17. Hukuk Dairesi 2017/427 E. , 2019/8663 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
(Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla)
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davalı vekilince istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 24.09.2019 Salı günü davacı vekili Av. ... geldi. Davalı tarafından gelen olmadı. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan davacı vekili dinlendikten sonra vaktin darlığından dolayı işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmış olup dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davacıya ait binanın davalı nezdinde sigortalı olduğunu, binada oluşan çatlak ve hasarlar sonucu binanın oturulamaz hale geldiğini, davalının binanın zaman içindeki oturması ve çevrede yapılan kazılar nedeniyle hasarın oluştuğu gerekçesiyle ödeme yapmayı reddettiğini, tespit dosyasında alınan raporla hasar nedeni ve miktarının saptandığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 81.115,00 TL. tazminatın olay tarihinden işleyecek reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, poliçede dain-i mürtehin kaydı olduğundan davacının aktif dava ehliyetinin bulunmadığını, hasar tarihinden sonraki 2 yıl içinde dava açılmadığından alacağın zamanaşımına uğradığını, zaman içinde zeminde oluşan oturmalar nedeniyle meydana gelen hasarın teminat dışı olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre; davaya konu hasarın 23.07.2008 tarihinde gerçekleştiği, davanın 2011 yılında açıldığı nazara alındığında, yasada belirtilen 2 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle davanın reddine dair verilen kararın, davacı vekili tarafından temyizi üzerine, Dairemizin 03.05.2016 tarih, 2014/12607 Esas ve 2016/5387 Karar sayılı ilamı ile "poliçede dava dışı Türkiye ... Bankası A.Ş. ... Şubesi"nin dain-i mürtehin kaydı bulunduğu ve adı geçen bankanın davaya şartlı muvafakat verdiği dikkate alınıp davacının aktif dava ehliyeti bulunmadığı gözetilip davanın usulden reddi yerine davanın esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı; kabule göre de, taraflar arasında 21.01.2009-2010 tarihleri arasında ve 18.01.2010-2011 tarihleri arasında konut sigorta poliçesinin yenilendiği, davacının 2010 yılında hasarın gerçekleştiğini iddia ederek talepte bulunduğu nazara alındığında, davaya konu hasarın hangi dönemde gerçekleştiği ve davacı tarafın hangi poliçeye dayandığı hususunun açıklığa kavuşturulmasından sonra, davalı tarafın zamanaşımı def"inin değerlendirilmeyişinin hatalı olduğu" gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda; davanın kabulü ile 81.115,00 TL. tazminatın olay tarihinden işleyecek reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına; 24.12.2013 tarihli bilirkişi heyeti raporuyla binanın mutad oturmasından kaynaklanan bir hasar bulunmadığının tespit edildiği de dikkate alındığında, davacıya ait konutta oluşan hasarın poliçe genel ve özel şartları gereği yer kayması teminatının kapsamında kalmasına ve zararın poliçe teminatı kapsamında olmasına göre; davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, konut sigorta poliçesi nedeniyle tazminat istemine ilişkindir.
Davacı taraf, 2010 yılının sonlarında gerçekleşen davaya konu olay nedeniyle sigortalı binasında oluşan hasar bedelinin tazminini istemiş; davalı taraf, zararın teminat dışı olduğunu savunmuş; mahkeme ise, sigortalı bina için hasar miktarını belirleyen 07.05.2013 tarihli inşaat mühendisi bilirkişinin raporu doğrultusunda tazminata karar vermiştir. Mahkemenin hükme esas aldığı 07.05.2013 tarihli bilirkişi raporu incelendiğinde; sigortalı binanın 2011 yılındaki hasarsız değerinin 164.230,00 TL. olduğu; davaya konu olay sonucu oluşan hasarı nedeniyle binanın satılabilme ihtimali % 50 azaldığından, bu oranda yapılan indirimle hasar bedelinin 82.115,00 TL. olduğu yönünde görüş bildirildiği görülmektedir.
Mal sigortaları grubuna giren konut sigortaları için sigortacının tazmin borcunun kapsamı, taraflar arasındaki poliçenin tanzim tarihi ve davaya konu riziko tarihi itibariyle yürürlükte olan 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu"nun 1299. maddesine ve Yangın Sigortası Genel Şartları"nın B.5. maddesine göre değerlendirilmelidir. TTK"nun 1299. maddesinde ve YSGŞ"nın B.5. maddesinde, sigortalı malın tamamen telef olması ile kısmi hasar görmesi durumları için, tazminatın nasıl hesaplanacağı ayrıntılı biçimde düzenlenmiş; ayrıca, YSGŞ"nın B.5. maddesinde, kısmi hasar halleri için ödenecek sigorta tazminatının hesabında, yıpranma (kullanma) payı ile onarım nedeniyle sigortalı malda oluşacak kıymet kazanma payının düşülmesi gerektiği de düzenlenmiştir.
Dosya kapsamında yer alan, gerek delil tespiti dosyasında alınan, gerekse mahkemenin aldığı ve davacının haricen aldığı bilirkişi raporlarında, davaya konu olay sonucu oluşan hasarları nedeniyle, sigortalı binanın kullanımının sakıncalı olduğu tespit edilmiştir. Ancak, yetkili idari makamlar tarafından binanın kullanımının yasaklanması ya da yıkımına karar verildiğine dair dosyada belge bulunmadığı gibi, davacının 07.02.2018 tarihli dilekçesiyle, binadaki hasarın onarımı için masraf yaptığını beyan ettiği görülmektedir. Bu itibarla; öncelikle, davaya konu olay nedeniyle sigortalı binanın tam hasarlı mı yoksa kısmi hasarlı mı olduğunun tespit edilmesinin gerektiği; yapılacak tespite göre de yukarıda açıklanan kanun ve genel şartlar ile poliçe hükümleri dahilinde, davalının sorumlu olacağı zarar hesabının yapılması gerektiği açıktır. Mahkemenin benimsediği rapordaki hesap yöntemi anılan ilkeleri karşılamadığı gibi, mahkemenin hasarın boyutunun belirlenmesi için yaptığı inceleme de eksiktir.
Açıklanan hukuki ve maddi vakıalar karşısında mahkemece; davacının 07.02.2018 tarihli dilekçesindeki beyanı da dikkate alınmak suretiyle, sigortalı binanın olay nedeniyle tam hasarlı kabul edilip kullanımının yasaklanması ya da yıkılması yönünde yetkili idareler tarafından alınmış bir karar olup olmadığının araştırılması; daha sonra, olay nedeniyle oluşan mevcut hasarlarına göre binanın onarımının mümkün olup olmadığı, olay tarihi olan 2010 yılı itibariyle hasar onarım bedelinin ne kadar olacağı, binanın tam hasarlı olduğunun kabulü halinde ise 2010 yılı itibariyle yeniden yapım maliyetinin ne kadar olacağı, hasar bedelinin TTK"nun
1299. maddesi- YSGŞ"nın B.5. maddesi hükümleri ile poliçe hükümlerine göre hesaplanması hususlarında, teknik bilirkişiler ve sigorta hukukçusundan oluşan heyetten, gerekçeli, açık, denetlenebilir bir rapor alınıp oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle, yazılı biçimde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE; (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA; 2.037,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak duruşmada vekille temsil olunan davalıya verilmesine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 30/09/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.