Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2015/2164
Karar No: 2015/2739
Karar Tarihi: 27.11.2015

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2015/2164 Esas 2015/2739 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2015/2164 E.  ,  2015/2739 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Babaeski Asliye Hukuk Mahkemesince davanın zamanaşımı nedeniyle reddine dair verilen 11.06.2013 gün ve 2013/29 E., 2013/306 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 3.Hukuk Dairesinin 11.06.2014 gün ve 2014/8472 E., 2014/9411 K. sayılı ilamı ile;
    (...Davacı vekili dilekçesinde; müvekkili tarafından Kırklareli barajından satın ve temin edilerek Uzunköprü ilçe hudutlarına sulama suyu getirilmekte ve çeltik ekimi yapan çiftçiler tarafından da bedelinin müvekkiline ödenmek suretiyle su kullanıldığını, çeltik komisyonuna çeltik ekimi için başvuran çiftçilerin ekecekleri miktarı ve nereden sulama suyu kullanacaklarını beyan ettiklerini, müvekkilinin SS Kırklareli Barajı Sulama Kooperatifine para ödeyerek satın aldığı suyun, Uzunköprü"ye getirilme güzergahı içinde bulunan davalı tarafa ait tarlanın sulanmasında davalı tarafından izin alınmadan ve bedel ödemeksizin kullanıldığını ileri sürerek fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmak suretiyle su bedeli olarak 1.800,00 TL"nin faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
    Davalı vekili dilekçesinde; BK"nun 60. maddesine tabi olan alacağın zarar ve sorumluyu öğrenmeden itibaren 1 yıl geçtikten sonra talep edildiğini ileri sürerek davanın zamanaşımı nedeniyle reddini, ayrıca davalının davacı tarafından iddia edildiği miktarda çeltik üretimi ve ekimi bulunmadığı, müvekkilinin ektiği çeltiği kendi kuyusundan elde ettiği su ile kullandığı,söz konusu suyun nakledildiği dereden herhangi bir su kullanımı olmadığını ileri sürerek, davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece; davacının haksız fiil hükümleri çerçevesinde davayı açabileceğinden alacağa uygulanabilecek zamanaşımı hükümlerinin de haksız fiil zamanaşımı hükümleri olduğunu, dava konusu alacağın zarar ve sorumluyu öğrenmeden itibaren 1 sene geçtikten sonra talep edildiği gerekçesiyle davanın zamanaşımı nedeni ile reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    6098 sayılı TBK"nun yürülüğe girmesinden önce işlemeye başlayan hak düşümü süreleri ile zamanaşımı sürelerinin eski kanun hükümlerine tabi olmaya devam edeceği öngörüleceğinden dava konusu alacak hakkında 818 sayılı BK. hükümlerinin geçerli olacağı, yerel mahkemece de doğru olarak saptanmıştır. Ne varki; 818 sayılı BK"nun 60/2 maddesinde haksız eylem aynı zamanda suç oluşturuyorsa uzamış (ceza) zamanaşımının uygulanacağı düzenlenmiştir.Haksız eylemin aynı zamanda suç oluşturması yeterlidir. BK.nun 60/2 maddesinde ceza zamanaşımının uygulanması için ceza davasının açılması gibi bir koşul da düzenlememiştir. Yargıtay"ın yerleşik kararları da bu yöndedir.
    Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 60.maddesinin 2.fıkrasıyla, haksız fiilin ceza kanunları gereğince müddeti daha uzun zamanaşımına tabi bir suç teşkil etmesi halinde tazminat davasının ceza davası zamanaşımına tabi olacağı ve ceza davasından önce zamanaşımına uğramayacağı yolunda sevk edilmiş olan hüküm karşısında, ceza davası devam ettiği müddetçe zarar gören ceza mahkemesinden tazminat talep edebileceğinden, haksız fiilin Devlet tarafından takibi mümkün olduğu sürece tazminat davasının açılmamasını kabul etmemek, anlamsız olacağı gibi bir çelişkiyi de ortaya çıkaracaktır.
    Uzamış ceza davası zamanaşımının uygulanması için, davacıların ceza davasına katılmaları koşul değildir.
    Hemen burada, mülga 765 sayılı Türk Ceza Kanunu (TCK)"ndaki zamanaşımı düzenlemesi üzerinde durulmasında da fayda bulunmaktadır.
    Mülga 765 sayılı TCK’nun 102.maddesindeki süreler, “kamu davası açma süreleri” ve 112.maddesindeki süreler, “cezaları ortadan kaldıran süreler” (hükmedilen cezaların zamanaşımına uğrama süreleri) idi.
    Halen yürürlükte bulunan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’na öncekinden farklı olarak madde başlıkları konulmuş olup, (eski 102.maddenin karşılığı olan) 66. maddenin başlığı “Dava zamanaşımı” ve (eski 112.maddenin karşılığı olan) 68.maddenin başlığı “Ceza zamanaşımı”dır.
    Tazminat davalarında uygulanacak ceza davası zamanaşımı süreleri, eyleme kişileştirme sonucu verilen ceza miktarına göre değil, eylemin uyduğu maddede öngörülen cezanın yukarı haddine göre belirlenecektir.
    Yargıtay Büyük Genel Kurulu’nun (YBGK) 03.06.1942 gün ve E: 1941/36, K:1942/15 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı"nda açıklandığı üzere: “Ceza davası zamanaşımı mahkemece belirtilen ve hükmolunan ceza miktarına göre değil, mülga 765 sayılı TCK’nun 102’nci maddesinin her bendinde sıralandığı üzere cürümlerin ve kabahat eylemlerinin gerektirdiği cezalara göre hesaplanmalıdır.”
    Daha açık bir anlatımla, hukuk mahkemelerinde açılacak tazminat davalarına uygulanacak ceza davası zamanaşımı süreleri, mahkemece ağırlatıcı veya hafifletici nedenler dikkate alınarak hükmedilen (kişisel) ceza sürelerine göre değil, mülga 765 sayılı TCK m.102’de (5237 sayılı yeni TKC m 66’da) ayrı ayrı gösterilen üst (tavan) süreler üzerinden hesaplanacaktır.
    Eski TCK’nun 102.maddesinin ilk dört bendinde cürümlere ve son iki bendinde kabahatlere ilişkin cezalar yeralmış ve kamu davasını ortadan kaldıran süreler sıra ile 20, 15, 10, 5 yıl ve 2 yıl ile 6 ay olarak belirlenmiştir.
    Nitekim, aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulu"nun 22.02.2011 gün ve E:2011/4-640, K:2012/89 sayılı ilamında da benimsenmiştir.
    Öte yandan, mülga 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu (CMUK )"nun yürürlükte olduğu dönemde (20.08.1929-31.05.2005) şahsi hak talebinde bulunmanın zamanaşımı süresi üzerindeki etkisine de değinmekte yarar vardır.
    Mülga 1412 sayılı CMUK"nun 350 ila 358.maddeleri arasında “şahsi dava” düzenlenmiş; aynı Kanunun 365.maddesinde ise, kamu davasına müdahale ve şahsi hak talebinde bulunma düzenlenmişti. Buna göre, suçtan zarar gören kişi, kamu davasına müdahale etmek suretiyle şahsi hak talebinde bulunma imkanına sahipti.
    Ne varki, 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu"nda şahsi davaya yer verilmediği gibi, ceza davasına müdahale etmek suretiyle şahsi hak talebinde bulunma imkanına da yer verilmemiştir. Böylece, ceza davasında şahsi hak talebinde bulunma olanağı, 01.06.2005 tarihi itibariyle ortadan kaldırılmıştır.
    5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunu"nun Geçici JL maddesinde "Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce ceza mahkemelerinde açılmış bulunan davalardaki şahsi hak talepleri, görevsizlik kararı verilmeyerek bu mahkemelerce sonuçlandırılır." biçimindeki düzenlemeyle de, uygulamada ortaya çıkabilecek olası sorunlara çözüm öngörülmüştür (Aynı yönde bakınız. Ceza Genel Kurulu’nun 24.06.2008 gün ve E:2008/1-126, K:2008/177 sayılı ilamı ).
    Görüldüğü üzere, 01 Haziran 2005 tarihinden itibaren ceza mahkemelerinde açılan kamu davalarında kişisel hakka hükmedilemeyeceği gibi, bu talepler hakkında görevsizlik kararı verilmesi gerekmektedir (Aynı yönde bakınız. Ceza Genel Kurulu"nun 27.12.2011 gün ve E:2011/3-267, K:2011/297 sayılı ilamı ).
    Nihayet, kamu (ceza) davasının açılmış olması, bu davaya müdahale talebinde bulunulması ve hatta şahsi hak (tazminat talebi) saklı tutulmak suretiyle kamu davasına müdahale talebi, haksız fiilden (suçtan) doğan tazminat alacağı için, BK"nun 133.maddesi bakımından zamanaşımını kesen bir neden olarak kabul edilemez (Aynı yöndeki görüş için bakınız. Baki, Kuru: Hukuk Muhakemeleri Usulü, Ciltli, İstanbul 2001, Sahife:1658 vd.; HGK"nun 11.05.1977 gün ve E: 1976/4-3068, K: 1977/468 sayılı ilamı).
    Bu bağlamda; mahkemece somut olayda, davalının ileri sürülen eyleminin, eylem tarihi itibariyle yürürlükte olan Türk Ceza Kanununda ya da ceza hükümlerini taşıyan özel kanunlar kapsamında suç oluşturup oluşturmadığı ve buna göre uygulanması gereken ceza zamanaşımının da olaya uygulanıp uygulanmayacağı hususunda herhangi bir değerlendirmede bulunulmadan, eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi usul ve yasaya uygun görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir...)
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, su bedeline ilişkin alacağın tahsili istemine ilişkindir.
    Mahkemece; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girmesinden önce işlemeye başlayan hak düşümü ve zamanaşımı sürelerinin eski kanun hükümlerine tabi olacağından dava konusu alacak hakkında 818 sayılı Borçlar Kanunu hükümlerinin uygulanacağı, davacı tarafın 2005, 2006 ve 2007 yıllarına ait su bedellerini talep ettiği, taraflar arasında akdi bir ilişkinin bulunmadığı, davacı Birliğin işletim yetkisi kendisine verilen sulama suyu bedelini, suyu haksız ve yetkisiz kullandığını iddia ettiği davalıdan tahsil etmek için dava açtığı, bu nedenle alacağın haksız fiil zamanaşımı sürelerine tabi olduğu, 818 sayılı Borçlar Kanununun 60. maddesine göre de; dava konusu alacağın, zararın ve sorumlunun öğrenilmesinden itibaren 1 yıl geçtikten sonra talep edildiği ve böylece zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesi ile davanın zamanaşımı nedeni ile reddine karar verilmiştir.
    Davacı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle bozulmuştur
    Yerel Mahkemece, önceki kararda direnilmiş; hükmü davacı vekili temyize getirmiştir. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında, işin esasının incelenmesinden önce, temyize konu kararın gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı; dolayısıyla, temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulunca mı, yoksa Özel Dairece mi yapılması gerektiği hususu, ön sorun olarak değerlendirilmiştir.
    Bilindiği üzere; direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için, mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir (6217 sayılı Kanun"un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429. maddesi).
    Eş söyleyişle; mahkemenin yeni bir delile dayanarak veya bozmadan esinlenerek gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek karar vermiş olması halinde, direnme kararının varlığından söz edilemez.
    Somut olayda ise bozma ilamında bahsi geçen ve tartışılması gereğine işaret edilen "...davalının ileri sürülen eyleminin, eylem tarihi itibariyle yürürlükte olan Türk Ceza Kanununda ya da ceza hükümlerini taşıyan özel kanunlar kapsamında suç oluşturup oluşturmadığı ve buna göre uygulanması gereken ceza zamanaşımının olaya uygulanıp uygulanmayacağı..." hususu yerel mahkemece direnme olarak adlandırılan kararın gerekçesinde açıkça tartışılarak özetle; HMK"nun 187. maddesine göre; herkesçe bilinen vakıalarla, ikrar edilmiş vakıaların çekişmeli sayılmayacağı, davacı tarafın davanın haksız fiille ilgisi olmadığını, davalının taahhüdü dolayısıyla sözleşme ilişkisi bulunduğunu savunduğu gibi eylemin suç olduğuna dair hiç bir iddia ve delilin ileri sürülmediği, öte yandan Kırklareli Barajı Sulama Kooperatifinin 14.07.2009 tarihli yazısından, Şeytan Deresine bırakılan suyun Katranca Deresi üzerinden Ergene Nehrine verildiğinin anlaşıldığı, davalının su aldığı ileri sürülen yerin Katranca Deresi olduğu, adı geçen derenin devletin hüküm ve tasarrufu altındaki genel sulardan olduğu ve bunun herkesçe bilindiği, kamunun ortak kullanımına açık olan dereden sulama amaçlı su alınmasının suç teşkil etmediği, bu durumda ceza zamanaşımının uygulanıp uygulanmayacağının tartışılmasının gereksiz olduğu, sonuç olarak zararın ve sorumlunun öğrenilmesinden itibaren 1 yıl geçtikten sonra açılan davanın zamanaşımına uğradığı gerekçesi ile direnme hükmü kurulmuştur.
    Mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu kararın bu haliyle, Özel Daire denetiminden geçmeyen tamamen yeni gerekçeye dayalı yeni bir hüküm niteliğinde olduğu her türlü duraksamadan uzaktır.
    Hal böyle olunca; bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi, Hukuk Genel Kuruluna değil Özel Daireye aittir.
    Bu nedenle, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
    S O N U Ç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 3. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 27.11.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi