17. Hukuk Dairesi 2015/12253 E. , 2018/1199 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı alacaklı vekili, borçlu davalı ... hakkında takip başlatıldığını, borçlunun alacağı karşılayacak mal varlığı bulunmadığı, alacaklılardan mal kaçırma amacı ile dava konusu taşınmazın 08.07.2011 tarihinde borçlu tarafından davalı ..."a, onun da davalı ..."e o da davalı ..."a devrettiğini belirterek, bu tasarrufların iptaline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar ..., ... ve ... vekiller, taşınmazın raiç bedelinin ödenerek iyiniyetli olarak satın alındığını haksız açılan davanın reddi gerektiğini savunmuşlardır.Davalı borçlu ..., duruşmalara katılmamış ve cevap dilekçesi sunmamıştır.Mahkemece, borç kaynağı çek tarihinin 16.07.2011 olduğu tasarrufun ise bu tarihten önce 08.07.2011 tarihinde gerçekleştiği, davacının borcun kaynağı olarak gösterdiğini sözleşmenin tarafı olmadığından bahisle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, İİK.277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
1-İcra ve İflas Kanununun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz yada iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır.Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir (İİK.md.283/1). Bu yasal nedenle iptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nisbi nitelikte yasadan doğan bir dava olup; tasarrufa konu malların aynı ile ilgili değildir. Bu tür davaların dinlenme koşullarından biri de iptali istenen tasarrufun takip konusu borcun doğumundan sonra yapılmış olmasıdır. Somut olayda takip konusu alacak 16.07.2011 tarihli çeke dayalıdır. Tasarruf ise bu tarihten önce 08.07.2011 tarihinde gerçekleşmiştir. Her ne kadar çekte vade olmaz ise de ticari hayatta çeklerin de bono gibi vadeli (ileri tarihli) kullanıldığı bilinen bir gerçektir. Davacı çekin dayanağı olarak 16.05.2011 tarihli araç satış sözleşmesini sunmuş ve bu sözleşme gereğince çekin verildiğini ileri sürmüştür. Mahkeme ise davacının sunulan sözleşmenin tarafı olmadığından itibar edilmediğini belirtmiştir. Oysa davacı ... dava dayanağı ... 2.İcra Müdürlüğünün 2011/9583 sayılı dosyasındaki alacağı 12.12.2011 tarihinde dava dışı ..."dan temlik alan kişidir. Davacı ... alacağı temlik almakla temlik aldığı..."ın haklarına da halef olmuştur. Yani alacak ... yönünden hangi tarihte doğmuş ise alacağı temlik alan ... yönünden de aynı tarihte doğduğunun kabulü gerekir. Alacağın doğumuna ilişkin olarak sunulan 16.05.2011 tarihli adi araç satış sözleşmesine göre davanın konusu olmayan ... plakalı araç dava dışı ... tarafından yine dava dışı ..."ya satışının kararlaştırıldığı, ... araç bedeli olarak 16.06.2017 ve 16.07.2011 tarihli çekleri verdiği, sözleşmeyi tanık olarak ... ve ..."ın tanık olarak imzaladığı, ancak aracın devri noterde ... tarafından ..."e yapıldığı anlaşılmaktadır. Takip dayanağı çek ise bu sözleşme ile verilen 16.07.2011 tarihli olan borçlu ... tarafından ..."a onun da ilk alacaklı ..."a keşide edilen çektir. Nitekim davalı üçüncü kişi ..."in dosya içeriğinde mevcut 02.10.2013
tarihli Cumhuriyet savcılığında verdiği ifadesinde ... plakalı aracı ..."dan olan alacağına karşılık, devir aldığını belirterek sözleşmenin tevil yolu ile ikrar etmiştir. Bu durumda, alacağın tasarruf tarihinden önce doğduğunun kabulü ile işin esasına girilerek, İİK"nun 278-279 ve 280.madde koşullarının somut olayda gerçekleşip gerçekleşmediği araştırılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
2-Kabule göre ise, dava koşulu yokluğundan red edildiğine göre Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7/2,maddesi gereğince maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken hatalı olarak nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi de isabetsizdir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 21/02/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.