Hukuk Genel Kurulu 2017/1025 E. , 2019/1135 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi (Aile Mahkemesi Sıfatıyla)
Taraflar arasındaki “yoksulluk nafakasının kaldırılması” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Maçka Asliye Hukuk Mahkemesince (Aile Mahkemesi Sıfatıyla) davanın reddine dair verilen 12.05.2015 tarihli ve 2014/151 E., 2015/167 K. sayılı kararın temyizen incelenmesi davacı asil tarafından istenilmesi üzerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 30.11.2015 tarihli ve 2015/9995 E., 2015/19213 K. sayılı kararı ile;
“...Davacı dava dilekçesinde; davalı ile Maçka Asliye Hukuk Mahkemesinin 19.06.2012 tarih, 2005/119 Esas ve 2012/148 Karar sayılı ilamı ile boşandıklarını, Mahkemece davalı lehine aylık 700 TL yoksulluk nafakasına hükmedildiğini, yoksulluk nafakasının fahiş olup, kendisini ekonomik açıdan sıkıntıya soktuğunu, ayrıca nafakanın takdir edildiği tarihten sonra davalıya murisi babasından daireler kaldığını ve davalının yetim aylığı almaya başladığını belirterek, varolan yoksulluk nafakasının hakkaniyet ölçüleri, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, yaşları dikkate alınarak öncelikle kaldırılmasını, mümkün olmadığı takdirde azaltılarak 300 TL olarak takdirini talep ve dava etmiştir.
Davalı cevap dilekçesinde; davacının iddialarının asılsız olduğunu, kendisine babasından daire kalmadığını, davacının mali durumunun iyi olduğunu, bu nedenle davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; boşanma davasından sonra tarafların sosyal ve ekonomik durumlarında nafakanın kaldırmasını gerektirir bir değişiklik bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
TMK."nun 176/3.maddesi uyarınca; irat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılır.
Davacı; yukarıdaki yasa hükmü gereğince; davalının yoksulluğunun zail olduğu iddiasıyla nafakanın kaldırılmasını veya indirilmesini istemektedir. Bu durumda, öncelikle yoksulluk kavramı üzerinde durmak gerekir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1998 tarih ve 1998/2–656–688 sayılı kararında da kabul edildiği gibi yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür (eğitim) gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanları yoksul kabul etmek gerekir.
Hemen belirtmek gerekir ki; Hukuk Genel Kurulu"nun yerleşik kararlarında "asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması" yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu kabul edilmediği gibi asgari ücretin üzerinde gelire sahip olunması da yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu olarak kabul edilmemiştir. (...07.10.1998 gün, 1998/2–656 E, 1998/688 K. 26.12.2001 gün 2001/2–1158–1185 sayılı ve 01.05.2002 gün 2002/2–397–339 sayılı kararları). Bu durumda ancak nafakanın miktarını tayinde etken olarak dikkate alınmalıdır.
Somut olayda; dosyadaki bilgi ve belgelerden, davacının müftülükte memur olarak çalıştığı, 1600,00 TL maaşının olduğu, davalının ise, 272.50 TL yetim aylığı aldığı ve babasından kalan taşınmazdan 150 TL kira geliri elde ettiği anlaşılmaktadır.
Nafaka alacaklısı kadının aldığı 272.50 TL yetim aylığı ve 150 TL kira geliri; yukarıda belirtilen zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılaması beklenemez. Başka bir anlatımla, davalının eline geçen toplam gelir miktarı, onu yoksulluktan kurtaracak mahiyette değildir.
Davalının, 272.50 TL yetim aylığı ve 150 TL kira geliri elde etmesi, nafakanın kaldırılmasına değil, azaltılmasına etki edecek olgulardandır.
O halde, mahkemece yapılacak iş; tarafların sosyal ve ekonomik durumları gözetilip, nafaka takdir edilirken taraflar arasında mevcut olan denge durumu da dikkate alınarak, davalının yoksulluğunun ortadan kalkmadığı kabul edilerek, nafakanın(çoğun içinde az da vardır ilkesi gereğince) TMK"nın 4.maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesi gereğince, nafakanın uygun bir miktarda indirilmesine karar vermek olmalıdır.
Yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir...”
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava; yoksulluk nafakasının kaldırılması istemine ilişkindir.
Davacı asil; davalı ile 1991 yılında evlendiklerini, bu evlilikten müşterek çocuklarının olduğunu, aralarındaki boşanma davasının kesinleştiğini ve karar gereği her ay davalıya 700,00TL yoksulluk nafakası ödediğini, araştırmaları sonucunda davalının babasından maaş aldığını, ayrıca kira gelirinin bulunduğunu belirterek, nafakanın kaldırılmasına, bu mümkün olmadığı takdirde nafakanın 300,00TL’ye indirilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı asil; davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, iki çocuklarının da dershaneye gittiklerini, davacının iddialarının yerinde olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; davacı taraf, davalının babasından kalan dairelerin kira gelirine sahip olduğunu ileri sürmüşse de, toplanan delillerden böyle bir olgunun olmadığı, davacının, evlilik birliği içerisinde davalının kendisini aldattığı yönündeki iddialarının bu dava kapsamında ele alınması gereken hususlardan olmadığı gibi, ileri sürülen iddiaların davacı tarafça kanıtlanamadığı, kolluk araştırmasından ve tanık beyanlarından anlaşıldığı üzere boşanma kararının verildiği tarihten eldeki davanın açıldığı tarihe kadar tarafların sosyal ve ekonomik durumlarında herhangi bir değişiklik olmadığı, davacının hâlen müftülükte memur olarak çalıştığı, aylık net gelirinin ödediği nafaka miktarı düşüldükten sonra 1.600,00TL olduğu, davacının tek başına yaşadığı, davalının ise ev hanımı olduğu, 272,50TL yetim aylığı aldığı ve 150,00TL kira geliri bulunduğu, çalışmayan iki çocuğu ve kardeşiyle ikamet ettiği, almakta olduğu nafakaya ihtiyacı olduğu, öte yandan nafakanın azaltılması veya kaldırılması için hakkaniyetin zorunlu kılması gereken bir nedenin de tespit edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı asilin temyizi üzerine hüküm, Özel Dairece yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Mahkemece; bozma kararında da belirtildiği üzere davalının, babasından dolayı aldığı 272,50TL aylık, 150,00TL kira geliri nedeniyle yoksulluğunun ortadan kalkmadığı, davalının yaşı itibari ile çalışamaz durumda olduğu, özellikle müşterek çocuklarının beyanlarından da anlaşılacağı üzere hükmedilen 700,00TL nafakanın bile annelerinin geçimine yetmediği, davacının ekonomik durumu da dikkate alındığında ödediği nafaka bedelinden arta kalan ekonomik gücünün yeterli olduğu, bakmakla yükümlü olduğu kimsenin olmadığı, her ne kadar müşterek çocuklar reşit iseler de anneyle birlikte kaldıkları, tarafların evlilik birlikteliklerinin uzunluğu, kadının evlilik birliği içindeki emekleri ve boşanma kararında herhangi bir maddi ve manevi tazminata hükmedilmediği hususları da dikkate alındığında, boşanma kararının verildiği tarihten davanın açıldığı tarihe kadar davacının ekonomik durumunda meydana geldiği belirtilen değişikliğin, sözlü delillerle ve taraflarla yüz yüze gelen mahkemece nafakanın azaltılmasına etki eden olgulardan kabul edilmediği, nafakanın azaltılması hususunda vicdani kanaat oluşmadığı, davacı tarafın her zaman nafakanın azaltılması için dava açabileceği, nafaka miktarının şimdilik indirilmesinin hakkaniyete aykırı olacağına dair tam bir vicdani kanaate varıldığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, somut olayda, davalının 272,50TL yetim aylığı ve 150,00TL kira geliri elde etmesinin, davacı tarafından davalıya 700,00TL olarak ödenen nafakadan uygun bir miktarda indirim yapılmasını gerektirip gerektirmediği noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle, yoksulluk nafakasına ilişkin açıklama yapmakta yarar bulunmaktadır.
Yoksulluk nafakası, boşanmanın eşlerle ilgili mali sonuçlarından biri olup, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 175. maddesinde:
“Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir.
Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz.” şeklinde düzenlenmiştir.
Maddede geçen “yoksulluğa düşecek” kavramından ne anlaşılması gerektiği konusunda yasal bir tanımlama olmaması karşısında bu husus yargısal uygulamada kurallara bağlanmıştır. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1998 tarihli ve 1998/2-656 E., 688 K.; 11.03.2009 tarihli ve 2009/2-73 E., 2009/118; 04.07.2019 tarihli ve 2017/2-2417 E., 2019/871 K. sayılı kararlarında; “yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür, eğitim” gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanların “yoksul” kabul edilmesi gerektiği benimsenmiştir.
Ayrıca madde metninden de anlaşılacağı üzere yoksulluk nafakası isteminde bulunan tarafın kusurunun daha ağır olmaması gerekmektedir. Ancak yoksulluk nafakası, boşanmadan sonra yoksulluğa düşecek olan tarafı koruma amacına yönelik olduğu içindir ki, boşanmış olan yoksul tarafa verilecek olan yoksulluk nafakası, hiçbir surette diğer tarafa yükletilen bir ceza veya tazminat niteliğinde değildir. Şayet böyle olsaydı, sadece boşanmada kusuru olan eşten istenebilmesi gerekirdi. Oysa ki, maddede açıkça belirtildiği gibi kusursuz eş dahi yoksulluk nafakası ödemekle yükümlüdür. Yoksulluk nafakası, bir bakıma evlilik birliği devam ettiği sürece söz konusu olan karşılıklı bakım ve geçindirme ödevinin devam ettirilmesi anlamını taşımaktadır (Akıntürk, T./Ateş, D.:Türk Medeni Hukuku, Aile Hukuku, İkinci Cilt, Ocak 2019, s. 302).
Bunun yanında, yoksulluk nafakası istenebilmesi için istemde bulunan tarafın boşanma yüzünden yoksulluğa düşme tehlikesiyle karşılaşmış bulunması şarttır. Başka bir ifadeyle, geçimini kendi mali kaynakları ve çalışma gücüyle sağlama imkânından yoksun olan taraf diğer koşulları da varsa yoksulluk nafakası talep edebilecektir.
Yoksulluk durumu günün ekonomik koşulları ile birlikte, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ve yaşam tarzları değerlendirilerek takdir edilmelidir.
Dosya içeriğinden, taraflar arasında görülen boşanma davası sonucunda, Maçka Asliye Hukuk Mahkemesinin 19.06.2012 tarihli ve 2012/119 E., 2012/148 K. sayılı kararı ile tarafların anlaşma sebebiyle boşanmalarına, davalı kadın için dava tarihinden itibaren aylık 700,00TL tedbir nafakasının davacıdan alınarak davalıya verilmesine karar verildiği, kararın davacı tarafından temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 28.01.2013 tarihli ve 2012/16423 E., 2013/2155 K. sayılı kararı ile onandığı, davacının karar düzeltme isteğinin Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 24.04.2013 tarihli, 2013/7167 E., 2013/11267 K. sayılı kararı ile oy çokluğu ile reddine karar verilmekle, kararın 10.05.2013 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Diğer taraftan, davacının aylık gelirinin nafaka miktarı düşüldükten sonra net 1.600,00TL olduğu, davalının müteveffa sigortalı babasından dolayı kendisine 272,50TL yetim aylığı bağlandığı ve babasından kalan taşınmazdan 150TL kira geliri elde ettiği hususları dosya kapsamı ile sabittir.
Açıklanan bu maddi ve hukuki olgular karşısında somut olay değerlendirildiğinde, davalının belirtilen şekilde gelir elde etmesi, nafakanın kaldırılmasına değil azaltılmasına etki edecek olgulardan olduğundan, mahkemece tarafların sosyal ve ekonomik durumları dikkate alınarak, davalının yoksulluluğunun ortadan kalkmadığı gözetilmekle, 4721 sayılı TMK’nın 4. maddesinde düzenlenen hakkaniyet ilkesi uyarınca nafakanın uygun bir miktarda indirilmesi gerekmektedir.
Hâl böyle olunca mahkemece önceki kararda direnilmesi doğru olmadığından, hükmün Özel Daire bozma kararında belirtilen nedenlerle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcın yatırana geri verilmesine, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 440/III-1. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 05.11.2019 tarihinde oy birliği ile ve kesin olarak karar verildi.