Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2014/282
Karar No: 2015/1548
Karar Tarihi: 10.06.2015

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2014/282 Esas 2015/1548 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2014/282 E.  ,  2015/1548 K.
  • İŞ KAZASI SONUCU SÜREKLİ İŞGÖREMEZLİK
  • ZAMANAŞIMI BAŞLANGICI
  • GELİŞEN DURUM
  • MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT İSTEMİ
  • TÜRK BORÇLAR KANUNU (6098) Madde 146
  • BORÇLAR KANUNU(MÜLGA) (818) Madde 125

"İçtihat Metni"

Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul Anadolu 10. İş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 22.06.2012 gün ve 2009/833 E., 2012/311 K. sayılı kararın incelenmesi taraflarca istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin 05.03.2013 gün ve 2012/16542 E., 2013/3935 K. sayılı ilamıyla;
(...1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici nedenlere göre, davacının tüm temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, 06.02.1998 tarihinde meydana gelen iş kazasında % 13,2 oranında sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece 8.274,62 TL maddi ve 5.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 06/02/1998 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte, davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Davacı vekilinin 08.06.2009 tarihinde Üsküdar 3. İş Mahkemesine açtığı mahkemece 2009/833 Esas" a kaydedilen sonradan ıslah edilen 1.000,00 TL maddi tazminat talepli ilk davanın ve yine davacı vekilince 30.03.2011 tarihinde Üsküdar 4. İş Mahkemesine açılan mahkemece 2011/945 Esas" a kaydedilip Üsküdar 4. İş Mahkemesinin 06.05.2011 tarih 2011/945 E., 90 K. sayılı kararıyla Üsküdar 3. İş Mahkemesinin 2009/833 E. sayılı dosya ile birleştirilen 40.000,00 TL manevi tazminat talepli ikinci davanın açıldığı, davalarla ilgili olarak davalı tarafça süresinde zaman aşımı def’i inde bulunulduğu uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık bu tür davalarda T.B.K" nın 146.maddesi (B.K.’nun 125.md) gereğince uygulanmakta olan 10 yıllık zaman aşımı süresinin hangi tarihte başlatılması gerektiği noktasında toplanmaktadır.
Uygulama ve öğretide kabul edildiği üzere, zamanaşımı failin ve zararın öğrenildiği tarihten başlatılmalıdır. Zarar görenin zararı öğrenmesi demek, zararın varlığı, mahiyeti ve esaslı unsurları hakkında bir dava açma ve davanın gerekçelerini göstermeye elverişli bütün hal ve şartları öğrenmiş olması demektir. Vücut bütünlüğünün ihlalinden doğan zarar, ancak bakım ve tedavi sonucunda düzenlenen hekim raporuyla belirli bir açıklığa kavuşur. Bedensel zararın gelişim, gösterdiği durumlarda zamanaşımına başlangıç olarak hastalık seyrinin yani gelişimin tamamlandığı tarihin esas alınması gerekir. Somut olayda değişen ve gelişen bir durumun söz konusu olmadığı ortadadır.
Hal böyle olunca, davacı tarafından iş kazasının gerçekleştiği 06.02.1998 tarihinden sonra 10 yıldan fazla süre geçtikten sonra davacı vekili tarafından 08.06.2009 tarihinde Üsküdar 3. İş Mahkemesine açtığı, 1.000,00 TL maddi tazminat talepli ilk davanın ve 30.03.2011 tarihinde Üsküdar 4. İş Mahkemesine açılan 40.000,00 TL manevi tazminat talepli de ikinci davanın açılması üzerine her iki dava yönünden süresi içerisinde davalı vekili tarafından ileri sürülen zamanaşımı def"ilerinin kabul edilerek istenilen miktarlara ilişkin tüm tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekirken, her iki davada da istenilen miktarı da kapsar biçimde tazminat taleplerinin kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalının temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN : Davalı vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, iş kazası sonucu sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Davacı, davalı yanında çalışıken 06.02.1998 tarihinde geçirdiği bir iş kazası sonucu sakat kaldığını, kazanın 1998 yılında meydana geldiğini, ancak maluliyetin 2006 yılında kesinleştiğini ve maluliyet oranının %13,2 olarak tespit edildiğini ileri sürerek, 1.000,00.-TL maddi tazminat ile birleşen davada ise 40.000,00.-TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, iş kazasından itibaren 10 yılı aşkın bir zaman geçtiğini, davacının haklarının zamanaşımına uğradığını belirterek, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkeme, iş kazası sonrası davacının maluliyetinin kesinleşmemiş olması, tedavi süreci, dava dışı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı"nın maluliyeti belirleme prosedürü ve süreci gereği maluliyet oranının Sosyal Güvenlik Kurumu Maluliyet ve Sağlık Daireleri Başkanlığının 23.03.2009 tarihli sürekli iş göremezlik derecesi tespit formunda da belirtildiği üzere 23.03.2009 tarihi itibariyle belirlenmesi, bu tarihten önce kesinleşmiş bir maluliyet oranının bulunmaması dikkate alındığında zamanaşımının kaza tarihinden sonra değil, maluliyetin kesinleştiği tarih olan 23.03.2009 tarihinden itibaren başlayacağı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar vermiş; tarafların temyizi üzerine karar Özel Dairece, yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmuştur.
Mahkeme, önceki gerekçeleri tekrar ederek verilen kararda direnmiş; hükmü davalı vekili temyize getirmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; bedensel zararın değişim ve gelişim gösterip göstermediği, başka bir anlatımla, maluliyetin kesinleşip kesinleşmediği ve buna bağlı olarak da, bu tür davalarda 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 146. maddesi (dava tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 125. maddesi) gereğince uygulanmakta olan 10 yıllık zamanaşımı süresinin hangi tarihte başlatılması gerektiği noktasında toplanmaktadır.
Uygulama ve öğretide kabul edildiği üzere, zamanaşımı failin ve zararın öğrenildiği tarihten başlatılmalıdır.
Bilindiği üzere, bazı hallerde, gerek zararı doğuran eylem veya işlemin ne olduğu ve kim tarafından gerçekleştirildiği ve gerekse, zararın kapsam ve miktarı aynı anda ve tam bir açıklıkla belirlenebilir. Böyle durumlarda, zarar görenin, uğradığı zararın varlığını, zarar verenin kim olduğunu, kapsam ve miktarının neden ibaret bulunduğunu öğrendiği andan itibaren, zarar verenden bunun tazminini isteme hakkının doğacağı ve bu hakkına ilişkin yasal zamanaşımı süresinin de o tarihte başlayacağı açıktır. Bu bağlamda herhangi bir eylemden doğan zararın tümü bir birlik teşkil eder, birbiriyle ilgisi olmayan bağımsız zararların bir toplamı olarak görünmez; dolayısıyla, zararın kapsamı ve tutarının belli olmaması, zamanaşımının başlamasına engel oluşturmaz. Başka bir ifadeyle, zararın öğrenilmesi, onun kapsamının değil, varlığının öğrenilmesi anlamındadır, zararın varlığı, niteliği ve esaslı unsurları hakkında bir dava açmaya, o davayı ciddi ve objektif bir şekilde desteklemeye, gerekçelerini göstermeye elverişli yeterli hal ve şartların öğrenilmesi, zararın öğrenilmiş sayılması için yeterlidir.
Buna karşılık, ortaya çıkan zarar, kendi özel yapısı içerisinde, sonradan değişme eğilimi gösteriyor, kısaca, zararı doğuran eylem veya işlemin doğurduğu sonuçlarda (zararın nitelik veya kapsamında) bir değişiklik ortaya çıkıyor ise, artık, “gelişen durum” ve dolayısıyla, gelişen bu durumun zararın nitelik ve kapsamı üzerinde ortaya çıkardığı değişiklikler (zarardaki değişme) söz konusu olacaktır. Böyle hallerde, zararın kapsamını belirleyecek husus, gelişmekte olan bu durumdur ve bu gelişme sona ermedikçe zarar henüz tamamen gerçekleşmiş olamayacağı için zamanaşımı süresi bu gelişen durumun durduğunun veya ortadan kalktığının öğrenilmesiyle birlikte işlemeye başlayacaktır.
Önemle belirtilmelidir ki, burada sözü edilen “gelişen durum” kavramı, uygulamada çoğu kez yanlış anlaşıldığı şekilde, doğan zararın kapsamının zarar görence tam olarak öğrenilmesinin herhangi bir nedenle geciktiği (Örneğin, buna ilişkin bilirkişi raporunun geç alındığı) durumlara ilişkin olan, böylesi bir durumu ifade eden bir kavram değildir. Başka bir anlatımla, gelişen durum kavramı, salt zarar doğuran işlem ya da eylemin sonuçlarının gelişmesini ve bu nedenle zarar görenin bu konularda bilgi sahibi olabilmesinin zorunlu olarak bu gelişmenin tamamlanacağı ana kadar gecikmesini ifade eder (Hukuk Genel Kurulu"nun 06.11.2002 gün ve 2002/4-882 E., 2002/874 K. sayılı kararı). Bu açıklamalar doğrultusunda somut olaya dönüldüğünde; gelişen bir durumun ya da müstakbel (gerçekleşecek-gelecek) bir zararın söz konusu olmadığı tüm dosya içeriğinden ve özellikle davacının maluliyetine ilişkin rapor ve belgelerden açıkça anlaşılmaktadır. Bu durumda, dava konusu iş kazasının gerçekleştiği 06.02.1998 tarihinden itibaren zamanaşımı süresinin başlatılarak, istenilen miktarlara ilişkin tüm tazminat talepleri zamanaşımına uğradığından reddine karar vermek gerekmektedir.
O halde, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken,önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine 10.06.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi