11. Hukuk Dairesi 2019/1954 E. , 2020/907 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesince bozmaya uyularak verilen 13/02/2019 tarih ve 2018/27-2019/190 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesinin davalı vekili tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin 2004 yılından beri davalı bankanın müşterisi olduğunu, davalı banka çalışanının müvekkilini, ana para kaybı olmayacağı konusunda garanti verdiği hazine bonosuna para yatırması hususunda ikna ettiğini, müvekkilinin kısa süre içinde ev alacağı hususunda bilgi verip, parasını 6 ay süreli hazine bonosuna yatırılması için banka çalışanıyla mutabık kaldığını, sonrasında müvekkilinin talimatı dışında parasının on yıl vadeli hazine bonosuna yatırıldığını öğrendiğini, davalı banka tarafından yapılan işlemler sırasında müvekkiline yeterli açıklamalarda bulunulmayıp özen yükümlülüğünün ihlal edildiğini, bunun üzerine müvekkilinin hazine bonolarını satıp tüm parasını çektiğini, bu nedenle müvekkilinin ana para ve faiz kaybından kaynaklı zararının doğduğunu, müvekkili adına yapılan işlemlerin bankacılık kurallarına uygun olmadığını ileri sürerek fazlaya dair haklar saklı kalmak kaydıyla 22.000,00 TL ana para kaybının 04.11.2010 tarihinden, mahrum kalınan faiz kaybı olarak 3.000,00 TL"nin 23.08.2011 tarihinden itibaren işleyecek en yüksek banka mevduat faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının yapmış olduğu işlemlerin taraflar arasındaki bankacılık sözleşmesi ve yasal mevzuat uyarınca davacının yazılı talimatları doğrultusunda gerçekleştirildiğini, davacının tüm işler sırasında bilgilendirildiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, uyulan bozma ilamı, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davalı bankanın müşterisini yeterince bilgilendirmediği, imzalanan sözleşmenin sermaye piyasası işlemlerinde gerekli olen çerçeve sözleşme niteliğinde olmadığı gibi risk bildiriminin de bulunmadığı, davacı tarafından imzalanan talimatın yeterli açıklıkta olmadığı, özen yükümlülüğünü ihlal eden davalının davacının zararından sorumlu olduğu, davacının ana para kaybının 29.010,75 TL, faiz gelir kaybının 55.800,82 TL olduğu gerekçesiyle taleple bağlı kalınarak 22.000,00 TL ana para alacağının dava tarihi olan 02/03/2012 tarihinden itibaren işleyecek en yüksek banka mevduat faizi ile 3.000,00 TL faiz kaybı alacağının davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava, bankacılık işleminden kaynaklanan tazminat istemine ilişkin olup, mahkemece, Dairemiz bozma ilamından sonra alınan bilirkişi raporuna dayanılarak davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davacı, dava dilekçesinde, davalı bankanın kendisini aydınlatmadan 10 yıl vadeli tahvil alımı yaptığını, vadenin uzun olması ve kendisinin dava konusu meblağa ilişkin planları olması nedeniyle erken bozdurmak zorunda kaldığı ve anapara zararına uğradığını iddia etmiştir. Davalı banka ise savunmalarına delil olarak, davacı ile imzalanan 27.07.2007 tarihli bireysel müşteri sözleşmesi, 04.11.2010 tarihli tahvil alım talimatı ve 10.08.2011 tarihli satım talimatına dayanmıştır. Davada, davalı bankanın, davacı hesabında bulunan 457.453 TL ile 10 yıl vadeli tahvil aldığı, davacının alınan tahvili vadeden önce bozdurması neticesinde anapara kaybına uğradığı taraflar arasında uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık, zarardan davalının sorumlu olup olmadığı noktasındadır.
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, dava konusu uyuşmazlığın 2499 sayılı SPK mevzuatına tabi olduğu, kanunun işaret ettiği tebliğlere göre davalı bankanın, anılan işlemlerden önce düzenlemesi gereken çerçeve sözleşme ile risk bildirim formunun somut olayda bulunmadığı, alım talimatının ürün adı, vade ve cins gibi bilgilerden yoksun olduğu, bu nedenle bankanın aydınlatma yükümlülüğünü yerine getirmeden işlem yaptığı ve bu işlem nedeniyle doğan zarardan sorumlu olduğu belirtilmiştir. Ancak, davacı tarafından imzalanan alış talimatında, ürün adının “121T2D” olarak yazıldığı, ayrıca altında 6 bent halinde işlem risklerinin belirtildiği, aynı şekilde satış talimatında da risklerin hatırlatıldığı, anapara kaybı riskinin de hatırlatılan risklerden olduğu; yine taraflar arasında imzalanan bireysel müşteri sözleşmesinin 57. maddesinden de davacının davalıyı sermaye piyasası işlemleri için yetkilendirdiği anlaşılmaktadır.
Bu bağlamda, davacının gerekli risk bildirimini aldığı, dosya içerisinde mevcut davalının delilleri arasındaki davacı hesap ekstresinde de tahvil alımının açıkça yazılı olduğu, davacının anılan işlemden sonra işlemler yaptığı ve yapılan işlemin riski alış talimatıyla açıklanan işleme uygun olduğu da gözetilerek davanın reddi gerekirken, yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan gerekçeyle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı taraf lehine BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davalıya iadesine, 04/02/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.