14. Hukuk Dairesi 2015/7114 E. , 2018/822 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 23.07.1996 gününde verilen dilekçe ile müdahalenin önlenmesi, yıkım, ecrimisil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne, birleştirilen davanın kabulüne dair verilen 05.02.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı-birleştirilen davacı vekili, birleştirilen davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Asıl dava; müdahalenin önlenmesi, yıkım ve ecrimisil istemine; birleştirilen dava, müdahalenin önlenmesi ve yıkım istemine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkilinin 2841 parsel sayılı taşınmazın maliki olduğunu, 2842 parsel sayılı komşu taşınmaz maliki olan davalının bu taşınmazı üzerinde bulunan binasının davacının taşınmazına tecavüzlü olduğunu ileri sürerek, davalı tarafça yapılan müdahalenin önlenmesini, tecavüzlü kısmın yıkılmasını ve 20.000.000 TL ecrimisilin davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı vekili, davalının iyi niyetli olarak binayı yaptığını; ancak, davacı taşınmazına tecavüzlü olan kısım var ise temliken tescil istemleri olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Birleştirilen dosyada davacı vekili; davacının 5218 parsel sayılı taşınmazın maliki olup, komşu 5219 parsel sayılı taşınmaz maliki olan davalının binasının davacının taşınmazına tecavüzlü olduğundan bahisle, davalı tarafça yapılan müdahalenin önlenmesi ve tecavüzlü kısmın yıkılması talebinde bulunmuştur.
Birleştirilen dosyada davalı; davacı ile kardeş olduklarını, 5218 ve 5219 parsel sayılı taşınmazların öncesinde tek parsel numarası ile tapuya kayıtlı olduğunu ve bu taşınmazı 1971 senesinde davacı ile satın aldıklarını, 1981 yılında kendisince açılan dava sonucu taşınmazın ifraz görerek 5218 ve 5219 parsel numaraları ile tapuya tescil edildiğini, herkesin kendi taşınmazı üzerine evini inşa ettirdiğini beyan ederek, davanın reddini savunmuş; ancak, yapılacak ölçüm sonucu tecavüz bulunması halinde bu kısmın bedelini davacıya ödenmesi karşılığında kendi adına tescilini istemiştir.
Mahkemece, davacının müdahalenin önlenmesi ve yıkım talebinin kabulüne, davalının temliken tescil talebi ve davacının ecrimisil talebinin reddine; birleştirilen dava bakımından ise, müdahalenin önlenmesi ve yıkım talebinin kabulüne, davalının temliken tescil talebinin reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davalı-birleştirilen davacı vekili ve birleştirilen davalı vekili temyiz etmiştir.
Yasal ayrıcalıklar dışında, TMK’nın 684/1 ve 718/2 maddeleri hükümlerine göre, arazinin mülkiyeti ve buna bağlı olan tasarruf hakkı o arazide kalıcı olmak koşuluyla yapılan şeyleri de kapsar TMK’nın 725. maddesinde bu kuralın istisnalarından birisi düzenlenmiş, böylece muhdesatla arasındaki bağlantı kesilmiş bina sahibine bazı koşulların oluşması halinde ayrılmaz parça niteliğindeki ... yapı için üzerinde bulunduğu taşınmaza malik olabilme olanağı tanınmıştır.
Bunun için, tapuya kayıtlı özel mülkiyete konu bir taşınmaz üzerinde, temelli kalması amacıyla yapılan binanın ayrılmaz parçası yine tapuda kayıtlı üçüncü kişiye ait taşınmaza ... yapılmış olmalıdır.
... inşaat, ... yapı ile iki komşu taşınmazı fiilen birleştirmekte, ekonomik bir bütünlük oluşturmaktadır. Bu özelliğinden dolayı ... yapıya dayanan temliken tescil isteği taşınmaza bağlı kişisel hak niteliğindedir. Taşılan arazi malikinin devir borcu eşyaya bağlı bir borç olduğundan inşaat maliki hakkını taşılan arazinin her malikine karşı kullanabilir. Yeni malikler de Türk Medeni Kanununun 725. maddesinde belirtilen haklardan yararlanabilecekleri gibi borçlardan da sorumlu olur.
Bu tür davalarda ... yapıyı yapan kişinin taşınmazı lehine, taşırılan arazi üzerinde bir irtifak hakkı yoksa durum ve koşullar da haklı gösterdiği takdirde ... yapıyı yapan kimse, taşan kısım için uygun bir bedel karşılığında irtifak hakkı kurulmasını veya bu kısmın bulunduğu arazi parçasının mülkiyetinin kendisine devredilmesini isteyebilir.
TMK’nın 725. maddesine dayanılarak tescil talebinde bulunulabilmesi bazı koşulların varlığına bağlıdır;
a) Birinci koşul, malzeme sahibinin iyiniyetli olmasıdır.
TMK’nın 725. maddesi hükmünden açıkça anlaşılacağı üzere, ... yapının bulunduğu arazi parçasının mülkiyetinin yapı sahibine verilebilmesi için öncelikli koşul iyiniyettir. Öngörülen iyiniyetin TMK’nın 3. maddesinde hükme bağlanan sübjektif iyiniyet olduğunda da kuşku yoktur.
Bu kural, ... inşaatı yapan kimsenin, elattığı taşınmazın başkasının mülkü olduğunu bilmemesini veya beklenen tüm dikkat ve özeni göstermesine karşılık bilebilecek durumda olmamasını ya da ... inşaat yapmakta haklı bir sebebinin bulunmasını ifade eder.
İyiniyetin varlığı iddia ve savunmaya bakılmaksızın mahkemece re’sen araştırılmalıdır. Ne var ki, 14.02.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği gibi olay ve karinelerden, durumun özelliklerine göre kendisinden beklenen dikkat ve özeni göstermemiş olduğu açık bulunan ... inşaat sahibinin temliken tescil talebinde bulunması mümkün değildir. Çünkü bu gibi durumlarda kötüniyet karşı tarafın ispatı gerekmeden belirlenmiş olur. Ayrıca iyiniyet inşaatın başladığı andan tamamlandığı ana kadar devam etmelidir. (Sübjektif koşul)
b) İkinci koşul, yapı kıymetinin taşılan arazi parçasının değerinden açıkça fazla olmasıdır.
TMK’nın 725. maddesinde “durum ve koşulların haklı kılması” şeklinde ifade edilen husus uygulama ve doktrinde inşaatın yıkılması ile inşaat sahibinin uğrayacağı zarar veya yıkılmaması halinde arsa malikinin arsasının uğrayacağı değer kaybının karşılaştırılması şeklinde değerlendirilmektedir. Kastedilen değer sadece taşılan arazinin değerinden ibaret değildir. Bu değerin içinde arazi sahibinin taşılan kısım dışında kalan arazisinin uğrayacağı değer kaybı da vardır. Arsa malikinin arsasının uğrayacağı değer kaybı uzman bilirkişilerden rapor alınmak suretiyle TMK’nın 4., TBK’nın 50. maddesi uyarınca ve aynı zamanda sebepsiz zenginleşmeyi önleyecek biçimde dava tarihine ve objektif esaslara göre tespit ve takdir edilmelidir. (Objektif koşul)
c) Üçüncü koşul ise ... inşaat yapanın, taşınmaz malikine bu bedeli ödemesidir.
... inşaatın yıkılması gerekmiyorsa, mahkemece yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda belirlenecek bedel arsa sahibine ödenmek üzere depo ettirilmelidir.
d)Yukarıda değinilen üç koşulun yanısıra, mahkemece iptal ve tescile karar verilebilmesi için ... yapının zeminindeki arazi parçasının ana taşınmazdan ifrazının da mümkün olması gereklidir.
Somut olaya gelince; Birleştirilen dosyada dava konusu 5219 ve 5218 parsel sayılı taşınmazların ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 28.04.1981 tarih 1981/122 Esas, 1981/81 Karar sayılı ilamı ile 2842 parsel sayılı taşınmazın ifrazı sonucu oluştuğu; anılan davanın ... tarafından ... aleyhine ikame edilmiş tapu iptali ve tescil davası olup, dava dilekçesinde 2842 parsel sayılı taşınmaz üzerine taraflarca ev yapıldığının belirtildiği ve mahalli bilirkişinin keşif sırasında, taşınmaz üzerinde taraflara ait binaların bulunduğunu beyan ettiği; ancak, binaların bilirkişice krokide gösterilmediği anlaşılmıştır.
Hal böyle olunca, davaya konu ... binanın ifraz parsellerinin oluşmasından önce mi sonra mı yapıldığının gerekirse taraf tanıkları keşif mahallinde dinlenmek suretiyle tespit edilmesi gerekmektedir.
Öte yandan, asıl ve birleştirilen davanın aydınlatılabilmesi için mahallinde birçok kez keşif yapılmış, mahkemece 04.11.2011 tarihinde yapılan keşif sonucu hazırlanan 16.11.2011 tarihli fen bilirkişi raporu ve 31.11.2012 tarihli inşaat bilirkişisi ile emlakçı bilirkişi raporuna üstünlük tanınanarak hükme esas alındığı anlaşılmıştır. Dosya içerisinde mevcut önceki keşifler sonucu düzenlenmiş fen bilirkişi ve inşaat bilirkişisi raporlarında, ... kısımlar tespit edimiş, ... kısımların binanın bütünlüğünü bozacağından yıkımlarının uygun olmadığı yönünde görüş belirtilmiş olmasına rağmen, hükme esas alınan bilirkişi raporlarında ise "gerekli ilave taşıyıcı kolonlar ve kirişler yapılarak binanın tamamına zarar vermeden yıkım işleminin yapılabileceği" bildirilmiş olup; mahkemece raporlar arasında çelişki oluştuğu halde bu çelişki giderilmeksizin ve bilirkişi raporlarının hüküm kurmaya elverişli olmadığı düşünülmeksizin eksik inceleme ile yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş; hükmün bu nedenlerle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatıranlara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06.02.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.