Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2014/235
Karar No: 2015/2729
Karar Tarihi: 27.11.2015

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2014/235 Esas 2015/2729 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2014/235 E.  ,  2015/2729 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki “tapu iptali ve tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ömerli Sulh Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 08.02.2012 gün ve 2009/115 E., 2012/20 K. sayılı kararın temyizen incelenmesi davalılar vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 12.02.2013 gün ve 2013/573 E., 2013/1191 K. sayılı ilamı ile;
    (...Davacı ..., kadastro sonucunda oluşan Sivritepe Köyü, Şevla Fellaha mevkii 113 ada 1 orman parseli içerisinde bulunan 40 dönüm bağın, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ve vergi kaydına dayanarak, kendisine ait olduğu iddiasıyla, bu kısmın tapusunun iptali ile kendi adına tapuya kayıt ve tescilini istemiş; davacı ..., dosyaya sunduğu 31/11/2009 tarihli dilekçesi ile de 40 dönüm bağın yanısıra, bağa bitişik 20 dönüm de tarlası olduğunu, bu kısımlara ilişkin tapunun iptali ile kendi adına tapuya kayıt ve tescilini istemiştir. Mahkemece; davanın kabulüne, 113 ada 1 parsel içerisinde fen bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen 26.777,25 m2 ve (B) harfi ile gösterilen 12.116,22 m2"lik kısmın davacı adına bağ ve tarla vasfı ile en son parsel numarası ile tesciline karar verilmiş, hüküm davalılar Orman Yönetimi ve Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava, 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesine göre 10 yıllık süre içinde açılan tapu iptali ve tescili istemine ilişkindir.
    Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde orman kadastrosu, 3402 sayılı Kanunun 5304 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesi hükmüne göre yapılmış, 29/09/2008 - 30/10/2008 tarihleri arasında ilân edilmiş ve 01/11/2008 tarihinde kesinleşmiş, çekişmeli taşınmazlar orman sınırları içinde bırakılmıştır.
    Her ne kadar mahkemece dava, 3402 sayılı Kanunun 12. maddesi gereğince 10 yıllık süre içinde açılan tapu iptali ve tescil davası olarak kabul edilmiş ve davanın kabulüne karar verilmiş ise de, yörede yapılan orman tahdidinin 3402 sayılı Kanunun 5304 sayılı Kanunla değişik 4. maddesi gereğince yapıldığı ve 29/09/2008 - 30/10/2008 tarihleri arasında kısmî ilâna çıkartılarak 01/11/2008 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır. O halde, dava açma süresinin, 3402 sayılı Kanunun 5304 sayılı Kanunla değişik 4. maddesine göre 30 gün olduğunun kabul edilmesi gerekir.
    10.10.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3402 sayılı Kanunun 4/3. maddesi; "çalışma alanında orman bulunması ve 6831 sayılı Orman Kanununa göre orman kadastrosuna başlanılmamış olması halinde, orman kadastrosu ve bu ormanların içinde ve bitişiğinde her çeşit taşınmaz malların ormanlarla müşterek sınırlarının tayini ve tesbiti kadastro ekibi tarafından yapılır ve bu durum ekip tarafından iki ay önce Orman Genel Müdürlüğüne bildirilir. Buna karşılık, iki ay içinde kadastro komisyonlarınca orman sınırlarının belirlenmemesi halinde, kadastro çalışma alanı sınırları kadastro ekiplerince belirlenir ve çalışmalar bu kanun hükümlerine göre yürütülür.
    Kadastro ekiplerince bu şekilde tesbit ve ilân edilen yerlerde orman kadastro işlemleri de ikmal edilmiş sayılır. Orman kadastrosu kesinleşmiş yerlerde bu sınırlara aynen uyulur." şeklinde iken, 22.02.2005 gün 5304 sayılı Kanun ile sözü edilen üçüncü fıkra değiştirilmiş ve aynı maddeye 4, 5 ve 6"ıncı fıkralar eklenmiştir. Bu düzenlemede 3. fıkra "Çalışma alanında orman bulunması ve 6831 sayılı Orman Yasasına göre orman kadastrosuna başlanılmamış olması halinde orman kadastrosu ve bu ormanların içinde ve bitişiğinde her çeşit taşınmaz malların ormanlarla müşterek sınırlarının tayini ve tesbiti kadastro ekibi tarafından yapılır. Ancak; bu çalışmalarda kadastro ekibine Orman Genel Müdürlüğü taşra teşkilatınca görevlendirilecek en az bir orman yüksek mühendisi veya ziraat mühendisinin bildirimden itibaren 7 gün içinde iştirak ettirilmesi zorunludur. Bu çalışmalara muhtar ve bilirkişilerin katılmaması halinde çalışmalar resen devam ettirilir." şeklinde değiştirilmiş, eklenen 5. fıkrada ise "Çalışma alanındaki ormanların bu ekipçe sınırlandırılma ve tesbitleri yapılarak otuz günlük kısmî ilâna alınır. Bu alanlarda orman kadastrosu yapılmış sayılır" hükmü yer almıştır.
    Yine, 27.01.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5831 sayılı "Tapu Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun"un 2. maddesiyle, 6831 sayılı Orman Kanununun 7. maddesinin birinci fıkrasının sonuna; "Ancak, henüz orman kadastrosuna başlanılmamış yerlerde, 3402 sayılı Kadastro Kanunu hükümlerine göre belirlenen orman sınırı, orman kadastro komisyonlarınca belirlenen orman sınırı niteliğini kazanır" cümlesi eklenmek suretiyle 6831 sayılı Kanun ile 3402 sayılı Kanun hükümleri birbiriyle uyumlu hale getirilmiştir.
    Yukarıda belirtilen kanunların getirdiği bu yeni düzenlemeler ışığında somut olaya bakıldığında; dava konusu taşınmazların bulunduğu yerde 3402 sayılı Kanunun 5304 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesi uyarınca orman kadastro çalışmalarının yapıldığı, kadastro ekiplerince dava konusu taşınmazların orman niteliğiyle Hazine adına tesbit ve tescil edildiği ve kamu malı niteliğini kazandığı, 3402 sayılı Kanunun 16/D maddesinde "Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ormanlar, bu kanunda hüküm bulunmayan hallerde, özel kanunları hükümlerine tâbi olduğu"nun belirtildiği, bu nedenle ormanlar hakkında özel kanun olan 6831 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması gerektiği ve 6831 sayılı Kanunun 11/1. maddesinde de "orman kadastrosunun kesinleşmesinden sonra tapulu taşınmazlarda tapu sahiplerinin 10 yıllık hak düşürücü süre içinde dava açabilecekleri" hükmünün bulunduğu, bu ilkelerin H.G.K."nun 08.06.2005 gün ve 2005/20 - 327 E.- 377 K. sayılı ve 28.06.2006 günlü 2006/20 - 467 E. - 494 K. sayılı kararlarında da aynen benimsendiği anlaşılmakla, davacının zilyetliğe dayanarak açtığı davanın açıklanan nedenlerle reddine karar verilmesi gerekirken, davanın kabulüne karar verilmesi usûl ve kanuna aykırıdır...)
    gerekçesi ile oyçokluğuyla bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, 5304 sayılı Kanun ile değişik 3402 sayılı Kadastro Kanununun 4. maddesi uyarınca yapılan kadastro sonucu orman olarak tescil edilen taşınmazın zilyetliğe dayalı olarak tapusunun iptal ve tescili istemine ilişkindir.
    Davacı, 113 ada 1 parsel sayılı taşınmazda bağ ve tarla olarak kullandığı bölümlerin atalarından intikalen uzun yıllardır zilyetliğinde bulunduğunu, arazi kadastrosu sırasında orman vasfı ile Hazine adına tescil edildiğini ileri sürerek, tapu iptali ve tescil isteğinde bulunmuştur.
    Davalılar, davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece; 113 ada 1 parsel sayılı taşınmaz içerisindeki (A) ve (B) harfleri ile gösterilen bölümlerin orman sayılan yerlerden olmadığı ve davacı lehine edinme koşullarının oluştuğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Davalıların temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçelerle bozulmuştur. Yerel Mahkeme önceki kararda direnmiş, direnme kararını davalılar Hazine ile Orman İdaresi vekilleri temyize getirmiştir.
    Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, 5304 sayılı Kanun ile değişik 3402 sayılı Kadastro Kanununun 4. maddesi uyarınca arazi kadastro ekiplerince orman niteliğiyle tespiti yapılıp kesinleşerek, bu niteliği ile Hazine adına tapuya tescil edilen taşınmaz hakkında kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil davasında; uyuşmazlığın çözümünde süre yönünden, 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 12/3. maddesinde düzenlendiği gibi zilyetliğe ya da tapuya dayalı olarak 10 yıllık hak düşürücü süre içinde dava açılabileceği hükmünün mü, yoksa 6831 sayılı Orman Kanunu"nun 11/1. maddesi uyarınca ancak tapuya dayalı olarak dava açılabileceği hükmünün mü uygulanacağı, varılacak sonuca göre de zilyetliğe dayalı olarak açılan eldeki davanın reddinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
    10.10.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 4/3. maddesi;
    “ Kadastro çalışma alanı sınırında orman bulunduğu takdirde; durum çalışmaya başlamadan iki ay önce Orman Genel Müdürlüğüne bildirilir. Bu yerlerin orman sınırlaması ve orman sınırları dışına çıkarma işlemleri 6831 sayılı Orman Kanunu hükümlerine göre orman kadastro komisyonlarınca tespit ve haritasına işaretlenerek tutanakları ile birlikte kadastro ekiplerine teslim edilir. Bu yerlerin ölçü ve harita işlemleri yukarıdaki sınırlar esas alınarak kadastro ekiplerince ikmal edilir. İki ay içinde kadastro komisyonlarınca orman sınırlarının belirlenememesi halinde kadastro çalışma alanı sınırları kadastro ekiplerince belirlenir ve çalışmalar bu Kanun hükümlerine göre yürütülür. Kadastro ekiplerince bu şekilde tespit ve ilan edilen yerlerde orman kadastro işlemleri de ikmal edilmiş sayılır. Orman kadastrosu kesinleşmiş yerlerde bu sınırlara aynen uyulur.” hükmünü düzenlemiştir.
    22/02/2005 tarihinde 5304 sayılı Kanun ile anılan maddede değişiklik yapılmış ve 4/3. madde metni,
    “Çalışma alanında orman bulunması ve 6831 sayılı Orman Kanununa göre orman kadastrosuna başlanılmamış olması halinde, orman kadastrosu ve bu ormanların içinde ve bitişiğinde her çeşit taşınmaz malların ormanlarla müşterek sınırlarının tayini ve tespiti kadastro ekibi tarafından yapılır. Ancak, bu çalışmalarda kadastro ekibine, Orman Genel Müdürlüğü taşra teşkilâtınca görevlendirilecek en az bir orman yüksek mühendisi veya orman mühendisi ile tarım müdürlüklerince görevlendirilecek bir ziraat yüksek mühendisi veya ziraat mühendisinin bildirimden itibaren yedi gün içerisinde iştirak ettirilmesi zorunludur. Bu çalışmalara muhtar ve bilirkişilerin katılmaması halinde çalışmalar re"sen devam ettirilir. Ormanla ilgili yapılan itirazların incelenmesinde kadastro komisyonuna da itiraza konu tespitlerde görev almayan Orman Genel Müdürlüğü taşra teşkilâtınca görevlendirilecek bir orman yüksek mühendisi veya orman mühendisi ile tarım müdürlüklerince görevlendirilecek bir ziraat yüksek mühendisi veya ziraat mühendisi iştirak ettirilmesi zorunludur. Çalışma alanındaki ormanların bu ekipçe sınırlandırma ve tespitleri yapılarak otuz günlük kısmî ilâna alınır. Bu alanlarda orman kadastrosu yapılmış sayılır. Orman kadastrosu kesinleşmiş yerlerde bu sınırlara aynen uyulur.” şeklinde düzenlenmiştir.
    Belirtilmelidir ki, kanun koyucu gerek 3402 sayılı Kanunun 4. maddesinin ilk metninde, gerekse 5304 sayılı Kanun ile değişik metninde, yapılan kadastro işlemi ile bir yerin niteliğinin orman, mera, yayla ya da kültür arazisi olarak belirlenmesi sırasında uygulanması gereken usul ve sonuçlarının ilanı, ilan süresi ile hak düşürücü süreler, bu sürelerde yapılacak itirazlar yönünden hiç bir fark öngörmemiştir.
    3402 sayılı Kadastro Kanununun 11. maddesi uyarınca kadastro müdürü, kadastro tutanaklarına göre yapılan tespitlere dayanarak, askı cetvellerini düzenler; bu cetvelleri ve pafta örneklerini müdüriyette ve ayrıca muhtarın çalışma yerinde 30 gün süre ile ilan ettirir; itirazı olanların ilan süresi içinde kadastro mahkemesinde dava açabileceklerini belirtir.
    Aynı Kanun’un 12/3. maddesinde ise;
    “Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz…” hükmüne yer verilmiştir.
    Bunun yanı sıra, 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 11. maddesi;
    “Orman kadastro komisyonlarınca düzenlenen tutanakların askı suretiyle ilanı, ilgililere şahsen yapılan tebliğ hükmündedir. Tutanak, harita ve kararlara karşı askı tarihinden itibaren altı ay içinde kadastro mahkemelerine, kadastro mahkemesi olmayan yerlerde kadastro davalarına bakmakla görevli mahkemeye müracaatla sınırlamaya ve 2"nci maddeye göre orman sınırları dışına çıkarma işlemlerine Çevre ve Orman Bakanlığı, Orman Genel Müdürlüğü ve hak sahibi gerçek ve tüzel kişiler itiraz edebilir. Bu müddet içinde itiraz olmaz ise komisyon kararları kesinleşir. Bu süre hak düşürücü süredir. Ancak, tapulu gayrimenkullerde tapu sahiplerinin, on yıllık süre içerisinde dava açma hakları mahfuzdur…” hükmünü düzenlemiştir.
    Maddenin düzenlemesinden taşınmaz sahiplerinin orman kadastro komisyonunca yapılan orman sınırlarına dava tarihi itibariyle 6 ay içerisinde itiraz edileceği belirtildikten sonra 6 aylık süre geçtikten sonra ancak tapulu taşınmaz sahiplerinin 10 yıllık süre içerisinde dava açabileceği belirtilmiştir. Madde metninden tapusuz taşınmaz sahiplerinin ise ancak 6 aylık sürede itiraz edebileceği (19.04.2012 tarih 6292 sayılı Kanun ile bu süre bir aya indirilmiştir) , bu sürenin hak düşürücü süre olduğu, dolayısıyla bu süreden sonra dava açamayacakları sonucu ortaya çıkmaktadır. Yani bu madde gözetildiğinde tapuya dayanarak hak iddia edenlerle, taşınmazının bulunduğu yerde kadastro çalışmaları yapılmadığı için tapusu bulunmayan, zilyetliği olan hak sahiplerinin itiraz süreleri ve hakları bakımından farklı düzenleme öngörülmüştür.
    Oysa, 1961 Anayasası"nda mülkiyet hakkı “Sosyal ve İktisadi Haklar ve Ödevler” başlıklı üçüncü kısımda 36.maddede düzenlenmişken, 1982 Anayasası"nda mülkiyet hakkı daha da güçlendirilerek, “Dokunulmaz, Vazgeçilemez, Devredilemez Nitelikteki Temel Haklar Ve Ödevler” başlıklı ikinci kısımda 35.madde de düzenlenmiştir. Bundan amaç, mülkiyet hakkına gerek kişilerin, gerekse Devletin azami ölçüde özen göstermesidir. 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nda ve diğer kanunlarda 3402 sayılı Kanun"un 4.maddesine göre yapılacak kadastro tespitlerinde zilyetliğe ve vergi kaydına dayalı olarak açılan davaların 30 günlük askı ilan süresi ile sınırlı olduğuna ve 10 yıllık hak düşürücü süre içinde dava açılmasının olanaklı olmadığına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenle, sınırlayıcı hüküm bulunmadan kişinin Anayasal mülkiyet hakkının özüne dokunur şekilde dava açma süresinin kadastro tutanaklarının askı ilanına çıkarılmasından itibaren 30 günlük süre ile sınırlandırılması ve bir yerin orman olmadığı bilimsel olarak saptansa dahi hakkın etkin bir şekilde kullanılmasına imkan vermeyecek 30 günlük hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu gerekçesi ile mülkiyet hakkının elinden alınması doğru olmayacaktır.
    Önemle belirtilmelidir ki, “Adil yargılanma hakkı” yalnızca Anayasa ve yargılama hukukunun önemli bir parçası olmakla kalmamış, Türkiye’nin de taraf olduğu uluslararası antlaşmalarla da güvence altına alınmıştır.
    Bilindiği üzere, 1982 Anayasası"nın 90. maddesine göre, usulünce yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmünde olup, kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümlerinin esas alınacağı belirtilmiştir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin 6. maddesi de adil yargılanma hakkını düzenlemiştir. Belirtilmelidir ki bir başvurunun etkin olabilmesi için başvuru konusunda öngörülen sürenin de makul olması gerekir. Askı suretiyle ilan edilip, bizzat taraflara tebliğ edilmeyen ve askıya çıkartıldığı yerde oturmayanların yapılan kadastro işleminden haberdar olmasının oldukça güç olabileceği hususu düşünüldüğünde; kadastro tutanaklarının askı ilan süresi olan 30 günlük süre ile dava açma hakkının sınırlandırılması ve kişilerin haklılığı yönündeki delillerin mahkemede tartışılmasının önünün kapatılması adil yargılanma hakkına aykırı olacaktır.
    Öte yandan, AİHS’nin Ek 1 No’lu Protokolü mülkiyet hakkını garanti altına almış ve bu düzenlemede herkesin mülkiyetine saygı gösterilmesini isteme hakkına sahip olduğu açıklanmıştır. Buna göre ancak; kamu yararı nedeniyle ve kanunda öngörülen koşullarla ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olmak şartıyla, kişi mülkiyet hakkından yoksun bırakılabilecektir.Temel hak ve özgürlüklerin sağlanması kadar, bu hakların etkin bir şekilde korunmasını isteme hakkının güvence altına alınması da büyük önem taşımaktadır.
    Kaldı ki, yargılama aşamasında Şirvan Asliye Hukuk Mahkemesinin başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesi tarafından 22.05.2013 tarih, 2012/108 Esas, 2013/64 Karar sayılı ilam ile 31.08.1956 günlü 6831 sayılı Orman Kanunu’nun, 05.11.2003 günlü 4999 sayılı Orman Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 6. maddesiyle değiştirilen 11. maddesinin birinci fıkrasının “Bu müddet içinde itiraz olmaz ise komisyon kararları kesinleşir. Bu süre hak düşürücü süredir.” biçimindeki üçüncü ve dördüncü cümlelerinin Anayasa’nın 13, 35 ve 36. maddelerine aykırı görülerek iptallerine karar verilmiştir. Karar 12.07.2013 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanmış, yayımdan itibaren altı ay sonra yürürlüğe gireceği düzenlenmiş olup, 13.01.2014 günü itibariyle yürürlüğe girmiştir.
    Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra 26.02.2014 tarihli 6527 sayılı “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” 01.03.2014 tarih ve 28928 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe girmiş ve 6527 sayılı Kanunla, 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun 11’inci maddesinin somut davayı ilgilendiren birinci fıkrası,
    “Orman kadastro komisyonlarınca alınan kararlara ilişkin düzenlenen tutanak ve haritalar askı suretiyle otuz gün süre ile ilân edilir. Bu ilân ilgililere şahsen yapılan tebliğ hükmündedir. Tutanak ve haritalara karşı itirazı olanlar; askı tarihinden itibaren otuz gün içinde kadastro mahkemelerinde, kadastro mahkemesi olmayan yerlerde kadastro davalarına bakmakla görevli mahkemelerde dava açabilirler. İlân süresi geçtikten sonra, dava açılmayan kararlara ilişkin düzenlenen tutanak ve haritalar kesinleşir. Orman kadastro komisyonlarınca düzenlenen tutanak ve haritaların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukukî sebeplere dayanarak Hazine hariç itiraz olunamaz ve dava açılamaz.” şeklinde değiştirilmiştir.
    Bu açıklamalar karşısında somut olay değerlendirildiğinde; 113 ada 1 parsel sayılı taşınmazın 15.09.2008 tarihinde 3402 sayılı Kadastro Kanununun 4. maddesi uyarınca yapılan arazi kadastrosu sırasında senetsizden ve orman vasfı ile Hazine adına tespit edildiği, ilan edilen tutanağın itiraz olmadığından 01.11.2008 tarihinde kesinleştiği ve Hazine adına çap kaydının oluştuğu anlaşılmaktadır. Davacı, kadastrodan önceki zilyetliğe dayalı olarak 16.11.2009 tarihinde eldeki davayı açmıştır.
    3402 sayılı Kanunda tespit edilen taşınmazın niteliğine göre farklı hak düşürücü sürelerin uygulanmasını öngören açık bir hüküm bulunmadığı gibi 6831 sayılı Orman Kanununun 11. maddesinde yapılan yeni düzenlemeye göre de; tutanak ve haritaların kesinleştiği tarihten itibaren Kadastro Kanununun 12/3. maddesindeki on yıllık hak düşürücü süre içerisinde tapuya dayalı olsun veya olmasın kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayalı olarak dava açılabilir.
    Bu husus Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 11.11.2006 tarih, 2006/20-619 esas, 2006/665 karar sayılı ilamında da benimsenmiştir.
    O halde; Yerel Mahkemenin kadastrodan önceki zilyetlik sebebine dayalı olarak 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3.maddesi uyarınca hak düşürücü süre içerisinde davanın açıldığının kabulü yerindedir.
    Ne var ki, işin esasına yönelik diğer temyiz itirazları Özel Dairece incelenmemiş olup, dosya Özel Dairesine gönderilmelidir.
    S O N U Ç : Yukarıda açıklanan nedenlerle, DİRENME UYGUN OLUP; davalı Hazine ve Orman İdaresi vekillerinin işin esasına yönelik diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 20.HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 27.11.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi