Hukuk Genel Kurulu 2014/648 E. , 2015/2724 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki “trafik sigorta poliçesine dayalı rücuen tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul Anadolu 14. Sulh Hukuk (kapatılan Kartal 2. Sulh Hukuk) Mahkemesince davanın reddine dair verilen 23.02.2012 gün ve 2011/121 Esas, 2012/248 Karar sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 01.07.2013 gün ve 2013/6806 Esas, 2013/10306 Karar sayılı ilamı ile;
(...Davacı vekili, müvekkili şirkete trafik sigortalı olup, davalının işleteni olduğu aracın dava dışı alkollü sürücü idaresinde iken sebebiyet verilen kazada, 3.kişiye ait evin istinat duvarı, bahçe kapısı vs.’nin hasarlandığını, hasar bedelinin müvekkilince ödendiğini ve davalıya rücu hakkı doğduğunu ileri sürerek, 4.706,00 TL’nin kaza tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, müvekkili ile ilgisi bulunmayan kişi (sürücü) tarafından aracın gasp edilerek olaya neden olunduğunu, davalının sorumluluğunun bulunmadığını ve davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan delillere göre, davalının işleteni olduğu sigortalı aracı zorla ele geçiren kişi (sürücü) tarafından kaza yapıldığı, bu kişinin davalının çalışanı olmadığı ve davalının hasardan sorumlu tutulamayacağı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, trafik sigorta poliçesinden kaynaklanan rücuen tazminat istemine ilişkindir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. maddesinde, “işletenlerin, bu kanunun 85/1 maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur” denilmiş, aynı yasanın 85/1 maddesinde, “bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yararlanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, araç işletenin bu zarardan sorumlu olacağı”, aynı yasanın 85/son maddesinde ise, “ işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibinin, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumlu olduğu” belirtilmiştir.
Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının A-1. maddesinde de, “sigortacı poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder” hükmüne yer verilmiştir.
2918 sayılı ...nun 85 ve 86. maddeleri hükmü uyarınca, bir motorlu aracın işletilmesi bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar. İşleten veya araç işleticisinin bağlı bulunduğu teşebbüs sahibi kendisinin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bir bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın, kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir 3. kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulur.
Somut olayda; davacı vekili müvekkiline trafik sigortalı olan ve davalının işleteni olduğu aracın dava dışı alkollü sürücü idaresinde iken 3.kişiye zarar verildiğini ve hasar bedelini ödeyen müvekkilinin rücu hakkı doğduğu gerekçesiyle dava açmış, davalı vekili kazayı yapan sürücünün müvekkili sigorta ettiren ile bir ilgisinin bulunmadığını ve aracın zorla ele geçirilerek (gasp edilerek) olaya neden olunduğunu, davalının kusur ve sorumluğunun bulunmadığını, olaya ilişkin olarak ceza yargılaması dosyasının bulunduğunu savunmuştur.
Dosya içindeki bilgi ve belgelere göre, dava konusu kazayı yapan (dava dışı) sürücü hakkında Kartal 1.Asliye Ceza Mahkemesinin 2010/560 Esas ve 2011/70 Karar sayılı dosyası üzerinden açılan davada, 22.2.2011 tarihinde basit yaralama ve zarar verme suçlarından şikayetten vazgeçme nedeniyle düşme, hırsızlık suçu yönünden ise; suç işleme kastı bulunmadığından beraat kararı verildiği ve hükmün kesinleştiği anlaşılmaktadır. Eldeki dosya kapsamı ile anılan ceza dosyası içeriğine göre, sanığın olay tarihinde alkollü olarak olay yerine geldiği, davalının çalışanı olan müştekilerden biri ile tartıştığı, diğer müşteki güvenlik görevlisinin yardım için çağrılması üzerine arkadaşına yardım etmek üzere sigortalı araç ile oraya geldiği, sanığın (sürücü) bu müştekilerden birini kovalamaya çalışırken anahtarı üzerinde bırakılan sigortalı araca binerek müştekiyi (sigortalı araçla) kovaladığı sırada dava konusu kazanın meydana geldiği anlaşılmaktadır.
O halde, mahkemece, yukarıda açıklanan yasa maddeleri karşısında, davalının işleten ya da eylemlerinden sorumlu olduğu kişi yönünden kusurunun, dolayısıyla sorumluluğunun bulunup bulunmadığı hususu tartışılıp değerlendirildikten sonra, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, trafik sigorta poliçesine dayalı rücuen tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, hasardan davalının sorumlu olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece, önceki kararda direnilmiş; hükmü temyize davacı vekili getirmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’ndaki görüşme sırasında, işin esasının incelenmesinden önce, temyize konu kararın gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı; dolayısıyla, temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulu"nca mı, yoksa Özel Dairece mi yapılması gerektiği hususu, ön sorun olarak değerlendirilmiştir.
Bilindiği üzere; direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için, mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir (6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 429. maddesi).
Eş söyleyişle; mahkemenin yeni bir delile dayanarak veya bozmadan esinlenerek gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek karar vermiş olması halinde, direnme kararının varlığından söz edilemez.
Somut olayda ise; davalı şirketin çalışanlarının eylemlerinden sorumlu olup olmadığının belirlenmesi için eksik araştırma nedeniyle yerel mahkeme kararının bozulmasına karar veren Özel Daire bozma ilamı sonrasında yerel mahkemece direnme olarak adlandırılan kararda, dava dışı üçüncü kişinin aracı ele geçirmesinde davalı şirketin çalışanlarının kusurunun bulunmadığı, bu nedenle de davalının kaza sonucu oluşan hasardan sorumlu olmadığı belirtilmek suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu kararın bu haliyle, bozma ilamı gereği yerine getirilerek oluşturulmuş yeni bir hüküm niteliğinde olduğu her türlü duraksamadan uzaktır.
Hal böyle olunca; bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi, Hukuk Genel Kurulu’na değil, Özel Daireye aittir.
Bu nedenle, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
S O N U Ç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 17.HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE 27.11.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.