Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2013/2457
Karar No: 2015/1538
Karar Tarihi: 10.06.2015

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2013/2457 Esas 2015/1538 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2013/2457 E.  ,  2015/1538 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : İzmir 1.Tüketici Mahkemesi
    TARİHİ : 01/10/2013
    NUMARASI : 2013/1093 E-2013/932 K.

    Taraflar arasındaki “menfi tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir 1.Tüketici Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 06.12.2012 gün ve 2011/714 E.-2012/925 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 7.Hukuk Dairesinin 14.05.2013 gün ve 2013/1335 E.-2013/8855 K. sayılı ilamı ile;
    (...Dava, haksız fiilden kaynaklanan ve istenen miktarda borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
    Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş ise de, varılan sonuç, davanın niteliğine, dosya içeriğine ve yasal düzenlemelere uygun düşmemiştir.
    4822 sayılı Yasa ile değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’un “Amaç” başlıklı 1.maddesinde yasanın amacı açıklandıktan sonra “Kapsam” başlıklı 2.maddesinde “Bu kanun, birinci maddesinde belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsar” hükmüne yer verildikten sonra aynı Yasa"nın 3. maddesinde mal, satıcı ve tüketici ayrı ayrı tanımlanmıştır. Yasal düzenlemeye göre mal; alışverişe konu olan taşınır eşyayı, konut ve tatil amaçlı taşınmaz malları ve elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri gayri maddi malları, satıcı; kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya tüzel kişileri, tüketici ise; bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek ya da tüzel kişiyi ifade eder. Bir hukuki ilişkinin 4077 sayılı Yasa kapsamında olduğunun kabulü için, yasanın amacı içerisinde ve yukarıda tanımları verilen taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin hukuki bir işlem olması gerekir.
    Somut olayda taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin hukuki bir işlem bulunmaması karşısında, dava konusu olayda 4077 sayılı Yasa hükümlerinin uygulanması mümkün olmadığından, davanın genel mahkemede görülmesi gerektiği kuşkusuzdur.
    Hal böyle olunca, yargılamanın genel hükümlere göre Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerekirken, Tüketici Mahkemesinde görülerek, yazılı şekilde karar verilmiş olması isabetsiz, davalının temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma sebep ve şekline göre davalının sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına...)
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.  
     
    TEMYİZ  EDEN  : Davalı vekili  
     HUKUK GENEL KURULU KARARI
     
    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:  
    Dava, borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.    
    Davacı; Unur Apartmanı 4 nolu daireyi 1998 yılında satın aldığını, satın aldığı tarihten beri 4064146 nolu su aboneliğine ait faturaların kendisi tarafından ödendiğini, taşınmazın bulunduğu apartmanda artezyen su kullanıldığı için aylık su faturasının 0 ila 2 TL arasında geldiğini, ancak 06/12/2010-04/02/2011 tarihleri arasında davalı tarafından 1.835 TL su faturası düzenlendiğini, bu kadar suyun kendisi tarafından kullanılmasının mümkün olmadığını belirterek, davalıya 1.835.TL borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı 31.08.2012 tarihli dilekçesi ile davalı tarafından su sayacının sökülmesi ve bedelin tahsili için hukuki işlem başlatılacağının belirtilmesi üzerine davalıya 2.285,55 TL ödemek zorunda kaldığını, bu nedenle davayı istirdat davasına dönüştürdüğünü belirterek 2.285,55 TL nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsilini talep etmiştir.
    Davalı vekili, davacının talebinin yerinde olmadığını, 4064146 numaralı abonenin tahakkuk kayıtlarında yapılan incelemede tesisata takılı sayaç yüksek tüketim gösterdiğinden değiştirilip yerine yeni sayaç takıldığını, çıkan sayaçtan 06.12.2011 ile 04.02.2011 tarihleri arası 217 m3 tüketim bedeli tahakkuk ettirildiğini, bu bedele itiraz edildiğinden, davalı idarenin servisinin yerinde yapmış olduğu kontrol sonucu binada artezyen olduğu ve şebeke suyu ile artezyen suyunun şebekelerinin ortak olduğunun görüldüğünü, dolayısıyla sayaçtan okunan tüketim miktarı tahakkuk ettirilerek aboneye gönderildiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
    Yerel Mahkemece, davanın kabulüne dair verilen karar, davalı vekilinin temyizi üzerine; Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde yer alan gerekçe ile bozulmuştur.  
    Yerel Mahkemece, su aboneliği davacı adına kayıtlı olmamasına rağmen davacı tarafından tüm kullanım ve ödemelerinin yerine getirildiği, dolayısıyla davacının dava konusu yeri ve aboneliği kullandığı tarihten itibaren hukuki ilişkinin kullanıcı sıfatıyla bu şekilde devam ettiği, öte yandan davalı kurum tarafından davacının abone olmamasına rağmen fiili kullanıcı olduğunun kabul edildiği, gerekçesi ile önceki kararda direnilmiştir.
    Direnme hükmünü, davalı vekili temyiz etmiştir.
    Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulunun önüne gelen uyuşmazlık; davalı kurum ile aralarında su abonelik sözleşmesi bulunmayan fiili kullanıcı tarafından açılan menfi tespit davasında tüketici mahkemelerinin görevli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
    Modern çağın ihtiyaçlarından doğan, sosyal devlet ilkesinin hukuk düzenine yansımasını gösteren, kendine özgü bir sözleşme tipi olan tüketici sözleşmeleri Almanya, İsviçre, Fransa ve Belçika gibi ülkelerde genel kanunlarda yapılan değişikliklerle düzenlendiği halde Türkiye"de Anayasamızın emri gereği (Anayasa 172 md.) 8.3.1995 tarihinde çıkarılan 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ile düzenlenmiştir.
    Buna göre, uyuşmazlığa uygulanması gereken mülga 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un “Amaç” başlıklı 1.maddesinde; bu kanunun amacının, kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, aydınlatıcı, eğitici, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı önlemleri almak ve tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu konudaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmeleri teşvik etmek olduğu, açıklanmış; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde de aynen; “Bu Kanun, 1 inci maddede belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsar.” hükmüne yer verilmiştir.
    Yine aynı Kanunun “Tanımlar” başlıklı 4822 sayılı Kanunla değişik 3.maddesinin (e ) bendinde tüketicinin, “bir mal veya hizmeti ticari ve mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan ve yararlanan gerçek ve tüzel kişiyi” ; (h) bendinde Tüketici işleminin, “mal veya hizmet piyasalarında tüketici ile satıcı-sağlayıcı arasında yapılan her türlü hukuki işlemi”, (f) bendinde satıcının, “kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek ve tüzel kişileri”; (c) bendinde ise malın, “Alış-verişe konu olan taşınır eşyayı, konut ve tatil amaçlı taşınmaz malları ve elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri gayri maddi malları” ifade edeceği belirtilmiştir.
    Görülmektedir ki, 4077 sayılı Kanun, ticari dağıtım zincirinin nihai halkasını oluşturan ve ekonominin nihai hedefi olan tüketicinin, satıcı karşısında daha etkin olarak korunması gereğinden hareketle düzenlenmiş ve bu koruma anlayışı tüketici hukukunun temelini oluşturmuştur.
    Tüketici, üretilip piyasaya sürülen ve üretim sürecinin hiçbir aşamasında bilgi sahibi olmadığı ürün veya sunulan hizmeti satın aldığı bir ilişkide zayıf olan taraf olarak kabul edilmiş; yasa koyucu, bu kabulden yola çıkarak iradesini tüketiciyi korumak şeklinde ortaya koymuştur. 4077 sayılı Kanun ile de bu koruma olgusunu yasal düzenleme altına alıp; üretim aşamasında bilgi sahibi olmadığı malları veya sunulan hizmetleri satın alan ve sözleşmede satıcıya karşı zayıf durumda olduğu kabul edilen tüketicinin, sonradan bu mal veya hizmetlerin ayıplı çıkması sonucu uğradığı zararın tazminini sağlama yoluna gitmiştir.
    Yukarıda vurgulanan hususlar yanında, Hukuk Genel Kurulu"nun 11.10.2000 gün ve E:2000/19-1255K:2000/1249 sayılı ilamında belirtildiği üzere, Roma Sözleşmesi"nin 5/1 hükmüne göre, "Tüketicinin mesleki veya ticari bir faaliyetine dahil sayılmayacak bir amaçla bir menkul malın teslim edilmesine veya bir işin görülmesine ilişkin olan veya böyle bir muameleyi finanse etmeyi hedefleyen sözleşmeler tüketici sözleşmeleridir" diye tarif edilirken, 1993-1995 yıllarını kapsayan AT. Komisyonu"nun İkinci Eylem Planında “Tüketici, mal ya da hizmet edimlerini mesleki amaçlar dışında kullanım amacıyla davranan, alım gücü az ya da çok gerçek veya tüzel kişilerdir" diyerek tanımlanmıştır. İsviçre Devletler Özel Hukuku Kanunu"nun 120.maddesinde de "Tüketicinin kendisinin ya da ailesinin kullanımına ilişkin olmakla birlikte, onun mesleki ya da ticari faaliyetleri ile ilişkili olmayan, olağan tüketime yönelik edimler hakkındaki sözleşmeler tüketici sözleşmeleridir" diyerek açık ve net bir tarif vermiştir. 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunu’nun 3/f bendinde bu tanımlara uygun olarak "Tüketici, bir mal veya hizmeti özel amaçlarla satın alarak nihai olarak kullanan veya tüketen gerçek ve tüzel kişilerin tüketici sayıldığını belirterek AT. Komisyonu"nun tarifine uygun bir tarif vermiştir (Bkz. Yard. Doç. Dr. Çağlar Özel:Mukayeseli Hukuk Işığında Tüketiciyi Koruyan Geri Alma Hakkı, 1998, Sahife:30 vd.).
    Tarifi verilen düzenlemelerden çıkan sonuca göre, tüketici sayılabilecek kişinin mal ya da hizmeti ticari faaliyeti dışında özel kullanım ya da tüketimi için talep etmesi gerekir. Mal ya da hizmetin bizzat kendi kullanımı ya da yararlanmasının talep edilmesi "nihai yararlanmak" olarak anlaşılmalıdır. Tariflerde yazılı özel amaç, ticari olmayan amaçtan kastedilen; kişinin ticareti veya mesleği ile ilgili olmayan amaç olarak yorumlanmalıdır.
    Öte yandan, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 23. maddesinde “bu Kanunun uygulanmasıyla ilgili olarak çıkacak her türlü ihtilaflarda” Tüketici Mahkemeleri görevli kabul edilmiş, Kanun’un kapsam başlıklı 2. maddesinde “tüketici işlemi” esas alınmış, tanımlar başlıklı 3. maddesinde ise tüketici işlemi “tüketici ile satıcı-sağlayıcı arasında yapılan her türlü hukuki işlem” şeklinde tanımlanmıştır. Kanun’da tüketici ile satıcı - sağlayıcı arasındaki “her türlü hukukî işlem” denildiğine göre; hukuki işlem, 4077 sayılı Kanun’da düzenlenen bir sözleşme türü olmasa ve  hatta sözleşme olarak ortaya çıkmış bir hukukî işlem olmasa dahi tüketici işlemi olarak nitelendirilebilecek ve böylece 4077 sayılı Kanun kapsamında kalacak, dolayısıyla bu tür işlemlerden kaynaklanan davalar Tüketici Mahkemelerinin görev alanında kabul edilecektir (BULUT, Uğur: Sözleşme Görüşmelerinden Doğan Sorumlulukta Tüketici Mahkemelerinin Görevine İlişkin Bir Yargıtay Kararı İncelemesi”, Ankara Barosu Dergisi, Y. 70, S. 2012/2, s. 336-337).  
    Somut olaya gelince; davacı ile davalı arasında abonelik sözleşmesi olmadığı, davacının dava konusu aboneliğin kullanıcısı sıfatıyla eldeki davayı açtığı hususunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır.
    Taraflar arasında abonelik sözleşmesi bulunmasa da, davalı satıcının sunduğu su hizmetini 1998 yılından beri satın almakta ve bedelini ödemekte olan davacının, yukarıda ayrıntısıyla açıklanan yasal hükümler karşısında tüketici, davalının da satıcı sıfatını taşıdığı açıktır. Tüketici hukuku; tüketicinin taraflardan birisini oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsadığına göre; davacının bu sıfatla yaptığı işlem de  tüketici hukuku kapsamında ve onun koruması altındadır.  
    Bu nedenle eldeki uyuşmazlığın 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında olup, bu Kanuna göre çözümü gerektiği her türlü duraksamadan uzaktır. Anılan Kanunun 23. maddesinde; bu Kanunun uygulanmasıyla ilgili olarak çıkacak her türlü uyuşmazlıklara Tüketici Mahkemelerinde bakılacağı, hükme bağlanmıştır.
    O halde taraflar arasındaki uyuşmazlık, Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında kaldığına göre, yerel mahkemenin davada tüketici mahkemelerinin görevli olduğu yönündeki direnme kararı usul ve yasaya uygundur.  
    Ne var ki, Özel Dairece işin esasına yönelik diğer temyiz itirazları incelenmemiş olup, dosyanın temyiz itirazlarının incelenmesi için Özel Dairesine gönderilmesi gerekir.
    S O N U Ç : Yukarıda açıklanan nedenlerle, yerel mahkemenin direnmesi yerinde olduğundan, işin esasına yönelik davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 7.HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 10.06.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi. 



    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi