Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2013/2360
Karar No: 2015/1508
Karar Tarihi: 05.06.2015

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2013/2360 Esas 2015/1508 Karar Sayılı İlamı

Özet:


Davalı şirket ile davacı arasında yapılan bir sözleşmede, davalı şirketin borçlarını ödeyeceği kararlaştırılmıştır. Ancak davacı, borcun tamamını ödemiş ve bunu davalı şirketten tahsil etmenin yollarını aramaktadır. Davalı M.G. ise kendi tarafından borcun ödendiğini iddia etmektedir ve mahkemece bu iddianın araştırılması gerekmektedir. Borçlar Kanunu 145. maddeye göre, borçlulardan biri tarafından borç ödenirse, diğer borçlular borçtan kurtulur. Bu nedenle, davalı şirket tarafından borcun ödenip ödenmediğinin araştırılması gerekmektedir. Mahkeme kararı bozulmuştur ve borçlar hukukuyla ilgili kanun maddeleri arasında, Borçlar Kanunu 145. madde de yer almaktadır.
Hukuk Genel Kurulu         2013/2360 E.  ,  2015/1508 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : Ankara 1.Asliye Ticaret Mahkemesi
    TARİHİ : 07.05.2013
    NUMARASI : 2012/456 E-2013/291 K.

    Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 1.Asliye Ticaret Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 11.11.2010 gün ve 2009/763 E.-2010/797 K. sayılı kararın incelenmesi davalılardan M.. G.. vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 08.05.2012 gün ve 2011/2386 E.-2012/7266 K. sayılı ilamı ile;
    (...Davacı vekili, müvekkilinin oğulları M..... davalı şirketin eski hisse sahipleri olduğunu, şirketin hisselerini devretmeden önce Ziraat Bankası ..... Şubesinden şirket adına kredi çektiklerini, davacının da söz konusu krediye kefil olduğunu ve teminat olarak şahsına ait gayrimenkulü gösterdiğini, bu krediden başka şirket işlerinde kullanılmak üzere aynı bankadan bireysel kredi kullandığını, şirket hisselerinin davalıya devri için 11.11.2008 tarihinde protokol imzalandığını, imzalanan protokole göre davacının kefil olduğu ve şirket işleri için kullandığı kredilerin davalı M.. G.. tarafından ödeneceğinin kararlaştırıldığını, davalının hiçbir ödeme yapmaması üzerine icra korkusu ile davacının kredi borçlarını ödediğini iddia ederek 10.000 TL’nin T.C. Merkez Bankasının kısa vadeli avanslara uyguladığı faiz oranı ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiş, 01.6.2010 tarihli ıslah dilekçesi ile toplam 79.673,00 TL’nin her ödeme miktarı için tespit edilen ödeme tarihinden itibaren T.C.Merkez Bankasının kısa vadeli avanslara uyguladığı faiz oranı ile tahsilini talep etmiştir.
    Davalı M.. G.. vekili, davanın asliye hukuk mahkemesinde açılması gerektiğini, hisse devrinin hukuka uygun olmadığını, müvekkilinin şahsi sorumluluğunun olmadığını, kendisine husumet yöneltilemeyeceğini, davacı tarafın hisse devrinden sonra bir süre daha kurs ücretlerini tahsil ettiğini ve şirketten alacağının kalmadığını savunarak davanın reddini talep etmiştir.
    Davalı şirket, davaya cevap vermemiştir
    Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapsamından, davacının aldığı kredilerin şirket işlerinde kullanıldığı yönünde bir uyuşmazlık olmadığı, 11.11.2008 tarihli protokolün taraflar arasında hisse devrinden sonra şirket borçlarının nasıl ödeneceğini düzenlediği, anılan sözleşmede davacı adına kullanılan 47.942,44 TL ve 11.612,33 TL krediyi davalı M.. G..’in ödeyeceği, bu durumda davalı M.. G..’in üçüncü kişinin fiilini taahhüt sözleşmesi ve doğrudan geri ödeme taahhüdü karşısında bankaya yapılan ödemeleri davacıya ödeme yükümlülüğü altında olduğu, davalı şirketin 11.11.2008 tarihli sözleşmenin tarafı olmamasına rağmen kullanılan kredilerin şirket işlerinde kullanıldığı kabul edildiği için şirkete rücu edilebileceği gerekçesi ile davanın kabulüne, 79.673,00 TL’nin davalılardan tahsiline bu miktarın 10.000 TL’lik kısmına dava tarihinden itibaren, bakiye 69.673 TL’lik kısmına ıslah tarihinden itibaren yasal faiz oranı uygulanmasına karar verilmiştir.
    Davalı M.. G.. vekili kararı temyiz etmiştir.
    Dava, davacı kefil tarafından kredi veren bankaya ödenen ve davacı ve davalılardan M.. G.. arasında düzenlenen 11.11.2008 tarihli sözleşme kapsamında ödenen tutarın davalılardan rücuen tahsili istemidir.
    Borçlar Kanunu 145. madde hükmü uyarınca borçlulardan biri ifa veya takasla borcun tamamını veya bir kısmını itfa etmişse bu oranda diğer borçluları da borçtan kurtarmış olur. Bu nedenle davalı M.. G.."in ödeme savunması üzerinde durularak davalı şirket defterlerinde inceleme yapılması gerekirken anılan hususlar göz ardı edilerek hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir...)
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

    TEMYİZ EDEN : Davalılardan M.. G.. vekili

    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, davacı ve davalılardan M.. G.. arasında düzenlenen 11.11.2008 tarihli sözleşme kapsamında davacı kefil tarafından dava dışı kredi veren bankaya yapılan ödemelerin davalılardan rücuen tahsili istemine ilişkindir.
    Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Davalılardan M.. G.. vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle bozulmuştur.
    Yerel Mahkemece, önceki kararda direnilmiş; hükmü temyize davalılardan M.. G.. vekili getirmiştir.
    Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalılardan birinin (M.. G..) davaya konu borcun diğer davalı (şirket) tarafından ödendiğine ilişkin savunması araştırılarak sonucuna göre bir karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
    Alacaklının borçlulardan biri tarafından tatmin edilmesi ile diğer borçlular bu oranda olmak üzere alacaklıya karşı borçtan kurtulurlar. Alacaklıyı tatmin etmiş olan borçlunun bu neticeyi kasdetmiş olması da şart değildir. Bu netice alacaklının tatmin edilmesi vakıasının bir sonucu olarak kendiliğinden doğar. Alacaklı edimin tamamını dilediği borçludan ancak bir tek defada talep edebileceğine göre, edimin herhangi bir borçlu tarafından ifa edilmesiyle beraber borç da sona ereceğinden diğer borçluların borçtan kurtulmaları tabii bir neticedir. Aksi halde edimin birden fazla ifasına (mükerrer ifalara) sebebiyet verilmiş olunur (Turgut Akıntürk, Müteselsil Borçluluk, Ankara 1971, s.40,41).
    Alacaklı borçluların her birinden borcun tamamının ödenmesini isteyebilir ancak borçlulardan biri tarafından yapılan ödeme borcu sona erdirir (Fikret Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 8.Baskı, s. 1152 vd).
    Somut olayda davacının aldığı kredilerin davalı şirket işlerinde kullanıldığı ve 11.11.2008 tarihli devir protokolü uyarınca davalı şirketin davacıya olan borçlarının davalılardan M.. G.. tarafından ödeneceğinin kararlaştırılmış olduğu dosya kapsamıyla sabit olup, bu husus yerel mahkemenin de kabulündedir.
    Davacı tarafından alınan kredilerin davalı şirkete verilmesiyle davalı şirket davacıya karşı borçlu sıfatını kazanmış olup, bu akdi ilişki kurulduktan sonra 11.11.2008 tarihli protokol gereğince aynı borcu ifa yükümlülüğünü üstlenen davalı gerçek kişi M.. G.. de davacıya karşı ‘borçlu” durumuna gelmiştir. Zira borç ilişkisi doğduktan sonra da borca katılarak teselsülün oluşturulması mümkündür.
    Bu durumda, aynı borcun borçlulardan davalı şirket tarafından ödenmesi durumunda diğer borçlu gerçek kişinin borcu da ortadan kalkacaktır. Aksi halde mükerrer tahsilata imkan tanınmış olacaktır ki bunun kabul edilemez olduğu açıktır.
    O halde, borcun davalı şirket tarafından ödenmiş olduğu yönünde diğer davalı M.. G..’in savunma yaptığı somut olayda, davalının borcu sonlandıran işleme yönelik bu iddiasının ispatı için davalı tarafın delilleri değerlendirilerek gerekli araştırmanın yapılması zorunludur.
    Bu itibarla, davalının ödeme savunması üzerinde durularak gerekli araştırmanın yapılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiğine işaret eden ve Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
    Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
    S O N U Ç : Davalılardan M.. G.. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 05.06.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.



    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi