7. Hukuk Dairesi 2014/1413 E. , 2014/4159 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : Orhaneli Asliye Hukuk Mahkemesi
(İş Mahkemesi Sıfatıyla)
Tarihi : 20/12/2012
Numarası : 2011/152-2012/424
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
2-Davacı vekili, ihale sözleşmesinin ve bu ihale doğrultusunda fiili çalışmanın bittiği tarihte hizmet akdinin davalı tarafından sona erdirildiğini belirterek kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık izin ücreti alacağının tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, davacı ile aralarındaki iş akdinin 1 yıllık belirli süreyi aştığını ve bu nedenle belirsiz süreli iş sözleşmesine dönüştüğünü kabul etmenin hukuka ve ihale işleyiş sürecine uygun olmadığını ileri sürerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkeme, ibranamenin matbu olarak hazırlanması, boş yerlerinin el yazısı ile doldurulması, yazılı miktarların davacıya ödenip ödenmediğinin ya da banka hesabına yatırılıp yatırılmadığının belli olmaması nedenleriyle ibranameye itibar etmeyerek, kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık izin ücreti alacağının kabulüne karar vermiştir.
Taraflar arasında düzenlenen ibranamenin geçerliliği konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
İşçi ve işveren arasında işverenin borçlarının sona erdirilmesine yönelik olarak 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun . yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihi öncesinde yapılan ibra sözleşmeleri yönünden geçersizlik sorunu aşağıdaki ilkeler dahilinde değerlendirilmelidir:
Dairemizin yerleşmiş içtihatları çerçevesinde, iş ilişkisi devam ederken düzenlenen ibra sözleşmeleri geçersizdir. İşçi bu dönemde tamamen işverene bağımlı durumdadır ve iş güvencesi hükümlerine rağmen iş ilişkisinin devamını sağlamak veya bir kısım işçilik alacaklarına bir an önce kavuşabilmek için iradesi dışında ibra sözleşmesi imzalamaya yönelmesi mümkün olup, Dairemizin kararlılık kazanmış uygulaması bu yöndedir.
İbranamenin tarih içermemesi ve içeriğinden de fesih tarihinden sonra düzenlendiğinin açıkça anlaşılamaması durumunda ibranameye değer verilemez.
İbranamenin geçerli olup olmadığı 01.07.2012 tarihine kadar yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun irade fesadını düzenleyen 23-31. maddeleri yönünden de değerlendirilmelidir. İbra sözleşmesi yapılırken taraflardan birinin esaslı hataya düşmesi, diğer tarafın veya üçüncü şahsın hile ya da korkutmasıyla karşılaşması halinde, ibra iradesinden söz edilemez.
Öte yandan 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 21"inci maddesinde sözü edilen aşırı yararlanma (gabin) ölçütünün de ibra sözleşmelerinin geçerliliği noktasında değerlendirilmesi gerekir.
İbranamedeki irade fesadı hallerinin, 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 31"inci maddesinde öngörülen bir yıllık hak düşürücü süre içinde ileri sürülmesi gerekir. Ancak, işe girerken alınan matbu nitelikteki ibranameler bakımından iş ilişkisinin devam ettiği süre içinde bir yıllık süre işlemez.
İbra sözleşmesi, varlığı tartışmasız olan bir borcun sona erdirilmesine dair bir yol olmakla, varlığı şüpheli ya da tartışmalı olan borçların ibra yoluyla sona ermesi mümkün değildir. Bu nedenle, işçinin hak kazanmadığı ileri sürülen bir borcun ibraya konu olması düşünülemez. Savunma ve işverenin diğer kayıtları ile çelişen ibra sözleşmelerinin geçersiz olduğu kabul edilmelidir. Miktar içeren ibra sözleşmelerinde ise, alacağın tamamen ödenmiş olması durumunda borç ifa yoluyla sona ermiş olur. Buna karşın kısmi ödeme hallerinde, ibraya değer verilmemekte ve yapılan ödemenin makbuz hükmünde olduğu kabul edilmektedir. Miktar içeren ibranamenin çalışırken alınmış olması makbuz etkisini ortadan kaldırmaz.
Miktar içermeyen ibra sözleşmelerinde ise, geçerlilik sorunu titizlikle ele alınmalıdır. İrade fesadı denetimi yapılmalı ve somut olayın özelliklerine göre ibranamenin geçerliliği konusunda çözümler aranmalıdır.
Yine, işçinin ibranamede yasal haklarını saklı tuttuğuna dair ihtirazi kayda yer vermesi ibra iradesinin bulunmadığını gösterir.
İbranamede yer almayan işçilik alacakları bakımından, borcun sona erdiği söylenemez. İbranamede yer alan işçilik alacaklarının bir kısmı yönünden savunma ile çelişkinin varlığı ibranameyi bütünüyle geçersiz kılmaz. Savunma ile çelişmeyen kısımlar yönünden ibra iradesine değer verilmelidir. Başka bir anlatımla, bu gibi durumlarda ibranamenin bölünebilir etkisinden söz edilebilir. Bir ibraname bazı alacaklar bakımından makbuz hükmünde sayılırken, bazı işçilik hak ve alacakları bakımından ise çelişki sebebiyle geçersizlikten söz edilebilir.
İbraname savunması, hakkı ortadan kaldırabilecek itiraz niteliğinde olmakla yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilir.
Somut olayda dosyaya davacının imzasını taşıyan ve davacıya ödeme yapıldığını belirten, miktar içeren bir ibraname sunulmuştur. Davalı taraf bu ibranameye dayanarak alacakların ödendiğini savunmaktadır. Ancak mahkeme bu ibranamede belirtilen miktarların ödendiğine dair belge bulunmadığından ibranameye itibar etmemiştir. İbranamede davacıya ödendiği iddia edilen miktarlar ile mahkemece hüküm altına alınan miktarlar birbirine yakındır. Yapılacak iş; davacının usulüne uygun bir şekilde düzenlenecek davetiye ile duruşmada hazır edilerek isticvap etmek ve altında imzası bulunan ibranameye karşı diyeceklerini sormak, kendisine herhangi bir ödeme yapılıp yapılmadığı konusunda beyanı alındıktan sonra çıkacak sonucu göre tüm deliller bir arada değerlendirilerek bir karar vermektir. Mahkemece bu husus yerine getirilmeksizin eksik inceleme ile hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalı tarafa iadesine, 19.02.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.