açık olmakla birlikte; dava konusu düzenlemenin lafzında ifade bulan ve izinsiz yapılması halinde disiplin suçu oluşturacak "izin almadan okulla ilgili; bilgi vermek, basın toplantısı yapmak, bildiri yayınlamak ve dağıtmak, faaliyet tertip etmek veya bu kapsamdaki faaliyetlerde etkin rol almak," fiillerinin hangi amaç ve nitelikte gerçekleşmesi halinde disiplin suçu oluşturacağının düzenlenmemiş olduğu görülmektedir.
Bu itibarla; düzenlemenin sınırlarının belirsiz olduğu, hukuki belirlilikten uzak bu haliyle dava konusu düzenlemenin suistimallere açık olduğu kanaatine ulaşıldığından dava konusu düzenlemenin iptal edilmesi gerektiği görüşüyle aksi yöndeki çoğunluk kararına katılmıyorum.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.
