Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2012/9-1686
Karar No: 2013/1374
Karar Tarihi: 18.09.2013

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2012/9-1686 Esas 2013/1374 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2012/9-1686 E.  ,  2013/1374 K.
  • KISA KARARDA HÜKÜM FIKRASI OLUŞTURULMAMASI
  • İŞCİLİK ALACAKLARI
  • HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU (HMK) (6100) Madde 321
  • HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU (HMK) (6100) Madde 298
  • HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU (HMK) (6100) Madde 297
  • HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU (HMK) (6100) Madde 294

"İçtihat Metni"

Taraflar arasındaki “işçilik alacakları” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 14.İş Mahkemesi"nce davanın kısmen kabul ve kısmen reddine dair verilen 30.11.2011 gün ve E:2009/103, K:2011/1062 sayılı kararın incelenmesi davacı Kudret Ö. vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 9.Hukuk Dairesi"nin 27.03.2012 gün ve 2012/12045-2012/10187 sayılı ilamı ile;

(...A) Davacı İsteminin Özeti:

Davacı, iş sözleşmesinin davalı işveren tarafından haksız olarak feshedildiğini iddia ederek kıdem ve ihbar tazminatları ile ulusal bayram genel tatil ücreti alacaklarının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

B) Davalı Cevabının Özeti:

Davalı, davanın reddini istemiştir.

C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:

Mahkemece, 30.11.2011 tarihli oturumda “davanın kısmen kabul kısmen reddine, davacı tarafın UBGT ücreti talebinin kabulüne, diğer taleplerinin reddine” şeklinde  kısa karar tefhim edilmiş,

gerekçeli kararda da davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

D) Temyiz:

Kararı davacı Vekili temyiz etmiştir.

E) Gerekçe:

Mahkemece yapılan yargılama sonunda 30.11.2012 tarihli son duruşmada kısa karar   “davanın kısmen kabul kısmen reddine, davacı tarafın UBGT ücreti talebinin kabulüne, diğer taleplerinin reddine” şeklinde açıklanmıştır.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297 nci maddesi uyarınca, mahkeme kararlarının;

a) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini,

b) Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini,

c) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri,

ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini,

d) Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını,

e) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi,

içermesi, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi zorunludur.

Basit yargılama usulüne tabi yargılamalara ilişkin olarak 6100 sayılı HMK.nun “Hüküm” başlıklı 321. maddesinde aynen;

“Hüküm

MADDE 321- (1) Tahkikatın tamamlanmasından sonra, mahkeme tarafların son beyanlarını alır ve yargılamanın sona erdiğini bildirerek kararını tefhim eder. Taraflara beyanda bulunabilmeleri için ayrıca süre verilmez.

(2) Kararın tefhimi, mahkemece hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklanması ile gerçekleşir. Ancak zorunlu hâllerde, hâkim bu durumun sebebini de tutanağa geçirmek suretiyle, sadece hüküm özetini tutanağa yazdırarak kararı tefhim edebilir. Bu durumda gerekçeli kararın en geç bir ay içinde yazılarak tebliğe çıkartılması gerekir.” hükmü  düzenlenmiştir.

321. maddedeki “hükme ilişkin tüm hususlar” dan kastedilen HMK.nun 297. maddesindeki  unsurlardır. Madde gerekçesinde tefhimin hüküm özetinin yazdırılması olduğu açıklanmıştır.

Bu nedenlerle basit yargılamada da tefhim edilecek hüküm HMK.nun 297/2. maddesindeki unsurları taşımakla birlikte HMK.nun 321. maddesi uyarınca gerekçeli olmak zorundadır. Ancak Mahkemelerin iş yoğunluğu ve buna bağlı olarak duruşma dosyalarının çokluğu nedeni ile gerekçenin duruşmada yazdırılamaması halinde gerekçeli kararın en geç bir ay içinde yazılarak tebliğe çıkartılması gerekir.

Bu yasal şekil yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, hükmün infazında zorluklara ve tereddütlere, yargılamanın ve davaların gereksiz yere uzamasına, davanın tarafı bulunan kişi ve kurumların mağduriyetlerine sebebiyet verecek ve kamu düzeni ve barışını olumsuz yönde etkileyecektir (Hukuk Genel Kurulu - 2007/14-778 E, 2007/611 K, Dairemizin 01.04.2008 gün ve 2007/38353 Esas, 2008/7142 Karar sayılı ilamı).

Halen yürürlükte olan 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 8 inci maddesine göre, iş mahkemelerince verilen nihaî kararlara karşı kanun yoluna başvurma süresi, karar yüze karşı verilmişse nihaî kararın taraflara tefhimi, yokluklarında verilmiş ise tebliği tarihinden itibaren sekiz gündür.

Taraflar hükmün tefhiminin HMK.nun 297/2. maddesinde sayılan unsurları taşımaması halinde hak ve borçlarını bilemeyeceklerinden temyiz süresini kaçırmamak, hak kaybına uğramamak için kararı gereksiz yere temyiz etmek zorunda kaldıkları bir gerçektir.

Bu nedenlerle hükmün tefhimi sırasında HMK.nun 297/2. maddesinde belirtildiği üzere “taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.

Somut olayda, davacının birden fazla talebi olduğu halde hüküm “davanın kısmen kabul kısmen reddine, davacı tarafın UBGT ücreti talebinin kabulüne, diğer taleplerinin reddine” denilerek açıklanmıştır.

Bu şekilde kurulan ve açıklanan hükümde taraflara yüklenen hak ve borçların açık ve şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde belirtilmediği ortadadır.

Açıklanan hüküm sonucunda davacının hangi taleplerinin reddedildiği, yargılama giderlerinin (masraf ve vekalet ücretleri) ne şekilde hüküm altına alındığı, kanun yoluna başvurma  süresinin ne kadar olduğu  Yasanın emredici hükmüne rağmen açıkça belirtilmemiştir.

6100 sayılı HMK.nun 298/2. maddesine göre “ Gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz.”

Yukarıda belirtildiği üzere duruşmada açıklanan hüküm sonucu ile gerekçeli kararın hüküm sonucunun da aynı olduğu söylenemez.

Bu nedenlerle 6100 sayılı yasanın 297, 298/2 ve 321. maddelerinde belirtilen zorunlu unsurların hiç birisini taşımadığı anlaşılan hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir....)

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece, önceki kararda direnilmiştir.                                                    

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulu"nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, işçilik alacaklarının tahsili istemine ilişkindir.

Mahkemece, bozma öncesi yapılan yargılamanın bitirildiği 30.11.2011 günlü oturumda kısa kararda; “Davanın kısmen kabul kısmen reddine, davacı tarafın UBGT ücreti talebinin kabulüne, diğer taleplerin reddine” şeklinde hüküm oluşturulmuş, gerekçeli kararın hüküm fıkrasında ise, davanın kısmen ve kabul kısmen reddine karar verilmekle birlikte bu kez taraflara yüklenen hak ve borçların neler olduğu açık ve tereddüde meydan vermeyecek biçimde ayrıntılı olarak belirtilmiş, ayrıca yargılama harç ve giderleri de hüküm altına alınmıştır.

Karar davacı vekilinin temyizi üzerine, Özel Daire"ce yukarıda yazılı gerekçelerle bozulmuş; yerel mahkemece, önceki kararda direnilmiştir.

Hükmü temyize, davacı vekili getirmiştir.

Hukuk Genel Kurulu"nda işin esasının incelenmesine geçilmeden önce önsorun olarak davacı vekilinin direnmeyi temyizinin yasal süresinde olup olmadığı değerlendirilmiştir.

Önsorun oluşturan maddi olgu şöyledir:

Direnmeye ilişkin kısa karar taraf vekillerinin yüzlerine karşı 10.07.2012 tarihinde tefhim edilmiş; davacı vekili, süre tutum dilekçesi olarak nitelendirdiği 17.07.2012 havale tarihli dilekçesinde “Kararın bozulması istemiyle temyiz edeceğimizden gerekçeli kararın yazılana kadar temyiz hakkımızın saklı tutulmasını” talep etmiş, ayrıca 17.07.2012 tarihinde de temyiz harçlarını yatırmıştır.

Direnmeye ilişkin gerekçeli karar, davacı vekiline 26.09.2012 tarihinde tebliğ edilmiş, gerekçeli temyiz dilekçesi yasal sekiz (8) günlük süre geçtikten sonra 08.10.2012 tarihinde ibraz edilmiştir.

Şu hale göre, süre tutum dilekçesi adı altında ibraz edilen ve hiçbir temyiz gerekçesi içermeyen dilekçenin temyiz dilekçesi olarak kabul edilip edilemeyeceği, gerekçeli temyiz dilekçesinin de kararın tebliğ tarihi gözetildiğinde süresi içerisinde ibraz edilmediği anlaşıldığına göre, direnme kararının yasal süresi içerisinde temyiz edilip edilmediği tartışılmış; sonuçta süre tutum dilekçesinde kararın temyiz edileceğinin belirtilmesi ve süresinde temyiz harçlarının da yatırılmış olması dikkate alındığında, davacı vekilinin temyizinin yasal süresi içerisinde olduğu oybirliğiyle kabul edilip, önsorun da böylelikle aşılarak işin esasının incelenmesine geçilmiştir.

İşin esasına gelince;

Uyuşmazlık; yerel mahkemece bozma öncesi oluşturulan kısa karar ile gerekçeli kararın hüküm fıkraları arasında çelişki olup olmadığı; dolayısıyla kısa kararın hüküm fıkrasının 6100 sayılı HMK"nun 297, 298/2 ve 321.maddesi hükümlerine uygun olarak oluşturulup oluşturulmadığı, noktasında toplanmaktadır.

Hemen belirtilmelidir ki, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)"nun 294. maddesinin 3. fıkrasında “hükmün tefhimi herhalde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur” hükmüne yer verilmiştir.  Ayrıca mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı HMK"nun 297. maddesinde belirtilmiştir. Buna göre, hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait her hangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir.

Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denebilir ki, dava içinden davalar doğar ve hükmün hedefine ulaşması engellenir. Kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz.

Nitekim, Yargıtay"ın yerleşmiş görüşü de bu yöndedir (Hukuk Genel Kurulu"nun 19.6.1991 gün 323/391 sayılı;10.9.1991 gün 281-415  sayılı; 25.9.1991 gün 355-440 sayılı; 05.12.2007 gün ve 2007/3-981/936 sayılı; 23.01.2008 gün ve 2008/14-29/4; 21.10.2009 gün ve 2009/9-397/453; 21.11.2012 gün ve 2012/9-839/ 2012/833; 12.06.2013 gün ve E:2012/9-1681, K:2013/831 sayılı ilamları).

Somut olayda da, yukarıda belirtilen şekilde 6100 s. HMK"nun 294/3, 297, 298/2 ve 321.maddesi hükümlerine  uygun bir hüküm fıkrası oluşturulmamış; kısa kararın hüküm fıkrasında yalnızca "davanın kısmen kabul kısmen reddine, davacı tarafın hafta tatili ücreti ve yıllık izin ücreti taleplerinin reddine, diğer taleplerin kabulüne" denilmekle yetinilmiş, taraflara yüklenen borç ve tanınan haklar sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmemiştir.

O itibarla mahkemece, yukarda belirtilen HMK"nun ilgili maddeleri gözetilmeksizin  yazılı biçimde karar verilmesi doğru değildir.

Hal böyle olunca; yerel mahkemece, Hukuk Genel Kurulu"nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ:Davacı Kudret Ö. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı 6217 Sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre bu aşamada davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilimesine, 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu"nun 8/son maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 18.09.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi