18. Hukuk Dairesi 2014/13679 E. , 2015/2440 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Dava dilekçesinde, kayyım tayini istenilmiştir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vekili dava dilekçesinde; dava konusu 2837 ada 2 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydında 1/3 hissesinin ... kızı ... adına kayıtlı oluğunu, Hazinenin hak ve menfaatlerinin korunması için 3561 sayılı Yasa uyarınca kayyım atanmasına karar verilmesini istemiş; mahkemece, ... anne ve babasını gösterir nüfus kaydı ile dayanak tapu kayıtlarından, bu kişinin diğer tapu maliklerinin annesi ve eşi olduğu kişi ölü ise de , mirasçıların belirlenebilir olduğu, nüfusta kayıtlı kişinin, kendisine kayyım tayin edilmesi istenenin ilgili olduğu taşınmazın bulunduğu yerde nüfusa kayıtlı olduğu, belirlenen kişinin aynı kişi olmadığının davacı tarafından iddia ve ispat olunmadığını, açılan davanın şartları oluşmadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dava, 3561 sayılı Kanuna dayalı olarak açılan kayyım atanması istemine ilişkindir. Anılan Kanunun amacı 1. maddesinde “Bu Kanunun amacı, bir kimsenin uzun süreden beri bulunamaması veya oturduğu yerin bilinememesi nedeniyle malvarlıkları üzerinde Hazine menfaatinin korunmasını sağlamak üzere; mahallin en büyük mal memurunun kayyım olarak atanması, yetkileri, yetki devri, kayyımlık mallarının yönetimi ve giderleri, kayyım ve görevli personele ödenecek ücretler ile diğer hususlara ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.” biçiminde açıklanmıştır. Anılan Kanunun 2. maddesinde ise “22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 427 nci maddesine göre, bir kimsenin uzun süreden beri bulunamaması veya oturduğu yerin bilinememesi veya ortada bulunmayan ve miras açıldığında sağ olup olmadığı ispatlanamayan mirasçının payının resmen yönetilmesi amacıyla kayyım atanmasının gerektiği hallerde, vesayet makamı; bu kimselerin malları üzerinde Hazinenin hak ve menfaati bulunup bulunmadığını, mahallin en büyük mal memurluğundan araştırır. Hazinenin hak ve menfaatinin söz konusu olduğunun anlaşılması hâlinde, mahallin en büyük mal memurunu yönetim kayyımı tayin eder.” hükmü öngörülmüştür.
Bu durumda, kayyım atanması talebinin yukarıda açıklanan Kanun hükümleri gözetilerek, kanunun amacı da dikkate alınmak suretiyle değerlendirilip sonuçlandırılması gerekir. Dava konusu taşınmazın tapu kaydında malik hanesinde 1/3 hissesinin ... adına kayıtlı olduğu dava dosyası içeriğinden dava sebebinin açıklandığı ve dayanaklarının da gösterildiği anlaşılmıştır.
Mahkemece, konuya ilişkin kanun hükümleri ve kanunun amacı gözetilerek dava konusu taşınmaza ait tapu kaydının ilk tesisinden itibaren tüm tedavül kayıtları ve dayanak belgelerinin tapu müdürlüğünden, vergi kaydıyla ilgili bilgi ve belgelerin belediye başkanlığından ve vergi dairesi müdürlüğünden getirtilip kayıt ve belgelerde kimlik bilgilerinin bulunması halinde nüfus müdürlüğünden ilgililerin nüfus aile kayıtlarının getirtilerek tapu kaydı malikleriyle irtibatı araştırılması, varsa mirasçılara ilişkin veraset belgelerinin istenilmesi ve toplanan tüm delillerin birlikte değerlendirilerek oluşacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekmektedir. Noksan inceleme ve araştırmayla davanın reddine karar verilmesi yerinde değildir.
Bu itibarla, yukarıda açıklanan nedenler gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi yerinde bulunmadığından hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Davacı ... vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulüne, yukarıda yazılı nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunla 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa eklenen Geçici 3. maddesindeki atıf nedeniyle 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 428. maddesi gereğince hükmün BOZULMASINA, 19.02.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.