12. Hukuk Dairesi 2013/33388 E. , 2013/40108 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki taraflarca istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Sair temyiz itirazları yerinde değilse de;
Alacaklı tarafından borçlula...ve oğlu ... aleyhine 17/01/2013 tarihinde genel haciz yoluyla icra takibine başlandığı, nüfus kayıt örneğinden borçlu..."nun takip tarihinden önce 24/08/2004 tarihinde öldüğü anlaşılmaktadır. Mahkemece gerekçeli kararda gerekçe kısmında ölen borçlu... hakkındaki takibin iptaline karar verilmesi gerektiği belirtilmiş, ancak kısa kararda hüküm bölümünde diğer borçlu ... hakkındaki takibin iptaline karar verilmiştir. Daha sonra mahkemece hüküm fıkrasında sehven "..." yerine "..." isminin yazıldığı belirtilerek HMK"nun 304/1. maddesi uyarınca hükmün tashihi yoluna gidilmiştir.
Hükmün tashihini düzenleyen HMK"nun 304/1. maddesinde "Hükümdeki yazı ve hesap hataları ile diğer benzeri açık hatalar, mahkemece resen veya taraflardan birinin talebi üzerine düzeltilebilir. Hüküm tebliğ edilmişse hâkim, tarafları dinlemeden hatayı düzeltemez. Davet üzerine taraflar gelmezse, dosya üzerinde inceleme yapılarak karar verilebilir." şeklinde düzenleme mevcuttur. Hüküm kısmında farklı borçlulardan birisinin isminin yer alması gerekirken diğerinin isminin yer alması tashih yoluyla düzeltilebilecek açık bir yazı hatası niteliğinde değildir.
HUMK"nun 381. maddesi gereğince (6100 sayılı yeni HMK m. 294) mahkeme, hazır olan tarafların iddia ve savunmalarını dinledikten sonra yargılamanın sona erdiğini bildirerek kararını tefhim eder. Kararın tefhimi en az, aynı yasanın 388. maddesinde belirtilen hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. HUMK"nun 388/son maddesi (6100 sayılı yeni HMK m. 297) gereğince de istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Yine aynı kanunun 389. maddesinde de hüküm kısmında iki tarafa yüklenen ve tanınan vazife ve hakların tereddüte yer vermeyecek şekilde belirtilmesi zorunluluğu tekrarlanmıştır. Aynı maddenin son fıkrası gereğince de zorunlu nedenlerle yalnız hüküm sonucunun tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın sonradan belli bir süre içinde yazılması mümkündür. Bu gibi hallerde de HUMK"nun 388. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren kısa karar ile daha sonra yazılan gerekçeli kararın birbirine uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak da yoktur. Kısa kararla gerekçeli kararın birbirinden farklı olması, yargılamanın aleniyeti ve kararların alenen tefhim olunmasına ilişkin Anayasa"nın 141. maddesi ile HUMK"nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca bu husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir görevdir.
Somut olayda, mahkemece kısa kararın verildiği duruşma tutanağında, borçlu ... hakkındaki takibin iptaline hükmedildiği halde, gerekçeli kararda gerekçe kısmında ve daha sonra tashih yoluyla hüküm kısmında diğer borçlu... hakkında takibin iptaline hükmedilmiş, böylece kısa karar ile gerekçeli karar arasında aykırılık meydana getirilmiştir.
Ayrıca, Medeni Kanun"un 50. maddesine göre; "Medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olan, davada taraf ehliyetine de sahiptir." Bu hüküm icra takipleri için de kıyasen uygulanmakta olup, taraf ehliyeti icra takibinde kendini takip alacaklısı veya takip borçlusu olabilme ehliyeti olarak göstermektedir. HMK"nun 115. maddesine göre taraf ehliyeti dava (takip) şartı olduğundan taraflar takip şartı noksanlığını takibin her aşamasında süreye tabi olmadan icra mahkemesinde şikayet yolu ile ileri sürebilirler. Bu husus mahkemece kendiliğinden araştırılır. Takip şartı olan taraf ehliyetinin yokluğunun hukuki sonucu takibin iptal edilmesidir. Ancak; tarafın yanlış gösterilmiş olmasının kabul edilebilir bir yanılgıya dayanması halinde tarafları yeni bir dava açmaya zorlamanın usul ekonomisine aykırı olduğunu düşünen kanun koyucu HMK"nun 124. maddesi kapsamında iradi olarak taraf değişikliği yapılmasına imkan sağlamıştır.
Takipten önce ölmüş olan şahsın takipte borçlu olarak gösterilmesi mümkün değildir. Takip tarihi itibariyle olayda kıyasen uygulanması gereken HMK"nun 124. maddesinin 4. fıkrasına göre; "Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa hakim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir." Borçlunun takipten kısa bir süre önce ölmüş olması gözönüne alındığında borçlu tarafın yanlış gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayandığından İcra Müdürlüğü"nce HMK"nun 115. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca takibin borçlunun mirasçılarına yöneltilmesi ve sonucuna göre takibe devam edilmesi gerekir.
10/04/1992 tarih ve 1991/7 Esas, 1992/4 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına göre HUMK"nun 382, 388, 389 ve 428. maddeleri hükmü gereğince kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması bozma nedeni olup, bu durumda mahkemece, anılan İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtildiği gibi, bozmadan önce verilen kararla bağlı olmaksızın ancak aradaki çelişkiyi giderecek şekilde yeniden karar verilebilmesi için hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ : Alacaklının ve borçlunun temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK"nun 366. ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16/12/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.