
Esas No: 2020/5779
Karar No: 2020/4892
Karar Tarihi: 24.09.2020
Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2020/5779 Esas 2020/4892 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
I-TALEP:
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 16.09.2020 tarih ve 2020/60246 sayılı yazısı ile; Suç uydurma suçundan sanık ... hakkında Silifke 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 31/10/2011 tarih ve 2011/234 Esas - 2011/436 Karar sayılı kararı ile 25 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanmasına karar verildiği, kararın temyiz edilmeden kesinleştiği, infaz aşamasında tekerrür hükümlerinin hatalı uygulandığının fark edilmesi üzerine bu karara karşı kanun yararına bozma yoluna başvurulduğu ve neticesinde Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 13/06/2016 tarih ve 2016/440 Esas- 2016/3919 Karar sayılı kararı ile "hükümdeki TCK"nın 58. maddesinin uygulanmasına ilişkin kısmın çıkarılmasına" karar verildiği, kararın bu haliyle kesinleştirilerek yeniden infaza verildiği,
Silifke C. Başsavcılığı İlamat ve İnfaz Bürosu"nun dosyada mevcut 17/02/2020 tarihli yazısında da belirtildiği üzere, dosyada mevcut sabıka kaydına göre, 10/06/2006 olan suç tarihi itibariyle sanığın bu tarihten önce kesinleşmiş cezasının bulunmadığı, bu kapsamda sanığın suç tarihinden önce hapis cezasına mahkum edilmemiş olması nedeniyle TCK"nın 50. maddesinin 3. fıkrası hükmü uyarınca hakkında hükmolunan 25 gün hapis cezasının aynı maddenin 1. fıkrasında yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesinde zorunluluk bulunduğu anlaşılmakla;
Açıklanan nedenle, Silifke 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 31/10/2011 tarih ve 2011/234 Esas - 2011/436 Karar sayılı kararının, CMK"nın 309. maddesinin 3. fıkrası uyarınca bozulması ve aynı maddenin 4. fıkrasının (d) bendi uyarınca bir karar verilmesi talebine müsteniden ihbar ve mevcut evrak Dairemize gönderilmiştir.
II-OLAY;
Çorum L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olan sanığın, 10.06.2006 tanzim tarihini içerir 10.06.2010 tarihinde infaz kalemine havalesinin ve aynı tarihte imzanın dilekçe sahibine ait olduğunun tasdikinin yapılarak, İnfaz Kurumu Müdürlüğünün aynı tarihli yazısı ile Çorum Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen ve özetle, 2005 yılında Yeşilovacık tatil köyünde bulunan Kır Çiçeği sitesinde kaldığı dönemde Silifke"de bir internet kafede tanıştığı ve zamanla arkadaş olduklarını ancak soy ismini hiç bilmediği ... adlı şahsı, tarihini tam olarak hatırlamadığı bir gün kendisini telefonla çağırması üzerine gittiği ... Beldesinde, iki bayan ile birlikte ..."ın kendisini karşılamasına müteakip taksi ile gittikleri, adresini bilmediği ancak görsel olarak hatırladığı içerisinde elektronik malzemeler ve varillerin
bulunduğu, üniversite öğrencisi bayanlar ile birlikte oldukları evde bulundukları süreçte ... adlı bayanın evde bulunanların canlı bomba olduklarını ve ..."ında 3 gün sonra İstanbul"da ... adlı bir avm"ye bombalı saldırı yapacağını söylemesi üzerine, polise ihbar etmeyi düşünmüş ise de duyduğu kin ve nefretin etkisi ile aynı gece evine giderek yaptığı plan neticesinde, gece vakti yanına bir poşet içerisine üzerine giyecek yeni elbiselerini koymak ve ekmek bıçağını da yanına almak sureti ile olay gecesi yerini belirlediği Haber İş Sendikasının yanında yer alan boş dere yatağının bulunduğu yerdeki büyük çukurun içerisine elbiselerinin bulunduğu poşeti sakladıktan sonra, telefon ile Haber İş Sendikasının olduğu yere çağırdığı ..."ı, çukurun olduğu yere götürerek, burada yaptıkları konuşmada kendisine canlı bomba olduğunu söylemesinin akabinde, ekmek bıçağı ile karın bölgesinden 6-7 kez bıçakladığını ve sonrasında da boğazını kesmek sureti ile öldürerek çukura gömdüğünü, ertesi gün sabah ise Ankara"ya döndüğünü, hakkında bugüne kadar her hangi bir işlem yapılmadığını, pişman olmadığını ancak gereğinin yapılmasını istediğine dair beyanlarını içerir, Cezaevi Müdürlüğü aracılığı ile Silifke Cumhuriyet Başsavcılığına hitaben yazılan, üç sayfadan ibaret, el yazısı ile tanzim edilmiş ve imzasının bulunduğu görülen, Çorum Cumhuriyet Başsavcılığının aynı tarihli müzekkeresi ile gönderilen dilekçesi ve ekli evrakın 2010/2663 soruşturma sayısına kaydına müteakip, sanık hakkında Silifke Cumhuriyet Başsavcılığınca kasten adam öldürme suçundan soruşturmaya başlanılmıştır.
Silifke Cumhuriyet Başsavcılığının 12.05.2011 tarih 2010/2663 soruşturma ve 2011/1091 karar no"lu, suç tarihinin 11.04.2005, suç yerinin ise Silifke olduğu belirtilen kararı ile kasten öldürme suçundan yürütülen soruşturma kapsamında "şüphelinin iddiasını doğrulayacak her hangi bir delilin elde edilemediği" gerekçesi ile sanık hakkında kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar verilmiştir.
Silifke Cumhuriyet Başsavcılığının 2010/2663 soruşturma, 2011/1091 esas ve 2011/413 iddianame numaralı 13.05.2011 tarihli, suç tarihinin uyap sisteminde bulunduğu şeklinde 10.06.2004 ancak fiziki evrakta ise 10.06.2006 olarak yazılıp Cumhuriyet savcısınca paraf edildiği görülen suç uydurma suçundan tanzim edilen iddianame ile; özetle belirtildiği şekli ile; "10/06/2006 tarihinde Silifke Cumhuriyet Başsavcılığına ithafen yazdığı dilekçesinde 11/04/2005 tarihinde Silifke"de bulunduğunu, burad ... isimli biriyle tanıştığını ve bir süre sonra ... isimli şahsın canlı bomba olduğunu ve adı geçcen şahsın 3 gün sonra bir AVM yi havaya uçuracağını, öğrenmesi üzerine, buna engel olmak için şahsı karın bölgesinden ekmek bıçağıyla 6-7 kez bıçakladığını ve sonra başını keserek öldürdüğünü, cesedi Haber İş sendikasının yakınlarında bulunan büyük bir çukura gömdüğünü iddia etmiş ise de, Cumhuriyet Başsavcılığımızca yapılan araştırmalar neticesinde şüphelinin iddiasını doğrulayacak herhangi bir delil elde edilemediği...(... ile ... ..."in beyanları da belirtilerek)... Şüphelinin işlenmediğini bildiği bir suçu yetkili makamlara işlenmiş gibi ihbar ettiği ve işlenmeyen bir suçun delil veya emarelerini soruşturma yapılmasını sağlayacak biçimde uydurduğu, böylece şüphelinin üzerine atılı müsnet suçu işlediği" iddiası ile TCK"nın 271/1,53,58 maddelerinden cezalandırılması istenilmiştir.
Silifke 1 Asliye Ceza Mahkemesince iddianamenin kabulüne müteakip,
mahkemenin 2011/34 esasına kayden yapılan kovuşturma neticesinde, 31.10.2011 tarihli duruşmada yokluğunda açıklanan gerekçeli karara esas hüküm ile eylemine uyan 5237 sayılı TCK"nın 271/62, 53, 58 maddeleri uyarınca 25 gün hapis cezası ile mahkumiyetine karar verilmiştir. Hükümde hapis cezasının geçmişteki hali ve sabıka durumu nazara alınarak bir daha suç işlemekten çekineceği hususunda olumlu kanaat oluşmadığı gerekçesi ile hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, seçenek yaptırıma çevrilmesine veya ertelenmesine karar verilmediği, tekerrüre esas Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2006/323 Esas 2006/505 karar sayılı kararı ile verilen 8 yıl 4 ay hapis cezası bulunduğundan TCK’nun 58 maddesi gereğince cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine gereğince çektirilmesine, TCK’nın 58/6 maddesi gereğince de cezasının infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verildiği belirtilmiştir.
Mahkemenin 2011/234 esas ve 2011/436 karar sayılı 31.10.2011 tarihli gerekçeli kararında, suç tarihi 10.06.2006 olarak belirtilmiştir. Cumhuriyet savcısınca 21.11.2011 tarihinde gerekçeli kararın görüldüsü yapılmıştır. 14.12.2011 tarihli tebliğ tebellüğ belgesi ile sanığa gerekçeli karar tebliğ edilmiştir. 06.01.2012 tarihli kesinleşme şerhine göre temyiz edilmeden 22.12.2011 tarihinde kesinleşen ilam infaza gönderilmiştir.
İnfaz sürecinde, Bafra Cumhuriyet Başsavcılığının 21.07.2015 tarihli yazısı ile suç tarihinin 13.06.2006 olduğu, tekerrüre esas alınan ilamın ise 08.05.2008 tarihinde onanarak kesinleştiğinden hükümlü hakkında tekerrür hükümleri uygulanamayacağından, hükmün bu yönden infazının durdurulmasına karar verilmesinin istenilmesi üzerine, Silifke 1 Asliye Ceza Mahkemesinin 24.07.2015 tarihli ek kararı ile önceki suçun kesinleşmesinden sonra ikinci suçun işlenmesi gerektiğinden tekerrür hükümlerinin uygulanması usul ve yasaya aykırı bulunmakla infazın durdurulmasına ve kesinleşen ilama yönelik 5271 sayılı CMK"nın 308 maddesi gereğince kanun yararına bozma yoluna gidilmesi hususunda dosyanın Silifke Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine itiraz yolu açık olmak üzere karar verilmiştir.
Bu kapsamda tekerrür hükümlerinin uygulanamayacağından kesinleşen kararın kanun yararına bozulmasına yönelik Cumhuriyet Başsavcılığının 13.10.2015 tarihli istem ve görüşünün teminine müteakip, Adalet Bakanlığının 30.11.2015 tarihli talebi ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından şartları oluşmadığı halde tekerrür hükümlerinin uygulanması sebebi ile kesin kararın kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 23.12.2015 tarih 2015/398621 sayılı talebine istinaden yapılan inceleme sonunda, Dairenin 13.06.2016 tarih 2016/440 esas ve 2016/3913 karar sayılı kararı ile; "...sanığın tekerrüre esas kabul edilen Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 22.12.2006 tarihli ve 2006/323 esas, 2006/505 karar sayılı ilamındaki kesinleşme tarihinin 08.05.2008, sanığın üzerine atılı suç tarihinin ise 10.06.2006 olması karşısında, şartları oluşmadığı halde sanık hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanmasına karar verilmesinde isabet görülmediği" gerekçesi ile "...Hükümdeki TCK"nın 58. maddesinin uygulanmasına ilişkin kısmın hükümden çıkarılmasına, hükmün diğer bölümlerinde değişiklik yapılmasına yer olmadığına" karar verilmiştir.
Mahallince 08.12.2016 tarihinde tanzim edilen kesinleşme şerhleri ile 13.06.2016 tarihinde kesinleştiği belirtilen ilamın infaza gönderilmesine müteakip, 27.11.2019 tarihli Trabzon Cumhuriyet Başsavcılığının yazısı ile hatalı tekerrür uygulamasının kanun yararına bozma yoluyla ortadan kaldırıldığı ancak suç tarihi itibari ile daha önceden mahkum olduğu hapis cezasının bulunmadığı anlaşılan sanık hakkında verilen 25 gün hapis cezasının seçenek yaptırıma çevrilmesi zorunluluğu bulunduğundan infazın durdurulmasının ve olağanüstü kanun yoluna başvurulmasının istenilmesi üzerine, Silifke 1 Asliye Ceza Mahkemesinden, Silifke Cumhuriyet Başsavcılığının 17.02.2020 tarihli yazısı ile belirtilen nedenle hükmün infazının durdurulması, hukuka aykırılığın ek karar ile giderilmesi talep edilemeyeceğinden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına ihbarda bulunulması talep edilmiştir. Silifke 1 Asliye Ceza Mahkemesinin 19.02.2020 tarihli ek kararı ile sanığın daha önceden hapis cezasına mahkum edilmemesi nedeni ile hapis cezasının seçenek yaptırıma çevrilmesi zorunluluğu bulunduğundan hapis cezasının infazının durdurulmasına karar verilerek, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına ihbarda bulunulmasına itiraz yolu açık olmak üzere karar verilmiş, ilamat evraklarının işlemsiz iadesine müteakip gönderilen dosya kapsamında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 5271 sayılı CMK"nın 309/4-d bendi kapsamında Silifke 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 31.10.2011 tarih ve 2011/234 Esas - 2011/436 Karar sayılı kararının bozulması istenilmiştir.
III-HUKUKİ UYUŞMAZLIK;
Kanun yararına bozma kararı ile, hakkında kurulan mahkumiyet hükmünden şartları oluşmadığından TCK"nın 58. maddesinin uygulanmasına ilişkin kısımların çıkartılmasına karar verilen hükümlü hakkındaki kısa süreli hapis cezasının, seçenek yaptırıma çevrilmesi zorunluluğunun bulunup bulunmadığına yönelik ise de öncelikle suç tarihinin tespiti ile suçun hukuki vasıflandırmasında hukuka aykırılık bulunup bulunmadığına yönelik uyuşmazlık bulunmaktadır.
IV-HUKUKSAL DEĞERLENDİRME;
YASAL DÜZENLEMELER;
5237 sayılı TCK"nın
Kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar
Madde 50- (1) Kısa süreli hapis cezası, suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre;
a) Adlî para cezasına,
b) Mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle, tamamen giderilmesine,
c) En az iki yıl süreyle, bir meslek veya sanat edinmeyi sağlamak amacıyla, gerektiğinde barınma imkanı da bulunan bir eğitim kurumuna devam etmeye,
d) Mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle, belirli yerlere gitmekten veya belirli etkinlikleri yapmaktan yasaklanmaya,
e) Sağladığı hak ve yetkiler kötüye kullanılmak suretiyle veya gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranılarak suç işlenmiş olması durumunda; mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle, ilgili ehliyet ve ruhsat
belgelerinin geri alınmasına, belli bir meslek ve sanatı yapmaktan yasaklanmaya,
f) Mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle ve gönüllü olmak koşuluyla kamuya yararlı bir işte çalıştırılmaya,
Çevrilebilir.
(2) Suç tanımında hapis cezası ile adlî para cezasının seçenek olarak öngörüldüğü hallerde, hapis cezasına hükmedilmişse; bu ceza artık adlî para cezasına çevrilmez.
(3) Daha önce hapis cezasına mahkûm edilmemiş olmak koşuluyla, mahkûm olunan otuz gün ve daha az süreli hapis cezası ile fiili işlediği tarihte onsekiz yaşını doldurmamış veya altmışbeş yaşını bitirmiş bulunanların mahkûm edildiği bir yıl veya daha az süreli hapis cezası, birinci fıkrada yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrilir.
(4) Taksirli suçlardan dolayı hükmolunan hapis cezası uzun süreli de olsa; bu ceza, diğer koşulların varlığı halinde, birinci fıkranın (a) bendine göre adlî para cezasına çevrilebilir. Ancak, bu hüküm, bilinçli taksir halinde uygulanmaz.
(5) Uygulamada asıl mahkûmiyet, bu madde hükümlerine göre çevrilen adlî para cezası veya tedbirdir.
(6) Hüküm kesinleştikten sonra Cumhuriyet Savcılığınca yapılan tebligata rağmen otuz gün içinde seçenek tedbirin gereklerinin yerine getirilmesine başlanmaması veya başlanıp da devam edilmemesi halinde, infaz hâkimliği kısa süreli hapis cezasının tamamen veya kısmen infazına karar verir ve bu karar derhal infaz edilir. Bu durumda, beşinci fıkra hükmü uygulanmaz.
(7) Hükmedilen seçenek tedbirin hükümlünün elinde olmayan nedenlerle yerine getirilememesi durumunda, infaz hâkimliğince tedbir değiştirilir.
Suçta tekerrür ve özel tehlikeli suçlular
Madde 58- (1) Önceden işlenen suçtan dolayı verilen hüküm kesinleştikten sonra yeni bir suçun işlenmesi halinde, tekerrür hükümleri uygulanır. Bunun için cezanın infaz edilmiş olması gerekmez.
(2) Tekerrür hükümleri, önceden işlenen suçtan dolayı;
a) Beş yıldan fazla süreyle hapis cezasına mahkûmiyet halinde, bu cezanın infaz edildiği tarihten itibaren beş yıl,
b) Beş yıl veya daha az süreli hapis ya da adlî para cezasına mahkûmiyet halinde, bu cezanın infaz edildiği tarihten itibaren üç yıl,
Geçtikten sonra işlenen suçlar dolayısıyla uygulanmaz.
(3) Tekerrür halinde, sonraki suça ilişkin kanun maddesinde seçimlik olarak hapis cezası ile adlî para cezası öngörülmüşse, hapis cezasına hükmolunur.
(4) Kasıtlı suçlarla taksirli suçlar ve sırf askerî suçlarla diğer suçlar arasında tekerrür hükümleri uygulanmaz. Kasten öldürme, kasten yaralama, yağma, dolandırıcılık, uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti ile parada veya kıymetli damgada sahtecilik suçları hariç olmak üzere; yabancı ülke mahkemelerinden verilen hükümler tekerrüre esas olmaz.
(5) Fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış olan kişilerin işlediği suçlar dolayısıyla tekerrür hükümleri uygulanmaz.
(6) Tekerrür halinde hükmolunan ceza, mükerrirlere özgü infaz rejimine
göre çektirilir. Ayrıca, mükerrir hakkında cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanır.
(7) Mahkûmiyet kararında, hükümlü hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanacağı belirtilir.
(8) Mükerrirlerin mahkûm olduğu cezanın infazı ile denetimli serbestlik tedbirinin uygulanması, kanunda gösterilen şekilde yapılır.
(9) Mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin, itiyadi suçlu, suçu meslek edinen kişi veya örgüt mensubu suçlu hakkında da uygulanmasına hükmedilir.
Suç üstlenme
Madde 270- (1) Yetkili makamlara, gerçeğe aykırı olarak, suçu işlediğini veya suça katıldığını bildiren kimseye iki yıla kadar hapis cezası verilir. Bu suçun üstsoy, altsoy, eş veya kardeşi cezadan kurtarmak amacıyla işlenmesi halinde; verilecek cezanın dörtte üçü indirilebileceği gibi tamamen de kaldırılabilir.
Suç uydurma
Madde 271- (1) İşlenmediğini bildiği bir suçu, yetkili makamlara işlenmiş gibi ihbar eden ya da işlenmeyen bir suçun delil veya emarelerini soruşturma yapılmasını sağlayacak biçimde uyduran kimseye üç yıla kadar hapis cezası verilir.
5271 sayılı CMK
Kanun yararına bozma
Madde 309 – (1) Hâkim veya mahkeme tarafından verilen ve istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümde hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması istemini, yasal nedenlerini belirterek Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirir.
(2) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, bu nedenleri aynen yazarak karar veya hükmün bozulması istemini içeren yazısını Yargıtayın ilgili ceza dairesine verir.
(3) Yargıtayın ceza dairesi ileri sürülen nedenleri yerinde görürse, karar veya hükmü
kanun yararına bozar.
(4) Bozma nedenleri:
a) 223 üncü maddede tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise, kararı veren hâkim veya mahkeme, gerekli inceleme ve araştırma sonucunda yeniden karar verir.
b) Mahkûmiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne veya savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin ise, kararı veren hâkim veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilir. Bu hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamaz.
c) Davanın esasını çözüp de mahkûmiyet dışındaki hükümlere ilişkin ise, aleyhte sonuç doğurmaz ve yeniden yargılamayı gerektirmez.
d) Hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektiriyorsa cezanın kaldırılmasına, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektiriyorsa bu hafif cezaya Yargıtay ceza dairesi doğrudan hükmeder.
(5) Bu madde uyarınca verilen bozma kararına karşı direnilemez.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının kanun yararına başvurması
Madde 310 – (1) 309 uncu maddede belirtilen yetki, aynı maddenin dördüncü fıkrasının (d) bendindeki hâllere özgü olmak üzere ve kanun yararına olarak re"sen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından da kullanılabilir.
(2) 309 uncu madde gereğince Adalet Bakanlığı tarafından başvurulduğunda bu yetki, artık Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından kullanılamaz.
HUKUKSAL DEĞERLENDİRME
A)Kanun Yararına Bozmada Uyulacak İlkeler:
Ayrıntıları, 14.11.1977 tarih, 3-2 sayılı içtihadı birleştirme kararı ile Yargıtay Ceza Genel Kurulunun Dairemizce de benimsenen istikrar kazanmış kararlarında (03.04.2012 tarih 2011/10-438 - 2012/141 sy. 10.05.2011 tarih 6-80-90 sy. 14.12.2010 tarih 4-210-259 sy. 15.06.2010 tarih 9-117-146 sy. 23.06.2009 tarih 9-30-177 sy. gibi) açıklandığı üzere: 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesinde, olağanüstü ve istisnai bir kanun yolu olarak düzenlenen kanun yararına bozma ile; hakim ya da mahkemelerce verilen ve temyiz veya istinaf incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar yahut hükümlerdeki gerek maddi gerekse usule ilişkin hukuka aykırılıkların hem ilgilisi hem de toplum açısından giderilmesi ile ülkede uygulama birliğinin sağlanması amaçlanmaktadır. Aynı nedenlerle olağan yasa yollarına göre, kapsamının dar ve sınırlı olması, hukuka aykırılığın, davanın özüne ve cezaya esaslı bir şekilde etki etmesi, tüm hukuka aykırılıkların bir defada giderilmesi gerekmektedir.
Ceza Genel Kurulunun 17.07.2007 gün 145/172, 02.10.2007 gün 82/196, 10.06.2008 gün 83/166 sayılı ve 07.09.2009 tarih 2009/8-51-85 sayılı kararlarında vurgulandığı üzere yasa yararına başvurulan ve olağanüstü temyiz denilen yasa yolunda geçerli “istekle bağlılık kuralı” gereği, isteme konu edilmeyen hüküm ve hukuka aykırılıklar yasa yararına bozma konusu yapılamayacaktır. Burada aranması gereken, bizzat istem yazısında ileri sürülen aykırılık olgusu ve sebepleri ile bağlılıktır. Başvuru nedeniyle yapılan inceleme sırasında Adalet Bakanlığının istem yazısında ileri sürülmeyen ve sonuca etkili bulunan başkaca hukuka aykırılıklar görüldüğünde bu yönlerden de başvuruda bulunulmasını sağlamak bakımından Adalet Bakanlığına ihbarda bulunulması, bu hususlarda başvuruda bulunulması halinde tüm hukuka aykırılıkların bir defada giderilmesi gerekmektedir. Yargıtay aykırılığın giderilmesi için istem yazısında önerilen yöntem ve hukuki çarelerle bağlı değildir. Ayrıca Ceza Genel Kurulu"nun 29.09.2009 tarih 2009/6-177-210 sayılı kararında belirtildiği üzere istem yazısında belirtilen karar yerine başka bir kararın kanun yararına bozulmasına karar verilmesi isteme bağlılık kuralına aykırılık oluşturacaktır.
Yargıtay Ceza Dairelerinin kanun yararına bozma istemi üzerine verdikleri kararlara 5271 sayılı CMK"nın 308 maddesi uyarınca Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının sanık aleyhine kararın kendisine geldiği tarihten itibaren 30 gün, sanık lehine ise süreye bağlı olmaksızın itiraz hakkı bulunmaktadır.
Ayrıca 5271 sayılı CMK"nın 310/2 maddesinde Adalet Bakanlığınca kanun yararına bozulması istenilen hüküm aleyhine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca
kanun yararına başvurma yasağı yalnızca Adalet Bakanlığının yazısında belirtilen nedenler ile sınırlıdır. Bu nedenle CMK"nın 309/4-d bendi kapsamında başkaca bir hukuka aykırılığın sanık lehine tespiti halinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının istemde bulunması mümkündür.
5271 sayılı CMK’nın 309. maddesinde, ilgililer aleyhine kanun yararına bozma yasa yoluna gidilip gidilmeyeceği ve aleyhe bozma yapılıp yapılmayacağına ilişkin açık bir ifade yoktur. Ancak, madde hükmünde aleyhe yasa yararına bozma yoluna başvurulmasını önleyen bir hükme yer verilmemesi, (c) bendinde mahkumiyet hükmü dışındaki hükümler (beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, davanın düşmesi gibi) aleyhine dahi kanun yararına bozma yasa yoluna başvurulmasının olanaklı kabul edilmesi, bu bozmanın aleyhe sonuç doğurmayacağının ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyeceğinin belirtilmesi; ‘mahkumiyet hükmü’ aleyhine de kanun yararına bozma yasa yoluna başvurulabileceğini ancak bozmanın aleyhe sonuç doğurmayacağının kabulünü gerektirmektedir.
Nitekim; Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 14.06.2005 gün ve 55-64; 04.07.2006 gün ve 185-175; 21.11.2006 gün ve 246-261; 21.11.2006 gün ve 215-259 sayılı kararları ile Yargıtay Dairelerinin istikrar kazanan içtihatlarında, mahkumiyet hükmü nedeniyle sanık aleyhine yasa yararına bozma yasa yoluna başvurulmasının mümkün olduğu, ancak bu halde Yargıtay ilgili Dairesinin, varolan hukuka aykırılığa işaret edip, hükmün aleyhe sonuç doğurmamak üzere bozulmasına karar vermesi ile yetinmesi gerektiği vurgulanmıştır. Yine Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 10.10.2006 gün ve 186-209 sayılı kararında belirtildiği üzere, mahkumiyet hükmü aleyhine kanun yararına bozma yasa yoluna başvurulması durumunda sadece hükmün yasa yararına bozulması ile yetinilecek, yeniden yargılama yapılması sözkonusu olmayacaktır.
B-)"Suç uydurma" suçu yönünden;
Suç uydurma suçunun oluşabilmesi için, kişinin işlenmediğini bildiği bir suçu, yetkili makamlara işlenmiş gibi ihbar etmesi ya da işlenmeyen bir suçun delil veya emarelerini soruşturma yapılmasını sağlayacak biçimde uydurması gereklidir.
Suç, ihbarın yetkili makamların bilgisine ulaştığı tarihte ve fiilin delil veya emare uydurularak işlenmesi halinde ise, yetkili makamlarca uydurulan delil veya emarenin keşfedildiği tarihte tamamlanır.
C-) "Suç Üstlenme"suçu yönünden;
Madde gerekçesinde, "Madde metninde suç üstlenme suçu tanımlanmıştır. Kişi, gerçekte hiç işlenmemiş veya başkası tarafından işlenmiş olan bir suçu kendisinin işlediğinden bahisle, bildirimde bulunmuş olabilir. Bu durumda, suç üstlenme suçu oluşur. Madde metnine göre; bu suçun belli akrabalık ilişkisi içinde bulunulan kişilerin cezadan kurtulması amacıyla işlenmesi hâlinde, verilecek cezada indirim yapılabileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir." denilmiştir.
Eylem, gerçeğe aykırı olarak suçu işlediğini veya suça katıldığını bildirmek suretiyle gerçekleşir.
Gerçekte olmayan bir suçu üstlenmek, işlenmemiş bir suçu uydurarak, bu suçu kendisinin işlediğini veya işlenmesine katıldığını ileri sürmek suretiyle gerçekleşmektedir.
Bu kapsamda, suç üstlenme suçunda failin gösterdiği suç, başkası tarafından
işlenmiş olabileceği gibi gerçekte işlenmemiş de olabilir. Suç uydurma suçunda ise delilleri uydurulan ya da yetkili makamlara ihbarda bulunulan suç, işlenmemiş olmalıdır. Suç üstlenme suçunda fail, işlemediği suçla kendi kendini itham etmekte iken suç uydurma suçunda, gerçekte işlenmemiş suçun faili olarak kimse gösterilmemektedir.
Dairemizin 01.12.2016 tarih 2016/5056 esas ve 2016/6612 karar sayılı ilamında belirtildiği üzere "TCK"nın 271. maddesinde tanımlanan suç uydurma suçunun, kişinin işlenmemiş olan bir suçu işlenmiş gibi, aynı Kanunun 270. maddesinde düzenlenen suç üstlenme suçunun ise, kişinin gerçekte hiç işlenmemiş veya başkası tarafından işlenmiş olan bir suçu kendisinin işlediğinden bahisle yetkili makamlara bildirimde bulunmasıyla oluşacağı kabul edilmiş olmakla, benzer şekilde Yargıtay 8 Ceza Dairesinin 03.06.2020 tarih 2019/143 esas ve 2020/14545 kararın da; "TCK.nın 271. maddesinde tanımlanan suç uydurma suçunun, kişinin işlenmemiş olan bir suçu işlenmiş gibi, aynı Kanunun 270. maddesinde düzenlenen suç üstlenme suçunun ise, kişinin gerçekte hiç işlenmemiş veya başkası tarafından işlenmiş olan bir suçu kendisinin işlediğinden bahisle yetkili makamlara bildirimde bulunmasıyla oluşacağı nazara alındığında, Cumhuriyet Başsavcılığına dilekçe ile başvurarak gerçeğe aykırı olarak arkadaşını öldürdüğünü, belirten sanığın, TCK.nın 270. maddesinde tanımlanan "Suç üstlenme" suçunu işlediği" belirtilmiştir.
Bu kapsamda uyuşmazlığa konu somut olay değerlendirildiğinde;
Her ne kadar Dairenin 13.06.2016 tarih 2016/440 esas ve 2016/3919 karar sayılı ilamı ile aksi yönde karar verilmiş ise de; yapılan incelemede suç tarihinin dilekçe üzerinde yazılı olan 10.06.2006 tarihi değil 10.06.2010 tarihi olduğunun ve suçun hukuki vasıflandırmasında hata yapıldığında anlaşılması karşısında, tüm hukuka aykırılıkların bir seferde giderilmesi zorunluluğu gözetilerek "suç tarihi" ve "suç vasfı" yönünden tespit edilen diğer hukuka aykırılık haline yönelik olarak kanun yararına bozma istenip istenmeyeceği hususunda dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar verilmiştir.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle,
CMK"nın 309. maddesi uyarınca Silifke 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 31.10.2011 tarih ve 2011/234 esas 2011/436 karar sayılı kararının, sanığa atılı eylemin TCK"nın 270. maddesinde tanımlanan "Suç üstlenme" suçunu oluşturduğu ve suç tarihinin de 10.06.2010 olduğu yönünden de kanun yararına bozma istenip istenmeyeceğinin takdir ve ifası için dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına GÖNDERİLMESİNE, 24.09.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.