14. Hukuk Dairesi 2016/1278 E. , 2018/422 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 17.04.2015 gününde verilen dilekçe ile ortaklığın giderilmesi talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 17.09.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi bir kısım davalılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, ortaklığın giderilmesi istemine ilişkindir.
Davacı vekili, 2003 ada 1 parsel sayılı taşınmazdaki ortaklığın satış yoluyla giderilmesini talep etmiştir.
Davalılar, cevap dilekçesi vermemişlerdir.
Mahkemece, davanın kabulü ile dava konusu taşınmazdaki ortaklığın satış yoluyla giderilmesine karar verilmiştir.
Hükmü, davalılar ..., ..., ..., ... vekili temyiz etmiştir.
1-Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve tüm dosya içeriğine göre davalılar vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2- Paydaşlığın (ortaklığın) giderilmesi davaları, paylı mülkiyet veya elbirliği mülkiyetine konu taşınır veya taşınmaz mallarda paydaşlar (ortaklar) arasında mevcut birlikte mülkiyet ilişkisini sona erdirip ferdi mülkiyete geçmeyi sağlayan, iki taraflı, tarafları için benzer sonuçlar doğuran davalardır.
Paydaşlığın giderilmesi davasını paydaşlardan biri veya birkaçı diğer paydaşlara karşı açar. HMK"nın 27. maddesi uyarınca davada bütün paydaşların yer alması zorunludur. Paydaşlardan veya ortaklardan birinin ölümü halinde alınacak mirasçılık belgesine göre mirasçılarının davaya katılmaları sağlandıktan sonra işin esasının incelenmesi gerekir.
Paydaşlığın (ortaklığın) satış yoluyla giderilmesi halinde dava konusu taşınmaz üzerinde bina, ağaç v.s. gibi bütünleyici parçalar (muhdesat) varsa bunların arzla birlikte satılması gerekir. Ancak muhdesatın bir kısım paydaşlara (ortaklara) ait olduğu konusunda tapuda şerh varsa veya bu hususta bütün paydaşlar ittifak ediyorlarsa ve muhdesat arzın değerinde bir artış meydana getiriyorsa bu artışın belirlenmesi için dava tarihi itibariyle arzın ve muhdesatın değerleri ayrı ayrı tespit edilir. Belirlenen bu değerler toplanarak taşınmazın tüm değeri bulunur. Bulunan bu değerin ne kadarının arza ne kadarının muhdesata isabet ettiği yüzdelik (%...) oran kurulmak suretiyle belirlenir. Satış sonunda elde edilecek bedelin bölüştürülmesi de bu oranlar esas alınarak yapılır. Muhdesata isabet eden kısım muhdesat sahibi paydaşa, geri kalan bedel ise payları oranında paydaşlara (ortaklara) dağıtılır.
Bütünleyici parçanın (muhdesat) arzın paydaşlarına (ortaklarına) değil de üçüncü şahsa ait olduğunun anlaşılması halinde bu kimseyi muhdesat sahibi olarak davaya dahil etmek ve ona satış bedelinden pay vermek mümkün değildir.
Paydaşlığın (ortaklığın) satış suretiyle giderilmesine ilişkin davalarda taşınmaz üzerinde bulunan bina, ağaç v.s. gibi bütünleyici parçaların (muhdesat) kime ait olduğu konusunda uyuşmazlık olup da bunlar üzerinde bazı paydaşların (ortaklar) hak iddia etmeleri ve öncelikle bu uyuşmazlığın giderilmesini istemeleri halinde o paydaşa görevli mahkemede dava açmak üzere HMK"nın 165. maddesi uyarınca uygun bir süre verilmelidir. Mahkemece verilen süre içerisinde dava açıldığı takdirde sonucunun beklenmesi, açılmadığı takdirde o konuda uyuşmazlık yokmuş gibi davaya devam edilmesi gerekir.
Savunma hakkı, Anayasanın 36. maddesi ile güvence altına alınmış olup, 6100 sayılı HMK’nın 27. maddesinde de “Hukuki dinlenilme hakkı” başlığı altında ayrıca düzenlenmiştir. Hakim, tarafları dinlemeden veya iddia ve savunmalarını bildirmeleri için kanuna uygun biçimde davet etmeden hükmünü veremez. Buna göre hakim iddia ve savunma haklarını kullanabilmeleri için tarafları duruşmaya çağırmak zorundadır.
Somut olayda; 17.09.2015 tarihli oturumda bilirkişi raporlarının birer suretinin hazır olan taraflara elden tebliğ edildiği, davalılar ..., ..., ... ve ... vekilinin ek rapora karşı beyanda bulunmak üzere süre talep ettiği; ancak, mahkemece 6100 sayılı HMK"nın 281/1 maddesi uyarınca tarafların iki hafta içinde rapora itiraz edebileceklerine ilişkin hüküm gözardı edilerek ve HMK 27. maddeye aykırı olarak savunma hakkı kısıtlanarak, ayrıca HMK 186. maddesi de uygulanmaksızın karar verildiği görülmektedir.
Diğer taraftan mahkeme kararında muhdesat oranlamasında bilirkişi raporuna atıfta bulunulduğu, bilirkişi raporunun tetkikinde ise bir kısım hissedarların murisi ..."a ait muhdesata oranlama yapıldığı ve mirasçılarının hak sahibi olduğu belirtilmişse de taşınmazın tapu kaydı incelendiğinde ölü ... mirasçılarından ..., ... ve ..."ın taşınmazda hissedar oldukları diğer mirasçı ..."ın ise paydaş bulunmadığı anlaşılmaktadır. O halde, mahkemece anılan hususları gözeten ve infaza elverişli biçimde muhdesat oranının belirlendiği ek bilirkişi raporu alınması, ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeplerle hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davalılar ..., ..., ..., ... vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, 2. bentte açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine, 17.01.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.