Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2017/2752
Karar No: 2018/985
Karar Tarihi: 25.04.2018

Kadastro tespitine itiraz - Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/2752 Esas 2018/985 Karar Sayılı İlamı

 

 

Hukuk Genel Kurulu         2017/2752 E.  ,  2018/985 K.

  •  


"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi

Taraflar arasındaki “kadastro tespitine itiraz” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İzmir Kadastro Mahkemesince asıl davanın reddine, karşı davanın kabulüne dair verilen 19.11.2015 gün ve 2013/759 E., 2015/358 K. sayılı karar, davacı-karşı davalı Hazine vekilinin temyiz istemi üzerine Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 15.03.2016 gün ve 2016/860 E., 2016/2663 K. sayılı kararı ile;
"…3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun Geçici 8. maddesine istinaden yapılan tescil harici yerlerin kadastrosu sırasında Özdere Mahallesi çalışma alanında bulunan 1181 ada 17 parsel sayılı 909,63 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz kadastro tutanağının beyanlar hanesine taşınmaz üzerinde bulunan mandalina ağaçlarının ... ve ..."e ait olduğu belirtilmek suretiyle tarla vasfıyla Hazine adına tespit edilmiş, Hazine"nin itirazı üzerine Kadastro Komisyonunca taşınmazın ham toprak vasfıyla Hazine adına tesciline karar verilmiştir. Davacı Hazine, taşınmazın kadastro tutanağının beyanlar hanesindeki şerhin iptali istemiyle dava açmış, davacı ... ile Hatice Özkan da kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak taşınmazın adlarına tescili istemiyle karşı dava açmışlardır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davacı Hazine davasının reddine, davacı ... ile Hatice Özkan davasının kabulüne; çekişmeli 1181 ada 17 parsel sayılı taşınmazın Hazine adına olan tespitinin iptali ile eşit paylarla davacı ... ile Hatice Özkan adlarına tarla vasfıyla tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece çekişmeli taşınmazın adına tescil kararı verilen ... ile Hatice Özkan yönünden kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile iktisap şartlarının gerçekleştiği kabul edilmek suretiyle hüküm kurulmuş ise de yapılan inceleme ve araştırma hüküm kurmak için yeterli değildir. Çekişmeli taşınmazın niteliğinin belirlenmesi için tespit tarihi olan 2013 yılından geriye doğru 15-20-25 yıl öncesine ait üç ayrı tarihte çekilmiş hava fotoğrafları üzerinde inceleme yapılması gerekirken tespit tarihinden 38 yıl öncesi olan 1975 yılı ve 1993 yılına ait hava fotoğrafı üzerinde inceleme yapılmış, mahkemece taşınmaz başında yapılan keşif sonrası dosyaya ibraz edilen harita ve kadastro mühendisi, orman yüksek mühendisi ve ziraat mühendisinden oluşan ortak bilirkişi raporunda 1993 yılına ait hava fotoğrafının stereoskopla incelenmesinde ilgili taşınmazın boş olarak görüldüğünün belirtilmiş olmasına rağmen raporun sonuç kısmında taşınmazın tamamı üzerinde 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 14. ve 17. maddeleri koşullarının oluştuğu yönünde görüş bildirildiği dikkate alındığında rapor kendi içerisinde çeliştiği halde bu çelişki giderilmeden hüküm kurulmuştur. Eksik araştırma, inceleme ve değerlendirme ile karar verilemez. Sağlıklı sonuca varılabilmesi için taşınmazın tespit tarihinden geriye doğru 15-20-25 yıl öncesine ait üç ayrı tarihte çekilmiş stereoskopik hava fotoğrafları getirtilip dosya ikmal edildikten sonra mahallinde yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişiler, taraf tanıkları, üç kişilik ziraatçi bilirkişi kurulu ve fen bilirkişisi huzuruyla yeniden keşif yapılmalıdır. Keşif sırasında; yerel bilirkişi ve tanıklardan taşınmazın tespit tarihinden geriye doğru 20-25 yıl öncesinde kimler tarafından neye istinaden zilyet edildiğine ilişkin maddi olaylara dayalı ayrıntılı bilgi alınmalı, taşınmazın imar-ihyaya konu edilip edilmediği, imar-ihyaya konu edilmiş ise ihyanın hangi tarihte başlayıp ne zaman bitirildiği, etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılmalı, bilirkişi ve tanık sözleri komşu parsel tutanak ve dayanakları ile denetlenmeli, jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişisine dosyanın tevdii ile dava konusu taşınmazın tespit tarihine göre 15-20-25 yıl öncesine ait ve üç ayrı tarihte çekilmiş stereoskopik hava fotoğrafları üzerinde uygulama yaptırılarak taşınmazın niteliği ile taşınmaz üzerinde imar-ihya işlemlerine başlandığı ve tamamlandığı tarih ile tarımsal amaçlı zilyetliğin başlangıç tarihi ayrı ayrı saptanmalı, üç kişilik ziraat bilirkişi kurulundan ise taşınmazın öncesi ve zirai faaliyete konu olup olmadığı, hangi tarihte imar-ihyaya başlandığı, tamamlandığı ve zilyetliğin hangi tasarruflar ile sürdürüldüğü hususları özellikle irdelenmeli, fen bilirkişinden ise keşfi takibe elverişli krokili rapor alınmalı, bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek davacılar yararına kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile iktisap koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği belirlenmeli ve sonucuna göre karar verilmelidir…"
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Asıl dava kadastro tutanağında bulunan beyanlar hanesindeki şerhin iptali, karşı dava ise 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun Geçici 8. maddesi uyarınca yapılan tespite itiraza ilişkindir.
Davacı Hazine vekili, Türk Medeni Kanunu’nun 707. maddesi uyarınca tapuya kayıtlı olmayan taşınmazlar üzerinde işgal yolu ile mülkiyet kazanılamayacağının belirtildiğini, işgal ile ilgili işlem ve eylemlerin yer almaması hususunun Kadastro Müdürlüğüne genel yazı ile bildirildiğini, bu yerlerin Devletin hüküm ve tasarrufunda bulunan yerlerden olduğunu, 3402 sayılı Yasanın Geçici 8. maddesinin ruhuna aykırı olarak kadastro tutanaklarında yazılan muhdesatların ve belirtilen zilyedin terkin edilmesi gerektiğini ileri sürerek çekişmeli 1181 ada 17 parsel sayılı taşınmaza ait kadastro tutanağında ve askı ilan cetvelinin beyanlar hanesinde yer alan kullanıcı adı ve süresine ilişkin beyanın kaldırılmasına, tespit gibi taşınmazın Hazine adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili karşı dava dilekçesinde Hazine tarafından beyanlar hanesinin kaldırılması istemiyle dava açıldığını, bu hâliyle kadastro tutanağının kesinleşmediğini, Kadastro Kanununun 14. ve 17. madde hükümleri ile bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde kadastro tespitinin müvekkiller aleyhine hatalı yapıldığını, müvekkillerinin 20 yılı aşkın süredir malik sıfatıyla zilyet olduklarını belirterek kadastro tutanağının iptali ile çekişmeli taşınmazın müvekkilleri adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Yerel Mahkemece dava konusu taşınmazın, davalı - karşı davacılardan ... ile ..."ın paylarını satın aldığı şahısların ortak miras bırakanları Mehmet Akın tarafından 1960"lı yılların başında para ve emek harcanmak suretiyle zemin temizliği yapılarak tarım arazisi hâline getirildiği, 1990"lı yılların başına kadar kendisi ve ölümünün ardından mirasçılarınca buğday ve tütün türü ürünler ekilmek suretiyle tasarruf edildiği, sonrasında davalı - karşı davacılardan ... tarafından mandalin ağaçları ekilerek mandalin bahçesi hâline getirildiği ve o tarihten itibaren de eklemeli olarak davalı - karşı davacı tarafça son 20-25 yılı mandalin bahçesi olmak kaydıyla, 40-50 yılı aşkın süre ile nizasız ve fasılasız olarak zilyetliğin sürdürüldüğü ve dolayısıyla taşınmazla ilgili olarak davalı - karşı davacılar yararına 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 17. maddeleri uyarınca mülk edinme koşullarının gerçekleşmiş olduğu gerekçesiyle davacı-karşı davalı Hazinenin davasının reddine, davalı-karşı davacılar ... ile Hatice Özkan’ın davasının kabulüne, çekişmeli 1181 ada 17 parsel sayılı taşınmazın Hazine adına olan tespitinin iptali ile eşit paylarla davacı ... ile Hatice Özkan adlarına tarla vasfıyla tapuya tesciline karar verilmiştir.
Davacı-karşı davalı Hazine vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle yerel mahkeme kararı bozulmuştur.
Mahkemece önceki gerekçeler tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davacı-karşı davalı Hazine vekili tarafından imar ve ihya ile mülk edinme koşullarının açıklığa kavuşturulmadığı, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulduğu gerekçesiyle temyiz edilmiştir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık: somut olay bakımından davalı-karşı davacıların kazandırıcı zamanaşımı ile iktisap şartları yönünden mahkemece yapılan araştırmanın yeterli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle imar ve ihya ile sureti ile taşınmaz mülkiyetini kazanma koşullarının irdelenmesinde yarar vardır.
Kural olarak Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerin olağanüstü zamanaşımı veya başka bir yoldan kazanılması ve tapu siciline tescil edilmeleri mümkün değildir. Ancak Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerle ilgili düzenlemeye yer veren Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 715. maddesinin son fıkrasında, sahipsiz yerler ile yararı kamuya ait malların kazanılması, bakımı, korunması, işletilmesi ve kullanılmasının özel kanun hükümlerine tabi olduğu açıklanmıştır.
Nitekim 10.10.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 17. maddesinde imar ve ihya kurumuna yer verilmiş ve bu yoldan taşınmaz kazanılması imkânı getirilmiştir.
3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun "İhya edilen taşınmaz mallar" başlığını taşıyan 17. maddesinde:
"Orman sayılmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hâle getirilen taşınmaz mallar, 14"üncü maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına, aksi takdirde hazine adına tespit edilir.
İl, ilçe ve kasabaların imar plânının kapsadığı alanlarda kalan taşınmaz mallarda bu hüküm uygulanmaz." düzenlemesi yer almaktadır.
Anılan madde ile orman sayılmayan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerin, aynı Kanunun 14. maddesinde yazılı koşulların gerçekleşmesi hâlinde imar ve ihya yoluyla kazanılması olanağı sağlanmıştır.
Hemen belirtmek gerekir ki, 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 17. maddesi, aynı Kanunun 33/3. maddesi gereğince genel hüküm niteliğinde olup, bu kanunun uygulandığı yerler dışında bulunan taşınmazlar hakkında da uygulanır.
Bir yerin imar ve ihya ile kazanılabilmesi için öncelikle taşınmazın orman sayılmayan, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen arazilerden olması gerekir. Kamu hizmetine tahsis hukuken olabileceği gibi fiilen de olabilir. Kamu hizmetine tahsis edilmeyen, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki taşlık, orman sayılmayan çalılık, makilik ve fundalık gibi topraklar imar ve ihyaya müsait olan yerlerdir.
Bir yerin imar ve ihya ile kazanılması için taşınmazın emek ve para sarf edilerek tarım arazisi hâline getirilmesi gerekir. Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki bir taşınmazın tarım arazisi hâline getirilmesi durumunda imar ve ihyadan söz edilebilir. İhya edilecek taşınmazlar, ekime, dikime ve ürün yetiştirmeye müsait olmayan yerlerdir.
Emek ve masraf gerektirmeyen, zilyetliğin sürdürülmesi seviyesindeki çalışmalar, taşınmazın daha verimli hâle getirilmesi gibi çalışmalar imar ve ihya sayılmaz. Tarım arazisi niteliğindeki bir yerin verimini artırmak amacıyla toprak takviyesi yapmak da imar ve ihya sayılmaz. Ancak Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki bir yerin emek ve para sarf edilerek tarım toprağı hâline getirdikten sonra güçlendirmek amacıyla yapılan işlemler ihya olgusu içinde kabul edilmelidir.
Tarıma elverişli yerler üzerinde yapılan çalışmalar ihya değildir. Bu tür yerlerin ihyaya gerek olmaksızın, TMK"nın 713/1 ve Kadastro Kanununun 14. maddeleri gereğince kazanılmaları mümkündür.
Taşınmaza tarım arazisi niteliği kazandırmayan uğraşlar, meydana getirilen eserler Kadastro Kanununun 17. maddesi kapsamında imar ve ihya olarak kabul edilemez.
Taşınmaz üzerine ev, ahır ve samanlık yapmak gibi eylemler taşınmazı tarıma elverişli hâle getiren işlemlerden olmadığı gibi, tek başına imar-ihya işlemi iktisap için de yeterli değildir (Hukuk Genel Kurulunun 24.02.1999 gün ve 1999/8-84 E., 1999/118 K. sayılı kararı).
Maddi olgu olan imar ve ihya her türlü delil ile kanıtlanabilir. Her somut olayın özelliğine göre yerel bilirkişi, tanık beyanları, teknik bilirkişi raporları gibi deliller imar ve ihyanın kanıtlanmasında kullanılabilir. İmar ve ihyanın ne zaman başladığı, ne şekilde sürdürüldüğü ve hangi tarihte tamamlandığı mahalli bilirkişi ve tanıkların maddi olaylara dayalı beyanları ile belirlenmesi gerekir.
İmar ve ihya tek başına taşınmazın mülkiyetinin kazanılması için yeterli bir olgu değildir. Kadastro Kanunu"nun 17. maddesindeki yollama gereğince aynı Kanunun 14. maddesinde belirtilen zilyetliğin nizasız fasılasız ve malik sıfatıyla 20 yıldan fazla sürmesi gerekmektedir. 20 yıllık süre imar ve ihyanın tamamlandığı tarihten itibaren hesaplanır.
Kadastro Kanunu’nun Geçici 8. maddesinde ise öncesi tespit harici bırakılan bir kısım taşınmazların kadastrosunun yapılacağı hükme bağlanmış, anılan maddede “Bu Kanunun yayımı tarihinden önce yapılan tapulama veya kadastro çalışmalarında tespit dışı bırakılan tapuda kayıtlı taşınmazlar ile kamu kurum ve kuruluşlarına ait yerlerde ve çalışma alanı içinde orman olduğu gerekçesiyle tespit harici bırakılan alanlarda, daha sonra kesinleşen orman kadastrosu sonucunda orman sınırı dışında kalan tapulu ve tapusuz taşınmazların 3402 sayılı Kanun hükümleri gereğince kadastrosu yapılır.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Yukarıda yapılan açıklamalar ve yasal düzenlemeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Çekişmeli 1181 ada 17 parsel sayılı 909,63 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz 20 yılı aşkın zamandan beri malik sıfatıyla ... ve ...’ın zilyetlik ve tasarrufu altında olduğu ve üzerindeki muhdesatların ... ve ...’a ait olduğu şerhi ile 3402 sayılı Kadastro Kanununun Geçici 8. maddesine istinaden tarla vasfı ile hazine adına tespiti yapılmış, Hazine"nin itirazı üzerine Kadastro Komisyonunca taşınmazın ham toprak vasfıyla Hazine adına tesciline karar verilmiştir.
Öncesi tespit harici bırakılıp imar ve ihyaya muhtaç olan bu tür yerlerin koşulların bulunması hâlinde zilyetlikle kazanılması mümkündür. Ancak mahkemece yapılan keşifte bilgisine başvurulan bilirkişi ve tanıkların sözleri soyut nitelikteki sözlerden ibaret olduğu gibi, taşınmazın niteliği ile ilgili alınan harita, orman ve ziraat mühendisinden oluşan bilirkişi kurulu raporunda 1993 yılına ait hava fotoğrafında taşınmazın boş olarak göründüğü belirtilmesine rağmen, raporun sonuç kısmında taşınmazın tamamı üzerinde Kadastro Kanununun 14. ve 17. maddelerindeki koşulların oluştuğu yönünde görüş bildirilmek suretiyle raporda kendi içerisinde çelişki oluşturulmuştur. Ayrıca Özel Daire tarafından 10.02.2017 tarihli geri çevirme kararı sonrası gelen hava fotoğraflarında 1993 tarihli hava fotoğrafı yerine 1995 tarihli hava fotoğrafının bulunduğu bildirilmiştir. Bu nedenle mahkemece yapılan araştırma hüküm kurmaya yeterli değildir.
Hâl böyle olunca hava fotoğrafları arasında çelişki giderildikten ve taşınmaza ait hangi hava fotoğrafının (1993 tarihli hava fotoğrafı mı yoksa 1995 tarihli hava fotoğrafı mı) bulunduğu kesin olarak belirlendikten sonra önceki bilirkişiler dışında seçilecek 3 kişilik ziraat mühendislerinden oluşan ziraatçi bilirkişi kurulu, bir harita mühendisi bilirkişi ve dava sonucunda yararı olmayan elverdiğince yaşlı, yansız yerel bilirkişiler ve tarafların göstereceği tanıkların tümü hazır olduğu hâlde taşınmaz başında yeniden keşif yapılmalı, yerel bilirkişi ve tanıklardan taşınmazın geçmişte ne durumda bulunduğu, ilk olarak ne zaman ve nasıl kullanılmaya başlandığı, kime ait olduğu, kimden nasıl intikal ettiği, taşınmazın öncesinde tespit harici alan olduğu göz önünde bulundurularak, imar ve ihyaya konu edilip edilmediği, edilmiş ise ihyanın ne zaman başlayıp bitirildiği etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılmalı, dinlenen yerel bilirkişi ve tanık beyanlarının çelişmesi hâlinde gerektiğinde yüzleştirme yapılmak suretiyle çelişki giderilmeye çalışılmalı, harita mühendisi bilirkişiden keşfi takibe elverişli, dava konusu taşınmazı komşularıyla birlikte gösterir krokili rapor alınmalı, üç kişilik ziraat mühendisi bilirkişi kurulundan taşınmazın toprak yapısı ve niteliğini, zirai durumunu, üzerinde sürdürülen zilyetliğin şekli ve süresini, taşınmazlar üzerindeki bitki örtüsü (özellikle bitkilerin aşı yaşları), imar ve ihyaya konu edilmişse, imar-ihyanın tamamlandığı tarihi bildirir ve komşu parsellerle karşılaştırmalı değerlendirmeyi ve taşınmazların değişik yönlerden çekilmiş renkli fotoğraflarını da içerir, önceki bilirkişinin esas ve ek bilirkişi raporlarını irdeler şekilde ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalı, üç kişilik jeodezi ve fotogrametri uzmanı bilirkişiden yukarıda belirtilen tarihlerde çekilmiş üç adet hava fotoğrafının (özellikle iktisaba elverişli en yakın tarihli hava fotoğrafı) stereoskop aletiyle incelenmesi neticesinde taşınmazın sınırlarını ve niteliğini, mümkün olduğu takdirde taşınmazda imar ve ihya tamamlanmış ise hangi tarihte tamamlandığını belirtir şekilde rapor alınmalı, böylece tespit tarihine kadar 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14 ve 17. maddelerinde öngörülen koşulların davalı-karşı davacılar yararına gerçekleşmiş olup olmadığına ilişkin olarak tüm deliller değerlendirilmeli ve sonucuna göre karar verilmelidir.
Ayrıca çekişmeli taşınmazın öncesinde tespit harici bırakılan alanlardan olduğu anlaşılmakla tespit harici bırakılma nedeni ve tarihi ile ilgili bilgi ve belge dosya içerisinde bulunmamaktadır. Bu durumda Mahkemece taşınmazın tespit harici bırakılma nedeni ve tarihinin ilgili kurumdan sorularak alınacak cevabi yazının dosya içerisinde konulması gerekir.
O hâlde Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına, bozma kararında gösterilen ve yukarıda açıklanan genişletilmiş nedenlerle uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı-karşı davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, HUMK"nın 440/I. maddesi uyarınca tebliğ tarihinden itibaren on beş günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25.04.2018 gününde oy birliği ile karar verildi.

 

 

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi