Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2014/33
Karar No: 2015/1504
Karar Tarihi: 05.06.2015

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2014/33 Esas 2015/1504 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2014/33 E.  ,  2015/1504 K.
  • BASIN YOLUYLA KİŞİLİK HAKLARININ ZEDELENMESİNDEN DOLAYI MANEVİ TAZMİNAT İSTEMİ
  • PERSONEL ARASINDA IRKÇILIK VE AYRIMCILIK YAPTIĞI HUSUSUNDA YAYIN YAPILMASI
  • ÇELİŞKİLİ KARAR VERİLEMEYECEĞİ
  • 1982 ANAYASASI (2709) Madde 28
  • BASIN KANUNU (MÜLGA) (5680) Madde 1
  • TÜRK MEDENİ KANUNU (TMK) (4721) Madde 24
  • TÜRK MEDENİ KANUNU (TMK) (4721) Madde 25

"İçtihat Metni"

Taraflar arasındaki “manevi tazminat” davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda; Adana 2.Asliye Hukuk Mahkemesince davaların kısmen kabul ve reddine dair verilen 02.06.2011 gün ve 2009/663 E.-2011/427 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 03.10.2012 gün ve 2011/10533 E.-2012/14167 K. sayılı ilamı ile;
(...1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2-Diğer temyiz itirazlarına gelince;
Dava, basın yolu ile kişilik haklarının zedelenmesinden dolayı manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece 30/09/2009 tarihli yayına yönelik talep kısmen kabul edilmiş, 08/10/2009 tarihli yayına yönelik talep ise reddedilmiştir. Hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, A.. 5 Ocak gazetesinin 08/10/2009 ve 30/09/2009 tarihli yayınında manşetten verilen haber ile kişilik haklarının ihlal edildiğini belirterek manevi tazminat talep etmiştir.
Davalılar, açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, 30/09/2009 tarihli yazı ile kişilik haklarının ihlal edildiği kabul edilirken, 08/10/2009 tarihli yazının eleştiri sınırları içerisinde kaldığı kabul edilerek bu yazı yönünde red kararı verilmiştir.
Dava konusu yayınlarda, davacının A.. Hava Yolları Müdürü iken personel ayırımı ve ırkçılık yapmasından dolayı tayin edildiği konu edilmektedir. Davacı yazıdaki iddiaların gerçek olmadığını ve aşağılayıcı ifadelerle kişilik haklarına zarar verildiğini iddia etmektedir. Davalı taraf ise güncel bir durumun eleştirildiğini ve eleştiri sınırının aşılmadığını savunmuştur. Dava konusu yayında konu edilen, tayin olayı ve ırkçı tutumlarla ilgili olarak müfettiş raporları incelenmiş, tanık beyanları alınmış ve gerçeğe aykırı haber yapılarak davacının kişilik haklarının ihlal edildiği tespit edilmiştir. Davaya konu her iki yayında da davacı hakkında personel ayrımı ve ırkçılık yaptığı iddialarına yer verilmiştir. Şu durumda mahkemece sadece 30/09/2009 tarihli yayında kişilik haklarına tecavüz var kabul edilip, 08/10/2009 tarihli yayının ise eleştiri sınırları içerisinde kaldığının kabul edilmesi doğru olmamıştır.
Mahkemece bu yönler üzerinde durulmadan yazılı şekilde davanın 08/10/2009 tarihli yayın yönünden reddine karar verilmiş olması bozmayı gerektirmiştir...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN : Davacı vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, basın yolu ile kişilik haklarının zedelenmesinden dolayı manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili, davalıların imtiyaz sahibi, sorumlu yazı işleri müdürü ve köşe yazarı oldukları A.. 5 Ocak Gazetesinin 08.10.2009 ve 30.09.2009 tarihli yayınlarında manşetten ve 5. sayfasından verilen haber ve köşe yazılarında müvekkilinin personel arasında ayrımcılık ve ırkçılık yapmakla itham edildiğini ancak yapılan yayınların gerçeği yansıtmadığını, bu yayınlar nedeniyle müvekkilinin kişilik haklarının ihlal edildiğini ileri sürerek 5.000,00’er TL’den toplam 10.000,00 TL manevi tazminat talep etmiştir.
Davalılar vekili, dava konusu yayınların eleştiri sınırları içerisinde kaldığını, davacının kişilik haklarına saldırı oluşturmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, gazetenin 30.09.2009 tarihli yayınında manşet ve 5. sayfasında yer alan köşe yazısında “davacının personel ayrımı ve ırkçılık yaptığı” şeklindeki ifadelerin gerçeği yansıtmadığı, sözkonusu ifadelerin davacının kişilik haklarına saldırı oluşturduğundan bahisle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, aynı gazetenin 08.10.2009 tarihli yayınında yer alan köşe yazısında da “davacının personel ayrımı ve ırkçılık yaptığı” yönündeki ifadelerin eleştiri sınırları içerisinde kaldığı kabul edilerek bu yazı yönünden davanın reddine dair verilen karar davacı vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde yazılı gerekçeyle bozulmuş; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Direnme kararını davacı vekili temyiz etmektedir.
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dava konusu 08.10.2009 tarihli yazının içeriği, kullanılan söz ve ifadelerin davacının kişilik haklarına saldırı oluşturup oluşturmadığı, ayrıca davacı tarafından dava konusu yapılan ve mahkemece davalıların manevi tazminat ile sorumlu tutuldukları 30.09.2009 tarihli yazının içeriğinin aynı mahiyette olup olmadığı, mahkemece verilen kararların çelişki oluşturup oluşturmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Böyle bir uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasında, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerden farklı bir yöntemin izlenmesi ve ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması gerekmektedir.
Bunun nedeni, 1982 Anayasasının “Basın Hürriyeti” başlıklı 28 inci maddesindeki basının özgür olduğu güvencesi ve bu ilkeyi güçlendiren 5680 sayılı Basın Kanunu’nun 1 inci maddesindeki düzenlemedir.
Bu düzenlemede basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin nedeni; toplumun sağlıklı, mutlu ve güven içinde yaşayabilmesi içindir. Bunun için de kişinin, dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır.
Diğer bir anlatımla basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma, yönlendirme yetki ve sorumluluğuna sahiptir. Bunun içindir ki basının yayın yaparken, yaptığı yayından dolayı hukuka aykırılık teşkil edecek olan eylemi, genel olaylardaki hukuka aykırı olan eylemden farklılıklar taşır. İşte bu farklılık ve ayrık durum gözetilerek yapılan yayının hukuka aykırılık veya uygunluk sınırı belirlenmelidir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğu kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir. İşte basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.
Ne var ki, basının bu ayrıcalık taşıyan konumu ve özgürlüğü, tüm özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız değildir. Bundan dolayıdır ki, yayınlarında kişilik haklarına saygı göstermesi ve gerek Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümünde yer alan ve gerekse 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK)’nun 24 ve 25"inci maddesinde ve yine özel yasalarda güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması yasal bir zorunluluk ve hukuki gerekliliktir.
Basın özgürlüğünün kişilik haklarına üstün tutulabilmesi için; haberin gerçeğe uygun olması, gerçeğe uygun yayınların haber niteliğini taşıması, gerçeğe uygun haberlerin verilmesinde nesnel (objektif) ölçülere uyulması ve haberin veriliş biçimi yönünden ölçülülük bulunması gerekir ki, ancak bu durumda, yayının hukuka uygun olduğu kabul edilebilir. Eğer bir yayın bu temel ilkelerden birine ters düşerse, hukuka aykırılık gerçekleşmiş olur.
Haberin hukuka uygunluk nedenini oluşturabilmesi, her şeyden önce gerçeğe uygun olmasına bağlıdır. Eğer haber gerçeğe uygunsa, kişilik hakları ihlal edilse bile, burada, manevi tazminata yer yoktur. Üstelik gerçeklik ilkesi, yalnızca haber verme yönünden değil; eleştirmek, değerlendirmek, yorumlamak yönünden de uygulama alanı bulur. Gerçek dışı haber verme ise, daima hukuka aykırıdır (Mustafa Reşit Karahasan, Tazminat Hukuku, 1996, s. 985).
Açıklanan bu durum karşısında, basının özgürlüğü ile kişilerin, kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği, diğer bir anlatımla, hukuk düzenince koruma altına alınan yararların birbirine karşı çatışma içinde bulundukları biçiminde bir görünümün var olduğu kanısı uyanmaktadır.
Halbuki hukuk düzeninin, çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Aksi halde hukukun kendisi, kendi kuralları ile çatışmış olur. Aslında, yapılan düzenleme, hukukun diğer temel kavramları ile birlikte incelendiğinde, iki yararın aynı anda ve aynı olayda birbiri ile çatışmadıkları, somut olaydaki olgular itibariyle koruma altına alınmış bulunan bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği anlaşılacaktır. Bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında, o olayda ve o an için hukuk düzenince korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir.
Bunun için temel ölçüt, kamu yararıdır. Diğer bir anlatımla yayın, salt toplumun yararı gözetilerek yapılmalıdır. Toplumun çıkarı dışında hiçbir kişisel çıkar, gerçeklerin yanlış olarak sunulmasına neden olmamalıdır. Haber olduğu biçimi ile verilmeli ve kişisel katkı yer almamalıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basının bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, yayında kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini ve haber verilirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır.
Bu ilke ve kurallar gözetilmeden yapılan yayın hukuka aykırılığı oluşturur ve böylece kişilik hakları saldırıya uğramış olur. Aksi bir yayının ise gerek Anayasa ve Basın Kanunu ve gerekse basının genel işlevi karşısında hukuka uygun olduğu, kişilik değerlerine saldırı teşkil etmediği kabul edilmelidir.
Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O an için o olay veya konu ile ilgili olan, görünen bilinen her şeyi araştırmalı, incelemeli ve olayları olduğu biçimi ile yayınlamalıdır. Bu işlevi ile gerek yazılı ve gerekse görsel basın, somut gerçeği değil, o anda belirlenen ve var olan ve orta düzeydeki kişilerce de yayının yapıldığı biçimi ile kabul edilen olguları yayınlamalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların ve olguların yayınından basın sorumlu tutulmamalıdır.
Somut olayda; davalıların imtiyaz sahibi, sorumlu yazı işleri müdürü ve köşe yazarı oldukları A.. 5 Ocak Gazetesi’nin 30.09.2009 ve 08.10.2009 tarihli yayınlarında manşetten ve iç sayfalarından verilen haber ve köşe yazılarında davacının “personel arasında ayrımcılık ve ırkçılık yaptığı” şeklinde yayınlara yer verildiği ileri sürülerek davalılardan manevi tazminat talep edilmiş; mahkemece 30.09.2009 tarihli yayınında yer alan “davacının personel arasında ayrımcılık ve ırkçılık yaptığı” şeklindeki ifadelerin gerçeği yansıtmadığı, sözkonusu ifadelerin davacının kişilik haklarına saldırı oluşturduğundan bahisle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, aynı gazetenin 08.10.2009 tarihli yayınında yer alan aynı ifadelerin eleştiri sınırları içerisinde kaldığı kabul edilerek bu yazı yönünden davanın reddine karar verilmiş ise de dosya arasında mevcut müfettiş raporları ile tanık beyanlarına göre dava konusu yazıların gerçeği yansıtmadıkları gibi mahkemece sadece 30.09.2009 tarihli yayında kişilik haklarına tecavüz var kabul edilip, aynı mahiyetteki 08.10.2009 tarihli yayının ise eleştiri sınırları içerisinde kaldığının kabul edilmesi de çelişki oluşturmaktadır. Bu nedenle 08.10.2009 tarihli yayın ile davacının kişilik haklarının ihlal edildiğinin kabulü gerekir.
O halde mahkemece, Hukuk Genel Kurulunca da uygun bulunan, Özel Dairenin bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle, direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 05.06.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi