12. Hukuk Dairesi 2018/4131 E. , 2018/9480 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Alacaklı tarafından borçlu şirket hakkında ilamlı icra takibi başlatıldığı, şikayetçinin icra mahkemesine yaptığı başvuruda, ortağı olduğu takip borçlusu.... İnş. Taah. San. ve Tic. Ltd. Şirketi aleyhine yapılan takip nedeniyle kendilerine, İİK"nun 89. maddesi gereği haciz ihbarnameleri gönderildiğini,tebligatların usulsüz olduğunu, ayrıca şirket ortaklarının borçlu şirket yönünden üçüncü kişi sayılamayacağını ileri sürerek haciz ihbarnamelerinin iptalini talep ettikleri, mahkemece, şikayetin kabulü ile takibin iptaline karar verildiği anlaşılmıştır.
İİK"nun 89/1. maddesine göre; hamiline ait olmayan veya cirosu kabil bir senetle müstenit bulunmayan alacak veya sair bir talep hakkı veya borçlunun üçüncü şahıs elindeki taşınır bir malı haczedilirse icra memuru, borçlu olan hakiki veya hükmi şahsa bundan böyle borcunu ancak icra dairesine ödeyebileceğini ve takip borçlusuna yapılan ödemenin muteber olmadığını veya malı elinde bulunduran üçüncü şahsa bundan böyle taşınır malı ancak icra dairesine teslim edebileceğini, malı takip borçlusuna vermemesini, aksi takdirde malın bedelini icra dairesine ödemek zorunda kalacağını bildirir (Haciz ihbarnamesi). Bu haciz ihbarnamesinde, ayrıca 2, 3 ve 4. fıkra hükümleri de üçüncü şahsa bildirilir.
6102 sayılı TTK"nun 124. maddesinde; limited şirketlerin sermaye şirketi olduğu, aynı Kanunun 125. maddesinde; ticaret şirketlerinin tüzel kişiliği haiz olup, Türk Medenî Kanunu"nun 48. maddesi çerçevesinde bütün haklardan yararlanabilecekleri ve borçları üstlenebilecekleri, aynı Kanunun 128. maddesinde ise; her ortağın usulüne göre düzenlenmiş ve imza edilmiş şirket sözleşmesiyle koymayı taahhüt ettiği sermayeden dolayı, şirkete karşı borçlu olduğu hükme bağlanmıştır.
Kural olarak, borçlunun her türlü mal ve hakkı haczedilebilir. Haczedilmezlik için İcra ve İflas Kanununda veya özel kanunlarda açık hüküm bulunması zorunludur. Diğer bir anlatımla bir mal veya hakkın haczedilemeyeceğinin kabul edilebilmesi için, bu konuda açıkça bir kanun hükmünün varlığı veya maddi hukuk anlamında o mal veya hakkın satış ve devrine engel yasal bir düzenlemenin bulunması şarttır. Şirket ortağı, ortağı olduğu şirket tüzel kişiliğinden ayrı bir kişiliğe sahip olup, TMK anlamında gerçek kişi olduğundan şirkete göre üçüncü kişi sayılır. TTK"nun yukarıda açıklanan maddeleri uyarınca şirket ortakları, şirket sözleşmesiyle koymayı taahhüt ettikleri sermayeden dolayı şirkete karşı borçlu olduklarından ve borçlu şirketin, şirket ortağındaki sermaye alacağının haczine engel yasal bir düzenleme de bulunmadığından sermaye alacağının haczi mümkündür. Kaldı ki, borçlu şirketin, üçüncü kişi şirket ortağı nezdinde, sermaye borcu dışında tamamen özel hukuktan kaynaklanan ve paraya çevrilmesi mümkün, İİK"nun 89. maddesi kapsamında haczedilebilecek nitelikte başkaca hak ve alacaklarının bulunabileceği de kuşkusuzdur.
Dairemiz; şirket ortağının, borçlu şirket yönünden üçüncü kişi sayılamayacağından dolayı şirket ortağına 89/1 haciz ihbarnamesi gönderilemeyeceği görüşünde iken, HGK"nun 11.05.2016 tarih ve 2014/12-1078 Esas numaralı içtihadı doğrultusunda ve yukarıda açıklanan olgular karşısında içtihat değişikliğine gitmiş olup, Dairemizin değişen içtihadına göre; şirket ortağı, borçlu şirket bakımından üçüncü kişi sayılacağından, şirket ortağı olan şikayetçilere 89/1, 89/2 ve 89/3 haciz ihbarnamesi gönderilmesinde yasaya uymayan bir yön bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Bu durumda mahkemece, borçlu şirket ortağı olan şikayetçiye haciz ihbarnameleri gönderilemeyeceği gerekçesi ile verilen takibin iptali kararı isabetsizdir.
Öte yandan, şikayet eden 3. kişinin, haciz ihbarnamelerine ilişkin tebligatların usulsüz olduğunu da beyanla iptalini talep ettiği, mahkemece, tebligat usulsüzlüğü iddiası yönünden bir değerlendirmede bulunulmadığı anlaşılmıştır.
7201 sayılı Tebligat Kanun"un 21/2.maddesi gereğince; "Gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru, tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır."" Yine aynı kanunun 23. maddesinin 1. fıkrasının 8. bendi uyarınca ise; ""Tebligatın adres kayıt sistemindeki adrese yapılması durumunda buna ilişkin kaydı...ihtiva etmesi lazımdır.""
Tebligat Kanunu"nun Uygulanması"na Dair Yönetmelik"in 16/2. maddesine göre de; ""Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır. Ayrıca başkaca adres araştırması yapılmaz. 79. maddenin ikinci fıkrasına göre renkli bastırılan tebligat zarfında, adresin muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi olduğu belirtilerek bu adrese tebligat yapılacağına dair meşruhata yer verilir.""
7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 2l/2. maddesi gereğince tebligat yapılabilmesi için, bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması, tebliği çıkaran mercice, tebligat çıkarılan adresin, muhatabın, adres kayıt sistemindeki adresi olduğu belirtilerek, bu adrese T.K."nun 21/2. maddesine göre tebligat yapılacağına dair tebliğ evrakı üzerine kayıt düşülmesi zorunlu olup, tebligatı çıkaran mercii tarafından söz konusu şerh verilmeden tebliğ memuru tarafından T.K."nun 21/2. maddesine göre tebliğ işlemi yapılamayacağı açıktır.
Yine Tebligat Kanunu"nun 32. maddesi gereğince, tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğ işleminden haberdar olmuş ise geçerli sayılır. Muhatabın beyan ettiği öğrenme tarihi tebliğ tarihi olarak kabul edilir.
Somut olayda, şikayetçi üçüncü kişi adına çıkarılan haciz ihbarnameleri tebliğlerinin "7201 sayılı Tebligat Kanunu"nun 21. maddesinin 2. fıkrası muhatabın mernis adresi olup evrak mahalle muhtarlığına tebliğ edildi. 2 nolu örnek yazılarak adresin dış kapısına yapıştırıldı” şerhi ile tebliğ edildiği, tebliğ zarflarında "mernis adresi" olması dışında, yukarıda açıklandığı şekilde usulünce düşülmüş bir şerh bulunmadığı, bu nedenle de tebliğ memurunca, Tebligat Kanunu"nun 21/2. maddesine göre yapılan tebliğ işlemlerinin usulüne uygun olmadığı anlaşılmaktadır.
O halde mahkemece, tebligatların usulsüzlüğü kabul edildiğine göre, TK"nun 32. maddesi uyarınca öğrenme tarihinin tespitiyle, 89/1 haciz ihbarnamesinin tebliğ tarihinin bu tarihe göre düzeltilmesine, usulüne uygun olarak 89/1 haciz ihbarnamesi çıkarılmadan 89/2 ve 89/3 haciz ihbarnameleri çıkarılamayacağından veya çıkarılmış olsa bile hükümsüz sayılacaklarından 89/2 ve 89/3 haciz ihbarnamelerinin iptaline karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile tesis edilen hüküm isabetsizdir.
SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK"nun 366. ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09/10/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.