Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2014/1595
Karar No: 2014/966
Karar Tarihi: 26.11.2014

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2014/1595 Esas 2014/966 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2014/1595 E.  ,  2014/966 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : Urla Kadastro Mahkemesi
    TARİH :22.10.2012
    NUMARASI :2012/1-8

    Taraflar arasındaki davadan dolayı, bozma üzerine direnme yoluyla; Urla Kadastro Mahkemesi"nden verilen 22.10.2012 gün ve 2012/1 E. 2012/8 K.sayılı kararın bozulmasını kapsayan ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"ndan çıkan 29.01.2014 gün ve 2013/20-468 Esas, 2014/51 Karar sayılı ilamın, karar düzeltilmesi yoluyla incelenmesi davalılar vekilleri tarafından verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla; Hukuk Genel Kurulu"nca dilekçe, düzeltilmesi istenen ilam ve dosyadaki ilgili bütün kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Temyiz ilamında yer alan açıklamalara göre, 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440.maddesinde sayılan sebeplerden hiçbirisine uygun olmayan karar düzeltme isteğinin REDDİNE, aynı Kanunun 442/3. ve 4421 sayılı Kanunun 4/b-1 maddeleri gereğince takdiren 226 TL para cezasının karar düzeltme isteyenlerden alınarak hazineye gelir kaydedilmesine; 26.11.2014 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
    - KARŞI OY YAZISI -
    Çekişmeli 1635 parsel sayılı 7973 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, 28/01/1982 tarihinde asliye hukuk mahkemesinin 1974/64 - 1980/41 sayılı kararı ile E.. Ş.. ve N.. Ş.. adına tesciline karar verilmiş, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 10/08/1980 tarih ve 7945 - 7797 sayılı kararı ile onanan karar, Hazine vekilinin tashihi karar talebi 8. Hukuk Dairesinin 20/04/1981 tarih ve 1981/4931 - 4603 sayılı kararı ile ret edilerek kesinleşmiş olması gözetilerek arazi kadastrosu sırasında adı geçen kişiler adına tespit edilmiş, 15/10/1987 tarihinde de tapuya tescil edilmiştir.
    Yörede 1997 yılında orman kadastrosu yapılmış, 14/02/2007 tarihinde ilan edilmiş, O.. M.. vekili 13/08/2007 günlü dilekçesi ile dava konusu 1635 sayılı parselle birlikte birçok parselin orman sayılan yerlerden olduğu iddiası ile orman tahdidine itiraz davası açmış; mahkemece 25/01/2010 günlü ara kararı ile tefrik kararı verilerek 1635 sayılı parselle ilgili davaya bu dosya üzerinden devam olunmuş,mahallinde 30/10/2010 tarihinde keşif yapılmış, üç orman yüksek mühendisi bir ziraat yüksek mühendisi ve kadastro teknisyeninden oluşan bilirkişi heyeti 08/11/2010 tarihli gerekçeli raporlarında taşınmazın orman kadastrosu sırasında 60, 61 ve 62 nolu orman sınır noktaları ile belirlenen orman sınırları dışında bırakıldığını, 1957 tarihli hava fotoğrafı ve 1962 tarihli memleket haritasında beyaz renkli orman dışı alanlar içinde bulunduğunu, eğimin %3 olduğunu, toprak yapısında humus ve kök kalıntısı bulunmadığını belirterek orman sayılmayan yerlerden olduğunu bildirmişlerdir.
    Yerel mahkemece bilirkişi raporları esas alınarak davanın reddine karar verilmiş; Orman Yönetimi vekilinin temyizi üzerine, Dairemizin 23/11/2011 gün ve 2011/14470 - 13206 sayılı kararı ile özetle; taşınmazın üç yönden devlet ormanına, bir yönden de denize sınır olması nedeniyle orman bütünlüğü içinde yer aldığı, Asliye hukuk mahkemesin 1979/64 esas sayılı dosyasında Orman Yönetimi taraf olmadığı için yönetimi bağlamayacağı ve tescil kararının infaz edilmediği belirtilerek taşınmazın orman bütünlüğü içinde olduğu gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken, özel mülkiyete açılmasını sağlayacak biçimde kabulü yolunda hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle hüküm bozulmuştur. Orman Yönetiminin, hüküm bozulduğu halde, "davanın reddine karar verilmesi" şeklindeki cümlenin maddi hata olduğunu belirterek, bu hatanın düzeltilmesi, davalılar vekilinin taşınmazın asliye hukuk mahkemesinin tescil kararına dayanılarak tesbit edildiğini, orman sayılmayan yerlerden olduğunu belirterek kararın düzeltilmesini talep etmeleri üzerine, Dairenin 02/04/2012 gün ve 2012/3731 - 4883 sayılı kararı ile davalıların karar düzeltme taleplerinin reddine, Orman Yönetiminin talebinin kabulüne, 23/11/2011 günlü bozma kararındaki cümlenin kaldırılarak yerine " Mahkemece taşınmazın orman bütünlüğü içinde bulunduğu gözetilerek davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, özel mülkiyete açılmasını sağlayacak biçimde reddi yolunda hüküm kurulması" cümlesinin yazılması suretiyle daire kararının düzeltilmesine oyçokluğu ile karar verilmiştir. Yerel mahkemece verilen direnme kararı uyarınca konu Hukuk Genel Kurulunun önüne gelmiş, Hukuk Genel Kurulu"nun 2013/468- 2014/51 sayılı kararıyla oy çokluğuyla kişiler ile hazine arasındaki davada orman idaresinin taraf olmadığı için orman idaresini bağlamadığı ve üç tarafı orman bir tarafı deniz ile çevrili yerin orman bütünlüğü içinde orman sayılan yerlerden olduğu gerekçesiyle direnme kararı bozulmuş, davalılar tarafından HGK"dan kararın düzeltilmesi istenmiştir.
    Dava, Orman Yönetimi tarafından açılan orman kadastrosuna itiraz davasıdır.
    Mahkemece yöntemine uygun araştırma ve inceleme yapılmış, bilirkişi heyetinin gerekçeli raporlarından, çekişmeli taşınmaz ve çevresinin 1957 tarihli hava fotoğrafları ve 1962 tarihli memleket haritasında açık alanda kaldığı, orman sayılamayan yerlerden olduğu anlaşılmıştır. Asliye hukuk mahkemesinde görülen tescil davasında, Hazine davalı olarak taraftır. Tescil kararı, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinde onanarak kesinleşmiş, o tarihlerde yapılan arazi kadastrosu sırasında da kesinleşmiş tescil kararı dikkate alınarak davalılar adına tespit yapılıp, 15/10/1987 tarihinde tapuya tescil edilmiştir.
    Tescil kararları inşaî - ihdasi (kurucu - yenilik doğurucu) kararlar olup, mülkiyet hakkı, bu kararların kesinleştiği anda kazanılır (YİBK 04/12/1998 gün ve 4/3 sayılı kararı). Bu nedenle, tescil kararının infaz edilmediği gerekçesi yerinde olmadığı gibi, kararın kesinleştiği 08/06/1981 tarihinden sonra 28/01/1982 tarihinde yapılan kadastro sırasında da tescil kararı uygulanarak taşınmaz davalılar adına tesbit edilmiş ve 15/10/1987 tarihinde tapuya tescil edilmiştir. Tescil davasının görüldüğü tarihlerde dosya arsında bulunan eski tarihli hava fotoğrafı ve memleket haritasından anlaşılacağı üzere, taşınmaz ve çevresi orman sayılamayan yerlerden olduğu için, tescil davasında Orman Yönetiminin davada taraf olmasına gerek görülmemiş, yapılan ilanlardan sonra da Orman Yönetiminin orman iddiasıyla bir müdahalesi de olmamıştır.
    6831 sayılı Orman Kanununun 1/E maddesinde "Sahipli arazide bulunan ve civarındaki ormanlarda tabii olarak yetişmeyen ağaç ve ağaçcık nevilerinin bulunduğu yerler" 1/F maddesinde "Orman sınırları içinde veya bitişiğinde tapulu, orman sınırları dışında ise her türlü tasarruf belgeleriyle özel mülkiyette bulunan ve tarım arazisi olarak kullanılan dağınık veya yer yer küme ve sıra halindeki her nevi ağaç ve ağaçcıklarla örtülü yerler", 1/J maddesinde "Funda ve makilerle örtülü orman ve toprak muhafaza karakteri taşımayan yerler" orman sayılmamıştır.
    O halde, eski tarihli belgelerde dahi orman sayılamayan ve asliye hukuk mahkemesinin tescil kararı dikkate alınarak davalılar adına tespit edilip tapuya tescil edilen taşınmazın, tapu kaydını yok saymak, Anayasamızın 35. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin ek 1 sayılı protokolünün 1. maddesinde korunan mülkiyet hakkının ihlali niteliğindedir. Taşınmaz tapuda kayıtlı olduğu için davanın reddi halinde özel mülkiyete açılması da söz konusu olmadığı gibi 6831 sayılı Orman Kanununun 17. maddesi kapsamında da düşünülemez. Zira dairemizin yerleşik uygulamalarına göre de tapuya kayıtlı yer ancak 4785 sayılı Kanun kapsamında devletleştirmenin koşullarını taşıyor ise hukuki değerini yitirir. Somut olayda olduğu gibi eski tarihli hava fotoğrafı ve memleket haritasında açık olan alanlarda tapu kaydı hukuki değerini korumakta ve dava konusu yeri orman içi açıklık olmaktan çıkarmaktadır.
    Kaldı ki dava konusu yer orman bütünlüğü içinde bile kabul edilse, kişinin zararı tazmin edilmeden tapu kaydının hukuki değerini yitirmesine neden olacak şekilde orman içine alınması Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına göre mülkiyet hakkının özüne dokunmaktadır.
    Bu nedenlerle, davalılar vekilinin karar düzeltme talebinin kabulü ile davanın reddine dair yerel mahkeme kararının onanması gerektiği görüşünde olduğumuzdan, karar düzeltme talebinin reddi yönündeki sayın çoğunluğun kararına katılmıyoruz.






    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi