Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2014/413
Karar No: 2015/2742

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2014/413 Esas 2015/2742 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2014/413 E.  ,  2015/2742 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

    Taraflar arasındaki “tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 14.İş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 07.11.2012 gün ve 2010/997E., 2012/1498 K. sayılı kararın incelenmesi taraf vekillerince istenilmesi üzerine Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 09.04.2013 gün 2013/1948E.,2013/7583 K sayılı ilamı ile;
    (...Davacı İsteminin Özeti:
    Davacı vekili; müvekkilinin Eskişehir’deki ait 1.HİBM. Komutanlığı işyerinde 01.03.2001 tarihinde işe başladığını, belirli süreli iş sözleşmeleri ile her yıl sözleşme yenilemek suretiyle işe devam ettiğini, davacının malzeme sevk ve tesellüm işçisi olduğunu, mevsimlik işçi sıfatıyla çalıştığını, yapılan işin mevsimlik çalışmaya uygun bir iş olmadığını iddia ederek davacının işe başladığı 01.03.2001 tarihinden itibaren belirsiz süreli iş sözleşmesiyle çalıştığının tespitini, tespit neticesinde işçinin kademe ilerlemesine hak kazandığının belirlenmesini talep etmiştir.
    Davalı Cevabının Özeti:
    Davalı vekili; davacının belirli süreli mevsimlik iş sözleşmesine bağlı olarak çalıştığını, 4857 sayılı İş Kanunu"nda mevsimlik işçi statüsünün mevcut olduğunu, davacının tespitini talep ettiği sürenin bir kısmının zamanaşımına uğradığını, ayrıca davacının geçici işçi statüsünde bulunduğunu, 5620 sayılı Kanun’un 2. maddesinin 11. fıkrası ile toplu iş sözleşmesi gereğince terfi ettirilmesinin mümkün olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
    Mahkeme Kararının Özeti:
    Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davacının davalı kurumda 2001 yılından itibaren geçici işçi olarak çalıştığı, taraflar arasındaki toplu iş sözleşmesinin ilgili maddeleri değerlendirildiğinde sözleşmede geçici işçi-daimi işçi ayrımı yapıldığı, davacının kanuni konumu ve sözleşme hükümlerine göre belirsiz süreli iş sözleşmesiyle çalıştığı, ancak bu durumun kendisine dava dilekçesindeki talebe konu kademe ilerlemesi hakkını sağlamadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Temyiz:
    Kararı davacı vekili ve davalı vekili temyiz etmiştir.
    Gerekçe:
    1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin ise aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
    2-Davacının belirsiz süreli iş sözleşmesiyle çalıştığının tespiti ile buna bağlı olarak kademe ilerlemesine hak kazandığının belirlenmesinde hukuki yararının bulunup bulunmadığı öncelikle çözülmesi gereken hukuki problemi oluşturmaktadır.
    Tespit davası 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 106. maddesinde düzenlenmiştir. Anılan maddede, “Tespit davası yoluyla, mahkemeden, bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesi talep edilir. Tespit davası açanın, kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında, bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunmalıdır. Maddi vakıalar, tek başlarına tespit davasının konusunu oluşturamaz.” denilmektedir.
    Görüldüğü üzere kanunla belirtilen istisnalar dışında tespit davası açılabilmesi hukuken korunmaya değer güncel bir yararın mevcudiyetine bağlıdır. Somut olayda davacı işçi, belirsiz süreli iş sözleşmesi ile çalıştığının tespiti ile buna bağlı olarak toplu iş sözleşmesi gereğince kademe ilerlemesine hak kazandığının belirlenmesini istemektedir. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına göre, eda davası açılabilecek hallerde eda davası tespit hükmünü de içerdiğinden ayrıca bir tespit davası açılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır. Davacının taleplerini açabileceği eda davasında ileri sürmesi mümkünken bu davayı açmakta ve sonuçlandırmakta kanunun ifade ettiği şekliyle korunmaya değer güncel bir hukuki yararı bulunmamaktadır.
    Diğer taraftan hukuki yarar dava şartlarından olup dava şartları yargılamanın her aşamasında mahkemece resen dikkate alınır. Dava şartı eksikliği davanın usulden reddini gerektiren bir haldir.
    Yukarıda açıklanan sebeplerle davanın 6100 sayılı Kanun"un 114/1-h. ve 115/1-2. maddeleri uyarınca usulden reddedilmesi gerekirken işin esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir…)
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Davacı vekili, davacının davalı bakanlığa ait Hava İkmal Bakım Merkezi Komutanlığında 01.03.2001 tarihinde işe başladığını, belirli süreli iş sözleşmeleri ile her yıl sözleşme yenilemek suretiyle işe devam ettiğini, davacının işyerinde malzeme sevk ve tesellüm işi yaptığını, mevsimlik işçi sıfatıyla çalıştığını, yapılan işin mevsimlik çalışmaya uygun bir iş olmadığını, mevsimlik işçi sıfatı nedeni ile ücret derecesinde ilerleme de kaydedemediğini belirterek davacının işe başladığı 01.03.2001 tarihinden itibaren belirsiz süreli iş sözleşmesiyle çalıştığının tespitini, tespit neticesinde işçinin kademe ilerlemesine hak kazandığına karar verilmesini istemiştir.
    Davalı vekili, davacının davalı idarede malzeme sevk ve tesellüm işçisi olarak çalıştığını, davacının yaptığı işin niteliği itibariyle tam zamanlı bir iş olmayıp arizi ve mevsimlik bir iş olduğunu, belirli süreli mevsimlik iş akdine bağlı olarak davacının çalıştığını, İş Kanunu"nda mevsimlik işçi statüsünün mevcut olduğunu,davacının çalışmasının zincirleme iş akdi ile oluşan belirsiz süreli iş akdi olduğu yolundaki isteminin de yerinde olmadığını davacının tespitini talep ettiği sürenin bir kısmının zamanaşımına uğradığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece; “…davacının davalı kurumda 2001 yılından itibaren geçici işçi olarak çalıştığı, taraflar arasındaki toplu iş sözleşmesinin ilgili maddeleri değerlendirildiğinde, sözleşmenin geçici işçi-daimi işçi ayrımı yapıldığını, davacının yasal konunun ve sözleşme hükümlerine göre belirsiz süreli hizmet akdi ile çalıştığı, ancak bu durumun kendisine kademe ilerlemesi hakkını sağlamadığı…” kanaatine varılarak davanın kısmen kabulü ile davacının 01.03.2001 tarihinden itibaren belirsiz süreli hizmet akdiyle çalıştığının tespitine, davacının kademe ilerlemesine hak kazandığının tespiti isteminin reddine dair verilen karar taraf vekillerinin temyizi üzerine; Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde metni aynen yazılı olan karar ile bozulmuş; mahkemece, önceki gerekçeler tekrar edilip genişletilerek direnme kararı verilmiştir.
    Direnme kararını davacı vekili ve davalı vekili temyize getirmektedir.
    Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacı işçinin davalıya ait işyerinde belirsiz süreli hizmet akdi ile çalışıp çalışmadığının tespiti için tespit davası açmasında korunmaya değer bir hukuki yararının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
    Buna göre taraf vekillerinin temyiz itirazlarının ayrı ayrı incelenmesinde yarar bulunmaktadır:
    I-Davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
    Yerel mahkemece, davanın kısmen kabulüne dair kurulan ilk hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiş, ancak davacı vekilinin tüm temyiz itirazları Özel Dairece reddedilmiştir.
    Bu durumda, temyiz itirazları reddedilmiş bulunan davacı vekilinin direnme kararını temyizde hukuki yararı bulunmadığından, temyiz istemi reddedilmelidir.
    II-Davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
    Tespit davası; mülga 1086 sayılı HUMK’nda açıkça düzenlenmiş değildir. Fakat bazı tespit davalarını düzenleyen özel kanun hükümleri bulunmaktaydı (MK.m.25; İİK.m.69, II, m.72, m.89, III; HUMK.m.519; 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri K. m.15, III.m.67, II; TK m.58/a; 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt K.m.46).
    Türk Öğretisinde ve Yargıtay uygulamalarında istikrarlı şekilde caiz olduğu belirtilen tespit davaları, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)" nun 106.maddesinde:
    “(1) Tespit davası yoluyla, mahkemeden, bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesi talep edilir.
    (2) Tespit davası açanın, kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında, bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunmalıdır.
    (3) Maddi vakıalar, tek başlarına tespit davasının konusunu oluşturamaz.” şeklinde düzenlenmiştir.
    Bu madde hükmüne göre; bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut da bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesini hedefleyen davalara tespit davası denir.
    Tespit davası açan davacı, eda davası ile inşai davalardan farklı olarak dava açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararının bulunduğu hususunu açıkça ortaya koymak, hukuki yararını ispatlamak zorundadır.
    Maddi vakıalar tek başına tespit davasına konu yapılamaz; ancak bir hakkın yahut bir hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun belirlenmesi amacıyla tespite konu yapılabilir.
    Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı, davalıya ait işyerinde 01.03.2001 tarihinden itibaren mevsimlik işçi olarak her yıl yenilenmek suretiyle çalıştırıldığını belirterek davalıya ait işyerinde belirsiz süreli hizmet akdi ile çalıştığının tespitini istemiştir. Görüldüğü üzere davacının talebi 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)" nun 106/1.maddesinde düzenlenen ve tespit davasının konusunu oluşturan bir hukuki ilişkinin tespitine ilişkindir. Davacının tespit davası açmasında güncel hukuki yararının bulunup bulunmadığı hususu değerlendirildiğinde ise davacı geçici işçi statüsünde olduğundan yıllık izin ücreti hakkından yararlanamamaktadır. Davacının davalıya ait işyerinde belirsiz süreli hizmet akdi ile çalıştığı hususu tespit edildiği takdirde davacı yıllık izin ücreti hakkına kavuşacaktır.Dolayısıyla davacının davalıya ait işyerinde belirsiz süreli hizmet akdi ile çalıştığının tespitine ilişkin tespit davası açmasında güncel hukuki yararı bulunmaktadır.
    Yapılan görüşmeler sırasında bir kısım üyelerce, davanın mülga 1086 sayılı HUMK döneminde açıldığı, bu dönemde açılan davaya 1086 sayılı HUMK"un uygulanması gerektiği ve 1086 sayılı HUMK"nda tespit davasının düzenlenmediğini, ayrıca davacının dava açmakta güncel hukuki yararı bulunmadığından direnme kararının bozulması gerektiği ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğunca yukarıda belirtilen nedenlerle benimsenmemiştir.
    Açıklanan nedenlerle, yerel mahkemenin davacının tespit davası açmakta hukuki yararının bulunduğuna ilişkin direnmesi yerinde olup direnme kararı onanmalıdır.
    S O N U Ç : 1-Yukarıda (I.) numaralı bentte açıklanan nedenle davacı vekilinin temyiz isteminin hukuki yarar yokluğundan REDDİNE, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 25.11.2015 gününde yapılan ilk görüşmede oybirliğiyle,
    2-Yukarıda (II.) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan gerekçe ile ONANMASINA, 02.12.2015 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.

    KARŞI OY YAZISI

    Somut olayda davacı işçi, Milli Savunma Bakanlığına ait Hava İkmal Bakım Komutanlığında 1.3.2001 tarihinden itibaren sürekli yenilenen belirli süreli iş sözleşmesiyle çalışmakta olduğunu, ancak kendisi hakkında mevsimlik işçi gibi işlem yapıldığını, bu nedenle ücret derecesinde ilerleme kaydedemediğini oysa yaptığı işin mevsimlik iş olmayıp belirsiz süreli iş sözleşmesiyle çalışan işçi durumunda bulunduğunu ileri sürerek tespit davası açmış ve 1.3.2001 tarihinden bu yana belirsiz süreli iş sözleşmesiyle çalıştığının, ayrıca kademe ilerlemesine hak kazandığının tespitini istemiştir
    Davalı işveren ise, davacının yaptığı işin tam zamanlı olmayıp, arızi ve mevsimlik olduğunu beyanla davanın reddini savunmuştur.
    Yerel mahkemece yapılan yargılama sonunda; davacının belirsiz süreli iş sözleşmesiyle çalıştığının tespitine; ancak, davacı işçinin kademe ilerlemesine hak kazandığının tespitine ilişkin isteminin reddine karar verilmiştir.
    Kararın taraflarca temyizi üzerine, Yüksek 22. Hukuk Dairesi; kanunda belirtilen istisnalar dışında tespit davası açılabilmesi için hukuken korunmaya değer güncel bir yararın bulunması gerektiği; eda davası açılabilecek iken tespit davası açılması durumunda hukuki yarar yokluğundan davanın usulden reddedilmesi gerektiği belirtilerek karar bozmuştur.
    Bozma sonrası yapılan yargılama neticesinde yerel mahkeme, önceki gerekçelerle kararında direnmiştir. Davacının, kademe ilerlemesine hak kazanmadığı yolundaki mahkeme kabulü bozma kapsamı dışında bırakıldığından; Daire ile yerel mahkeme arasındaki uyuşmazlık, davacının belirsiz iş sözleşmesi ile çalıştığının tespitine yönelik davayı açmakta hukuki yararının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
    Somut olayda dava, 1086 sayılı Yasanın yürürlükte bulunduğu 4 Ekim 2010 tarihinde açılması nedeniyle, söz konusu yasa hükümlerine göre sonuca gidilmesinde zorunluluk bulunmaktadır. Bilindiği üzere, 1086 sayılı Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun yürürlükte olduğu dönemde; gerek öğretide gerekse yargı kararlarında, hukuki yarar konusu, genel dava şartlarından kabul ediliyordu. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 24.11.1982 gün ve 1982/7-1874 E., 1982/914 K.; 5.6.1996 gün ve 1996/18-337 E. 1996/542 K.; 10.11.1999 gün ve 1999/1-937 E. 1999/946 K. ile 25.05.2011 gün ve 2011/11-186 E. 2011/352 K. sayılı kararları).
    Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun kararlarında da vurgulandığı üzere (25.12.2013 Tarih, 2013/10-436 Esas, 2013/1748 Karar sayılı); dava açmakta hukuki yarar olduğunun kabulü için; davacının hukuk düzenince kabul edilmiş meşru bir yararının olması; bu yararın dava açan hak sahibi ile ilgili bulunması; dava açıldığı sırada halen mevcudiyetini koruması ve ayrıca, açılacak tespit davasının, davacı açısından ortaya çıkacak tehlikeyi bertaraf edecek nitelikte bulunması gerekir.
    Doktrinde de; bir kimsenin, hakkına ulaşmak için, mahkeme kararının o an için gerekli olması durumunda hukuki yararın olduğundan sözedilebileceği; bir mahkeme kararına ihtiyaç yoksa hukuki yarardan söz edilemeyeceği vurgulanmaktadır. (Pekcanıtez H. /Atalay O./Özekes M. Hukuk Muhakemeleri Kanunu Hükümlerine Göre Medeni Usul Hukuku, II. Bası, Ankara-2011 s.297). Tespit davasının açılabilmesi için, bu davanın konusunu oluşturan hukuki ilişkinin var olup olmadığının mahkemece hemen tespit edilmesinde davacının menfaatinin (hukuki yararının) bulunması gerekir. Tespit davasında; eda davasından ve inşai davadan farklı olarak, davacının böyle bir menfaatinin bulunduğu varsayılmaz. Tespit davasında davacı, kendisi için söz konusu olan tehlikeli veya tereddütlü durumun ortaya çıkaracağı zararın, ancak tespit davası ile giderilebileceğini açıkça ortaya koymalıdır.
    Yüksek Genel Kurul bir kararında (01.02.2012 gün ve 2011/10-642 E., 2012/38 K. sayılı kararı); davacının, hukuki ilişkinin derhal tespitinde menfaatinin (hukuki yararının) varlığı için öncelikle, davacının bir hakkı veya hukuki durumu güncel (hâlihazır) ve ciddi bir tehditle karşı karşıya olması; tehdidin davacı için bir tehlike oluşturması ve davacıya zarar verebilecek nitelikte bulunması gereğine işaret edilmiş; başka bir içtihadında ise (25.12.2013 Tarih, 2013/10-436 Esas, 2013/1748 Karar sayılı), davacının tespit davası ile istediği hukuki korumanın, diğer dava çeşitlerinden birisi ile sağlanabilmesi durumunda, tespit davası açmakta hukuki yararının olmadığı belirtilmiştir.
    Davacının, dava dilekçesindeki “…Davacı, işverence adlandırıldığı mevsimlik işçi sıfatı nedeniyle ücret derecesinde ilerleme de kaydedememiştir.” şeklindeki anlatımı ile temyiz dilekçesindeki (…Yapılan tespitler neticesinde verilmesi gerekli, tespite bağlı hakların da verilmesi gerekmekte olup, yapılan tespitin amacı da budur.” açıklaması dikkate alındığında; davacının asıl amacının, ücret fark alacağına ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla davacının bir tespit hükmüyle maruz kaldığı mağduriyeti giderme imkân bulunmamaktadır. Bunun dışında, davacı tarafından izin hakkı ya da başka bir sosyal yardımdan mahrum bulunduğuna ilişkin bir olgu da ileri sürülmemiştir. Tüm bu açıklamalara göre, davacının böyle bir tespit davacı açmakta hukuki yararının bulunmadığı kanaatiyle Yüksek Genel Kurulun çoğunluk görüşüne iştirak edilmemiştir.


    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi