Hukuk Genel Kurulu 2014/312 E. , 2015/2679 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Gaziantep 3. Asliye Hukuk Mahkemesince asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulüne dair verilen 28.07.2011 gün ve 2004/107 E., 2011/499 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 27.02.2013 gün ve 2012/17620 E., 2013/3654 K. sayılı ilamı ile;
(...Davacı vekili, asıl davada davalı-borçlu ... San. Tic. A.Ş. ile imzalanan Genel Kredi Taahhütnamesini davalı ...’ın müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatı ile imzaladığını, birleşen davada ise davalı şirketin asıl borçlu, diğer davalıların ise müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak kredi sözleşmesini imzaladıklarını keşide edilen kat ihtarnamesine rağmen davalılarca borcun ödenmemesi üzerine alacağın tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine davalı asıl borçlu şirket ile diğer davalı-kefillerin itiraz ettiklerini ileri sürerek davalıların itirazlarının iptali ile takibin devamına, % 40 icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı ... vekili, kredi sözleşmesine konu teminat mektubu açısından risk gerçekleşmeden depo edilmesinin kefil olan müvekkilinden talep edilemeyeceğini, halen geçerli olduğu belirtilen teminat mektubunun takip tarihinde paraya çevrilmediği kabul edildiğine göre, davacının takibinde haksız ve kötü niyetli olduğunu iddia ederek davanın reddini ve müvekkili lehine %40 kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
Diğer davalılar vekili, öncelikle risk gerçekleşmediğinden teminat bedelinin bloke edilmesinin kabul edilemeyeceğini, müvekkili ...’nun sadece imzasının bulunduğu 10.000.TL meblağlı kredi sözleşmesinden kefil olarak sorumlu olduğunu, diğer kredi sözleşmelerinde bu müvekkilinin imzasının bulunmadığını, davacının bu müvekkiline göndermiş olduğu ihtarnamede müvekkili İbrahim’in 10.000.TL kefalet limiti olduğunu bildirdiğini, ayrıca istenen faiz oranının çok yüksek olduğunu ileri sürerek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; asıl davada risk gerçekleşmeden sözleşmede kefil sıfatı ile imzası bulunan davalı ...’dan teminat mektubu bedelinin depo edilmesi istenemeyeceği gerekçesiyle bu davalı yönünden davanın reddine, birleşen davada ise davanın kabulü ile davacı lehine %40 icra inkâr tazminatına karar verilmiş, hüküm temlik alan davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, davalı şirket ile dava dışı Toprakbank arasında imzalanan Genel kredi Sözleşmeleri kapsamında davalı şirkete kullandırılan kredi borcunun tahsili ve kullandırılan teminat mektubu bedelinin depo edilmesi için davalı-asıl borçlu şirkete ve davalı kefillere başlatılan ilamsız icra takibine yapılan itirazın İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali istemine ilişkindir. Dava ve takip konusu 21.08.1996, 03.02.1997, 28.04.1997, 14.08.1997 ve 10.10.1997 tarihli Genel Kredi Sözleşmelerini ve bu sözleşmelerin eki Genel Kredi Sözleşmelerini davalı ...’ın müşterek borçlu-müteselsil kefil olarak imzaladığı tartışmasızdır. Uyuşmazlık, adı geçen kefilin takibe ve davaya konu teminat mektubunun depo edilmesi talebinden sorumlu tutulup tutulmayacağı noktasındadır. Dava ve takip dayanağı yukarıda belirtilen 5 adet Genel Kredi Sözleşmesi’nin 20.1. maddesinde açıkça “..bu sözleşmenin sonunda imzası bulunan kefil veya kefiller, Bankaya Müşterinin bu kredi sözleşmesinden ötürü veya her ne sebeple olursa olsun, gerek yalnız olarak, gerek diğer kişilerle birlikte borçlandığı ve borçlanacağı tutarları bankanın müşteri lehine verdiği teminat mektubu veya diğer gayrinakdi kredileri aşağıda imza bölümünde belirtilen miktara kadar müteselsil kefil olarak tekeffül ederler.” Ayrıca, aynı Sözleşmelerin 36.6 maddesinde “..bu takdirde bu sözleşmeyi imza edenlerin (kefil veya kefiller dahil) sorumluluğu teminat mektupları için olduğu gibi Bankaca kontrgaranti verilmesi durumunda da aynen devam eder” denmektedir. O halde, Mahkemece anılan Sözleşmelerin hükümleri gözetilmeksizin davalı-kefilden teminat mektubunun depo edilemeyeceğine ilişkin yazılı şekilde verilen hüküm doğru görülmemiştir.
Diğer taraftan Mahkemece davalı kefilden teminat mektubunun talep edilemeyeceğine ilişkin olarak davanın reddine dair verilen hükümde maktu vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekirken nisbi vekâlet ücreti takdiri de doğru olmamıştır...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma ilamında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 25.11.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.