14. Hukuk Dairesi 2016/9241 E. , 2017/2126 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar-karşı davalılar vekili tarafından, davalılar-karşı davacılar aleyhine 28.12.2007 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil, davalılar-karşı davacılar vekili tarafından davacılar-karşı davalılar aleyhine 07.04.2008 gününde verilen dilekçe ile sözleşmenin geçersizliğinin tespiti, alacak talebi üzerine yapılan muhakeme sonunda; asıl davanın kabulüne, birleştirilen davanın kısmen kabulüne dair verilen 14.10.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar-karşı davacılardan ... vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KA R A R
Asıl dava, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil, birleştirilen dava ise satış vaadi sözleşmesinin iptali, olmazsa tazminat isteğine ilişkindir.
Asıl davada davacı vekili, davacının tapuda davalılar adına kayıtlı olan 2056 ada 18, 27 ve 22 parsel sayılı taşınmazları .... Noterliğinin 12.03.2007 tarih 03738 yevmiye no’lu düzenleme şeklindeki vekaletname ile tayin edilen vekilinden .... Noterliğinin 14.03.2007 tarih ve 03932 yevmiye no’lu düzenleme şeklinde satış vaadi sözleşmesi ile satın aldığını, ancak davalıların dava konusu taşınmazların davacı adına tapuda devrine yanaşmadıklarını belirterek, dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleştirilen davada davacılar vekili, davacıların müşterek malik oldukları... ilçesi...2056 ada 18, 22 ve 27 no lu parsellerdeki hisselerinin taksimi ve satışı konusunda yine hissedar olan davalı ..."ın oğlu ..."a vekaletname verdiklerini, ..."ın vekaletnameyi kötüye kullanarak ..."a satış vaadinde bulunduğunu, vekil ile satış vaadedilen kişilerin baba-oğul olduklarını belirterek, .... Noterliğinin 12.03.2007 tarih 3738 yevmiye no’lu düzenleme şeklindeki satış vaadi sözleşmesinin iptaline, olmadığı takdirde satış vaadine ilişkin taşınmazların rayiç bedellerinin ..."tan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, asıl davanın kabulüne, birleştirilen davanın ise davalı ... yönünden reddine, 15.000,00 TL’nin davalı ...’tan tahsili ile davacılara tapudaki hisseleri oranında ödenmesine karar verilmiştir.
Hükmü, davalı-birleştirilen davacılardan ... vekili temyiz etmiştir.
Kaynağını Türk Borçlar Kanununun 29. maddesinden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri iki tarafa borç yükleyen sözleşme türlerinden olup mülkiyeti devir borcu yüklenen satıcı edimini yerine getirmezse edimin hükmen yerine getirilmesi vaat alacaklısı tarafından açılan davada istenebilir.
Davalı savunmasında, satış vaadi sözleşmesinin vekâlet görevi kötüye kullanılarak düzenlendiğini ileri sürdüğünden burada öncelikle Borçlar Kanununun temsil ve vekâlet ilişkisini düzenleyen hükümleri üzerinde durulmalıdır. Gerçekten, vekâlet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranma yükümlülüğünden doğar.
Borçlar Kanununda sadakat ve özen borcu vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu olarak benimsenmiş ve 506. maddesinde vekilin üstlendiği iş ve hizmetleri, vekalet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle mükellef olduğu hükme bağlanmıştır. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve gerçek iradesine uygun hareket etmek, onu zararlandırıcı her türlü davranıştan kaçınmak zorundadır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi Türk Medeni Kanununun 3. maddesi anlamında iyiniyetli ise yani vekilin vekâlet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen bütün özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa vekil ile yapılan sözleşme vekil edeni bağlar ve geçerlidir. Bu gibi durumlarda vekil vekâlet görevini kötüye kullanmış olsa dahi bu sorun vekil ile vekâlet eden arasında nihayet bir iç sorun olarak kalır.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekâlet görevini kötüye kullandığını biliyor veya durumun özelliği icabı bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması Türk Medeni Kanununun 2. maddesinde yazılı dürüst davranma kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilir.
Bu açıklamalardan sonra somut olaya gelince; asıl dava satış vaadine dayalı tapu iptali ve tescil, birleştirilen dava ise satış vaadi sözleşmesinin iptali, olmazsa tazminat isteğine ilişkindir. Davalı-birleştirilen davacılar satış vaadi sözleşmesinin vekilleri Mehmet Karabacak tarafından muvazaalı olarak
davacı-birleştirilen davacıların murisi ... ile el ve işbirliği içinde bulunularak yapıldığını ileri sürmüştür.
Bu durumda mahkemece, yukarıda değinilen ilkelere göre vekilin vekalet görevini kötüye kullanıp kullanmadığının araştırılması, tarafların delillerinin toplanması, vekalet görevinin kötüye kullanıldığının saptanması halinde sözleşmenin iptal edilmesi gerekirken noksan inceleme ve araştırmayla hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20.03.2017 gününde oybirliği ile karar verildi.