12. Hukuk Dairesi 2018/3844 E. , 2018/8875 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 166. maddesine göre ayrı ayrı açılmış davaların aralarında bağlantı bulunmaları halinde birleştirilerek görülmesi mümkündür. Ancak, birleştirme kararı, taraflar arasındaki uyuşmazlığı esastan çözümleyen bir karar değildir. Bu karar, sadece birleştirilen davaların yargılama safhalarının müşterek cereyan etmesi sonucunu doğurup, her dava, ayrı ayrı hükme bağlanmalıdır. Davaların birbirlerinin içerisinde erimesi, tek bir davaya dönüşmesi gibi bir durum söz konusu değildir. Başka bir anlatımla, birleştirmeye konu davalar bağımsız kimliklerini korurlar. Kararda, asıl ve birleşen davaların ayrı ayrı belirtilmesi ve hükümde, her dava için ayrı ayrı karar verilerek, her dava için verilen kararın, ayrı ayrı gösterilmesi gerekir.
Bununla birlikte, Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun "Taleple Bağlılık İlkesi" başlıklı 26. maddesinin birinci fıkrasında; "Hakim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir" hükmüne yer verilmiştir.
Öte yandan, HMK"nun 294/3. maddesi gereğince hükmün tefhimi, her halde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. Aynı Kanun"un 297. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde; hükmün, tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri içermesi gerektiği; aynı maddenin 2. fıkrasında ise; hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin zorunlu olduğu ifade edilmiştir.
Diğer taraftan, HMK"nun 298/2. maddesinde de; gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı düzenlenmiştir.
Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak da yoktur. Kısa kararla gerekçeli kararın birbirinden farklı olması, yargılamanın aleniyeti ve kararların alenen tefhim olunmasına ilişkin Anayasa"nın 141.maddesi ile HMK."nun yukarıda değinilen emredici nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca bu husus kamu düzeni ile ilgili olup, re"sen gözetilmesi yasa ile hakime yüklenmiş bir görevdir.
Somut olayda;
1-Şikayetçinin, takibe dayanak ilamın bozulmasından sonra takibin durdurulması gerekirken takibin devam etmesi nedeniyle bu dönemde yapılan işlemlere yönelik şikayetinin yanı sıra takip tarihi olan 01/12/2006 tarihinden itibaren şikayetçi kooperetife hiç bir tebligat yapılmadığı bu nedenle yapılmış olan tüm icra takip işlemlerinin iptaline ilişkin talebi ve yine 18/12/2016 tarihli haczin düştüğüne yönelik şikayetinin de olduğu ancak mahkemece sadece takibe dayanak ilamın bozulmasından sonra takibin durdurulması gerekirken takibin devam etmesi nedeniyle bu dönemde yapılan işlemlere yönelik şikayet değerlendirilerek hüküm kurulduğu, diğer şikayetler hakkında bir değerlendirme yapılmadığı, olumlu olumsuz bir karar verilmediği, kaldı ki hükme yönelik gerekçe de yer alan; "dava dilekçesinde ileri sürülen iddiaların kesinleşen ... 3. İcra Hukuk Mahkemesinin 2012/1179 - 2013/1339 E.,K. sayılı kararında irdelendiği" şeklindeki değerlendirmesinin de yerinde olmadığı,
2- Aynı Mahkemenin 30/12/2014 tarih ve 2014/610-1378 E. ve K. sayılı kararı ile 2014/610 Esas sayılı dosyasının, 2014/609 Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine ve yargılmanın 2014/609 Esas sayılı dosya üzerinden yürütülmesine karar verildiği, 2014/609 Esas sayılı dosya üzerinden yapılan yargılama sonunda kısa kararda “yerinde görülmeyen şikayetin reddine” şeklinde sadece asıl dava yönünden hüküm kurulduğu, gerekçeli kararda ise “yerinde görülmeyen şikayetin asıl ve birleşen davalarımız yönünden reddine” şeklinde hem asıl dava hem birleşen dava yönünden hükme yer verildiği böylelikle kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki meydana getirilecek şekilde karar tesis edildiği anlaşılmaktadır.
O halde mahkemece, yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri çerçevesinde borçlunun her bir talebi hakkında değerlendirme yapılarak asıl ve birleşen davalar hakkında ve herbir talep gözetilmek suretiyle ayrı ayrı hüküm kurulması gerekirken, yukarıda anılan mevzuat hükümlerine aykırı olarak yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ: Mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK"nun 366. ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca re"sen (BOZULMASINA), bozma nedenine göre borçlunun temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 01/10/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.